Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
En Son Osmanlı

Harun Yahya Ve Benzerlerine Dikkat!

Recommended Posts

Mükellefim efendim mükellefim. Bu linkin ilk dört dakikası sanırım ufkunuzu açar inşallah. Devamını da dinleyiniz efendim faidesini görürsünüz, Cübbelim hocam güzel der, hakikati söyler.

 

Uzun uzadıya yazmak isterdim, vaktim kısıtlı, uzatmaları oynuyorum.

 

saygılarımla

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

süleyman ateş in de "cennet kimsenin tekelinde değildir" diye saçma bir yazısı vardı bu konuyla alakalı...

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

"Hıristiyanlarda cennete girecekler diyen" "hocaefendiler"in kim/kimler olduğu soruma mukabil, "Bahsi geçen güruh yani bu yahudileri cennete sokan adam Karaman hocadır" beyanında bulundunuz.

 

Bir fikir beyan edebilmek, bir hüküm bildirmek için takdir edersiniz ki mesele her yönüyle ele alınmalı, masayha yatırılmalı. Bahis mevzuu ismin sitesine biraz göz gezdirdim. "Ehli Kıtab" başlıklı bir yazısı mevcut. Bakalım ne söylemiş.

 

4. Ehl-i kitabın cennete girebilmesi için Allah'ın birliğine (tevhîde) ve Son Peygamber Muhammed Mustafa (s.a.v.)'ya iman etmesi gerekir. Çünkü Kur'ân-ı Kerîm'de:

 

"Allah, üçten birisidir diyenler şüphesiz kâfir olmuşlardır..."33;

 

"Allah, Meryem oğlu Mesîh'tir diyenler şüphesiz kâfir olmuşlardır"34;

 

"Yahûdîler, Uzeyr Allah'ın oğludur dediler; hıristiyanlar da Mesîh Allah'ın oğludur dediler. Bu onların ağızlarıyla geveledikleri sözleridir. (Sözlerini), önceden kâfir olmuş kimselerin sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin! Nasıl da sapıyorlar!"35;

 

"Ehl-i kitap ve müşriklerden kâfir olanlar ebedî olarak ateştedirler. İnsanların en kötüleri de işte bunlardır."36;

 

"De ki: Ey insanlar! Gerçekten ben sizin hepinize, göklerin ve yerin sahibi olan Allah'ın elçisiyim. Ondan başka tanrı yoktur, O diriltir ve öldürür. Öyle ise Allah'a ve ümmî peygamber olan Rasûlüne -ki o, Allah'a ve O'nun sözlerine inanır- iman edin ve ona uyun ki, doğru yolu bulasınız."37 buyurulmaktadır.

 

Bu âyetlerden çıkan sonuçları, hiçbir yorum katmadan şöylece sıralamak mümkündür:

 

a) Ehl-i kitap olan yahûdî ve hıristiyanlar, tevhidden saptıkları için kâfir olmuşlardır.

 

B) Ehl-i kitaptan küfre düşenler, kâfir olanlar, orada devamlı kalıcı olmak üzere ateşe (cehenneme) gireceklerdir.

 

c) Son Peygamber Muhammed Mustafa (s.a.v.), bütün insanlara peygamber ve Allah elçisi olarak gönderilmiştir. Doğru yolu bulmak, hidâyete erebilmek için O'na (s.a.v.) ve getirdiklerine iman etmek, O'na (s.a.v.) uymak şarttır, gereklidir.

 

d ) Son olarak meâlini verdiğimiz âyetten bir önceki âyette38, Son Peygamber Muhammed Mustafâ (s.a.v.)'nın geleceğinin Tevrat ve İncil'de yazılı bulunduğu, O'na (s.a.v.) iman eden, yoluna düşen, O'nu destekleyen ehl-i kitabın kurtuluşa erecekleri zikredilmiştir. 159. âyette geçen "hakkı ve doğruyu bulan ve onun sayesinde adil davranan" Mûsâ kavminden bir cemâati, Hz. Mûsâ zamanında, yahut Hz. Peygamber'den (s.a.v.) önce yaşamış bir cemâat olarak kabûl etmek zarûreti vardır. Hem yukarıda meâlini verdiğimiz âyetler, hem de 160. âyet bunu gerekli kılmaktadır.

 

Âyetlerden çıkan sonuç bu olduğuna göre, tevhidden sapan, Son Peygamber'e (s.a.v.) iman etmeyen ve O'na (s.a.v.) uymayan kimseleri (bu meyanda ehl-i kitabı) cehenneme sokan; dar kafalı, dar gönüllü müslümanlar değil, bizzat kâfirlerdir, onların kendi inanç ve amelleridir. Allah'ın cenneti, bütün yarattıklarını alacak kadar geniştir, oraya biri geldi diye diğerinin yerinin daralması söz konusu değildir. Ehl-i kitap ve diğer kâfirlerin -gerekli şartları yerine getirmemeleri hâlinde- cehenneme gireceklerini bildiren İslâm âlimleri, yalnızca Allah'ın Kitâbını ve Rasûlü'nün (s.a.v.) talîmatını tebliğ etmişlerdir. Amaçları ise bütün insanların, kendilerinin dahil bulundukları saâdet iklimine girmeleri, ebedî mutluluklarına ortak olmalarıdır. Yani bu gayret, gönül darlığından değil, gönül genişliğinden, bütün insanları kaplayan engin merhametten kaynaklanmaktadır.

 

Ehl-i kitap içinde, Tevhîde ve Son Rasûle (s.a.v.) iman eden, Kur'ân-ı Kerîm'i doğrulayan, bununla beraber ibâdetini (amel-i salihi) kendi dîninin bozulmamış esaslarına göre yapan bir kimse bulunursa, bunun cennete -doğrudan veya bir müddet cezâ gördükten sonra- girip girmeyeceği tartışılabilir; ancak böyle bir kimse gerçekte var olmaktan ziyade bazı kişilerin hayalinde var olsa gerektir.

 

...

 

33. Mâide: 5/73.

34. Mâide: 5/72.

35. Tevbe: 9/30.

36. Beyyine: 98/6.

37. A'râf: 7/158.

38. A'râf: 7/157.

 

Hayrettin Karaman bir isim. Bu isim, televizyon programlarında ve "Polemik Değil Diyalog" isimli kitabında, bazı kimselerin Ehl-i Kitab hakkındaki sapık görüşlerini nakletmiş ve bunların kendi görüşü olmadığını ifade etmiş.

 

Madem katılmıyorsun niye naklediyorsun ve son derece mühim olan bu itikadi meselede kafa karışıklığına sebep oluyorsun?

 

Necat (ahirette kurtuluş) konusunda bir tartışma başlıklı yazısından:

 

Görüş sahiplerinin delillerini açıkladım, çağdaş görüş daha yeni olduğu için onun delillerini daha geniş olarak açıkladım. Tabii konuşma, yazmadan farklı olduğu, ifadeler arasında dağınıklık bulunduğu için bazı kimseler yanlış anladılar, bazıları da fırsat bulmuşken bunu kötüye kullandılar.

 

İyi niyetliler için bir daha tekrar edeyim:

 

1. Yukarıdaki görüşleri ben, kendi görüşüm olarak söylemedim, sahiplerini zikrederek naklettim (Bak. s. 28, 29, 35, 42).

 

2. Bana göre dördüncü görüşe sahip olan kişiler de İslam alimleridir.

 

3. Peygamberimiz'in gelmesinden sonra Ehl-i kitap da İslam'a davet edilmiştir, bunda şüphe yok, ancak Müslümanlığı kabul etmemeleri halinde davet edildikleri başka seçenekler de vardır; Sulh, teb'a olup cizye verme ve çağdaş bazı alimlere göre "Allah'a şirksiz, ahirete şeksiz inanma, salih amel ve Peygamberimiz'i inkar etmemek, O'nun da hak peygamber olduğunu kabul etmek."

 

Bana izafe edilen "Peygamber insanları İslam'a davet etmedi" sözü iftiradır. (Bak. 17, 37, 41).

 

Sulh edilenler, teba olanlar meselelerini de -anladığım kadarıyla- sözde cevap mahiyetinde aktarıp tuhaf bir duruma düşmüş.

 

Ali Bulaç ile arasında geçen bir konuşmayı (Necat konusu (2) ) naklederken de,

 

- "Peki hocam, bir Hıristiyan Peygamberimiz için ne demelidir?" sorusuna,

 

- "İyi bir insan, iyi bir Müslüman ve Peygamber olduğuna da inanmalıdır. Biz üç dinin mensupları şuna inanmalıyız; Hz. İsa Allah'tan vahiy almıştır, Hz. Musa, Allah'tan vahiy almıştır. Hz. Muhammed de Allah'tan vahiy almıştır. Buna inanmak durumundayız." cevabını verdikten sonra

 

- "Peki ama hocam, Hıristiyanlar niye inanacaklar ki? İnandıkları takdirde Müslüman olmazlar mı?" itirazına

 

- "Hayır, Müslüman olmazlar." şeklinde cevap vererek, saçma sapan bir durum içerisinde kalmış.

 

Konuşma şöyle devam ediyor:

İ. Üzüm: "Olmaz ama bir gevşeme, bir kopma..."

 

H. Karaman: ...Bir Hıristıyan veya Musevi, "Hz. Muhammed'in de Allah'dan vahiy aldığına inanıyorum," der. Sonra "bu peygember (Hz. Muhammed) benden ne istiyor," sorusunu sorar. Yani, "Ben bir Museviyim ya da Îseviyim, dinimi bırakıp şu ana kadar inandığım ve yaşadığım şeylerden tevbe edip Müslüman olmamı mı bekliyor? Yoksa başka bir beklentisi mi vardır?" Ben diyorum ki, İslâm ulemâsı içinde, Kur'an-ı Kerim'e bakarak Peygamberimizin beklentisinin bundan ibaret olduğuna inanlar var. Peygamberimiz "Yahudi mutlaka Müslüman olsun!" demiyor, "Hıristiyan mutlaka Müslüman olsun!" demiyor. Diyor ki; "Yahudiler ve Hıristiyanlar tek Allah'a inansınlar, ahirete inansınlar ve kendi kitaplarında da bulunan iyiliklere göre yaşasınlar, (yani bizim amel-i salih dediğimiz şeyler) beni de sahtekârlıkla, yalancılıkla itham etmesinler. Getirdiğim kitabı da şuradan buradan çalıntı olduğunu söylemesinler." Dolayısıyla "Bu takdirde onlar da cennete giderler" demiş oluyor. Bu inançta olanlar var mı? Var. Bu inançta olmayanlar var mı? Onlar da var...

...

 

Buyrun cenaze namazına.. Varsa var arkadaş. Derdin ne ki bu sapık görüşü naklediyorsun değil mi?

 

Sitedeki Necat meselesi (3) başlıklı yazısında da şunları aktarıyor:

 

...

"Hristiyan veya Yahudi oldukları halde Hz. Muhammed'in (s.a.) peygamber olduğuna inanan kimse olur mu?" diye soranlar da var. Bir ilim adamı arkadaşın bunlara cevap teşkil eden yazısını aşağıya alıyorum:

 

"Muhterem hocam selamlar. Hristiyanların Hz. Peygamber'in peygamberliğini kabul edip etmedikleriyle ilgili bir hatıramı nakletmek istiyorum. Hollanda'nın Kampen Protestan Universitesi'nde bir uluslararası sempozyuma katılmıştım, tebliği sunduktan sonra yakından tanıdığım bir Protestan papaz itiraz etti bana; neden Hristiyanlık'la da ilgileniyorsun, sadece İslam'ı anlatsan daha iyi olmaz mı diye. Ben de bu mümkün değil çünkü Hz. İsa aynı zamanda bizim de peygamberimiz; Tevrat ve İncil kitabımız; biz sizin gibi değiliz; maalesef siz Hz. Muhammed'in peygamberliğine inanmıyorsunuz demiştim. Hollanda'nın önde gelen Protestan Papazı Dr.Slomp: "Hayır, dedi, yanılıyorsun, biz Hz Muhammed'in peygamberliğine inanıyoruz." Ve şunu anlattı: 1984 yılında Avrupa'nın 114 kilisesi toplandı, bu konuyu tartıştı ve sonunda Hz. Muhammed'in hayatının, Tevrat'taki peygamberlik kıstaslarına uyup uymadığı tartışıldı ve altı kriter birer birer uygulandı. Sonunda peygamber olduğu ortaya çıktı ve 114 kilise mensubu ortak imza ile açıkladık. Ben bu kitabı Hollandaca, İngilizce ve Fransızca olarak yayınladım. Müslümanlardan alkış bekliyorduk ama kimseden bir tepki almadık."

 

Bu kitabın İngilizce versiyonunu Akgündüz hoca elde etti ve şimdi elinin altında.

 

Bu arada ünlü teolog Hans Küng'ün meşhur İslam kitabında sorduğu enteresan bir soru var: "Biz Müslümanların, Yunan felsefesinin etkisi altında şekillenen teslis akidesine gelmesini mi bekleyeceğiz? Neden Muhammed (a.s.v.), bu fasit felsefeyi tashih eden ve İncil ile Tevrat'ta anlatılan beklenen peygamber olmasın!" (B. Duran).

 

Ben şahsen, hem Yahudi olduğunu söyleyip hem de Hz Muhammed'i (a.s.v.) kabul edecek bir kimsenin mevcudiyetini düşünemiyorum. Olsa da ismine Müslüman diyemeyeceğimiz katidir. Hem Müslüman hem başka bir dine mensup olunmayacağı katidir, Cübbeli Ahmed Hoca doğruyu söylüyor.

 

Ancak kalpleri İslam'a ısınma aşamasında bulunan kafirleri herhalde kimse inkar etmez. Bu noktadan bakılırsa, bir Hristiyan elbette eğer araştırmaya kalkarsa karşısında iman edilmesi gereken Peygamber Efendimizi bulacak bu da onu düşünmeye sevkedecektir. Yani, Peygamberimize (a.s.v.) iman etmeye başlamış, kalbi İslama ısınan muaallakta kimseler elbet vardır, olacaktır.

 

Bunun haricinde..

 

Fetret Ehli hakkında, kendisine tebliğ ulaşmamış kimselerin kimleri kapsayacağı hakkında bildiğiniz gibi İslam alimleri farklı fikir beyan etmişler. Bildiğimiz birşey var ki, Allah Adildir. Buna iman ediyoruz. Fetret ehli meselesinin tafsilatı bu sebeple beni/avam Müslümanı alakadar etmez sanırsam. Ben kendi işimle mükellefim.

 

Bu mesele hakkında bir çok soru olunca, bu zat da birkaç kere fikir beyan etmiş. Bu beyanlarından yanlış anlaşılanları, farklı yorumlananları da olmuş herhalde.

 

Ancak -sui zanna, ithamlara, ayrılıklara dolayısı ile de küfrün bundan nemalanmasına meydan verebilecek- bazı yanlış anlaşılmalara da bizzat kendisi sebebiyet vermiş.

 

Bu mühim itikadi meselede insanları bozuk anlayışlara sevkedecek bazı sapık görüşleri aktararak, ve kendisinin böyle düşünmediğini de ekleyerek -tutarsız, gereksiz bir çıkış yapmasının yanında- hataya düşmüş.

 

Yanlış anlaşılıyor olması -küçük aklımca- hatasını örtmeyeceği gibi; bütün bunların yukarıdaki beyanların sahibini "Hıristiyanlar da cennete girecek" diyen güruha dahil etmenin insaf dahilinde olmayan peşince bir hüküm kaçtığını düşündüğümü söylemeliyim.

 

Yenişafak'ta yayınlanmış İftira Kampanyası yazısında, kendisine iftira ettiğini düşündüğü bir kimse için;

 

"Ben bunları uydurmuyorum, tamamını kendi kitaplarından naklediyorum" diyor. Kitaplarımdan ve konuşmalarımdan naklettiği doğru, ama nakli doğru değil; sözün üstünü altını kırpıyor, sözü bağlamından çıkarıyor, birden fazla manaya çekilebilecek ifadeyi kendi amacına göre yorumluyor, "Yahudi ve hristiyanları cennete sokan" gibi ifadeleri ise tamamen kendi uydurup bana isnad ediyor.

 

Bu tahrif, saptırma ve iftiralara defalarca cevap yazdım. Bu cevapları da ihtiva eden bir kitabım, "Mavi Ufuklar" yayınları arasında çıktı: "Diyalog ve Kurtuluş Tartışmaları".

 

Diyelim ki yanlış anladılar, iyi niyetliler.

 

Peki ben defalarca açıklıyorum ve "Sizin anladığınız, naklettiğiniz ifadeler, görüşler bana ait değil, benim görüşüm, inancım şudur" diyorum; neden bu açık ve kesin sözlerimi işitmez ve görmez oluyorlar da eski dediklerini tekrarlıyorlar?!

 

Benim sözlerimden ötürü belki Hayrettin Hoca benden davacı olmaz ama, sizi bilemiyorum

 

Bu kadar yazmayı hesap etmiyordum. İnşallah bu yazımdan, bir Hayrettin Karaman müdafii olduğum yargısı çıkarılmaz. Şunu da ilave edeyim ki, bu yazı yanlızca fikir alışverişi kabilindedir; etraflıca bir incelemenin neticesi değildir. Hayrettin Karaman ve fetvalarını hakkında da yeterli bilgi sahibi bir kimse değilim.

 

Paylaştığınız video için teşekkür ederim. Sayenizde uzun zamandır merak edip de bir türlü bakmaya fırsat bulamadığım bu mesele ile birkaç saattir meşkulüm :)

 

Dilerseniz, başlığı ile farklı bir eksene kaymış olan konuyu yeni bir başlığa taşıyalım, ehil kimseler tartsınlar, tartışsınlar, ben de takip edeyim, faideleneyim, faidelenelim.

 

_____

Süleyman Ateş'in bir ara videosu da dolanıyordu internette. İlk seyrettiğimde ifadeleri beni şaşkına çevirmişti. Allah razı olsun, Mehmet Şevket Eygi Bey cevabını vermişti.

 

Ama ne yazık ki, bu konu kasdi olarak gündeme getirilmekte, insanların zihnine soru işareteri ekilmeye çalışılmakta. Bu sebeple kanımca İslam alimleri bu tuzaklara çok dikkat etmeli, bin düşünüp bir konuşmalılar.

 

Selam ve dua ile.

Hayırlı Cumalar efendim.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ne güzel çerçevelemiş üstad.

 

Acaba tenkidde ölçü nedir? Tenkide kim yetkilidir? Bugün avam bir müslümanın bile, mürekkep yalamış, bu işin çilesini çekmiş müslüman kanaat önderlerine ölçmeden, tartmadan, araştırmadan, ötesini berisini düşünmeden insafsızca iftirada bulunması hastalığı o denli ileri gitmiştir ki, fitne fesat kazanları kaynamakta, müslüman coğrafya bunlar ile çalkalanmaktadır. Malesef de küfür bundan olabildiğince istifade etmektedir.

 

Peki tavır ne olmalı? Susmalı mı? Eleştirmemeli mi? Hayır bunu söylemiyorum. Elbette, Rızay-ı Lillah için Hak'tan ayrılmış kardeş(ler)imizi Hakka'a sevketmek niyeti ile -bir cemaat, grup taassubu ile değil- Hak'kı htırlatacak, Hak'kı tavsiye edeceğiz. Ama bunu, benlik, üstünlük hastalıklarından sıyrılmış, niyeti yanlız Allah rızası olan ehil, ilim sahibi kimseler yapacak.

 

Yanlış anlamalardan, önyargılardan, yargısız infazlardan şiddetle kaçınılmalıdır ki fitneye sebep olunmasın.

 

Şimdi molla28 kardeşim, güzel kardeşim; bir yanlış anlaşılmaya, suizanna mahal vermemek için, "hıristiyanlarda cennete girecekler diyen sözüm ona hocaefendiler" den kimi/kimleri kasdettiğinizi sormamda bir sakınca yoktur inşallah.

 

Biz biliyoruz ki, "Hristiyanlar, Yahudiler cennete giremez, giren diyen de giremez". Fakat bu mevzuda; birtakım kimseler, bir kısım güzel Müslüman'a bilmeden, görmeden, anlamadan, hadsizce o denli ağır ithamlarda bulunmaktadırlar ki, bu durum yüreğimizi burkmakta, canımızı acıtmaktadır.

 

Bu sebeple kimi/kimleri kasdettiğinize açıklk getirirseniz ferahlık bulacağız.

ne diyeyim ben şimdi gerekli cevabı burda arkadaşlar yazmışlar uzun cevap yazıp fikir kargaşası yaparsam doğru olmuyor ama kast ettiğim bir kişi veya grup değil genel bir düşünce benimkisi

ağır ithamlarda bulunmaktan ziyade bir görüş eleştiri veya anti tez gibi düşünelim

kardeş selam ve dua ile kal

Share this post


Link to post
Share on other sites

ben şundan bahsediyorum kardeşlerim

ESTAÜZÜ BİLLAH

ben Müslümanım diyen kimseye ne kafirlik nede dinsizlik iddiasında bulunmadım bulunmamda bunu baştan belirteyim kimsenin günahını ifşa etmek gibi bir gayretinde içerisinde değilim maksadı gayem şudurki birileri amma bilerek amma bilmeyerek farkında olarak veya olmayarak bir takım ağır fitnelere sebep olmakta olunulmaktadır.

sözde bir takım dini karaktere bürünmüş kişi ve kurumlar şahıslar İSLAM dininin tek savunucuları sözcüleriymiş gibi yurt içinde ve yurt dışında hemen her konuda fetva vermeleri olaylara yorum yapmaları müdahil olmaları kendi kafalarına göre Müslümanım diyenleri terörist, terörist devletlere ise kurtarıcı bir millet topluluğu gibi lanse etmeleri açıklamalarda bulunmaları yurt dışında kişisel sıradan bir Müslüman kimliğiyle değil bakın dikkat edin İSLAM ümmetinin temsilcileri bir alimi halifesi gibi bir kimlikle görüşmeleri kafalarına göre o olur bu olmaz biz kardeşiz, "değiliz aslında ama olmak için diyalog başlattık" hareketleri Müslüman toplumda CİHAD şuurunu silme çabaları aman silah almayalım aman kimseyi öldürmeyelim aman Müslümanlar sussun ses çıkarmayın diye diye toplumda uyuşukluğa CİHAD aşkını engelleme çabaları, kutlu doğum haftasında cemaat kanallarında elinde gitarla sazla Peygamber efendimizi(sallallahüaleyhivessellem)anma organizasyonları, dizilerinde abuk subuk konular, kadınlar korosunu normalmiş gibi haber yapıp övmeleri bunlara ön ayak olmaları kendi kurdukları dernek vakıf lokallerle her birinin bir fitili ateşlediği, sözde alimleri fetva danışmantları olan karamanın sahabe hakkındaki(hz.muaviye r.a.) yazıları görüşleri verdiği fetvalar kelime, konu aralarına sıkıştırdığı ateş çukurları toplumu yönlendirme kendi çemberleri içinde tutma çabaları

yani say say bitmez diğer gurplar ise kimi mehti olduğunu iddia ediyor aynı zamanda derin bir hoca alim geçiniyor tabi bu arada boş durmuyor buda bu kimlikle yanına yahudileri hıristiyanları alıp sapan saçma beyanatlarda bulunuyor kardeşiz falan diyor,

kimileri kendi sitelerinde şunlara yer veriyor

http://tr.fgulen.com.../view/1459/113/ papaya kardeş olalım diyor, kimileri mezhepsizliği savunuyor kimi yalan dolan bilgisiz kitaplar gazete dergiler yayınlıyor yani kısacası herkez bişilerin kavgasını veriyor fakat tüm bunları bireysel bir eylem olarak yapmıyorlar cemaat önderi alim hoca fetvamerci söz ehli toplumsözcüsü gibi kimliklerle yapılıyor yani İSLAM aslında budur gibi bir mantaliteyle hareket ediliyor içerdeki Türk toplumuna ayrı bir tablo çizilip göstertiliyor dışardakilere başka bir tablo çiziliyor çok karmaşık ama görülmesi imkansız bir resim değil şuan yaşananlar yüzlerce yıllık plan, kin, öfke, hırs, öcalma duygusundaki o kadar yabancı milletler, devletler, devlet içindeki din düşmanları, uygarlıklar, topluluklar bunların yanında en büyük düşmanımız şeytanın planları vesvesesi varki bunlara karşı savunma mekanizmasını geliştirmemiz gerektiğini kendimizi ve efradımızı uyandırmamızı uyarmamızı dile getiriyorum isim vermediğim söylenmiş evet veriyorum

hıristiyanlarda cennete girebilir düşüncesinde olanlar

bunu dillendirenler ve toplumun beynine yapıştırmaya çalışanlar

yahudileri kardeş ilan edenler israile birşey olursa gök kubbeyi başlarına yıkarız diyenler

İSLAM alimi kimliğiyle ekranlarda gazete ve dergilerde olur olmaz kişilere taziye, beyanat, tebrik, yazanlar papazlarla hahamlarla görüşüp İSLAM adına pazarlığa oturanlar kardeşlik masalı anlatanlar

mezhepsizliği savunanlar(mezhepsizlik kendini mezhep olarak görmektir.)

cahili boyayıp alim gösterip, alimi kınayıp rezil göstermeye çalışanlar

hakkı gece karanlığına hapsedip boğmaya çalışan, batılı el fenerleriyle parıltılı gösterme gayretinde olanlar

daha nasıl izah edeyim siz söyleyin

Share this post


Link to post
Share on other sites

Son mesajınızda, bir isim/cemiyete atfettiğiniz "hıristiyanlarda cennete girebilir düşüncesinde olmak" sıfatı haricindeki nitelemeleriniz; -ne derece doğru ne derece yanlıştır- her biri ayrı ayrı, uzun uzun üzerinde tartışılabilir birer iddiadır. Bahsini ettiğiniz cürümler, kasdettiğiniz toplulukta mevcut mudur, değil midir; mevcut ise mahiyeti sizin anladığınız şekilde midir yoksa toplum zihninde oluşturulmaya çalışılan ön yargılardan mı ibarettirler, tafsilatıyla muhasebesi yapılır. Bahis mevzuu cemiyetin İslam'a "hizmet" ederken usül/yol/yöntemde bir takım hataları, bir takım mahzurlu siyasi taktikleri var mı; yoksa bu farklı anlaşılmaya müsait tavır ve davranışların haklı gerekçeleri mi mevcuttur, muhakeme edilebilir.

 

Yani o ismin/cemiyetin dışa ait manevraları görünen ve görünmeyen yüzü ile en ince ayrıntısına kadar elbette tenkit edilebilir, tahlil edilebilir ancak; itikadi bir meselede haklarında ağır bir ithamda -"hıristiyanları cennete sokuyorlar" iddiasında- bulunabilmeniz için, delile muhtaçsınız, aksi halde müfteri durumua düşersiniz.

 

Diğerleri, şuan, burada meselemiz değildir. Ve dahi, benim meselem de değildir. Bir delil getirmek yerine "şunları şunları da yapıyorlar" şeklindeki bir tavır da; hoş da değil, isbat da değildir bence kardeşim.

 

Bu tür isbatsız iddialar, ne yazık ki toplumda -bırakın milletimizi, bütün bir ümmette- katlana katlana yayılmakta ve bir kısım kardeşimizin zihninde genel hüküm oluşturmakta. Ve araya şüphe, suizan, adavet, husumet, düşmanlık girmekte. Müslümanların bu hali de bir tek küfrü sevindirmekte, küfrü mutlu etmektedir.

 

Selam ve dua ile.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...