Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
görünmez

Görünmez şiir

Recommended Posts

ÜÇ DERT

 

Şu küçücük dünyanın kocaman yalanları!..

Bende sizin gibi bir masalım, hikayeyim.

Üç derdim var üçü de birbirinden esrarlı,

Birbirinden çetrefil durumlar içindeyim.

 

Ben neredeyim Haşmet, bakışlarımda ne var?

Neden bir canavarı andırıyor aynalar?

Hayallerimin bile sığamadığı o dar,

Duvarları ölümle nefes alan yerdeyim.

 

Dertlerimin birinci şubesinde toplanan;

Sonra kraker gibi ruhumda parçalanan.

İşte ilk derdim o ki; neden, neden kaybolan,

Ve kaybolduğu halde görünen bir gölgeyim?..

 

Çok garip bir sual bu, enteresan doğrusu.

Cevabı olmayanın cevapsız mı sorusu?

Dedemden daha yaşlı, yeğenimden çocuksu,

Nesiller arasında bocalayan biriyim.

 

Benim ahşap evimin yaralıdır eşyası.

Kırıldı vazosu ve solgun bakan aynası.

Tek sağlam eşya benim; bende oldum olası,

Boşluğa asıldığı tescillenmiş perdeyim.

 

---

 

Dertlerimin ikinci şubesinde yer alan,

Dile geldiği anda havsalama sığmayan.

Ortanca derdim o ki; yağmur dindiği zaman,

Toprağa karışacak bir bedene sahibim.

 

Bana ölü gösterin, nerde olsa tanırım.

Şu aynadaki de kim? yaşıyorum sanırım.

Uzaktan geçenlere yakından el sallarım,

Bu ellerle mi kabre, tabuta gireceğim?..

 

Bazen canım sıkılır sevinçli bir anımda.

Hüzünlü bir saadet dolaşıyor kanımda.

Nihayete ererken hayatları yanımda,

Sevdiğim insanların... Daha ne söyleyeyim!..

 

Hani ya hayallerim, hani nerede Haşmet?

Yıkıldı kumdan evler, tarihe karıştı kent.

Boynuma sarılan düş, boynuma attı kement.

Yaslandığım duvarın altında kaldım beyim!..

 

Etrafa dağılan kol, tersine dönmüş bacak.

Al sana bir hayalet, ne var bunda korkacak!

Heyhat, binlerce kurtçuk arkadaşım olacak;

Kirpikleri rimelli böceklerde sevgilim.

 

Ömrünü öldürmeye devam et uykularla!

Hayat kısa, yaşın kaç, farkın ne kargalarla?

Başa çıkamam Haşmet, bu müphem duygularla!

Yüküm kat kat bir el at, gel gözünü seveyim!..

 

---

 

Dertlerimin üçüncü mesabesinde yanan;

Ateşten bir çubukla zihnimi kurcalayan;

Sonuncu derdim o ki; kıyamet koptuğu an,

İki ebedi yerden hangisine giderim?..

 

Ah!.. Ne kadar küçüğüm büyük mefkurelerde.

Neye dokunsam duvar, ne yöne baksam perde.

Bir serçenin dünyaya haykırdığı aşk nerde,

Boş hevesler peşinde çırpınan ben nerdeyim?..

 

Bumudur yani Haşmet, cesetleşmiş bir beden,

Elleri çenesinde bakıyor pencereden.

Kalbi teninden uzak, dudağı kelimeden...

Benim mutlu an'larım, kasvetli senelerim...

 

Yılların süpürdüğü, mazide bir toz'muşum.

Başka kucaklara göz kırptı mutluluk kuşum.

Bende kendi kendime gelin güvey olmuşum.

Başım ağrıyor Haşmet, aspirin içmeliyim!..

 

Odamdaydım, salonda millet gülüşüyordu.

Sokağa baktım, gökten damlalar düşüyordu.

Haşmet bir çocuk gibi hevesle koşuyordu.

O yine koşuyor ben yine penceredeyim.

 

Göklere dokunsaydım dibe vurduğum kadar,

Tenimi dişlemezdi kanatsız karıncalar.

Dünyanın gözlerinde kanlı kirpikler mi var?

Masum cinayetine ağlayarak güleyim.

 

İyi nedir, kötü ne; kötü çok, iyi var mı?

İşte şurda bir hırsız, çalmış umutlarımı.

Katil; elinde kalbim, kaçıyor eli kanlı.

Haşmet muvazenemi bozdu şu gördüklerim!..

 

Bir yol vardı önümde; düpedüz, yeşil bir yol.

Çıkmaz sokaklardasın, şimdi saçlarını yol!

Çoğalan bir hüzünden başka neyin var ayol!..

Sayılar mefhumunda, bir şeyden az her şeyim.

 

Sorun bende mi diye kendime sordum demin.

Haşmet yüzüme baktı, dedi ki teşhislerin,

Bak ne kadar hatalı, aklın noksan mı senin?

İncittin beni Haşmet, çok teessüf ederim!..

 

Yanılgılar sözlüğüm, belki bin sayfalıktı.

"Bu ne şıklık!" dediğim, pejmürde bir kılıktı.

Haşmet'e neler dedim, herif filozof çıktı.

Tarihin huzurunda ondan özür dilerim.

 

İçimde bir güzelin belirsizce hayali.

Düşünüp duruyorum kime benzediğini.

Nasıl da andırıyor, olmayan sevgilimi.

Haşmet doğru mu bunlar, hayal mi gerçeklerim?..

 

Bu, kendime duyduğum öfkenin tezahürü...

Bu, kalbimi hüzünle dolduran bir güldürü...

Mazim binalarımı yıktığından ötürü,

Enkaz altında kalıp can verdi geleceğim.

 

İki ebedi yerin hangisi için ömür!..

Cennet için bir iman... Cehennem için küfür.

Hak etmek istiyorsan adam gibi hayat sür!..

Günahkar ömrümle ben, ben neyi hak ederim?..

 

Herkes yatağındayken yatağından doğrulmak...

Sonsuza kadar gülmek için yüz yıl ağlamak...

Allahın rızasını kazananlardan olmak...

İşte büyük mesele!.. Benim minicik kalbim!..

 

 

Elzem bir not : Şiire karışan kimliği belirsiz Haşmet yüzünden, başlıkta belirtilen üç dert, üç bine çıktı. Bütün bunlar hep senin yüzünden oldu Haşmet!

Share this post


Link to post
Share on other sites

Muhteşem bir şiir olmuş efendim.

 

Merak ediyorum böylesine duygu yüklü, ve insanın iliklerine kadar ürpermesine, arada serpiştirdiğiniz; kasılan yüz kaslarımızın gevşemesini sağlayan esprilerinizle de, farklı iklimleri bir başlık altında yaşatmayı başaran şiiri yazmak için; size ilham veren, fırınlarımız da bol miktarda bulunan, Türk ajanlarının vazgeçilmezi olan susamlı halkadan kaç tane yediniz? :D

 

Şiirinizin soru cümlelerinin olmazsa olmazı olan zat-ı muhterem; Haşmet isminde ki kişiye kimliği belirsiz yazmışsınız.Anlıyorum ajanlık sırrıdır.(Madde 2465 di galiba) ona göre söyleyemezsiniz.Ama inanın siz deki bu Haşmet oldukça İtalyanları ayağa kaldıracak kişi ben değil siz olursunuz.Yeter ki kaleminizi çizmeye doğru çevirin.Kim bilir sizin sayenizde Berlüsconi amca dayanamayıp koltuğunu bırakır.Sizden beklentilerimiz büyüdü bakın şiiriniz üzerine...Saygılar

 

Hani ya hayallerim,hani nerede Haşmet

Başım ağrıyor Haşmet asprin içmeliyim

Share this post


Link to post
Share on other sites
Elzem bir not : Şiire karışan kimliği belirsiz Haşmet yüzünden, başlıkta belirtilen üç dert, üç bine çıktı. Bütün bunlar hep senin yüzünden oldu Haşmet!

 

Ortak, ortak, ortak.. Şu sıralar hangi taşı kaldırsam altından sen çıkıyorsun. Her şey bi yana şiirini okurken kah derin derin düşündüm, kah tebessüm ettim, kah da Kahtalı Mıçı'yı tahayyül eyledim. Aman ne diyorum? Yani demem o ki, gene yapmışsın yapacağını. On parmağında 1585 marifetle mizaç taşkınlığını gerek nazım gerek nesir tarzda yazdıklarınla bastırmaya çalışıyorsun. E herkeste kendi zaviyesinden alacağı hisseyi alıyor. İyisi mi sen yazmaya devam et. Öyle kuru lakırdı nevinden şeyler söylemiyorsun. Rutini kırıyor; enteresan olana, acayipe yelken açıyorsun.

Share this post


Link to post
Share on other sites

O YER

 

O yer ki 'burada' der,

Kıymet, paha ve eder.

O yer ki tasviri zor

Yorulur düşünceler.

 

Ötesini göremez

Perdeye bakan gözler.

Kabuğundan ezberci

Davranışlar ve sözler.

Boş, boş, hepsi hepten boş

Aynaya dönük yüzler.

Kulak, sahi ne duyar?

Masallar, hikayeler.

Nesli bitmez papağan

Hep rutin kelimeler.

Her dilde aşktır gider

Aşktan yoksun gayeler.

Nerde eski alimler

Nerede bugünküler...

Mürekkebi dağıldı

Yazamıyor kalemler.

Hakikate sataşır

Nokta kadar beyinler.

Topunun beton gözü

Gerçeği göremezler.

 

Utancım okyanusa

Girse batar gemiler.

Bitemez pişmanlığım

Geçer gider seneler.

Şu adama bir bakın

Ey uzaktan geçenler!

Hadi sizlerde gelin

Gafiller, pespayeler!

Bu adam sizden daha

Masum mu? Daha neler.

Onunla yaşayamaz

Yaşayanlar, ölüler.

 

O yer ki tasviri zor

Yorulur düşünceler.

Ah, emelim dünyaya,

Dünya boşluğa döner.

 

 

Gerekli olduğunu gerekli bulduğum bir not : Şiirde geçen, 'Mürekkebi dağıldı, yazamıyor kalemler' sözü Johann Wolfgang von Haşmet'e aman Goethe'ye aittir. Bir dakka, karıştırdım galiba. O cümle benim de, geri kalanlar mı Goethe'ye aitti acep? Ne fark eder.. Ha Goethe, ha Haşmet..

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kiminde Haşmet, kiminde Abbas, kiminde Mehmet...ve daha kimliği belirsiz bir çokları..aslında belirsiz kimliklerin isimde tezahürü...Ruhun girdaplarında gezinen ürkek çocuk ya da kibirli adam...Sadece susan ve dinleyen..Konuşmayı bilmeyen ama gözleriyle konuşan...Her soruya vardır cevabı o gözlerin...Ve istenmeyen cevapları bir çırpıda verirler....Kaçışı olmayan dünyanın ruhumuzda bıraktığı derin hastalıkları..

 

 

Şiirin özellikle Haşmetle söyleşin mükemmel olmuş bence de...Hepimizin içindeki "Haşmet"i galeyana getirdi sanki..

Share this post


Link to post
Share on other sites

BİR ADAM İKİ GÖLGE

 

Hayaller ülkesinde bir adam iki gölge.

Görebilmek uğruna görünmeyen yarını,

Geri dönmemek için açılmışlar denize,

Taş kalpli şehirlerin yıkıp duvarlarını.

Hayaller ülkesinde bir adam iki gölge.

 

Artık bir nokta olan kıyılardan uzakta,

"Siz" demişler "arkada kalan kalabalıklar!

Denizde de bir sürü canlı yaşıyor ama

Sizlerden daha zalim değildir ya balıklar.

Artık bir nokta olan kıyılardan uzakta."

 

Denizin ortasında bir adam iki gölge.

Kurtulmuşlar çöplüğün pisliğinden, kirinden.

Mutluluğu bulmuşlar küçücük bir teknede

Dünyaya sığmayanlar ölürken kederinden.

Denizin ortasında bir adam iki gölge.

 

Kitapların kusursuz dünyası bu olmalı

Bu olmalı masmavi gözleri bir şiirin.

Bu masal diyarının içinde kaybolmalı,

Ne kadar güzel, zarif; ne kadar ince, derin...

Kitapların kusursuz dünyası bu olmalı.

 

O bitmeyen düşlerin sonsuz mesafeleri,

Birgün gelir biter mi, diyerek ağlamışlar.

O hayal, o heyecan, o güzelim günleri

Her şey bitmeden önce dopdolu yaşamışlar.

O bitmeyen düşlerin sonsuz mesafeleri.

 

Mezarın o ölümsüz kadında gömülüdür,

Kucağında öldüğün asil bir sevgiliyse.

İçindekiler değil, giydiğin zırh ölüdür.

Kalpleriniz sonsuzluk yolunda beraberse,

Mezarın o ölümsüz kadında gömülüdür.

 

Uzanmış kayalara bir adam iki gölge,

Meydan okurmuş gibi yükselen dalgalara,

Batmak üzere olan bir teknenin üstünde.

Hayalleri süzülüp vurunca kıyılara,

Uzanmış kayalara bir adam iki gölge.

 

Uyanmışlar sahilde yaşayanlar bir sabah.

Belki yüzyıllar süren bir uykunun ardından.

"Kayaların üstünde bir ceset mi var eyvah!

Peki bu gölge nedir, çekiliyor yanından."

Uyanmışlar sahilde yaşayanlar bir sabah.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kalemden kan damlıyor , göz yaşı damlıyor... Bu ne hal ki Yürek ağlıyor damlaları siteye ulaşıyor... Çok güzel başarılarınızın devamını dilerim...

Share this post


Link to post
Share on other sites

MADALYA

 

Avuçlarında çile

Nasır tutmuş elleri.

Onları birgün bile

Boş bırakmamış teri.

 

Saçları bembeyazmış

Kara dünyaya inat.

Evde her şeyi az'mış...

Gönül zengin ve rahat.

 

Asil duruşundaki

İfadesi ne müthiş!

İçi bir dışı bir ki,

Yüzüne kir değmemiş.

 

Sonsuzluk diyarına

Uçuyor seccadesi.

Yer değmiyor alnına

Gökyüzünde secdesi.

 

Hayatta tek varlığı

Biricik oğlu Akif...

Ömrünü adadığı,

Şimdi kocaman herif.

 

Aklına geldi birden,

Uzun seneler önce...

Yani Akif küçükken...

Karanlıklar çökünce;

 

"Anne" deyip ağlasa

Ona ninni söylerdi.

Akif ölümsüz olsa

Sonsuza dek dinlerdi.

 

Kollarındaki fidan

Ne çabuk büyüyordu.

Meraklıydı bir yandan

Her şeyi soruyordu.

 

Dualar öğretmişti

Annesi önce ona.

"Dinle Akif" demişti

"Bir can veren var sana."

 

Kuşları gösterirdi

Sorardı "bunlar nedir?"

Annesi gülümserdi :

"Uçan hediyelerdir..."

 

"Öyle hediyeler ki,

Gökyüzünde bulursun.

Sende gün gelir belki,

Onlar gibi olursun."

 

Akif o günden sonra

Hep uçmak istemişti.

Küçücük yatağında

Bulutlara değmişti.

 

Ve sonra kanat takan,

Uçan, yıllar olmuştu.

Akif'in yaşı çoktan

Ondokuzu bulmuştu.

 

Annesinin gözünde

O hala bir bebekti.

Elini elleriyle

Tutmasa düşecekti.

 

Hep böyle düşünürdü

Büyümüş olsa bile.

Dikkati yürütürdü

Akifi yeryüzünde.

 

Akif şiirler yazar

Annesine okurdu.

Her satırda ilkbahar...

Her son güzel olurdu.

 

Dualarla süslenen

Akşamlar ne güzeldi.

İçinden huzur tüten

Bu ne güzel bir evdi.

 

Binikiyüzdoksanüç...

Bu tarihi hatırla!

İzahı ne kadar güç.

Yazılmaz bin satırla.

 

Esen fırtına dindi

Dalgalar çekiliyor.

Kuşlar toprağa indi

Akif bugün gidiyor.

 

Anne gözyaşlarında...

Anne bir şelaledir.

Akif sordu bir anda :

"Anne bunlar da nedir?"

 

Gülümsedi annesi...

"Bu yaşlar sence nedir?"

Sonra inledi sesi :

"Düşen hediyelerdir."

 

"Kuşlar gibi mi anne?

Onlarda bir hediye.

Uçacağım ya işte

Bu hıçkırıklar niye?"

 

***

 

Birgün bir mektup aldı

Devletin büyükleri.

Uzakta bir köy vardı

Henüz gitmedikleri.

 

Bu mektubu o köyün

Öğretmeni yazmıştı.

Kağıt ıslak ve üzgün...

Belliki ağlamıştı :

 

"Çok yaşlı bir kadın var

Bu köydeki bir evde.

Kimsesiz, yalnız yaşar

Dikkatimi çektide.

 

Evinden hiç çıkmamış

Yetmişaltı yıl kadar.

Yaşı yüzonaltı'ymış

Köylüler anlattılar.

 

Canından çok sevdiği

Tatlı bir oğlu varmış

Meşhurmuş güzelliği

Gören yine bakarmış.

 

Dünyaları kocaman

Evleri ufacıkmış.

Yağmur yağdığı zaman

İçeri su damlarmış.

 

Tabaklar bomboş ama

Kalpleri huzurluymuş.

Sabretmenin sırrına

Varıpta gözler doymuş.

 

Akşamları şiirler

Okunurmuş bu evde.

Ve kuşlar, kelebekler

Buğulu pencerede...

 

Günler öyle güzelmiş

Öyle ölümsüzmüş ki...

İki kalpte can vermiş

Tüm kötülükler sanki...

 

Annesi oğlunu ah...

Büyütüp ninilerle,

Uğurlamış bir sabah

O, doksanüç harbine...

 

Plevne, gözyaşının

Kahramanlık kanıydı.

Gazi Osman Paşa'nın

Ölümle nişanıydı.

 

Annesinin evladı

İşte bu düğündeymiş.

Bir kuş olup kanadı

Bulutlara mı değmiş...

 

Savaşta gösterdiği

Cesaret sabır iman...

Paşa'nın dikkatini

Çekmiş çok geç olmadan.

 

"Evladım ötelerde

Bıraktığın kimin var,

Kim seni düşünüpte

Herbirimize ağlar?"

 

"Hayatta tek varlığım

Gözü yaşlı bir annem.

Sözüm var kumandanım

Onu görmeden ölmem."

 

Anlatamam anlayın

Ne desem anlatamam.

Acımı bağışlayın

Daha fazla yazamam.

 

Fakat bir şey daha var.

Beni çok etkiledi.

Bir şimşek sesi kadar

Yüreğimde inledi.

 

Tam yetmişaltı sene...

Ve hala bekliyormuş.

Oğlum gelecek diye

Evinden çıkmıyormuş.

 

***

 

Altından bir madalya

Çabucak hazırlandı.

Ve üç beş arabayla

Hemen yola çıkıldı.

 

Sonunda varmıştılar

Çok güzel olan köye.

Ve hemen sormuştular

Adresi öğretmene.

 

Ardından öğretmenin

Bir orduydu bu giden.

"İşte Fatma Ninenin

Evi" dedi öğretmen.

 

Eşiğinden kapının

İçeri süzüldüler.

Bu muhteşem kadının

Ellerini öptüler.

 

Hallerini anlatıp

Çok özür dilediler.

Hediyeyi çıkarıp

Gururla gösterdiler.

 

Fatma Nine doğruldu

Söyledi hece hece.

Oracıkta ruhunu

Teslim etmeden önce :

 

"Ne güzel düşünceniz

Ne kadar ince, zarif...

Başkasına veriniz

Benim madalyam Akif."

Share this post


Link to post
Share on other sites

Şu sitede hakiki manada şiir yazan ender adamlardan biridir görünmez. Ortağım diye demiyorum yanlış anlaşılmasın ama öyle. Her şiiri ayrı bir olay, ayrı bir mana.. Madalya şiirini de bu manada telakki etmek mümkün. Ortağım kalemine, gönlüne, yüreğine sağlık. Yalnız şiiri okurken aklıma Kahtalı Fıçı gelmedi desem yalan olur. Ortak, şifreli konuşuyorum, anlıyorsun ya.. Ahahaha.

Share this post


Link to post
Share on other sites
Şu sitede hakiki manada şiir yazan ender adamlardan biridir görünmez. Ortağım diye demiyorum yanlış anlaşılmasın ama öyle. Her şiiri ayrı bir olay, ayrı bir mana.. Madalya şiirini de bu manada telakki etmek mümkün. Ortağım kalemine, gönlüne, yüreğine sağlık. Yalnız şiiri okurken aklıma Kahtalı Fıçı gelmedi desem yalan olur. Ortak, şifreli konuşuyorum, anlıyorsun ya.. Ahahaha.

 

Eyvallah ortağım. Ne kadar narin, kibar, zarif, rikkatli ve müşfiksin.. Yani bir an kendimi, içinden çıkamadığı problemi, trajik bir sonla çözüme kavuşturan o malum çizgi-adam gibin hissettim.. Ee ortak, şifre mevzuuna değinmen hoş olmuş.. Çaktırma ahahah :)

Share this post


Link to post
Share on other sites
Şu sitede hakiki manada şiir yazan ender adamlardan biridir görünmez. Ortağım diye demiyorum yanlış anlaşılmasın ama öyle. Her şiiri ayrı bir olay, ayrı bir mana.. Madalya şiirini de bu manada telakki etmek mümkün. Ortağım kalemine, gönlüne, yüreğine sağlık. Yalnız şiiri okurken aklıma Kahtalı Fıçı gelmedi desem yalan olur. Ortak, şifreli konuşuyorum, anlıyorsun ya.. Ahahaha.

 

Demek burada da bir şifre olayı var...

Share this post


Link to post
Share on other sites
Demek burada da bir şifre olayı var...

 

He abi burada da şifre var. Çöz bakalım. Tövbe estağfurullah.. Zalim Abi sınava odaklan ajana değil. Allah iyiliğini versin, enteresan adamsın.

Share this post


Link to post
Share on other sites
Utancım okyanusa

Girse batar gemiler.

Bitemez pişmanlığım

Geçer gider seneler.

Şu adama bir bakın

Ey uzaktan geçenler!

Hadi sizlerde gelin

Gafiller, pespayeler!

Bu adam sizden daha

Masum mu? Daha neler.

Onunla yaşayamaz

Yaşayanlar, ölüler.

 

Hoş şiir..

Share this post


Link to post
Share on other sites

RACHAEL...

 

Saçını rüzgar okşar, yanaklarını yaşlar...

Bu nasıl bir ölüm ki, senden sonra her saat;

Acı bir sessizliğin ruhu feryada başlar.

Sen orada yatarken kanlar içinde... Hayat...

 

Manzara yine aynı, dünya hiç değişmedi.

İyiler yine iyi, kötüleri bilirsin.

Hala vicdanlarına bir damla kalp düşmedi;

Adına kan bulaştı ey merhamet nerdesin!..

 

Çiçeği olmaz mı hiç, ölümsüz bahçelerin;

Sen de görüyor musun, güller ne kadar güzel!..

Gözlerinde yaş oldun, bakmayı bilenlerin;

Sen orada yatarken kanlar içinde Raşel!..

 

Yaşamın bir kişiydi, ölümünse milyonlar…

Genç kız gelinliğini böyle giyer orada.

Bir gözünü kaybetmiş, şimdi biri daha var.

Ona 'hediye' için binlerce göz sırada.

Share this post


Link to post
Share on other sites

YIKILAN SUR

 

Seneler huzuru nereye gömdü?

Altında bir savaş var saçlarının.

Surların yıkıldı, düşlerin öldü;

İçinde ne kaldı avuçlarının?

 

İki pişman gözle döktüğün yaşlar,

Gülecek ne varsa alıp kaçmışlar.

Ağla, ağla sana yasaklamışlar,

Sonuna varmayı amaçlarının.

 

"Olan oldu boşver, dün unutulur!"

Bu lafları bırak artık ne olur!

Düştüğü yerde bir ülke kurulur,

Yüzünden süzülen utançlarının.

Share this post


Link to post
Share on other sites
Seneler huzuru nereye gömdü?

 

Son bir kaç ayda yaşadıklarımı hülasa edebilecek bir söz arıyordum ne zamandır... Bu mısra can damarı oldu ahvalin.. kalemine sağlık...

Share this post


Link to post
Share on other sites
YIKILAN SUR

 

İki pişman gözle döktüğün yaşlar,

Gülecek ne varsa alıp kaçmışlar.

Ağla, ağla sana yasaklamışlar,

Sonuna varmayı amaçlarının.

 

 

Bu dörtlük yüreğimi ağzıma getiriyor pişmanlıktan ötürü dökülen gözyaşlarına rağmen

kişinin amaçlarına ulaşmasının yasaklanması.

Hiçliği yokluğu ve bitirilmişliği üfürüyor bu sözler

Acziyeti bu denli derinlerde yaşayabilmek ne kadarda önemli.

Allah razı olsun şiirleriniz çok manidar...

Muhabbetle...

Share this post


Link to post
Share on other sites

İKİ KARDEŞİN ÖYKÜSÜ

 

İkimizin de kalbi, masum birer çocuktu…

Kışın küçük evimiz, hatırla ne soğuktu!

 

Defterimiz, buğulu camıydı pencerenin.

Sonu gelmeden başı dağılırdı cümlenin.

 

Sen dedin ki, işte bu tam da şuna benziyor :

İnsan ağladığında kederi dağılıyor…

 

O halde bir şey feda etmeli, dedim, insan.

Dudağın ıslanmalı tebessüm bekliyorsan…

 

Gözyaşını su gibi içiyorsa dudağın,

Dedin ki, yarısına ancak çıkılır dağın.

 

Yanılıyorsun dedim, tek bir damla çileye,

Sahip olduğumuzda kuruluruz zirveye.

 

Dediğin zirve dedin, dediğin zirve ölüm…

Belli yol bilmediğin, istersen götürürüm.

 

Teklifin akla yatkın olsa kabul ederdim.

Rehberim olacaksan, bin yıl yaşarım, dedim.

 

Birbirimize bakıp, uzun zaman gülerdik.

Güldüğümüzde akan yaşımızı silerdik.

İşte kanıtı dedim, demin söylediğimin.

Saygıdeğer düşmanım, ne demiştim ben demin?

Dudağın ıslanmalı tebessüm bekliyorsan…

Bunu hemen kapardın biraz sevimli olsan.

 

Ne kadar da güzeldi, hatırla o seneler.

Bu yolda bizden hızlı, çok hızlı yürüdüler.

 

Camından her ülkeye giderdik pencerenin.

Gevezelik etmekten dişin ağrırdı senin.

Benim de baş ağrısı peşimi bırakmazdı.

Bu halde düşlerimiz pencereden çıkmazdı.

 

Dedin ki, bilmiyoruz sağlığın değerini.

İki dakika düşün, kapatıp gözlerini.

Birgün gençliğimizde elimizden çıkacak;

Bilmeden değerini, seneler kaybolacak.

 

Yanımızdaysa dedim, onu hiç anlamayız.

Uzaklaşır gider ve bir daha bulamayız.

 

Bir şey olmalı dedin, bir şey, öyle bir şey ki;

Her şeyin değerini bildiren, elimdeki…

 

Dedim, sağlığın bozuk olduğu zaman ancak,

Senin o dahi kafan, inan bunu bulacak.

Çünkü bir tek hastayken buna kafa yorarız;

İyileşince yalnız saçmalıklar ararız.

 

Ya gençliğimiz dedin, ya güzel günlerimiz?

Bu bir hayal, bu derin, suyu olmayan deniz…

Elden ne gelir, yok ki bunun geri dönüşü,

Bizde hakikat diye yutmuşuz bu boş düşü.

 

Afiyet olsun dedim, sofra geniş, çeşit bol.

Ben hep hasta kalayım, sen de hep ihtiyar ol.

Bilelim değerini geçen saniyelerin.

Gerçi ortaklığına güvenilmez ya senin.

 

Onaylıyorum dedin, yıllar akıp geçse de,

Anlaşmamıza sadık kalalım ikimiz de.

 

Hatırla ne güzeldi, ne güzeldi o yıllar.

Aramıza girmeden o dipsiz uçurumlar…

 

Yağmur neden hüzünlü yağar dedin bir sabah.

Dedim ki, bizimkine geldiler yine eyvah.

 

Seni açmayan çiçek, duygu düşmanı dedin.

Aynada haline bak, bir ölüye benzedin.

Aval aval bakarsın, sevgi ne, diye sorsam.

(İyi ki de değilim) eğer yerinde olsam,

O minicik aklımı fazla kurcalamazdım;

Zaten buna kalkışsam, yerinde bulamazdım.

 

Sana çok üzülürüm dedim, yerimde olsan.

Bu dahiyane aklı, çıldırırdın taşısan.

 

Bir kızı sevdiğini söylemiştin o zaman.

Demiştin ki o kadar, o kadar güzel inan;

Yüreğimin akışı, taşan bir şelaledir.

Gözümün içine bak ve bir düşün bu nedir?

 

Birkaç ay boyunca hep o kızı anlatmıştın.

Tabirim tam yerinde, kafa bırakmamıştın.

 

Dedin ki, göreceksin, demedi deme sakın;

Evleneceğim tarih, inan bana çok yakın.

 

Dere yok ki dedim, sen, paçaları sıvadın.

Ne evliliği, daha onunla tanışmadın.

 

Orası kolay dedin, planımı bir dinle;

Haberci güvercinim, çok yakında seninle,

Bu muhteşem teklifi ona uçuracağım.

Olumlu bir yanıtla bahtiyar olacağım.

 

Planın buysa dedim, suya atan da benim.

Güneşe tırmanacak enayi ben değilim.

Kendi işini kendin görmeyi denesene.

Sende de cesaretten kıl kalmamış desene.

 

Konu bu değil dedin, konu yalnız prensip.

Yağmamak hiç olur mu, fırtına gibi esip?

 

Evet anladım dedim, gerçekten çok haklısın.

Bende de prensipler var ama bende kalsın.

 

Bir ay boyunca onun adını sayıkladın.

Başka şey düşünecek bir kafa bırakmadın.

Sonunda gün geldi ve güvercin haber verdi.

Fakat aldığı cevap, beklediğin değildi.

Yüzüme baktığında çabucak anlamıştın.

Bir an şaka mı diye gözlerime bakmıştın.

Ah, şaka olsaydı da her şeyimi verseydim.

O da seni seviyor ve bekliyor deseydim…

Yüzüne zar zor bakıp, kabul etmedi dedim.

Dedin, kabul ederdi, yeterince sevseydim.

Dedim ki ağla biraz, gönlün ferahlık bulsun.

Kavuşmadık ki dedin, bu bir ayrılık olsun.

Yapamam, gözlerimden düşer diye korkarım.

O yüzüp gidecekse, akmasın gözyaşlarım.

 

Hatırla ne kadar da sönüktü o seneler.

İsterse bir kül olsun, yine geri dönseler.

 

Uzun bir zaman sonra, (bu bir yıl olabilir)

Birdenbire aklından ne geçtiyse kim bilir…

 

Dışındayız demiştin, bu yolun dışındayız.

Zannetme ki sonunda ya da en başındayız.

Suç bizim, gitmiyorsa yolunda işlerimiz.

Neden gitmiyor, neden, çünkü yolda değiliz.

 

Dedim, yolun başını kaçırdık biz bir kere.

Yıllardır belli değil gittiğimiz nereye.

Kaçırdığımız bir tek yolun başı değil ki.

Keçileri bir düşün, yanında yol da ne ki…

 

Dedin, galiba doğru, bu yarım düşünceler.

Sende de yok değilmiş, ufak tefek bir şeyler.

 

Keçiler geri döndü, belki ondandır dedim.

Fakat sizdeyse hala bir tane göremedim.

 

Dedin ki, otlanacak arazi bulmuş onlar.

Benim kafamda ne ot, ne ağaç kabuğu var.

 

Toprak verimli değil, bütün sebep bu dedim.

Ben de bir keçi olsam, uzağında gezerdim.

 

Karşılıklı oturur, halimize gülerdik.

O kadar hızlıydı ki yıllar, yetişemezdik.

 

Sen, demirleri kumdan bir ev yaptın kendine.

Hiçbir emek vermeden yaşıyordum ben yine.

Merdivensiz çıkarak, düşerdin hep göklerden.

Benimse ayaklarım kıpırdamazdı yerden.

Bir çuval taşıyordun, içi boştu onun da.

Benim sırtlandığımsa, rüyalardı uykuda.

Sen bilmeden yürüdün yabancı bir şehirde.

Kaç odası var diye geziyordum ben evde.

Kumlu evi yıkarak seneler geçip gitti.

Göklere merdivensiz çıkılıyor mu şimdi?

Camın buğusundaki cümleler silinmiyor.

Ben ağlıyorum fakat kederim dağılmıyor.

Bunu sana belki hiç söylememiştim ama;

Hani gevezelikten dişlerin ağrırdı ya!

Benim de ağrıyordu, sana üzüldüğümden.

Çünkü başka hiç kimsem, hiç kimsem yoktu senden.

 

Sen yaşıyorsun, bense bir zamanlar yaşadım.

Ağır bir pişmanlığı… Tabutunu taşıdım.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Münasip kelime nedir övmek için bulamadım açıkcası.. birkaç dizeyi alıntı yapıp beğenide bulunmak hafif kalacaktı.. gönülden tebriklerimi sunuyorum. mürekkebiniz susmasın..

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kaleminize gönlünüze sağlık, şiirlerinizin hepsi birbirinden muhteşem.Birçok ünlü şairin şiirlerini okurken dahi alamadığım yoğun bir duygu mefkuresiyle başbaşa bırakıyorsunuz insanı tebrik ederim.Devamı gelir umarım bu güzel şiirlerin.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...