Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
kurşunkalem

Ali Ünal

Recommended Posts

Demokrasi, daha da geliştirilebilir bir sistem olmasına ve şüphesiz hak ettiği ve kendisine getirilen onca eleştiriye rağmen, bir bakıma "Nasılsanız öyle idare edilirsiniz." hadis-i şerifinde ifadesini bulan değişmez gerçeğin tecelli vasıtası olma özelliğine sahiptir.

 

Cenab-ı Allah'ın ekstra af, lütuf ve merhameti hariç tutulacak olursa, insanlar, ister fertler olarak, isterse toplumlar olarak niyetlerinin ve bizzat yaptıklarının karşılığını görürler. Bu çerçevede, demokratik sistemin kendilerine tanıdığı rey verme hakkını gerekli bilgi ve şuur içinde kullanarak, seçtiklerini hem denetleyerek, hem koruyarak ve bir yandan haklarını yasalar çerçevesinde savunup, diğer yandan vazifelerini de ihmal etmeyerek onun, yani demokratik sistemin, manâ ve fonksiyonu çerçevesinde işlerliğini de sağlamış ve reylerine de sahip çıkmış olurlar. Aksi halde, sistemden ve işleyişinden şikâyete hakları olmaz.

 

Türkiye, 12 Haziran'da yeni bir seçime gidiyor ve bu seçim, CHP'nin temsil ettiği şeflik döneminin bitip çok partili sisteme geçilmesi, merhum Turgut Özal'ın Cumhurbaşkanı olarak bu makamı sivilleştirmesi ve 12 Eylül 2010'da yapılan referandumla birlikte Cumhuriyet tarihimizin en önemli dört siyasî hadisesinden biri olma özelliğine sahiptir. Çünkü Türkiye, her geçen yıl kalın bir kabuğa dönüşen bir cendereye alınmıştı. İnsan ırkının tarih yapan ve medeniyetler kuran birkaç milletinden biri olan ve muhteşem bir geçmişin vârisi bulunan milletimiz, içine kapatıldığı bu cendere içinde hep kendi kendisiyle uğraştırılmış ve sürekli devletinin hedefi olmuştur. Bir yandan içeride irtica ve bölücülük gibi iki hayaletle korkutularak, onu o yapan değerler ve bizzat kendisini oluşturan halk kesimleri sebebiyle devletinin düşmanlığıyla karşılaşır ve birbirine kırdırılırken, diğer taraftan dışarıda Yunanistan gibi bir zamanlar ilçemiz mesabesindeki ülkelerle rekabete sokulmuş ve küçüklüğe mahkûm edilmiştir. Fakat milletimiz, uğradığı erozyonlara rağmen bu kadar küçülmeyi kabullenememiş, bir taraftan halk tabanında fedakârca hizmetlerle hem kendisini, hem de vârisi bulunduğu ebedî değerleri korumaya alır, hattâ onları yeryüzü sathında temsil gayretleri sergilerken, diğer taraftan, 1950'den itibaren önü defalarca kesilse de hemen her seçimde kendisini küçüklüğe mahkûm edenleri sandığa gömmüş, buna karşılık, sandıkta yenilenler, milletin etrafında ördükleri kabuğu korumakta sürekli direnmişlerdir. Henüz tam manâsıyla kırılamamış bulunan bu direnç ve kabukta ses getiren bir çatlamayı merhum Özal başarmış, fakat Özal, öldürüldüğü şüphesi taşıyan ölümüyle hedefindeki siyasî reformları yapma imkânı bulamamış ve arkasından söz konusu kabuk, daha da kalınlaştırılmaya çalışılmıştır. İşte, Kader'in bir defa daha geleceğin dünyasını inşa ile vazifelendirdiği Türkiye'nin etrafındaki nasır tutmuş kabuğun sözü edilen reformların da yapılmasıyla daha derinden çatlamaya yüz tutması, AK Parti iktidarları döneminde gerçekleşmiştir.

 

Manâ ve ehemmiyeti ileride çok daha iyi anlaşılacak olan 12 Eylül 2010 referandumunun arkasından yapılacak 12 Haziran seçimleri, belki Cumhuriyet tarihimizin en önemli ve en hayırlı siyasî hadisesi olmaya adaydır. Türkiye'nin etrafına kabuk örenler ve menfaatleri bu kabuğun devamında yatanlar, bu önemin farkında ve şuurundadırlar. Bundan dolayı da, bir yandan ülkeyi bir şiddet ortamına çekme gayretleriyle, diğer yandan, her şeyden önce kendileriyle gerçekleşmesinin mümkün olmayacağına bizzat kendilerinin ve geçmişlerinin şahit bulunduğu uçuk va'dlere dayalı reklam ve propagandalarla, bir diğer yandan da YGS sınavlarında yaşadığımız türden entrikalar ve krizlerle kabuğu kırdırmamaya çalışmaktadırlar. Bunlara karşılık, sağduyuyu elden bırakmamak, bıkıp usanmadan, usulü ve üslûbuyla gerçekleri halka anlatmak, tahriklere prim vermemek ve ülkeyi şiddet ortamına çekilmekten korumak elzem görünmektedir.

 

Evet, 12 Haziran seçimleri, ülkemiz için bıçak sırtı bir köprü mahiyetindedir.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Şu sıralar cadı kazanı gibi kaynayan Türkiye'nin üzerinde hangi çirkef planların oynandığı sanırım her aklı başındanın idrakindedir. Bunların patlak vereceğini öngörmedim, emindim.

 

Başından beri sancılı süreç ki YSK'nın veto ettiği 12 isim bunun başını çekti. Aralarında ergenekon ve pkk yanlısı isimlerin benim vatandaşımın önüne çıkacak olması yenilir yutulur değil beyler. Bunlar çıkacak bir de askerime kurşun sıkıp benim verdiğim vergiyle karnını doyuracak. Heyy ne zor oyunmuş bu böyle.. Sonra yok vatan için, yok barış, demokrosi düdüklerini öttürecekler.

 

Kastamonu'da başbakanın eskortuna yapılan saldırı ile şehit edilen bir polis, mekanı cennet olsun. Bu ilki mi, sonuncusu mu? Ama vatan sağolsun! bizim kundaktan beri şiarımızdır, zira Turgut Özal'dan miras kalan, "Biz bu yola kefenimizi giyerek çıktık!" lafı olayı özetliyor. Temennimiz bu kurtlara papuç bırakmamak ve yılmadan yola devam etmektir. Bundan önceki seçimlerde kahraman Türk halkı nasıl üzerine düşeni ifa ettiyse 12 Haziran'da da ikmaline erdirecektir. Ve bu bitiş çizgisidir.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...