Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Mustafa Kaygın

Aksiyon Nedir? Mustafa Cabat

Recommended Posts

AKSİYON NEDİR?

 

Mustafa CABAT

 

Aksiyon lugatte kudrettir,mücerret kudretin,işte,iş üzerinde,iş halinde tecelli ve cümbüşü demektir.Bir başka fakat basit ifadeyle,sadece şuurlu hareket,teşebbüs,hamle,tesir…Bir işin mücerret manası,kıymet hükmü,aksiyon…Gaye ve muradı olmayan iş,kendi kendisinden ibaret iş,madde planına bağlı miskin kıpırdanışlar ona uzak…Aksiyon basit lugat manasıyla bile,fiilde erimiş fikir oluyor…Fikrin,eşya ve hadiseler üzerinde nakşı…Bir başka teşbihle,ruhun,eşya ve hadiselere çevirttiği film,oynattığı tiyatro…Ruhun,eşya ve hadiselere sinerek,madde,buut,hacim,şekil,renk ve ses kazanması…İşte aksiyon…Buna benzer bir kelime var Fransızca’da(Akt)…O,parça hareket demektir ve keyfiyetten ziyade kemiyet ifadesidir.Aksiyon anlamına da hudutsuz uzaktır.Aksiyon bir işle ,bir oluşla,onu doğuran fikir arasındaki ahenk ve münasebet manasınadır ve lisanımızla barışabileceği tek kelime (amel) dir.Barışabileceği değil,bütün hakikatini bulabileceği tek kelime…Amel,dinimizin baş kelimelerinden biri…Ama bizim dar anlayışımız içinde belli başlı işlere ait olarak sınırlandırılmış ve gerçekte sınırsız olan delaletinden düşürülmüş…

 

Nebati,hayvani ,tabii,zaruri fiiller aksiyon değildir.Yapıcı,doğurucu icad edici fikir olmadan aksiyon olamaz.Fikrin de bu vasıfları kazanması için imana bağlanması şart olur.

 

İSLAM VE AKSİYON;Kur’an ,insanı Allah tarafından,eşya ve hadiseleri teshir etmesi,hükmü altına alması için yaratılmış olarak ifade eder….İslam’ın baş vazifesidir ebedi oluş yolunda sonsuz hareket……

 

Evvela mutlak aksiyonun mutlak manasına el atalım..Mutlak vasfı Allah’a ait.Mutlak aksiyoncu da Allah…Hadisin bildirdiği gibi,Kamil Kudret’in kamil işi aksiyon,mutlak aksiyon,Allah’ın fiilidir.Yani “Halik” sıfatının halk ediş fiili,mutlak aksiyonun ta kendisidir.Yaratıcının ebedi fiili…İşte şimdi İlahi isimler arasında “Fa’al” isminin mevkiini anlıyorsunuz..Allah ezeli ve ebedi “Fa’al”dir.Birçok yarım akıllılar şöyle der; “Canım Allah bu işe karışmaz! –haşa- Allah’ın işi mi yok?” Ve atalet isnat ederler Allah’a...Yaratmıştır –haşa- kenara çekilmiştir,seyreder durur.”.Halbuki tasavvuf inceliklerini bilenler bilir ki,Allah her an var eder ve her an yok eder.Birbiri arkasından şimşek hızıyla gelen bir varlık vardır,bir yokluk...Fakat yağmurun su damlaları gibi,o kadar hızlı akar ki bu varlık ve yokluk,biz onu devamlı bir varlık sanırız.İşte bu dünyada zekalarını yırtacak kadar germiş olan cins kafalar,varlıktaki bu yokluğa sarkacak kadar ileriye varmış ve aralarında iman nasibine malik olmayanlar yokluk uçurumunda heba olup gitmişlerdir.Varlığa sıçrayıp da yoklukla beraber bunun bir “Sun’u İlahi-Allah Sanatı” olduğunu anlayanlarsa -zira hem varlık,hem de yokluk Allah’ın mahlukudur-akıllarını kaybedercesine hayran ve teslim olmuşlardır... Evet bir varlığı bir yokluk,bir yokluğu bir varlık takip eder;Allah her an var ve yok eder.Bu mutlak (aksiyon)a ait bir oluş ahenginin izahıdır.Allah’ın bir ismi de “Gaalib”... “Ya Faâl,Ya Gaalib!”...Her an her mekanda fa’âl O’dur ve işlerin başında,sonunda her yerinde galip kendisidir.Çünkü zaman ve mekan kaydı bizim içindir ve bunların içinden tecelli nurları fışkırtan Hak,hakikatte ve zatıyla bunlardan münezzehtir.Mutlak (aksiyon)un,akıl ötesi varılmaz ve sarsılmaz hikmeti bu noktada...

 

Nihayet Hak,Tekvir Suresi’nde,bütün bu (aksiyon)un neticesini şöyle haber verir:

 

“-Güneş dürülüp kaldırıldığı zaman,yıldızlar düşürülüp dağıtıldığı zaman,dağlar koparılıp yürütüldüğü zaman,gebe develer boşanıp koştuğu zaman,yırtıcı hayvanlar bir araya gelip baş başa verdiği zaman,ruhlar kalıplarını bulduğu zaman,diri diri gömülen kızın hesabı sorulduğu zaman,defterleri açılıp yayıldığı zaman,gök yerinden sökülüp yarıldığı zaman,o alevli ateş daha çok yaklaştırıldığı zaman,Cennet müminlere gösterildiği zaman...”

 

Bu da İlahî (aksiyon)un son perdesidir.

 

Nemrud’un karşısındaki İbrahim Peygamber,her büyük (aksiyon)cu peygambere,hatta Allah davasının her (aksiyon)cusuna mukadder olduğu gibi, devrinin düşman kutbunu ve şeytanî temsilcisini bulur.Put heykeltıraşı babasından,ufuklanıp sarabildiği kadar insan yığınlarını,en ateşli (aksiyon) üslubiyle uyandırmaya gelen Peygamber,nihayet ateşe atılmaya kadar varır.Ateş gül bahçesi olur.Mezopotamya’dan Hicaz’a ve Kabe noktasına kadar uzayan aksiyon yolu...Nesli 20.Asra kadar uzayan Nemrut,mücerret manası ve tipiyle,her türlü madde hakimiyet ve şevketine rağmen,bu büyük (aksiyon)cu Peygamberin kayaları eriten iş ve hamle nefesi önünde perişandır.Ondan sonra Musa Peygamber...Muazzam (aksiyon) bünyesi...Esir ve mazlum kavmine bir “Arz-ı Mev’ud=vaadedilmiş toprak” sözü verilmiştir.Bu kavim,küfrü tepeleyerek,tevhidin bayrağı altında bu vaat edilmiş toprakta saadete ulaşacaktır.Aksiyonların aksiyonu...Firavunla mücadelesi,taşıdığı asânın dokunduğu her yerde aksiyon yolları açan sırrı,ikiye bölünen sular arasındaki geçit,hep malum...Fakat bu kavim,Peygamberine hıyanet eder ve kendi içinden,kendi münezzeh aslına rağmen Yahudi tipini yoğurur ve ayrıca nesilleştirir,milletleştirir.

 

Musa peygamberin mucizeleri sayısız...Koynuna sokup çıkardığı “Yed-i Beyza=Beyaz El” onda bir aksiyon sembolüdür.Yılanları yutan ve denizleri bölen asâsından,yine bir aksiyon sembolü olarak bahsettik.Sina Dağı’na çıkış,orada İlahi hitaba eriş ve döndüğü zaman kavminin ihanetine şahit oluş...Peygamberi Sina Dağındayken altun buzağıya tapmaya başlayan ve hiçbir kurtuluşla yetinmeyip hiçbir nimetle doymayan bu kavim,sonra sonra mikrobik intişarlarla dünyaya yayılacak,kendi kendisini mayalandırıp artık muayyen ve yeni bir ırk vâhidine bağlayacak,bu yeni ırk vahidi yeryüzünde dinî ve millî bütün birlikleri çürütmekten ve kendi hizbini korumaktan başka gaye tanımayacak ve böylece Benî İsrail’den,leylek yumurtasından karga çıkarcasına bambaşka bir kol zuhur edecektir.Hazret-i Musa ise,hem kavmine zulmedenlere hem de nefsine zulmeden kavmine karşı,öz nesebinin münezzehliği içinde,aksiyoncu peygamberlerin en büyüklerinden biri kalacaktır.

 

Hazret-i İsa’da aksiyon, birdenbire göze çarpmaz.O’nun havalara üflediği nefes,derinliğine bir iç aksiyon içinden bir müddet sonra meydana çıkar ve dünya İmparatorluğu Roma’yı silip süpürür.Ölüleri dirilten,körlerin gözünü açan İsa Peygamber’de dış aksiyon ayrı bir mana taşır ve kendisinden sonra belirir.

 

Sırayla,derecede ikinci,üçüncü ve dördüncüyü,birer kısa şimşek ışığı altında gösterdik.Şimdi birincideyiz.Birincilerin Birincisinde;Peygamberlerin Peygamberinde...Her davanın,meselenin,gayenin zirve noktasında;Kısaca topyekûn oluşun biricik hikmetinde...

 

Allah’ın; “Sen olmasaydın;kâinatı yaratmazdım!” dediği ve bütün varlık hikmetini O’na bağladığı Peygamberlik Tacı...Her şeyle beraber aksiyon davasının da hikmet zirvesi O’nda olduğu için,bahislerini,bahsimizin ana temeli bildik ve bu yüzden sona bıraktık.Bu son,başın başı olmanın sonu...Yakıcı hürmetimiz yüzünden anamadığımız mukaddes isme salât ve selâm olsun...

 

Nübüvvete erince geçirdiği haşyetler,heyecanlar,o büyük memuriyet önündeki,beşerî-beşer olmaya beşer fakat beşerin en üstü- dehşet içinde… Birdenbire İlahî emir;

 

“-Ey örtülere bürünen Nebi,kalk ve insanlara emirlerimi bildir!” Aşağı yukarı meâli bu...Ve işte İslam aksiyonu açılmıştır.İslam tarihini biliyorsunuz.Bir sürü,çile,mücadele...Bir gün Kureyş büyükleri O’nun yanına gider,her tehdidi,her işkenceyi yaptıktan ve netice alamadıktan sonra dönerken derler ki;

 

“-Nedir senin gayen?Başımıza reis olmak istiyorsan,buyur ol!Hasta isen bütün malımızı vereli,dünyanın en iyi hekimlerini getirelim,kurtul!Saltanatsa muradın,sultanların sultanı yapalım seni!Ne mümkünse bu madde aleminde ve elimizde,hepsini verelim.Tek bu davadan vazgeç!” Vereceği cevap birçoğumuzun bildiği cevap,gerçek aksiyona,Allah’ın emriyle başlayan büyük aksiyona sahip insanın en ulvî cevabıdır;

 

“-Sağ elime güneşi,sol elime kameri verseniz,bir de bana muhal farz,ebedi hayatı bağışlasanız davamdan dönmem!”

 

İşte bir aksiyoncunun her an tekrara ve içinden pay devşirmeye mecbur olduğu büyük ölçü...

 

Artık anlıyoruz ki ,mutlak planda aksiyon’cu Allah,kul planında da mutlak aksiyoncular peygamberlerdir……….

 

Aksiyonun ciddi,olgun insan elinde bir ifadesi vardır,bir de deli mukallitler elinde.Ayırmak lazım bunları.Deli aksiyonculardan da bahsedeceğim.Kendi tarihimizden.İttihat Terakkinin bir Enver Paşa’sı vardır ki büyük aksiyoncu gibi görünür.Halbuki o bir mecnundur….Birinci Dünya Harbinde Allahuekber dağının bir eteğinden yokuşa sürülen yüz bin kişilik ordu,öbür eteğinden bir manga olarak inmiştir.Donup gitmiştir…

 

Şimdi bir an aksiyonsuzluğun neticelerini muhakeme edelim.Aksiyon olmadığı yerde evvela şahsiyet yoktur…Taklit başlayınca,oluş ıstırabı sona erince aksiyon da kendi kendisine pörsür ve her hassasıyla beraber ruh ölür…400 yıllık bir aksiyon mahrumluğu devrimiz var bizim…Allah için muhabbet,Allah için buğz…Yani sevgi ve nefretimiz yalnız Allah için olacak.Bu ölçüler aksiyon ruhunun emme-basma tulumbalar halinde,sağlı sollu iki kanadıdır...(İman ve Aksiyon Konferansı’ndan)

 

AKSİYON RUHU:Sahabide iki büyük haslet vardır:Hikmet ve aksiyon ruhu…Yani fikir ve onu işe tahvil edici hareket…Sahabi bu demek...Fransızların aziz tanıdığı “Sen Fransua d’Asis” isimli bir adamın bir sözü var:

 

“-Eğer hemen değilse ne vakit?”

 

Bunun çok daha mükemmelini,gerçek İslam velîsi Şeyh Muhammed Pârisa Hazretleri söylüyor:

 

“-Gafil halk,yorgun ve bitkin bir laf eder;Yarın olsa da bir iş işlesem!...Bilmez ki bugün dünkü günün yarınıdır.Bugün ne işlemiştir ki,yarın ne işlesin?..

 

Gerçek İslam anlayışı,geçen her saniyenin çerçevelediği işi sormak ve aramaktadır. (Özlediğimiz Neslin Vasıfları Konferansından )

 

 

 

 

 

Aksiyon kavramının içini özetle bu şekilde dolduran merhum Üstadım Necip Fazıl Kısakürek’in, yukarıda isimlerini verdiğimiz konferanslarından alıntıları sizlere aktarmaktaki maksadım, gençlerimizin zihinlerinde oluşmuş kavramların hesabını yeniden yapmalarının zaruretine işaret etmek içindir.Günümüz gençliği misalini verdiğimiz aksiyon kavramını en çok televizyon reklamlarında duyduğu “aksiyon sineması” ifadesiyle özdeşleştirmekte bir bakıma aksiyon kavramının içini Çin filmlerinin el-ayak hareketleri veya Amerikan filmlerinin silah teknolojileriyle doldurmaktadır.Çünkü en çok duydukları iki kelime “aksiyon sineması” kelimeleridir.Amerikanizm’in,dolayısıyla Allah’sız Batı Medeniyetinin her şeyi ucuzlaştıran,sıradanlaştıran,metalaştıran, kısaca hayvani nefs putuna irca eden ruhu, gözüyle düşünen toplumları çok çabuk etkisi altına almakta,hiçbir mücerret fikre tahammül edemez,iki-üçyüz kelimelik lügatleriyle günlük, sefil hayatlarını sürdüren yığınlar haline getirmektedir.

 

İnsanlar kelimelerle düşünür.Kelimeler içi boş şişelere benzer.Bu şişeler zamanla içleri teori ve pratikle doldurulan muhteva ile kavram haline gelirler. Kavram bir objenin zihindeki tasarımıdır.Kelime bu tasarımın harflerden oluşan sembolüdür.Tarihi süreç içinde bir obje hakkında toplumun bilincinde oluşan ortak imajlar bir sembolü yüklenmekte ve bu sayede anlaşma veya tartışma imkanı ortaya çıkmaktadır.Şu anda hakim kültürün etkisiyle kendi öz kültüründen tamamen yabancılaşmış muhtevalarla doldurulan boş şişeler- teşbih değil gerçekten boş şişeler- gibi şangır şangır ses çıkarmakta,ikiyüz ila üçyüz şişeyle muhtevasız,manasız,yivsiz,setsiz bir gecekondu hayat,yaşanmaya değer hayatmış gibi takdim edilmektedir.Bu manzara karşısında gençlerin konuştuğu veya yazdığı dildeki kavramların tefekkür dünyalarındaki yerini örümcek titizliğinde yeniden inşa etmesi gerektiğine inanıyoruz.Bugün kullanılan içi okyanus ötesinden ithal cıscıvık batı gübresiyle doldurulmuş şişelerle İslam’ı anlamak veya anlatmak ruhlarda gübre lezzeti bırakmaktadır.(Allah Resulü’nün, Müşrikler topluluğunun da kullandığı mesela “Allah” kavramının –o zaman diliminde anlaşılan-içini tamamen boşaltarak müminlere; Allah,ruh,kader,kitap,resul,zekat.vb. kavramlarından ne anlaşılması gerektiğini vazettiği gibi, her kavramın yeniden gözden geçirilmesi,içlerinin İslâmî özle doldurulması gerektiği kanaatindeyiz.) “Faiz” kavramından bugün ne anlıyoruz, toplum veya fert olarak? Kapitalist-Küresel anlayışta helal veya haram gibi kavramların olmamasına kâr veya zarar kavramlarının olmasına rağmen, Amerikan “think-tank” kuruluşlarınca kurgulanmış dine inananların hâlâ bu kavramları kendi cüce akıllarının ürünü dinlerine göre eğip bükerek, ılıman ve cıvıklaştırmaları karşısında gençleri uyarmak 200 küsur yıldan beri dümenini batıya çevirmiş bir geminin forsaları konumundaki toplumun asla önemsemeyeceği beyhude bir uğraş mıdır? Gerçek münevverler -en azından fikir namusu gereği -kavramları tek tek sorgulayarak onların içini yeniden İslamî özle doldurmalı ve genç neslin bu kavramlarla düşünmesini sağlamanın en temel görevi olduğunu bilmelidir.

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Yazı çok güzel ve kaliteli... Aksiyonun ehemmiyetine dair ne kadar konuşsak yarımdır, eksiktir.. Aksiyon ki Üstadın dediği gibi ruhun maddede kendini ifade etmesidir, fiillere, ölçülere, düşüncenin hamuruna kadar herşeyin, bir ölçü, inanış üzerine bina edilmesidir...Hiçbir şeyin başıboş olmayışıdır, öksürürken bile içteki inanışı, düşünüşü aksettirme sanatıdır.

 

Bu işe bir de Batı cephesinden bakalım. Ben Geothe'yi çok severim, onun, Batı'yı, kendi içinden olanca saflığıyla tanımak isteyen idrakler için, bir kestirme yol olduğuna inanırım. Özellikle Faust, Avrupa'nın oluş çilesini, çatlayışını, değerler üzerindeki muvazene mücadelesini kendinde toplayan, kendinde yaşatan ve kendinde çözdüren bir şahsiyettir. Faust'un mücadelesi ve gayesi malum... Mefisto'dan, (bana öyle bir mimari sun ki, beni öyle bir iklimde yaşat ki, zamana; 'Dur geçme, çok güzelsin' diyebileyim, ondan sonra canımı alabilirsin) şeklinde bir isteği olduğu, ve bunun üzerine (şeytan)ı temsil eden Mefisto tarafından dünyanın bütün lezzetlerinin ayağına getirildiği, fakat bunların hiçbirinin onu doyurmadığı, eserin ikinci bölümünde Antik Yunan'da bu sırrın arayışı içinde olduğu da malumdur...

 

zavallı şeytan, bana ne verebilirsin ki?

yükseklere göz dikmiş insan bilincini,

senin gibiler kavrayabilir mi hiç?

sendeki gıda doyurmaz insanı,

elindeki kızıl altın, civa gibi,

avucun içinden akıp gider,

senin kumar masalarında,

kimse kazanamaz,

daha sarılırken başkalarına bakar,

gondereceğin kızlar,

vereceğin itibarın tanrısal gururu,

kuyruklu yıldız gibi,

kayar gider:

bunları mı sunacaksın?

göster bana bakalım,

koparılmadan çürüyen meyveyi,

hergün yeniden yeşillenen ağacı!

 

 

Kitabın sonu, bence Batı kafasının ve muhayyelesinin hem kemalidir, hem de zevalidir. Bu demek oluyor ki, Batı, Geothe eliyle çizilen Faust karakteriyle, (mutlak)ı aramada varabileceği son raddeye varıyor, onu kuru teorilerden öteye, (aksiyon) sınırına dayıyor... Ama orada duruyor, çünkü durması şarttır, başka bir ifadeyle, oradan bir adım öteye geçişi muhaldir. Bir çocuk düşünün, elindeki çubukla toprağa dümdüz bir hat çiziyor, gayesi, birikinti olarak duran suyu, bu çizgileri kanal olarak kullanarak, götürebildiği kadar ileriye götürmektir. Çocuk, tasavvur eder ki bu su, çizdiği hattın koynunda, sonsuza uzayacaktır. Çocuğun kemali, hudutsuzu tasavvur edişinde saklıdır. Aynı çocuğun zevali de bu noktadadır, çünkü onun düşüncesinin aksiyon kudreti, ancak çubuğuyla çizebildiği hat kadardır. Yani, bahçenin hududuna olan mesafe kadar... Bence Rönesanstan sonraki Batı, bunun gibidir ve Geothe'nin Faust'undan ne bir eksik, ne bir fazladır. Varoluşun sırrını çözme, onun erişilmez mimarisini tanıma, bunların teminiyle elde edeceği bilgiyle gerçek mutluluğu ve saadeti duymak sevdasında olan Faust, bunu tam olarak aksiyonda bulur... Gördüğü bir bataklığı imar etmeyi tasarlarken, insandaki düşünüş, düşündüğünü isteyiş ve istediğini faaliyete geçiriş kabiliyetini yakından görür, buna aşık olur ve nihayet zamana (dur geçme, çok güzelsin) diyebilir... Faust'un kemali, aksiyonun ehemmiyetini, insanın kudret ve istidad hacmini görebilmesindedir. Aksiyonun ehemmiyetini kavrıyor, fakat ona (herşey) diyor. İşte bu da, onun mahkum olduğu zevalidir. Çünkü aksiyon, muhteva değil, metottur. Bütün kudretini ve önemini, (muhteva)nın doğruluğundan alır, o (mutlak)ın cismi olan muhtevanın sıçrayışı, eşya ve hadiseler üzerindeki yayılışının intizamı, disiplinidir. Kaynağı ve güdücü tesiri Batıl olan bir cereyanın aksiyon cephesi ne kadar sağlam olursa olsun, netice her zaman hüsran olacaktır. Tarih, bunlardan nice örneklere şahittir... O, her şeyin mümkün olmasını sağlayacak düşünce mimarisinin temel unsurudur. Demek ki o, her şey olmasa bile, önemli bir şeydir :)

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...