Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

Dervish

Editor
  • Content Count

    524
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    11

Posts posted by Dervish


  1. Malumunuz ÖSS sonuçları açıklandır. 27 tane birinci çıktı memleketimizden. Sınava girenlerin %80 i 4 yıllık fakültelere yerleşmeye hak kazandı. Çok az bir kısmı girebilecek.

     

    Çevrem(iz)de defalarca sınava giren tanıdıklarımız var. Sanırım burada da var. Bu sınavın sonucundan memnun olmayanlarda var olanlarda. Olanlara sözüm yok okumasınlar bu yazıyı :) İstediklerini alamayanlara birazda olsun moral vermeyi düşünüyorum çünkü.

     

     

     

     

    Son Round

     

    FD_Boxingmatch.jpg

     

    Yukardaki fotoğrafta gördüğünüz o sakallı boksörü Öss olarak kabul edelim. Doğal olarak diğeride biz oluyoruz. Acımasızca son darbeyi çok kötü bir şekilde yemişisz. Knock out olmamak elde değil :) Nasıl yedik o darbeyi peki ?

     

    İlk olarak rakibimiz çok güçlü biliyoruz. Rakibimiz, bizden çok daha iyi hazırlanmış, çok daha deneyimli, rakibini nasıl bertaraf edeceğini çok iyi biliyor. İyi beslenmiş koç gibi maşallah. Fikizi özellikleri dışında da rakibini egale edebilecek bir çok özellikle donatılmış bir boksör o. Ne gibi ?

     

    Rakibini ruhsal olarak hezimete uğratabilmek için eski rakiplerini hatırlatıyor bizlere. Onları vurduğu o acımasız yumruğu hatırlatmaktan büyük zevk alıyor. Bunun dışında, rakibinin çevresinede baskı yaparak, rakibini çökertmek istiyor. "Ben en iyiyim, beni kimse yenemez!" diyerek çevrenizdekilere korku salıp, çevre baskısını görmemize sebep oluyor.

     

    Bizim o rakibi kesinlikle yenmemiz gerekiyor ama hemen dövüşmeyi kabul etmiyor rakibimiz. "Benimle dövüşebilmen için öncelikle şartlarımı kabul etmelisin" diyor ve bizimde başka bir alternatifimizin olmadığını biliyor. Çaresizce kabul ediyoruz. 1 sene boyunca gece gündüz demeden, uykundan çalarak, ailenden, arkadaşlarından, sevdiğin bütün şeylerden feragat edip benimle dövüşebilmek için çalışmalısın diyor.

     

    Çarezi kabul ediyoruz. Birer birere kayıp gidiyor bütün sevdiğimiz şeyler elimizden. Maça hazırlanırken sürekli rakibimizi düşünmek zorunda kalıyoruz. Her anımızda sevdiğimi şeyleri düşünüyoruz. Niçin ? Rakibimizi yenebilmek için. Yenince ne olacak peki ? Zafere kavuşacağız, en önemliside bir daha karşımıza çıkabilecek cesareti bulamayacak o rakip ve geleceğimiz büyük bir engeli aşıp yeni engellere yelken açmış olacağız

     

    Rakibimizin şartları doğrultusunda kimimiz iyi hazırlanıyor, kimimiz pekte iyi hazırlanamıyoruz. İyi hazırlanamayanlar baştan kaybedeceklerini sezmiştirler belkide.

     

    Ve büyük maç gelip çatıyor. Sıra sizde değil henüz. Öss denen o boksör rakipleri ile maça başlıyor. Kimini daha maç başlamadan yeniyor, kimini ilk rounda kimini ilerleyen rounta yeniyor. Kimine ise yeniliyor ama çok az kişiye yeniliyor. Ve sıra bizde. Herkesin gözü bizde. Ailemiz, arkadaşlarımız, sevdiklerimiz. Hepsi yenebileceğimizi düşünüyor ama biz bundan pek emin değiliz. Hayallerimiz, hırsızım, cesaretimiz çoktan bizi bırakıp uçmuş. Ama sevdiklerimiz için çıkıyoruz ringe. Kim bilir belkide "rakibin bir anlık dalgınlığından yararlanıp onu yere sererim" diye düşünüyoruz. Bi an için kendi yumruğumuzun inanılmaz bir gücü olduğunu sanıyoruz. Ama onun yumruğunu yediğimzide neye uğradığımızı şaşırmış oluyoruz. O lanet olası yumrukla birlikte umudumuzda son buluyor. Yere düşerken geçen 1 senede yaptığımız hazırlıklar geliyor aklımıza. İyi hazırlanmadığımızı anlıyoruz sonunda. Hakem saymaya başlıyor; bir, iki, üç... Yenildik.

     

    Bazılarımız rakipten öylesine korkmuş oluyor ki, bir daha asla onunla karşılaşmak istemiyor. "Ben 1 maç daha istiyorum" diyebilenlerde olmuyor değil.

     

     

     

    SON ROUND! HAYATLA SON ROUNDUMU İSTİYORUM BEN!

     

     

    Gerçekten isteyeniniz var mı son roundu ?

     

    Gelsin, hayatla son roundum. 1 sene daha demek bu. Vakit can almaz belki ama çok can yakar. Çok büyük bir mücadele isteyecek bir zaman dilimi daha. İntikam yemini içecek miyiz ? Hayallerimizi geçeceğiz arkadaşlar. Hırsızımızla 1 sene öyle sıkıca hazırlanacağız ki, rakibimizi dünyanın kaç bucak olduğunu göstereceğiz! Aynı yerde saymayacağız yani. Saygı duyacağız geçmişe ve rakibe, Kaygımız olacak geleceğimiz.

     

    Çevremizde olup bitenleri gözümüz görecek ama dilimiz susacak. Kim ne derse desin. "Senden hiç birşey olmaz, kazanamazssın yine" gibisinden sözlere takılmayacağız.

     

    Hayat bu dile kolay.


  2. Evet efendim doğrudur admin olarak doğmuşuz :D Yeterince adminlik yaptım. Ama hiç modluk yapmadım. Bu sıralar bir iki iş var. Birini kendim kuracam, birinde ise bir siteye direk admin olarak girecem mi acaba bilemiyorum. Zahmetli iş. Ego yok bende yeterince tatmin ettim zaten.

     

    Doğuştan bu sıfat var ya bende, millet istiyor efendim napalım :( ?

     

    Talihsiz olduğum tek nokta, knighta bağlanamamdır. Bir de otobüste yolculuk ederken sarı saçlı, yeşil gözlü kızların beni kesmesi :P Gıcık oluyorum. Neyse real konulara girmeyelim fazlaca.

     

    Diğer kötü huylarımı siz bilirsiniz. Yarışma kazanmak gibi :P

     

    Emin olun, iyi bir organizasyon yaparaktan isyan çıkartırım. Tecrübeliyimdir. Sağolsunlar, üye arkadaşları güzel kandırıyorum :P Üç beş tanede fedayim var ne desem şıp diye yapıveriyorlar.

     

    Valla ne diyeyim, kendinize mukayyet olun. Nickimi Türkish Neron olarak değiştirtmeyin bana.


  3. En güzelide üye olmak :D Ciddiyim. İstediğini okuyorsun, istemediğini okumuyorsun. Ama diğer kesim herşeyi okumak zorunda.

     

    Modlar, yazmak zorundalar. Hele bir de site yeni gelişmekte ise. Adminlerde yazmak zorunda.

     

    Üyeler öyle mi ? Ne dertleri var ne kederleri. Çok zora gelirse ikinci bi üyelik alıp, içlerini istedikleri şekilde dökebiliyorlar "eziklik de denir buna"

     

     

     

     

    Not:Bi darbe yaparım burada, yer yerinden oynar :P Üyeleri organize ederim, çekip gideriz. O zaman adminlerle modlar top oynar sitede :P


  4. Bu tür olaylar çok fazla yaygınlaşmaya başladı. Bazıları neden insanları kandırmak istiyor anlamak mümkün değil. Hani bu fotoyu yayınlayarak ellerine birşeyde geçmiyor ki. Hz. Mevlana'nın kabir fotoğrafını alıpta; Hz. Muhammed'in (s.a.v.) kabrinin fotoğrafı diye yayınlamak hem suçtur, hem günahtır. Kanımca kul hakkınada girer.

     

    Kısacası, böyle olayları yapanlar bir kazanç elde edemedikleri gibi, günahada girmiş oluyorlardır muhtemelen.


  5. w.a.s. kardeş demek yazamıyorsun şiir ve bunu kendine dert edinmişssin :D

     

    Hiç kusura bakma ama ben sana kızdım biraz. Başkasından şiir yazmayı asla ama asla öğrenemezssin. Bu bir duygu işidir, yetenek işidir. Sana duygusuz ve yeteneksiz demiyorum. Ama şair olmak için çok farklı özelliklerin olmalı. İlhan gelmeli en basitinden sana. Bu ilham gelmiyorsa hiç kimse hiç birşey yapamaz zaten.

     

    Benim şiire belki yeteneğim var belkide yok bilmiyorum. Bilmekte pek umurumda değil hani. Olsa ne olmasa ne. Benim işim düzyazıdır. Yazarım yazabildiğim kadar. Ha eksik ha fazla. Geliştiririm kendimi sürekli olarak.

     

    "Dur ben bi şiir yazayım belki yeteneğim vardır" hiç demedim. Ama çok şiir okudum. Eleştridirmde arkadaşların şiirlerini. Yazmak bir zevktir ama bana göre okuyup anlayabilmek bambaşka bir zevktir. Hele kendine göre eksiklik bulabilmek bambaşka bir zevktir.

     

    Yazamıyorsan yazamamaya devam et ne yazar? Kendini başka bir alanda dene. Daha faydalı olacağından emin olabilirsin.


  6. :D Çok sevindim. Ne diyebileceğimi bilmiyorum. Teşekkürler.

     

    Aslında yazıyı yazdıktan sonraki gün okuduğumda birkaç eksiklik gördüm de düzeltme imkanım yoktu. Bu yüzden kazanabileceiğimi pek sanmıyordum.

     

    Ya öyle böyle değil çok fazla heyecanlıyım.

     

    Yazının hikayesini anlatıyorum;

     

    O yazıyı yazdığım an geliyor aklıma. Yarışmanın bitimine birkaç saat vardı. Tek satır bile yazamamıştım hala. Bir yerden başlamam gerekiyordu. Üstad'ın sözlerine baktım, şiirlerini tekrardan okudum, önümde sigara üstüne sigara, çay, kahve, devirdim birkaç tane. Word açık önümde, Yazıya göre mi başlık seçsem, başlığa göre mi yazssam diye kara kara düşünüyorum. Çok yazı yazdım, realden yarışmalara katıldım. Hepsinde de yazıya göre başlık bırakmıştım ve başlıkları hiç iyi seçememe gibi bir özelliğim vardı bu yüzden hiç birinci olamamıştım. Bu sefer tersini yapmaya niyetlendim başlık buldum. Başlığa göre yazdım sonra okudum beş para etmez bir yazı gördüm karşımda. Kalktım ayağa unuttmaya çalıştım o yazıyı. Flash oyunları oynadım biraz.

     

    Sonra ilk cümleler oluşmaya başladı kafamda. Rahattım artık yazabileceğimi o anda hissettim. Başladım yazmaya. Yazdım sildim ilk cümleleri. İlkine bi başlayabilsem sonu gelecekti.

     

    Birkaç denemeden sonra ilk cümleleri atlatmayı başardım. Devamıda geldi kendiliğinden. Güzel olmuştu ama ilk cümleler hala kafamı bozuyordu. Değiştirdim ama yine olmamıştı ve böyle kalsın dedim en sonunda.

     

    Geldkim başlık bulmaya. Üç beş denemeden sonra da başlığı buldum. Bence hayatım boyunca bulabileceğim/bulduğum en güzel başlık bu yazıdaki idi.

     

    Ama hala girişi beğenmiyorum. Güzel değil. Yazı bütünlüğünü bozuyor.


  7. Bu saçmalıkları hayran hayran izler, Karamurat'la Battal Gazi'ylede dalga geçeriz :( :)

     

    Kardeşim, şimdi abartı var doğrudur her iki tür filmlerde de fakat sorun şu;

     

    Amerikan filmlerini izlerken hiç olmaz ise insanı sürükleyebiliyor. Gerçekliğine inanabiliyorsun bir an için olsa da. Bunu sağlayanda teknolojidir. Türk filmlerinde teknolojiden tam manasıyla fayhdalanamadığı için dalga geçmemek elde değil türk filmleri ile. Karamurat bi tokat atıyor elli adam gidiyor :angry: gelde inan.

     

    Fakat kurtlar vadisi ırak filmini ayrı bir yerde tutmak gerekiyor. Teknolojiden faydalanıldı o filmde ve gerçekliğe yakın. En azından kanlar salçadan değil :(

     

    Anlatabilebildim sanırım :(

     

    Ah nerede o eski baba filmleri


  8. Rüyamdaydı Şairler Sultanı

     

    Her zaman bahseder dururuz; nerede o eski bayramlar, o eski … ler-lar. Haksız mıyız peki ? NFK gibi bir üstadı, dostu, fikir babasını… anladıktan sonra günümüzdekileri gördüğümüzde “ nerede o eskiler…” cümlesini söylediğimizde haksız mıyız ?

     

    Hepiniz bilirsiniz: Bir şiirdeki her mısra, her kelime; binlerce olguyu, binlerce düşünceyi anlatmalıdır, insanı alıp derin düşüncelere daldırmalıdır, bizi uzaklara götürmelidir ki şiir olsun. NFK dan bir örnek alalım da ne demek istediğimi somutlaştıralım:

     

    Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;

    Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.

    İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;

    Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.

     

    Biri benim, biri de serseri kaldırımlar… Ne söylenebilir ki :angry: ? Şiiri hepiniz bilirsiniz, üstteki mısrayı alarak anımsatmışımdır umarım “Kaldırımlar” şiirinin tamamını sizlere.

     

    Gönül istemez mi tv yi açtığında, radyoyu dinlediğinde, candan, yürekten, heyecanlı ama bir o kadarda etkili bir şekilde şiirlerini dinleyicilerinin beğenisine sunan bir şairin şiirlerini kendi sesinden hissetmeyi ? Gönül istemez mi o ustaların ustaca yorumlarında kendini hissederken çileye batıp çıkmayı ?

     

    NFK günlerden birinde ulusal bir tv kanalına konuktur. Kısa bir sohbetten sonra başlıyor Sakarya Türküsü’nü söylemeye Üstad:

     

    İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;

    Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.

    Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;

    Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.

     

    O andaki ruh halimi düşünüyorum. Dervish o anda olur bir su, yatağında akmaya başlar kıvrım kıvrım… Dalar derinlere, gider kendisinin bile bilmediği yerlere. Bir bakar ki Sakarya’dadır, bir de görür kendini Büyük Doğu’da. O an hisseder yoldaşlarını yanında, yol onun, yoldaşları onun, gerisi hep angarya!

     

    Gezdiği yollarda toz olur, vurur sazın tellerine, sazdır sözdür dervish o anda, belkide yazar çizer, incecik bir yolda ilerler. Su gibi akıp geçmiştir zaman, NFK söylemiştir söyleyeceğini.

     

    Mevzu olmuştur Osmanlı bir an. Malum, Osmanlı’dan nefret eden torunları vardır artık bu ülkede. Bu mevzuya girilmese sohbet yarım kalır. Nede olsa büyük fikir babasıdır NFK. O’nu dinleyenler bu konu hakkında da bir çift söz söylemesini bekler. NFK sille misali bir cümle sarf eder o anda; "Kökünü beğenmeyen dal ve dalını beğenmeyen meyve olgunlaşmadan çürür!"

     

    Onu o anda izleyen yüz binler, ayakta alkışlamaya başlar NFK'yı. Sunucu bile kendini zor tutmaktadır o büyük insanın boynuna sarılmamak için.

     

    Sohbete devam ederler. NFK, gönülleri coşturur, körpe beyinlere su olur, paslanmış gönüllerin eşi bulunmaz ilacı olmuştur. Ve her başlangıcın bir bitişi olduğunu anlatmaya çalışır Sunucu titrek sesiyle. Son sözünü duymak ister insanlar NFK’nın; "Fikirde, sanatta, anlayışta, anlatışta, buluşta, tutuşta, dağıtışta, toplayışta ve nihayet yaşanmaya değer hayatın ölçülerini billûrlaştırma işinde dünyanın en büyük adamı olmak isterdim; nefsim için değil de, sırf O'nun ümmetinden en hakîr ferde düşen liyakat payını ve üstünlük derecesini göstermek için... "

     

    Bu son kelimeleri ile yeni bir tokat daha yapıştırır Bütün Müslümanların suratına. Dervish’in yüzü kızarır, tv ye bakmaya cesaret edemez, donup kalmıştır milyonlar, gibi. O’nun ümmetinin bir parçası olduğunu bilir ve ümmetin bir parçası olduğu halde kendi payına düşen görevlerini yerine getirmediği için kendini paralar. Bir müddet afallamadan sonra kendine gelir ve uyanır ki çok güzel bir rüya görmüştür Dervish.

     

    Güzel bir rüya.


  9. "Temellerin Bulusmasi" Ahbet Kabakli'nin eseridir. Yakin tarihimizi objektif bir sekilde ele almaya calisan bir eserdir ve KESINLIKLE tavsiyemdir.

     

    Yapilan yanlisliklari gormeye hazir olun tabi eger okursaniz bu kitabi. Beni cok uzen bir kitap bu. Yakin tarihi boyle okumak insani uzuyor tabi.


  10. Ayşe kardeşimiz liseyi güzel bir dereceyle bitirdi. Türbanlı birisiydi ama lisede türban takılmasına izin verilmiyordu. Laik çağdaş devletimiz için bir tehlikeydi bu çünkü.

     

    Pek sorun etmedi bunu o dönemde. Takmadı türbanı. Fakat üniversite sınavına hazırlanırken Allah'ın emri ile Türbanını artık başından çıkartmaz oldu. Kazandı üniversiteyi. Gitti üniversiteye ama kapıdan içeriye giremedi. Neden mi ?

     

    Ayşe kardeşimiz, o türbanı taktığı zaman içerisindeki irtica fikirleri yükseliyor. Devletin rejimini değiştirmek istiyor o. Çünkü, türbanın öyle bir özelliği var, taktın mı başına devleti yıkmak geliyor içinden. Devletin rejimini değiştirici etkiye sahip çünkü türban.

     

    :)

     

    Çözsse çözsse kitlesel bir halk harekatı bu sorunu çözer. Gerçekten demokrasi savunucuları bunu çözer.


  11. Bizler neden bu haldeyiz hiç düşündünüz mü ? Belkide Osmanlı padişahlarının bizlere ettiği beddualar yüzündedir. Bir kaç tanesini yazıyorum;

     

    Fatihe Remil atan papaz şunu demiş; "Öyle bir zaman gelecek ki, elinizdeki emlak ve arazi azalacak, bu suretle İstanbul Türk malı olmaktan çıkacak.

     

    Ne demiş Fatih; "İstanbul’da edindiği yerleri ecnebilere satanlar Allah’ın gazabına uğrasın." Fatih bugün yaşasaydı mutlaka "satanlar gibi, satılmasını sağlayanlar da Allah’ın gazabına uğrasın" der miydi ?

     

    II. BeyaziT'in 1945 yılında yayınladığı vakıf bedduası;

     

    "allaha ve ahiret gününe inanan, güzel ve temiz olan hazreti peygamberi tasdik eden, sultan, emir, bakan, küçük veya büyük herhangi bir kimseye, bu vakfı değiştirmek, bozmak, nakletmek, eksiltmek, başka bir hale getirmek, iptal etmek, işlemez hale getirmek, ihmal etmek ve tebdil etmek helal olmaz. kim onun şartlarından herhangi birşeyi veya kaidelerinden herhangi bir kaideyi bozuk bir yorum ve geçersiz bir yöntemle değiştirir, iptal eder ve değiştirilmesi için uğraşır, fesh edilmesine veya başka bir hale dönüştürülmesine kastederse, haramı üslenmiş, günaha girmiş ve masiyetleri irtikap etmiş olur. böylece günahkarlar alınlarından tutularak cezalandırıldıkları gün allah onların hesabını görsün. malik onların isteklisi, zebaniler destekçisi ve cehennem nasibi olsun."

     

     

    Kanuni Sultan Süleyman;

     

    "Allah'a ve Ahiret gününe inanan, güzel ve temiz olan Hazreti Peygamberi tasdik eden, Sultan, Emir, Bakan, küçük veya büyük herhangi bir kimseye, bu vakfı değiştirmek, bozmak, nakletmek, eksiltmek, başka bir hale getirmek, iptal etmek, işlemez hale getirmek, ihmal etmek ve tebdil etmek helal olmaz. Kim onun şartlarından herhangi bir şeyi veya kaidelerinden herhangi bir kaideyi bozuk bir yorum ve geçersiz bir yöntemle değiştirir, iptal eder ve değiştirilmesi için uğraşır, fesh edilmesine veya başka bir hale dönüştürülmesine kastederse, haramı üstlenmiş, günaha girmiş ve masiyetleri irtikap etmiş olur. Böylece günahkarlar alınlarından tutularak cezalandırıldıkları gün Allah onların hesabını görsün. Mâlik onların isteklisi, zebaniler denetçisi ve cehennem nasibi olsun. Zira Allah'ın hesabı hızlıdır. Kim bunu işittikten sonra, onu değiştirirse onun günahı, değiştirenler üzerindedir. Kuşkusuz O, iyilik edenlerin ecrini zayi etmez..."

     

     

    iki tane de dua; Fatih'in Kanuni'nin

     

    Bu bedduaları okuduktan sonra (Ki bir kaç tane daha biliyorum da internetten kaynağını bulamadığım için söylemeyeceğim. Onlar daha da beter) nasıl bir belaya uğradığımızı anladınız mı ?

     

    Ben inanıyorum ki; bu ve buna benzer beddualara sahip olan bir nesil olduğumuz için şimdi aptalca işler ile kafa yoruyor, batının etkisinde kalıyor, özümüzü hatırlamıyr hatta inkar ediyor v.b.

     

    İyi akşamlar.


  12. salihbey;

     

    gerçek müslümanlar ibaresini biraz daha açabilirseniz sevineceğim. üstad'ın bu konudaki fikirlerinide bilmek isterim :rolleyes:

     

    Hem işin içerisinde alimler var. O kadar insanın sonsuzluk hayatı söz konusu. Çok tehlikeli sözler kullanmışssınız.

     

    İlk mesajımda yaptığım hataları en kısa zamanda gözden geçireceğim. Taslak o mesaj şimdilik.

×
×
  • Create New...