Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
MÜNZEVİ

Hz.mehdi (A.s.)'ın Çıkış Alametleri

Recommended Posts

308895_234839179901176_145858645465897_715496_7164073_s.jpg

İnsanların yaşam şartlarının güçleştiği, Allah'ın ve dinin çeşitli şekillerde yalanlanarak insanların imanlarının zayıflatılmaya, yok edilmeye çalışıldığı şiddetli imtihan ortamları İslami kaynaklarda "fitne" ortamı olarak tanımlanır.

Peygamberimiz (sav)'in bir hadisinde ahir zamanda bazı müminlerin imanlarının zayıflayacağı ve buna sebep olacak gelişmeler haber verilmektedir:

 

 

... Kıyamet yaklaştığı zaman ve müminlerin kalbi; ölüm, açlık, fitneler, sünnetlerin kaybolması, bid'atlerin ortaya çıkması, emri bil maruf ve nehyi anıl münker (iyiliği emredip kötülükten menetme) imkanlarının kaybolması gibi sebeplerle zayıfladığı zaman benim evlatlarımdan Mehdi ile Cenab-ı Hak sünnetleri ihya eder. Onun adalet ve bereketi ile müminlerin kalbi ferahlar, Acem (Arap olmayan) ve Arap milletleri arasında ülfet ve muhabbet yerleşir.

(Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 66)

 

Hadiste yer alan bilgilere göre, eğer kısaca özetleyecek olursak, ahir zamanda, Mehdi ve hemen ardından da Hz. İsa gelmeden önce şu olaylar gerçekleşecektir:

1- Ölüm: Anarşi ve yaygın katliamlar neticesinde halkın can güvenliğinin kalmaması ve bunun meydana getirdiği tedirginlik ortamı.

2- Açlık: Hayat pahalılığı sebebiyle meydana gelen geçim sıkıntısı. Felaketler ve doğal afetler sonucunda kıtlıkların, açlığın artması.

3- Fitneler: Haramların küçük-büyük herkesin arasında, alabildiğince yaygınlaşması ve teşvik görmesi. Her türlü ahlaksızlığın insanların gözleri önünde yapılması.

4- Bidatlerin ortaya çıkması: İslam dininde olmadığı halde sonradan ortaya çıkarılan adetlerin dinin esaslarıymış gibi kabul edilmesi.

5- Din ahlakını anlatma imkanlarının kaybolması: İyiliğin emredilmesi ve kötülüğün engellenmesi, kısacası tebliğ imkanının kaybolması ile meydana gelen manevi boşluk.

 

Fitne ortamları sağlam imana sahip müminler için imanlarının güçlenmesine, sabırlarının ve ahiretteki derecelerinin artmasına vesile olurken, zayıf ve yüzeysel imana sahip kimselerin imanlarını kaybetmelerine ya da imanlarının daha da zayıflamasına yol açar. Mehdi bu tür bir fitne ortamının en yoğun ve şiddetli olarak yaşandığı bir dönemde ortaya çıkacaktır.

Başka hadislerde ve İslam alimlerinin açıklamalarında da ahir zamanda Mehdi'nin, her yere erişmiş çok yaygın bir fitne varken ortaya çıkacağı bildirilmektedir:

 

 

Mehdi, fitnelerin zuhur ettiği bir zaman aralığında gelecek.

(Mektubat-ı Rabbani, 2-258)

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

mahmud sami ramazanoğlu ks hazretleri bundan 50-60 sene öncesi için fitne zamanı başladı buyurmuştur. o zamandan bu zamana fitnelerin arttığı malumdur. evet hz. mehdiyi dört gözle bekliyoruz, onun ordusunda asker olmayı murad ediyoruz. inşallahuteala...

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

bu arada hz. mehdi için aleyhisselam tabiri kullanılmamaktadır. aleyhisselam tabiri yalnızca peygamberlere mahsus bir tabir olup, 4 büyük melek de meleklerin peygamberleri olduğu için onlar anıldığında da kullanılır. hz. mehdi için "ali rasul" tabiri kullanılır.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Gönüldaşlar, sitede dini herhangi bir mevzuyu paylaştığınız zaman dikkat edelim. Eğer bir hadis iktibas edilmişse o hadisin kaynağı bir tefsir kitabı, bir zühd kitabı yahut bir fıkıh kitabı olamaz. Bir hadisin kaynağı sened ve tenkidi belli mütekaddim hadis kitaplarıdır. Yani hem kaynak olarak bir hadis kitabı gösterilecek hem de -mümkünse / ulaşılabiliyorsa- sıhhat derecesi belirtilecek. Böyle olmayan şeyleri paylaşmaktan çekinmemiz gerekir. Hele ki itikadımızı belirleyen bir mesele ise!..

 

Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman kitabına baktım da Harun Yahya sitelerinden başka birşey bulamadım. Adnan Oktar'ın mehdilik iddasında olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu tür sitelerdeki hadis!leri incelemeden sağda solda aktarmayalım. Resulullah SAV şöyle buyurmuştur:

"Kişiye, yalan olarak, her duyduğunu anlatması yeter!" (Ebu Hureyre kanalıyla, sahih, Müslim)

 

Burada belirteyim ki bahsi geçen konuda herhangi bir şüphem yoktur ancak sağda solda öyle uydurma hadisler-rivayetler işitiyorum ki tüylerim ürperiyor. Sen bu aptal hadiseyi nerden öğrendin diye sorunca da 'vallahi hocam söyledi, baya okumuş biri' diye cevap alıyorum. Bu da beni son zamanlar sitedeki kardeşlerimi tamamen saf bir niyet ve hakkım olan bir tavırla uyarıyorum.

 

Es-Selamu Aleyküm gönüldaşlar...

  • Like 2

Share this post


Link to post
Share on other sites

Gönüldaşlar, sitede dini herhangi bir mevzuyu paylaştığınız zaman dikkat edelim. Eğer bir hadis iktibas edilmişse o hadisin kaynağı bir tefsir kitabı, bir zühd kitabı yahut bir fıkıh kitabı olamaz. Bir hadisin kaynağı sened ve tenkidi belli mütekaddim hadis kitaplarıdır. Yani hem kaynak olarak bir hadis kitabı gösterilecek hem de -mümkünse / ulaşılabiliyorsa- sıhhat derecesi belirtilecek. Böyle olmayan şeyleri paylaşmaktan çekinmemiz gerekir. Hele ki itikadımızı belirleyen bir mesele ise!..

 

çok dikkat ettiğim bir mevzu...eklediğim bütün mesajlarda kaynak belirtiyorum.

 

Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman kitabına baktım da Harun Yahya sitelerinden başka birşey bulamadım. Adnan Oktar'ın mehdilik iddasında olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu tür sitelerdeki hadis!leri incelemeden sağda solda aktarmayalım. Resulullah SAV şöyle buyurmuştur:

"Kişiye, yalan olarak, her duyduğunu anlatması yeter!" (Ebu Hureyre kanalıyla, sahih, Müslim)

 

konu Harun yahya'nın sitesinden alınmamıştır.

 

Burada belirteyim ki bahsi geçen konuda herhangi bir şüphem yoktur ancak sağda solda öyle uydurma hadisler-rivayetler işitiyorum ki tüylerim ürperiyor. Sen bu aptal hadiseyi nerden öğrendin diye sorunca da 'vallahi hocam söyledi, baya okumuş biri' diye cevap alıyorum. Bu da beni son zamanlar sitedeki kardeşlerimi tamamen saf bir niyet ve hakkım olan bir tavırla uyarıyorum.

 

Es-Selamu Aleyküm gönüldaşlar...

 

 

ve aleykum-us selam verahmetullah.

uyarınız için teşekkürler.

Allah razı olsun.

Share this post


Link to post
Share on other sites

EHL-İ SÜNNET ANLAYIŞINA GÖRE MEHDİLİK

Dr.Selman Kuzu

 

Mehdi” kelimesi, “Heda: doğru yolu bulmak, yol göstermek” mastarından, “kendisine Allah tarafından yol gösterilen, hidayete erdirilmiş kimse” anlamına gelir. Istılahta ise, zulüm ve haksızlıkların yaygınlaştığı zamanda, yeryüzünü adaletle dolduracak, Efendimiz’in müjdelediği vazifeli şahsın adıdır. Hadislerde belirtildiği üzere bu kimse Peygamberimiz’in soyundan olacaktır: Ümmü Seleme validemiz Peygamberimiz’den şöyle işittiğini söylemektedir: “Mehdi benim soyumdan, Fatıma’nın çocuklarındandır.” (Ebu Davud, Mehdi 1)

Mehdi’nin Geleceğini Bildiren Hadisler

Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’in ister geçmişe, isterse yakın ve uzak geleceğe ait hatta kıyamet öncesi ve ondan sonrasına dair verdiği haberler vardır. Bu geçmiş ve geleceğe ait gaybi haberler O’nun mucizelerindendir. O, -peygamberliğinden önce de sonra da- ne dediyse doğru söylemiş ve haber verdiği her şey tek tek çıkmıştı. Zira O, hep ilahi mesajlarla konuşmuş, vahyin tercümanlığını yapmıştır. Zira, “O hevâdan konuşmaz.” (Necm 53/3)

İşte Yüce Resul’ün, Mehdi, Deccal ve Hz. İsa’nın nüzûlüyle ilgili verdiği haberler, zamanı gelince birer birer gerçekleşecektir. Bugüne kadar söyledikleri, O’nun sıdk ve hakkaniyetini gösterdiği gibi bundan sonra da, sahih hadislerde belirtilen istikballe ilgili müjdeleri, bir kere daha O’nun hak bir peygamber olduğunu ispat edecektir.

1. Mehdi Muhakkak Gelecektir.

Ahirzamanda zulüm ve adaletsizlik her tarafı kapladığı bir sırada, ehl-i beytten bir kişinin çıkacağı, zülmü ortadan kaldıracağı, adaleti ikame edeceği ve bir cihan hakimiyeti kuracağı, hadislerde belirtilmektedir.

Abdullah b. Mesud’dan rivâyet edildiğine göre Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Dünyadan sadece bir gün bile kalsa, Allah o günü uzatır ve o günde benden veya benim ehl-i beytimden ismi ismime, babasının ismi babamın ismine denk bir adam gönderir.” Fıtr b. Halife’nin rivayetinde “Zulümle ve zorbalıkla doldurulmuş olduğu gibi, yeryüzü adalet ve doğrulukla doldurulacaktır.” ilavesi vardır. Süfyan’ın rivayetinde de; “Benim ehl-i beytimden ismi ismime uygun bir kimse Araplara hakim oluncaya kadar dünya gitmez veya ömrü bitmez.” (Ebu Davud, Mehdi 1; Tirmizî, Fiten 52) ilavesi vardır.

Tirmizî bu hadisler için “hasen–sahih” demektedir. Ebu Davud bu hadisler hakkında bir değerlendirme yapmamış, susmayı tercih etmiştir. Ebu Davud’un bir değerlendirme yapmaması, bu hadisleri sahih kabul ettiği manasına gelmektedir.

Görüldüğü gibi bu hadis-i şerifle birlikte burada kaydetmediğimiz pek çok hadislerde, kıyametten önce, hatta kıyametin kopmasına bir gün veya bir gece bile kalsa, Allah, Mehdi’yi gönderecek, ona yaptırmak istediği vazifeleri yaptıracak ve yeryüzünü adaletle dolduracaktır.

2- Mehdi Döneminde İktisadî Hayat

Mehdi hadislerinde ekseriyetle göze çarpan hususlardan biri de, Mehdi’nin malı saymadan bol bol dağıtması, ihsanının bol ve peşin olması, onun zamanındaki ümmetin, hiçbir ümmete nasip olmayacak şekilde refah içinde yaşamasıdır. Yüzeysel bir bakışta imkansız gibi gözüken bu iktisadi zenginlik, aslında adil bir idarenin, cihan çapında temin ve tesis edilen hakiki adaletin bir yansıması olacaktır, denilebilir.

Bugün yeraltı ve yerüstü zenginlikleri ile önümüze bir sofra gibi hazırlanmış şu yeryüzü ve kâinat sofrası, beş milyara ulaşmış dünya nüfusunu doyurmaya yeter ve artar bile. Fakat, her şey başı ve sonu itibarı ile eğitime, sistemli ve disiplinli çalışmaya bağlıdır. Mehdi, insanı gerçek mana ve değerine kavuşturacak olan hakiki adaleti cihan çapında gerçekleştirdikten sonra, onun bir parçası olan dengeli gelir dağılımını, kaynakların tam ve isabetli kullanımını, her çeşit israf ve sefahetin önlenmesini de temin edecektir.

Mehdiliğe ait bu önemli unsurları gördükten sonra şimdi de Mehdi hadislerinin ve Mehdilik düşüncesinin genel bir değerlendirilmesini yapmaya çalışacağız.

Mehdi Hadislerinin Genel Değerlendirilmesi

 

1- Peygamber Efendimiz (s.a.v) Mehdi’yi Haber Vermiştir.

 

Hadis-i şeriflerde Peygamber Efendimiz (s.a.s.) ümmetini Mehdi’yle müjdelemiş ve bu haberler bize sahih hadis kaynaklarında sahih bir yolla intikal etmiştir.

Bu rivayetler arasında Tirmizi ve Ebu Davud’un hadisleri mehdilik düşüncesiyle ilgili en sahih rivayetleri teşkil etmektedir. İbn Mâce’nin hadisleri ise ravilerinin bazıları itibarıyla zayıftır. İbn Mace’nin ravilerinin arasında Şiî olduğu söylenen kimseleri de genel anlamda sadece Şia mezheplerinden herhangi birisine mensupmuş gibi anlamak yanlıştır. Bunların, Ehl-i Beyt’e düşkünlükleri itibarıyla bu şekilde değerlendirilmiş olma ihtimali asla göz ardı edilmemelidir. Yoksa onlar aşırı veya aşırı olmayan çeşitli Şia gruplarına mensup olsalardı hadis imamlarımız kendilerinden hadis nakletmeyi mahzurlu görür ve terk ederlerdi.

2- Mehdi’yle İlgili Buharî ve Müslim’de Hadis Var mı?

Mehdi’yi müjdeleyen hadîslerin, İmam Malik’in Muvatta’ında, Buharî ve Müslim’in Sahih’lerinde yer almayışını bir zafiyet işareti olarak değerlendirmek asla doğru değildir. Zira sahih hadisleri sadece bu iki eserde bulunan hadislerle sınırlayarak, Mehdilik düşüncesinin İslâm’da olmadığını iddia etmek, Mehdiliği reddetmede delil olarak buna sığınmak, hadis ve hadis usulü açısından kabul edilemez bir yargıdır. Zira, Buhari ve Müslim’de bulunmadığı halde diğer hadis kaynaklarında bulunan pek çok sahih hadis ve bunlara dayanılarak hüküm verilen pek çok mesele vardır. Dolayısıyla Mehdi hadislerinin Buharî ve Müslim’de rivayet edilmemesini, Mehdiliği reddetmede temel veya yardımcı kriter olarak kullanma tamamen yanlıştır. Nitekim Buhari ve Müslim’in sıhhat şartlarına uyduğu halde eserlerine almadıkları hadisleri, “Müstedrek” adlı çalışmasında toplayan Hâkim, Mehdilikle ilgili 12 tane hadisi bu kitabına almıştır.

Müslim’in Ebu Hureyye’den rivâyet ettiği bir hadiste şöyle denilmektedir: “Kahtan’dan1 bir adam çıkıp da elindeki asasıyla insanları idare etmedikçe kıyamet kopmaz.” (Buharî, Fiten 23; Müslim, Fiten 18) Burada, Kahtânî’nin Mehdi’den sonra geleceğini ifade eden açık bir lafız yoktur. Fakat zayıf rivâyetlerde, Kahtânî’nin Mehdi’den sonra geleceği ve ondan geri kalmayacağı söylenmektedir.2

Yine Müslim’de geçen bir başka hadiste ise, ahirzamandaki bir bolluk ve refah dönemine işaret edilmekte ve saymaksızın mal dağıtan bir halifeden bahsedilmektedir. Bazı kimseler, Hz. Ömer b. Abdülaziz dönemindeki bolluğa bakarak bu hadisi ona tevil etmiştir. Ancak “Ümmetimin sonunda” tabiri bu zenginliğin, ümmetin sonunda da olacağını göstermektedir. Aslında burada kastedilen Halife’den maksat Mehdi’den başkası değildir. Netice olarak bütün bu hadis-i şeriflerden anlıyoruz ki, adı ne olursa olsun, genel manada bir ıslahatçıdan, bir kurtarıcıdan bahsedildiği kesindir. Dolayısıyla bu konuda Buharî ve Müslim’in rivayetlerini esas alacak olsak da hadislerde mehdi düşüncesinin varlığı şüphe götürmeyen bir gerçektir.

3- Mehdi Hadislerini Rivayet Eden Sahabiler

Mehdi’yle ilgili sahih hadislerin yanında bazı zayıf rivayetlerin varlığı, Mehdi’yle ilgili bütün hadislerin zayıf ve uydurma olduğu anlamına gelmez. Adeta hadis-i şeriflere hizmet için yaratılmış cerh ve tadil âlimleri ve Muhaddisler sahih hadisleri zayıf hadislerden ve uydurma sözlerden ayıklamış ve bu konuda müstakil eserler kaleme almışlardır. Bu sahih hadis mecmualarının hemen hepsinde Mehdi’yle ilgili sağlam haberler bulmak mümkündür. Dolayısıyla hadis uzmanları Mehdi’yle ilgili zayıf ve uydurma rivayetlerin varlığını kabul ederlerse de, hadis literatüründe Mehdî meselesinin gerek isim ve gerekse mefhum olarak varlığını inkar etmenin mümkün olmadığı kanaatindedirler. Zira bu hadisler ashabın en tanınmış kişileri tarafından rivayet edilmektedir. Onların mehdiyle ilgili bu rivayetleri asla ictihadî bir kanaat olamaz. Zira bu mesele bir ictihad konusu değil, ancak nakille bilinebilecek bir mevzudur ve “Mevrid-i nasda içtihada mesağ” yoktur. Kaldı ki mehdi hadisleri bize elli kadar sahabe kanalıyla gelmektedir. Bunun üçte biriyle gelen bir haber bile mütevatir kabul edilirken mehdi hadislerinin toptan reddedilmesi asla düşünülemez.

Elliden fazla sahabinin rivayet ettiği ve ehl-i hadisin kabul ettiği bir meseleyi, ehl-i beytin ezilmesi sonucu bir kurtarıcı fikri üretip geliştirmelerine bağlamak veya bu düşüncenin Yahudi ve Hıristiyanlıktan İslâm dünyasına bulaşmış bir düşünce olduğunu iddia etmek hiçbir ilmî kritere göre kabul edilemez. Böyle bir açıklama tamamen bir kurgudan ibaret hiçbir değeri olmayan vâhi bir iddia olur. Dolayısıyla bize bu kadar çok kanaldan ulaşan bu hadis ve rivayetleri, aklı şaşmaz yegane ölçü olarak kabul edip inkar etmek asla doğru değildir.

4- Mehdi Haberleri Tevatür Seviyesine Ulaşmıştır.

Hadis âlimleri sahih hadis kaynaklarında rivayet edilen Mehdi hadislerinin manevi mütevatir haber seviyesine ulaştığını belirtmektedir. Mütevatir haber; aklın, yalan üzerine ittifak etmelerini kabul edemeyeceği kalabalık bir cemaatin, yine aynı şekilde kalabalık bir cemaatten rivayet ettikleri hadislerdir. Manevî mütevatir ise, kelimenin manasından da anlaşılacağı gibi, “Lafzî mutabakatı olmayan, mana üzere rivayet edilen hadislerdir.” Bu tür hadislerde tevatür derecesine ulaşan husus hadisin aslıdır, yahut özüdür. İşte Mehdi’yle ilgili hadisler o kadar şöhret kazanmış ve ümmet tarafından kabul görmüştür ki Kettanî, mütevatir haberleri topladığı eserinde Mehdi’nin gelişiyle ilgili hadisleri bu türden saymaktadır. Kettanî, Hafız Sehavî, Ebu’l-Huseyn el-Aburri, es-Sefarinî, Şevkanî, İbn Hacer el-Heysemî gibi pek çok hadis âliminin de bu konudaki hadislerin manevi mütevatir seviyesine ulaştığını tespit ettiğini de belirtmektedir.3

 

5- Mehdi’yle İlgili Rivayetlerdeki İhtilafın Sebebi

 

Burada, Üstad Bediüzzaman’ın Mehdi ve benzeri konulardaki rivâyetlerin ihtilaf sebebi hakkındaki önemli bir tesbitini de, hadisleri anlama ve yorumlamada bize bir rehber, önemli bir anahtar olduğu için belirtmek istiyorum.

“Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın istikbalden haber verdiği bazı hâdiseler, cüz’i birer hadise değil, belki tekerrür eden birer hadise-i külliyeyi, cüz’i bir surette haber verir. Halbuki o hadisenin müteaddit vecihleri var. Her defa bir veçhini beyan eder. Sonra hadisin ravisi, o vecihleri birleştirir. Hilâf-ı vaki gibi görünür. Meselâ, Hz. Mehdi’ye dair muhtelif rivâyetler var. Tafsilât ve tasvirat başka başkadır. Halbuki, Resul-i Ekrem (a.s), vahye istinaden, her bir asırda kuvve-i mâneviye-i ehl-i imanı muhafaza etmek için, hem dehşetli hâdiselerde ümitsizliğe düşmemek için, hem âlem-i İslâmiyetin bir silsile-i nuraniyesi olan Âl-i Beytine, ehl-i imanı mânevi raptetmek için Mehdiyi haber vermiş. Âhirzamanda gelen Mehdi gibi her bir asır, Âl-i Beytten bir nevi mehdi, belki mehdiler bulmuş. Hattâ, Âl-i Beytten sayılan Abbasi halifelerinden, Büyük Mehdinin çok evsâfına câmi bir mehdi bulmuş. İşte, büyük Mehdiden evvel gelen emsalleri, nümuneleri olan hulefa-i mehdiyyin ve aktâb-ı mehdiyyin evsafları, asıl Mehdinin evsafına karışmış ve ondan rivâyetler ihtilafa düşmüş.”4

Yine Bediüzzaman, bu ihtilafın bir sebebinin de hadislerin o günün sosyal, siyasal ve coğrafî şartlara göre yorumlanmasından kaynaklandığını şöyle belirtmektedir: “Şimdi Mehdi gibi eşhâsın hakkındaki rivâyâtın ihtilâfâtı ve sırrı şudur ki: Ehadîsi tefsir edenler, hadisin metnini tefsirlerine ve istinbatlarına tatbik etmişler. Meselâ: Merkez-i saltanat o vakit Şam’da veya Medine’de olduğundan, vukuat-ı Mehdiye veya Süfyâniyeyi merkez-i saltanat civarında olan Basra, Kûfe, Şam gibi yerlerde tasavvur ederek öyle tefsir etmişler.”

 

 

DİPNOTLAR

1. Kahtan; Yemen kabilelerinin atası olarak kabul edilmektedir. Kahtan’ın oğulları iki kabileye bölünmüş, şehirde yaşayanlara “Himyer”, taşrada yaşayanlara ise “Kahtâni” denmiştir. Müncid. s, 546.

2. Aynî, XVI / 87.

3. Kettanî, Nazmu’l-Mütenasir mine’l-Hadîsi’l-Mütevatir, s., 236-240

4. Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat, Şahdamar Yay., s. 131.

5. S. Nursi, Şualar, s, 884

Share this post


Link to post
Share on other sites

Mehdi meselesi

 

Mehdi meselesi üzerinde Daru'l-Hikme'de küçük çaplı bir açık oturum yaptık. Bu konu günümüzde birkaç nokta-i nazardan ele alınıyor:

1. Mehdilik anlayışının İslam'a yabancı din ve kültürlerden geçtiği iddiası.

2. Kur'an'da geçmiyor oluşu; ilgili rivayetlerin de ya uydurma veya haber-i vahid olduğu iddiası.

3. Özellikle ilk dönem Kelam/Akaid alimlerinin eserlerinde Mehdi meselesinin zikredilmiyor oluşu.

4. Mehdi inancının Ümmet'i atalete/tembelliğe sevk etmesi yahut birtakım art niyetli insanlar tarafından istismar edilmesi.

Daru'l-Hik Orada söz konusu ettiğimiz hususların bir özetini paylaşalım istedim. Konu hakkındaki mülahazaları yukarıdaki sırayla ele alacak olursak şunları söylemek durumundayız:

1. "Mehdilik" anlayışının İslam dışı birtakım din ve inanç sistemlerinde olması, İslam'da "Mehdi inancı"nın olamayacağı iddiasına delil teşkil etmez; tıpkı başka din ve inanç sistemlerinde "Peygamberlik" anlayışının bulunmasının, peygamberlik müessesesi hakkındaki İslam inancına tesirinin olmadığı gibi...

Üstelik -daha önce de nüzul-i İsa (a.s) meselesi bağlamında ifade ettiğim gibi- Mehdi'nin zuhurunu haber veren hadislerin İslam kaynaklarında yer aldığı zaman dilimi, Mehdi inancının İslam kaynaklarına sızması için siyasî., sosyal, kültürel, ekonomik... hiçbir açıdan elverişli değildir. İslamî fütuhatın durmaksızın yayıldığı, Endülüs'ten Çin sınırına kadar muazzam bir coğrafyanın İslam hakimiyetinde bulunduğu bir coğrafyada ve müslümanların bütün bu bölgelerdeki tek hakim güç olduğu realitesi karşısında hangi saik Mehdi inancının İslam'a "sızması"na zemin teşkil etmiş olabilir?

Genellikle "kurtarıcı" inancının, toplumların zayıf düştüğü zaman dilimlerinde kitlelere ümit pompalamak adına ortaya atıldığı söylenir. Ancak yukarıdaki manzara göz önüne getirildiğinde İslam Ümmeti'nin niçin bir "kurtarıcı/Mehdi" inancına ihtiyaç duymuş olabileceği sorusu boşlukta durmaktadır...

2. Mehdi inancına, Kur'an'da geçmediği gerekçesiyle itiraz edilmesi de son derece tartışmalı biri tutumdur. Herşeyden önce herhangi bir hususun kabul edilebilir olması için mutlaka Kur'an'da geçmesi gerektiği inancının kendisi sakattır. Kabir sorgusu ve azabı, sırat, mizan... gibi hususlar da Kur'an'da sarahaten zikredilmediği gerekçesiyle günümüzde inkâr edilmektedir; ancak bu konularda sadece Ehl-i Sünnet'in değil, Mu'tezile'nin bile günümüz bid'at ehlinin yanında yer almadığına dikkat edilmelidir.1

Bu nokta hakkında da bu köşede daha önce hayli izahat yapıldığı için üzerinde fazla durma gereği duymuyorum.

3. İmam Ebû Hanîfe'nin risaleleri, İmam el-Eş'arî ve İmam el-Mâturîdî'nin kitapları gibi Kelam/Akaid imamlarının eserlerinde Mehdi meselesinin geçmiyor oluşu, ilgili rivayetleri kabul etmediklerini göstermez. Adı geçen imamlar ve benzerleri, eserlerinde "kıyamet alametleri"ni genellikle icmali olarak zikreder ve şöyle derler: "İsa (a.s)'ın nüzulü, Deccal'ın zuhuru, güneşin batıdan doğması gibi kıyamet alametlerine inanırız..."

Burada üzerinde durulması gereken iki husus var:

Birincisi: Buradaki "... gibi kıyamet alametlerine..." ifadesidir. Bu ifade, zikredilenler dışında da "kıyamet alameti" bulunduğunu, zikredilenlerin sadece örnek kabilinden olduğunu anlatmaktadır.

İkincisi: Mehdi'nin zuhuru esasen bir "kıyamet alameti" değildir. Zira kıyamet alametlerinin en dikkat çeken özelliği "olağanüstü/dışı" olmalarıdır. Hz. İsa (a.s)'ın gökten inmesi, Deccal'ın zuhuru, güneşin batıdan doğması... Hep aynı özellikteki hadiselerdir. Mehdi'nin zuhurunda ise bu tarz bir olağanüstülük/dışılık yoktur. O, sıradan bir insan gibi doğup büyüyecek, bu Ümmet'in yetiştirdiği üstün yetenekli, takva ve ilim sahibi rabbanî alimler gibi yetişecek ve normal süreçler sonucunda Ümmet'in başına geçecektir. Dolayısıyla Kelam/Akaid imamlarının elimize ulaşan eserlerinde Mehdi'den bahsedilmemesini, Mehdi inancının "gayri İslamîliği" iddiasına delil yapmak uygun değildir.

4. Mehdi inancının Ümmet'i tembelliğe sevk ettiği iddiasının da iler-tutar yanı yoktur. Bu Ümmet tarihte yaşadığı hangi buhran esnasında "Mehdi bekleme"ye koyulmuş ve üzerine düşeni yapmamıştır? Esasen Mehdi inancına sahip insanlarda "Mehdi beklemek" diye bir tavır yoktur. Ona inananlar, onun gelip hayatlarını düzene sokmasını beklemez. Bu, sadece vakti geldiğinde cereyan edecek bir hadisenin vukuuna inanmaktan ibarettir.

Mehdi meselesinin en sık istismar ediliş şekli, birilerinin Mehdi ilan edilmesidir. Bu istismarın önü şu iki noktaya dikkat edilerek kolaylıkla alınır:

A. Mehdi konusundaki rivayetleri zorlama yorumlara tabi tutmadan, olduğu gibi kabul edip esas almak.

B. Mehdi'nin zuhuru konusundaki rivayetleri bir bütün olarak göz önünde bulundurup, verdikleri arka plana iyi dikkat etmek. Mehdi'nin zuhurundan önce hangi olayların cereyan edeceği, nerelerde neler olacağı hadislerde açıkça bildirilmiştir. O olaylar cereyan etmedikçe herhangi bir kimsenin Mehdiliği iddiasına -kimden gelirse gelsin- itibar edilmemelidir.

1 Bkz. Kadı Abdülcebbâr, el-Usûlu'l-Hamse, 96-7; Şerhu'l-Usûli'l-Hamse, 730 vd.; İbnu'l-Murtadâ, Tabakâtu'l-Mu'tezile, 730 vd.

Ebubekir Sifil

Share this post


Link to post
Share on other sites

Mehdi Ali Resul?
Halk arasında "Mehdi (a.s.)" olarak bilinen, Mehdi Ali Resul, kavramını açıklar mısınız?
Mehdi Ali Resul'u nasıl beklemeliyiz? Onu beklemenin anlam ve hikmeti nedir? (Mehdiyi beklemenin hiçbir şey yapmadan beklemek olacağını, Müslümanları tembellik ve atalete sevk edeceğini iddia edenlere karşı neler söyler söylenmelidir?)
Mehdi Ali Resulun çıkıp vazifeye başladığı nasıl anlaşılır ve o zaman neler yapmak gerekir?
• Mehdi (a.s.) mi? Mehdi Ali Resul mu?
• Efendimiz (s.a.v.) miraçta kul peygamber olmayı seçmiştir.
• Ümmetin keremati Resulullah (s.a.v)'in mucizesine delalat eder.
• Mehdi Ali Resul'un bütün dünyaya hakim olması(olacağı) Efendimiz (s.a.v.)'in Padişah Peygamberliğinin tecellisidir.
• Hz. Mehdi'yi Resulullah (s.a.v) tarif ediyor.
• Mehdi Ali Resulu nasıl beklemeliyiz?
• "Mehdiyi Beklemeyin" diyenler kimlerdir?
• Hz. Mehdiyi beklemeyin diyenlerin gayesi "Müslüman aksiyoner olmalı" diyerek Müslümanı terör vb. faaliyetlerin içine çekmek
• İslam aksiyon dini değildir. Amel dinidir.
• Hz. Mehdi'yi beklemek ümitsizlik değil tam tersine ümittir...
• İslam hiçbir şartta teröre, sivil insanları öldürmeye müsaade etmez.
• Mehdi Ali Resulün ordusunda bulunanlara tebşiratlar...
• Mehdi Ali Resul ne zaman gelecek?
• Nasıl anlaşılacak? Alametleri...
• "Mehdiyi beklemeyin" diyene ne demeli...
• İslam orduları önce Müslümanlığı teklif eder...
• Şu an şarj olma zamanı
• Mehdi Ali Resulün çıkıp vazifeye başladığı nasıl anlaşılır, ne yapılması gerekir?
• Meliki Tubanın Efendimiz (s.a.v.)'e tabiyeti...
• Hz. İsa (a.s.)'ın Peygamberimiz (s.a.v.)'in ümmetinden olması...
• Hz. Mehdi'nin Deccalı öldürmesi...

 

 

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...