Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

Ali NFK

Üye
  • Content Count

    750
  • Joined

  • Last visited

Posts posted by Ali NFK


  1. Herhangi bir parti propagandası yapmak için yazmadım. Kaldı ki sözlerimi bahsi geçen kişinin partisine oy vermeyen biri olarak söyledim. Erbakanın hataları olmuştur, ancak tamamıyla silmemek gerekir. IMFden para almama fikri muazzam mesela.

     

    Sevgili Gönüldaş Nurulhak, ben sizin yazınıza yorum yapmadım. Farkettiyseniz yazımda herhangi bir alıntınız yok. Gene de bu yanlış anlaşılmadan ötürü özür dilerim. Hakkınızı helal ediniz.

    Selamun Aleyküm...


  2. Parti'yi aşıp fikre gelelim... ''O partiyi sövme bu parti senden daha iyi'' gibi sözler bana abes geliyor. Bizim çıtamız Ashab olduğuna göre ''Günümüz Koşulları''ndan ötürü çıtamızı aşağıya çekmeyelim; tırmanmaya bakalım!.. Tırmanamayıp tırmanıyor numerosu yapanların maskelerini de yırtalım!..

     

    Üstad Hazretlerinin de belirttiği ölçüyü tekrar hatırlatayım:

     

    Tek istikamet, Kabe;

    Ve, tek örnek, Sahabe!..

     

    Durum böyleyken, R'yi N'yle veya X'le kıyaslayacağımıza hem R'yi hem N'yi hem de X'leri Sahabelerle karşılaştıralım ve devlet-cemiyet-birey nizamında, tuttukları yol ne derece Ashab'a yakınsa o derece sevelim.

     

    Gerisi boş!..

    Vesselam...


  3. Yine, Mümine Hanımlarımızın Tesettürü İle İlgili Demeçleri

     

     

    Nasıl ki her hususta al-i meslek ve ihtisas sahipleri yetiştirmek lazım ise, dinimizin hakikati felsefiyyesini tetkik, tetebbu ve telkin kudret-i ilmiye ve fenniyesine tesahüp edecek güzide ve hakiki ulemayı kiram dahi yetiştirecek müessesat-ı aliyeye malik olmalıyız.

     

    (Atatürkün Söylev ve Demeçleri;2.Cilt,2.Baskı,sf.90,TTK, Ankara 1959)

     

     

    Muhterem Hanımlar, düşmanlarımızı bu manzara-i hariciye bilhassa kadınlarımızın şeklinden tarz-ı telebbüsünden ve suret-i tesettüründen neşet ediyor. Onların aldanmalarına saik olan diğer bir nokta da ecnebilerle temas edebilecek mevki de bulunan kadınlarımızın etvar ve harekâtının milli etvar ve harekâtımızın timsali olmayıp, belki Avrupa etvar ve harekâtının mukallidi olarak görülmesidir. Filhakika memleketimizin bazı yerlerinde, en ziyade büyük şehirlerinde tarz-ı telebbüsümüz, kıyafetimiz bizim olmaktan çıkmıştır.

     

    Dinimizin tavsiye ettiği tesettür hem hayat, ham fazilete uygundur

     

    Tarzı telebbüsümüzü ifrata vardıranlar, kıyafetlerinde aynen Avrupa kadınını taklit edenler düşünmelidir ki her milletin kendine mahsus ananesi, kendine mahsus adatı, kendine göre milli hususiyetleri vardır. Hiçbir millet aynen diğer bir milletin mukallidi olmamalıdır. Çünkü böyle bir millet ne taklit ettiği milletin aynı olabilir, ne kendi milliyeti dâhilinde kalabilir. Bunun neticesi şüphesiz ki hüsrandır. Tarz-ı telebbüsümüzde milletin ruhi ihtiyacını tatmin için İslam ve Türk hayatını bugüne kadar layıkıyla tetkik ve etrafıyla tavzih etmekliğimiz lazımdır. Bunu yaparsak görürüz ki şimdiki tarz-ı telebbüsümüz ve kıyafetimiz onlardan başkadır, lakin onlardan daha iyidir diyemeyiz. Bizim kadın hayatında, kadın tarz-ı telebbüsünde teceddüt yapmak meselesi mevzubahis değildir

     

    Bazı milletlerin zevk âlemlerini memleketimizde tatbike kalkmak bittabi hatadır.

     

    Eğer kadınlarımızı şerin tavsiye, dinin emrettiği bir kıyafetle, faziletin icap ettirdiği tavr-ı hareketle içimizde bulunur, milletin ilim, sanat, içtimaiyat hareketlerine iştirak ederse bu hali, emin olunuz; milletin en mütaassıbı dahi takdirden men-i nefs edemez.

     

    (Atatürkün Söylev ve Demeçleri;2.Cilt,2.Baskı,sf.150,TTK,Ankara 1959)

     

     

     

    Uyuşmadık, anlamaz! Vesselam...


  4. M. Kemalin İslamiyet Hakkındaki Bazı Görüşleri

     

     

    Dünyaca bilinmektedir ki, bizim devlet idaresindeki ana programımız, Cumhuriyet Halk Partisi programıdır. Bunun kapsadığı siyasetler, idarede ve siyasette bizi aydınlatıcı ana hatlardır. Fakat bu prensipler gökten indirildiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutulmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan alıyoruz.

     

    (Atatürkün Söylev ve Demeçleri;1.Cilt, sf.405,TTK, Ankara 1959)

    (1 Kasım 1937, TBMM 5. Dönem üçüncü toplanma yılını açış konuşması)

     

     

    Bizim kutsal kitabımız, bilgiyi esirgeyen, varlığı taşıyan, mutluluğu kucaklayan, Türklüğü yükselten ve bütün Türkleri birleştiren ulusalcılığımızdır. O halde felsefemizde din sözcüğünün tam karşılığı ulusalcılıktır. Ulusunu seven, ulusunu yükselten ve ulusuna dayanan insan, her zaman güçlü, her zaman namuslu ve her zaman onurlu insandır.

     

    (Falih Rıfkı Atay, Çankaya cilt.2 s.135)

     

     

    Fikir ve kavrayış sahibi olduğunu büyük olaylarla kanıtlamış olan bu ulus, Allahın gölgesi, peygamberin vekili olduğunu ileri sürme küstahlığında bulunan halife adındaki, aymazlara, bilinçsizlere, yalancılara, vatanında, vicdanında yer verebilir mi?

     

    İslamın sosyal hayatında hiç kimsenin özel bir sınıf halinde varlığını korumaya hakkı yoktur. Kendilerinde böyle bir hak görenler, dini buyruklara uygun harekette bulunmuş olmazlar. Bizde, ruhbanlık, din adamı yoktur. Hepimiz eşitiz ve dinimizin emirlerini eşit olarak öğrenmeye mecburuz.

     

    (Abdurrahman Dilipak, Bir Başka Açıdan Kemalizm, s.129,Beyan yay.)

     

     

    Türkiye Cumhuriyetinin resmi dini yoktur. Devlet idaresinde bütün kanunlar, nizamlar ilmin çağdaş medeniyete temsin ettiği esas ve şekillere, dünya ihtiyaçlarına göre yapılır ve tatbik edilir. Din telakkisi vicdani olduğundan, Cumhuriyet, din fikirlerini devlet ve dünya işlerinden ve siyasetten ayrı tutmayı milletimizin çağdaş ilerlemesinde başlıca muvaffakiyet etkeni görür.

     

    (Afet İnan, M.B ve M.K Atatürkün El Yazıları,s56,1930)

     

     

    Kanunun, gerek 2. ve gerek 26. maddelerinde gereksiz görünen ve yeni Türkiye Devletinin ve Cumhuriyet idaremizin asri karakteriyle uyuşmayan tabirler, inkılap ve cumhuriyetin o zaman için sakınca görmediği tavizlerdir. Millet, anayasamızdan bu fazlalıkları ilk münasip zamandan kaldırmalıdır.

     

    (Nutuk 2.cilt, s.714-717,1927)

    (2.madde devletin dini islamdır,26.madde mevcut ahkâm-ı şeriye TBMM tarafından yürütülür.)

     

     

    Bu hocalar başımda yeşil bir sarık, yüzümde uzun bir sakal, geniş bir cübbe içinde, elimde tesbih beni öbür dünya ile ilgili bir adam yapmak istediler. Şaşılacak bir şey varsa; bunların kalın kafaları beni hala anlamamıştır.

     

    (Damar Arıkoğlu, Hatıralarım, S.345)

     

     

    T.B.M.M de gerici milletvekili Şükrü Hoca sorunu üzerine, her yerde halkı aydınlatan M.Kemal, Wellsin yazdığı tarihe değinerek:

    Baylar, bütün insanlığın görgü, bilgi ve düşünüşte yükselip olgunlaşması, Hıristiyanlıktan, Müslümanlıktan, Budizmden vazgeçip yalınlaştırılmış ve herkes için anlaşılacak bir duruma getirilmiş, katkısız ve lekesiz bir dünya dininin kurulması ve insanların, şimdiye değin, kavgalar, pislikler, kaba istek ve eğilimler arasında bir bataklıkta yaşadıklarını kabul ederek, bütün gövdeleri ve usları ağılayan kötülük etkenlerini ortadan kaldırmaya karar vermesi gibi koşulların gerçekleşmesini gerektiren Birleşik Dünya Devleti kurma düşünün tatlı olduğunu yadsıyacak değiliz.

     

    (Söylev, s.520,TDK,1978)

     

     

    İlk yapacağım icraat, bu millet ve devletin bu hale gelmesinde en büyük sorumluluğu taşıyan yobazları, sarıklı softaları sarıklarından yakalayıp ibret-i âlem için sokaklarda dizi dizi asmak olacaktır.

     

    (Atatürk Ansiklopedisi, May Yay. C.1,S.148)

     

     

    Türkiye Cumhuriyeti'nin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümünden 15 gün sonra dönemin İngiltere Büyükelçisi Percy Loraine'in Londra'ya özel bir kuryeyle gönderdiği ve üzerine "40 Yıl Boyunca Açıklanmayacak" damgası vurulan mektuptan bir kesit:

     

    Telgraf No: 608

    İngiltere Büyükelçiliği Ankara 25 Kasım 1938

     

    Müslüman olarak doğmuş ancak din karşıtı bir kişi olmuştu; doğruluğu sevmiş günahtan nefret etmişti; işini iyi bilen istidat sahibi bir askerdi savaştan nefret ederdi. Bağımsızlığı elde ettiği andan itibaren barışın peşinde koşmuş ve barış ortamını sağlamayı başarmıştı. Türkiye'nin kaderini elleri arasına aldığından beri Kemalist Cumhuriyetin dostluk elini uzatmadığı ve aralarında Osmanlı İmparatorluğunun düşmanlarının da bulunduğu tek bir komşusu dahi yoktur. Uzatılan dostluk eli çoğunlukla tutulmuş ve sarf edilen çabalar sonunda ülkelerarası sürtüşme azaltılarak doğunun bu bölgesinde daha geniş kapsamlı barış dikkat çekici bir biçimde sağlanmıştır.

     

    Percy Loraine

     

     

    Menemen hadisesinin vuku bulduğu günlerde Atatürk, devlet erkânıyla Menemen hadisesi hakkında toplantı yapmıştır. Atatürkün o toplantıda söylediği bir cümle:

    Hiçbir yerde KUTUP ve KUTBÜL EKTAP bırakılmamalıdır.

     

     

    Kazım Özalp:

    Bu tarikat (Nakşibendî) muzır bir yılandır, mahvedilmelidir.

     

     

    (Fahrettin Altay,10 Yıl Savaş ve Sonrası)

     

    Benim bir dinim yok ve bazen bütün dinlerin denizin dibini boylamasını istiyorum. Hükümetini ayakta tutmak için dini kullanmaya gerek duyanlar zayıf yöneticilerdir, adeta halkı bir kapana kıstırırlar. Benim halkım demokrasi ilkelerini gerçeğin emirlerini ve bilimin öğretilerini öğrenecektir. Batıl inançlardan vazgeçilmelidir. İsteyen istediği gibi ibadet edebilir. Herkes kendi vicdanının sesini dinler. Ama bu davranış ne sağduyulu mantıkla çelişmeli ne de başkalarının özgürlüğüne karşı çıkmasına yol açmalıdır.. Atatürk-1926

     

    (Andrew Mango, Atatürk Syf.447)

     

     

    "...Kimi yerlede kadınlar görüyorum ki, başına bir bez, ya da bir peştemal ya da benzer bir şeyler atarak yüzünü, gözünü gizler ve yanından geçen erkeklere karşı ya arkasını çevirir, ya da yere oturarak yumulur. Bu durumun anlamı, gösterdiği nedir?

    Efendiler uygar bir ulus anası, ulus kızı bu şaşırtıcı biçime, bu vahşi duruma girer mi? Bu durum ulusu çok gülünç gösteren bir görünüştür. Hemen düzeltilmesi gerekir."

     

    (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Yay., C. II., s. 217)

     

     

    "Eğer (din adamlarına) karsı benim sahsımdan bir şey anlamak isterseniz, derim ki ben şahsen onların düşmanıyım. Onların menfi istikamette atacakları bir hatfe (adim), yalnız benim şahsi imanıma değil, yalnız benim gayeme değil, o adim benim millet imin hayati ile..., o adim milletimin kalbine havale edilmiş zehirli bir hançerdir. Benim ve benimle hem fikir arkadaşlarımın yapacağı şey, mutlaka o adimi atanı tepelemektir. Sizlere bunun da fevkinde bir söz söyleyeyim: farz-i muhal bun u temin edecek kanunlar olmasa, bunu temin edecek Meclis olmasa, öyle menfi adımlar atanlar karşısında herkes çekilse ve ben kendi başıma yalnız kalsam, yine tepelerim"

     

    (İlhan ARSEL, Toplumsal Geriliklerimizin Sorumluları: Din Adamları 1995)

     

     

    Sh 273de meclisin açıldığına dair bir tamimi var.Bu tamim dikkatle okunmaya layık ve ibretli bir şeydir.Bütün dini ele alarak siyasete alet etmiş.Ona sığınmıştır.Bunu kendi yazmıştır.Sonra dini siyasete alet etti,diye patır patır adamlar asacaktır.Halbuki kendi yaptığı şey.Asıl bunda şu nokta mühimdir.Demek bu millet dindardır.Hala yine tamamıyla öyledir.Bir millet bir günde din değiştiremez.Hem bir millete din ve itikad behemehal lazımdır.Böyle bir buhranda ona sığınması,onun ne büyük kuvvet olduğunu kendi de itiraf ediyor,demektir.O halde üç beş yıldır bu adam bu dini nasıl tepeledi?Yine bir gün lazım olursa ki,olacaktır.Ne yapılacak?Bu millet harbi din kuvvetiyle yapıyordu.Bir harp zuhurunda ne olacak?

     

    (Rıza Nur, Hayat ve Hatıratım, Cilt:3,Sh:623)

     

     

    Bir gün, Bediüzzaman, Meclisin Riyaset Divanı salonunda, kalabalık bir mebus halkası içinde, Mustafa Kemal Paşanın su sözlerine muhatab oluyor:

    « Sizin gibi kahraman bir hoca bize lâzımdır! Sizi, yüksek fikirlerinizden istifade etmek için buraya çağırdık. Geldiniz ve en evvel namaza dair telkinlerde bulundunuz, aramıza ihtilâflar soktunuz!»

    Bediüzzaman gereken cevabı verdikten sonra iki parmağını ileriye uzatarak su cevabı verir:

    « Pasa, Pasa!.,İslâmiyette imandan sonra en yüksek hakikat namazdın Namaz kılmayan haindir.Hainin ise hükmü merduttur.»

     

    (Necip Fazıl Kısakürek, Son Devrin Din Mazlumları, Büyük Doğu Yay. Sh.215)

     

     

     

    Uyuşmadık, anlamaz! Vesselam...


  5. Selamlar,

     

    Site yönetimini cebren ele geçirme hedefindeki Ali NFK'nın, içtima sonrasında mevkiimi elde etmek için tuttuğu kiralık bir katilin silahlı saldırısından yara almadan kurtulmuş olmak da benim için bir şükür sebebidir. Çıkışta, hep beraber yürürken, kâtillik mesleğinde kafi miktarda tecrübe sahibi olmadığını sandığım bir çingene çocuğunun topuzlu (yumruk) saldırısına uğramış da olsak, elhamdülillah ayaktayız. Hakikatte ne kadar sert mizaçlı birisi olduğunu bildiğimiz Hafakan'ın, memur kılındığı işte muvaffak olamayan bu çocuğu saçlarını okşayarak teselli etmeye kalkması, mevzubahis kumpasın içerisinde kendisinin de bulunduğunu ispatlamış oldu. Bu seferlik bu iki arkadaşı affediyor ve kendilerine, bir daha boylarını aşan ve asla muvaffakiyet devşiremeyecekleri teşebbüslere girişmemeleri hususunda ihtarda bulunuyorum. :)

     

    Saygı ve selamlarımla

     

    MMHahahahaha :D

    İlahi NFK-Fan ağabey :)

    Bi' dahaki sefere inşallah :S

    Vesselam...


  6. Hahahahaha :)

    Yunus abim bek beni görmeyenler bilmeyenler neler düşünecek şimdi :) Ben iri cüsseli, vurdummu oturtan, sinirlenince masayı dağıtan bir adam değilim, aman!.. :D

    ...ve bir hanım kardeşimiz halihazırda mekandaki yerlerini almışlar bekliyorlardı.

    FatmaB idi ve şimdi darıldı hahaha :D Şaka tabi...

    Güzel bir gece oldu evet.

    Herkese teşekkürler.

    Vesselam...


  7. İlk yazan ben olayım..

    Aslında evi en uzak olanlardan biri bendim ama sanırım herkes yoruldu :)

    Yine geç kalmama rağmen herşey çok güzeldi,emeği geçenlerden,organize edenlerden Allah razı olsun.

    Katılan arkadaşlarımıza çok teşekkür ederiz.Katılmayanlar için de üzülüyorum :) Çok şey kaybediyolar..

    Keşke imkan olabilse..

    Toplantıda konuştuklarımız yakın zamanda Fan tarafından yayınlanır sanırım.Destek bekliyoruz..Reel hayatta da bişeyler yapabilmek için uzatılan eli geri çevirmemek lazım bence :D

    Elimden ne geliyorsa yapmaya hazırım ben.

     

    +1

     

    Eyvallah, herşey için çok teşekkür ederim.

    Selametle...


  8. arkadaşım apaçık anlaşıldığı gibi bu adam-lar adam müsfetteleri islama zarar veren insanlara manevi yönden zarar veren dahada ilerisine gidecek olursak Allah muhafaza ahiretlerini mahveden birer sapıktır .

    BU NEDAMET DENEN ŞAHISTA BUNLARIN YOLUNDAN GİDEN, VE BUNLARIN SAPIK FİKİRLERİNİ OKADAR TEPKİ VERİLMESİNE RAĞMEN ISRARLA BURADA KUSARCASINA EMPOZE ETMEYE ÇALIŞAN BİR ABUK SUBUK KİŞİLİKTİR

     

    Superwoman Nedo iş başında hahaha :)


  9. Üstad Hazretlerini ve Büyük Doğu'yu tanıdığımdan beridir ne partileri ne şaklabanlarını ne de birtakım İslami hareketleri sevebildim. Benim inancım şudur ki Büyük Doğu Davası tam bir davadır ve basa basa söyliyeyim tamdır. Sevemememin sebebi de Tam'ı bilmemdir. Tam'ı bilen eksiği n'etsin değil mi?.. Ülkücülük, Milli Görüş, Bilmemne Hareketi, AK Parti, Kara Parti, Milleyet Partisi, Halk Partisi, Selamet Partisi, Obuşu Partisi beni hiç tatmin etmiyor. Allah bu topraklarda Üstad'ı anlamayı ve cemiyet ve devlet nizamında ona uymayı nasip etsin. Müslümanları da ''yapacağız-edeceğiz'' safsatalarıyla kandıran müslüman isimli birtakım tipleri rezil etsin. Üstad bize İslami Nizamı gösterdi. 50 senelik metodunu da biliyoruz. Biz de Büyük Doğu Gençliği olarak o kapıya yöneleceğiz. Selametle...


  10. urungualp Gönüldaş, teşekkürler.

    Burada bir rahatsızlığı belirtip konudan çıkıyorum:

    Anlaşılan o ki mesele çarşafın sünnet olup olmaması...

    Hüseyin Hil Işık kaynaklarıyla sünnet değildir diyor, Cübbeli Ahmet kendi kaynaklarıyla süünettir deyip öyle amel ediyor.

    Ben dün Mehmet Ali Demirbaş'la konuştum. Kendisi Hüseyin Hilmi Efendi'nin talebelerinden... Hangi kitabı sorduysam önermem diyor. Hangi alimi sorduysam olmaz diyor. Her seferinde de ekliyor Hakikat Kitapevi yeter!..

    Şu şeyh, bu şeyh, o şeyh olur mu? Hiçbiri olmaz... Peki neden? Hepsinin kitaplarında bazı yanlışlar var diyor. Tercümelerinde de yalnışlar var diyor. Çok doğru söylüyor olabilir ancak burada problem büyük. Benim görüşümü çerçevelediği için aynen aktarıyorum; kendisine dedim ki ''Siz ehl-i sünnet alimleri, her zaman belirli aralıklarla toplantılar yapıp birleşmediğiniz konuları, hatta zıt düşündüğünüz konuları ilim zemininde masaya yatırmalı ve bir karara bağlamalısınız!.. Biz cahilleri ikilemde bırakmayın!..''

    İki ehl-i sünnet imamı ne diye buluşup tartışmaz!

    Gurur mu? Düşünmek dahi istemem!

    Selametle...

×
×
  • Create New...