HİÇ 542 Report post Posted June 21, 2011 SAKAL Yetişkin erkeklerin yanak, çene ve yüzlerinin alt kısımlarında çıkan kıllar. İnsanları en güzel şekilde yaratan Cenab-ı Allah peygamberleri vasıtasıyla kulluk görevlerini onlara bildirdiği ve öğrettiği gibi, kılık-kıyafetlerini de belirlemiştir. Allah Teâlâ, insanların bedenlerinde saç, sakal ve diğer kılları yaratmış, peygamberleri de bunlardan bir kısmının giderilmesini veya kısaltılmasını, bir kısmının da kesilmeyerek uzatılmasını tebliğ etmiş ve bu konuda insanları uyarmışlardır. Allah Teâlâ (c.c), "Peygamber size neyi getirip verdi ise onu kabul edin, alın ve sizi yasakladığı şeyden de sakının" (el-Haşr, 59/7) ve "Allah'ın Rasulünde sizin için güzel örnekler vardır" (el-Ahzâb, 33/21) meallerindeki âyetlerinde buyurduğu gibi, mü'minlere sîrette, sûrette, ahlâkta, âdette ve hayatın bütün dallarında, Rasulu (s.a.s)'un sünnetine uymalarını emretmiştir. Rasulullah (s.a.s)'ın sünnetine uymak, İslâmiyet'i daha doğru anlamanın, daha doğru yaşamanın yegâne yoludur. Allah (c.c)'ın: "Peygambere itaat eden, Allah'a itaat etmiş olur" (en-Nisa, 4/80) âyet mealinde buyurduklarından hareket ederek, Rasulullah (s.a.s)'a itaatin her şeyden önce farz hükmünü taşıdığını göz önüne alırsak, onun sünnetine sarılmanın önem ve ciddiyeti kendiliğinden ortaya çıkar. Rasûlullah (s.a.s) ümmetini, kılık kıyafet ve dış görünüşleri bakımından müşriklere benzemekten alıkoymuş; "Kim bir kavme benzerse, onlardandır" (Ebu Davud, Libas, 4) hadisiyle de müslümanları uyarmıştır. Özellikle sakal bırakmaları hususunda mü'minlere tavsiyelerde bulunmuş, çeşitli hadisleriyle de sakalın müslüman için taşıdığı önemi belirtmiştir. Hz. Aişe (r.anha)'den rivayet edilen bir hadislerinde "On şey fıtrattandır: Bıyıkları kesmek; sakalı salıvermek; misvak ile ağzı, dişleri temizlemek; su ile burnu temizlemek; tırnakları kesmek; kirlerin barınabileceği yerleri yıkamak; koltuk altındaki kılları gidermek, kasıkları tıraş etmek; necaset yolunu su ile pak eylemektir" (Müslim, Tahare, 56; Ebu Davud Tahare, 29; Nesâî, Zine, I) buyurmuşlardır. Diğer hadislerinde ise, "Bıyıkları Çok kısaltın, sakalları ise bırakın"; "Müşriklere muhalefet edin; bıyıkları kısaltın, sakalları çoğaltın"; "Bıyıkları kesin, sakalları bırakın. Böylece Mecusîlere benzemeyin " (Buharî, Libas, 64; Müslim, Tahare, 54) buyurmuşlar ve mü'minleri sakal bırakmaya teşvik etmişlerdir. Sakal, hadiste de buyurulduğu gibi, yaratılış icabı erkeklerde bulunması gereken ve daha önceki peygamberlerin sünneti olan bir kılıktır. Müteaddid hadislerde sakalların tabii halleri üzere terk edilmesi ve uzatılması emredilmektedir. Kısaltılması konusunda herhangi bir cevaz görülmemektedir. Asırlardır her devirdeki İslâm âlimleri ile bütün mü'minler bu tabii hali benimsemişler ve kendilerinde uygulamışlardır. Bu hadislerden anlaşıldığına göre, bütün peygamberlerle birlikte Rasul-i Ekrem de sakalını bırakmış ve sakal bırakmayı emretmiştir. Hz. Peygamber ve ashabının sakallarını traş ettiklerine dair hiç bir kayıt yoktur. Ancak Hz. Peygamber (s.a.s) sakalının ucundan ve yanlarından alırdı (Tirmizi, Edeb, 17). İmam Malik, "Müslüman, çoğunluk sakalını ne şekilde bırakıyorsa o kadar bırakmalı, fazlasını kesmeli, böyle yapmak menduptur. Çünkü bu fazlalığın kesilmemesi, çirkin görünmeye sebeb olur. Sakalı kısaltmanın bir sınırı yoktur. En uygunu, şekli güzelleştirecek biçimde kısaltmaktır" der. İmam Bâcî Abdullah İbn Ömer ve Ebu Hureyre'den nakledilen tatbikata dayanılarak bir tutamdan fazlasının kesilebileceğini söylemiştir. Dürrül-Muhtar'da sakalın bir tutam boyunda olmasının sünnet olduğu ifade edilmektedir. Aynı şekilde, ekseriyetin görüşüne göre bir tutamdan fazlasını kesmek de sünnettir. http://www.sevde.de/islam_Ans/S/27.htm 1 Quote Share this post Link to post Share on other sites
Mabed 79 Report post Posted June 26, 2011 Yukarıda ki anlatılan konuda açıkça ortaya çıkmıştır ki,bir kavmin veya mezhebin varlığı,ancak kendilerini kılık kıyafet,şekil suret,özel ibadet ve hayat tarzı bakımından diğerlerinden ayıran özellikleri vardır. Şöyle ki, Yakinen muşahede ederiz ki,her devlet ve hukumetin ayrı ayrı vazifelerde bulunan memurları vardır.Her kısımı diğerinden ayıran seçen kılık kıyafetleri tayin edilmiştir El misal,emniyetle görevli polislerin kendilerine mahsus bir takım kıyafetleri vardır ki diğerlerinden farklıdır.Hatta deniz askerlerinin kıyafetleri kara askerlerinin kıyafetlerin farklıdır.Zira her hangi görevde çalışanların şiarı ve nişanıdır. Hükümetler her görevliye özel bir elbise tayin ve tahsis etmekler yetinmeyip,bu dustura muhalif olmak yasaklanmakla beraber hakkında takibat gerekirse vazifeden men cezası uygulanır. Ve yine böylece biz bütün kavimlerin,milletlerin,toplumların ve devlet müesseselerinin kendine has bir takım farklılıkları vardır. Özellikle bayrak ve sancakları ki bu sayede harp nizamı sağlanır,dost düşman safı belli olur. Bu özellikler bulunmasa harp nizamı bozulur ki bu kendi içinde kaos ve şüpheye dayalı olaraktan harp kendi içinde zuhur eder. Hiçbir asker kendi devletinin nişanını terkedemez ki böyle bir durum mevzu bahis olur ise bu ihanet olarak adledilir ve bunun cezası vardır.Kendi devlet ve milletinin vasıf ve özelliğini terk eden kimsenin istikbali kalmayıp benzediği cemaatlere dahil olmaya mecburdur. "Men kessera sevade gavmin fehuve minhum,Her kim bir cemaatin kalabalığını artırırsa o, onlardandır"Deylemi Yani deriz ki,her kavmin mustakil varlığı ile sahip olduğu kılık kıyafetleri vardır. Mesela,saç ve sakallarını alabildiğine uzatan Sih Hinduları ki her hangi farklı bir ülkeden bu halkın içine temayüz edecek kişiler kılık kıyafet ve suretlerini onlara tekallüb etmedikçe kimse kalkıp da bunlar da Sih Hindulardandır diyemez. Ve yine yerli Hint halkı sakinleri kendilerine mahsus kılık kıyafetleri vardır. Bunlar kendilerine mahsus kıyafet kimliklerini korudukları müddetçe hangi ülkeye seyahet ederse etsinler suretleri açısından kendilerini izhar ederler.Bugün Hindistan'da müşrik hindular ile Sih toplumu saç,sakal ve bıyıklarını hiç kısaltmadan alabildiğine salık verdikleri için bu iki toplum şekilleri ile seçilmişlerdir.Halbuki bu özellikleri olmasa,onlar da Hindu sayılacaklardı.Azınlık bir guruh oldukları halde mustakil haysiyetleri vardır. Ve yine muhtelif ülkelerden bu coğrafyaya yerleşen muslumanlar müşriklerin şehir ve köylerinde kendi dininde samimi,Peygamber sünnet ve siretini muhafaza edici oldukları için kabul ve takdir görmüşlerdir. Eğer ki müslümanlar kendi özelliklerini korumasa,yerli müşrikler ile muslumanları teşbih açısından farklı kılan ne olabilirdi Demem şudur ki Allah-u Teala c.c. bu ümmeti diğerlerinden seçkin bir ümmet kılarak onlara,iç ve dışta,kılık ve kıyafette,gelenek ve görenekte ve bütün işlerinde Peygamber sünnet ve sıretine uymayı emretmiştir. "Ayet:Vema atakumur-resulu fehuzuhu vema nehakum anhu fentehu,Resul s.a.v. size ne verdi ise hemen alın (ayette ki fe harfi isticâl manası verir yani an bile sekte etmeden hemen acele)ve sizi neden sakındırdı ise hemen sakınınız Vettegullah,Allah'tan korkun zira Şedidul igab azabı pek çetindir ki aksine hal ve tavır takınanları caydırıcı ve ikâz edici olsun için tehdit eder". "Ve yine diğer Ayette:Lekad kane lekum fi resûlillâhi usvetun hasenetun limen kâne yercûllâhe vel yevmel ahıre ve zekerallâhe kesîra(kesîren) Andolsun,Allah'ın Resulünde sizin için; Allah'a ve ahıret gününe kavuşmayı uman, Allah'ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır." Ahzap süresi21.ayet. Dolayısıyla Musluman ummmet zahirde ve batında Nebîsinin yoluna uyarak her hal ve harekette,her an ve mekanda Resulullah'ın s.a.v. eserlerine tabi olarak,müşriklerden,kafirlerden,yahudi ve hristiyanlardan,peygamberlerinden aldıkları ölçü ve özellikleriyle ayrılmışlardır. Şöyle ki; "Ehfuşşevaribe veğfullihya vela teşebbehu bilyahudi,Bıyıkları kesin,sakalları bırakın,yahudiye benzemeyerek mualefet edin." Kenzul Umman. Ve yine Hadiste:Haliful muşrikine vefirrul-lihya vehfuş-şevarib,Muşriklere muhalefet edin,sakalları uzatın,bıyıkları kısaltın.Buhari. O halde bizim üzerimize şiddetle düşen görev,Avrupa ve Amerika güdümlü kulluktan,şark ve garp beyinzilerinin eteklerine sarılmaktan kurtularak,Allah'ın bize ziyadesi ile ikram ettiği önce ve sonrakilerinin efendisi Hazreti Muhammed Mustafa Sallalahu Aleyhi Ve Sellem'in sünnetine kati suretle intiba ve itaattır. Zira,Men teşebbehe bi gavmin fehum minhum,Kim bir kavme benzerse onlardandır.Ebu Davud. 1 Quote Share this post Link to post Share on other sites
beyruni1453 0 Report post Posted June 26, 2011 Allah razı olsun kardeşimizden Quote Share this post Link to post Share on other sites
HİÇ 542 Report post Posted July 9, 2011 sakal gibi ikinci bir sünnet yok. Allah Rasulu sav e benzemek için sakal bırak yüzünde durduğu müddetçe ssvap kazan. bu ne karlı bir alışveriştir. sakal ki bütün peygamberlerin ve onların yolunda giden kimselerin olmazsa olmazıdır. erkeğin fıtratından gelen bir özelliğidir. ne mutlu o yolun peşinde 3 ayakla seken topal köpek olabilenlere... Allah rızası için sakal bırakalım, kendimiz için... Quote Share this post Link to post Share on other sites