trradomir 206 Report post Posted July 15, 2006 BU YAĞMUR Bu yağmur, bu yağmur, bu kıldan ince, Nefesten yumuşak, yağan bu yağmur. Bu yağmur, bu yağmur, bir gün dinince, Aynalar yüzümü tanımaz olur. Bu yağmur, kanımı boğan bir iplik, Tenimde acısız yatan bir bıçak, Bu yağmur, yerde taş ve bende kemik, Dayandıkça çisil çisil yağacak. Bu yağmur, delilik vehminden üstün, Karanlık, kovulmaz düşüncelerden. Cinlerin beynimde yaptığı düğün, Sulardan, seslerden ve gecelerden... 1934 Quote Share this post Link to post Share on other sites
cihat 28 Report post Posted July 15, 2006 harika bir şiir yokuş aşağı kaymak gibi yumuşak ve heyecanlı... Quote Share this post Link to post Share on other sites
trradomir 206 Report post Posted July 16, 2006 Bu yağmur, bu yağmur, bu kıldan ince, Nefesten yumuşak, yağan bu yağmur. Bu yağmur, bu yağmur, bir gün dinince, Aynalar yüzümü tanımaz olur. Özellikle şu ilk dörtlüğe hastayım. Üstadın "mistik şair" lâkabını taşıdığı dönemde yazdığı şiirlerden. "Hayatı yağmura benzetmiş üstad" demek geliyor içimden ama diyemiyorum. Çünkü ben şiiri öyle yorumluyorum. Sembolist bir şiirin özelliği... Bana böyle hitap etmesini istediğimden böyle düşünüyorum. Ve evet.. Bu Yağmur dinince aynalaar yüzümüzü tanımaz olacak! Ruhumuzun aynası amelimizden başka tanıyanımız da olmayacak, bizim tanıdığımız da... Quote Share this post Link to post Share on other sites
arzen_25 0 Report post Posted July 26, 2007 Şüphesizki Üstadın diğer şiirleri gibi güzelliği ve ana teması tartışılmaz bir şiir.Bu şiir bana milletimiz üzerinde oynanan kirli oyunları anımsatıyor.Üstadın kendi değimiyle ''Türkü madde planında kurtardıktan sonra,manevi yönden helak edici bir devre''olarak gördüğü devreyi az çok hepimiz biliriz.Bu şiirde üstadın zamanla mana planında kendimizi bile tanıyamayacak hale gelebileceğimizi akardığını sanıyorum.Bugünün gençliğine bakarsak sanırım daha dikkatli davranmalıyız. Quote Share this post Link to post Share on other sites
Muvazene 190 Report post Posted October 16, 2007 Üstad’ın Ankara’da İş Bankasında çalıştığı zamanlar… Ankara’dan hiç hazzetmez, sadece Ankara’nın eski ahşap ve taş yapıları ile çok uzun süren gurup manzarasına bayılır. Teşbihi de nefis: “ Şu, Fransızcası (krepüskül), akşam fecri denilen renk ve ışık cümbüşü... Ufkun ilerisinde, nereye varsan onun da ilerisinde görünmez bir kimya laboratuarında sihirli imbiklerden süzülüp, sarı, kırmızı, mor, erguvan şurubunu göklere döken güneş, en cömert payını, bu en hasis noktaya ayırmıştır. Dakikalarca süren ve gittikçe eriyici bir çığlık halinde renklerle ışıkları ağlatan bir gurub...” Ancak bir zaman sonra Ankara onu öyle bir bunaltır ki, selâmeti Anadolu'nun iddiasız bir bucağına can atmakta arar. Anadolu’da bir yere tayinini ister ve Trabzon şubesine muhasebeci olarak atanır. Beyin kıvranmalarının yaşanmaya devam ettiği Trabzon’da “Bu Yağmur” şiirini yazar. Bâbıâli isimli eserinde şiirin yazılışını şöyle anlatmaktadır: Trabzon'da bir hal, ebedî bir yağmur... Yağmur değil, pudra gibi ipince bir çiseleme... Vicdan kıvranışı, ter döküşü gibi bir şey... Bir gün, on gün değil, hep böyle, gece ve gündüz böyle... Bir gece sinemaya gideyim dedi. Yazın ilk günleri geldiği için bir açık hava sineması bu... Ve yağmur... Sinemanın kapısında filmin ismi: "Bir millet uyanıyor!" İlerde göreceğiz "Deli Nizam", Nizameddin Nazif'in İstiklâl Harbine ait, -sözüm ona- eseri... Yağmur rutubet pudrası halinden su püskürtüsüne döndü. Kapıdan megafonla bağırıyorlar: - "Bir millet uyanıyor!" Gelin!.. Ve bir çocuk bağırmakta: - Bir millet uyanıyor! Gidin! Gerçekten, filmin içinde de, dışında da ahmak ıslatan altında bir millet... Bu yağmur, bu Trabzonlu yağmur onu âdeta hasta etti, cebine birtakım sinir ilâçları yerleştirmesine yol açtı ve ona "acaba kalb hastası mı oluyorum?" gibilerden bir korku aşıladı. İyi havalarda oturduğu parka gelen askerlik arkadaşı bir maliye müfettişi ve yanındaki vergi müdürü onu teselli ediyorlar: - Yok canım, otuzundan önce umumiyetle kalb hastalığı olmaz. Orada "Bu Yağmur" şiirini yazdı. Quote Share this post Link to post Share on other sites
mukarrabin 103 Report post Posted November 20, 2008 teşekkürler... şiire dair kıymetli bilgiler için... hikayesi önemli... gerçeğe yakınlaşmak için önemli... anlamak en azından anlamaya çalışmak için önemli... ruhu şâd olsun... Quote Share this post Link to post Share on other sites
ebkem 89 Report post Posted May 2, 2014 http://www.izlesene.com/video/yedi-guzel-adam-bu-yagmur-sayar-hits/7352996 Kaç gündür yağmur yağıyor şehre Ve ben bu sahnenin, bu şiirin Altında bambaşka bir dünyanın ferdi oluyorum. Nasıl kuşattı bu dizi ruhumu izah edemem. Demincek galasını izleme fırsatı buldum. Nuri Pakdil'in bir kahraman edasında o el sallayışı gözyaşlarına boğuldum.. Ne ince ne derin hisler ve düşünceler.. Şimdiye dek kendime yabancıymışım aşina sanar iken. Hepimiz ne çok şiire muhtaçmışız meğer, su gibi ekmek gibi muhtaç. Şiirin azizliğini selam olsun.. Quote Share this post Link to post Share on other sites
sairnecipfazil 10 Report post Posted June 10, 2014 Bu Yağmur Bu yağmur... bu yağmur... bu kıldan ince Nefesten yumuşak yağan bu yağmur... Bu yağmur... bu yağmur... bir gün dinince. Aynalar yüzümü tanımaz olur. Bu yağmur kanımı boğan bir iplik Tenimde acısız yatan bir bıçak Bu yağmur yerde taş ve bende kemik Dayandıkça çisil çisil yağacak. Bu yağmur delilik vehminden üstün; Karanlık kovulmaz düşüncelerden. Cinlerin beynimde yaptığı düğün Sulardan, seslerden ve gecelerden. Necip Fazıl Kısakürek http://www.youtube.com/watch?v=o1qGdo-3k2A 1 Quote Share this post Link to post Share on other sites