Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
SİTARE

Kütüphanelerimizi Kullanıyor Muyuz?

Recommended Posts

Selamlar :rolleyes:

 

Arkadaşlar merak ettim aranızda bilgi merkezlerimizi kullanan var mı?Varsa hangi bilgi merkezlerini, ne sıklıkla ziyaret ediyorsunuz?Kütüphaneler hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?

Share this post


Link to post
Share on other sites

Geçen yıl işyerimin birkaç sokak ilersindeki okulun arka tarafına yeni bir kütüphane açııldı. iş icabı kütüphanenin (babacan, açık sözlü, ve daha sonra dan üstad hayranı ve eski büyükdoguculardan olduğu tüyosunu aldığım) müdürüyle aramda ilginç diyaloglar geçmesine rağmen kütüphaneye gitmiştim.... :(

ama malesefki o günden sonra ,kapılarını çalıpta arşivlerinden bir kez bile faydalanmak nasip olmadı.

 

Mutlak suretle boş bırakılmaması gereken faideli mekanlar olduğunu belirtmek isterim ( yazıkki günlük dünya telaşesinin içersinde hangi arada gidileceğini bilememekteyim)

Share this post


Link to post
Share on other sites

maalesef zaten türkiyede bilmem kaç lokantaya bir kütüphane düşüyor.gavur okuyor biz okumadığımız için sürünüyoruz işte.tabi her kütüphane internet ortamına taşınsa çok güzel olur.telif haklarına zarar vermeden bu yapılabilirse kütüphaneden faydalan insan sayısı katlanacaktır.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kitapçıya gittiğim kadar sıklıkta olmasa da kütüphaneye gidiyorum.Hatta kafa dinlemeye gidiyorum bazen kitapçıya.Çalışmam sebebiyle kütüphane ziyaretim nadirleşse de haftada en az 1 kez gidiyorum kitapçıya en azından..en sonunda karar verdim bende;odamı kütüphane yapmak :(

 

 

Bence kütüphane ve kitapçılara gereken önem ilgi gösterilmiyor.Hele ki kütüphaneler,bilgi merkezleri azalmakta geliyor gözüme son zamanlarda gördüğüm bu durgunluk 'sıcaktandır canım,yoksa..' deyip bir kılıf bulmaktayım,bulmaya çalışmaktayım..

 

İlimden uzaklaşmamak duasıyla

Vesselam..

Share this post


Link to post
Share on other sites

bu kitap okumuyoruz muhabbeti kadar beni celallendiren bir içtimai beis daha yok.

 

bir insana kırk kere aptal derseniz aptal olur. bizde de bu durum var. herkes "kimse kitap okumuyor kardeşim!" narası atıyor. halkı ezerek, küçümseyerek ve bir musallat fikre mahkum ederek neyi elde edebiliriz, nereye kadar gidebiliriz?

 

harf inkılabıyla elimizden okuduumuz kitaplar alındıktan sonra yeni yeni kitap okumaya başladık ki peşpeşe araştırmalar patlak verdi kitap okumuyoruz kitap okumuyoruz diye. az bir hevesi olanın da hevesini kaçırdılar.

 

tabii ki okuyan bilen halk, hiçbir siyasinin hoşuna gitmez. eğer devlet gerçekten okumamızı isteseydi pek ala herkes okurdu. futbol için milyarlarca dolar harcanırken...

 

bazen susmak daha hayırlı.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Okullar açılınca üniversite kütüphanesine neredeyse her gün uğrarım ve her hafta da bir veya iki kitabı üzerime alıp eve götürürüm. Bu hususta üniversiteler hakikaten bulunmaz bir fırsat gibi. Hele hele bizim üniversitenin kütüphanesinin geniş içeriğinin yalnızca "akademik kabul edilen kaynak"lara tahsis edilmemesi, yani böyle bir saplantıyla hareket etmemeleri benim için büyük avantaj. Üstad külliyatının olması da ayrı bir güzellik tabi. Hatta hala yasaklı olan Vahidüddin kitabını oradan bulmuştum.

 

Genel itibarıyla okumadığımız bir gerçek. biz bunu kabul etsek de etmesek de, bu gerçeği dile getirmeyi manalı bulsak da bulmasak da böyle bir durum var ortada. Dünyanın genel durumu da bu eksene kaymaya başlıyor, yani Avrupa gençliğinde de 20. yüzyılın başındaki keyfiyeti görmek pek mümkün olmuyor. Amerikanizm'in global etkisinden bahsedilebilir burada. Fakat yine de bizim ülkemizde okumamak biraz daha baskın gibi... İnkılap çapında hamleler yapılmadığı ve maarif sistemi kökünden değiştirilmediği sürece bu halden kurtuluş zor gibi duruyor. Bugün iki satır yazı okuyanların kendisini ulema zannetmesi hali de, topyekün bir okuma seferberliğiyle aşılabilir. Ben şahsen bu yarım yamalak bilgisiyle artistlik taslayan insanlardan da nefret ederim.

 

bir de ülkemizde son yıllarda yayınlanan kitaplarda inanılmaz bir kalite düşüşü var. Kalitesiz kitaplar ise best-seller oluyor. Şöyle bir bakalım, kimleri okudu bu millet şu son 3 yıl içerisinde: Melissa P, Hulki Cevizoğlu, Turgut Özakman, Ergun Poyraz, Dan Brown, Joanne K. Rowling, Burak Turna-Orkun Uçar... Yazıktır ya, ayıptır. Bunlar mı okunmaya değer olanlar? Birkaç ulusalcı denyodan, bir İtalyan nokta noktasından, birkaç fantastikten ve komplo teorisyeninden (ki aşırı saçma bir komplo teorisyenliği) başka okunacak yazar yok mu bu ülkede? Bir milletin entelektüel değerini bir miktar da olsa ifade etmekte değil midir bu kitapların bu orandaki satışı? Son dönemde çıkan kitapların ekseriyetinin mahiyetine bakalım; NLP geyikleri, "Vatanı satıyolar, yandım Allah!" çığlıkları, antiemperyalizm destekli ulusalcı şaklabanlıklar... Yazıktır. Vallahi yazıktır. İçlerinde edebiyat ve fikir dalında gerçekten kalite sahipleri de bulunan entelektüel kesimimizin önüne çıkarılan Orhan Pamuk gibi, Elif Şafak gibi elemanların da kalitesi ortada. 40 sene sonra kim okuyacak Elif Şafak'ı, merak ediyorum. Vaktinde çok büyük bir teveccüh görmeyen ve bundan şikayet eden Ahmet Hamdi Tanpınar'ın seviyesine yaklaşabilen bir entelektüel bulmakta bile zorlanıyorsak, ivedilikle harekete geçmenin vakti gelmiş de geçiyor demektir.

 

Allah yardımcımız olsun.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bir Zamanlar Biz de Okurduk

Oku! İlk emri ile Allah(c.c), dikkatimizi okumaya ve "Kitab"a çevirmiştir. Oku! emrine muhatap olan Müslümanlar, Allah Resulü'nün(sas) yol göstericiliğinde ilme öylesine sarılmışlar ki, kısa sürede İslam alemi bir ilim merkezi haline gelmiştir. Çünkü, Allah(c.c), Kur'an'ın ilk ayetlerinde, "Yaratan Rabbinin adıyla oku. İnsanı yapışkan bir hücreden yarattı. Oku! Rabbin sonsuz kerem sahibidir. Kalemle yazmayı öğretendir. İnsana bilmediklerini öğretendir." (Alak/1-5) buyurarak ilmi sistematiğin de nasıl olması gerektiğini bize bildirmektedir.

Bu sistemde, okuma ameliyesi önceliklidir.Yani insanlar önce kendi yaşadıkları zamana kadar yazılmış olan ilmi okuyarak öğreneceklerdir.Allah(c.c) bu okuma ameliyesi içinde insanların boğulmaması, türlü düşüncelerin altında buhrandan buhrana yuvarlanmaması için de, okurken Allah'ın adıyla okumayı emretmekte; O'nu aramaya, anlamaya vesile kılan okumayı bize takdim etmekte, ancak mutlaka okumak gerektiğinin altını çizmektedir. Okuyup öğrendikten sonra insanın karşısına ilmi silsilenin ikinci basamağı olan araştırma çıkmaktadır. Allah(c.c) nazarlarımızı yaratılışa ve insanın mahiyetine çekmektedir; gözümüzü sonsuz keremini görmemiz için kainatın üzerinde dolaştırmamızı, her şeyi araştırmamızı, sikke-yi rahmetini ve vahid-i ehadiyyetini bulmamızı, sonunda da öğrendiklerimizi neşretmemizi istemektedir.

İslam dünyasında bilhassa Asr-ı Saadet'te ve takip eden asırlarda bu ilmi sistematiğe uygun bir tarihi süreç izlendiğini görüyoruz.İslam tarihinde miladi 700-830 yılları arası tercüme dönemi olarak adlandırılır.Bu dönemde Müslüman ilim adamları Hintçeden, Yunancaya; Farsçadan Sanskritçeye kadar hemen her eski medeniyetin dilinden Arapçaya tercümeler yapmışlar, kendi dönemlerine kadar olan ilimleri okumuş, öğranmiş ve tetkik etmişlerdir.Tabii ki bu dönemde telif çalışmaları da olmuştur; ancak bu dönemin ağırlığı başka dillerden Arapçaya yapılan tercümelerdir.Eşzamanlı olarak araştırmalar da devam etmiştir.830'dan yani öğrenme safhasından sonra ise araştırma ve geliştirme artmıştır.

Bütün bu faaliyetler sonrasında Müslüman ilim adamları kütüphaneler dolusu araştırmaya dayalı eser yazmışlardır.İslam dünyasında şimdiki üniversitelerin karşılığı olan birçok büyük medrese açılmış ve kütüphaneler kurulmuştur. Mesela, Endülüs Emevi Halifesi el-Hakem'in, Kurtuba'da kurduğu kütüphanede 400.000 cilt kitap bulunuyordu. Gırnata'da her birinde 400.000 cilt kitap bulunan 70 kütüphane mevcuttu.Bu kitapların kataloğu bile 24 cilt tutuyordu.Fatimilerin Kahire'de kurdukları büyük kütüphanenin her birinde 18.000 cilt kitap bulunan 40 odası vardı.

Kahire'deki Halk Kütüphanesi'nde 1.600.000; Saray Kütüphanesi'nde 1.000.000; Lübnan'daki Trablusşam şehrinde ise 3.000.000 cilt kitap mevcuttu. Türkmenistan'daki Merv şehrinde içlerinde 700.000 cilt kitap bulunan 10 kütüphane vardı. Bu kitaplar astronomiden tıbba, sosyolojiden biyolojiye dönemin hemen hemen bütün ilimleriyle ilgiliydi.Bunlara karşılık 10. yüzyılın Avrupa'sında durum çok farklıydı.984 yılında İtalya'da Po nehri yakınlarındaki Demuna şehrindeki bir katedralde 95 el yazması vardı.İspanya'da Katalonya'da bir katedralde 10 el yazması vardı.Bu sayı 961-965 yılları arasında ancak 65 oldu.Büyük manastır kütüphanelerinde 500 veya daha fazla kitap varsa, bu Avrupa'da dev kütüphane kabul ediliyordu.Bu dönemde Avrupa'daki kitapların toplamı 10.000'i bile zor buluyordu.

İslam dünyasındaki kütüphanelerin hemen hepsinde okuyucuları rahatlatmak için müzik yayını ve bugün bile tam olarak nasıl çalıştığını çözemediğimiz merkezi ısıtma sistemi vardı.Kütüphanelerde haftanın yedi günü yirmi dört saat üç vardiya halinde devamlı kitap çoğaltılıyordu. Bir okuyucu bir odada çoğaltılacak kitabı okur, yaklaşık 20 ile 30 yazıcı da bunu çoğaltırdı.Vardiya bittiğinde noktacı denen vazifeli, vardiyası biten yazıcıların kitaplarına yeni gelenlerin devamı için işaret koyardı.

O dönemde üretimin güç oluşu sebebiyle, çok pahalı olan kağıt,kalem ve mürekkep gelen okuyucu ve araştırmacılara ücretsiz olarak kütüphane vakıfları tarafından temin edilirdi.Kütüphanelerde açık raf usulü uygulanıyordu.Kütüphanede, araştırmacılara çalışabilecekleri odalar, çalışmaktan yorulanların dinlenebilecekleri yatakhane ve kantinler sunuluyordu.Buralarda ilmi sohbetler yapılır, herkesin ilgi sahasına göre bir sohbet grubu bulunurdu.Öğrenciler, araştırmacılar, ilim adamları ve ilgili çalışma grupları bu kütüphanelerde toplanırdı.

Avrupa'dan gelerek İslam topraklarını ziyaret eden Hristiyan din alimleri İslam dünyasının ilmi büyüklüğü karşısında şaşkına döndüler.10 ve 11. asırlarda İslam dünyasına göre geri kalmış olan Avrupa'da buna bir çözüm olarak 1104 yılında Papa'nın başkanlık ettiği Okümen Konsil'de,"...Gidin, Doğu dillerini öğrenin, bize karşı üstünlük sebeplerini araştırın,yazdıkları bütün kitapları dilimize çevirin..." kararı alındı.

Hristiyan din adamları kısa sürede Doğu dillerini öğrenmeye, Papa'nın emrine uyarak tercümeye ve Doğu'daki bilgiyi ve tekniği kendi ülkelerine götürmeye başladılar."Sıfır" başta olmak üzere, günümüzdeki rakamlar,Avrupa matematiğine geçti. Arapça "naure" denilen su değirmeni "noria" ismiyle Hollanda'nın en büyük sıkıntısı olan su baskınlarına karşı kullanılmak üzere getirildi ve daha sonra tarım alanlarının sulanması için bütün Avrupa'ya yayıldı. Günümüz İngilizcesinde on bine yakın, İspanyolcada da en az altı- yedi bin, diğer Avrupa dillerinde de binlerce Arapça menşeli kelime mevcuttur.Şehir güvenliğini sağlayan teşkilatı ifade eden "zabıta", "zabazoque" olarak; köşk ve inşaat tekniği manasına gelen "el-kasr", "alcasar" olarak Batı'da konuşma diline girdi.Yeni kuşatma silahları, ağır taşları çok uzaklara fırlatma kabiliyetine sahip "mancınık", bir çeşit petrol yan maddesi olan "neft" İslam dünyasından Avrupa'ya götürüldü.Orta Çağ Avrupası'nda feodalizmin yıkılmasında bu savaş vasıtaları kullanılmıştır.

12. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar geçen dönemde binlerce kitap( tıp, astronomi, fizik, matematik, felsefe ve dini) Avrupa dillerine tercüme edildi. Ancak İslam alimlerinin din ve felsefe ile ilgili eserlerindeki fikirler, Avrupalıların Müslüman olmasına yol açabilir düşüncesiyle, sakıncalı görülmüş ve yasaklanmıştır.Bu konu ile alakalı Umberto Eco'nun "Gülün Adı" isimli eserinde geniş bilgiler vardır.Batı'da Fransız İhtilali'nin yapıldığı 1789'a kadar Gazali, İbn-i Rüşd ve Farabi gibi İslam düşünürlerinin eserlerinin basılması ve dağıtılması kilise tarafından hala uygun görülmüyordu.Ancak Fransız İhtilali'nin doğurduğu ortam bu kitapların serbestçe basılmasını sağlamıştır.

Batılılar, eserlerini dillerine tercüme ettikleri İslam alimlerinin isimlerini değiştirdiler: Büyük tıp ve felsefe alimi İbn-i Sina'nın adı "Avicenna"; büyük din ve astronomi alimi Fahruddin el Razi "Rhazes"; optik ilminin kurucularından Ebu'l-Heysen"Alhazen veya Alghazen"; ünlü matematik alimi el-Cabir bin Hayyan'ın adı "Algabir" ve matematik tekniği de "el-cebir" iken "algebra" oldu.Bugün sıradan bir Avrupalıya "Avicenna" kimdir diye sorsanız size İbn-i Sina'dır demeyecek, onun İtalyan veya Latin asıllı bir bilim adamı olduğunda ısrar edecektir.

İslam dünyasının geçmişte ilmi sahadaki göz kamaştırıcı üstünlüğüne rağmen günümüz Müslüman topluluklarının gerek ilmi seviyeleri gerekse kütüphanelerinin durumu iç açıcı değildir.Türkiye'deki kütüphanelerde resmi kayıtlara göre on milyon civarında kitap vardır.Buna karşılık Amerika Birleşik Devletleri'ndeki bir ünüiversitenin (Michigan Üniversitesi) kütüphanesinde sekiz milyon kitap bulunmaktadır.Bu kütüphane asırlar önce İslam dünyasında görülen kütüphanelerde olduğu gibi gerekli donanıma sahiptir.Araştırıcılara okuma aralarında oturabilecekleri kantinle, istirahat edebilecekleri dinlenme odaları, ücretsiz ve sınırsız fotokopi, internet gibi imkanlar sunulmaktadır. ABD'de üç bin üniversite bulunduğunu göz önüne alırsak şu an içinde bulunduğumuz durum daha iyi anlaşılabilir.Kütüphanelerimizi, üniversitelerimizi aktif okuma ve araştırma yerleri haline getirmeden ülkemizin gelişmesi söz konusu olmayacaktır.Dolayısıyla da ülkemizin en büyük problemi ekonomi değil, eğitimdir.

Günümüzde içinde bulunduğumuz sıkıntılardan kurtulmamız için ilk olarak, Kur'an'ı asılı olduğu yerden indirip, anlayarak okumak gerekmektedir.Ancak bu şekilde Allah'ın insanoğluna bahşettiği ilimlerde ilerlememiz mümkün olacaktır.

"İnmemiştir hele Kur'an bunu hakkıyla bilin,

Ne mezarlıkta okumak, ne de fal bakmak için."

M.Akif Ersoy

Kaynak:Doğan Demir"Bir Zamanlar Biz de Okurduk"Sızıntı Dergisi,sayı:333(2006),s.8-10.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Hayır kullanmıyorum kütüphaneleri :(

 

Sıkıcı mekan gibi gözüküyor bana.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Öğrenciyken not endişesiyle proje çalışmaları için araştırmak amacıyla giderdik.

 

bizim buralarda kütüphane yok zaten.Bilgi edinmek için google amca imdadımıza yetiştiği de oluyor. :rolleyes:

Share this post


Link to post
Share on other sites
Öğrenciyken not endişesiyle proje çalışmaları için araştırmak amacıyla giderdik.

 

bizim buralarda kütüphane yok zaten.Bilgi edinmek için google amca imdadımıza yetiştiği de oluyor. :rolleyes:

Bulunduğunuz yerde bir kütüphanenin olmamasına çok üzüldüm :( (Gerçi mevcut kütüphanelerin kullanıcı sayısı da içler acısı bence)

Bu arada google amca çoğu zaman size istediğiniz bilgi ve belgeyi veremeyebilir ona göre :)

Share this post


Link to post
Share on other sites
Hayır kullanmıyorum kütüphaneleri :rolleyes:

 

Sıkıcı mekan gibi gözüküyor bana.

Her millet bir tarihi mirasın sahibidir.Bu tarihi mirasın çok önemli bir bölümünü arşivler, kütüphaneler ve eski değerler gibi maddi ve manevi kültür varlıkları teşkil ederler. Millet olabilme ve kalabilmede bu kültür varlıklarının büyük yeri ve rolü vardır.

Bu kültür varlıklarının gelecek nesillere intikali ise, şüphesiz bunların muhafazası ve değerlendirilmesiyle mümkündür.

Bilgi merkezlerini kullanmanız dileğiyle :)

Dua ve muhabbetle...

Share this post


Link to post
Share on other sites

MEDENİYETİN MAYASI OKUMAK

 

Medeniyetlerin en güçlü taşıyıcıları kitaplardır. Eski zamanların kitabeleri ile günümüzün kitapları, farklı fonksiyonlara sahip olmakla birlikte ortak bir misyona da hizmet etmektedir.Bilgi, kitapla tanıştığında kalıcılığını ve sağlamlığını kuşanmış olur. Nesiller arası irtibat, kitap ile kurulur ve muhafaza edilir. Eski akıl, kitap sayesinde buluşur yeni akılla. Kitap, hayatın merkezindedir ve hayat onun etrafında döner. Ehl-i kitap olan, sırtını sağlam yere dayamıştır. Kitabî bilgi, sahiplenilmesi ve müdafaa edilmesi kolay olan bilgidir. Kitap yâr-ı mihribandır, vefalı dosttur, zenginliktir. Konfüçyüs zenginlik ve mutluluğu, kitaplarla dolu bir eve benzetir. "Kitabına eğilmiş çocuk, tarlasını süren çiftçi, tezgâhtaki sanatkar ve mutfakta yemeğini pişiren kadın, fenalık düşünmeye vakit bulamaz." der Ahmet Yesevi. Güzele ve güzelliklere davet eden kitaplar insanı şerden alıkor, hayra yönlendirir ve hayrın kapısını aralar. Sıcak bir nefes, munis bir dost ve vefalı bir rehberdir kitap. Âlemin serencamı, lehv-i mahfuzda kayıtlıdır.

 

Bî- kitab nesillerle terakki ne mümkün, heyhat

Sahrada bağ-ı irem görmek ne mümkün heyhat!

Âdeme sırr-ı hayat kitap iledir, gayrı ne mümkün,

Dilşâd olana huzur, irfan iledir, gayrı ne mümkün.

Geri kalmışlık sebeplerinin muhasebesi yapılırken siyasî, iktisadî, içtimaî ve tarihî sebepler ve bunlara eşlik eden sayısız komplo teorileri bulunur. Bunların her biri sorgulanır ve ayrı birer günah keçisi olarak teraziye konur. Ancak bu bedbahtlğı netice veren en mühim şeyin, kitap ve kütüphane ile olan âşinalığımızın zayıflaması olduğu hep göz ardı edilir. Kitap, millî aklın tecelligâhı, millî şuurun müşahhas vitrini ve irfanımızın seviyesini gösteren en önemli mikyaslardandır. Kitap alma, okuma, telif etme, hediye etme; kitap tenkidi ve sohbeti, hâsıl-ı kelâm kitaba ait gündemlerin içtimaî hayatın bir parçası hâline getirilmesi elzemdir.

İnsana bir şey kazandırmayan, bir ihtiyaca karşılık gelmeyen neşriyatın topluma bir faydası yoktur. Geçen asrın büyük muharrirlerinden Ahmet Rasim, 1910'lu yıllarda yazdığı bir makalesinde " Bir cemiyette yaşayan fertlerin ana harcama kalemlerinden birisi kitap olmadıkça, o cemiyette kalkınmadan bahsedilemez." demektedir.

 

Kitaplar yetim, kütüphaneler mahzun

İlim, irfan sara nöbetleri geçirir.

Cehalet derin, anarşi terviç, şer füzûn

Gençler ömrünü bâd-ı heva geçirir.

Kitapla olan irtibatın zayıflaması, marifetin kaybolmasına yol açmış; ilmî ve kültürel hayatımız sadece gündelik gâyeleri gerçekleştirmeye yönelik malzemeyi üretir hâle gelmiştir. Marifeti hayatımızın merkezine oturtmazsak, kâinat kitabını da iyi okuyamayız. Medeniyet treni mütemadiyen yol almaktadır ve bu yola revân olacak milletlerin de bileti, kitap olmalıdır. Batı dünyasının ilmî ve teknolojiksahalarda elde ettiği üstünlük, aslında bayrak yarışının bir safhasından daha fazlası değil. İslâm dünyasının olgunlaştırdığı süreci onlar devraldı. Mamafih nâ-ehil ellerde şekillenen bu yeni safha, dünyayı bir tüketim alanına çevirdi ve bu ellerin değer üretmek gibi bir derdi de olmadı. Âlem-i İslâm, yolun bir yerinde düşürdüğü ve ihmal ettiği kitaplarını yeniden eline aldığında dünya, yitik değerleri ile yeniden buluşma şansı yakalayacaktır.

Üniversiteleri istilâ eden fotokopi illeti ile hakikate kapı aralamaya çalışan nesiller, beyhûde bir gayretle akıntıya kürek çekmektedir. Meselenin özünü kavramak, ancak hâdiselerin merkezinden yol alarak ve bütün safhaları fiilen idrak ederek mümkün olur. Bizi modern dünyanın üretim devlerinin pazarı ve tüketim alanı hâline getiren sebepler üzerinde iyi düşünmeli, bu hastalığın tedavisinin bir kitap medeniyeti inşa etmek olduğunu hatırdan uzak tutmamalıyız. Merakımız ve endişemiz; denizin derinliğine, fezanın enginliğine yöneldiğinde, dünyada sözü dinlenen ve hakkı temsil eden bir millet oluruz. Böyle bir yolda en güzel rehber ve faydalı kılavuz kitaptır!

Dil fukaralığı, mantık zafiyetleri, edebiyatın nefsî hezeyanlar çöplüğü hâline gelmesi, Türkçenin asırların rengini ve keyfiyetini taşıyan zenginliğinin tarumar olması, müziğin mânâ değeri taşımayan güftelere mecbur kalması, çarşı pazarı istilâ eden maganda üslûbu, nezaketin kaybolması, içtimaî hayatımızın en önemli harcı olan adâb-ı muaşeretin yitirilmesi gibi problemlerin büyük kısmı kitaba mesafeli duruşumuzun ve okumama hastalığımızın neticesidir. İnce ve rafine zevkler küsmüş, kabalık ve hoyratlık yaygınlaşmışsa, ölçüsüzlük hâkim olmuş demektir.Hakiki kitap ölçüdür, terazidir, mikyastır, mihenktir, aklı kuşatan sis dalgasını dağıtan ve insana hakikatte nerede bulunduğunu gösteren bir ışıktır. Karanlığın hâkimiyetine direnmenin, nuru hükümferma kılmanın vesilesidir kitap.

 

Beşikten mezara kadar ilim tahsil etmek, bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olmak, peygamberlere vâris olmak, bilenin bilmeyenden üstün olması, hakkı gereği gibi takdir edebilme gibi temel esaslar, aslında ruh dünyamızın ilim ve irfanla olan kavi irtibatının en mühim göstergeleridir. Biz yitik hikmetimizi bulmak mecburiyetindeyiz.

Ömrümüz, bizi hayata bağlayacak güzel ve doğru vesileler bulmak ile geçer. Bir sahil-i selâmet bulma umuduyla şarktan garba savrulur, tutunacak bir dal ararız. Başkalarının aklını kullanma, aklımızdan geçmeyen, zihin dünyamıza uğramayan düşünce ve bakış açılarına muttali olma, temiz bir sineden neş'et eden hakikate hissedar olma, gaybın perdesini aralayanlara kulak verme imkânını yakalarız kitaplarla.

 

Kitap ile ülfet edenin

Mürşidi marifet olur.

İlm u irfana müşterinin

Tezgâhı sim u zer olur.

Kitabı gücendirerek hiçbir yere varılmaz.Kitabın tek alternatifi daha iyi kitaptır. Başta televizyon olmak üzere medya vasıtalarının verdiği bilgi,"fast-food"(hızlı yemek) tarzı bir bilgidir. Servisi daha kolay olmakla birlikte her türlü hazımsızlığı da beraberinde getirir. Zamane enstrümanlarının nefse hoş gelen cazibesi son derece aldatıcıdır. Harcadığımız, ömür sermayesidir. Telâfisi ve nedamet dışında neticesi olmayan bu vesileleri aradan çıkarıp kalıcı, sağlam ve muhkem bir sığınak olan kitapla buluşmalıyız.

Makûs talihimizin kadere verdirdiği fetvada kitapla teması unutmuş günahkâr ellerin ve gözlerin payı vardır. Ellerini kitaplara uzatmadan, sırtını kütüphanelere dayamadan medeniyetten, terakkiden ve gelecekten bahsedilemez.

Şunu unutmayalım ki, elimize aldığımız her kitap ile kendi aklımızı ve gönlümüzü inşa ettiğimiz gibi mensup olduğumuz insanlık âlemi, his ve iman birlikteliği taşıdığımız ümmet adına da faydalı bir iş yapmış oluruz.

 

Mehmet Adıyaman,"Medeniyetin Mayası Okumak",Sızıntı Dergisi,sayı: 344(Eylül 2007)s.37-38

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...