Hakikat_yolu 2 Report post Posted August 27, 2010 Ey insan ! Yalnızlıktan şikâyet etme sakın; Öyle bir dostun var ki; şah damarından yakın. Cengiz Numanoğlu * * * Vesveseler kalbinde, imânı söndürmesin; Sen ölümü öldür ki; o seni öldürmesin. Cengiz Numanoğlu Quote Share this post Link to post Share on other sites
Kureyşi 61 Report post Posted September 16, 2010 Cemi'i enbiyadan üstün oldun sen ey Taha TEsbih olsun seni mi'raca götüren Sübhan'a (İmam-ı Azam Ebu Hanife_rahmetullahu aleyh_ Dürr-ü Meknün Kasidesi) Quote Share this post Link to post Share on other sites
pembegül 5 Report post Posted September 16, 2010 Canıma bir merhaba sundu ezelde çeşm-i yâr Şöyle mest oldum ki gayrın merhabasın bilmedim. Şair Ahmet Paşa vesilesi ile ikinci kez tüm site sakinlerine merhaba demiş olalım. Sizlerle yeniden birlikte olmak güzel şey vesselam. Quote Share this post Link to post Share on other sites
Eşref Bey 58 Report post Posted September 16, 2010 Başkalarının aşklarıyla başlıyor hayatımız ve devam ediyor başkalarının hınçlarıyla İsmet Özel Quote Share this post Link to post Share on other sites
HİÇ 542 Report post Posted September 17, 2010 Umduğum oldur ki rûz-ı haşr mahrûm olmayam Çeşm-i vaslun vire men teşne-i dîdâra su (O mahşer günü, güzel yüzüne susamış olan bana vuslat çeşmenin su vereceğini, beni mahrum bırakmayacağını ummaktayım.) Fuzuli'nin Peygamber Efendimiz(sav) için yazdığı Su Kasidesi'nin(KASÎDE DER NA'TI HAZRET-İ NEBEVÎ) son beyitidir. Quote Share this post Link to post Share on other sites
furkan-NFK 4 Report post Posted September 17, 2010 ne kahrı dest-i a'dâdan ne lutfı âşinâdan bil umûrın hakk'a tefvîz et cenâb-ı kibriyâdan bil ne kötülüğü düşmandan ne de iyiliği tanıdıklardan bil işlerini Allah'a bırak herşeyi o yüceler yücesinden bil Quote Share this post Link to post Share on other sites
Kureyşi 61 Report post Posted September 19, 2010 Ne mümkün vasf olunmak ol Habibi ona vassaf heman Allah Karibi (İsmet Garibullah rahmetullahu aleyh) Quote Share this post Link to post Share on other sites
Butimar 39 Report post Posted September 23, 2010 Bülbül şetâreti gül-i handânı güldürür Taklîd-i zâğ gebk-i hırâmânı güldürür Yahyâyı ağladırsa eğer yâr gam değil Müşkil budur ki düşmen-i nâdânı güldürür (Şeyhülislam Yahya) Şetâret : Şenlik, gülme, eğlenme Gül-i handân : Gülen gül Zâğ : Karga Gebk : Keklik Hırâmân : -burada- salına salına yürüyen Nâdân : Câhil [bülbülün neşelenip gülmesi gülü güldürür. (Nasıl olsa benim dikenlerim göğsünü parçalayacak; bana mahkûmsun; gül bakalım, görürsün sen makamında güldürür yani.) Karganın, kekliğin alımlı yürüyüşünü taklide yeltenmesi de kekliği güldürür. Sevgilinin bizi ağlatması bir şey değil ona zaten razıyız da- alçak düşmanı güldürmesi dayanılır şey değil doğrusu.] Quote Share this post Link to post Share on other sites
sark 208 Report post Posted September 25, 2010 Yine ol mah benim aldı kararım bu gece Çıkacaktır feleğe nale-i zarım bu gece Var idi subh visaline Fuzuli ümmid Çıkmasa hasret ile can-ı figanım bu gece Fuzuli Quote Share this post Link to post Share on other sites
Kureyşi 61 Report post Posted October 9, 2010 Garabet ehline hor bakma şakir Virane içinde hazine vardır. Quote Share this post Link to post Share on other sites
Guest Bir Kereye Mahsus Report post Posted October 20, 2010 ne kahrı dest-i a'dâdan ne lutfı âşinâdan bilumûrın hakk'a tefvîz et cenâb-ı kibriyâdan bil ne kötülüğü düşmandan ne de iyiliği tanıdıklardan bil işlerini Allah'a bırak herşeyi o yüceler yücesinden bil Yukarıdaki beyit kime aittir? Kad enâre'l ışku li'l uşşâki minhâce'l hüdâ Sâlik-i râh-ı hakîkat ışka eyler iktidâ Fuzuli "Aşk, âşıklara hidâyet yolunu aydınlatınca, hakîkat yolunun yolcusu aşka uyar." Quote Share this post Link to post Share on other sites
Guest Bir Kereye Mahsus Report post Posted October 20, 2010 Selamlar, O halde Google Çelebi'ye her halukarda itimad etmememiz gerektiğinin yeni bir ispatıyla yüzyüzeyiz demektir. İslam Tarihi dalında doktora yapan bir büyüğüm ile daha birkaç gün evvel bu rubai hakkında konuşmuştuk. Ayrıca, bu Rubai'yi çevirenlerden Prof. Dr. Şahin Uçar da durumun bahsettiğimiz şekilde olduğuna başlı başına bir delildir. Muhtemelen bu rubai, rubai denilince akla ilk gelen şahsa ait gibi gösterilmiş ve zamanla da geniş çevrelerce böyle kabul edilmiştir. Ömer Hayyam'a isnad edilen rubailerin sıhhati ayrı bir tartışma mevzuu olmakla beraber, manasına baktığımızda da, daha ziyade bir tasavvuf büyüğüne yakışır mahiyet gösteren bu rubainin Ömer Hayyam tarafından yazılma ihtimalinin düştüğünü görürüz. Saygı ve selamlarımla Hayyam'ın Farsça rubaileri elimde var, doğru mu değil mi hepsini okumam lazım ama siz burada resmen Hayyam'ı basit bir insan olarak görmüşsünüz. Halbuki o da ehl-i tasavvuf bir beşerdi... İlim adamıydı. Yekçend be kûdekî be ostâd şodîm; Yekçend zi ostâdî-yi hod şâd şodîm; Pâyân-i sohen şinov ki mâ râ çi resîd: Çon âb ber âmedîm u çon bâd şodîm! Bir zaman çocukken hocaya gittik. Bir zaman kendi hocalığımızla sevindik. Dinle lafın sonunu, ne geldi başımıza bak: Su gibi coşup geldik; rüzgâr gibi geçtik. (Hayyâm) Quote Share this post Link to post Share on other sites
sark 208 Report post Posted October 21, 2010 Uğradı yine can matem üstüne Olmaya bir nale matem üstüne MISRÎ Quote Share this post Link to post Share on other sites
Kalemdar 293 Report post Posted October 31, 2010 Kur'an ile hadise, inanmazsa bir kişi, Ona hiç cevap verme, konuşma bitir işi! İmam-ı Rabbani Ahmedi Faruki Serhendi (k.s) Quote Share this post Link to post Share on other sites
Deveran 8 Report post Posted October 31, 2010 Allah ötelerin ötesi, ötelerin ötesinden de ötesi, ondan da ötesi, her ötenin ötesi... (İmam-ı Rabbanî) Quote Share this post Link to post Share on other sites
sark 208 Report post Posted November 18, 2010 Aşk derdiyle hoşem el çek ilâcımdan tabîb Kılma dermân kim helâkim zehri dermândadır Fuzûli Quote Share this post Link to post Share on other sites
sark 208 Report post Posted November 20, 2010 Gönül Mecnûn gibi dil-beste olma zülf-i Leylâ’ya Seni sâhra-neverd-i aşk eden zîrâ Hudâ’dır hep (A gönül! Mecnun misali, Leyla’nın zülfüne hemen gönül bağlama. Çünkü seni aşk çöllerinde gezdirip duran Leyla değil, Mevlâ’dır hep…) Haşmet Quote Share this post Link to post Share on other sites
Kalemdar 293 Report post Posted November 22, 2010 Ne beyân-ı hâle cür’et, ne figâna tâkatım var, Ne recâyı vasla gayret, ne firâka kudretim var. "Ne hâlimi arz etmeye cür'et edebiliyorum, ne de feryat etmeye takatım var. Ne vuslat umudu için gayrete geliyorum, ne de ayrılığa güç yetirebiliyorum" Enderunlu Vasıf Quote Share this post Link to post Share on other sites
Kalemdar 293 Report post Posted November 29, 2010 Kalbinden aşina ol dıştan yabancı görün, Böyle güzel yürüyüş cihanda az bulunur. Şah-ı Nakşibend Muhammed Bahaüddin Buhari Hazretleri Quote Share this post Link to post Share on other sites
müznib 84 Report post Posted November 29, 2010 Mansıb ile iftihâr etmek öğünmek câh ile Ehl-i fazl’a ârdır gerçi şerefdir câhile. (Bir vazifeye sahip olmakla gururlanmak, makamla övünmek faziletli insanlara ardır, fakat cahillere şereftir.) Ahî Quote Share this post Link to post Share on other sites
Guest Bir Kereye Mahsus Report post Posted December 3, 2010 NÂBÎ’NİN GÖRMÜŞÜZ GAZELİ VE İNCELEMESİ 1 – Bağ-ı dehrin hem hazânın hem bahârın görmüşüz Biz neşâtın da gâmın da rûzigârın görmüşüz Bu dünya bahçesinin hem sonbaharını hem de ilkbaharını görmüşüz.Biz hem sevinç hem üzüntü zamanlarını yaşamışız. Hazan, bahar sözcüklerinde tezat vardır. Sevinç ve üzüntü (neşat, gam) sözcüklerinde de yine aynı şekilde tezat sanatı görülmektedir. "hazan(sonbahar)=> gam (dert) ile bahar=> neşat(sevinç) sözcüklerinde leff ü neşir sanatı görülmektedir. Dünya bahçesi söz grubunda dünyanın bahçeye benzetildiğini görürüz. Bu teşbih-i beliğdir. Rüzgar sözcüğünde ise hem geçen zaman (günler) anlamı vardır hem de sevinç rüzgarı üzüntü rüzgarı söz gruplarında çokluk, furya anlamı var. Bu iki anlamlılığa tevriye diyoruz. 2 – Çok da mağrûr olma kim meyhâne-i ikbâlde Biz hezârân mest-i mağrûrun humârın görmüşüz Talih meyhanesinde çok da gururlanma çünkü biz gururdan sarhoş olanların binlercesini daha sonra sersemlemiş halde görmüşüz. Dünya kelimesi yerine dolaylama yapılarak meyhane-i ikbal denilmiş. Açık istiare var, çünkü benzeyen varlık yani dünya söylenmemiş. mağrur sözcüklerinin tekrarıyla tekrir sanatı; mest, meyhane ve humar (ayılma sersemliği) kelimeleriyle de tenasüp sanatı oluşturulmuş. "ikbal ile mağrurların sonu" söz grupları arasında tezat vardır. Zaten didaktik ve hikemi şiirleriyle tanınan Nabi, okuyucularına ahlak ve erdemi gösterecektir. 3 – Top-ı âh-ı inkisâra pây-dâr olmaz yine Kişver-i câhın nice sengîn hisârın görmüşüz Biz mevki ve ikbal ülkesinin nice taş kalelerini görmüşüz ki aldıkları beddua toplarıyla yıkılıp gitmişlerdir. Sert taştan yapılan hisar ile o hisarın yıkılması tezat oluşturuyor. Garibanların bedduası topa benzetiliyor. Sadece benzeyen ve benzetilenle yapılan bu sanata teşbih-i beliğ denir. 4 – Bir hurûşiyle eder bin hâne-i ikbâli pest Ehl-i derdin seyl-i eşk-i inkisârın görmüşüz Biz dertlilerin sel gibi akan öfke gözyaşlarıyla binlerce talih evini yerle bir ettiğini görmüşüz. inkisar : bolluk, bereket, fazla demektir. Yahut; Dert ehli olanların (çok dertlilerin) gözyaşları çoğalıp coştuğunda, binlerce hanedan sarayını yıktığını gördüm." ikbal : büyük mutluluk anlamına da gelir, hanedan soyuna sahip olacak kadına verilen sıfat olarak da kullanılır. Dertlilerin gözyaşları sele benzetilmiş: teşbih sanatı... Gözyaşlarının binlerce sarayı yıkması mübalağa sanatıdır. 5 – Bir hadeng-i can-güdâz-ı âhdır sermâyesi Biz bu meydânın nice çâbük-süvârın görmüşüz Biz bu meydanda nice binici görmüşüz ki can alıcı ah oklarıyla yere serilmişlerdir. Bu dünyadaki iyi biniciler diyerek dünya nimetlerinden yararlananlar kastediliyor. Benzetilen(binici, süvari) var; benzeyen (insanlar, zenginler) yok. O halde açık istiare vardır. Beddua, can alıcı oka benzetilmiş.(can alıcı beddua oku): kısaltılmış teşbih, çünkü benzetme edatı yok. Bu meydan diye kastedilen ise dünyadır. Benzeyen yok, açık istiaredir. 6 – Bir gün eyler dest-beste pây-gâhı cây-gâh Bî-aded mağrûrun sadr-ı i’tibârın görmüşüz Biz başköşede itibarla oturup caka satanların nicesini gördük ki bir gün pabuçlukta el bağlayıp durmuşlardır. Uşak durumuna düşmüşlerdir. 7 – Kâse-i deryûzeye tebdîl olur câm-ı murâd Biz bu bezmin Nâbiyâ çok bâde-hârın görmüşüz Nâbî İsteklerin kadehi dilenci çanağına döner Ey Nabi biz bu meclisin içki içenlerini çok görmüşüz. Ey Nabi derken nida sanatı yapılıyor. Şair kendine sanki başka biriymiş gibi seslenmekle tecrid sanatını uyguluyor. Cam-ı muradın yani makul isteklerin dilenci çanağına dönmesi ile aşırı hırs ve hepbanacılık kastediliyor ve eleştiriliyor.Açgözlüler kastediliyor. Dilenci çanağı (açgözlülerin doymak bilmeyen hırsları): açık istiaredir. İstek kasesi: normal ihtiyaçlar için Allah'tan dua ve çalışmak suretiyle rızkın istenmesidir, yani ideal insan davranışıdır: O halde istek kasesi açık istiaredir. İstek kasesi ile dilenci çanağı: tezat sanatıdır. Bade-har (içiciler): açgözlüler anlamında açık istiaredir. Şair Nabi'nin "görmüşüz" ifadelerini redif olarak her beytin sonunda tekrar etmesi şiire hikemi tarz kazandırıyor ve dünya malı peşinde koşmanın anlamsızlığını gözler önün seriyor. Aynı zamanda akurlara şiirin bilge bir kişinin ağzından çıktığı izlenimini kuvvetli olarak veriyor. Quote Share this post Link to post Share on other sites
müznib 84 Report post Posted December 4, 2010 Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı Fuzuli (Bana gönlümdeki ateşten başka hiç kimse yanmaz; bahar rüzgârından başka kimse kapımız açmaz.) Quote Share this post Link to post Share on other sites
Kalemdar 293 Report post Posted December 13, 2010 Bir kerre dokunsan teline saz-ı derûnun, Bin türlü nevâzişle düzelmez bozulunca. (Gönül sazının teline hata ile bir kerre dokunmaya gör; eğer bozulursa artık bin defa tamire kalkışsan yine düzelmez..) Quote Share this post Link to post Share on other sites
Kalemdar 293 Report post Posted December 29, 2010 Bir asil at gibi şahlan, vurulan gemleri kır! Nerede hakkım diye, bir kerecik olsun haykır! Niyazi-i Mısri Quote Share this post Link to post Share on other sites
mkholding 0 Report post Posted December 29, 2010 Cânıma bir merhabâ sundu ezelden çeşm-i yâr Öyle mest oldum ki gayrın merhabâsını bilmedim ( Ahmet paşa) Quote Share this post Link to post Share on other sites