-
Content Count
114 -
Joined
-
Last visited
Posts posted by sevdayolcusu
-
-
Ne Olursan Ol
Paranı ver, gönlünü ver, canını ver
Ama SIRRINI VERME! ...
Günlerini say, kazancını say, büyüklerini say
Ama YERİNDE SAYMA! ...
İşini beğen, aşını beğen, eşini beğen
Ama KENDİNİ BEĞENME! ...
Emek ver, kulak ver, bilgi ver
Ama SAKIN BOŞ VERME! ...
Fidan büyüt, çocuk eğit, yoksul besle
Ama KİN BESLEME! ...
Davet et, hayret et, ülfet et, affet
Ama İHANET ETME! ...
Kitap oku, meslek oku, dünyayı oku
Ama LANET OKUMA! ...
Sınıfını geç, hayatını seç, rakibini geç
Ama GÜLÜP GEÇME! ...
Gönül al, dost al, yoldaş al
Ama BEDDUA ALMA! ...
Yaklaş, tanış, konuş, uzaklaş
Ama UŞAKLAŞMA! ...
Doğrul, sayrıl, evril, devril
Ama EĞRİLME! ...
Hislen, tasalan, seslen, uslan
Ama PASLANMA! ...
İtil, ütül, atıl, katıl
Ama SATILMA! ...
Mevlana Celaleddin Rumi
-
bu yazı aklıma şu sözü getirdi;
İNSANLAR GEÇMİŞİN HASRETÇİSİ
GELECEĞİN ÜMİTÇİSİ
İÇİNDE BULUNDUĞU ANIN ŞİKAYETÇİSİDİR.....
Allah tüm herkese içinde bulunduğu anı hakiki bir müslümana yakışır biçimde hakkıyla değerlendirebilmeyi ve gerçek anlamda tevekkül edenlerden olmayı nasip etsin....
-
Allah'ım senin sevgin dışındaki tüm sevgileri al kalbimden ve kalbimi yanlızca senin ve dostlarının sevgileri ile doldur...
(AMİN)
-
Osmanlı hasreti ve sevdası ile yanan bir osmanlı torunu olarak bu güzel paylaşımınız için teşekkürler....keşke o günlerde yaşayabilseydim....
-
evet zaman akıp gidiyor... konuyu iç çekerek okudum. çünkü son günlerde üzerine en düşündüğüm konu...
bazen düşünüyorum da acaba insanlar geçmişte hatalar yapıp bu hataları keşke yapmasaydım dedikleri için mi yoksa ölüm gibi kelimesi dahi çoğumuzu ürperten gerçekle karşı karşıya kalmaktan korktuğu için mi zamanın akıp gitmesini istemiyorlar?... herkesin cevabı farklıdır tabiki ama ben geçen zamanı iyi değerlendirememiş olmaktan korktuğuım için zamanın akıp gitmesinden ara ara şikayet ederim... ama herşeye rağmen yine de zaman akıp gidiyor.. :lol:
bu güzel paylaşımınız için teşekkürler...
-
ÖLÜM
Ölümle ceberrüt sahiplerinin boynunu koparan, kisraların belini kıran, kayserlerin emelini kısaltan Allah’a hamdolsun! Onların kalpleri, hak olan va’d (ölüm) gelip çatıncaya ve onları çukura atıncaya kadar ölümün anılmasından ürker. Bu bakımdan onlar saraylardan kabirlere, fenerlerin ışığından lahidlerin karanlığına, cariye ve gılmanların cilvesinden haşerat ve böceklerin hücumuna, leziz yemekler ve içkilerden toprakta sürünmeye mahkum olurlar. İşretin ünsiyetinden tenhalığın vahşetine, yumuşak yataktan korkunç düşüş yerine nakledilirler. Acaba onlar ölümden koruyucu kale ve sığınak buldular mı? Ölümün önüne bir perde ve koruyucu bir set çekebildiler mi? Dikkat et! Onların herhangi birinden bir kıpırtı veya gizli bir ses duyuyor musun? Öyleyse tek başına kahır ve istila sahibi olan Allah, eksiklikten münezzehtir. Baki kalma özelliği olan ve mahlukatı hükmüyle ezen sonra ölümü muttakiler için kurtuluş ve onlar hakkında mülakat yapan, kabri günahkarlar için kıyamet gününe kadar daracık bir tutuk evi yapan Allah, ortaktan münezzehtir. Aralıksız nimetlerle nimet etmek, kahredici azaplarla intikam almak O’na mahsustur. Göklerde ve yerde şükür, geçmişte ve gelecekte hamd O’na mahsustur.
Salat apaçık mucizeler ve görünür buhranlar sahibi hz. Peygamberin alinin ve ashabının üzerine olsun! Onlara çokça selam et (yarab!)
O kimse ki ölüm onun mesra’ı, toprak onun yatağı, böcek onun enisi, münker ve nekir onun celisi, kabir onun karar yeri, kıyamet onun va’dedilen yurdu, cennet veya cehennem onun varacağı yeri olursa ona en uygun olan ı ölüm için hazırlanmaktır. Sadece ölüm için tedbir almalıdır. Sadece ölüme bakıp ölüm üzerinde durup düşünmelidir. Ölüme ihtimam gösterip onun etrafında dönmelidir. Onu beklemelidir. İnsan için en uygun olan, nefsini ölürden sayması, kendisini kabir sahiplerinden görmesidir; çünkü her gelecek olan yakındır.uzak olan gelmeyecek olandır. Nitekim hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
Akıllı odur ki nefsini hesaba çekmiş ve ölümden sonrası için çalışmıştır.
Herhangi bir şey için hazırlanmak, ancak onun kalpte zaman zaman anılmasıyla mümkün olur. O şeyin zikri ancak onu hatırlatan hükümlere kulak vermek ve ona dikkat çekenlere bakmak suretiyle yenilenir. O halde biz ölümün mukaddime ve lahikalarından, ahiret, kıyamet, cennet ve cehennem hallerinden kul için zaman zaman hatırlanması, düşünmek suretiyle ayrılmaması gereken şeyleri zikredeceğiz ki hazırlık hususunda teşvik edici olsun! Ölümden sonraki aleme göç etmek yaklaşmış ve ömürden az bir şey kalmıştır. Oysa halk bu hususta gafildir:
insanların hesap vakti (kıyamet günü) yaklaştı.fakat onlar hala gaflet içinde yüz çevirmektedirler…
(ENBİYA/1)
-
Çıkardığı dergileri kapatıp, kendisini hapishane hapishane dolaştıran bir iktidarın en üst makamındaki bir şahıs için Necip Fazıl merhumun;
''Bundan üç çeyrek asır önce Tophane'de talebeyken zabitleri görsün de iyi not versinler diye seccadesini koridora atıp namaz kılan; çeyrek asır önce de başbakanına, gazetelere tamim edilmek üzere:
'Allah ve ahlaktan bahsetmek yasaktır'
emrini dikte ettiren seksendörtlük bedbaht'' dediğini biliyor muydunuz...
-
Yol üstünde biten çalı
Bu dünya kimin dünyası?
Ak çiçekli ayva dalı
Bu dünya kimin dünyası?
Gediklerde esen poyraz,
Yaprakları dalda koymaz
Gözler doysa gönül doymaz
Bu dünya kimin dünyası?
Her gün eski her gün yeni
Tükenmez gidip geleni
Canevimden vurdu beni
Bu dünya kimin dünyası?
Kar yağar kaybolur izler
Her nakış binbir sır gizler
Ufuklara dalan gözler
Bu dünya kimin dünyası?
Toprak basar kucağına
Güneş çeker sıcağına
Atar derdin ocağına...
Bu dünya kimin dünyası?
Abdurrahim Karakoç
-
BAŞÖRTÜSÜ(TÜRBAN)
Müslümanlık, eşittir türban mıdır?
Bugün ülkede, insanların hiç bir konusu kalmamış gibi, “müslümanlık” denilince ortaya hep aynı konu atılıyor... Başörtüsü!.
Kimi, başını örtmeyen hanımı müslüman saymıyor!. Kimi yobazlar da başörtülü olanı insandan saymayıp, insanlık haklarını elinden almaya kalkışıyorlar!.
Kimilerine göre baş örtmemek sanki en büyük insanlık suçu; kimilerine göre de başını örtmüş olmak!.
23 yılda tamamlanmış olan Kur`ân tebliğinin, 17.yılında müslüman kadınlara yapılan bir teklif, baş örtmek!.
Kurân‘da, müslüman kadınların baş örtmelerinin yararlı olacağı konusunda birkaç âyet var.
Dinî bir gereklilik baş örtmek, müslüman hanımlar için!. Bu teklifi yerine getirebilmek, o kişi için elbette ki çok kazançlı bir davranış. Ayrıca, Dinî inancı dolayısıyla başını örten bir hanıma, medenî bir insan isek, saygı duymamız gerekir!. İnancı gereği, oldukça sıkıntı veren bu duruma katlanan bir hanım kardeşimize saygı duymamak mümkün değildir.
Ancak inancı dolayısıyla bu kıyafeti giyen insanları kınayan, onlara hor bakan, insanlık ve yaşama haklarını elinden alan çağdaş yobazlar da var aramızda ne yazık ki!.
Bu inanan kişilerin üniversitelerde okuma haklarına karşı çıkan, hemşirelik, doktorluk, avukatlık, öğretmenlik gibi serbest meslek erbabı olarak görev yapmalarına olanak tanımayan insanlık ve medeniyet özürlüsü insanlar da aramızda bir hayli fazla!. Bu davranışlar, onların haklarını koruma amacıyla siyasilere, dinsel inancı savunma hakkı sağlıyor; ve böylece de Din ile siyasetin birleşmesine yol açılıyor.
Başörtüsüne karşı çıkmak, insan haklarına ve medeniliğe karşı çıkmaktır! İnsanların inançları doğrultusunda kimseye zarar vermeden yaşama hakkına karşı çıkmaktır!. Ki bu da ancak, aklı kıt mâzurlar için mümkün olan bir davranış türüdür!.
AHMET HULUSİ'DEN.....
-
EVET DEDİĞİNİZ GİBİ BAŞIMIZA NE GELİRSE SUSMAKTAN GELDİ... ARTIK KONUŞMANIN ZAMANI GELMEDİ Mİ....?
SUSMAKLA YARALARIMIZIN ÜZERİ KÜLLENİYOR. BENCE KONUŞALIM HİÇBİŞEY YAPAMASAK DA BU YASAKLARA ALIŞMAMIŞ OLURUZ...
FARKINDAYSANIZ BU YASAKLAR BİZE ZAMANLA SANKİ NORMALMİŞ GİBİ GÖSTERİLMEYE BAŞLADI.. BELKİ BİZLER GİBİ DUYARLI İNSANLAR BU YASAĞIN SAÇMA OLDUĞUNUN FARKINDA OLACAĞIZ HER ZAMAN (İNŞAALLAH)... FAKAT NE YAZIK Kİ GELECEK NESİLLER BU DURUMU NORMALMİŞ GİBİ GÖRMEYE BAŞLIYORLAR... BU DA BAZI LAİKLİK PROGANDASI İLE FARKLI AMAÇLARINI HAYATA GEÇİRMEK İSTEYEN (SÖZDE!?!) AYDINLARIN EKMEĞİNE YAĞ SÜRMEK OLUYOR BENCE... BU KONUDAKİ YORUM VE DÜŞÜNCELERİNİZİ PAYLAŞMANIZI BEKLİYORUM....
-
"Hic bilenle bilmeyen bir olurmu?"
(Kuran-i Kerim)
Olmaz ya... Tabii... Biri insan, biri hayvan!
Oyleyse <<cehalet>> denilen yuz karasindan
Kurtulmaya azmatmeli bastan basa millet.
Kafi degilmi, yoksa bu son ders-i felaket?
Son ders-i felaket neye mal oldu? Dusunsen:
Beynin eriyip yas gibi damlardi gozunden!
"Son-ders-i felaket" ne demektir? Su demektir:
Gelmezse eger kendine millet, gidecektir!
Zira, yeni bir sadmeye(carpma) artik dayanilmaz;
Zira, bu sefer uyku olumdur, uyanilmaz!
Coskun, koca bir sel gibi, daim beseriyyet,
Mustakbele kosmakta verip seyrine siddet.
Daglar, ucurumlar, ona yol vermemek ister...
Lakin o, ne yuksek, ne de alcak demez orter!
Akvam(kavimler, milletler) o buyuk nehre katilmis birer irmak...
Elbet katilir... Hangisi ister geri kalmak?
Bizler ki bu muthis, bu muazzam cereyanla
Ugrasmaktayiz... Bak, ne kadar cilginiz anla!
Ugras bakalim, yoksa isin, hey saskin!
Kursun gibi sur'atli, denizler gibi taskin
Bir caglayanin menba-i dehhasina(gayet dehsetli) dogru
Tirmanmaya benzer, yuzerek, baska degil bu!
Ey katre-i avare(zavalli damla), bu cusun, bu hurusun
Ahengine uymazsan, emin ol, bogulursun!
Yillarca, asirlarca suren uykudan artik,
Silkin de muhitindeki zulmetleri yak, yik!
Bir baksana : gokler uyanik, yer uyaniktir;
Dunya uyanikken uyumak maskaraliktir!
Eyvah! Bu zilletlere sensin yine illet...
Ey derd-i cehalet, sana dusmekte bu millet,
Bir hale getirdin ki, ne din kaldi, ne namus!
Ey sine-i islam'a coken kapkara kabus,
Ey hasm-i hakiki, seni oldurmeli evvel:
Sensin bize dusmanlari ustun cikartan el!
Ey millet uyan! Cehline kurban gidiyorsun!
islam'i da <<batsin!>> diye tutmus yediyorsun!
Allahtan utan! bari birak dini elinden...
Gir les gibi topraklara kendin, gireceksen!
Lakin, ne demek bizleri Allah ile iskat(susturmak)?
Allahtan utanmak da olur, ilim ile... Heyhat!
- 1
-
BAŞÖRTÜSÜ
Ne demekmiş
“Yasak! ”
İşiniz mi kalmadı
Yapacak?
Ne diye karışırsınız
Saçımıza-başımıza,
Bizi oyuncağınız mı sandınız
Bakıp yaşımıza?
Sebebini anlatamayacağınız
Çocukça bir devrin hevesinden
Karşınızdaki en güzel portreleri
Mahrum ettiniz çerçevesinden!
Kim demiş, ki:
“Başörtüsüydü o! ”
Başımızın -renk renk-
Süsüydü o!
Altında saçlarımız,
Arkadan, ne hoş sarkardı;
Kimimizde -örgü örgü- sarmaşıklaşır...
Kimimizde, su olup akardı!
Şu, bu nâmına “Yasak! ” demiş
Bulundunuz, tezelden;
Ne olurdu, anlasaydınız biraz da,
Güzellikten, güzelden!
Siz, bizden değilsiniz,
Tanımıyoruz hiç birinizi,
Çekin başımızdan
Ellerinizi!
Bir gericilik tutturmuşsunuz;
Gericilik değil, Türk'ün köy modasıdır bu...
Üstelik, ninemizin başımızda
Taşıdığımız hatırasıdır bu!
Dediniz: “Çıkacak başınızdan
Başörtünüz! ”
Alın -öyleyse- onunla
YÜZÜNÜZÜ ÖRTÜNÜZ...
-
ve hatta nüfus cüzdanlarımızdan da çıkarılmaya çalışılıyor ne yazık ki...!!!
-
Birgün büyük şair Necip Fazıl Kısakürek kendisine: İslamiyet denince burnuma ayak kokusu gelir!..''diyen ihtiyar gazeteciye;
''Senin o burnuna gelen, İslamiyetin değil; kendi ciğerinin pis kokusudur. Sen bir mücerredi, bir müşahhastan ayıramayan ahmaksın!...'' der..
-
aslında bende düşündüm binamaz değilmiydi diye ..sonra olmadığını anladım...çünkü kelime arapça düşünüldüğü zaman manası doğru yani burda kelimenin arapça manası kullanılmış... ayrıca ben alıntı yaptığım yerde de böyleydi....
-
Allah razı olsun... Dualarımız müşterek tüm müslümanlar adına...Allah amin diyenlerin hürmetine dualarımızı kabul etsin...
-
Edit // Arkadaşlar forumun düzenli kullanılması açısından yeni konu açılması fuzuli olan şiirleri bu başlık altında toplayalım. Daha önce açılmış bu vasıftaki konular bu başlık altında birleştirilmiş, daha sonra açılacak olanlar da birleştirilecektir, bilginize.../Cihat
YETERKI SEN SEV BENI
Rahman,Rahim,Gaffar olan Sen
Kapında bıkmadan,ümitle bekleyen Ben
Tüm dertlere,acılara dermansın Sen
Dertliyim,derman dilenenim Ben
En âli ,en aziz,canansın Sen
Varlığı sana muhtaç canım Ben
Ezelin ,ebedin sultanısın Sen
Kulun ,kölen olmaya talibim Ben
Nur kaynağı;nur üstüne nursun Sen
Nurunda yanmaya koşan pervaneyim Ben
Karşılıksız bin bir nimet verensin Sen
Şükürde aciz,mahcup,af dilenen Ben
Affı,mağfireti sonsuz olan Sen
Secdeye kapanınca huzur bulan Ben
Settarsın,günahları, örtersin Sen
Günahını, gözyaşıyla yıkayanım Ben
Herşeyi yoktan,muhabbetle var edensin Sen
Aşkıma kıblesin,tek sevdamsın diyenim Ben
Dostların en yücesi,tek velisin Sen
Dostluğuna muhtaç,isteklisi Ben
Her şeyi bilen,gören,bâsirsin Sen
Huzurundayım ,ne olur gör beni,
Boynu bükük kulunum Ben
Var olan, tek gerçek,haksın Sen
Zindanım olan yalan dünyada,
Garibim,sana hasret,mahpusum Ben
Varlığı apaçık delillerle zahir olansın Sen
Ruhu varlığını,yüreği sevgini haykıranım Ben
İlim ve kudretiyle,her şeye şahitsin Sen
Aşkıma şahit ol,yolunda şehit olsam Ben
Her şeye hükmeden, hakimsin Sen
Ne olur hükmet kalbime;
Yüreğimdeki aşkının düşmanı olan
Şeytan ve onun yoldaşlarından
Sana sığınırım, acizim Ben
Zengin olan, zengin edensin Sen
Sevginin,aşkının zengini olayım Ben
Vedûdsün, çok seven,en sevgili Sen
Sevginden beslenip,nefes alan,meftununum Ben
Ne çıkar?
Hiç kimse sevmesin Beni
Yeter ki Sen sev Beni,
YETER Kİ SEN SEV BENİ....
__________________________________________________
-
Ya anlamıyorum.. bazı insanlar neden böyle saçma sorular sorarlar...sanki Allah'ın kudretini bilmiyormuş gibi sırf öylesine soru soruyorlar...şükür ki üstad gibi değerli zatlar gereken cevabı onlara anında verip onları utandırıyorlar...tabi utanmanın ne olduğunu biliyolarsa
-
GERÇEK AŞK
Yanıklığıyla ve ceylanlarıyla kendisini aşka çağıran çöldedir Mecnun…. Dolaşır bir baştan bir başa… Yüreğinden aşka ırmaklar akar çöl kumlarında, gönlünü avutur…Dolaştığı günlerden birgün fark edemez namaz kılan dervişin önünden geçtiğini… Leyla’dan başkasını görmeye yasaklı gözleriyle göremez namaz kılan dervişi…. Namaz biter… Kırk yıllık bekleyiş yükünü bilen derviş kızar Mecnun’a… Özür kuşanmış kelimelerin ardından, paslı vicdanlara hançer gibi saplanan şu sözler dökülür Leyla kitabı okuyan dudaklardan: ‘’Kusura bakma derviş baba! Ben Leyla’nın aşkından seni göremedim.. Ya sen , huzurunda bulunduğun Mevla’nın aşkından beni nasıl gördün…?!!!
Çok ibret alınacak bir kıssa bence . düşünüyorum da bizim namazlarımız ne halde…Acaba namazlarımızı hiçbir dünyalığı düşünmeden tam bir huşu içinde kılabiliyor muyuz….belki bu dervişten beklenen kadar yapamayız yada namazdayken kendisine yapılan hiçbir eza cefanın acısını duymayan sahabe-i kiram kadar olamayız ama hiç olmazsa namazdayken şuan rabbimin huzurundayım bilinci ile kalbimiz huzur bulup rahatlayabiliyor muyuz… yoksa hemen namazımı kılayım da şu işimi halledeyim diye mi düşünüyoruz…Allah hepimize namazlarımızı kalben hiçbir dünyalıkla meşgul olmadan huşu içinde kılabilmemizi nasip etsin (AMİN)
Allah’a emanet olun….
.
-
ya işte böyle üstad kısacık cümlelerle dahi neleri anlatabiliyor... bu şiiri okurken aklıma birden şöyle geldi farkındaysanız günümüzde iki satır saçma mısralar yazanlar karşımıza şairim diye çıkıyorlar.. bence bunlar öncelikle böyle üstad gibi şairleri biraz örnek alsalar.. acaba o zaman kendilerinde yine de ben şairim diyecek yüzü bulabilirler mi ... yoksa olması gereken olgunluğu gösterip şairliğe henüz ben layık değilim diyebilirler mi? zaten dedikleri an gerçek şair olmuş olmazlar mı? ne dersiniz?
-
Birgün binamazla şeytan arkadaş olur... şeytan binamazın Allah'a secde etmediğini görünce der ki;
'' yahu ben hz. Adem'e bir kere secde etmekle emrolunduğum halde etmediğim için ilahi huzurdan kovuldum. Sen ise her gün beş vakit namazda bu kadar secde etmekle emredilmişken hiçbirini etmiyorsun... Acaba senin halin nasıl olacak....
-
Bir gün büyük şair Necip Fazıl Kısakürek'e sahilde rastlayan bir hayranı;
''Üstad, senin bütün mücadelelerin güzel, hizmetlerin eşsiz ama şu ....... tarafın olmasa diye tenkit eder.. Bunun üzerine Necip Fazıl tebessüm ederek:
''şu boğaz'dan geçen lüks ve güzel gemiyi görüyor musun? Bak ne kadar lüks ve konforlu değil mi? İşte böylesine lüks geminin tuvaleti de vardır.'' der...
- 1
-
Ebedi saadet saraylarının kapısı ölümle açılır:
Ölümün alnından öperiz biz: “Sen ne mübârek arkadaş ve refakatçisin”
deriz ölüme. Varsın, başkaları sana dikenli nazarıyla baksın, sen
gülün ta kendisisin. Bırak, bazıları sana “kara yüz” yakıştırmasında
bulunsun, sen, bizim için bizi aydınlık ülkelere uçuran ötelerden
iki ışık kanatsın.
Bakma sana “soğuk yüz” dediklerine; sen bizim için, müjde
çiçekleriyle kar gibi beyaz ve berraksın. Onlar sana “çukur” derler,
“dehliz” derler; fakat biz, “ebedî saadet saraylarına açılan
koridorsun” deriz. “Ayıran” da derler sana; fakat sen, haddizatında,
ebedî âlemlere intikal etmiş binlerce ahbaba, dost ve yârâna
kavuşturansın. Başta, sîmalarına meleklerin hayran olduğu nebîlere,
sonra Sahâbeye, salihlere, hısım ve akrabaya bizi ulaştıransın.
Cemalullah’a yaklaştıransın!...
Ölüm düşüncesi, hem caydırıcı, hem de teşvik edici yönleriyle bir
yandan günahlarımız, sorumluluklarımız ve Rabbimiz’e karşı
yaptıklarımızdan hesap verme endişesiyle bizi iki büklüm ederken,
bir yandan da cennet düşüncesi ve öteler iştiyakıyla kalbimizi
hoplatıp bizi canlandırmakta, şahlandırmakta ve kalbimizle beraber
duygularımız ve düşüncelerimizle beraber davranışlarımız üzerinde
müspet tesir icra etmektedir.
Ölümü sıkça hatırlamakla, kabirleri ve hastaneleri ziyaret etmekle,
iç gerilimimizi ve canlılığımızı muhafaza etmiş, şeytanın ve
günahların zararından korunmuş olacağız. (İnşaallah)
(bu sevdiğim bir arkadaşımın bana gönderdiği bir yazı..çok hoşuma gitti ve sizlerle paylaşmak istedim)
-
HATIRANLA AVUNMAK YATMİYOR BANA
AKŞAMLAR GEÇMİYOR, SABAH OLMUYOR.
YETER BU AYRILIK DÖN ARTIK BANA,
TÜKENDİ ÜMİDİM SABRIM KALMADI
ANILAR SENSİZLİĞE ÇARE OLMUYOR....
(TEMMUZ 2001)
Seksen Dörtlük Bedbaht
in Hazır Cevaplar, Nükteler, Polemikler
Posted · Report reply
Üstadın bu sözü kime hitaben yazdığı alıntı yaptığım kitapta yazmıyor malesef...
ayrıca kitabın adı Tarih Şuuruna Doğru'' yazarı ise İbrahim Refik....
evet gerçekten de tarihten alınacak çok dersler var... ama ne yazık ki hala biçok konuda ders alamıyoruz.....ve bu nedenle tarih sürekli tekerrür ediyor..... :lol: