Achar 116 Report post Posted September 7, 2006 MOSKOF'tan ALTUN ORDU …………………. "Altun Ordu" veya "Altun Orda", Türk'ün İslâmiyeti kabûlünden sonra teşkilâtlandırdığı, yolu ve gayesi belirli ideal ordularından biridir ve devletine de aynı ismi vermiştir. 1237 - 1238 Batı seferi neticesinde Batu Han, Aşağı İdil boyunda Altun Ordu devletini kurdu ve büyük hamlesi olarak, Ortodoks Rusyayı bir baştan öbür başa çiğnedi. Artık bütün Knezlikler onun hâkimiyeti altında birer tebaacık... Batu Han Knezlik sistemini değiştirmedi ve onları Altun Ordu'ya bağlı hizmetkârlar halinde tuttu. Başta Moskova Büyük Knezliği olmak üzere Ruslar 14. Asır sonlarına kadar Türk ve Moğol boyunduruğu altında kaldılar ve nihayet Timurlenk'in Altun Ordu'yu yıkması ve Moskova Knezliğini öbür parçaları ile birleştirici şekilde ihya etmesi üzerine istiklâl ve bütünlüklerine kavuştular. Aynı Asrın ortalarına doğru da din bakımından Bizans'ı bırakıp Ortodoksluğun merkezini Moskova'ya aldılar. TİMURLENK Timurlenk, koyu zalimliğine rağmen daima müslüman kalmış ve İslâm dâvasını gütmüş olan yüce imparator, en büyük tarihî suçunu, Yıldırım Bayezid'in şahsında genç Osmanlı devletini tökezletmekte değil, Moskof'a hayat sahası açmakta ve onun bir gün İslâmlığa nasıl musallat olacağını kestiremeden bütünleşmesini kolaylaştırmakta göstermiştir. Timur'un, Osmanlı ülkesine olduğu gibi Altun Ordu'ya karşı da yıkıcı hareketi, sırf istirkap ve İslâm temsilciliğini nefsine hasretme duygusiyledir. Fakat Yıldırım Bayezid'e gösterdiği yumuşaklık ve anlaşma tavrı ve buna mukabil gördüğü sertlik ve hakaret edasına karşı bir dereceye kadar mazur olan Timur, Altun Ordu mevzuunda sultânî nefsinin hiçbir rakip kabûl etmemesinden başka bir dayanağa sahip değildir. Moskova Büyük Knezliğini Rus birliğinin merkezi haline getirmeye sebep olurken de, salîbe hizmet etmek şuuru yerine, rakip ellerden kurtardığı düşmüşe yardım gururu içindedir. Öyle bir düşmüş ki, o günkü şartlara göre, ne kadar kalkınsa yine ayağa kalkabilmesine ve salîp dâvasını hilâle karşı saldırıya geçirebilmesine imkân yoktur. Zira Timurlenk, şiddetli müslüman, fakat kılıcından başka hiçbir keskin idraki olmayan, kör nefsaniyetli öyle bir hükümdardır ki, yarının keşfine ait en küçük harfi bile heceleyebilmekten âciz ve yıktığının Müslüman, yaptığının ise Hristiyan olduğu muhasebesine bağlı bir sezişten mahrumdur. İlâhî takdir, Timur'a, Haçlı seferlerinden sonra, İslâm dâvasını Bizans ve Cenubî Rusya üzerinden Batıya yöneltme şuurunu vermemiş, onu Doğu Çemberi içinde hapsetmiş ve Hristiyanlık âlemini gözüne pek küçük göstererek, bütün emelini, tek başına efendisi olmak gayretini güttüğü Şark'a bağlamıştır. Fatih Sultan Mehmed'in İstanbulu fethinden yarım asır kadar evvel, Çin seferine hazırlanırken ölen Timurlenk, Rus'a Rusya'yı açmakla, Peygamber methinin hedef tuttuğu ve Moskof'un din devşirdiği diyarı fetheden "Osmanlı" isimli yeni İslâm - Türk İmparatorluğuna ne büyük bir belâ musallat ettiğinden gafildir. Onun bu özürsüz gaflet suçu da bağışlanabilir soydan değildir. Hem büyük Müslüman, hem de bilmeden salîbe yardımcı... İlâhî takdir... TEZİMİZ Bizim birkaç kelime içinde hulâsalandırılabilecek ve bütün eserimiz boyunca ispatlandırılacak bir tezimiz var: Bugünkü, bütün insanlığın başına belâ Rusya'nın meydana gelmesinde iki Müslüman ve asılları Türk başbuğ tanıyoruz. Bunlardan biri Moskofluğun temel atmasına vesile olmuş, öbürü de, Rusya'ya Büyük Rusya olmak şuuru gelir gelmez bu şuurun liderini eline geçirmişken bırakmak suretiyle son merhaledeki Rus oluşunu sağlamış ve böylece, dolayısiyle ve yine bilmeyerek tarihimizin en korkunç suçlamasına müstahak olmuştur. Bunlardan biri 14. Asır sonlarında Timurlenk, öbürü de 18. Asır başlarında Prut ordusu serdarı Baltacı Mehmed Paşadır.Ruslar, bugünkü oluşlarına kadar kendilerine vücut veren saiklerin iki ana remzi halinde, Moskova'nın göbeğine Timurlenk ile Baltacı Mehmed Paşanın heykellerini dikseler yerinde olur… ALINTI Share this post Link to post Share on other sites
üstad 17 2 Report post Posted September 9, 2006 RUSLAR bizi şu anda en fazla ahlak bakımından yıpratmaktadır dini ve ahlakı biten hiçbir toplum ayakta kalamaz ALLAHIM BİZİ MOSKOFTAN MUHAFAZA EYLE...AMİN. Share this post Link to post Share on other sites
Achar 116 Report post Posted September 10, 2006 Amin Kardeşim. Tarihimize bakıyoruz da biraz uyanık olduğumuz zamanlarda düşmanlarımız bize hiç bir şey yapamamışlar , ama biz genelde uyumuşuz.. Share this post Link to post Share on other sites
Cile54 23 Report post Posted September 25, 2006 O günkü rus, kominist, materyalist ruhu şimdi bu Vatan toprakları üzerinde yaşayan sözde Müslüman Türk'ün içinde yaşıyor. Artık moskof korkusuna gerek yok, gerek yok çünki artık moskof bizimle uğraşmıyor. biliyor ki, onların bize vereceği zarardan çok, biz kendi kendi kendimize zarar veriyoruz. Kanserli hasta misali, içten içten yiyoruz kendi kendimizi, tüketiyoruz benliğimizi... Bir de şimdiki israil ve amerika belası var karşı karşıya olduğumuz. O günkü moskof, şimdi bunlar. Her ne kadar açıkça belirtmeseler de asıl istediklerini, çoğu akıllı insan görebiliyor bu bir kaç hamle sonraki "şah" çekişleri...! Rabbim bu milletin gözünü ve gönlünü açsın. Amin. Üstad'ın yazdıklarına gelince; "Timurlenk, koyu zalimliğine rağmen daima müslüman kalmış ve İslâm dâvasını gütmüş olan yüce imparator, en büyük tarihî suçunu, Yıldırım Bayezid'in şahsında genç Osmanlı devletini tökezletmekte değil,Moskof'a hayat sahası açmakta ve onun bir gün İslâmlığa nasıl musallat olacağını kestiremeden bütünleşmesini kolaylaştırmakta göstermiştir." Elbette Osmanlı'yı tökezletmiş, moskofun ekmeğine yağ sürmüş olabilir.Amma, üstad'ın Timur hakkında "zalim" tabiri bence yersiz ve yanlış. Daima müslüman kalmış ve islam davası güttüğünü belirtiyor üstad, doğru ama zalim -asla- değil. Share this post Link to post Share on other sites
NFK-Fan 285 Report post Posted September 26, 2006 Selamlar, Cile54, Timur'un zalim olmadığı konusundaki yorumunuza katılamayacağım. Onun zalim olmayışını destekler bir şey söylememişsiniz zaten, söylediğiniz şey onun İslam davası güttüğüdür. Fakat belki Haccac da bu davayı güdüyordu ve Timur da yanlış da olsa bu metodu kendine İslam'ı müdafa etmek için seçmişti. Nasıl bazı saf El-Kaide'ciler yaptıklarını İslam davasına katkıda bulunmak için yapıyorsa, timur da böyleydi. Fakat bu metodundan dolayı, amacındaki safiyeti kendisini değerlendirmede ölçü olarak kullanamayız, çünkü zalimdir o, bedahet hükmündedir zalimliği. Romantik tarih anlayışının keskin pençesinden kendimizi bir an olsun kurtarıp sadece birkaç gerçeği üstünkörü hatırlayalım: *Kendisi 1398'de yüzbinlerce, evet yüzbinlerce Hindu'yu kırıp geçirmiştir. (Tabii ki siviller dahil) *1402 Ankara Savaşı öncesinde Sivas'a girip teslim olmuş şehrin askerlerini diri diri toprağa gömdürmesi ve halkı atlara çiğnetmesi, şehre kültürel yönden çok büyük zarar vermesi de bir tarih efsanesi olmaktan öte gerçeğin ta kendisidir. Zaten o tarihe kadar Anadolu'nun en mamur 2,3 şehrinden birisi olan Sivas, bir daha kendine gelememiştir. Halkın yüzyıllar boyu hatırladığı bu zulüm, 20. yüzyılın ortalarına yakın bir tarihte, halka zorla Devlet Senfoni Orkestrası konseri dinletilmesinin ardından bir ihtiyarın ağzından dökülen o tarihe mal olmuş sözlere vesile olmuştur: "Sivas Sivas olalı, Timur'dan bu yana böyle zulüm görmedi!" Bu olayı, Sivas halkının kendisine yapılan zulmü hala unutmadığını göstermek amacıyla yazdım. Ayrıca yüzyıllardan beri Sivas halkının hakaret amaçlı kullandığı "Lenk Timur dölü" kelime grubu da atlanmamalı... *Ankara Savaşı sonrasında Anadolu'nun yağmalanmasına sebep olmuştur, bu hareketleri desteklemiştir. Bu da Fetret devri sonrası diriliş mucizesinin büyüklüğünü arttırmıştır. Aslında bu tek başına bir kıstas değildir, lakin talan edilen mülkün Müslümanlara ait olması niyetten de kuşkulandırıyor insanı. Yani ne olursa olsun bir Müslümanın, başka bir Müslümanın malını yağmalaması hoş karşılanamaz. *Kestirdiği kafalardan kuleler yapmak gibi sadistçe bir zevki haizdir. (Bağdat, Semerkant, Sivas ve diğerleri...) *Seferleri esnasında, yani dünya nüfusunun 600 milyon civarında olduğu bir dönemde, öldürdüğü insan sayısı 20 milyona yaklaşır. Bu da kendisine 2000 yılında Time dergisinin anketinde en zalim sultan seçilme başarısını(!) getirmiştir. Bunda bir kasıt aramak pek de mantıkî değildir, çünkü Timur Batı alemi için bir nimet olmuştur. Çünkü Timur doğu topraklarıyla, özellikle de Müslüman ve Hint mülküyle ilgilenmiştir yıllar yılı. Kasıt olsaydı farklı kumandanlar da seçilebilirdi. Yani "Time'ın anketinden bana ne, o hain batılılar ne anlar zaten, kasıt var abicim bunda kasıt, bizi kendimize küstürmeye çalışıyolar" mealinde bir tepkinin gelmesi pek de mantıklı görünmüyor. *Eşi Çolpan'ı bir söylentiyle, hiçbir şey ispatlanmadan öldürtmesi adalet kavramına tecavüzdür. Zulmün tanımlarından birisi de "adil olmayan iş yapmak" şeklinde ifade edilebilir. *Dimaşk şehrini önce sulh teklif ederek savunmasız hale getirmesi ve ardından bu şehrin üzerine çullanıp fetihte bulunması, akabinde de halkı kılıçtan geçirmesi İslami ölçütlerle bağdaştırılamaz. *1387'de İsfahan'ı fethettikten sonra halka zulümde bulunan askerlerinden bir kısmının öldürülmesi üzerine şehre saldırmış ve sivil halka yönelik katliamlarda bulunmuştur, neticede kendisinden af dilemeye gelen ve kendisinin "eşkiya artığı" olarak nitelendirdiği çocukların üzerine atını sürmüş, ordusunun da kendisini takip etmesi üzerine masum çocukları atların ayakları altında ruh teslimine mecbur bırakmıştır. Bunların dışında mesela Emir Sultan'ın sözünü dinlemesi gibi kişiliği hakkında ipucu veren noktalar, yer yer bilim adamlarıyla girdiği tartışmalar ve müsammahalı tavırları var (Yer yer, çünkü bazen kendisine muhalif kişilere zulmetmiştir, Örn. İbn-i Haldun'a teveccüh gösterirken Muhammed Kavcin adlı bir adamını dünyada zelil etmiştir, ayrıca alimlerle girdiği münazaraların önemli bir bölümünü, yapacağı kıyımlara zemin hazırlamak amacıyla gerçekleştirmiştir, örn. Haret, Halep, Buhara), Müslümanlığı var, yalnız kim ne derse desin, Timur dasıtani bir zalimdir ve yaptıklarının korkunç neticeleri de kendisinin mazur görülmesine izin vermez. Üstadın bu konuda "yersiz ve yanlış" bir ifade kullandığını söylerken marjinal ve kesinlikle mantıki bir temeli olmayan, gerçeklerin bağıra bağıra yalanladığı iddiaları ortaya atmak durumunda kalmak pek de hoş olmasa gerektir. Saygı ve selamlarımla Share this post Link to post Share on other sites
yavuzlenk 26 Report post Posted April 23, 2009 Allah’ım, bugünkü Moskof'u iki buçuk asır öncesinden engellemek ve yolunu tıkamak gibi en şerefli fırsatı eline verdiği ve sonra o fırsatı kaçırttığı Baltacı Mehmed Paşa, hayal edilemeyecek kadar küçük çapta, sonsuz ahmak, fakat hile ve desise zekâsında yekta... Lâle Devri kahramanı Üçüncü Ahmed, bütün vatanı soyar ve ırzına geçercesine fecî yeniçeri ayaklanmaları sonunda taht'a geçtiği zaman, memleket de Kavanoz Ahmed, Kalaylı Koz gibi sergerdelerin eline geçmişti. Cülusunun ertesi günü camiye giderken, yolda, vezirlerin başlarını isteyen âsilere «evet!» demekten başka çaresi kalmamış, sadece zevk, sefa, rahat ve tenperverlik düşkünü «Padişah-ı âlempenah» Osmanlı tarihinin en nazik devrelerinden birinde, felâket gidişini durdurmaya en istidatsız biri olarak taht'a geçmiş bulunuyordu. *** Baltacı, Büyük Petro'yu zararsız hale getirmeye muvaffak olduktan sonra Moskof'un gidişine (stop!) diyebileceği gibi, hiç olmazsa onun serbest bırakılmasını pek ağır pahalara ödetebilir, bizzat Petro'yu eserine başlamamış ve""artık eserini yürütemez hale getirebilirdi. Bu kadar bile yapılamamış ve Büyük Petro, kazandıklarını değil de, Osmanlılardan kopardıklarını, muvakkat bir zaman için geri vermekle, sahsının ve milletinin canını kurtarmıştır. Onun ve Moskof'un İslam’a ve Türklüğe zıt ve düşman gelişmesini bizzat Müslüman ve Türk, Baltacı Mehmed Pasa korumuştur. Deli Petro'yu Baltacının baltasından kurtaran bizzat Baltacı'-dır. Eğer bu zavallı, işlediği suçun mahiyetine nüfuz edebilseydi, kahrından ölürdü. *** PRUT ANLAŞMASI HAKKINDA YABANCI MÜELLİFLERİN BEYANLARI Meşhur Tarihçi (Hammer) şöyle yazıyor : «Rus ordusunun bulunduğu ümitsizlik hali nazara alınacak olursa görülür ki, Ruslar için gayet ağır olan Prut Muahedesi Osmanlılar için daha ağır olmuş, Babıâli büyük harp hazırlıklarında bulunduktan sonra bu seferle, ancak muvakkat bir faide, şüpheli bir zafer kazana-bilmiştir.» (Brantano) : «— Böyle bir anlaşmanın yapılabilmesi için, acaba Rus ordusunun cesareti mi Sadrâzamı korkuttu; yoksa gerek Baltacıya, gerek maiyetindeki büyüklere Katerina'nın tavsiyesi üzerine gönderilen hediyelerin mi tesiri oldu?.. Burasını kestirmek mümkün değildir.» (Bekker) : «— Sadrâzam, kendisine takdim olunan 200.000 Ruble değerindeki hediyelere dayanamadı.» (Brukner) : «— Petro 1711'de Osmanlılara yeni bir darbe indirmeye çalışırken Prut'ta büyük bir mağlûbiyete uğradı. Burada bütün eserleri ve isleri hattâ hayatı bile tehlikeye düştü. Fakat zevcesinin metaneti ve Sadrazamın irtikâbı onu kurtardı.» (Kari Ritter Von Saks) : «— Sadrâzam Baltacı Mehmed Pasa Rus ordusunu mahvetmek elimleyken hiçbir şey yapmayarak Çariçe'nin rüşvetlerine kapıldı. Petro ile Prut'ta bir anlaşma yaptı. Bu anlaşma vâkıâ Rusya için zararlıydı; fakat askeri vaziyet dikkate alınsa hiç de ağır değildi.]» İsveç Kralı İkinci (Oskar) : «— Çar, Prut kıyılarında kendisinden sayıca üstün bir Osmanlı ordusu tarafından kuşatılınca, ya esir, yahut telef olacaktı. Ama, İlâhî takdir anlaşılmaz. Çar bu durumdan bir kadının tedbiriyle kurtuldu. Bu kadın, rivayete göre İsveçli bir askerin kızıydı. Çar bu kızı nihayet zevcelik şerefine erdirmişti. İşte bu kadın, altına tutkun olan Sadrâzamı elmaslarıyla kandırdı. Çar da kurtulmaya muvaffak oldu.» (Salâberri) : «— Rus ordusu perişan olacağı bir sırada Sadrâzamın anlaşmayı kabul etmesini yalınız tamah hissine bağlamak yanlıştır. Baltacı, askerlik tecrübelerinden yoksunluğu, mütereddid yaratılışı ve neticede sorumlusu olacağı harp talihinden korkması yüzünden buna karar vermiştir.» (York Von Vartenburg) : — Petro 1711'de kendisine faik kuvvetlerle kuşatılarak, hayatı Osmanlıların elinde olduğu halde Sadrâzamın irtikâbı sayesinde, yalnız evvelce zaptettiği (Azov -Azak) kalesini bırakarak ve Rusya'nın istikbali için pek müsait şartlar altında anlaşarak hayatını kurtarmıştır.» (Jül Van Gaver): «— Bu muahede vâkıâ Babıâli hesabına faydalıydı; fakat Rusya için daha faydalıydı. Çünkü Çar, ümitsiz bir vaziyette hayat ve hürriyetini kurtardı.» (Valizevski): «—Çar, muahedeyi akdettiği gün yazdığı bir mektupta, memleketi için çalışmaya başladığı günden beri bu kadar kötü bir vaziyette kalmadığını bildiriyor, fakat uğradığı kayıbın, öbür fetih ve zaferlerini sağlamlaştıracağını da ilâve ediyordu.» (Rambo): «— Katerina, para ve mücevher, ne bulduysa topladı, bunları Sadrâzama hediye olarak takdim etmek üzere bir heyet gönderdi. Bu heyete, Türkler ne isterlerse kabul etmeleri emri verilmişti.» (Yohan Blohviç): «— Katerina'nın Sadrâzama gönderdiği hediyeler Petro'yu kurtarmış ve Rusya için her halde gayet müsait olmak üzere Prut anlaşması yapılmıştır.» (Lâjonkiyer): «Sadrâzam Baltacı Mehmed Pasa kendisine Çariçe Katerina tarafından gönderilen hediyelere kapıldı. Karlofça Muahedesinin hicabını Falçi anlaşmasiyle temizleyeceği zannına düştü.» (Feliks Jülyen): «— Katerina vasıta oldu; ricaları, vaadleri, hattâ ordudan toplayabildiği altunlan ve mücevherleriyle ümit edilmez şartlar altında Çarı kurtardı.» (Male): «— Sadrâzam bahşişi alınca müzakereye razı oldu, Petro'nun askeriyle beraber çekilmesini kabul etti.» (Drlyo): «— Çar Prut'ta öyle tehlikeli bir durumda kalmıştı ki, Sadrâzam Çariçe'nin desiselerine kapılmasaydı, Rus ordusu son neferine kadar helak olacaktı» (NFK-MOSKOF) Share this post Link to post Share on other sites