Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

sevdayolcusu

Editor
  • Content Count

    114
  • Joined

  • Last visited

Posts posted by sevdayolcusu


  1. merhaba

    siteye girmeyeli aylar, belkide yıllar oldu.. çok şey değişmiş bu süre zarfında.. site kendini yenilemiş.. o zamanlardan biçok arkadaşım artık siteye girmez olmuş.. siteye girince o eski günler geldi aklıma..siteyle tanıştığım. üye olduğum günler. yurtta bilgisayarda sıra bulabilmek için bekleyip sıra gelince ilk iş bu siteye girdiğim günler.. eski günler yani.. geriye dönüp bakıyorum aradan kocamaaan 5 yıl geçmiş.. ama zaman siteyi daha da güzelleştirmiş..emeği olan herkesten allah razı olsun.. sitede yine eskisi gibi aktif olur muyum bilmiyorum..zaman göstericek ..çünkü geçen zaman hayatıma farklı sorumluluklar yükledi..yine de herşeyi zaman göstericek.. selametle kalın.. hayırlı akşamlar sevgili site sakinleri..


  2. konu çok güzelmiş...ve çook önemli bence..tabi bunu söylememin asıl sebebi pur nese kardeşim ve aynı kaderi paylaşan bir çok kardeşlerim gibi bir hafta sonra vizelerin başlayacak olması... ama ben daha şanslıyım pur neşe kardeşimden:).. çünkü bende ders çalışma hevesi aşırı derecede mevcut durumda ve bi çok sınava hazırlanmış bulunuyorum ama bizim hocaların neler yapacağı nelerden not kırıp nelere not vereceği hiç belli olmadığı için benimde sizin dualarınıza çook ihtiyacım var....rabbim sınavları olan tüm öğrencilere zihin açıklığı versin inşaallah...


  3. PEK HAZİN BİR MEVLİD GECESİ

    Yıllar geçiyor ki ya Muhammed,

    Aylar bize hep muharrem oldu!

    Akşam ne güneşli bir geceydi….

    Eyvah!!! O da leyl-i matem oldu!

    Alem bugün 350 milyon

    Mazluma yaman bir alem oldu:

    Çiğnendi Harim-i pak’i ser’in;

    Namusa yabancı mahrem oldu!

    Beynimde öten çanın sesinden

    Binlerce minare ebkem oldu

    Allah için ey Nebiyyi-i ma’sum,

    İslamı bırakma böyle bikes

    İslamı bırakma böyle mazlum…

     

    (12 haziran 1913)


  4. merhaba arkadaşlar

    konu iki gün önce yaşadığım bir olayı hatırlattığı için bende naçizane fikirlerimi beyan edeyim dedim.. paylaşımı çok güzel buldum allah razı olsun eda kardeşim

    bazen insanlara gerçeği en çıplak ve en vurucu şekliyle söylemek daha etkileyici oluyor....bir kaç gün önce açık bir arkadaşımla aynı konuda bir muhabbetimiz olmuştu..kapanmayı düşündüğünü fakat henüz kendisini hazır hissetmediğini söyledi bende ona peki kendini hazır hissedecek kadar ömrün olduğuna garantin varmı dedim...bir anda sinirlendi..oysa söylediğimi oda biliyordu fakat şeytan düşündürmüyordu....

    diyamondi kardeşime de şu noktada sonuna kadar katılıyorum üniversite ortamında kapalının kapalılığını sürdürmesi dahi çok zor....ama biliyoruz ki zorluklar olmadan cennet kazanılmaz....zaten kolay olsa herkes kapalı olurdu....

    rabbim hakkıyla islamı yaşayıp uyglayabilen kullarından olmamızı nasip etsin.....


  5. BİR HAYAL PEŞİNDE DOLANDIM DURDUM

     

    Bir hayal peşinde dolandım durdum

    Asla terk etmezem sanma unuttum

    Sönmez ümidlerden beklerim yardım

    Bu gün yarın dedim gönlüm avuttum

     

    Gahi zengin oldum hülya yaşattım

    Nerde güzel gördü isem laf attım

    Sevda denizinde gönlüm aldattım

    Arzularım suya düştü ne ettüm

     

    Gahi fakir oldum hayli süründüm

    Gahi mecnun oldum aba büründüm

    Nerde güzel gördü isem yerindim

    Ucu çıkmaz bir küçücük yol tuttum

     

    Veysel bu sevdadan vazgeç dediler

    Olup bitenleri yaz geç dediler

    Sevdiğin kapıdan az geç dediler

    Acı sözü sevdiğimden işittim

     

    AŞIK VEYSEL


  6. GELİNCİK

    Bir dağ köyünde yaşayan yeni evli bir kadının,ilk hamileliği esnasında eşi vefateder.Kadın,üzüntüsünden bir süre dere tepe dolaşır.Bu esnada bir gelincik

     

    yavrusu bulur.(Gelincik,kurt gibi vahşi bir hayvandır.)Onu alıp eve getirir.Kendi yediklerinden yedirip büyütür.Hayvan ehlileşmiş bir şekilde bu genç kadınla

     

    yaşamaya başlar

     

     

    Günü gelince kadın doğum yapar.Güzel bir bebeği olur.Artık o sessiz yuvasında bir şenlik vardır.Bebeğinin meşgalesiyle günlerini geçirmeye başlar

     

    Günlerden bir gün,dışarı çıkmak durumunda kalır.Bebeğini uyutup kapıyı kilitleyip gider.İşlerini bitirip kısa süre içerisinde geri döner.Dış kapıyı açmasıyla

     

    birlikte karşısında ağzı kanlı gelinciği görür.Gelinciğin bebeğini parçalamasının hayali gözlerinin önünde canlanır.Beyni döner, çıldırır ve kapının arkasındaki

     

    kalın sopayı alıp vura vura gelinciği öldürür.. Bu esnada içeriden bebek ağlaması sesi gelir.Koşarak içeri giren kadın,beşiğin etrafında kocaman,parçalanmış

     

    bir yılan cesedi görür.

     

    ( bir işin aslını esasını tam olarak öğrenmeden hakkında hüküm vermeyelim...

    Sonra pişman olmayalım...)


  7. “Allah, mü’min kulunun tevbesinden, tıpkı şu kimse gibi sevinir:

     

    Bir adam hiç bitki bulunmayan, ıssız, tehlikeli bir çölde, beraberinde yiyeceğini ve içeceğini üzerine yüklemiş olduğu

     

    bineği ile birlikte seyahat etmektedir. Bir ara yorgunluktan başını yere koyar ve uyur.

     

    Uyandığı zaman görür ki, hayvanı başını alıp gitmiştir. Her tarafta arar ve fakat bulamaz.

     

    Sonunda aç, susuz, yorgun ve bitap düşüp, “Hayvanımın kaybolduğu yere dönüp orada ölünceye kadar uyuyayım” der.

     

    Gelip ölüm uykusuna yatmak üzere kolunun üzerine başını koyup uzanır. Derken bir ara uyanır.

     

    Bir de ne görsün! Başı ucunda hayvanı durmaktadır, üzerinde de yiyecek ve içecekleri.

     

    İşte Allah’ın, mü’min kulunun tevbesinden duyduğu sevinç, kaybolan bineğine azığıyla birlikte kavuşan bu adamın

     

    sevincinden fazladır.” (Hadis-i Şerif)


  8. Eski Bir Sancı

     

    Eski bir sevdayı anlatır,

    Çalan her şarkı.

    Her nağmede gizlidir,

    Eski bir sancı.

    Bazen hüzzamdır sessiz,

    Hüzünlüdür eskiden.

    Bazen sabadır sensiz,

    Mistik ve de derinden.

     

    Sen ki hasret yüklü gemide,

    Yanımdayken özlemim.

    Sen ki özlem yüklü sevdada,

    Yurt yurt gezindiğimsin.

    Ne sen bil bunu,

    Nede ben söyleyeyim.

    Aşık maşuktan ayrı,

    Acı çeker bilirim..

    Bedirhan Gökçe


  9. Bu konuda çok güzel şeyler-daha önce de belirtiğim gibi- dile getirilmiş.Ama şunu da unutmayalım ki değeri arladaşlar!beklemek ne kadar cefalı ve yolu ne kadar yokuş olursa kavuşmanın(vuslatın) güzelliği ve değeri o derece büyük olurmuş.

     

    ama şuda var ablacım bazen vuslat olmayacağını bile bile bekler insan..vuslat başka alemlere kalmıştır ama insan içindeki ümidi söndüremez....ve bence her beklenen beklenmeyi haketmez..ama biz hakettiğini düşünürüz...


  10. SEVGİYE HASRET YAŞIYORUZ

    Sevgiye hasret yaşıyoruz.. Korkularımız var hayata karşı hep bir kaçış içerisindeyiz ..Kaçış…Neye? Nereye? Sonsuzluğu arzularken sona varmak gibi…İsyan içerisindeyiz…Mutlaka isyan edecek bir sebep buluyoruz…Yalnızlığa itiyoruz kendimizi..

    Dipsiz kuyularda ışığa hasret yaşar gibi yaşıyoruz hayatımızı..Kalplerde sevgi sınırlı..Paylaştıkça artacak olduğu halde korkuyoruz sevgiyi paylaşmaktan… Samimiyet yok merhabalarımızda…Sıcaklık yok…Bakışlarımız yüreğimizi ısıtmıyor…

    Sevgiye dair ne varsa yok etmeye çalışıyoruz..Sevgiler tutsak…

    Hasta kalplerimiz tedaviye muhtaçken bizler idrak edemiyoruz. Bir dünya telaşesi içerisinde gözümüz görmüyor birçok şeyi

    Ölümü düşünmek istemiyoruz..Öyle büyük bir gaflet içerisindeyiz ki Tövbe pınarlarında yıkanamıyoruz..

    Kapı aralığını geçemiyor tövbelerimiz. Dualarımızda samimi değiliz…

    Kalplerimizden yalvaramıyoruz mevlaya.. Kalpler mühürlü.. Günahlar yüklü .. Gözlerde nedamet gözyaşları olmuyor;

    kalpler yanmıyor Allah diyerek.. Sevgiye hasret yaşıyoruz..Sevgisiz mutlu olunmuyor…..


  11. NECİP FAZIL'A göre BEDİÜZZAMAN;

     

    "tesiri yakıcı ve telkini işleyici bir zat olan Bediüzzaman, kendi yaşında bulunanların ve neslinden olanların uyuşukluğu içinde bir kimse değildir. gördüğünü yakıyor. ne güzel vasıf... elini uzattığını bağlıyor ve dairesini genişletiyor. gerçek mücadele ve mücahede karakterine sahip olan bu zatın gittikçe yayılan fikirleri de elbette boşa gitmeyeceği için, son demlerinin büyük bir kısmını zindanda ve hiç değilse, göz hapsinde geçiriyor."

     

    (Vehbi Vakkasoğlu./Başkasının günahına ağlayan adam.)


  12. CESARETİNİZ NEDEN KOLAYCA KIRILIYOR.

     İnsanın en büyük dostu zorluklardır. Çünkü insan karşılaştığı zorluklarla kuvvetlenir.

     Her problem öğrenmek için bir fırsattır.

     Uçurtmaları yükselten rüzgarın kuvveti değil, o kuvvete karşı uçtukları içindir.

     Boş çuval dik durmaz

     Yokuşta akmayan ter çukurda gözyaşına dönüşür.

     Hayatta bir kez gittiğinde asla geri dönmeyen 3 şey: zaman- sözcükler ve fırsattır.

     Hayatta hiçbir zaman kaybedilmemesi gereken 3 şey: haysiyet- umut ve dürüstlüktür.

     Hayatta emin olunmayacak 3 şey:düşler başarı ve zenginliktir.

     Hayatta insanı mahveden 3 şey: cesaretsizlik- gurur ve öfkedir.

     İnsanoğlu çok güçlüdür. Fakat bu güç, akılla hareket edecek, bilgiyle yol alacak,düşünce ile hızlanacaktır.


  13. BİR KIRIK KALP

     

    Tereddütle başlayan bu soru giderek karabasana dönüşüyor. Bir ağırlık yüreğime gelip oturuyordu. Unutmak istiyordum. Zamanın akışına kendimi koyuvermek istiyordum. Nafile. Çırpındıkça batıyor, unutmaya çalıştıkça her ayrıntıyı daha beter hatırlıyordum. O an beynime capcanlı çakılıp kalmıştı. Tekrar tekrar aynı soru her zerremde yankılanıyor, içimdeki bu ses giderek büyüyordu.

    “yanlış mı ettim yoksa?”

    Vicdan azabı denilen şey bu olmalıydı. İştahım kaçmış yemek bile yiyemez olmuştum. Uyumak ne mümkün, bir sağa dön bir sola. Düşünceler ve hayaller giderk beni esir alıyordu. Nefsim boş durmuyordu tabi. Binlerce gerekçe sıralıyordu art arda. Savunma mekanizması işlemeye koyulmuş, ruhumun tam ortasında bir mahkeme kurulmuştu. Nefsim avukat, vicdanım hakim. Davalı ben, davacı bir kırık kalp. Bir kalp ki tam ortasından yarılmış iki parçaya, depremdeki fay hattı gibi. Yerle bir olmuş her tarafı,yara bere içinde. Kalp eliyle beni gösteriyor.

    Suçlu sensin diyor, beni kırdın. Birisi sürekli gülüyor, görmese de kendi. İğrenç bir gülümseme sesi bu. Nefsimse, hiç durmadan savunuyor beni.

    Ama diyor o sırada çok stresliydin. Üstünde yaşadığın olayların onca baskısı vardı. Maruz kaldığın haksızlıklar vardı. Kim olsa aynı şeyi yapardı. Söylediklerini hak etti. Nafile nefsim ne dese de vicdanımın yüzü gülmüyor. Vicdanımın yüzü asık. Tokmağını vurup, oturumu bitiriyor. Nefsimin sesi kısık ama hala mahkemenin koridorlarında savunuyor beni. Vicdanım beni suçlu buluyor. Giderek büyüyen bir kayayı sırtıma veriyor. Taşıyacaksın diyor. Cezam ne kadar sürecek, diye soruyorum. Kalbi gösteriyor. O, diyor, kırık olduğu sürece cezalısın. Bu taşı taşıyacaksın. Nefesin kesilse bile. Hafızam da başıma, gardiyanım olarak dikiliyor. Anlıyorum ki kaçış yok. Bir kalbe bakıyorum birde sırtımdaki taşa. Ne yapmalı? Diye düşünüyorum…


  14. Arkadaşlar ne kadar güzel ifade etmiş beklemek kelimesinin yansımalarını dile getirmiş. Demekli bir yaşanmışlık olunca daha güzel cümleler kurulabiliyor.Gerçekten de bal bal demekle ağız tatlanmıyor.Bizzat yaşayan içinde olan duruma vakıf oluyor.

     

     

     

    haklısın ablacım..yaşanmışlık insanın dilni çözüyor....beklemenin ne demek olduğunu yaşamayan anlatamaz...

     

    bir meçhulü belki de bir imkanısızı beklemek...beklenenin gelme ihtimali ile mutlu olmak kolay bir şey değildir....

     

    her sabah artan bir ümitle merhaba denir yeni güne hep dalar gözler uzaklara...sanki aniden kapı açılacak ve bütün

     

    hayaller gerçeğe dönecek diye kapıya takılır sürekli gözler...beklemek güzeldir, beklenen haketmese de....


  15. Beklemek sabır işidir…İnsanda inanç olunca ümit olunca gelmeyeceğini bile bile tüm mantıkları devre dışı bırakıp bekleyebiliyor insan.. öyle zor bir şeydir ki gelmeyeceğini bildiğin halde beklemek..birgün olurda gelirse yaşanacak korkuları hesaba katmadan beklemek….gözyaşlarını yanına yoldaş ederek beklemek.. ta ki bir gün vuslat anı olana kadar yada kara toprak bedeni sarana kadar beklemek…..


  16. EZANIN SERBEST BIRAKILMASI

     

    ''1950 yılında Demokrat Parti Meclis grubunda bu konu ele alındı ve büyük çoğunlukla yasağın kalkması, dileyen müezzine

    dilediği dilde ezanı okuma serbestliği tanınması kabul edildi. Gerekçesi de şudur: '' Müezzin caminin içinde Allahuekber dediği

    zaman suç değil, fakat caminin bir parçası olan minarede Allahu ekber dediği zaman suç'' Belli ki , ileriye götürülmesi uygun

    bulunmamış bir devrimin ilk basamağından ibarettir.. ne laik devlet anlayışımızla, ne demokratik devlet anlayışımızla bir islam

    reformuna gitmeyi düşünemeyeceğimize göre bu tezatlı durumu düzeltmekte beis görülmemişti...Nitekim Arapça ezan

    okumayı yasaklayan kanun maddesini ceza kanunumuza koyan CHP de Büyük Millet Meclisinde teklifi desteklemiş ve Cemal ReşiEyüpoğlu kürsüye gelerek: Arapça ezan meselesinin bir ceza konusu olmaktan çıkarılmasına aleyhtar olmayacağız.

    Böylece tasarı partilerin müşterek malı olarak kabul edilmelidir.;'' demiştir....

     

    (İbrahim KARA /KUŞATMA


  17. Mehmet Akif Ersoy hayatında hiç kimseye boyun eğmeyip eyvallah dememiştir....

     

    umumui seferberlik zamanında (1914) bir arkadaşı ile oturup fasulye aşı yerken nezaret arkanından birinin çıkagelip ona, yazılarında fazla ileri gitmemesini nazikçe söylemesi üzerine Akif pürhiddet yerinden fırlayıp:

     

    ''nazırına söyle, kendilerini düzeltsinler! Bu gidiş devam ettikçe bizi susturamazlar... Ben fasulye aşı yemeğe razı olduktan sonra kimseden korkmam!!'' diyerek pervasızca cevap vermiştir.....

×
×
  • Create New...