müznib 84 Report post Posted August 7, 2009 İLK KAN VE İLK FİSEBİLİLLAH ALPEREN GÜRBÜZER 06/09/2009 Akşama doğru bir vadide birkaç gencin değişik hareketler içerisinde iken gördüler, dediler ki; —Bu yaptığınız nedir? Cevap verdiler: — Bir tür ibadet, yani namaz. Bu sefer işi kurcalayaraktan: — Hani Lat? Hani Uzza? Hani Hübel? Hani Sanemlerimiz? Gençler: — Onlar taş parçaları değil mi, cansız taşlara tazimde bulunulur mu? Diyerekten alay edince Ebu Süfyan ve diğerleri kızarak: — Şimdi derhal burayı terk edip defolun, dediler. Bunun üzerine ortam iyice gerildi ve ilerde bulunan bir çene kemiğini eline alan Sa’d b. Vakkas üzerlerine doğru fırlatınca içlerinden birisinin kafasını yardı. Adam kan revan içinde kalmıştı. İşte ilk kavga, işte ilk kan, aynı zamanda İslam uğruna ilk cihad ve ilk fisebilillah hadisesi bu. Sa’d b. Vakkas bu hamlesiyle ilerinin Fatihi olabileceğinin işaretini şimdiden vermişti bile. Sa’d b. Vakkas bir keresinde de evde iken annesi namaz kılarken görünce: — Oğlum yoksa geçen şu kavgaya neden olan namaz bu mu? Sa’d b. Vakkas: — Evet, deyince annesi: — Ya atalarımızın dinine dönersin, ya da ana katili olursun. Anne kararlıydı. Gerçektende ölüm orucuna başladı. Birinci gün, ikinci gün ve üçüncü gün derken açlıktan bayılır hale gelip sayıklamaya başladı. Sayıklarken bile oğluna atalarının dinine dönmeyi telkin etmekten geri durmuyordu. Perişan halini mahzun gözlerle izleyen oğlu peygamberimize meseleyi anlattı. Allah’ın Rasulü ana baba hakları konusunda sıcağı sıcağına inen vahyi okuyarak olayı aydınlattı: -“Biz insana ana ve babasına tavsiye ettik ve şu emri verdik: Hem bana, hem de anana ve babana şükret. Dönüş sadece banadır. Sana baskı yapar uğraşırlarsa onlara itaat etme. (Peygamberin) yolunu tut…” Bu ayeti kerime; Allah’a iman konusunda engel koymak isteyen anne ve babaya itaat edilemiyeceğini buyuran değişmez hükümdü. Zaten Sa’d b. Vakkas değişmez hükmün gereğini yaptı. Zira annesi bu kararlılık karşısında kendisini pes etmek zorunda hissedip ölüm orucuna son vermek zorunda kaldı. Sa’d b. Vakkas ileriki yaşlarda Uhut, Hendek ve bütün seferlerde bulundu. Hatta Uhud’da Habib-i Kibriya’ya kendini siper edince Allah Rasulü Sa’d için: —Anam babam sana feda olsun Ya Sa’d! hadi durma at oklarını beyan buyurarak övgüye mazhar oldu. O da zaten dünya dursa bile ömre bedel dostun dostu anması karşısında feda olsun gençlik çağım dercesine kanının son damlası kalma pahasına da olsa bir sevda uğruna savunmaya kararlıydı.. Hz. Ömer devrinde de Kadisiye zaferinin ve Kisra ülkelerinin fatihidir. Önce o büyük gaza Irak fethiyle başlar, sonra önlerinde kırk fille gelen seksen binlik orduyu hezimete uğratıp, oradan da Kadisiyye’de toplanan Fars ordusunu darmadağın eyledi. Ordan da Kisra’nın sarayına yüklendi, derken elde ettiği başarının neticesinde Kisra’nın ganimetlerinin dörtte birini ve Kisra’nın kızını Hz Ömer’e layık görerek gönderiverdi. Hz. Ömer de cariyeyi Hz. Hüseyin’e münasip görüp bu evlilikten nur neslini yürüten Zeynel Abidin dünyaya geldi. İslam uğruna çocuk yaşta diyebileceğimiz çağda hem ilk kan akıtmak hem de kâmil yaşta da Kisra başbuğu olmak yine ona nasip oldu. Kisra Fatihi başarı ile çıktığı gazaların ardından gururlanmadan özetle şu hutbeyi irad etti: —Ey İnsanlar! İşte Kisranın hali, işte babasından kalan Medain mülkü. Nerede o haşmet ve saltanat? Nerede o asker ve yardımcıları? Allahü Teala buyuruyorki; De ki dünya metai azdır.. Bilmem bu sözlere ilave edilecek ne olabilir ki, ne güzelde özetlemiş dünyanın geçici olduğunu. Velhasıl; Allah mübarek kılsın Kisra fatihliğini. Alıntıdır ... Quote Share this post Link to post Share on other sites