Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
cihat

Zünnun-İ Misri

Recommended Posts

İNSAN NİÇİN ŞEREFLİDİR ?

 

 

Bir gün Zünnun-i Mısri, ederken camide vâz,

 

Dediler: (Muhabbetten bahsedin bize biraz.)

 

 

 

Buyurdu ki: (Bu yolda, en mühim şey muhabbet.

 

Bundan daha şerefli bir sıfat yoktur elbet.

 

 

 

Sahip olduğu için bu şeref ve bu şana,

 

Allah, (Habibim) diyor Peygamberi-i zişana.

 

 

 

Ne zaman ki (İnsan)ı yarattı Hak teâlâ,

 

Derecesini dahi, yükseltip kıldı a’la

 

 

 

Lakin dikkat ediniz, bu şerefe, insanlar,

 

Acep hangi sıfatla nail olmaktadırlar?

 

 

 

Yalnız (yemek içmek)le olsa idi bu şayet,

 

Deve, daha kıymetli olurdu bizden elbet.

 

 

 

Zira deve, insandan ilerdedir bu işte.

 

Çünkü elli kişilik yemek yer bir yiyişte.

 

 

 

İnsanın şerefine sebep olan bu haslet,

 

Sadece (şehvet) ile ölçülse idi şayet,

 

 

 

Geçerdi cümle hayvan insanları elbette.

 

Zira onlar, insandan ilerdedir şehvette.

 

 

 

(Gadap) sebep olsaydı insanın şerefine,

 

Arslan, daha kıymetli olurdu bizden yine.

 

 

 

Çünkü öyle çoktur ki arslandaki bu sıfat,

 

İnsanlarda olandan ziyadedir kat be kat.

 

 

 

Eğer (görmek) sıfatı olsaydı buna sebep,

 

Akbabalar, insandan kıymetli olurdu hep.

 

 

 

Eğer (koku almak)la, olsa idi bu değer,

 

Bizden üstün olurdu köpeklerle kediler.

 

 

 

Eğer sebep olsaydı buna (akıl) kuvveti,

 

Melekler kazanırdı bu şeref ve kıymeti.

 

 

 

Meleklerden akıllı olmasa da bu insan,

 

Rabbimiz bu şerefi, beşere etti ihsan.

 

 

 

Ve eğer insanları doğru yoldan ayırmak,

 

Aldatıp kandırmakla olsaydı üstün olmak,

 

 

 

Şeytan daha layıktı bu şeref ve bu şana.

 

Zira insan, bu işte, yetişemez şeytana.

 

 

 

Üstünlük bunlar ile olsa idi velhasıl,

 

İnsan, bu mertebeye olamazdı hiç vasıl.

 

 

 

Halbuki insanlarda var ki bir (aşk, muhabbet),

 

Budur asıl insanı üstün kılan o haslet.

 

 

 

Madem İnsan sahiptir bu muhabbet ve aşka,

 

Alamaz bu kıymeti, bir mahluk ondan başka.

 

 

 

İnsan, muhabbet ile sarılır emirlere.

 

Bu muhabbetle çıkar, yüksek mertebelere.

 

 

 

Muhabbettir insanı Rabbine yaklaştıran.

 

Bu sevgidir, onları böyle şerefli kılan.

 

 

 

Eğer ki insanlarda muhabbet olmasaydı,

 

Elbette bu şerefe nail olamazlardı.

 

 

 

Tasavvufta yükselmek isterse biri eğer,

 

Allah'ın ihsanı ve lütfu ile ilerler.

 

 

 

Daha da yükseğine çıkmak isterse şayet,

 

Sırf İhsan kâfi gelmez, lazımdır aşk, muhabbet

Share this post


Link to post
Share on other sites

KALBİN HASTA EVLADIM

 

 

 

Müslüman, temiz bir genç, geldi Zünnun Mısri’ye.

 

Rica etti: (Bana bir nasihat eyle) diye.

 

 

 

Buyurdu: (Sen Allah'ın çok aciz bir kulusun.

 

Hiç günah işleme ki, sonra pişman olursun.

 

 

 

Ölüm var, ahiret var, asilere azap var.

 

Günahlardan el çek ki, şiddetlidir azaplar.

 

 

 

Güvenme gençliğine ey yavrum, aman sakın.

 

Kulluk eyle Allah'a, yettiğince takatın.

 

 

 

Sen, bu gün çok ibadet yap ki Yaradan'ına,

 

Belki ecel yakındır, çıkamazsın yarına.

 

 

 

Hem de tam ihlas ile yap ki her ibadeti,

 

İhlassız amellerin, asla olmaz kıymeti.)

 

 

 

O genç dedi: (Efendim, bilmem ki nedir hikmet?

 

Hiç bir ibadetimden almıyorum bir lezzet.)

 

 

 

Buyurdu ki: (Sebebi, aşikârdır bu halin.

 

Bu, hasta olduğunu gösteriyor bu kalbin.

 

 

 

Kalbin hastalığına şudur ki ilk işaret,

 

Yaptığı ibadetten, alamaz tad ve lezzet.

 

 

 

Hem de Hak teâlâdan haya etmez o insan.

 

Korkmadan, Halık'ına eder günah ve isyan.

 

 

 

Kurtulmak istiyorsan bu hastalık halinden,

 

Dikkat et lokmalara, ye yalnız helalinden.

 

 

 

Allah adamlarının, devam et sohbetine.

 

Onların her bakışı, şifadır kalp derdine.

 

 

 

Büyük bir ganimet bil insanlara hizmeti.

 

Bu yolda olanların, hep böyledir adeti.)

 

 

 

O genç dedi: (Efendim, söyleyin biraz daha.)

 

Buyurdu ki: (Evladım, yalnız güven Allah'a.

 

 

 

Aldırma insanların şu veya bu haline.

 

Sen onları bırak da, ihlasla dön Rabbine.

 

 

 

Onlar seni övse de, zemmetmeseler de hiç,

 

Sana, bundan ötürü gelmesin asla sevinç.

 

 

 

Aksine, kötüleyip yerseler de seni hep,

 

Kalbine, bir üzüntü gelmesin bundan sebep.

 

 

 

Sen sadece Allah de, kurtulur Allah diyen.

 

Ondan yüz çevirenler, felah bulmaz katiyen.)

 

 

 

Bir genç de, kendisinden isteyince nasihat,

 

Buyurdu ki: (Evladım, nefsine verme fırsat.

 

 

 

Zira nefs-i emmaren, kâfirdir senin şu an.

 

Ve Allah'a düşmandır, sen de ol ona düşman.

 

 

 

Onun hiylelerine aldanma hiç bir işte.

 

Yoksa pişman olursun ve yanarsın ateşte.

 

 

 

Bu yolun büyükleri, nefsine muhalefet,

 

Yaparak, Rablerine ulaştılar nihayet.

 

 

 

Kötü arkadaştan da çok sakın ki evladım,

 

O, seni felakete götürür adım adım.

 

 

 

Nefisten de fenadır zira kötü arkadaş.

 

Cehenneme sürükler seni o yavaş yavaş.

 

 

 

Gözünü iyi açıp, hiç gelme ki gaflete,

 

Yoksa duçar olursun ebedi felakete.)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bu Evliyaya "Zünnûn" lakabının verilmesine sebeb şu hâdise olmuştur: Bir deniz yolculuğu sırasında, bindiği gemide bir tüccara âit mücevher dolu bir kese kaybolmuştu. Gemide bulunanlar, sen aldın diyerek ona iftirâ edip, hakârete ve işkence yapmaya başladılar. Suçsuz olduğundan, duâ ederek kurtulmak istedi. Allahü teâlâya duâ edince, hemen suyun yüzüne, ağızlarında birer mücevher bulunan binlerce balık çıktı. O balıkların ağzındaki mücevherden bir tâne alıp gemidekilere verdi. Bu durumu gören gemideki esas hırsız keseyi getirip verdi. Bunun üzerine Zünnûn-i Mısrî hazretleri işkencelerden kurtuldu. Bu sebeple ismine, balık sâhibi, balıkçı mânâsında "Zünnûn" denilmiştir.

 

ALTIN SUNAN BALIKLAR

 

 

 

Evliyanın büyüğü olan Zünnun-i Mısri,

 

Allahü teâlânın aşkıyla yanan biri.

 

 

 

Gemiyle yolculuğa çıkmış idi bir ara.

 

Bir yolcu, cüzdanını kaptırdı hırsızlara.

 

 

 

Arayıp, bulamadı o cüzdanı alanı.

 

Parası gittiğinden, sıkıldı hayli canı.

 

 

 

Gemide bulunanlar, Zünnun hazretlerine,

 

Dediler ki: (Sen aldın, çıkar ver sahibine.)

 

 

 

Ne kadar (Ben almadım) dediyse de onlara,

 

Maruz kaldı yine de çok ağır ithamlara.

 

 

 

Başlayacaklardı ki işkenceye, dövmeye,

 

O, başladı Allah'a kalben dua etmeye:

 

 

 

(Ya Rabbi, senden gayri kapı yok yalvaracak.

 

Suçum olmadığını, sen biliyorsun ancak.

 

 

 

Hakaret ediyorlar, dövecekler hem dahi.

 

Beni, bu zalimlerden sen kurtar ya ilahi!)

 

 

 

O, kalbinden gizlice böyle dua edince,

 

Bir anda suyun yüzü, balık doldu bir nice.

 

 

 

Birer altın vardı ki, ağzında her birinin,

 

Sanki yarışırlardı Zünnun’a vermek için.

 

 

 

Alıp verdi onlara, birinden tek altını.

 

Şaşkına çevirmişti, bu hal gemi halkını.

 

 

 

Balıklar böyle yardım edince bu veliye,

 

Ona (Zünnun) dediler, balık sahibi diye.

 

 

 

Aşk-ı ilahi ile yanıyordu kalbi hep.

 

Rabbinden gayrisinden etmezdi bir şey talep.

 

 

 

Doğru yolu bulması, anlatılır şöylece:

 

Bir yerde, fakirlerle sabahladı bir gece.

 

 

 

Ertesi gün o yerde, buldu bir küp altını.

 

Ve açtı merak edip, üstünün kapağını.

 

 

 

Çevirip baktığında, neşe doldu yüzünde.

 

Zira (Allah) yazısı var idi iç yüzünde.

 

 

 

Gerçi veli değildi o zamanlar kendisi.

 

Lakin Hak teâlâya, pek çok idi sevgisi.

 

 

 

Dağıttı altınları fakirlerin hepsine.

 

Yalnızca o kapağı, ayırdı kendisine.

 

 

 

Kârlı buldu kendini, o kapağı alarak.

 

Ona göre, altından kıymetliydi o kapak.

 

 

 

O (Allah) yazısını, öpüp koydu başına.

 

O gece, nurlu bir zat girerek rüyasına,

 

 

 

Buyurdu ki: (Dün gece, buldun bir küp altını.

 

Kapağının içinde, gördün Allah adını.

 

 

 

Ve çok kıymet vererek, sen Rabbinin adına,

 

Yazı olan kapağı tercih ettin altın’a.

 

 

 

Madem Allah ismini tuttun sen böyle aziz,

 

Seni dahi yüceltsin, aziz etsin Rabbimiz.)

 

 

 

Uyanınca gördü ki, pek çok idi sevinci.

 

Zira baktı, tamamen nur dolmuş kalbi, içi.

 

 

 

Zaten yaratılıştan müsaitti bu yola.

 

Oldu kısa zamanda, o da büyük evliya.

Share this post


Link to post
Share on other sites

EVLİYA MERHAMETİ

 

 

Zünnun-i Mısri var ki, evliya-yı kiramdan,

 

Allah korkusu ile, kaçardı her haramdan.

 

 

 

İnsanlar, akın akın koşuyordu sohbete.

 

Sayesinde çok kişi kavuştu hidayete.

 

 

 

Lakin bir genç vardı ki, cahil olduğu için,

 

Bu veliye, hasetlik ederdi için için.

 

 

 

Hem inkâr ediyordu onun büyüklüğünü.

 

Hem de kötülüyordu, bilmiyordu sözünü.

 

 

 

Zünnun, bunu sezmişti, onun hareketinden.

 

Lakin bir şey demedi, ona merhametinden.

 

 

 

Ona dahi acıyıp, o veliler büyüğü,

 

Çıkarıp verdi ona, bir kıymetli yüzüğü.

 

 

 

Buyurdu: (Götür bunu, şu çarşı esnafına.

 

Sor ki, ne veriyorlar acaba onlar buna?)

 

 

 

O genç aldı yüzüğü, dolaştı dükkan dükkan.

 

Ve lakin o yüzüğe, olmadı dönüp bakan.

 

 

 

Esnaftan hiç bir talip çıkmayınca yüzüğe,

 

Geri dönüp söyledi, durumu bu veliye.

 

 

 

Buyurdu ki: (Evladım, öyle ise bu defa,

 

Götürüp göster bunu, kuyumcu ve sarrafa.)

 

 

 

O genç, bu olanlardan bazı şeyler sezerek,

 

Bilcümle sarraflara, arz eyledi gezerek.

 

 

 

Aldığı cevaplardan, şaşkına dönüyordu.

 

Zira ona, her biri çok değer veriyordu.

 

 

 

Geri dönüp dedi ki: (Bütün mücevherciler,

 

Bin altının üstünde, buna değer biçtiler.)

 

 

 

Buyurdu: (Anladın mı bu işin hikmetini?

 

Demek ki, ehli anlar her şeyin kıymetini.

 

 

 

Hiç değer vermez iken bu yüzüğe o esnaf,

 

Bin altın değer biçti halbuki buna sarraf.

 

 

 

Nasıl ki gül çekerse, bülbülün ilgisini,

 

Sadece ehli anlar tasavvuf bilgisini.

 

 

 

Bu ilimde, vardır ki öyle kıymet ve şeref,

 

Onu, ehil olmayan anlayamaz malesef.

 

 

 

Kıymetini bilenler, demeyip uzak yakın,

 

Bu ilmi almak için, koşuyor akın akın.

 

 

 

Bir kimse bilmiyorsa, bu ilmin kıymetini,

 

Tutması lazım gelir hiç olmazsa dilini.)

 

 

 

Genç, Zünnun-i Mısri’den bunları işitince,

 

Utandı, mahcup oldu, düşündü ince ince.

 

 

 

Dedi: (Bu sözleriniz, etti bana hayli kâr.

 

Silindi tamamiyle kalbimdeki o inkâr.)

 

 

 

Buyurdu: (İşin başı, evliyaya muhabbet.

 

Allah'ın dostlarını sevmeye eyle gayret.

 

 

 

Onların hürmetine, yağıyor yağmur ve kar.

 

Ve onların kalbinden, kalplere feyiz akar.

 

 

 

Muhabbet bağı ile, kalbini, kalplerine,

 

Bağla ki, aksın o nur senin dahi kalbine.

 

 

 

Onlara, ne kadar çok besler isen muhabbet,

 

Kalbine, o kadar çok akar feyiz, bereket.)

Share this post


Link to post
Share on other sites

KALBİN HASTA EVLADIM

 

 

 

Müslüman, temiz bir genç, geldi Zünnun Mısri’ye.

 

Rica etti: (Bana bir nasihat eyle) diye.

 

 

 

Buyurdu: (Sen Allah'ın çok aciz bir kulusun.

 

Hiç günah işleme ki, sonra pişman olursun.

 

 

 

Ölüm var, ahiret var, asilere azap var.

 

Günahlardan el çek ki, şiddetlidir azaplar.

 

 

 

Güvenme gençliğine ey yavrum, aman sakın.

 

Kulluk eyle Allah'a, yettiğince takatın.

 

 

 

Sen, bu gün çok ibadet yap ki Yaradan'ına,

 

Belki ecel yakındır, çıkamazsın yarına.

 

 

 

Hem de tam ihlas ile yap ki her ibadeti,

 

İhlassız amellerin, asla olmaz kıymeti.)

 

 

 

O genç dedi: (Efendim, bilmem ki nedir hikmet?

 

Hiç bir ibadetimden almıyorum bir lezzet.)

 

 

 

Buyurdu ki: (Sebebi, aşikârdır bu halin.

 

Bu, hasta olduğunu gösteriyor bu kalbin.

 

 

 

Kalbin hastalığına şudur ki ilk işaret,

 

Yaptığı ibadetten, alamaz tad ve lezzet.

 

 

 

Hem de Hak teâlâdan haya etmez o insan.

 

Korkmadan, Halık'ına eder günah ve isyan.

 

 

 

Kurtulmak istiyorsan bu hastalık halinden,

 

Dikkat et lokmalara, ye yalnız helalinden.

 

 

 

Allah adamlarının, devam et sohbetine.

 

Onların her bakışı, şifadır kalp derdine.

 

 

 

Büyük bir ganimet bil insanlara hizmeti.

 

Bu yolda olanların, hep böyledir adeti.)

 

 

 

O genç dedi: (Efendim, söyleyin biraz daha.)

 

Buyurdu ki: (Evladım, yalnız güven Allah'a.

 

 

 

Aldırma insanların şu veya bu haline.

 

Sen onları bırak da, ihlasla dön Rabbine.

 

 

 

Onlar seni övse de, zemmetmeseler de hiç,

 

Sana, bundan ötürü gelmesin asla sevinç.

 

 

 

Aksine, kötüleyip yerseler de seni hep,

 

Kalbine, bir üzüntü gelmesin bundan sebep.

 

 

 

Sen sadece Allah de, kurtulur Allah diyen.

 

Ondan yüz çevirenler, felah bulmaz katiyen.)

 

 

 

Bir genç de, kendisinden isteyince nasihat,

 

Buyurdu ki: (Evladım, nefsine verme fırsat.

 

 

 

Zira nefs-i emmaren, kâfirdir senin şu an.

 

Ve Allah'a düşmandır, sen de ol ona düşman.

 

 

 

Onun hiylelerine aldanma hiç bir işte.

 

Yoksa pişman olursun ve yanarsın ateşte.

 

 

 

Bu yolun büyükleri, nefsine muhalefet,

 

Yaparak, Rablerine ulaştılar nihayet.

 

 

 

Kötü arkadaştan da çok sakın ki evladım,

 

O, seni felakete götürür adım adım.

 

 

 

Nefisten de fenadır zira kötü arkadaş.

 

Cehenneme sürükler seni o yavaş yavaş.

 

 

 

Gözünü iyi açıp, hiç gelme ki gaflete,

 

Yoksa duçar olursun ebedi felakete.)

Share this post


Link to post
Share on other sites

Öyle Mısrî baba, kalbim hasta, hastayım.. Çok iyi geldi söylediklerin, dinleyeceğim, tutacağım sözlerini; ekmek yemeyecek bunları yiyeceğim avuç avuç.. Sık sık gel olur mu, yalnız bırakma bizleri, çok ihtiyacımız var Mısrî baba çok.. Tanışmışsındır benim siyah kahramanımla, mücahidim Malcom; ama yüreği nur gibi parlak, öyle üstün meziyetli müslüman.. O şöyle der, hani sen de duymuşsundur;

 

''Ben iyi bir eğitimci değilim, iyi bir uzman da değilim, ama ben samimiyim samimiyetim itibarımdır''Ben de sanırım, galiba, herhalde öyleyim. N'olur elimizden tut Mısrî baba, dergahına al, bir lafını iki etmem, iki edersem başımı ez geç; sonra küseyim kaçayım, pişman olunca yine çağır ve başımın üstüne basınca; Bizim Yunus mu? Diye müjdeyi kapan Yunusum Emre gibi yine al huzuruna.. Mısrî baba, yalnız olmadığımı biliyorum, sizlerin himmeti ile ayakta durmam da bir mucize ya.. Hepinize selam ederim, hepinizin eteklerinden öperim, yüzümü sürerim Mısrî baba.. Dua et bana, bizlere..

 

O alemlerin özlemcisi ben fukara

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...