Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
nameless

Cengiz Numanoğlu

Recommended Posts

KUR'ÂN'I ANLADIKÇA...

 

Maddeyi putlaştıran, o dünyevî korkular;

Vicdan ve ahlâkını, bulandıran tortular;

Düşünce sarnıcında, biriken kirli sular;

Atılır yüreğinden, Kur'ân'ı anladıkça...

 

Akıl tahtın önünde, hurâfeler diz çöker;

Bilinç ufuklarında, binlerce şafak söker;

Gözlerin damla damla, yaş değil umut döker;

O devâlar deryâsı, Kur'ân'ı anladıkça...

 

 

Çözülür, kalp gözünü bağlayan kördüğümler;

Açılır, örümcekli kapılar birer birer;

Varlık târifindeki, maddeye mânâ girer;

Şüpheler sona erer, Kur'ân'ı anladıkça...

 

 

Gör ki; sebepsiz değil, varlığın bir zerresi;

Ne bir yağmur damlası, ne de bir kum tanesi..

Gerçeğin karşısında, '' tesâdüf '' efsânesi;

Âciz kalır, alçalır, Kur'ân'ı anladıkça...

 

 

Katılaşan yürekler, hoşgörüyle beslenir;

Kirli eller, hidâyet selleriyle ıslanır;

Dinlersin ki; taş toprak ''Allah'' diye seslenir;

Zikirleri duyarsın, Kur'ân'ı anladıkça...

 

 

Her nefsin tadacağı, ölüm ve ötesinden;

Kabirde duyacağın, Münker Nekir sesinden;

Ve er geç varacağın, mahşer mahkemesinden;

İbretle ürperirsin, Kur'ân'ı anladıkça...

 

 

Gösterişin postunu, yerden yere vurursun;

Nefsine köle değil, ona sultân olursun...

Yalnızlık sancısından, ebedî kurtulursun;

Gerçek Dost'u bulursun, Kur'ân'ı anladıkça...

 

 

Yaratan hakkı için, insanla barışırsın;

Kibir dağından iner, ummâna karışırsın;

Hâk yolunda rütbesiz, isimsiz yarışırsın;

Sevgiyle tanışırsın, Kur'ân'ı anladıkça...

 

 

Kanayan bir yarayı, görmeden geçemezsin;

İnsanın bedelini, servetle biçemezsin;

Kavrulsan da, bir yudum haramdan içemezsin;

Kula el açamazsın, Kur'ân'ı anladıkça...

 

 

Allah'tan başkasına minnet sana âr gelir,

Onurlu bir yoksulluk, iffetine kâr gelir;

Ruhuna beden değil, dünya bile dar gelir,

Semâlar mekân olur, Kur'ân'ı anladıkça...

 

 

İlim mercekleriyle görürsün uzakları;

Fark eder ve seçersin, karalardan akları;

Hele ki; o şeytanın, kurduğu tuzakları;

An be an yakalarsın, Kur'ân'ı anladıkça...

 

 

Korkma ki; ak yürekte, kara sancı başlamaz,

Kem tohumlar kök salıp, toprağında kışlamaz.

Var git artık yoluna, sana kurşun işlemez;

Böyle gönül verip de, Kur'ân'ı anladıkça...

 

 

CENGİZ NUMANOĞLU

Share this post


Link to post
Share on other sites

MAHŞERDE KUR'ÂN'LA HAŞREYLE BENİ

 

 

İstemem dünyanın, tâcı tahtını;

Muradım; almaktır kul berâtını.

Affınla tanıdım, Yüce Zâtını;

Sen ki; bağışlarsın, Rabb’im diyeni,

Mahşerde Kur’ân’la haşreyle beni...

 

Ne kadar vursam da, nefsimi taşa,

Sabrını vermezsen, çıkamam başa.

Sen affetmedikçe, ibâdet boşa,

Bilirim… Seversin, Sen de seveni;

Mahşerde Kur’ân’la haşreyle beni...

 

Neyleyim, Zâtından başka sırdaşı,

Lûtfuna kör bakan, gözdeki yaşı.

Neyleyim, aşkınla eğilmez başı;

Sonsuz rahmetinle tanıdım Seni;

Mahşerde Kur’ân’la haşreyle beni...

 

Senden geldim, yine dönüşüm Sana,

Şükrümü kabul et, verdiğin cana.

Dünyalar bir yana, rızân bir yana;

Yüce Kur’ân’ınla tanıdım Seni;

Yâ Rabbi… O’nunla haşreyle beni...

 

ÂMİN

 

CENGİZ NUMANOĞLU

Share this post


Link to post
Share on other sites

FARKINDA MISIN ?

 

 

Beşerin temeli, bir küçük cenin,

Can vermeye gücü yetmez kimsenin,

Kâinat denilen, dev değirmenin,

Suyu nerden gelir, farkında mısın ?

 

 

Yıldızlar bir adım yolundan şaşmaz.

Dağlar haddin bilir, denizler taşmaz.

Karıncanın yükü, boyunu aşmaz.

Bunca dengelerin, farkında mısın ?

 

 

Bu dünya, uzunca bir yolun başı,

O mezar dediğin, bir sınırtaşı,

Ömür, iki günlük îman savaşı,

Her an bitebilir, farkında mısın ?

 

 

Senin sahibin var, yokluğa kanma,

Sana senden yakın, uzakta sanma,

O'na tüm kâinat, dar gelir amma,

Bir gönüle girer, farkında mısın ?

 

 

Cehâlettir, O'nu inkâr nedeni,

Ne mümkün görmemek, O var edeni,

Beyin yönetirken, bütün bedeni,

Beyni kim yönetir, farkında mısın ?

 

 

Etrafına bir bak, gör nicesini,

Gel de çöz, şu insan bilmecesini,

Bazen, ömür bile, tek hecesini,

Çözmeye yetmiyor, farkında mısın ?

 

 

Kimi, kibir denizinde boğulmuş,

Kimi, minnet ile, kula eğilmiş,

İnsan olabilmek, kolay değilmiş,

O kutsal savaşın, farkında mısın ?

 

 

Kimi, servetini, sefâya sermiş,

Kimi zekâtını, dürüstçe vermiş,

Kimi, bir lokmanın, şükrüne varmış,

Gerçek zenginlerin, farkında mısın ?

 

 

Kimi, imân eden, kula çatarken,

Korkulara düşer, güneş batarken,

Kimi, ona buna, akıl satarken,

Kendisi muhtaçtır, farkında mısın ?

 

 

Kimi, şans ve talih peşinden gider,

Durmadan kadere sitemler eder,

Böylesi kullara, neylesin kader ?

Ekmeden biçen yok, farkında mısın ?

 

 

Ömürler, mevsimler gibi dönerler,

Mumlar, yanar yanar, biter sönerler,

Yapraklar, sararıp, yere inerler,

Toprağa dönerler, farkında mısın ?

 

 

''Aşk'' sözcüğü, günümüzde karmaşa,

Aşklar var, bir gaflet, bir kara maşa,

Ama, bir aşk var ki; gelince başa,

Ölüm kavuşmaktır, farkında mısın ?

 

 

İnsanlar, el ayak, kol, kafa, beden,

Hiçbiri birine benzemez neden ?

Bir güç, bir irâde var ki, hükmeden,

Dört yanını sarmış, farkında mısın ?

 

 

Gece gündüz, boş hayaller kurarsın,

Kendi gafletine ortak ararsın,

Çıkmaz sokaklarda, adres sorarsın,

Oysa, adres sende, farkında mısın ?

 

 

Yaşamak, kalbine korku salarken,

Ümitsizlik batağına dalarken,

Teselliyi, kadehlerde ararken,

Seni Yaradanın, farkında mısın ?

 

 

Nice güzel renkler, dünyayı sarmış,

Siyahın yanında, beyaz da varmış,

Parmakların, kalem tutar, yazarmış,

Elin, kolun varmış, farkında mısın ?

 

 

Pembe beyaz açan bahar dalını,

Mor dağların, yeşilini, alını,

O kelebeklerin, ipek şalını,

Gören gözün varmış, farkında mısın ?

 

 

Sonsuzların bile, ömürleri var,

Sanma ki, saltanat, kurumaz pınar,

Mal, canın yongası olsa ne çıkar ?

Gölgeler fânidir, farkında mısın ?

 

 

Yorgun yüzlerdeki, derin izlerde,

Sevgiye susamış, muhtaç gözlerde,

Boğazlara düğümlenen sözlerde,

Ne feryatlar gizli, farkında mısın ?

 

 

İlaçtan çok, dost gerekir hastaya,

O dostlar yazılır, yüce listeye,

Bir gönül köprüsü, kuran ustaya,

Ücreti kim verir, farkında mısın ?

 

 

Tatlı dil, güçlüdür, demir çelikten,

Yılan bile duymuş, çıkmış delikten,

İnsanlara özgü, bu incelikten,

Kimler hisse almış, farkında mısın ?

 

 

Namus şeref derler, elle tutulmaz,

Şan şöhretle, para pulla satılmaz,

Kumar çöplüğüne, asla atılmaz,

Atıp satanlar var, farkında mısın ?

 

 

Eğer varsa kulda, vicdan yarası,

Karışır, servetin akla karası,

İnsan ömrü, iki nefes arası,

Kaç adımlık yoldur, farkında mısın ?

 

 

Sen, fakir arkadaş, düşünme derin,

Bin türlü derdi var, o zenginlerin,

Darılıp küstüğün, kendi kaderin,

Sana siper olmuş, farkında mısın ?

 

 

Dinle ki, genç ana, bu sözler sana,

Böyle yazdım diye, darılma bana,

O yavrun sevgiden, şevkatten yana,

Biraz aç görünür, farkında mısın ?

 

 

Aklı tutsak eden, dar sınırları,

Geç de gör, âlemde nice sırları,

Yazan, yazmış amma, bu satırları,

Neden, niçin yazmış, farkında mısın ?

 

 

CENGİZ NUMANOĞLU

Share this post


Link to post
Share on other sites

SANA YÖNELDİM

 

Kuluna göz verdin, ''gör Beni'' dedin,

Dil verdin, ''bilene sor Beni'' dedin,

Gönül verdin, ''hayra yor Beni'' dedin,

Gördüm, sordum, yordum, Sana yöneldim.

 

Nice dervişlerle, uzun söyleştim,

Kör kör bakan, kullarınla eyleştim,

İyi, kötü, ne verdiysen paylaştım,

Aldığım hisseyle, Sana yöneldim.

 

Bolca bolca verdin, gönül aşımı,

Müjdelere yordun, şu göz yaşımı,

Hiç kimseye, eğmediğim başımı,

Yalnız Sana eğdim, Sana yöneldim.

 

Beşer, kazanında, piştim pişeli,

Kimi üzgün gördüm, kimi neş'eli,

Kimi döner durur, aşka düşeli,

Pervaneler gibi, Sana yöneldim.

 

Kimi uykulara, derince dalmış,

Kimisi kararsız, ortada kalmış,

Kimi, Seni arar, kimi de bulmuş,

Bulanlardan oldum, Sana yöneldim.

 

Kimi der ki; ''varsa görünsün, bize''.

Kimi, görmüş, gelmiş önünde dize.

Nasıl göstermeli, görmeyen göze?

Görenlerden oldum, Sana yöneldim.

 

Bir ana serçenin, içgüdüsünde,

Tavus kuşlarının ince süsünde,

Nice örümceğin, ak örtüsünde,

Hep, Seni gördüm de, Sana yöneldim.

 

Bir lokma, bir hırka hâllere düştüm,

Herkesi dost bildim, dillere düştüm,

İncecik, dikenli yollara düştüm,

Kan revan içinde, Sana yöneldim.

 

Bir kitap gönderdin, cümle âleme,

Tek hecesi bile gelmez kaleme,

Dedin ''Benden başka bir şey dileme''

Satır satır çözüp, Sana yöneldim.

 

Toprak verdin, tohum verdin ekmeye,

Çile verdin, dergâhında çekmeye,

O zengin sofranda, kuru ekmeğe,

Razı ola ola, Sana yöneldim.

 

Hak verdin, bâtılı yanında kıldın,

Şeytanı, insanın kanında kıldın,

Akıl verip, nefsin, önünde kıldın,

Nefsime hükmedip, Sana yöneldim.

 

Âlimin ilmini, zâlim bilir mi?

Yol sokak bilmeyen, Seni bulur mu?

Bilenle bilmeyen, eşit olur mu?

Bilenlerden oldum, Sana yöneldim.

 

Kâbe'de şahlanan, elleri gördüm,

Yalvarıp yakaran, dilleri gördüm,

Önünde durulmaz, selleri gördüm,

Kapıldım sellere, Sana yöneldim.

 

Gördüm; dolup taşan mâbetlerini,

Dinledim; çınlayan âyetlerini,

Hele, o kulların niyetlerini,

Duydum, duya duya, Sana yöneldim.

 

Duydum; kul hakkını, yiyenler varmış,

''Mahşer günü yoktur'', diyenler varmış,

Kürkten kefen dikip, giyenler varmış,

Buna şaşıp kaldım, Sana yöneldim.

 

Yürüdüm, sağı da solu da gördüm,

Kavşakta yıllarca, düşünüp durdum,

Verdiğin vicdana, elimi vurdum,

''Başka yol yok'' dedi, Sana yöneldim.

 

Câmi kubbeleri, güyâ büyüktü,

Kubbeni görünce, bir korku çöktü,

Bu nasıl mîmâri, bu nasıl yüktü?

Aczimi bildim de, Sana yöneldim.

 

Bir köprü kurmuşsun, derler incedir,

Sordum, düşenlerin hâli nicedir?

Dediler; bağışlar, O çok yücedir,

Nice ümitlerle, Sana yöneldim.

 

Kulda kusur gördüm, kuldan sakladım,

Nice lekeleri, silip pakladım,

Sır verdiler, sır üstüne ekledim,

Doldum, dola dola, Sana yöneldim.

 

Akrabaya koştum, dedim; ''yaram var'',

''Biraz derincedir, incitmeden sar''

Ne yeminler etti, dedi; ''elim dar''

Asıl, bu yarayla, Sana yöneldim.

 

Kul gördüm, kuluna hased çekmede,

Kin tohumun, nesil nesil ekmede,

Bir yudum su verse, başa kakmada,

''Muhtaç etme'' dedim, Sana yöneldim.

 

Kulunu denedin, çöle düşürdüm,

''Bir damla su'' dedim, göle düşürdün,

''Ya hidâyet'' dedim, sele düşürdün,

Boğuldum, boğuldum, Sana yöneldim.

 

Kimdir, dedim, hücrelere can veren?

Bunca görünmezi, bakmadan gören?

Kilitli, kilitsiz her yere giren?

Hep, Seni dediler, Sana yöneldim.

 

Kimdir, dedim, kalp gözüme nûr veren?

Bana, bunca güzellikler gösteren?

Bütün, şek ve şüpheleri susturan?

Hep, Seni dediler, Sana yöneldim.

 

Kimdir dedim, o şeytanı nâr eden?

''Ol '' deyip de, âlemleri vâr eden?

Melekleri kullarına yâr eden?

Hep, Seni dediler, Sana yöneldim.

 

Hikmetinden ''sorgu sual'' olunmaz,

Bir sel var içimde, karşı durulmaz,

Yazdıkça yazar da, elim yorulmaz,

İçim döküp döküp, Sana yöneldim.

 

Günah denizine, boyumca daldım,

Çırpına çırpına kumsala geldim,

Gör ki; bir kum tanesi de, ben oldum,

Yerimi buldum da, Sana yöneldim.

 

Bin kez tövbelerden, şaşırıp döndüm,

Bin kere nûrlandım, bin kere söndüm,

Gel gör ki; bu defa, bir başka yandım,

Küllere döndüm de, Sana yöneldim.

 

Bir zaman, şeytana eşlik ederdim,

''Herşey bu dünyada, öte yok'' derdim,

Bir kara boşlukta, koşup giderdim,

Gör ki; döndüm Yârab, Sana yöneldim.

 

Kendi gafletimden, düştüm kedere,

Yıllarca suçladım, küstüm kadere,

Ne fayda ki, geçen geçti bir kere,

Zararlardan dönüp, Sana yöneldim.

 

Dünya nimetleri, başım döndürdü,

Gönül gözlerime, perde indirdi,

Yüreğimde, ne fenerler söndürdü,

Birer birer yakıp, Sana yöneldim.

 

Haram pazarında, tacirlik ettim,

Sermayeden oldum, kârı tükettim,

İtibârım vardı Sende, yok ettim,

Binbir ''eyvah!'' ile, Sana yöneldim.

 

Şarap; nice derde, sandım ki değer,

Bunca içer miydim, bilseydim eğer,

Beni sarhoş eden, adınmış meğer,

Kırdım kadehleri, Sana yöneldim.

 

Bilmedim, verdiğin, can kıymetini,

Yüklendim dünyanın, bin zahmetini,

Gerçi yüzüm yok ya; o rahmetini,

Yine de ver, diye, Sana yöneldim.

 

Nankör oldum, buldum Sana bahane,

Kibirlendim, oldum deli divane,

En sonunda, harmanında bir tane,

Savrula savrula, Sana yöneldim.

 

Dediler; ''Hani, sen böyle değildin,

Gaflet lekelerin, neyledin sildin?

Adresi kim verdi, yolu ne bildin?''

Anlata anlata, Sana yöneldim.

 

''Yıllarca durmadan, meyhane sordun,

Kumarhanelere tezgahı kurdun,

Dört nala koşarken, nasıl da durdun?''

Dedim; ''durduran var'', Sana yöneldim.

 

Yön bilmez kullara, yollar neylesin,

Bağlanmış kollara eller neylesin,

Mızrap, sarhoş vurur, teller neylesin,

Tel tel inledim de, Sana yöneldim.

 

Gönül pınarları, gördüm ki kurur,

Kapılar kapanmış kilitli durur,

Açan yok, ellerim boşuna vurur,

Anahtar sormaya, Sana yöneldim.

 

Katı yürek gördüm, kurşunlar delmez,

Yüz adım giderim, bir adım gelmez,

Dediler; ''nankördür, teşekkür bilmez,''

Dedim; bilen bilir, Sana yöneldim.

 

Zavallı bir zümre, gördüm ki hele,

Müşrikle, münâfık, vermiş elele,

Hasetten çatlatır, şeytanı bile,

Hâlime şükredip, Sana yöneldim.

 

Gördüm, daha nice, yoldan sapanlar,

Dünya malın, putlaştırıp tapanlar,

Haram harmanında, hasat yapanlar,

Binlerce ''vah!'' ile Sana yöneldim.

 

Ölümsüz kim? dedim, aradım durdum,

Bilgelere vardım, kapılar vurdum,

Nice âlimlere, danışıp sordum,

Hep, Seni dediler, Sana yöneldim.

 

Ölümsüz kim? dedim; güneş ve aya,

Dört milyar yaşında, fâni dünyaya,

Ölümsüz kim? dedim; ateş ve suya,

Hep, Seni dediler, Sana yöneldim.

 

Nice âhu gözler, samur saçlara,

Zümrüt saraylara, yakut taçlara,

Krallara, kılıçlara, meçlere

Hep, Seni dediler, Sana yöneldim.

 

Kimseye benzemez, doğmaz ölmezsin,

Ağlayıp sızlamaz, coşup gülmezsin,

Kulumsun dediğin, dostu silmezsin,

Vefâna yâr olup, Sana yöneldim.

 

Sabahın geceyi, kovduğu yerde,

İlmin cehâleti, boğduğu yerde,

Îmânın kalbime, doğduğu yerde,

Hep, Seni gördüm de, Sana yöneldim.

 

Ağaçlar, çiçekler, çimler, fidanlar,

Akrepler, böcekler, kuşlar, yılanlar,

Bütün emirleri, Senden alanlar,

Gördüm, göre göre, Sana yöneldim.

 

Fakir, fukaranın, dik başlarını,

Seyrettim, onurlu savaşlarını,

Bir yetim yavrunun, göz yaşlarını,

Mendil mendil sildim, Sana yöneldim.

 

Sahipsiz, kimsesiz, felçli düşkünler,

Yaşları yetmişi, çoktan aşkınlar,

Bir el bekliyorlar, öyle şaşkınlar,

El verdim, verdikçe, Sana yöneldim.

 

Bir gâzi yanında, durasım geldi,

Hâli vakti nedir, sorasım geldi,

Biraz vefâ bulup, veresim geldi,

Yüreğim sızlayıp, Sana yöneldim.

 

Veren el alandan, üstün buyurdun,

Bunu bütün kullarına duyurdun,

Sonra da, onların seyrine durdun,

Verdim, vere vere, Sana yöneldim.

 

Komşu kapısını, usulca vurdum,

Aç mıdır, tok mudur, gizlice sordum,

İki lokmam vardı, birini verdim,

Rızânı almaya, Sana yöneldim.

 

Binbir çeşit, mahlukâtı türettin,

Kimine göz verdin, kimin kör ettin,

Bunca denge hesabını sır ettin,

Çözmek için Yârab, Sana yöneldim.

 

Ölüm, bir karanlık geceyse eğer,

Bunca korkulara, dedim ki; değer.

Oysa; uyanmakmış, sabahmış meğer,

Seherin gördüm de, Sana yöneldim.

 

Anam, atam, çoktan Sana varmışlar,

Huzurunda, huzur ile durmuşlar,

Fâtihâ gönderen evlât sormuşlar,

''Vâsıl eyle'' diye, Sana yöneldim.

 

Bilirim ki; adâletin yücedir,

Kılıçlardan keskin, kıldan incedir,

Ya, hukuk dağıtan, kullar nicedir?

Sen bilirsin Yârab, Sana yöneldim.

 

Hak yolunda, zincirlere vuruldum,

Ne fırtınalardan, durdum duruldum,

Seni, serap serap, sordum yoruldum,

Şimdi, pınar pınar, Sana yöneldim.

 

Zengin, fakir demez, bakmazsın yaşa,

Sevdiğin kulunu, çalarsın taşa,

Senden ne gelirse, razıyım başa,

Affına sığındım, Sana yöneldim.

 

Dedim; vâdettiğin, o Cennet nerde?

Dedin; ''kâlp gözüyle baktığın yerde.''

''Belki, bir fakirde, belki hakirde''

Kalbim göz eyleyip, Sana yöneldim.

 

Oruç mükâfatı, yalnız Sendeymiş,

Açlığın böylesi, ne güzel şeymiş,

Sabrın lezzetine, vardım ki; neymiş!.

Onu, tada tada, Sana yöneldim.

 

Kul gördüm; yoksundur, elden ayaktan,

Dedim; yürüyemez, kalkıp yataktan,

Meğerse, o Sana, yürümüş çoktan,

Koştum, nefes nefes, Sana yöneldim.

 

Gördüm, kadın hakkı, bilmez er kişi,

Zulmeder, aklınca, çünkü o dişi,

En kutsal emânet, verdin ki; eşi,

Başıma tâc edip, Sana yöneldim.

 

Kötürüm anaya, dertler yükledin,

Oğlunda kızında, sabır yokladın,

Ayağı altına, Cennet sakladın,

Öptüm o Cenneti, Sana yöneldim.

 

Çektim gözlerimden, gaflet tülünü,

Neyleyim, mevsimlik dünya gülünü?

Yeter ki; kulunun ahret çölünü,

Gül gülistan eyle, Sana yöneldim.

 

İster isen, bağışlarsın kulunu,

Ateşlerden döndürürsün yolunu,

Atlastan biçersin, kabir çulunu,

Bağışla ki Yârab, Sana yöneldim.

 

Gördüm ki; kullara hudut çizilmiş,

Gurur, kibir, kullar için değilmiş,

En gururlu başlar bile eğilmiş,

''Yerle yeksan'' olup, Sana yöneldim.

 

Mahşerde çözülür, diller konuşur,

Diller inkâr etse, eller konuşur,

Göz, kulak, parmaklar, kollar konuşur,

Ben, nice ikrarla, Sana yöneldim.

 

Duydum ki; düşünce bir ibâdetmiş,

Gönül tahtın; düşünenler fethetmiş,

Bilmem; bu lezzeti, kaç kulun tadmış,

Tadanlardan oldum, Sana yöneldim.

 

Bir damladan yaptın, insan denizi,

Ne huyları benzer, ne parmak izi,

Daha neler gördü, şu gönül gözü,

Kudretine hayran, Sana yöneldim.

 

Vermekle bitse de, dünya nimeti,

Verdikçe artıyor, gönül serveti,

Bu nasıl ticaret, nedir hikmeti?

Bunca servet ile, Sana yöneldim.

 

Cennetten haber mi, güller lâleler?

O namus beyazı, gür şelâleler?

Hani, dağılır ya; suda hâleler,

Büyüdüm, büyüdüm, Sana yöneldim.

 

Milyarlarca galaksiler, yıldızlar,

Akıllar durduran, ulu sonsuzlar,

Kimbilir ötede, daha neler var,

Bir sorup, bin kere, Sana yöneldim.

 

Rızkına, bilerek, haram katmadım,

Para pul verdiler, inanç satmadım,

Kul elini, minnet ile tutmadım,

Minnet, diye diye, Sana yöneldim.

 

Nefsimle savaştım, yendim, yenildim,

Dostum oldu, iyi günde anıldım,

Dünya makâmına, kandım yanıldım,

Makâm istemeye, Sana yöneldim.

 

Yıllar geçer, ömür geçer âheste,

İstemem, gözüm yok, altın kafeste,

Bana, bir servet ver, o son nefeste;

Îmân, diye diye, Sana yöneldim.

 

Serveti verirsin, her isteyene,

İlmi, ancak, onu servet bilene,

Ne mutlu ki; o serveti bulana,

Gör ki; bulmak için, Sana yöneldim.

 

Dedin: ''Bir düşkünü, kim ki, dost seçer,

O ince köprüden, kolayca geçer,

Merhamet ekenler, merhamet biçer,

Ektim de, biçmeye, Sana yöneldim.

 

Rızân için, karşılıksız verenler,

Rızân için, gönüllere girenler,

Müjdelenmiş, kâlp gözünden görenler,

Müjdemi almaya, Sana yöneldim.

 

'Tasavvuf' dedim de, düşündüm derin,

Aşk ile kalbimi kapladı yerin,

Şaşırıp kaldığım, bunca eserin,

Ustasını görüp, Sana yöneldim.

 

Kim, ne yapar, Senden, bedelin alır,

Ne tehir edilir, ne hakkı kalır,

Herkesin serveti, peşinden gelir,

Ben, fakir hâlimle, Sana yöneldim.

 

Her kula katında, bir yer vermişsin,

''Onu ancak, ben bilirim'' dermişsin,

Hüküm verenlere, kahredermişsin,

Haddimi bildim de, Sana yöneldim.

 

Nefesleri sayıp, verirsin bize,

Gün be gün, tükenir, görünmez göze,

Şehâdet denilen, o güzel söze,

Nefes ihsân eyle, Sana yöneldim.

 

Bunu anlatması, zor gelir dile,

Nedir ki, dünyada çekilen çile,

Kabir azâbını, düşünmek bile,

Kuluna yetti de, Sana yöneldim.

 

Ne yaralar gördüm, ilâç kâr etmez,

Ne hastalar gördüm, gecesi bitmez,

Yine de; sabreder, isyana gitmez,

Hayran, hayran bakıp, Sana yöneldim.

 

Kin ve intikamda, uyardın bizi,

Dedin; ''Yumuşatın kâlplerinizi,

Sonra; boğar sizi, öfke denizi.''

Kıyılardan döndüm, Sana yöneldim.

 

Topladın, beş vakit, mâbette bizi,

Olduk, dalga dalga, insan denizi,

Çözüldü göklerde, ruhların gizi,

Onların izinden, Sana yöneldim.

 

Bu dünya; üç günlük bir saltanatmış,

Hani, var mı onu, bir gün uzatmış?

Ölüm; bazen azat, bazen azapmış,

Azat, diye diye, Sana yöneldim.

 

Geceler sultanı, Kadir Gecesi,

Yedi kat göklerde, kulların sesi,

Duydum ki; yerini, bulmuş nicesi,

Bir yer ver demeye, Sana yöneldim.

 

''O gece'' hacetler, bol tutulurmuş;

''O gece'' arayan, Dost'u bulurmuş,

Gönüller, Muhammed tahtı olurmuş,

Gönlümü taht edip, Sana yöneldim.

 

''O gece'' nefesler, yel yel olurmuş,

Bulutlar nûr döker, sel sel olurmuş,

Bedenler semâda, el el olurmuş,

Yel yel, sel sel , el el, Sana yöneldim.

 

''O gece'' melekler, saf saf inermiş,

''O gece'' acılar, dertler dinermiş,

''O gece'' cehennem bile sönermiş,

Ben aşk ateşiyle, Sana yöneldim.

 

Sahip kimdir? dedim, yüce dağlara,

Engin denizlere, sonsuz çağlara,

Göçüp gidenlere, kalan sağlara,

Hep, Seni dediler, Sana yöneldim.

 

Sahip kimdir? dedim, kurda kuşlara,

Ağaçlara, topraklara, taşlara,

Nice sultanlara, mağrur başlara,

Hep, Seni dediler, Sana yöneldim.

 

Sahip kimdir? dedim, ıssız çöllere,

Şimşeklere, tayfunlara, sellere,

Yedi kat semâya, bakan ellere,

Hep, Seni dediler, Sana yöneldim.

 

Aylar döner, mevsim döner, yıl döner,

Dünya döner, devran döner, yol döner,

Bir gün gelir, tövbe eder, kul döner,

Döndüm, döne döne, Sana yöneldim.

 

Mânâyı, maddeyi, önüme serdin,

Defteri kalemi, elime verdin,

''Beni tanıyorsun, yaz artık'' dedin,

Ne mümkün dedim de, Sana yöneldim.

 

Bu nâciz kuluna, ömür verdikçe,

Hayrına binlerce, hayır kat YÂRAB,

Dünya var oldukça, mahşere kadar,

Amel defterini, açık tut YÂRAB

 

ÂMİN!

Share this post


Link to post
Share on other sites

DESİNLER DİYE

 

Şu insan denilen, iki cinsiyet;

Bazen, şeytan ile kurar ünsiyet.

Namus, şeref, hayâ, edep, haysiyet,

Ne bulursa harcar.. Desinler diye...

 

 

Kimi var, öyle bir süsler ki sözü;

''Allah'' derken bile, reklamda gözü.

Kırk yılda bir kollar, iki öksüzü,

Ne cömert bir insan.. Desinler diye...

 

 

Kimi, iffetini koyar masaya;

Sattıkça doldurur, çelik kasaya,

Bir maymuncuk bulur, her tür yasaya,

Ne akıllı insan.. Desinler diye...

 

 

Kimi, şuuraltı, cinsel özürlü;

Dürüst evliliğe, kalbi mühürlü..

Kolyesi boynundan, çıkmaz bir türlü;

Ne çapkın bir erkek.. Desinler diye...

 

 

Kimi var, modanın dümen suyunda,

Teşhir hastalığı vardır huyunda.

Kimlik arar durur, etek boyunda;

Ne modern bir kadın.. Desinler diye...

 

 

Kimi, kırkbeşini devirmiş çoktan;

Bütçe delik deşik, anlamaz yoktan...

Kaşları kemandır, kirpikler oktan;

Aman ne hoş kadın.. Desinler diye...

 

 

Kimi, yaşlandıkça isyankâr olur,

Yılda bir çâreyi neşterde bulur.

Altmışlık cildini, gerdirir durur;

Hâlâ güzel kadın.. Desinler diye...

 

 

Kimi, beş yıldızlı salon züppesi;

Eğildikçe, yer süpürür cübbesi.

Kopacak gibidir, o kalın sesi;

Ne nâzik bir insan.. Desinler diye...

 

 

Kimi, gönül vermiş, güyâ bilime;

Beyni muhâliftir, aklı selime.

Ezberlemiş, birkaç yaban kelime;

Ne kültürlü insan.. Desinler diye...

 

 

Kimi, şöhret yapar, ilim vesîle,

Allah rızâsını, düşünmez bile..

Tepeden bakar ki, cümle câhile;

Ne âlim bir insan.. Desinler diye...

 

 

Kimi, iflâs etmiş, ahlâktan yana,

Politik virüsler, karışmış kana.

İhânet vız gelir, hatta vatana;

Siyaset cambazı.. Desinler diye...

 

 

Kimi, kıyâmeti, almaz nazara;

Râzı olmaz taştan, normal mezara.

Mermer ısmarlatır, türlü pazara;

Ne büyük adammış.. Desinler diye...

 

 

Daha kimler var ki; saymakla bitmez

Hiçbirine, doğru kelâm, kâr etmez.

Gaflet kapısından, ölse de gitmez;

Son nefeste bile, Desinler diye...

 

 

CENGİZ NUMANOĞLU

Share this post


Link to post
Share on other sites

NASIL OLUR DA SANA, SECDE ETMEZ BİR İNSAN ?

 

 

Kaç trilyon hücreden, yaratırsın bedeni,

Her bedene yüklersin, bir varoluş nedeni.

Evrendeki her zerre, tesbih ederken seni,

Baş eğerken emrine, bu kâinat , bu mîzan;

Nasıl olur da Sana, secde etmez bir insan !.

 

Ömür yetmez, verdiğin bir nefesin şükrüne,

Ne mümkün bedel biçmek, yaşattığın bir güne.

Cennetleri vâdettin, hem de Kur'ân üstüne.

Haykırırken tabutlar, musallada an be an;

Nasıl olur da Sana, secde etmez bir insan !.

 

Mûcizeler verirsin; kulak duyar, göz görür,

Kalp atar, dil konuşur, el tutar, ayak yürür.

Mal, mülk, evlât verirsin; hepsi de yüz güldürür,

Sağnak sağnak yağarken, bunca rahmet ve ihsan;

Nasıl olur da Sana, secde etmez bir insan !.

 

Fırtınalı denizden, kurtarırsın kulunu,

Bir şans daha verirsin, ve açarsın yolunu,

Lâkin; Sana eş koşar, cübbesini, çulunu,

Bu büyük nankörlüğü, reddederken o vicdan,

Nasıl olur da Sana, secde etmez bir insan !.

 

Verdiğin aklı selim, kurtuluşu seçerken,

Kurtuluşun tek yolu, secdelerden geçerken,

Yaklaşan kıyâmete, âyetler and içerken,

Ve beklerken ölümü, yeryüzündeki her can,

Nasıl olur da Sana, secde etmez bir insan !.

 

İçki, zina ve kumar, birer şeytan oltası,

Dünyaya hükmediyor, cehâletin sultası,

Din, cahilin elinde, oldu zulüm baltası,

Peygamber ahlâkını, emrederken o Kur'ân,

Nasıl olur da Sana, secde etmez bir insan !.

 

Şeytan ki; unutturur, o mahşer dehşetini,

Gıybet ile yedirir, ölmüş kardeş etini.

Cehenneme yol eder, bu dünya servetini;

Davul zurna çalarak, gelirken bunca hüsran;

Nasıl olur da Sana, secde etmez bir insan !.

 

Çok şükür ! Rahmetinin, farkındayım nicedir,

Sensiz geçen saniye, sabahsız bir gecedir.

Bilirim.. Senin affın, azâbından yücedir;

Yetmiyor kudretine, hiçbir söz, hiçbir lisan;

Nasıl olur da Sana, secde etmez bir insan !.

 

 

Cengiz Numanoğlu

Share this post


Link to post
Share on other sites

BİR KİTAP Kİ ...

 

Bir kitap ki; Allah’ın, beşere son kelâmı,

En büyük mûcizesi, ve en büyük selâmı.

Bir kitap ki; Ne dengi, ne benzeri , ne eşi;

İnsanlık âleminin, batmayan tek güneşi.

 

 

Bir kitap ki; nûrunda, karanlıkları boğan,

Bindörtyüz yıldan beri, hergün yeniden doğan.

Bir kitap ki; barışın, kurtuluşun rehberi,

İdrâkin temel taşı, akılların cevheri.

 

 

Bir kitap ki; Nebî’nin, en büyük emâneti,

Ne bir hükmü değişir, ne harfi, ne âyeti.

Bir kitap ki; vicdânın, adâletin tek sesi,

Ahlâk depremlerinin, sarsılmaz güvencesi.

 

 

Bir kitap ki; ilmiyle, cehâleti susturan;

Zulümler karşısında, heybetle dimdik duran.

Bir kitap ki; irfânın, zaptedilmez kalesi,

Çaresiz mazlumların, sönmeyen meş’alesi.

 

 

Bir kitap ki; ümidin tükendiği her yerde;

Açılır görenlere, kapılar perde perde.

Bir kitap ki; şefkâtin kucaklayan kolları,

Selâmete götüren, ince sabır yolları.

 

 

Bir kitap ki; gaflete, dalâlete son veren,

Mahremlerin üstüne, hayâ perdesi geren.

Bir kitap ki; tahtından, zorbaları indiren,

Mülkün temellerini, hukukla güçlendiren.

 

 

Bir kitap ki; müşrikler, münâfıklar listesi,

Kârun’dan, Firavun’dan, nice ibret hissesi.

Bir kitap ki; ihlâsı, tevhîdi müjdeleyen,

İsyankâr kavimleri, birer birer eleyen.

 

 

Bir kitap ki; bileni, bilmeyenden ayıran,

O kıyâmet gününde, muhlisleri kayıran.

Bir kitap ki; mahşerde, muttakiler gölgesi,

Cennet semâlarında, çınlayan “selâm” sesi.

 

 

Bir kitap ki; çağlara, çağlar üstü hükmeden,

Hükmünü yok sayacak, yoktur asla bir neden.

Bir kitap ki; âcizdir önünde tüm san’atlar;

Hikmetine dar gelir, o sonsuz kâinatlar.

 

 

Bir kitap ki; korkular ve ümitler harmanı,

En Yüce Padişah’ın, âlemlere fermanı.

Bir kitap ki; beş vakit secdelerde göz yaşı,

Mûminlerin elinde, değişmez mihenk taşı.

 

 

Bir kitap ki; mübîndir.. Apaçıktır görene,

Son nefeste korku yok, O’na gönül verene.

Adı; Kur’ân-ı Kerîm.. Mekânı; kalb-i selîm,

O’ndadır gerçek irşâd, O’ndadır gerçek ilim.

 

 

Ey ! Şânı mahşere dek, korunan yüce kitap;

Yetmez seni övmeye, hiçbir söz, hiçbir hitap.

Seni yazmak ne mümkün, cür’etimize bakma,

Hesap günü Mîzan’da, BİZİ YALNIZ BIRAKMA !

 

 

15-16 Eylül 2009 (Kadir Gecesi)

 

 

CENGİZ NUMANOĞLU

Share this post


Link to post
Share on other sites

İnsanca yaşamanın “düşünmektir” kıstası,

Kabristana yakışır, içi boş kafatası. (Cengiz Numanoğlu)

-----------------------------------------------------------------

 

Şeytan, önce insana, Allah’ı unutturur;

Sonra, “çağdaş” çöplükte ne bulursa yutturur. (Cengiz Numanoğlu)

----------------------------------------------------------------------------

 

Bitmez bu kan, bu hüsran, görünüyor açıkça;

Dünya müslümanları, müslüman olmadıkça. (Cengiz Numanoğlu)

---------------------------------------------------------------------------

Share this post


Link to post
Share on other sites

Yâr olmaz servetinin, sana bir tek kuruşu;

Secde yoksa, bekleme, kabirde kurtuluşu. (Cengiz Numanoğlu)

-------------------------------------------------------------------------

 

Kulu kul eyleyen, bil ki; çul değil;

Rütbeleri Allah verir, kul değil… (Cengiz Numanoğlu)

-------------------------------------------------------------

 

Şerefin sebebi, sanma neseptir;

Eşrefin eşekten farkı edeptir. (Cengiz Numanoğlu)

-------------------------------------------------------------

Share this post


Link to post
Share on other sites

Vesveseler kalbinde, imânı söndürmesin;

Sen ölümü öldür ki; o seni öldürmesin. (Cengiz Numanoğlu)

-----------------------------------------------------------------------

 

Kim istiyorsa eğer, iki cihanda felâh;

Aramasın dünyada, sabırdan başka silah. (Cengiz Numanoğlu)

------------------------------------------------------------------------

 

Her selâmet kapısı, bir selâmla açılır,

Bir selâmla, en büyük belâlardan kaçılır. (Cengiz Numanoğlu)

-----------------------------------------------------------------------

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kibir zerre de olsa, barındırma kendinde;

Alçaldıkça yükselir, gönül Allah indinde… (Cengiz Numanoğlu)

-----------------------------------------------------------------------

 

İlim kapısı geniş, irfan kapısı dardır;

Bir insanın değeri; düşündüğü kadardır.. (Cengiz Numanoğlu)

-----------------------------------------------------------------------

 

Parçalara bakarsan; bilinmez kim haklıdır,

Adâlet; parçaların, bütününde saklıdır.. (Cengiz Numanoğlu)

----------------------------------------------------------------------

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sen özünden kaçarsan, ölüm gözünden kaçar;

Sen Kur’ân’ı açarsan, Kur’ân da seni açar… (Cengiz Numanoğlu)

-------------------------------------------------------------------------

 

“Çağdaş”lar çöplüğünde, kör nefsine tapanlar;

Şereften, haysiyetten, adâletten ne anlar!. (Cengiz Numanoğlu)

-------------------------------------------------------------------------

 

Sen râzı olsan da, olmasan da bir,

Bâri şu kabrine, râzı ol da gir.. (Cengiz Numanoğlu)

------------------------------------------------------------

Share this post


Link to post
Share on other sites

O’na secde ederken, hem de bütün kâinat;

Cinnet değilse nedir, insandaki bu inat ? (Cengiz Numanoğlu)

----------------------------------------------------------------------

 

Yaklaşıyor Kıyamet, bu oynanan son perde,

Kur’ân’a harb açanın, vay haline mahşerde ! (Cengiz Numanoğlu)

---------------------------------------------------------------------------

 

Mezar; fâni dillerin, müşterek lehçesidir;

Ya cehennem çukuru, ya cennet bahçesidir. (Cengiz Numanoğlu)

--------------------------------------------------------------------------

Share this post


Link to post
Share on other sites

İbadette kabulün, göstergesi niyettir.

Azlık çokluktan önce, dîn bir samimiyettir.. (Cengiz Numanoğlu)

-------------------------------------------------------------------

 

İbâdette riyânın, sonu şirke uzanır;

Allah’a rüşvet(!) değil, borç verenler kazanır. (Cengiz Numanoğlu)

-------------------------------------------------------------------

 

Ömrünce secde ettin, mala mülke, paraya;

Ne fark eder bir ceset, gömülse de saraya? (Cengiz Numanoğlu)

-------------------------------------------------------------------

Share this post


Link to post
Share on other sites

Büyük de olsa günah, bil ki tevbesi vardır;

Allah’tan umut kesen, en büyük günahkârdır. (Cengiz Numanoğlu)

---------------------------------------------------------------

 

Kim ki dîni yaşamaz, edep yolundan sapar;

Kendi yaşantısını, kendisine din yapar.. (Cengiz Numanoğlu)

-------------------------------------------------------------

 

“Allah” dersen mürtecî, “Tanrı” dersen çağdaşsın;

Bu özürlü beyinle, akıl nasıl bağdaşsın?.. (Cengiz Numanoğlu)

-------------------------------------------------------------

Share this post


Link to post
Share on other sites

İnsanlık onuruna, yargıçlar hissedârdır;

Yargıcın asâleti, adâleti kadardır… (Cengiz Numanoğlu)

---------------------------------------------------

 

Allah zorda kalanın, hâlinden haberdardır,

Her zorluğun sonunda, mutlak kolaylık vardır.(Cengiz Numanoğlu)

----------------------------------------------------------

 

İster müşrik, münafık, ister mü’min seversin,

Bil ki; o sevdiğinle, mahşerde berabersin. (Cengiz Numanoğlu)

------------------------------------------------------------

Share this post


Link to post
Share on other sites

Şeytanla her savaşa, hiç korkusuzca varım,

İnsan şeytanlaşırsa, işte ondan korkarım. (Cengiz Numanoğlu)

------------------------------------------------------------

 

Ne kaldı ki, putlaştırıp tapmadık ?

“Çağdaş” olmak için, neler yapmadık !. (Cengiz Numanoğlu)

------------------------------------------------------------

 

Hamâsî nutuklardan, idrâkini sakındır;

Çünkü en büyük yalan, gerçeğe en yakındır. (Cengiz Numanoğlu)

---------------------------------------------------------------

Share this post


Link to post
Share on other sites

İnsanı ateş değil, kendi gafleti yakar,

Neye nasıl bakarsan, o sana öyle bakar. (Cengiz Numanoğlu)

-------------------------------------------------------------

 

İnsanı ateş değil, kendi gafleti yakar;

Herkeste kusur görür, kendisine kör bakar..(Cengiz Numanoğlu)

------------------------------------------------------------

 

Yoksa bir insanın, vefâsı ahde;

Bil ki, îmân dahil, her şeyi sahte… (Cengiz Numanoğlu)

-----------------------------------------------------

Share this post


Link to post
Share on other sites

Nice fakirler gördüm, deniz kadar enginler,

Damlaya muhtaç gördüm, seviyesiz zenginler.(Cengiz Numanoğlu)

-------------------------------------------------------------

 

Çekmedi şu İslâm, çekmedi zinhar !

Ahmak müslümandan çektiği kadar… (Cengiz Numanoğlu)

--------------------------------------------------------

 

Sen ki; asla dönmezsin, kullarına sözünden;

Yakma bizi Yâ Rabbî ! Beyinsizler yüzünden. (Cengiz Numanoğlu)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kim çıkarsa dünyada, bencilliğin tahtına;

İndiği gün kabirde, vah ki onun bahtına… (Cengiz Numanoğlu)

-----------------------------------------------------------

 

Kur’ân eczanesinde, her derde devâ vardır;

Son kullanma tarihi: Kıyâmete kadardır… (Cengiz Numanoğlu)

-----------------------------------------------------------

 

Göz dediğin, bakan değil görendir,

Söz dediğin, acıya tad verendir.. (Cengiz Numanoğlu)

------------------------------------------------------

Share this post


Link to post
Share on other sites

O âlim ki; zâlimdir, haddini bilmedikçe,

O kibir karasını, kalbinden silmedikçe… (Cengiz Numanoğlu)

----------------------------------------------------------

 

Kendine âlim diyen, nefsine ki zâlimdir,

İnsan, kendi cehlini, bildiğince âlimdir… (Cengiz Numanoğlu)

----------------------------------------------------------

 

Bu hayat denizinde, boğma sakın ümidi,

Bu denizde Kur’an’dır, insanın can simidi. (Cengiz Numanoğlu)

-----------------------------------------------------------

 

Tarih içinde nice, karanlık çağlar gördüm;

Cehâletin elinde, Kur’ân’ı ağlar gördüm. (Cengiz Numanoğlu)

------------------------------------------------------------

Share this post


Link to post
Share on other sites

Tefekkürsüz bir toplum, başıboş kafiledir,

Tevekkül doğurmayan, tefekkür nâfiledir. (Cengiz Numanoğlu)

-----------------------------------------------------------

 

Sanma Sırat geçilir, torpille iltimasla;

Kur'ân âlimi olsan, yaşamadıkça asla! (Cengiz Numanoğlu)

------------------------------------------------------------

 

Akıl hiçbir insana mutluluk vermez .. Niçin?

Çünkü, akıl gerekir, aklı kullanmak için. (Cengiz Numanoğlu)

-------------------------------------------------------------

 

Kim demiş ki insana; "düşünen hayvan" diye ?

Düşünüyorsa eğer, bu kan, bu hüsran niye ? (Cengiz Numanoğlu)

------------------------------------------------------------

 

Dünya müslümanları, Kur'ân 'la yüzleşmeden,

Hiç kimse aramasın, hüsrana başka neden... (Cengiz Numanoğlu)

----------------------------------------------------------------

 

Kibir iflâs eder, ancak ihlâsla;

Göz herşeyi görür, kendini asla ! (Cengiz Numanoğlu)

-----------------------------------------------------

 

Her korku insanları, gör ki uzaklaştırır;

Oysa.. Allah korkusu, Allah’a yaklaştırır.. (Cengiz Numanoğlu)

---------------------------------------------------------------

 

Oruç tutmak; sadece aç susuz kalmak mıdır?

Yoksa, tek bir damladan, deryaya dalmak mıdır? (Cengiz Numanoğlu)

--------------------------------------------------------------

Share this post


Link to post
Share on other sites

Orta yoldan ayrılma ki; gülesin.

Uçurumlar; uçlardadır.. Bilesin. (Cengiz Numanoğlu)

------------------------------------------------

 

Korkaklar her gün ölür, bir gün olsun yaşamaz;

Gördüğü her tepeyi, dağ zanneder aşamaz. (Cengiz Numanoğlu)

----------------------------------------------------------------

 

İslâm'a sınır yoktur, kim var diyorsa yalan;

Görmedim kâinatta, Kur'ân dışında kalan... (Cengiz Numanoğlu)

----------------------------------------------------------------

 

Hayvanlara kızmayın, mâzeretleri çoktur,

Meselâ, hiçbirinin, utanma hissi yoktur… (Cengiz Numanoğlu)

-----------------------------------------------------------

 

Bakma her bedenin, sen sûretine;

İnsan mı?.. Şeytan mı?.. Bak sîretine… (Cengiz Numanoğlu)

-----------------------------------------------------------

 

Kimdir yobaz, kimdir sağır, kimdir kör?

Şurda ne kaldı ki; hele bekle gör… (Cengiz Numanoğlu)

-----------------------------------------------------

 

Bir lâhza boş kalmaz, sînede canlar;

Kur’ân yoksa kalpte, bil ki şeytan var… (Cengiz Numanoğlu)

-------------------------------------------------------

 

Belki de almaktasın, şu anda son nefesi,

Belki de bu duyduğun, sonuncu ezan sesi…(Cengiz Numanoğlu)

-------------------------------------------------------------

Share this post


Link to post
Share on other sites

RİYÂKÂR BATI

 

Bosna, Çeçenistan, Filistin’de sen,

Kaç bin kere düştü, medenî masken,

Dilerim.. Cehennem, sana son mesken,

Vahşet kusan kalbin, taştan da katı,

Utanmaz.. Arlanmaz.. Riyâkâr Batı.

 

Nezâket bir yana, kalem bir yana;

Şiir âdâbını, bozdurdun bana,

Gerçi.. Ne söylense, az gelir sana;

Yüksek kalır senden, alçak sıfatı,

Kendini beğenmiş, zavallı Batı.

 

İnsan haklarından nutuklar atan!

Tarihine baktım.. Her sayfası kan.

Bâri katlettiğin, çocuktan utan.

Çökecek.. Üstüne, bir gün bu çatı,

Arz’ın yüz karası, kudurmuş Batı.

 

Sonun başlangıcı sanma uzakta;

Gör ki; o korktuğun dev uyanmakta.

Er geç çözülecek, bu düğüm Hakk’ta,

Hüsrâna mahkûmdur kâfir fıtratı,

Şeytanın kuklası, vicdansız Batı.

 

Nâmustan sıkıldın, edepten kaçtın,

Vücudunda mahrem kalmadı.. Açtın,

Sonunda şehveti, sokağa saçtın,

Oysa aleniyet, hayvan ruhsatı,

Edepsiz, iffetsiz, nikâhsız Batı.

 

Hayvanlar, baş manken yeni modanda,

Artık, köpeğinde yatak odanda.

Yakındır.. Boğulman, bu toz dumanda,

Sapıklık üstüne kurdun hayatı,

Saldırgan, cür’etkâr, pervâsız Batı.

 

Önder olsan bile, teknikte, fende,

Esrarkeş çocuklar ordusu sende.

Bekâret, “bağnazlık” oldu sayende,

Batsın.. Bu kurduğun şer saltanatı,

Ahlâk fukarası, şımarık Batı.

 

Senin hayranların; ezik insanlar,

Mânevi mayası, bozuk insanlar,

Silik, şahsiyetsiz, yazık insanlar,

İslâm neferinin, yoktur fiyatı,

Bunu öğren artık, meşrepsiz Batı.

 

Cengiz Numanoğlu

Share this post


Link to post
Share on other sites

MESCİD-İ AKSA

 

Ey ! Semâvî dinlerin, dünyadaki beşiği;

Ey ! Mîrâc’a açılan, kapıların eşiği..

Sen ki; Mescid-i Aksa, sen ki; tevhîd simgesi,

Ümmet-i Muhammed’in, namazda ilk kıblesi..

 

Ey ! Çevresi mübârek, yüce Mescid-i Aksa,

Utanırdı insanlık.. Sana ibretle baksa.

Sen ki; şâhidi oldun, nice kanlı savaşın;

Dile gelse.. Vahşeti, haykırırdı her taşın..

 

Aynı cinnet bugün de, yeryüzünde sürüyor;

Cinâyetle beslenen, gözleri kan bürüyor..

İşte..Yine kudurmuş, siyonist köpekleri;

Boğuyor rahimlerde, doğmamış bebekleri.

 

İşte..Yine fâreler, temelleri oymada,

Gazzeli çocukların, kanlarıyla doymada.

İşte..Yine sahnede, peygamber kâtilleri,

Müslümana kin kusan, nefretin fâilleri..

 

İşte..Yine göründü, haçlının çirkin yüzü,

Şarap mahzenlerinde, mühürlenmiş kalp gözü..

İşte..Yine tekerrür, yine küfür tek millet,

Hepsinin genlerine, kazınmıştır bu zillet.

 

Ey ! Birbuçuk milyarlık, dünya müslümanları !

Hiç mi utandırmıyor, bunca mazlum kanları ?

Bu zülmü boğmak için, tükürmeniz yeterdi,

Selâhattin Eyyûbî, çıkıp gelse ne derdi ?

 

Ey ! Petrol kralları, saray hânedanları,

Bir düşünün Kudüs’te, cihâd eden canları.

Kim saçtı üstünüze, bu ölü toprağını ?

Yoksa.. Kopardınız mı, Kudüs’le din bağını ?

 

Halîfe Ömer gibi, bir örnek olmasaydı,

Belki sizi affetmek, biraz daha kolaydı,

O, adâlet severdi, o Hazreti Ömer’di,

Sizi, bu halde görse, saraylara gömerdi..

 

Ey ! Mahşere inanan, dünya müslümanları,

Bırakın.. O münâfık, tahtına tapanları.

Allah’ın kelâmını, kaç bin kere duydunuz,

Kıyâmet’e kadar mı, sürecek bu uykunuz ?

 

Filistin’de taş atan, çocukların aşkına,

Bu apaçık gafleti, görün Allah aşkına !

Bir buçuk milyar insan, bir kez ayağa kalksa;

Hiç garip kalır mıydı, böyle Mescid-i Aksa ?

Hiç garip kalır mıydı, böyle Mescid-i Aksa ?

 

Cengiz Numanoğlu

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...