yorumyok 0 Report post Posted January 11, 2008 Dediniz: “Çıkacak başınızdan Başörtünüz! ” Alın -öyleyse- onunla YÜZÜNÜZÜ ÖRTÜNÜZ... Arih Nihat Asya muhteşem... Yedi yıldızlı Dubai otellerinde veya süper lüks “kâbe manzaralı” otellerde yaptıkları sayısız umre ziyaretlerini milyarlık eşarplarla kapamaya çalışan, küçük bir kozmetik dükkânını doldurmaya yetecek kadar boya ve koku sürünüp, ramazanda halkla birlikte olmak adına iftar çadırına inip günah çıkartan siyasi büyüklerimizin saygıdeğer muhafazakar(!) eşleri, başlarındaki örtünün manevi değerinden ziyade eşlerine kazandıracağı oy miktarını hesap etmekteler ise vay hallerine..! Din gerektirdiği için değil de moda ve siyaset gerektirdiği için örtünenler bilmelidirler ki: O mübarek örtü mübarek başlara, yani saf bir iman temizliği ile karşılığını yalnızca Allah(cc)’tan bekleyerek örtünen Müslüman kızlarımıza yakışır. O başörtü, sahte sağlık raporları düzenleyerek “oğlancıklarını” cepheden kaçırıp, evcilik oynamaya gönderen sosyete annelerine değil, “ git oğlum ya gazi ol şehit” diyerek evlatlarını cepheye gönderen analara yakışır." (alıntı: http://www.n-f-k.com/nfkforum/index.php?showtopic=4876 ) Quote Share this post Link to post Share on other sites
selahaddineyyubi 0 Report post Posted January 16, 2008 hala ne diye oyunda oynaştasın fatihin istanbulu fethettiği yaştasın Quote Share this post Link to post Share on other sites
Ab-ı hayat 1 Report post Posted January 31, 2008 UYAN EY FÂTİH UYAN! Ma’bedinken daha dün, Ayasofya’ndan bugün Ne Sâlâ var, ne Ezan… Uyan ey Fâtih, uyan! Şimdi-artık- oradan Ne Aşır’lar, ne Mevlid, Ne de Tekbîr duyan… Uyan ey Fâtih, uyan! Bakıp ağlar destan… O da der, ağlayarak: “Ha sükût onda, ha çan!” Uyan ey Fâtih, uyan! “Başlamışken Ramazan, Neye yoktur mahyan?” Diye sor ma’bedine… Uyan ey Fâtih, uyan! Oldu geçmiş de yalan: Bize mîrâsından Bu, demek, elde kalan! Uyan ey Fâtih, uyan! Quote Share this post Link to post Share on other sites
Muvazene 190 Report post Posted February 1, 2008 Ergun Göze’nin, muhtevasını röportajların teşkil ettiği Soruşturma isimli kitabında, merhum Arif Nihat Asya’nın kaleminden dökülenlere mütenasip suallerin katıştırılarak röportaj tadında ortaya çıkarılan hoş bir yazısı var. Bu metod, şu linkteki başlığa eklenen ve Üstad şiirleri mihverinde akıp giden metinde de karşımıza çıkmıştı. Kelâm-ı kibar keyfiyetini ziyadesiyle ihtiva eden A. Nihat Asya’nın fikir mahsullerinden nasiplenmek için buyurun sofraya: Çatalca’nın İnceğiz köyünde 1904’te doğdu. Edebiyat ve Fransızca öğretmenliği ve bir devre de millet vekilliği yaptı. Dört çocuğu ve torunları vardır... Kendisi şimdi gerçek âlemde bulunmaktadır. Düşündüğümüz bir röportajı şimdi hatırasıyla yapmak durumundayız... Hocam bunu hem anlar, hem hoş görür... Bayrak Şairi’nin eserleri şiir ve nesir o kadar çok ve güzel ki. -Hocam, şu bizim halimizi bir anlatıver. -Dinle Göze: “Hüdâ ki, rûz-ı ezelden asil kıldı bizi. Resul-i Ekrem’e bir gün vekil kıldı bizi. Taraf taraf yedi iklimi hakka davette Delil kıldı bizi Sonra ne oldu bilmem baht-ı siyah Hâcil kıldı bizi O hacâletle büktü boynumuzu Ve melûl ü melîl kıldı bizi... Düştü, bir bir kopup kanatlarımız, ( Aziz-i vakt idik, â’dâ zelil kıldı bizi. ) - Hocam, bu hüzünlü bahsiten başka bir bahse geçelim. Froyd hakkında ne dersiniz? - “Şuurun köstebeği olmuş, gönüllü, Fakat kuşu olmayı düşünmemiş bir türlü” -Dünya hayatınızı sorarlarsa... “Onlar oynayadursun perdelerde sahnede, Kral, dilenci, sofu, gelin, damat rolünü: Ben oynarım dünyâda- mevsimlerdir, yıllardır- Arif Nihat rolünü!” -Ama hocam, bu rol kolay olmasa gerek, yazmak kolay mı? “İlhamın döktürür satırlar Sen yazmayı iste, yazdırırlar” - Nükteleriniz bazen Diyojen’i... - “Çölde Diyojen’e rastladım... “Gölge et, başka ihsan istemem” diye yalvardı bana” - Hocam 1944 senesi, Türkçüler’e yapılan zulümler... - -Ay yoktu, yıldız yoktu, sansür edilmiş bir geceydi o. - Bu asrın sizce enteresan tarafı? - “İhtisas küçük zekaları da işe yarar hale getirdi, asrın yeniliği bundan ibarettir.” - Siz edebiyatımıza bayrak şairi diye geçmiştiniz. - “Bir Firavun olsam, ben de bir ehram yaptırırdım. Fakat altına yatmak için değil, üstüne tahtımı kurmak, bayrağımı çekmek için.” - Bu sene kadın senesiymiş, kadın inkılapları... - “Yalanı bırakalım, peçeyi onlar için değil, kendimiz için attık.” - Şu sol profesörler, solcu öğretmenler, yazar çizerler... - “Bir çıra gibiydiler, isleri ışıklarından çoktu” - Peki, şu hükümet buhranı, o, onu istemiyor; beriki, hiç birini, birileri de sadece birisini, ne yapacağız? - “İçimizden biri köprü olmaya razı olmazsa, biz kıyamete kadar bu suyun kıyılarını bekleriz” - Padişahların haremde nasıl devlet batırdıkların ve hürriyetçilerin devleti nasıl kurtarıp, yeniledikleri hakkında bir sürü söz, kitap ortaya dökülüyor, bunlara göre “yarınlar da onların.” - “Ayağa kalkın, geçmiş masalda, geleceği falda okuyanların nesli geliyor” - Hani birisi vardı ya, şimdi çok büyüdü. - “Küçük bir deliydi, büyüdü, büyük bir deli oldu...” - Peki bizi kim kurtaracak? - “Erkek neslini doğuramaz artık, Şu sıtmadan gebe kalmış kızlar.” - Hocam sen maneviyatçıyım diye medeniyetin bütün nimetlerini red mi edeceksin, en basiti termometreyi düşün, faydasını? - “Ana sıcağını kalorifer sıcağından ayırt edemeyen zavallı alet.” - Demin ihtisasa hücum eder gibi bir haliniz vardı? - “İhtisas asrı diyorlar gördün. Ki, bakan başka, gören başka bugün.” - Şair olarak kadın etekleri hakkında... - “Onlar diyorlar mini etek, Ben diyorum, hani etek?” -Bir çok gazetelerde yazı yazdınız... - “ Çoğu bilmez, hoşlanmaz... Açıkça nefret eder, İmtihana çeksen üç sıfır alır, dün’den Lakin ayın dördünde çıkar beş tarihlisi Bizde yarını satar gazeteler, bu günden” -TRT senin cenazen hakkında hemen hemen hiçbir haber vermedi. - “ Orada iyi bir adama rastlarsan, bil ki oralı değildir.” -Aşk ve arzu arasındaki maceranız... “Bir bardağa dolmaz gülüm, aşk içki değil, Rüya mı dedin? Belki odur, belki değil, Sevmek ve sevilmek ne ilâhi ihsan... Lakin tenimiz, ruhumuzun dengi değil.” -Cenazende maalesef bulunamadım... Vasiyetin var mıydı? “Ölüm Marşı varsın, alınsın: Cenâzemde mehter çalınsın!” -Hocam “Ölülerin çenesini bağlarlar, burada gördüklerini orada söylemesinler diye” demişsin, ama bize bir şey söyle... -“Muhammed’in bahçesinin güllerinden öperim, Celâleddin-i Rumî’nin ellerinden öperim...” ( 06.04.1975 ) Quote Share this post Link to post Share on other sites
Ab-ı hayat 1 Report post Posted February 4, 2008 Teşekkürler Reyhan hanım çok güzel bir paylaşımda bulunmuşsunuz, Allah(c.c) ebeden razı olsun... Arif Nihat Asya'nın "Duâlar ve Âminler" kitabından 1960'lı yılları anlatan bir şiiri: ÇANLAR -Yolumuz yokuş… -Tırman, tırman, tırman! -Mâliyemizi kim düzeltecek? -İnan, inan, inan… -Kim olacak devlete bakan? -İyidoğan, iyidoğan, iyidoğan! -Turizmi kim, yoluna koyacak? -Kâmuran, Kâmuran, Kâmuran! -Plânlama dairesi, gizli gizli, ne yapar? -Plân, plân, plân! -Gizli tarafları olduğuna inanmıyorum… -İnan, inan, inan! -Şu neticelerin sorumlusu, kimdir? -Falan filân, falan filân! -Yola çıkmaktan korkuyorsun… ne var yolda? -Vuran, kıran; vuran, kıran! -Son beyanatı nasıl buldun? -Yavan, yavan, yavan! -Şu iki üç paçavra ne yazar? -Yalan dolan, yalan dolan! -Basın bahçesinin çiçekleri arasında bitenler nedir? -Baldıran, baldıran, baldıran! -Nedir istedikleri? -Tırpan, tırpan, tırpan! -Şu filmde ne var, ki telaş ediyorsun? -Yılan, çiyan; yılan, çiyan! -Peki… ne yapalım! -Uyan, uyan, uyan! -Biraz dinleneyim demiştim… -Davran, davran, davran! -Emeklerine acıyan kimdir? -Ata’n, Ata’n, Ata’n! -Tehlikede olan nedir? -Vatan, vatan, vatan! -Ya biz, neden bahsediyoruz? -Havadan, sudan, havadan, sudan, havadan, sudan! (Benim çok hoşuma gitti, umarım beğenirsiniz :D ) Quote Share this post Link to post Share on other sites
Vakıf Ahmet 36 Report post Posted April 5, 2008 Kalk Yiğitim! Kalk yiğitim, yine dağbaşını duman aldı... Parçalandı bir kıtanın toprakları, Aslan payını aslan olmayan aldı... Kalk yiğitim, yine dağbaşını duman aldı. Tulgalı, tulgasız başlar alayı... Kanadlı, kanadsız kuşlar... Aşılmamış dağlar, çıkılmamıs yokuşlar... Dağları, tasları akar sulariyle Şu tanıdık toprakta Bir büyük dünya parçası Fatihini aramakta. Dünyayı ahretten ayıran Duvarları yık da gel, Ay doğar gibi, gün doğar gibi Şu kıpkızıl ufuktan çık da gel! Kalk yiğitim, yine dağ başını duman aldı. Parçalandı bir kıtanın toprakları; Aslan payını aslan olmıyan aldı... Kalk yiğitim, yine dağbaşını duman aldı. Quote Share this post Link to post Share on other sites
Ü.Y. 46 Report post Posted April 20, 2008 Arif Nihat Asya ve hatıralar Yavuz Bülent Bakiler, kitabında Arif Nihat Asya ile geçirdiği yirmi yılı anlatıyor. Sohbet havasında geçen kitabın ilk bölümünde yazar ayrıntılı bir Arif Nihat Asya portresi sunuyor. İkinci bölümde ise Yavuz Bülent Bakiler, “Arif Nihat Asya’dan Dinlediklerim” başlığı altında şairin vefatı olan 1975’e kadar yaşadıklarını ve hastanedeki son saatlerini anlatıyor. Hacimli bir çalışma olan kitap, Arif Nihat Asya’yı daha yakından tanımak isteyenler için. Quote Share this post Link to post Share on other sites
tugra 6 Report post Posted April 30, 2008 TESBİH Önümüzden geçer, gider... Bir siyah tesbih geceler Bu tesbihi bir çeken var. Göğe açık yüzümüze, Nur arayın gözümüze -Testi testi, kadeh kadeh- Işıkları bir döken var. Nereye, nereye yolcu? Yine önünde bir doğu, Yine ardında bir gölgen var. Goncanı, rüzgarlar aldı; Dalında bir sızı kaldı... Söyle ey gül, söyle: nen var? Nedir, nedir bu çatırtı? Yine birşeyler yıkıldı; Yine devrilen, çöken var. Önümüzden geçer, gider... Bir siyah tesbih geceler; Bu tesbihi bir çeken var. Quote Share this post Link to post Share on other sites
tugra 6 Report post Posted April 30, 2008 BİLMEK Boşalacakları bilir, Dolacakları bilirsin; Göçecekleri bilir, Kalacakları bilirsin. Biz olmuşları bilmeyiz; Sen olacakları bilirsin! Gidecekleri, Gelecekleri, Doğacakları, Ölecekleri, Ağlayacakları, Gülecekleri bilirsin... Biz olanları bilmeyiz, Sen, olacakları bilirsin! Quote Share this post Link to post Share on other sites
tugra 6 Report post Posted April 30, 2008 AĞAÇ Bir ağaç ki eğile eğile İbadet olmuş; Bir ağaç ki, ''ağaç'' deyip geçmek Âdet olmuş!.. Dalları sallana sallana Salıncak, Budakları, inile çıkıla Basamak. Kendisi renkten, ışıktan, kokudan Bir demet olmuş... Cennet'i anlatan, Bir ayet olmuş. Karışmış dallar dallara... Kuşlarını çağırır yollardan; Uçurur kuşlarını yollara... Rengiyle, kokusuyla, tadıyla Ziyafet olmuş Su sesine, kuş sesine dalarak Gölgesinde uzanmak, Saadet olmuş. Bir ağaç ki, ''ağaç'' deyip geçmek Âdet olmuş!.. Quote Share this post Link to post Share on other sites
morikante 0 Report post Posted May 21, 2008 Bayrak Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü. Işık ışık, dalga dalga bayrağım, Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım. Sana benim gözümle bakmayanın Mezarını kazacağım. Seni selamlamadan uçan kuşun Yuvasını bozacağım. Dalgalandığın yerde ne korku ne keder... Gölgende bana da, bana da yer ver! Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar! Yurda, ay-yıldızının ışığı yeter. Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün Kızıllığında ısındık; Dağlardan çöllere düşürdüğü gün Gölgene sığındık. Ey şimdi süzgün, rüzgarlarda dalgalı; Barışın güvercini, savaşın kartalı... Yüksek yerlerde açan çiçeğim; Senin altında doğdum, Senin dibinde öleceğim. Tarihim, şerefim, şiirim, herşeyim; Yer yüzünde yer beğen: Nereye dikilmek istersen Söyle seni oraya dikeyim! ALLAHIM sana sükürler olsunki bize böyle yazarlar nasip etmişşin . SAYGILARIMLA..! Quote Share this post Link to post Share on other sites
morikante 0 Report post Posted May 21, 2008 Alparslan Torunlarım dört yana, kol kol, gitsin; Malazgird'den İstanbul'a yol gitsin! Gelip sana çarpan gücü, yavaştan Anlamazsa, haritadan sil, gitsin! Şehidlerim, Tanrı'ya, al al, gitsin, Yaralıma su verene bal gitsin! Taclarını bir şey sanan gururlar Tahtlı gelip, taclı gelip kul gitsin! Fakat, harb bu: kalmak da var, ölmek de; Esir olup kalmaktansa öl, gitsin! Şehidlerim uçmağa, al al, gitsin, Yaralıma su verene bal gitsin! Çekilirmiş gibi davran merkezde İki yandan sağ yürüsün, sol gitsin! Olsa da son saatin son dakkası, Senden aman dileyeni sal, gitsin! Şehidlerim, Allah'a, al al, gitsin, Yaralıma su verene bal gitsin! Ve gönlünden kopup, bize bir yaprak, Bir tomurcuk gönderene gül gitsin. Düğünlerde tadı gelsin barışın: Kızlarıma duvak gitsin, tel gitsin! Şehidlerim Huzura, al al, gitsin, Yaralıma su verene bal gitsin! Quote Share this post Link to post Share on other sites
ümmü hüreyre 5 Report post Posted April 24, 2009 Seccaden kumlardı.. ................................ ................................ Devirlerden, diyarlardan Gelip, göklerde buluşan Ezanların vardı!. Mescit mümin, minber mümin... Taşardı kubbelerden tekbir, Dolardı kubbelere “amin”.. Ve mübarek geceler dualarımız; Geri gelmeyen dualardı... Geceler ki pırıl pırıl Kandillerin yanardı.. Kapına gelenler ya muhammed, - uzaktan, yakından – Mümin döndüler kapından... Besmele, ekmeğimizin bereketiydi; İki dünyada aziz ümmet, Muhammed ümmetiydi... Konsun – yine - pervazlara Güvercinler, “hu hu” lara karışsın Aminler, Mübarek akşamdır; Gelin ey fatihalar, yasinler... Şimdi seni ananlar, Anıyor ağlar gibi... Ey yetimler yetimi, Ey garipler garibi; Düşkünlerin kanadıydın Yoksulların sahibi.. Nerde kaldın ey resul, Nerde kaldın ey nebi!.. Günler ne günlerdi, ya Muhammed!.. Çağlar ne çağlardı; Daha dünyaya gelmeden Müminlerin vardı... Ve bir gün ki gaflet Çöller kadardı, Halime’nin kucağında, Abdullahın yetimi, Amine’nin emaneti ağlardı.. Hatice’nin goncası Aişe’nin gülüydün.. Ümmetin göz bebeği Göklerinresulüydün.. Elçi geldin, elçiler gönderdin; Ruhunu Allah’a; elini ümmetine verdin, Beşiğin, yurdun, yuvan Mekke’de bunalırsan; Medine’ye göçerdin.. Biz, Bu dünyadan nereye Göçelim ya muhammed! Yeryüzünde riya, inkar, hıyanet Altın devrini yaşıyor... Diller, sayfalar, satırlar “ebu leheb öldü” diyorlar; Ebu leheb ölmedi ya muhammed! Ebu cehil; kıt’alar dolaşıyor... Neler duydu şu dünyada Mevlidine hayran kulaklarımız; Ne adlar ezberledi ey nebi! Adına alışkın dudaklarımız.. Artık yolunu bilmiyor, Artık yolunu unuttu Ayaklarımız Kabene siyahlar Yakışmamıştır ya muhammed! Bugünkü kadar! Hased gururla savaşta; Gurur; kaf dağında derebeyi.. Onu da yaralarlar kanadından Gelse bir şefkat meleği.. İyiliğin türbesine, Türbedar oldu iyi.. Vicdanlar sakat Çıkmadan ya muhammed yarına! İyilikler getir, güzellikler getir Adem oğullarına... Şu gördüğün duvarlar ki Kimi taiftir, kimi hayberdir... Fethedemedik ya muhammed Senelerdir... Ne doğruluk, ne doğru; Ne iyilik, ne iyi; Bahçende en güzel dal, Unuttu yemiş vermeyi... Günahın kursağında Haramların peteği.. Bayram yaptı yabanlar Semave’yi boşaltıp; Save’yi dolduranlar Atını hendeklerden – bir atlayışta – Aşırdı aşıranlar.. Ağlasın yesrib! Ağlasın selmanlar... Gözleri perdeleyen toprak, Yüzlere serptiğin topraktı... Yere dökülmeyecekti ey nebi! Yabanların gözünde kalacaktı! Konsun – yine - pervazlara Güvercinler, “hu hu” lara karışsın Aminler,... Mübarek akşamdır; Gelin ey fatihalar, yasinler... Ne oldu ey bulut, Gölgelediğin başlar? Hatırında mı ey yol, Bir aziz yolcuyla Aşarak dağlar, taşlar Kafile kafile, kervan kervan Şimale giden yoldaşlar.... Uçsuz bucaksız çöllerde Yine izler gelenlerin; Yollar gideceklerindir.... Şu tekbir getiren mağara, Örümceklerin değil; Peygamberlerindir, meleklerindir. Örümcek ne havada Ne suda, ne yerdeydi Hakkı göremeyen Gözlerdeydi Şu kuytu cinlerin mi, perilerin yurdu mu, Şu yuva ki bilinmez; Kuşları hüdhüd müdür, güvercin mi Kumru mu.. Kuşlarını bir sabah, Medine’ye uçurdu mu.. Ey abva’da yatan ölü, Bahçende açtı dünyanın En güzel gülü; Hatıran uyusun çöllerin, Ilık kumlarıyla örtülü.. Dinleyene hala Çöller ses verir.... Yaleyl, susar, Uğultular gelir... Mersiye okur uhud, Kaside söyler bedir; Sen de bir hac günü Başta muhammed, yanında Ebu bekir, Gidenlerin yüz bin olup dönüşünü, Destan yap ey şehir! Konsun – yine - pervazlara Güvercinler, “hu hu” lara karışsın Aminler,... Mübarek akşamdır; Gelin ey fatihalar, yasinler... Vicdanlar sakat Çıkmadan ya muhammed yarına! İyiliklerle gel, güzelliklerle gel Adem oğullarına... Yüreklerden taşsın Yine imanlar! Itri, bestelesin tekbirini; Evliya okusun kur’anlar.. Ve kur’anı göz nuruyla çoğaltsın Kayışzade osmanlar... Na’tını galib yazsın, mevlidini Süleymanlar.. Sütunları, kemerleri, kubbeleriyle Geri gelsin sinanlar.. Çarpılsın, hakikat niyetine Cenaze namazı kıldıranlar! Gel ey muhammed! Bahardır Dudaklar ardında saklı “amin”lerimiz vardır.. Hacdan döner gibi gel.......... Miraçtan iner gibi gel........... Bekliyoruz yıllardır! Bulutlar kanat, ruzgar kanat; Hızır kanat, cibril kanat, Nisan kanat, bahar kanat; Ayetlerini ezber bilen, Yapraklar kanat... Açılsın göklerin kapıları Açılsın perdeler, kat kat.. Çöllere dökülsün yıldızlar, Dizilsin yollarına Yetimler, günahsızlar.. Çöl gecelerinden yanık Türküler yapan kızlar Sancağını saçlarıyla dokusun; Bilal-i habeşi sustuysa; Ezanlarını davud okusun! Konsun – yine - pervazlara Güvercinler, “hu hu” lara karışsın Aminler,... Mübarek akşamdır; Gelin ey fatihalar, yasinler... Quote Share this post Link to post Share on other sites
ümmü hüreyre 5 Report post Posted April 24, 2009 şairimiz ne doğru söylemiş; Yeryüzünde riye,inkar,hıyanet Altın devrini yaşıyor... Diller, sayfalar, satırlar “ebu leheb öldü” diyorlar; Ebu leheb ölmedi ya muhammed! Ebu cehil; kıt’alar dolaşıyor... Quote Share this post Link to post Share on other sites
ümmü hüreyre 5 Report post Posted May 23, 2009 BAŞÖRTÜSÜ Ne demekmiş “Yasak! ” İşiniz mi kalmadı Yapacak? Ne diye karışırsınız Saçımıza-başımıza, Bizi oyuncağınız mı sandınız Bakıp yaşımıza? Sebebini anlatamayacağınız Çocukça bir devrin hevesinden Karşınızdaki en güzel portreleri Mahrum ettiniz çerçevesinden! Kim demiş, ki: “Başörtüsüydü o! ” Başımızın -renk renk- Süsüydü o! Altında saçlarımız, Arkadan, ne hoş sarkardı; Kimimizde -örgü örgü- sarmaşıklaşır... Kimimizde, su olup akardı! Şu, bu nâmına “Yasak! ” demiş Bulundunuz, tezelden; Ne olurdu, anlasaydınız biraz da, Güzellikten, güzelden! Siz, bizden değilsiniz, Tanımıyoruz hiç birinizi, Çekin başımızdan Ellerinizi! Bir gericilik tutturmuşsunuz; Gericilik değil, Türk'ün köy modasıdır bu... Üstelik, ninemizin başımızda Taşıdığımız hatırasıdır bu! Dediniz: “Çıkacak başınızdan Başörtünüz! ” Alın -öyleyse- onunla Yüzünüzü örtünüz! Quote Share this post Link to post Share on other sites
Sadabad 0 Report post Posted May 23, 2009 Çok güzel bir şiir teşekkürler,kadınlarımızın yüzyıllardır süregelen giyim tarzına neden karışırlar hiç anlamıyorum,sokaklarda birsürü kızımız açık saçık gezerken bunun adı modernlik oluyor da bir bayan başörtüsüyle sokakta gezince bunun adı gericilik mi oluyor ? Bu ülkede ''insanlar tercihlerinde özgürdür'' deniyor hani nerde özgürlük ? Quote Share this post Link to post Share on other sites
barani 1 Report post Posted September 11, 2009 Yükseklere götürüyor, Merdivenler, ayakları... Ben de çıkacaktım, Temiz olsaydı; basamakları... Quote Share this post Link to post Share on other sites
leyla seva 2 Report post Posted September 11, 2009 Siz büyük Türkiye'yi gerçekleştirecek olan Ülkücüler! ! ! Siz Oğuzların, Kür Şadların, Alparslanların, Fatihlerin, Yavuzların, Abdülhamidlerin, Yunus Emrelerin, Mevlanaların, Hacı Bektaşların, Sütçü İmamların, Dilşad Sultanların, Nene Hatunların, Gevher Nesibelerin, Malhun Hatunların torunları olan Ülkücüler; 'Gafillerin ardında Allah'ı anan; kaçanların ardında vuruşan, ölüler arasında diri olan gibidir.' Kutlu Peygamber sözünün muhatabı olmak için çalışın. Yolunuz açık olsun. Cenab-ı Allah, taşıyamayacağımız yükü omuzlarımıza yüklemesin. Yüce Yaradan kendi dini için gayret eden herkese yardım etsin. 'Gençliğin acı haline' 'Öldün mü ey gençlik? Eğer öldünse haber ver: ''Onlara hicviye yazan kalemim sana da mersiye yazsın. Yahut ölmediğini ispat et ki, sana olan büyük imanım sarsılmasın ve sana olan destanım boşa gitmesin.'' Quote Share this post Link to post Share on other sites
muratti 2 Report post Posted October 5, 2009 Üstadın,Arif Nihat Asyayla ilgili söylediği bi sözü hatırlıyorum.Babıalinde geçer :''Bizden miydi, bilemem ama, bizden olmayanlardan değildi'' diyor.Tuhafıma gitmişti aslında Quote Share this post Link to post Share on other sites
Guest pehlivan Report post Posted February 17, 2010 LARİ CAMİSİ Delik deşik bir hatıra Eski güzel yapıdan; Ayıramaz gelip geçenler, Pencereyi kapıdan! Merak edip sorarsanız, Adı, Lari Camisi Görünür kubbesinin arkasından Gökyüzünün mavisi. Belli: ağlamış yazılar, Sağnakta Ki çoğu, hala, Ağlamakta! Şu sütun, vaktiyle, Mermer gövdesi, tunç kispetiyle Çıkarken Kırkpınara, Şimdi devrilmiş kenara! Dolu vurmuş kubbe, Çicekbozuğu duvar Yıkılan taşlar, Dizini ovar Fırtına, alemden yakalamış, Zelzele temelden, Yetişin dostlar: gidiyor Lari Camisi elden! Selimiyenin Muradiyenin Kitapta yeri var Onu kim arar, Kim sorar! Kalk, Lari Çelebi, mezardan; Çıkagel Merhaba! diye Ve sor: Benim bir camim vardı Nerede acaba? diye! Umudu kesmiş, yazık, Hayatından hekimler Değişmez cemaati, artık, Yoksullar, yetimler! Buradan çeşmesi dinlesin; Ordan ırmağı, deresi; Elini kulağına koymuş Kırık şerefesi, Kendi selasını kendi verir Lari Minaresi! A.N. ASYA Quote Share this post Link to post Share on other sites
nfk321 7 Report post Posted February 17, 2010 Yazınızın puntosu ve rengi başlık altındakiler ile çok uyumsuz bilmem farkında mısınız.Görüntü olarak çok kötü duruyor.Düzenle bölümünden normal hale çevirirseniz çok iyi olur kanaatindeyim Quote Share this post Link to post Share on other sites
Guest pehlivan Report post Posted February 17, 2010 Okunması kolay olsun diye böyle yapıyorum. Nebiliyim bana böyle de güzel geldi. Quote Share this post Link to post Share on other sites
nfk321 7 Report post Posted February 17, 2010 Okunması kolay olsun diye böyle yapıyorum.Nebiliyim bana böyle de güzel geldi. Size güzel gelmiş olabilir ama bence kullandığınız renkler uyumsuz ve tek kelime ile,vasat.... Yazdığım gibi sayfa düzenini bozmuşsunuz,bütün konunun sizin göz zevkinize göre değiştirilecek hali olmadığına göre bir zahmet Quote Share this post Link to post Share on other sites
Guest pehlivan Report post Posted February 17, 2010 Size güzel gelmiş olabilir ama bence kullandığınız renkler uyumsuz ve tek kelime ile,vasat.... Yazdığım gibi sayfa düzenini bozmuşsunuz,bütün konunun sizin göz zevkinize göre değiştirilecek hali olmadığına göre bir zahmet Kardeşim özelden hangi renkleri istediğini yönetime at düzeltsinler. Ben düzeltemiyorum. Bulamadım. Düzenle diye bir şey göremiyorum. Belki bu haliyle bir beğenen olur. Öyle hemen kesip atmayalım bence. Quote Share this post Link to post Share on other sites
nfk321 7 Report post Posted February 17, 2010 Kardeşim özelden hangi renkleri istediğini yönetime at düzeltsinler. Ben düzeltemiyorum. Bulamadım. Düzenle diye bir şey göremiyorum.Belki bu haliyle bir beğenen olur. Öyle hemen kesip atmayalım bence. Yönetime sipariş üzerine renk verecek halim yok kardeşim.Sadece normal şekliyle yazarsanız eğer; zaten düzen bozulmamış olur. Quote Share this post Link to post Share on other sites