Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
gençkurt

H. Nihal Atsız

Recommended Posts

Abdülhamid Han'ın bir dinsizin övgüsüne ihtiyacı yoktur!

 

Kimse Abdülhamid Han rahmetullahi aleyhin, bir dinsizin övgüsüne ihtiyacı olduğunu söylemiyor.Zaten böyle birşeye sadece Abdülhamdid Han (rahmetullahi aleyh) değil; hiçbir müminin ihtiyacı yoktur.Bunu sizin kadar bizde biliyoruz.

 

H.Nihal Atsız'ın bu makalesinden böyle bir mana çıkarmak sizinle alakalı bir durum.H.Nihal Atsız batıl istikamette ömrünü tüketmiş, kalemini batıl yolda kullanmış ama takdir edersiniz ki bu yazısında insaflı ve izanlı davranmıştır.Dolayısıyla yazıyı paylaşımdan maksadım budur.Onca eğri içinde bir doğruda olsa yakalayabilmiştir.

Share this post


Link to post
Share on other sites
Aşağıdaki mektup, Nihal Atsız'ın oğlu Yağmur'a bıraktığı vasiyetidir. Bu mektubun varlığı bedahet derecesindedir. Bir belgeselde bu mektup var. Gök Tanrı inancına müntesip olan Atsız'ın ırkçı olduğunu kolaylıkla müşahede edebilirsiniz.

 

Yağmur Oğlum;

 

Bugün tam bir buçuk yaşındasın. Vasiyetnameyi bitirdim kapatıyorum. Sana bir resmimi yadigâr olarak bırakıyorum. Öğütlerimi tut, iyi bir Türk ol!

 

Komünizm bize düşman bir meslektir. Bunu iyi belle. Yahudiler bütün milletlerin gizli düşmanıdır. Ruslar, Çinliler, Acemler, Yunanlılar tarihi düşmanlarımızdır.

 

Bulgarlar, Almanlar, İtalyanlar, İngilizler, Fransızlar, Araplar, Sırplar, Hırvatlar, İspanyollar, Portekizliler, Romenler yeni düşmanlarımızdır.

 

Japonlar, Afganlılar ve Amerikalılar yarınki düşmanlarımızdır.

 

Ermeniler, Kürtler, Çerkezler, Abazalar, Boşnaklar, Arnavutlar, Pomaklar, Lazlar, Lezgiler, Gürcüler, Çeçenler içerideki düşmanlarımızdır.

 

Bu kadar çok düşmanla çarpışmak için iyi hazırlanmalı.

 

Tanrı yardımcın olsun.

 

Hakikaten bahsettiği Tanrı (!) yardımcısı olsun oğlunun :shiny: Maşallah, ne bereketli düşmanı varmış Türk milletinin. Dahilide ve haricide düşman bırakmamış Atsız. Şayet bu vasiyet mektubu doğruysa ve doğru çıkarsa vay halimize smile.gif Düşman türetmekte üstümüze yok cidden (!)

Share this post


Link to post
Share on other sites

''Bununla beraber milliyetçilik acaba salt vatanseverlik midir? Milliyetçilik, her ne kadar vatanseverlik ile özdeşleştirilmeye çalışılsa da vatanseverlik kabına sığmayacak kadar geniş ve delidoludur. Bu ikisi arasındaki farkı De Gaulle şöyle açıklıyor: “milliyetçilik karşı ırka düşman olmak iken, vatanseverlik kendi toplumunu diğerlerinden çok sevmektir.” Bu tespit oldukça yerindedir. Milliyetçilik irrasyoneldir, ona atfedilenlerle ayakta durur. Aynı zamanda da gençlik gibidir akıldan ziyade hissiyatlara bakar. Bu teşbih, pratikte de görülmektedir, birçok genç, milliyetçilik ya da sosyalizm gibi hissiyata ve sloganlara dayanan ideolojilere sığınmaktadır.*''

 

Bu ayrımın çok önemli olduğunu düşüyorum.Vatanseverlik mi, milliyetçilik mi?Tartışmaların esasını bu nokta teşkil ediyor kanımca.

 

*Ömer Baykal - Türkiye’deki milliyetçilik ve türevleri adlı makaleden alınmıştır.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Atsızcılara diyecek bir kelime bile bulamıyorum ve onları insan olmaya çağırıyorum!!!

Biz müslümanlar insanları köpekler gibi ayırmayı daha öğrenemedik kusurumuza bakmasınlar atsızcılar. yahu adam tüm milletleri de saymış hee. Beni en fazla sinirlendiren Arnavut ve Kürt kısmı oldu. ASIM bey kendisini ifade etti. Ben bir Arnavut olarak ise söyleyebilirim ki bu topraklara ve Şanlı Osmanlılara en fazla hizmet etmiş grup Arnavutlardır. Osmanlıların maymunlara tahtı kaptırdığı Tanzimat devirlerinde en fazla darbe yiyen ve sonuna kadarda (Abdülhamid Han sağola) kopmayan bir Millet... Ve bu adam beni düşman görüyor.

Bu mukaddes sitede atsız gibi soytarıların konuşulacağı yer yoktur, olmamalıdır.

Biz Muhammed Milletindeniz. Kendine müslüman deyip İslamı grup grup parçalayanlara Veda Hutbesini hatırlatır ve eklerim:

 

Tutturmuş bu ümmetim, bir milliyet türküsü ki,

Asırlardır var olan ortak paydayı götürdü!

Çok tilki, sıçan kurcaladı; yaralı bizimki,

Akbaba fırsat buldu ya borusunu öttürdü!

 

Veda hutbesinin asi ekmeği raftaki toz!

Baticik, yanımızda oturmuş oynuyor yapboz!

Share this post


Link to post
Share on other sites

Milliyetçiliğe de biz laf söyletmeyiz Harun Yaşar kardeş.

Allah Resulu ''Kişinin kendi kavmini daha çok sevmesinde bir sakınca yoktur.'' diyor. Biz iznimizi iki cihan serveri, alemlerin sultanından aldık.

 

Haaa şunu ayırmak lazım, ırkçılık ile milliyetçilik veya şovanizm ile milliyetçilik, bizim milliyetçiliğimiz mukaddesat ile birlikte anılan milliyetçilik.

 

Bu arada zaten Atsızcılar kendilerine genellikle milliyetçi değil Türkçü veya Irkçı derler.

Share this post


Link to post
Share on other sites

E tabi buna bir şey demek yerinde olmaz. Bende dinimin sınırlarını aşmadan Arnavut diyorum kendime.(Mukaddesat önemli) Ama bu adamlar (efendim ne var kımızımızı da içeriz) hatta hatta bakırköy ilçe başkanı anlatıyor mhp nin (üniversitede şaman gruplarını önledik) diyor.

Neyse her koyun kendi bacağından asılacak. İslam milletine katkı sağlayan en ufak bir ferd bile gözümde kahramandır.

Hayırlı akşamlar diliyorum herkese.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Nihal Atsız'ın oğlu Yağmur babası hakkında bakın neler söylüyor. Ben Atsız'ın yazdıklarından müslüman olmadığını ve Gök Tanrı'ya inandığını sanırdım. Müslüman olmadığın kati suretle anlaşılıyor, neye inandığıysa meçhul... Böyle bir adam, neden müslüman bir kadınla evlenir ve cenaze namazı kılınır o da garip.

 

Sitemizde Üstad'ın Atsızla ilgili kıymetli yazısı: http://www.n-f-k.com/nfkforum/index.php?showtopic=4945

 

Harun Yaşar, üniversitede şaman grup kuranlar, ülkücelere ne diye mâl ediliyor?Lütfen, açıklar mısın?

 

............

 

Oğlu, ilk kez Aksiyon’a açıkladı: NİHAL ATSIZ ŞAMANİST DEĞİL, ‘LÂ-DİNÎ’ İDİ

 

Türkçülüğün ‘idol’ isimlerinden Hüseyin Nihal Atsız, Şamanist miydi? Atsız’ın ikinci eşi Bedriye Hanım’dan oğlu şair Yağmur Atsız, babasının “Şamanistliği” konusunda ilk kez Aksiyon’a net açıklamalar yaptı. Oğul Atsız’a göre babasının herhangi bir dini yoktu.

 

-Nihal Atsız’ın Şamanist olduğu söylenegelen bir durum. Babanız Şamanist miydi?

 

Türkiye’de Atsız adını kime sorsanız bilir de Atsız’ın kim olduğunu bilen pek yoktur. Çünkü bizim toplum okumaz. Rivayetlerle yetinir ve onlardan da efsaneler yaratır. Özellikle kendini milliyetçi olarak tanımlayan kesim, Peyami Safa’nın o sevdiğim ifadesiyle henüz “şiir devrinden şuur devrine” geçemediği için, Atsız’a dair en ciddî incelemeler de solcular tarafından yayımlanmıştır. İstisnaları tenzih ederim; ama genel durum budur. Bizim Maltepe’deki ev dergâh gibiydi. Gelenin gidenin haddi hesabı yoktu. Sonra baktım ki tek bir kerecik burnunu sokak kapısından içeri uzatanların çoğu “Atsız uzmanı” kesilmiş. Meselâ “Atsız’ın kafatasçılığı” da bu efsanelerden biridir. “Ömrümün İlk 65 Yılı” adlı anılarımda meselenin doğrusunu anlattığım ve söz konusu sol tandanslı araştırmacılar da gerçeği belirttikleri hâlde birtakım “hafızlar” ezberlerini bozmaya yanaşmamışlardır. Atsız’ın “Şamanizm”i buna bir başka bir örnektir.

 

Atsız’ın dinle münasebetini bence en iyi “lâ-dînî” kavramıyla tanımlamak kabildir. Atsız gerçi Müslüman değildi; ama bu, başka bir dinin saliki idi anlamına gelmez. Semavî dinlerden hiçbiriyle başı hoş değildi. Sadece eski pagan dinleri ve bu arada tabii ki Şamanizm’i daha “şairane” bulurdu. Öte yandan “Tanrıtanımaz” (ateist/athée) de değildi. Kâinatı yaratan yüce bir güce inanır, fakat bu gücün, bir kere yaratıp sistemi kurduktan sonra olup bitenler ve biteceklerle, hele tek tek insanlarla ilgileneceğine ihtimal vermezdi. Başkalarının inancına saygılıydı. Fakat kendi inançlarına müdahale edilmesinden katiyen hazzetmezdi. Atsız gerçi Müslüman değildi ama bu, İslâmiyet’i ciddîye almadığı manasına da gelmez. Nitekim serbest aruz vezni ile bazı Sûreleri Türkçe’ye de çevirmiştir. Örnek olarak ezberimdeki İhlâs Sûresi’ni verebilirim: “De ki birdir Tanrı, Başlangıcı yoktur, sonu yoktur. Doğmaz ve doğurmaz. Denk olamaz kimse ona!”

 

ANNEME ‘ÖRTÜLÜ PUTPEREST’ DERDİ

 

-Babanızın Müslüman geleneğine göre gömülmek istediği doğru mu?

 

Atsız’ın Şamanist oluşu da, hayatının sonuna doğru, herhalde “hidâyete ererek” Müslümanlığa dönüşü de palavradır. Bir kere bu, Atsız’ın karakterine aykırıdır. Onu zerre kadar tanıyanlar bilir ki farz-ı muhâl aklından geçmiş bulunsaydı bile sırf “yaklaşan ölümü hissetti de korkup döneklik etti” dedirtmemek için böyle birşey yapmazdı. Bu lakırdıyı tedâvüle sokanlar muhtemelen “Atsız” adını siyâseten sermâye edinmek isteyenlerdir.

 

-Size dinî anlamda bir telkini olmuş muydu?

 

Atsız tutarlı bir insandı. Meselâ bana din konusunda talep ettiğim her türlü bilgiyi vermiş, hangi kitaplara başvurabileceğimi söylemiştir; ama dinî “eğitim” vermemiştir. Ben ömrümde hiç namaz kılmadım. Zâten bilmem de. Ama dine ve dindarlara saygısızlık edenlere şiddetle karşı çıkmayı bilirim ki onu da Atsız’dan öğrenmişimdir. Dindar bir insan olan ve ara sıra namaz da kılan, fakat bazen Zekeriyâ Sofrası (dileği kabul olan kadının 40 çeşit yemek yaparak onu kadınlarla paylaşması) düzenlediği için Atsız tarafından “örtülü putperestlikle” (!) suçlanan Annem Bedriye Hanım ise zevcinin günaha girdiği tezini savunurdu. Bir yaz günü öğle üzeri sofraya koca bir tabak dolusu iri türbe eriği gelince Atsız bu eriklerden esinlenerek “Erik Yanaklı Allah” sözleriyle Anneme takıldı. Annem telaşla “Nihal, çarpılacaksın!” deyince şu unutamadığım karşılığı verdi: “Allâh’ın hiç işi gücü yok da bir hiç mesâbesinde olan benimle uğraşacak öyle mi? Bana bu kadar değer verecekse ne mutlu bana! O vakit razıyım, varsın çarpsın!”

MİLLİYETÇİLİKLE BAĞDAŞMIYOR

 

-Milliyetçilik ile Şamanizm’i ilişkilendirerek faaliyette bulunan gruplar var. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

Milliyetçilikle Şamanizm arasında ilişki kuranlar birtakım zaman tüneli kaçkınlarıdır. Bu kafa yapısından ne Türk Milliyetçiliği’ne hayır gelir ne kendilerine. Tam tersine, bu kadar cehâlet topluma ancak zarar verir. Zîrâ sâdece câhil değil mütecâvizler de. Behemehâl bir “düşman”a ihtiyaçları var. Tanrı ıslâh eylesin deyip geçmeniz de mümkün değil, çünkü cehl-i mürekkep gayrı kaabil-i ıslahtır. Bunlarınki cehl-i basit de değil ki uğraşıp düzeltesiniz. Hep söyler ve yazarım: Türk Toplumu’nun önündeki en çetin engel Türkler...

 

Kaynak: http://www.aksiyon.com.tr/detay.php?id=29762

Share this post


Link to post
Share on other sites

Küfür tek millettir. Adı ister Şamanizm olsun, ister lâ-dinilik. İkisinin de serencâmı müsâvi. N. Atsız’ın bu ikisinden birine veya diğer küfür şubelerinden herhangi birisine mensup olması, bizler için bu hakikatin ışığında değerlendirilmektedir. Yağmur Atsız, aile sırlarını ortaya dökmekle babasının küfür çukurunun hangi derekelerine kadar yol aldığını bir nevi bir nebze daha göstermiş bize.

Vakıf kardeşim: Böyle bir adam, neden müslüman bir kadınla evlenir, demiş. O da önemli bir sualdir ama asıl Müslüman bir kadın neden böyle biriyle evlenir. Dinimizde Müslüman bir kadın kafirle evlenemez. Evlenirse kendisi de dinden çıkar. Zekeriya sofrası denen şeyin de güzel dinimizle hiçbir alakası yoktur. Yahudilerden gelen ve bidat sınırları içine giren gayri İslami bir iştir.

Anne Atsız, zevcinin günaha girdiğini zannediyormuş, o da ilginç. Zevcinin söyledikleri, yazdıkları, savunduklarıyla dinden çıktığını anlayamayacak kadar dinden uzakmış demek ki. Erikli teşbih ve çarpılmaya dair telakki ise insanın sapıtma yolunda neler söyleyebileceği, nasıl düşünebileceğine müteveccih numunelik misaller.

Yağmur Atsız'ın, kendine göre ifşa etmek dediği sapık bir düşüncesini ihtiva eden yazısının linkini de ekleyelim: Kadın Sesinden Ezan Dinleme Özlemi

Share this post


Link to post
Share on other sites

Nihal Atsız beyle muhtelif konularda zıt düşsek de(fikir meselelerinde); zatın bir de şairlik yönüde mevcuttur.

Örnek;

 

Geri Gelen Mektup

 

Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?

Bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?

Pervane olan kendini gizler mi hiç alevden?

Sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu.

 

Gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse;

Ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse;

Herşey silinip kayboluyorken nazarımdan,

Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse...

 

Ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla,

Ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla!

Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince

Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince

Gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım;

Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım.

Gözler ki birer parçasıdır sende İlahın,

Gözler ki senin en katı zulmün ve silahın,

Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin;

Sen öldürüyorken de vururken de güzelsin!

 

Bir başka füsun fışkırıyor sanki yüzünden,

Bir yüz ki yapılmış dişi kaplanla hüzünden...

Hasret sana ey yirmi yılın taze baharı,

Vaslınla da dinmez yine bağrıdaki ağrı.

Dinmez! Gönülün, tapmanın, aşkın sesidir bu!

Dinmez! Ebedi özleyişin bestesidir bu!

Hasret çekerek uğruna ölmek de kolaydı,

Görmek seni ukbadan eğer mümkün olaydı.

 

Dünyayı boğup mahşere döndürse denizler,

Tek bendeki volkanları söndürse denizler!

Hala yaşıyor gizlenerek ruhuma 'Kaabil'

İmkanı bulunsaydı bütün ömre mukabil

Sırretmeye elden seni bir perde olurdum.

Toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum.

 

Mehtaplı yüzün Tanrı'yı kıskandırıyordur.

En hisli şiirden de örülmez bu güzellik.

Yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur;

Kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik...

 

Hüseyin Nihal Atsız

 

Sırf şairden dolayı tarihin pençelerine atılan bu şiir, umarım bir gün hakettiği yere gelir.

Share this post


Link to post
Share on other sites
Ziya’nın tutum ve akibetini yine Necip Fazıl şu şekilde değerlendirmektedir:

 

“Din ve İslâm düşmanlığına, Ziya Gökalp’in bizzat eserleri şahitti. Fakat o hanımın şehadetinde de; kahraman sanılan zatın ruhundaki maraza ait korkunç bir delalet tütüyordu.”

 

"minareler süngü kubbeler miğfer

camiler kışlamız müminler asker "

 

bu şiiri herkes tanır...malum recep tayyip erdoğan'ın hapse girmesine sebep olan şiir..yalnız bu şiir ziya gökalp'in diye biliyorum....hatta kendi bilgimden şüphelienim google da kısa bir araştırma da yaptım:)sonuç doğru...şimdi anlayamadığım şu;ziya gökalp böyle bir şiiri hangi ruh haliyle yazmış olabilir?

Share this post


Link to post
Share on other sites

Alparslan'ın askerlerine okuduğu şiirdir, ırkçı Ziya Gökalp'te kendince dini kullanmıştır/kullandığını sanmıştır...

Share this post


Link to post
Share on other sites
Nihal Atsız'ın oğlu Yağmur babası hakkında bakın neler söylüyor. Ben Atsız'ın yazdıklarından müslüman olmadığını ve Gök Tanrı'ya inandığını sanırdım. Müslüman olmadığın kati suretle anlaşılıyor, neye inandığıysa meçhul... Böyle bir adam, neden müslüman bir kadınla evlenir ve cenaze namazı kılınır o da garip.

 

Nihal Atsız'ın dinsiz olduğunu evvelden söylemişim. Bu sözümü geri alıyorum. Maksadım Nihal Atsız'ı övmek, onunla aynı fikirleri paylaştığımı söylemek değil. Zaten onunla aynı fikirleri paylaşmıyorum.

 

Yavuz Bülent Bakiler 'Gidenlerin Ardından' adlı kitabında, Nihal Atsız ile hanımın ayrıldığını ve hanımının oğluyla beraber yurt dışına taşındığını söylüyor. Yağmur Atsız'ın orada komünist gruplara meylettiğini söylüyor. Hemde babası hakkında bazı iftiralar attığı da kitapta iddia ediliyor. Oğlunun söylediklerine bakarak Nihal Atsız'a kâfir dememek daha iyi olur.

 

Yine Yavuz Bülent Bakiler bir makalesinde Nihal Atsız'ın hastayken Yasin sûresini okuttuğunu söylüyor. Şunu söyleyeceğim, Nihal Atsız'a kâfirlikle itham etmiştim. O sözümü geri alıyorum. Yavuz Bülent Bakiler'in dediklerine bakarsak Atsız müslüman ve ben müslümana kâfir dediğim için küfre düşerim. Müslüman olmadığı bilinmeyen birisi için böyle davranmak gerekir. Yine söylüyorum, Atsız'ın ırkçı fikirlerini temize çıkarmak için bunları söylemiyorum.

 

Nihal Atsız'ın küfre düştüğü bir yazısı veya onun gibi kesin bir belge bulunan arkadaşlar varsa bizimle paylaşmasını rica ederim.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bu meseleye dair bir başlık açılmıştı, Onun linkini vereyim: http://www.n-f-k.com/nfkforum/index.php?sh...&hl=ads%FDz

 

Bu linkte trradomir kardeşimiz, Üstadın Atsız hakkındaki fikirlerini iktibas ettikten sonra bir de Nihal Atsız'a ait olan bir yazının linkini veriyor. (Buraya da ekleyeyim o linki: Tıklayınız) Atsız'a ait olan yazı kırmızı renkte. Mavi renkli yazılar da site tarafından Atsız'ın saçmalıklarına verilen cevapları içeriyor. Atsız'a ait bu yazının tamamını buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.

Atsız'ın bu yazısında geçen ve yoruma gerek kalmayan kısa bir yeri buraya alacağım:

 

"Yobazlık milletlerarası hastalıktır. Kızılı olduğu gibi böyle yeşili de olur. Fikirlere ve içtihatlara saygı duymak ve onlarla tartışmak seviyesinde olmadıkları için daima yırtınırlar, küfür ve iftira ederler, ilim ve mantık alanı içinde konuşmaktan aciz oldukları için karşımıza daima ayet ve hadisle çıkarlar. Soy soy insanların bir tek Âdem’le Havva dan türediklerine, Âdem’in 1050 yıl yaşadığına, Havva'nın her yıl biri erkek biri kız olmak üzere ikiz evlat doğurduğuna ve bu kardeşleri birbiriyle evlendirdiklerine inanırlar. Bir Sümer masalından çıkan tufan ve Nuh'un gemisi onlarca tarihi bir hakikattir. Hangi Teknik Üniversitesinden mezun olduğu belli olmayan Nuh'un yaptığı o pazarcı kayığına her cins hayvandan birer çiftin girip sığması ve 40 tufan gününde birbirine yemeden uslu uslu oturması da gerçektir vesaire... Şimdi bu kafadaki adamla bir fikir tartışması yapmaktaki trajediyi düşünün."

*

Bunun dışında Atsız'ın Bozkurtlar Diriliyor isimli romanında geçen bir satır:

"Sevdiği, tanrılar kadar güzel Ay Hanım’ın ancak ölüsüne kavuşan Urungu."

*

Ayrıca Nihal Atsız'ın Geri Gelen Mektup isimli şiirinde de bu tarz mısralar görmek mümkün. "Mehtaplı yüzün Tanrı'yı kıskandırıyordur." gibi.

Share this post


Link to post
Share on other sites

oğul yağmur atsız'ın bugün haber7.com da yayınlanan yazısı, ilgimi çekti paylaşayım istedim. birde yeni bir başlık açmaktansa burdan devam edeyim dedim.

 

'Alperenler' ve 'burjuvalar' (Yáhut Al Birini, Vur Birine)

 

1997 İlkbahárı, Türkiye?deki İslámî/İslámcı akımlar konusunda bir belgesel hazırlamak üzere Istanbul?a geldim. O sıralar büyük bir Alman tv kanalının dış politika dáiresinde program sorumlusu editör ve röportajcıydım. Bizleri böyle bir özel program hazırlamaya iten ámil ?28 Şubat Süreci? olarak anılan hádiseler zinciriydi. O haftalar ve aylar ortaya ?Aczmendî Tarîkati? diye bir de ucûbe çıkmışdı. Saçı sakalına karışmış birtakım vahşî ve meymenetsiz suratlı herifler, sırtlarında kara cübbe, kafalarında kara külah, ellerinde adam boyu sopalar yolları arşınlıyor ve kendi işi gücündeki halka tedirginlik salıyorlardı. Benim belgeselde onlara da epeyi yer ayırmışdım. Televizyon esásen çok yüzeysel ve dış görüntü şehvetlisi bir mas-medyum olduğundan bu herifler benim filmde ?afili? duracaklardı.

 

Neyse, temas kuruldu ve onların bir ?eğitim merkezi?nde çekim için randevulaşıldı. Bizi Anadolu yakasındaki bir bináya götürdüler. Büyücek bir odada takrîben 25 kadar ?kursiyer? o málûm kıyáfetleriyle halıya bağdaş kurmuş ?hoca?larının dersine kulak veriyordu. Benim derhál dikkatimi çeken husus, bunların sokaklardaki yaratıklara hiç benzememesiydi. Gerçi kılıkları aynıydı ama hepsi medenî (şehirli) fizyonomi, mimik ve jestiklere sáhib, 18-25 yaş arası gençlerdi. Cübbelerinin altında şık gömlekler, kollarında şık saatler vardı ve o zamanlar henüz Türkiye?de yaygın olmamasına rağmen çoğunda ceb telefonu bulunuyordu.

 

Sonra bu gençlerle aramda bir iletişim kuruldu ve bakdım ki bana artık ?Yá Mü?mîn? filan diye değil ?Ağabey? diye hitáb etmeye başladılar. Bunlar düpedüz Istanbullu/Ankaralı üniversite talebeleriydi. Konu mankenleri gibi bir nesne! Kısa süre sonra artık röportaj değil ?oyun filmi? çeker gibi provalı tekrarlı sahne çekimlerine başladık. Dehşetli de keyif alıyorlardı. ?Ağbiy, olmadıysa tekrarlayalım istersen!?

 

Uzatmayalım, o zamanki diğer baş belámız Erbakan Hükûmeti istîfá eder etmez bu Aczmendîler de sanki yer yarıldı yerin dibine indi.

 

Kendilerine utanmadan ?Alperenler? adını veren kopukların İdil Biret Konseri?nde yapdıkları bana bunları anımsatdı. Acabá Türkiye?yi kendi imtiyazlarını kurtarmak uğruna 1930?lardan kalma bir kábus şatosuna hapsetmek isteyen Ergenekoncular ve hempáları, ellerindeki bütün mevzîlerin teker teker ?istirdád? edildiğini görerek yine bir ?irticá senaryosu? uygulamak istiyor olabilirler mi? Muhsin Yazıcıoğlu ölümünden önce bu haytalar için ?Bizim tarlayı önceden ekmişler.? dememiş miydi?

 

Konser?in Topkapı Sarayı?nın ?kutsal bir mekánı?nda verildiği iddiası palavradır. Oradaki tek kutsal yer ?Hırka-i Şerîf (Emánát-ı Mukaddese) Dáiresi?dir ki Üçüncü Avlu?da bulunur. Oysa konserin verildiği Aya İrini Kilisesi Birinci Avlu?dadır.

 

Öte yandan bir klasik konserde, bar konserinde whisky servisi gibi şarab servisi yapılması da elbet mankafalığın daniskası ama bu GÖRGÜSÜZLÜK! Tıpkı ezan okurken hoparlörü sonuna kadar açanların görgüsüzlüğü gibi.

 

Ne yazık ki şehirde oturmak ?şehirli? (burjuva) olmaya yetmiyor.

 

Yağmur Atsız/ haber7.com/ 14 Temmuz 2009

Share this post


Link to post
Share on other sites

Atsızın izinden giden Atsızcılar,İslam düşmanı olduklarına göre,fikir babalarını da pek masum bulamayız herhalde...

Girin malum siteye görürsünüz bildirilerini,din terakkiye engeldir,İslam Araplaştırır vs....

Neyse efendim,Din'e göre yorumlamasak bile Irkçılığın Kurucusunu,İslam'da men edilen ırkçılığı ibda etmesi hasebiyle eleştirme hakkına sahibiz...

Bu arada,malum şahsiyyetin bir yönde hakkını vermek de borçtur ki,tarih kalpazanı değildir en azından.Abdülhamid'i Gök Sultan,Vahdeddin'i de cesur padişah bilirdi,yazardı...

Selametle...

Share this post


Link to post
Share on other sites

selamun aleykum arkadaslar ustadın sıtesınde atsızla ılgılı yazıların ne ısı var atsız ve ustad ters ıdeolojılere sahıpler ustad ıslamı savunurken atsız turk mıllıyetcılıgı yapan hatta bunu fasızm boyutuna tasıyan bırısı bunu nasıl anlayamıyorsunuz...atsız degılmıdır kı bazı kıtaplarında kaınatın yaratılıs sebebı peygamber efendımız(s.a.v) hakkında kufur edecebılecek kadar ılerı gıtmıstır... bu adamı sahıplenmeyın Allah askına... hatta kanıtınıda yazayım peygamber efendımız(s.a.v) ıcın colde sıır yazan bır bedevıydı dıyor... bu adamın kıtaplarını ıyı okuyun peygamber efendımıze boylesıne hakaret eden bır adamın musluman turkun hayatının hıcbır yerınde olmaması gerekıyor... musluman turk ya hepcı ya hıccı olmalıdır ıslam bunu ogretmıyor mu?sakın bana bız onun turkluk boyutuyla sevıyoruz dıye sıg bır elestırıde bulunmayın bu gunesı ısteyıpte ısıgını ıstememk gıbı bırsey tavrınız net olmalı...ya sevın ya terkedın...peygamber efendımız(s.a.v) hadısınde bakın ne dıyor' kısı sevdıgıyle hasrolunacaktır' kımı sevdıgınıze dıkkat edın bu hayatta ıkı zıncır halkası bırının ucu ebu cehılden baslar dıgerı ıse sevgılıler sevgılısı peygamber efendımız(s.a.v) le baslar bu atsız ebu cehılle baslayan hakladadır...Allah muhafaza...musluman olmanın ılk sartı 'Allah tan baska ılah yoktur muhammed onun kulu ve elcısıdır' degılmıdır bu bahsettıgımız adam buna ınanmıs mı hayır...ustad ne dıyor pekı' mujdecım kurtarıcım efendım peygamberım sana uymayan hayat olsa teperım' bu kufurbazın bırcok kıtabını bende okumusum ozellıkle bırkac kıtabında akıttıgı zehırlerı ıdrak edınce artık arkasından kufredıyom...musluman turkun tavrı net olmalı ben ulkucuyum...ulkucu termınolojının atası kabul edılır bu adam ole degıl ıste yanlıs bıraz dusunmek ve ınanmak yeterlı bu adamı sevmemek ıcın tekrar soyluyorum kımı sevdıgınızı dıkkat edın...Allah askına sunu soyleyın bana ahırette Allah(c.c.) turkler bu tarafa dıgerlerı bu tarafamı dıye ayıracak...mumın kafır dıye ayıracak musluman olmak ve gereklılıklerını yerıne gertımek lazım benı yanlıs anlamayın ben turklugumden gurur duyarım sebebı ıse ıslamın sancaktarlıgını yapmıstır...vel hasılı kelam ' kısı sevdıgıyle hasrolunacaktı'......

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sanırım, Atsız, Gökalp.. gibi şahsiyetler, beni tanısalar ayaklarımın altını öperler...

 

Zira onların, hayran oldukları kavmin safkan bir üyesiyim.... Ailem 1,5 asır öncesinden Ahıska'dan Rus zulmünden Ardahan!a sığınmış.. Ahıska'yada Orta Asya'dan göçmüşler...

 

Oysa ki, asla Milliyetçi değilim.. Lakin, Allah Resulü'nün buyurduğu gibi, ''Kişi kavmini sevdiği için suçlandırılamaz.'' düsturuna ters düşmeyecek kadar, TÜrk olduğum için sevinmekteyim..

 

Arvasi hazretlerininde Türklükle ilgili açıklaması kadar da, Türklükle sevinmekteyim...

 

Ve, ümmetçi bir anlayış içerisinde, tek millet olan küfüre karşı tek millet olmak için, yine Türklükle sevinmekteyim..

 

lakin bende üstadımın ayaklarınınn altını öperim..

Share this post


Link to post
Share on other sites

sunuda soylemen gecemeyecegım atsız kafatası olcumu yapan bırıydı guya turkun kafatasının olcusu tam olarak hatırlamıyorum ama 58,4 olması gerek sayının onemı yok burda gaye onemlı herneyse atsızcılar bılıyormusunuz atsızın kafatası o sayıya tekamul etmıyor ve ayrıca kafatsı olcumu yaptıgı alet de ne bılıyormusunuz kadınların dogum sırasında dogumu kolaylastırmak amacıyala bı alet kullanılıyor ıste o alet...ben bunları uydurmuyorum arastırdım buldum... yav bıde sunu dusunun dunyada safkan ırk kalmısmıdır yok yuzde yuz turk olunmaz bu yuzden atsız bı hayal denızınde yuzuyormus aklım ermıyo nasıl mıllet buna ragbet eder...Allah hıdayet versın... amın...

Share this post


Link to post
Share on other sites

eger onun sıırlerı bu alanda paylasılıyorsa bı anlamda savunulmus oluyor bak ıbnıs kardesım ne guzel yazmıs musluman turkun dusturu bu olmalı...yukarda sıırlerı paylasılmıs o sıırlerında bıle sıkıntı var gormek lazım...bır kere ALLAH demısmı yok ben goremedım...sozum sadece atsızı sevenlere...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Atsız'a Dâir

 

Gerçi bugüne kadar en az yirmibeş kere yazdım ama bir kere daha deneyelim:

 

Atsız Müslüman olarak tanımlanamazdı ama Şamanist mamanist de değildi. Onun bu mevzûdaki konumunu bence en iyi 'lá-dînî' olarak tavsîf etmek yerinde olur. Evet, 'Semâvî Dinler'le pek başı hoş değildi ama 'tanrıtanımaz/ateist' de değildi. Kâinâtı yaratan bir güce inansa da bu gücün kâinátı yaratdıkdan sonra 'olaylar'a müdahale ettiğine inanmazdı. Öte yandan dindarlara saygı besler, lâkin aynı saygıyı da onlardan beklerdi. Dîne saygısını Kur'ân'dan bazı bölümleri aruz vezniyle Türkçeleştirecek kadar da belirginleşdirirdi. Meselâ İhlás Sûresi'nin onun diliyle Türkçesi hâlâ ezberimdedir:

 

'De ki birdir Tanrı/Başlangıcı yokdur, sonu yokdur/ Doğmaz ve doğurmaz/ Denk olamaz kimse ona'

 

Bir de şu var: Atsız Şamanizm ve Paganizmi, yani genel olarak çok tanrılı dinleri daha 'lirik/şiirsi' bulurdu.

 

Kafatasçılığı da doğrudur! Atsız gerçekden kafatası ölçerdi ama bunu ciddî olarak değil, kendisine kafatasçılık suçlaması yöneltenlerle dalga geçmek için yapardı.

 

Yağmur ATSIZ (Nihal ATSIZ'ın oğlu), Star, 12.05.2009

Share this post


Link to post
Share on other sites

Gaye Türklükse Türk

Müslüman olduktan sonra Türktür

 

Türkçülük yapabilmek için bile Müslüman olmak şart

Share this post


Link to post
Share on other sites

daha bugün bu adam yüzünden kavga ettim biriyle.tevafuka bak.şimdi karşıma çıktı.kendince aklı sıra bişeyci bişeyci olduğunu iddia eden adamın biri üstaddan konuşurken üstada hakaret edip onu yererken bana bu atsızı yüceltti ilginç bi anlayış gerçekten.çok ilginç

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...