Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

Recommended Posts

21.12.1943 - 22.12.1943

(1 gün) Bir Günlük Hapis: Askerken (16.1.1943 - 16.4.1943 / Erzurum) siyasî bir yazı kaleme aldığı için disiplin cezası mahiyetinde verilen 1 günlük hafif hapsin infazı...

 

9.6.1947 - 5.8.1947

(1 ay, 27 gün) "Türklüğe Hakaret Davası"nın Tutukluluk Devri: Necip Fazıl, Büyük Doğu Mecmuası'nın 30 Mayıs 1947 tarihli 65'inci sayısında, Rıza Tevfik'e ait "Sultan Abdülhamîd'in Ruhaniyetinden İstimdat" başlıklı bir manzume yayınlamıştır. Herhangi bir özel isme yer verilmediği halde şiirin mecmuada neşri bazı zümreler tarafından Atatürk'e hakaret kabul edilmiş ve iktidar partisi tarafından Büyük Doğu aleyhine İstanbul ve diğer bazı vilayetlerde nümayişler tertiplenmeye çalışılmıştır.(2) O tarihte ilgili bir kanun maddesi bulunmadığı için de, "Padişahlık Propagandası Yapmak - Türklüğe ve Türk Milletine Hakaret"ten, mecmuanın sahibi görünen zevcesi F. Neslihan hanım ile beraber Necip Fazıl hakkında takibata başlanmıştır.

Savcılık Basın Bürosu Şefi Hicabi Dinç, takibata başlayabilmek için kanunen Adalet Bakanlığı'ndan izin verilmesi gereken bir suç mevzuunda, Necip Fazıl'ı kanunsuz olarak 9 Haziran Pazartesi günü tevkif ettirmiştir.

29 Temmuz'da 1. Ağır Ceza Mahkemesinde gerçekleştirilen ilk celsede duruşmanın gizli yapılmasına karar verilmiş, iddia ve sanığın ilk itirazları ve müdafaası dinlenmiş ve dava ileri bir tarihe ertelenmiştir. 5.8.1947 Salı günkü, Savcılık makamınca hakkında tevkif müzekkeresi kesildiği halde bulunamayan F.Neslihan hanımın da iştirak ettiği 2. celse sonunda ise Mahkeme Reisi Nefi Demirlioğlu'nun okuduğu kararla, Temyiz yolu açık olarak, Necip Fazıl ve eşi beraat etmiş, kapatılan Büyük Doğu Mecmuası'nın neşri serbest bırakılmıştır.

 

21.4.1950 - 15.7.1950

3 ay, 25 gün Türklüğe Hakaret Davasının Mahkûmiyet Devri: Büyük Doğu Mecmuası'nın 27.1.1950 tarihli 16'ncı sayısında yayınlanmış "Altıparmak" isimli yazıda, Hükümetin manevî şahsiyetini tahkir ve tezyif ettiği gerekçesiyle 19.4.1950 tarihinde, hakkında Tevkif Müzekkeresi (5) kesilen Necip Fazıl, iki gün sonra tutuklanmış ve hapse atılmıştır. 26.4.1950'de, Salim Başol'un reis bulunduğu ikinci ağır ceza mahkemesindeki ilk celsede beraat eden Necip Fazıl, serbest bırakılmayı beklerken, aynı gün bir mahkemeden diğer bir mahkemeye aktarılarak, Türklüğe Hakaret Davası'nda vaktiyle verilmiş Beraat kararının Temyize nihaî olarak bozdurulması ve mahkemenin uyma kararı üzerine, hamile ve hasta zevcesi F.Neslihan hanımla birlikte, tekrar hapishaneye gönderilmiştir.

 

14.5.1950 Genel Seçimlerini büyük ekseriyetle kazanan Demokrat Parti'nin çıkardığı Af Kanunu ile 15.7.1950'de hapishaneden ilk tahliye edilen kişi Necip Fazıl'dır.

 

31.3.1951 - 18.4.1951

19 gün 1951 Mahkûmiyeti: Basına "Kumarhane Baskını" olarak akseden bir hâdise sebebiyle 23 Mart 1951 Cuma günü 18 saat süreyle karakolda gözaltında tutulan Necip Fazıl, tertiplenen komplonun ardından hazırladığı 30 Mart 1951 tarihli meşhur 54'üncü sayının daha bayilere verilmeden matbaadan toplatılmasını müteakip, çıkmamış mecmuanın, imzasız bir yazısının, içinde hiç bir suç olmayan ifadesinden ve üstelik tevkifli muhakeme usûlü kaldırılmış olmasına rağmen tevkif edilmiş ve 19 gün tutuklu kalmıştır.

 

 

12.12.1952 - 30.9.1953

9 ay, 12 gün

1951 Mahkûmiyetinin İnfazı: 54'üncü sayıda yayınlanan bir yazı sebebiyle 9 ay 12 günlük kesinleşmiş mahkumiyeti bulunan Necip Fazıl, Savcılık selahiyetiyle infazı 4 ay tehir ettirmiş, bu dört ay bitince de Haydarpaşa Numûne Hastahanesi Sıhhî Heyetinden 3 aylık bir tecil raporu almıştır. (9) Tam da bu raporun müddetinin bittiği bir dönemde Ahmet Emin Yalman'ın 22 Kasım 1952 Cumartesi günü vurulmasiyle "Malatya Hâdisesi" patlak vermiştir. Hâdise kısa zamanda Büyük Doğu Cemiyeti Reisi Necip Fazıl'ı da içine alacak şekilde büyütülmüştür.

İkinci defa Haydarpaşa Numûne hastahanesine müracaat eden Necip Fazıl bir önceki raporun aynını almış; fakat bu defa rapora "sinir vaziyeti üzerinde ihtisas taalluku dolayısiyle Bakırköy Akıl Hastahanesinin hüküm vermesi" şeklinde bir kayıt ilave olunduğu için, arzusu hilafına sözkonusu hastahaneye başvurmak zorunda kalmıştır.

Bakırköy Akıl Hastahanesi, Haydarpaşa'nın şeker hastalığı teşhisini aynen kabul ettiği halde, "infaza mâni bir durum" olmadığı hükmünü vermiştir. Bunun üzerine Necip Fazıl Adalet Bakanlığı'na müracaatla, dahili hastalığından başka hiçbir rahatsızlığı bulunmadığını ve eğer bu hastalık infaza mâni ise Adlî Tıp kurumunun hakkında ona göre, değilse yine ona göre karar vermesini talep etmiştir.

Adlî Tıp Kurumu'nun, "zeka ve aklî melekeleri tamamen yerinde ve tabii.. Musap olduğu şeker hastalığı ise infaza mani değil" şeklinde rapor vermesi neticesinde, (10) Necip Fazıl kesinleşmiş mahkumiyetin infazı için, 12 Aralık 1952 Cuma günü Üsküdar Toptaşı hapishanesine girmiştir.

- 23 Ocak 1953'de Malatya Sulh Ceza Mahkemesi tarafından, Necip Fazıl hakkında, T.C.K.nun 163 ve 65'inci maddeleri delaletile C.M.U.K.nun 104/2,3,108 ve 125'inci maddeleri gereğince Tevkif Müzekkeresi kesilir. Hapse girdikten tam 47 gün sonra 28.1.1953 Çarşamba günü, saat 10.10 treniyle mahfuzlu olarak Toptaşı'ndan Malatya'ya sevk olunmuştur.

- Necip Fazıl, tam 38 gece, 36 gün geçirdiği Malatya Hapishanesi'nden 8.3.1953 tarihinde, Malatya Davası ile ilgili muhakemeler Ankara'ya nakledildiği için Ankara Genel Ceza ve Tevkif Evi'ne gönderilmiştir.

 

 

30.9.1953 - 2. 12.1953

64 gün

 

Malatya Davası Sebebiyle Mevkufiyetin Devamı: 30 Eylül 1953'te bitmesi gereken 1951 mahkûmiyeti, Necip Fazıl'ın Malatya davasındaki masumiyetinin henüz anlaşılamamış(!) olması sebebiyle, tevkif şeklinde devam etmiş; neticede politikadan emir alan mahkeme, yine aynı yerden aldığı emirle, Malatya suikastıyla hiçbir alakası olmadığı daha başından belli olan Necip Fazıl'ı, 2.12.1953 tarihinde tahliye talebini uygun bularak salıvermiştir.

 

 

24.6.1957 - 25.2.1958

8 ay, 4 gün

Köprülü Fuat'a Hakaret Ve... Mükerrem Sarol'u müdafaa yolunda Fuat Köprülü'ye karşı yazdığı zehir zemberek yazılardan hakkında verilen mahkûmi-yet kararının Temyizce tasdik edilmesiyle kesinleşen 1 sene 2 aylık cezasına, iki ayrı hükümden 6 aylık müeccel ceza da eklenmiş ve Necip Fazıl, 1 sene 8 ay kalmak üzere 24.6.1957'de Toptaşı Hapishanesine ikinci defa girmiştir. (13) Kısa bir müddet sonra Haydarpaşa Numûne Hastahanesine nakledilen Necip Fazıl, karar tashihi yoluyla son kurtuluş teşebbüsünün de boşa çıktığı ve tekrar gönderileceği Toptaşı cehennemini düşündüğü bir anda, ziyaretine gelen Abdülhakîm Arvasî Hazretleri'nin yakınlarından İlyas Ketenci'nin keramet çapındaki şu sözlerine muhatap olmuştur:

-İki güne kadar çıkarsın inşallah... Bundan sonra kendine dikkat et!

Ayniyle, keramet çapında bir tecelliyle, Temyiz son itirazı kabul ve karar tashihi yoliyle, Necip Fazıl'ın 8 ay 4 gün kaldığı hapisten kurtuluşunu temin etmiştir.

 

 

26.3.1959 - 29.3.1959

3 gün (60 saat 51 dakika)

Bolu Dağında Tevkif: 10'uncu Devre Büyük Doğu'larını çıkardığı 1959 senesinde, Necip Fazıl, düşmanlarına yaptığı hücûmların semeresi olarak 100 yıla varan hapis tehtidi altındadır. İşte bu hengâme-de, İstanbul Toplu Basın Mahkemesi'nden hakkında bir mahkûmiyet kararı verilmiş, o Ankara'dayken gıyabında verilen hükümle birlikte, usul ve teamüle aykırı olarak bir de tevkif kararı çıkmıştır.(25.3.195-Çarşamba) Bu kararı kanun ve usul bakımından polis vasıtasiyle evine tebliğ etmeleri gerekirken, İstanbul dışında olduğunu haber aldıkları Necip Fazıl hakkında yakalama emri verilmiştir. Durumu haber alan Necip Fazıl, hemen o gün hususi bir otomobille İstanbul'a doğru yola çıkmış, gece yarısı Bolu'da yolları kesen polis tarafından yakalanarak önce Bolu, oradan da İstanbul Emniyet Müdürlüğüne getirilmiştir. Perşembe sabahı Sulh Ceza Hakimliği tarafından gıyabî tevkif vicahiye çevrildikten sonra Sultanahmet cezaevine gönderilmiş 60 saat 51 dakikalık mevkufiyetten sonra, bizzat Başbakan Adnan Menderes'in talimatiyle gerekli formaliteler ikmâl edilerek salıverilmiştir.

 

 

6.6.1960 - 15.10.1960

4 ay, 4 gün

 

1960 İhtilali Sonrası Tevkif: İhtilalin yapıldığı tarihte Ankara'da bulunan Necip Fazıl, İstanbul'a döndükten bir müddet sonra 6 Haziran'da geceyarısı evinden alınmış, 15.10.1960 tarihine kadar, bir müddet Davutpaşa Kışlasının koğuşlarında ve ardından Balmumcu'da hakaret ve kötü muamele altında, gerekçesiz olarak tutulmuştur.

 

 

15.10.1960 - 18.12.1961

1 sene, 65 gün

Atatürke Neşir Yoliyle Hakaret: İhtilalin çıkardığı Basın Affı'nda hiçbir suç istisna edilmediği için üzerinde hapis yükü kalmadığını düşünen Necip Fazıl, Balmumcu'dan ilk tahliye edilenler arasında salıverildiği gün (15.10.1960), kapıda bekleyen mahkûmları taşımaya mahsus bir araç ile, karısı ve çocuklarının gözleri önünde alınarak Savcılığa götürülmüştür. Atatürk'e hakaret isnad edilen bir yazıdan mahkûmiyeti Balmumcu'dayken kesinleştiği için ve 5816 sayılı kanun maddesi sadece onun aleyhine Af Kanunu'nun kapsamı dışında tutularak, Toptaşı cezaevine üçüncü defa girmesi temin olunmuştur.

Necip Fazıl, 18.12.1961'de ceza müddetini tamamlamış olarak tahliye edilmiştir.

 

Dipnotlar:

--------------------------------------------------------------------------------

(1) 43 / 2363 numaralı Mahkûmiyet Vesikası

(2) Büyük Doğu'nun Küstahlığını Takbih, Cumhuriyet

Gazetesi, 9 Haziran 1947

(3) Büyük Doğu Mecmuası, 10 Ekim 1947, sayı:67

(4) Türklüğe Hakaret Davası Bitti, Son Posta, 6 Ağustos 1947

(5) Tevkif Müzekkeresi, C. Savcı No:950 / 5191

(6) Müdafaalarım, N.F.K, b.d. yayınları İst. 6. Basım, s. 94

(7) Gece Postası, 15 Temmuz 1950

(8) Ulus Gazetesi, 24 Mart 1951

(9) Müdafaalarım, N.F.K, b.d. yayınları İst. 6. Basım, s. 119-120

(10) Cumhuriyet Gazetesi, 13 Aralık 1952

(11) Dünya, Cumhuriyet, 24 Ocak 1953

(12) Cinnet Mustatili, N.F.K, b.d. yayınları İst. 11. Basım, s. 157

(13) 957 / 2121 numaralı Mahkûmiyet Vesikası

(14) Cinnet Mustatili, N.F.K, b.d. yayınları İst. 11. Basım,

s. 292-293

(15) Büyük Doğu Mecmuası, 3 Nisan 1959, sayı:5

(16) Cinnet Mustatili, N.F.K, b.d. yayınları İst. 11. Basım,

s. 312-315 arası

(17) 1960 / 3349 numaralı Mahkûmlar için müddetnâme

Share this post


Link to post
Share on other sites

selamlar,

 

Üstad'ın son hapis cezası vefatı sebebiyle uygulanamamıştır. Dönemin cumhurbaşkanı Kenan Evren, pek çok hainin cezalarını affederken Üstad'ı atlamıştır. Üstad'ın o hainlerden bir farkı olduğu ortaya çıkmıştır!..

 

Bir Fransız yazar, onun hakkında "Hapis yılları, üniversite yıllarından fazladır" tabirini kullanmıştır.

 

Büyük davası uğrunda, bizlerin yetişmesi için zulümlere katlanmış olan Üstad'ımıza buradan bir kez daha teşekkür etmeyi uygun buluyorum...

 

Saygı ve selamlarımla...

Share this post


Link to post
Share on other sites

S.A.

 

Gerçekten çok çile çekmiş üstad. Şüphesizki Allah bu çileleri görmüştür...

 

Selametle...

Share this post


Link to post
Share on other sites

S.A

 

kesinlikle doğru bir tespit yapmışsınız..Üstadımızın o hainlerden farkı ortaya çıkmıştır..Üstadımız çile çekmeseydi Üstad olamazdı..onu diğer insanlardan ayıran da budur..şüphesiz Allah(c.c.) çektiği çileleri görmüştür..Allah Firdevs'te bizi Üstada komşu yapar inşaallah..

 

selam ve dua ile....

Share this post


Link to post
Share on other sites

HERŞEYİ YEGANE SAHİBİ OLAN ULU ALLAH ONU AFFETSİN MEKANINI CENNET EFENDİMİZE KOMŞU EYLESİN.KARDEŞLERİM UNUTMAYALIM ÖZELLİKLE DÜŞMANLARIMIZI ALLAHIN SELAMI ÜZERİNİZE OLSUN.

Share this post


Link to post
Share on other sites

üstadın ifadelerinde zindan ana rahmi olarak bahsediliyor, ve oranın karanlığında da nurun varlığı hayatta .Ve YENİDEN DOĞUŞ. ve Yeni Anadolu Gençliği, zamanı ve mekanı kaplayan bir anlayışı ile artık herşeye hakim olabilme gücüne sahip olmak üzere. İşte üstadın zindanları dahi nur olarak değerlendirmesini idrak edersek bizim fırsatlarımızın bolluğu aşikar. Artık yepyeni bir gençlik ile küçülen dünyada büyüyen doğu deme vakti..

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ne azap, ne sitem bu yalnızlıktan

Kime ne, aşılmaz duvar bendedir,

Süslenmiş gemiler geçse açıktan,

Sanırım gittiği diyar bendedir.

 

Yaram var, havanlar dövemez merhem;

Yüküm var, bulamaz pazarlar dirhem.

Ne çıkar, bir yola düşmemiş gölgem;

Yollar ki, Allah'a çıkar, bendedir.

 

 

ŞİİRLE YORUM YAPMAK İSTEDİM. KARDEŞLERİN YAPTIĞI (allah razı olsun)TÜM DUAYA AMİN AMİN AMİN,,,,,,,,

Share this post


Link to post
Share on other sites

sa.

ben üstadı yeni yeni tanımaya başlıyorum vesile olanlardan Allah razı olsun gerçi biraz geciken bir tanışma oldu elbette ismini duymuştuk sakarya ,kaldırımlar şiirlerinden ibaretti tanımam ama davasını ve çektiği çileleri yeni öğernmeye başladım okudukça çektiklerini bu dava uğrunda yaptığı fedakarlıkları kendimden utanır oldum.Ruhun şad olsun ve mekanın cennet olsun,Rabbim üstadın davasını idrak etmeyi nasip etsin.

Share this post


Link to post
Share on other sites

İNSAN EĞER GÖREVİNİ TAMAMLAMAMIŞSA BU HAYATTAN AYRILAMAZ ÇİLE ÜZERİNE ÇİLE FAKAT SAVAŞTIĞI DEĞERLER HER ŞEYİN ÖNÜNDE GELİR BU KADAR BÜYÜK DUYARLILIK İÇERİSİNDE BİR DAVRANIŞI BİZLERDE SÜRDÜRÜP YAŞATMAMIZ LAZIM

 

 

ÜSTAD DA BİZDEN BUNU İSTERDİ ZATEN

 

VE SİZLEREDE BU GÖREVİ İCRA ETTİKLERİ İÇİN TEŞEKKÜR EDİYORUM VE ALLAH SİZLERDE RAZI OLSUN

Share this post


Link to post
Share on other sites

Yukarıdaki tarihi gerçekleri okuyunca birden asrı saadet geldi gözümün önüne :rolleyes: çileli günlerde biri Hz. Aişe'nin yanına gelerek diyor ki:Ben sizleri eşimden çocuklarımdan daha çok seviyorum demiş.Hz.Aişe ona şu cevabı vermiş:"O zaman bela ve imtihanları kendine örtü edin "demiştir.

 

Allah dostları eğer o gün başları bile ağırmasa acaba bir günah mı işledik diye kedi kendilerine sorarlarmış."Müminin dünyası zindanıdır " sözü her zaman gözümüzün önünde cereyan etmiştir.

 

Bir kitapta mümini buğday başağına benzediğini okumuştum.Nasıl ki buğday kızgın güneş altında pişe pişe olgunlaşırsa müminde öyle acı ve dertlere katlanarak sabretmekle mertebesi artar,diye teşbihte bulunmuştur.

 

İşte bu dava ilk kıvılcım parladığı günden beri çile ile gözyaşı ile yoğrulmuş,büyük fedakarlıklarla omuzlanmış bugüne kadar gelmiştir.Eğer biz rahat,sıcak yataklarda sabaha kadar deliksiz uyuyabiliyorsak hayatımızda değişmesi gereken yanlışlıklar demektir.

 

 

Hz. Bilal o yüce sevgilinin adını söyleyipte ezanını bitiremedi. Bizim dilmiz onun ismini söylerken ciğerimiz titremiyorsa

eyvah ki ne eyvah.Çünkü Kuran-ı Kerim'de "Müminler o kimseler ki onun ismi söylendiğinde yürekleri titrer"

 

Neyse ben sözü fazla uzatmak istemiyorum ama yazdıkça aklıma yenileri geliyor.

 

"İslam garip doğdu .Yine garip olacak ne mutlu o gariplere"

 

selametle...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...