Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
MÜNZEVİ

Fakir Akşam Yiyeceğini Elde Edince Şam Padişahı Gibi Huzurla Uyur..

Recommended Posts

Fakir akşam yiyeceğini elde edince Şam padişahı gibi huzurla uyur..

Abdülkerim Karaağaç

 

 

 

 

Dün sabah namazını İskenderpaşa camiinde kıldım muayenehaneme doğru yürüyordum. Üzerinde yırtık bir palto kafasında kulaklarının altına kadar indirdiği toz toprak içinde bir şapka paltonun aralıklarından çıplak vücudunun bazı yerleri görünen bir genç kaldırımın kenarında mışıl mışıl uyuyordu.

 

 

Düşen çiğ ve kırağıdan bazı yerler buz tutmuş içim burkuldu gözlerim doldu. Bir anda M. Akif merhumun “Aldırma adam sen de geç git diyemem aldırırım” sözü aklıma geldi. Fakat genç uykudaydı. Ben de öyle bırakıp gitmem doğru olur muydu? Ondan sonra geceleri ben nasıl rahat uyurdum. Bekledim… on dakikaya yakın bekledim. Baktım bir motosikletli geliyor. Sabahın o sessizliğinde ıssızlığında o kadar hızlı ve gürültülü gidiyordu ki onun çıkardığı sesle sanki ölüler mezarlarından kalkardı. Başını beklediğim gençte o sesle uyandı. Bir sağa bir sola döndü beni gördü.

 

 

Yavaşça eğilip “canım bu vaziyette burada donarsın gel seni sıcak bir yere götüreyim seninle kahvaltı da yaparız bu sabah” dedim. Yüzüme baktı baktı ve “sen beni öldürmeye götüreceksin kalleş” deyip hemen ayağa kalktı ve paltosunun cebinden bir bıçak çıkarıp üzerime doğru yürümeye başladı. Tabii o uykulu bitkin ve halsiz kalmış bedeni ile beni yakalaması ve benimle mücadele etmesi mümkün değildi. Ama o kadar şaşırmış perişan olmuştum ne yapmak istiyordum nasıl bir netice çıktı.

 

 

Onu öylece bırakıp “kaçtım” mı diyeyim “ayrıldım” mı diyeyim bilemiyorum. Muayenehaneye doğru yürürken kendi gençliğim geldi aklıma:

 

 

Üniversiteye hazırlık kursu için 1975 de İstanbul’a bir Sonbahar’da geldim. Benden önce gelen hemşeri ağabeylerimizin yardımı ile Fatih camiinin bitişiğindeki Vakıflara ait Yüksek öğrenimde okuyan öğrencilerin kaldığı yurda getirildik.

 

 

Hem çalışacak hem de üniversiteye hazırlık kurslarına devam edecektim. Burası ücretsiz bir yurttu. Zaten beraber geldiğim arkadaşımın da benim de ne otelde kalacak ne de lokantada yiyecek kadar paramız vardı. Biz yüksek okula henüz devam etmediğimiz için bazı geceleri yatma yatak bulma problemi oluyordu. Memleketine gidecek öğrencileri takip ediyor ve onların yatağında yatıyorduk. Bir gece Şükrü arkadaşıma yatak var bana yoktu. Ortada kalmıştım bizim oranın tabiriyle. “ulan hiç mi bağ sulamada ekin sulamada sabahlamadık hiç mi harmanda tınasın içine çuvalla gömülüp yatmadık bu gün caminin avlusunda yatacağım arkadaşlar yeter ki bana bir tek battaniye bulun” dedim. Hava bayağı soğuktu. İki battaniyesinden birini bana verecek arkadaşın gönülsüz verdiğini fark ettim.

 

 

Battaniyenin bir kısmını altıma serdim bir parçasını da üstüme örttüm derken uyumuşum. Fatih camiinin gürül gürül sabah ezanıyla uyandım. Camiye doğru orta yaşlarda bir adam gidiyordu. Bir müddet giden adamı seyrettim süzdüm. Kafasında yünlü püsküllü Çeçen kalpağı sırtında yakası samur kürkten mi dersiniz vizondan mı dersiniz şahane bir palto. Botlar o biçim hasılı benim rüyalarımda göremeyeceğim bir manzara. Bir an sanki imrendim. Hemen kendimi toparladım ve “ yazık adamın ne derdi vardır kim bilir belki çok üşüdüğünden varını yoğunu ortaya koyup onları almıştır özenecek başka bir şey bulamadın mı” diye kendi kendimi azarladım. Hemen arkasından şu hikaye aklıma geldi:

 

 

Bir adamcağız gurbete gitmiş o gün işlerini hallettikten sonra kalacağı bir yer aramaya başlamış ama nafile. Ne yatacak bir han bulabilmiş ne de kendisini misafir edecek birini. Evet han bulamamış ama bir hamam bulmuş. Hamamın külhancısıyla görüşüp küllerin alındığı bölümde kalmaya(yatmaya) izin almış. Yatak yok yorgan yok gene bende bir battaniye vardı. Küller de henüz ılıkmış tam mışıl mışıl uyutacak kıvamda. Küllerin üzerine kıvrılıp uyumuş. Belki de benim göremediğim renkli rüyaları da görmüştür. Sabah gün ışımaya başlayınca gözlerini elleriyle ovuşturarak bir açmış ki ne görsün; karşısında saray yavrusu gibi bir villa villanın balkonunda da kürklere bürünmüş biri yatmakta. Bizimki demiş ki: Elhamdülillah külde de sabah oldu kürkte de. O hesap imrendiğim kalpaklı paltolu adama da sabah oldu bana da.

 

 

Şeyh Sadi merhum şöyle diyor: Saltanattan daha büyük bir şey olmaz deme. Fakirin rütbesi ondan daha üstündür. Yükü hafif insanlar daha rahat uyurlar. Fakir yalnız ekmek kaygısı çeker Padişah ise sırtında koca bir iklimin beldenin kaygısını çeker. Fakir akşam yiyeceğini elde edince Şam padişahı gibi huzurla uyur.

Abdülkerim Karaağaç

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...