Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
eda

Mevlana'nın Güzel Sözleri

Recommended Posts

Mevla'na Celaleddin-i Rumi

· Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol, hataları örtmede gece gibi ol, tevazuda toprak gibi ol,

öfkede ölü gibi ol, her ne olursan ol, ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.

 

· Şu dünyada yüzlerce ahmak, etek dolusu altın verir de, şeytandan dert satın alır.

 

. Vazifesini tam yerine getirmemiş olanın vicdan yarasına ne mazaretin devası ne ilacın şifası deva getirmiş..

 

. Aşk altın değildir, saklanmaz. Aşıkın bütün sırları meydandadır..

 

. Yeşillerden, çiçeklerden meydana gelen bahçe geçici, fakat akıllardan meydana gelen gül bahçesi hep yeşil ve güzeldir..

 

· Nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok. Nice elbiseler gördüm, içinde insan yok.

 

. Aşk, davaya benzer, cefa çekmek de şahide: Şahidin yoksa davayı kazanamazsın ki..

 

· Sen diri oldukça ölü yıkayıcı seni yıkar mı hiç?

 

· İsa'nın eşeğinden şeker esirgenmez ama eşek yaratılışı bakımından otu beğenir.

 

· Dert, insanı yokluğa götüren rahvan attır.

 

· Ehil olmayanlara sabretmek ehil olanları parlatır.

 

· Leş, bize göre rezildir ama, domuza, köpeğe şekerdir,helvadır.

 

· Kuzgun, bağda kuzgunca bağırır. Ama bülbül, kuzgun bağırıyor diye güzelim sesini keser mi hiç?

 

· Pisler, pisliklerini yapar ama sular da temizlemeye çalışır.

 

· Dikenden gül bitiren, kışı da bahar haline döndürür. Selviyi hür bir halde yücelten, kederi de sevinç haline sokabilir.

 

· Nasıl olur da deniz, köpeğin ağzından pislenir, nasıl olur da güneş üflemekle söner?

 

· Akıl padişahı kafesi kırdı mı, kuşların her biri bir yöne uçar

 

· Tövbe bineği, şaşılacak bir binektir. Bir solukta aşağılık dünyadan göğe sıçrayıverir.

 

· O beden testisi ab-ı hayatla dopdolu, bu beden testisi ise ölüm zehiri ile. İçindekine bakarsan padişahsın, kabına

bakarsan yolu yitirdin.

 

· Genişlik, sabırdan doğar.

 

· Korkunç bir kurban bayramı olan kıyamet günü, inananlara bayram günüdür, öküzlere ölüm günü.

 

· Kim daha güzelse kıskançlığı daha fazla olur. Kıskançlık ateşten meydana gelir.

 

· Dünya tuzaktır. Yemi de istek. İstek tuzaklarından kaçının.

 

· Irmak suyunu tümden içmenin imkanı yok ama susuzluğu giderecek kadar içmemenin de imkanı yok.

 

· Gürzü kendine vur. Benliğini, varlığımı kır gitsin. Çünkü bu ten gözü, kulağa tıkanmış pamuğa benzer.

 

· Ey altın sırmalarla süslü elbiseler giymeye, kemer takmaya alışmış kişi. Sonunda sana da dikişsiz elbiseyi giydirecekler.

 

· Eşeğe, katır boncuğuyla inci birdir. Zaten o eşek, inciyle denizin varlığından da şüphe eder.

 

· Birisi güzel bir söz söylüyorsa bu, dinleyenin dinlemesinden, anlamasından ileri gelir.

 

· Oruç tutmak güçtür, çetindir ama Allah'ın kulu kendisinden uzaklaştırmasından, bir derde uğratmasından daha iyidir.

 

· Ayın, geceye sabretmesi, onu apaydın eder. Gülün, dikene sabretmesi, güle güzel bir koku verir. Arslanın, sabredip

pislik içinde beklemesi, onu deve yavrusu ile doyurur.

 

· Zahidin kıblesi, lütuf, kerem sahibi Allah'tır. Tamahkarın kıblesi ise altın torbası.

 

. Allah ile olduktan sonra ölüm de, ömür de hoştur..

 

· Sarhoş, cinayeti yapar da sonra "özrüm vardı, kendimde değildim"der. Kendinde olmayış, kendiliğinden gelmedi sana,

onu sen çağırdın.

 

· İnsan gözdür, görüştür, gerisi ettir. İnsanın gözü neyi görüyorsa, değeri o kadardır.

 

· Birinin başına toprak saçsan başı yarılmaz. Suyu başına döksen, başı kırılmaz. Toprakla, suyla baş yarmak istiyorsan, toprağı suya karıştırıp kerpiç yapman gerek.

 

· Yoldaki bir tepecik seni bunaltmış,oysa önünde yüzlerce dağ var

 

· Kabuğu kırılan sedef üzüntü vermesin sana, içinde inci vardır.

 

· Adalet nedir? Her şeyi yerine koymak. Zulüm nedir? Bir şeyi yerine koymamak,başka yere koymak.

 

· Hiçbir kafire hor gözle bakmayın. Müslüman olarak ölmesi umulur çünkü.

 

· Şu deredeki su,kaç kere değişti,yıldızların akisleri hep yerinde.

 

· Yol kesenler olmadıkça ,lanetlenmiş şeytan bulunmadıkça,sabırlılar ,gerçek erler,yoksulları doyuranlar nasıl belirir,anlaşılır?

 

· Oyun ,görünüşte akla uymaz ama çocuk oyunla akıllanır.

 

· Anlayış,edep şehirlilerdedir. Ziyafet,garip konaklamak da köylülerde.

 

· Resimler ister haberleri olsun,ister olmasın,hepsi de ressamın elindedir,o elden çıkar.

 

· Alışsan güvercin sallanan kamıştan kaçar mı hiç?O kamıştan göklere uçan yere alışmamış olan güvercin ürker,kaçar.

 

· Mal, sadakalar vermekle hiç eksilmez. Hayırlarda bulunmak,malı yitmekten korur.

 

· Çalınmış kumaş,devamlı kalmaz insanda. Hırsızı da darağacına götürür.

 

· Ağlayışın,feryat edişin bir sesi,sureti vardır. Zararınsa sureti yoktur. Zararda insan elini dişler ama zararın eli yoktur.

 

· Her korkuda binlerce eminlik vardır,göz karasında onca aydınlık mevcut.

 

· Verdiğini geri alan kişi, köpek gibi kusmuğunu yemiş olur.

 

· Şarap kadehtedir ama kadehten meydana gelmemiştir ki. Ağzını,şarabı verene aç.

 

 

· Ekme günü gizlemek toprağa tohumu saçmak günüdür. Devşirme günüyse tohumun bittiği gündür,karşılığını bulma günüdür.

 

· Bilgi, sınırı olmayan bir denizdir. Bilgi dileyense denizlere dalan bir dalgıçtır.

 

· Bulutlar ağlamasa yeşillikler nasıl güler?

 

· Bülbüllerin güzel sesleri beğenilir de bu yüzden kafes çeker onları. Ama kuzgunla baykuşu kim kor kafese?

 

· Meyve ekşi bile olsa, olmadıkça ona ham derler

 

· Çayırlıktan, çimenlikten esip gelen yel, külhandan gelen yelden ayırt edilir.

 

· Dünya malı, bedene tapanlara helaldir.

 

· Gerçek kokusuyla, ahmağı kandıran yalan sözün kokusu, miskle sarımsak kokusu gibi, söz söyleyenin soluğundan anlaşılır.

 

· Her dil, gönlün perdesidir. Perde kımıldadı mı, sırlara ulaşılır.

 

· Ahlaksızların bağırışıyla, yürekli yiğitlerin naraları, tilkiyle arslanın sesi gibi meydandadır.

 

· Kötü nefis, yırtıcı kuştur.

 

· Hırsın yemdir, cehennemse tuzak.

 

· Doğan, avdan av getirir, fakat kendi kanadıyla uçar da avlanır. Padişah da bu yüzden onu keklikle, çil kuşuyla besler.

 

· Dil, tencerenin kapağına benzer. Kıpırdadı da kokusu duyuldu mu ne pişiyor anlarsın.

 

· Yemekle dolu karın, şeytanın pazarıdır.

 

· Sözle anlatılan şey, yalan bile olsa, kokusu, gerçek olduğunu da haber verir, yalan olduğunu da.

 

· Canım bedenimde oldukça, kulum, köleyim, seçilmiş Muhammet'in yolunun toprağıyım. Birisi sözlerimden bundan başka söz

naklederse, o kişiden de bezmişim ben, o sözden de.

 

· Sevgiden, tortulu bulanık sular arı-duru bir hale gelir. Sevgiden, dertler şifa bulur. Sevgiden, ölüler dirilir. Sevgiden, padişahlar

kul olur. Bu sevgi de bilgi neticesidir.

 

· Mumundur karanlık veren sana. Anlatırdım bunu ama, gönlünün beli kırılıverir. Gönül şişesini kırarsan artık, yaşamak fayda vermez.

 

· Rüşvet alan para pul padişahı değiliz. Paramparça olmuş gönül hırkalarını diker, yamarız biz.

 

· Aşıkların gönüllerinin yanışıyla gözyaşları olmasaydı, dünyada su da olmazdı, ateş de.

 

· İki parmağının ucunu gözüne koy. Bir şey görebiliyor musun dünyadan? Sen göremiyorsun diye bu alem yok değildir.

Görememek ayıbı, göstermemek kusuru, uğursuz nefsin parmağına ait işte.

 

· İnsan, gözden ibarettir aslında, geri kalan cesettir. Göz ise ancak dostu görene denir.

 

· A kardeş, keskin kılıcın üzerine atılmadasın, tövbe ve kulluk kalkanını almadan gitme.

 

· Bir gömlek derdine düşeceksin ama belki o gömlek kefen olacaktır sana.

 

· Dün geçti gitti. Dün gibi, dünün sözü de geçti. Bugün yepyeni bir söz söylemek gerek.

 

· Saman çöpü gibi her yelden titrersin. Dağ bile olsan, bir saman çöpüne değmezsin.

 

· O dağa bir kuş kondu, sonra da uçup gitti. Bak da gör, o dağda ne bir fazlalık var ne bir eksilme.

 

· Altın ne oluyor, can ne oluyor, inci, mercan da nedir bir sevgiye harcanmadıktan, bir sevgiliye feda edilmedikten sonra

 

· Gördün ya beni gamdan başka kimse hatırlamıyor, gama binlerce defa aferin.

 

· Nefsin, üzüm ve hurma gibi tatlı şeylerin sarhoşu oldukça, ruhunun üzüm salkımını görebilir misin ki?

 

· Ağzını kapa ve altın dolu avucunu aç. Ceset cimriliğini bırak da cömertliği seç.

 

· İnanmışsan, tatlı bir hale gelmişsen, ölüm de inanmıştır, tatlılaşmıştır. Kafirsen, acılaşmışsan, ölüm de kafirleşir, acılaşır sana.

 

· Doğruluk, Musa'nın asası gibidir. Eğrilik ise sihirbazların sihrine benzer. Doğruluk ortaya çıkınca, bütün eğrilikleri yutar.

 

· Bir kötülük yaptıktan sonra pişmanlık hissetmek Allah'ın inayet ve muhabbetine mazhar olmanın delilidir.

 

· Sıkıntı ve huzursuzluk mutlaka bir günahın cezası, huzur ise bir ibadetin karşılığıdır.

 

· Üzerinde pek çok meyveler bulunan bir dalı, meyvalar aşağı doğru çeker. Meyvasız bir dalın ucu ise, servi ağacı gibi

havada olur.

 

· Topluluk bizim yanımıza geliyor. Susacak olsak, incinirler. Bir şey söyleyecek olsak, onlara göre söylemek lazım geldiğinden o zaman da biz inciniriz

 

· Ümit, güvenlik yolunun başıdır.

 

· Kuş seslerini öğrenen kimse, kuş olmadığı gibi aynı zamanda kuşların düşmanı ve avcısıdır.

 

· Dert, insana yol gösterir.

 

· İman, namazdan daha iyidir. Çünkü namaz beş vakitte, iman ise her zaman farzdır.

 

· İki canlı kuşu birbirine bağlasan, dört kanatlı oldukları halde uçamazlar, çünkü ikilik mevcuttur.

 

· Sokak köpeğine ister altın, ister yünden tasma tak, yine sokak köpeği olmaktan kurtulamaz.

 

· Cübbe ve sarık ile alimlik olmaz. Alimlik, insanın zatında bulunan bir hünerdir.

 

· Değil mi ki gönül mutfağında yemekler tabak tabak, peki ne diye aşağılık kişilerin mutfağına kase tutacakmışım?

 

· Hangi tohum yere ekildi de bitmedi, ne diye insan tohumunda böyle bir şüpheye düşüyorsun?

 

· Testi taştan korkar ama o taş çeşme oldu mu, testiler her an ona gelmeye can atar.

 

· Sus artık yeter! Sır perdelerini pek o kadar yırtma. Çünkü bize, kırıkları sarıp onarmak, sırları örtmek yaraşır.

 

· Altın aramıyorum, altın olmaya yeteneği olan bakır nerede?

 

· Varlık peteğini ören arıdır. Arıyı vücuda getiren mum ve petek değildir. Arı biziz. Şekil sadece bizim imal ettiğimiz mumdur

 

· Dünya köpüktür. Tanrı sıfatlarıysa denize benzer. Fakat şu cihan köpüğü, denizin arılığına, duruluğuna perdedir.

 

· Sözün içini elde etmek için harf kabuğunu yar. Saçlar da sevgilinin yüzünü, gözünü örter.

 

· Burnuna sarımsak tıkamışsın, gül kokusu arıyorsun.

 

· Biz, tulumla, küple, testilerle tatmin olmayız. Bizi çekip ırmağınıza götürün.

 

· Dünyaya demir atmış Karun'u, yer çekti, yuttu. Ulular ulusu İsa'yı gökyüzü çekti, yüceltti.

 

· Ekmek, beden hapishanesinin mimarıdır.

 

· Gübre olup bostanın gönlüne giren pislik, yok olur gider de pislikten kurtulur, kavunun, karpuzun lezzetini arttırır.

 

· Avlanmak istedik mi uçup gittiğimiz yer Kafdağı'dır. Akbaba gibi leş avlamayız biz.

 

· Bir köpeğin önüne bir çuval şeker koysan bile, onun gönlü yine leş peşindedir. Şekerden ne anlar o?

 

· Allah ile birleşmek demek, senin varlığının O'nunla birleşmesi demek değildir. Senin yok olmandır.

 

· Küfürle iman, yumurtanın akıyla sarısına benzer. Onları ayıran bir berzah var, birbirine karışmazlar.

 

· Köpekler gibi kızmayı bırak, arslanların gazabına bak. Arslanların gazabını görünce de var, bir yaşına girmiş koyun gibi

yavaş ol.

 

 

· Din evinde haset faresi bir delik açar ama kedinin bir miyavlaması ile ürker kaçar.

 

· Kadınlar, aklı olanlara, gönül sahiplerine pek üstün olurlar. Cahillere gelince, onlar, kadına üstündür. Çünkü tabiatlarında

hayvanlık vardır. Sevgi ve acımak, insanlık vasıflarıdır. Hiddet ve şehvet ise hayvanlık vasıfları.

 

· Mümin bir kopuza benzer. Madem ki inanan kişi feryat edip ağlamada kopuzdur, kopuz kendisine mızrap vuran

olmadıkça feryat etmez.

 

· Madem ki, akıl babandır beden de anan, oğulsan babanın yüzüne bak.

 

· Yeryüzü ile dağda aşk olsaydı, gönüllerinde bir ot bile bitmezdi.

 

· Kuş, kafeste kaldıkça başkasının buyruğu altındadır. Kafes kırıldı da kuş uçtu mu, nerede ona geçecek buyruklar?

 

· Bal çanağının ağzı kapalı. Sen ise, üstünü, yanını yalayıp duruyorsun. Çanağı yere çal,

 

· İnsana bütün korku içinden gelir fakat insanın aklı daima dışarıdadır.

 

· Dil, anlamlara bir oluktur adeta, fakat nereden sığacak oluğa deniz?

 

· O kadar çok koşmayın, o kadar yorulmayın, şu yerin altında çırak ne olmuşsa usta da o olmuştur.

 

· Bir lağımın pis kokusunu koklamak, ruhu kokuşmuş zenginlerle sohbetten yüz misli iyidir.

 

· Sen, yeni bir çocuk doğurmadıkça, kan tatlı süt haline gelmez.

 

· Hırsızlara, kötülere, alçaklara acımak, zayıfları kırıp geçirmektir.

 

· Aşk, davaya benzer. Cefa çekmek de şahide. Şahidin yoksa davayı kazanamazsın ki.

 

· Tohum yerde gizlenir de, o gizlenmesi bağın, bahçenin yeşermesine sebep olur.

 

· Yazı yazılırken eli görmeyen kişi, yazı kalemin oynamasıyla yazılıyor sanır.

 

 

· Gül solup, gül bahçesi harap olduktan sonra gülün kokusunu nereden duyabiliriz? Gülsuyundan!

 

· Firavun, yüzbinlerce çocuk öldürttü, aradığıysa evinin içindeydi.

 

· Geminin içindeki su, gemiyi batırır. Geminin altındaki suysa, gemiye arka olur.

 

· Aynanın berraklığını yüzüne karşı söylersen, ayna hemen buğulanır, seni göstermez olur.

 

· Eşek, suyun kadrini bilseydi, ayak yerine baş koyardı ırmağa.

 

· Aklın deveciye benzer, sense devesin. Aklın seni ram eder, ister istemez dilediği yere çeker götürür.

 

 

· Eğer parça buçukta bütünle beraberdir, ondan ayrılmaz diyorsan, diken ye, diken de gülle beraberdir.

 

· Gümüşün dışı aktır, berraktır ama onun yüzünden el de kararır, elbise de.

 

 

· Ateşin kıvılcımlarıyla al al bir yüzü vardır. Ama yaptığı kötü işe bak, karanlığı seyret.

 

· Yoksul, cömertliğin aynasıdır.

 

· Peygamberler insanları Allah'a ulaştırmak için gelmişlerdir. İnsanların hepsi bir bedense, kulla Allah birleşmişse kimi kime ulaştıracaklar?

 

· Bir mumdan yakılan mumu gören, gerçekten de asıl mumu görmüştür. Düşünenlerin düşündürdükleri...

 

 

· Sabır, genişliğin anahtarıdır.

 

 

· Gündüz gibi ışıyıp durmayı istiyorsan, geceye benzeyen varlığını yaka dur.

 

· Ana karnındaki çocuğa doğmak, dünyadan göçmektir

 

 

· Somuna benzer bir şey düzsen, emdin mi, şeker gelir ondan, ekmek tadı değil.

 

· Terazide arpa altınla yoldaş olur ama bu, arpanın da altın gibi değerli olmasından değildir.

 

 

· Koruktaki su ekşidir ama koruk üzüm olunca tatlılaşır, güzelleşir. Derken küpte yine acır, haram olur fakat sirke olunca

ne güzel katıktır.

 

· Ay, yıldızlardan utanır ama yine de cömertliği yüzünden yıldızların arasında bulunur.

 

· İnanan, inananın aynasıdır.

 

· Sen şekillerde kalırsan puta tapıyorsun demektir. Her şeyin şeklini bırak, manasına bak

 

· Rengi kara bile olsa, bir kişi seninle aynı maksadı güdüyorsa, ona ak de, senin rengindedir.

 

· Hacca gideceksen, bir hac yoldaşı ara. İster Hint'li olsun, ister Türk, ister Arap. Şekline, rengine bakma, maksadı ne,

ona bak.

 

 

· Yokluk, varlığın aynasıdır.

 

 

· Arslanın boynunda zincir bile olsa, bütün zincir yapanlara beydir arslan.

 

· Zıddı meydana çıkaran, onun zıddı olan şeydir. Bal, sirkeyle belirir.

 

· Kasırga pek çok ağaçlar yıkar fakat yeşermiş bir ota ihsanlarda bulunur.

 

 

· Dostların ziyaretine eli boş gelmek, değirmene buğdaysız gitmektir.

 

· Herkes güneşi görebilseydi, güneşin ışıklarına delalet eden yıldızlara ne ihtiyaç vardı?

 

 

· Hiç köpeğin havlaması, ayın kulağına değer mi?

 

· Huzurunda bulunmayanlara bile böyle elbiseler, böyle yiyecekler verirse, kim bilir konuğun önüne ne nimetler koyar.

 

 

· Hıristiyanların bilgisizliğine bak ki, asılmış Tanrı'dan medet umuyorlar.

 

 

· Resim, ressama, beni kusurlu yaptın diye söz mü söyleyebilir?

 

· İnsanoğlu, dilinin altında gizlidir. Dil, can kapısının perdesidir. Yel, perdeyi kaldırdı mı ne var, belirir bize.

 

· Sen de sağ eline bir sopa aldın ama senin elin nerede, Musa'nın eli nerede

 

 

· Akıllı birisinden gelen cefa, bilgisizlerin vefasından iyidir.

 

· Kara odun ateşe eş oldu mu, karalığı gider, tümden ışık kesilir.

 

 

· Bağış, kine merhemdir.

 

· Tahta içinde yaşayan kurt, o tahtanın fidan olduğu vakit ki halini bilir mi hiç?

 

· Madem ki hırsızsın, bari o güzelim inciyi çal, madem ki gebe kalıyorsun, bari yüce bir çocuğa gebe kal.

 

 

· Korukla üzüm birbirine zıttır ama, koruk olgunlaştı mı güzel bir dost olur.

 

· Tanrı yüzünü çirkin yaratmışsa, kendine gel de, hem çirkin yüzlü hem çirkin huylu olma bari.

 

· Aynada bir şekil görürsün hani, senin şeklindir o, aynanın değil.

 

 

· Satrançta piyon yola çıkar da, sonunda yüce vezir olur.

 

· Kibir kokusu, hırs kokusu, tamah kokusu, söz söylerken soğan gibi kokar.

 

· Sonsuzun iki yanı da yoktur, ortası nasıl olabilir?

 

· Dosttan, yakınlardan gelen bir cefa, düşmanın üçyüzbin cefasına bedeldir.

 

. Bal yiyen arısından gocunmaz..

 

· Güneşin ışığı pisliğe vursa bile pislenmez, ışıktır o.

 

· Başın ırmağın suyuna daldı mı, suyun rengini nasıl görebilirsin?

 

· Davud'un elinde mum oluyor, senin elindeyse mum, demire dönüyor.

 

· Sabır, insanı maksadına en tez ulaştıran kılavuzdur.

 

· Yılan yumurtası da serçe yumurtasına benzer ama aralarında ne kadar fark var.

 

· Bilginin, iki kanadı vardır, şüphenin tek.

 

· İkiyüz batman bala, bir okka sirke döksen, balın içinde erir, gider. Balı tattın mı sirkenin tadını bulamazsın fakat tartarsan

 

bir okka fazla gelir. Demek ki sirke, hem yok olmuştur, hem vardır.

 

· Bir kuyudan her gün toprak çeker, her gün orayı kazar, eşersen, sonunda arı duru suya ulaşırsın.

 

· Denizden bile yerine su koymadan devamlı su alsan, bu işin denizleri çöle çevirir.

 

· Sen, yerdeki yeşillik gibisin, ayağın bağlı. Bir yel esti mi, tam inanca ulaşmadan başını sallarsın.

 

· Oltandaki et lokması, balık avlamak içindir. Öyle lokma ne bağıştır ne cömertlik.

 

· Sözün eğri olsa da, anlamı doğru bulunsa, sözdeki o eğrilik, Tanrı'ya makbuldür.

 

· İçen akıllıysa, aklının parlaklığı daha da artar, fakat kötü huyluysa daha beter olur. Ama halkın çoğu kötü olduğundan,

 

beğenilmez huylara sahip bulunduğundan, içki herkese haram edilmiştir.

 

· Eşeğin ardını öpmekte bir tat, tuz yoktur. Faydasız yere, sakalını, bıyığını kokutur.

 

· Pirlik, saçın sakalın ağarması ile elde edilmez. İblisten daha ihtiyar kim var?

 

· Tavus kuşu gibi sadece kanadını görme, ayağını da gör.

 

 

· İnci de denizin dibinde, taşlarla beraberdir. Övünçte, ayıpların arasındadır.

 

 

· Pirenin ısırışından meydana gelen yanış, seni yılan soktu mu yok olur gider.

 

· Öküz, ansızın Bağdat'a gelir, şehri bir baştan öte gezip, dolaşır. Bütün o zevki, hoşluğu, tadı, tuzu görmez de göre göre

karpuz kabuğunu görür.

 

 

· Hani bir hayvan vardır, porsuktur adı. Dayak yedikçe semirir, büyür, köteği yedikçe daha iyileşir, sopa vuruldukça

semirir, insan da gerçekte porsuktur, çünkü o da dert, mihnet sopasıyla büyür, semizleşir.

 

· Uçan kuş, yeryüzünde kalsa tasalanır, derde düşse ağlayıp inlemeye koyulur. Fakat ev kuşu, kümes hayvanı, yeryüzünde

sevinçle yürür, yem toplar, neşeyle koşar durur.

 

· Ölülerle savaşıp gazilik elde edilmez.

 

· Hoş, güzel ömür, yakınlık aleminde can beslemektir. Kuzgunun ömrü ise fışkı yemeye yarar.

 

· Kin, sapıklığın da aslıdır, kafirliğin de.

 

 

· Kuru duayı bırak, ağaç isteyen tohum eker.

 

· İnciyi sedefin içinde ara, hüneri de sanat ehlinden iste.

 

 

· İnsan bir ağaca benzer, kökü, ahdinde durmaktır.

 

 

· Susmakla canın özü, yüzlerce gelişmeye ulaşır. Ama söz, dile geldi mi, öz harcanır.

 

 

· Ömür de Allah'la hoştur, ölüm de. Allah'a kavuşmadıktan sonra, ab-i hayat bile ateştir. ALLAH

 

· Hiç ay, yeryüzünde ev sahibi olur mu?

 

 

· Hırs, çirkinlikleri bile güzel gösterir.

 

 

· Padişahın adamlarından biri, zindanın burcunu yıksa, zindancının gönlü bu yüzden kırılır mı hiç?

 

 

· Hiçbir şeyden haberi olmayan cansızlardan, gelişip boy atan bitkiye, bitkiden yaşayış, derde uğrayış varlığına, sonra

güzelim akıl, fikir, ayırt ediş varlığına geldin.

 

· Yol afetleri içinde şehvetten beteri yoktur.

 

· Demirciliği bilmiyorsan, demirci ocağından geçerken sakalın da yanar, saçın da.

 

 

· Taş, taşlıktan çıkıp yok olmadıkça, mücevher olup yüzüğe takılır mı hiç?

 

 

· Padişah, töhmet altına alınanı Karun'a çevirir. Artık suçsuzu ne hale kor, onu sen düşün.

 

 

· Eğri ayağın gölgesi de eğridir.

 

· Tam inanç aynası kesilen kişi, kendini görse bile, Tanrı'yı görmüş olur.

 

· Bilgiye ulaştı mı ayak, kanat olur.

 

 

· Göz olgunlaştı mı, temeli, özü görür. Ama kişi şaşı oldu mu parça buçuğu görür ancak.

 

· Sınama, deneme yolunda bilgi, tam inançtan aşağıdır, zindansa yukarı.

 

· Can, doğan kuşuna benzer, beden ona bir tuzak

 

Mu'tezile'ye göre fiilleri yaratan

kuldur; yine kuldan südûr eden her fiilin

fâili de kuldur. Mevlâna'ya göre ise kul ancak

duygu ve düşüncesi ile bu fiilleri yaratabilir. Duygu ve

düşüncelerini kendisi yaratmadığı ve kendisinden südûr eden

fiiller de bu duygu ve düşüncelerle yaratıldığına göre kul kendi fiillerinin hâlikı olamaz. O halde yegane yaratıcı Allah'tır. Kulun fiillerinden hasıl olacak iyi veya kötü şeylerin faydası da kulun zannettiği gibi değildir; Cenab-ı Hakk'ın dilediği ve bildiği gibidir.

Sünnet ehli bilginlerinin görüşlerine açıklık getiren Mevlâna, konu hakkında şöyle söyler;

 

"Peygamberler dediler ki evet Allah çekinip kurtulmaya imkan bulunmayan nitelikler yaratmıştır. Fakat geçici nitelikler de

yarattı ki onları terketmek mümkündür. Herkesin nefretini kazanan kişi, o sıfatları terkeder, huylarından vazgeçerse herkesin sevgisini kazanır, herkes ondan razı olur... Kuma toprak ol dersen acizdir, toprak olamaz. Ancak toprağa balçık ol dersen

bu öz yerindedir. Toprak balçık olabilir. Allah insana topallık, yassı burunluluk, körlük gibi çaresiz illetler vermiştir. Ama,

ağız, yüz çarpıklığı ya da baş ağrısı gibi kimi hastalıklar da vermiştir ki, bunlara çare vardır.. "

 

Mevlâna başka bir örnekle de insanın irade özgürlüğünü belirtmeye çalışıyor:

 

"Ey gönül, cebirle özgürlüğü birbirinden ayırdetmek için bir örnek getir ki, ikisini de anlayasın: Titreme hastalığından dolayı

titreyen bir el, bir de senin titrettiğin el. Her iki hareketi de bil ki, Allah yaratmıştır. Ancak bu hareketi onunla karşılaştırmaya

imkan yoktur. Kendi seçiminle el oynatmandan pişman olabilirsin. Ancak titreme hastalığına tutulan bir adamın pişman

olduğunu ne zaman gördün."

 

"Biz su üzerindeki kûse gibiyiz. Kûsenin su üzerinde gitmesi, kendi ihtiyariyle değil, suyun irade ve hükmü iledir. Bu, genel

olarak böyledir. Yalnız bazıları suyun üzerinde olduklarını bilir, bazıları bilmezler."

 

 

Mevlâna, insanın sorumluluğunu

bir örnekle anlatıyor:

 

Adamın biri bir bağa girmiş, zerdali ağacını

silkerek meyveleri yemeye başlamış. Bunu gören mal

sahibi

"Allah'tan korkmuyor musun?" deyince,

 

'Neden korkayım, ağaç Allah'ın ağacı, ben de Allah'ın kuluyum. Allah'ın kulu, Allah'ın malını yiyor." karşılığını vermiş.

 

Bunun üzerine bağ sahibi adamı bir ağaca bağlayarak bir sopa ile iyice döğmeye başlamış. Sopanın acılarına dayanamayan

adam, bağ sahibine

 

"Allah'tan korkmuyor musun?" deyince, bağ sahibi

 

"Niçin korkayım? Sen Allah'ın kulusun, bu da Allah'ın sopası, Allah'ın sopasını Allah'ın kuluna vuruyorum." demiş.

 

Böylece Mevlâna adamın çalma fiilinden dolayı sorumlu olduğunu vurgulamıştır. Demek ki, Mevlâna her şeyin Allah'ın bilgisi

ve gücü içinde olduğunu kabul etmekle birlikte insanın sınırlı bir özgürlüğünün bulunduğunu vurgulamaktadır. Bundan dolayı da insanı sorumlu tutmaktadır.

 

(Sözlerin sadece birazını yapsak hayat daha güzel olmazmı?)

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

paylaşımınız çok güzeldi...ALLAH RAZI OLSUN ...

Share this post


Link to post
Share on other sites

İran'lı şair der ki;'Aşka uçarsan kanatların yanar...

Mevlana'da der ki

Aşkauçamazsan kanat neye yarar...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Arama yaparken böyle bir başlığa rastladım..Merak ettiğim bir soruyu sorabileceğim en iyi başlık burasıydı galiba...

 

Kör cehalet çirkefleştirir insanları.

Suskunluğum asaletimdendir.

Her lafa verecek cevabım vardır

Lakin lâfa bir bakarım, laf mı diye;

Bir de söyleyene bakarım

Adam mı diye...

 

Bu sözün Mevlana'ya ait olduğunu zannediyordum.Ama Ömer Hayyam'a ait olabileceği hakkında duyumlar aldım..Ne kadar doğru bilmiyorum...Bu konuda kesin bilgisi olan var mı? Gerçekten merak ediyorum...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Hiç bilgim yok lakin üslup kesin olarak ben o ulvi insana ait değilim diyor.

Share this post


Link to post
Share on other sites

İnsanlara bakış düsturu "Ne olursan ol gel" bir ulvinin böyle söylemesi mümkün değil diyosun yani..Evet mantıklı ama sözün özünde de derin manalar var gibi yani bu sözü duyduğumda , ben şahsen çok etkilenmiştim...Manası zengin..Ne yönden bakıldığına bağlı tabii..

 

Bi de madalyonun öbür yüzü var ki buram buram kibir kokan Hayyamvari bir söz gibi de gelebilir ilk etapta...Bilmiyorum merak içindeyim hala ,iz üzerindeyim....Zira bu sözün benim için büyük önemi var...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Mevlana Hazretlerni, hümanistlerin taptığı şekilde tanımam ben. ))

 

Ben Farsi dilde şiir söyleyen bir edebiyatçı gözü ile gördüm o dörtlük yahut ona benzer bir şeyde Mevlana Hazretlerini.. Mana derin dahi olsa, kalıp olarak o Hazretin kaleminden aşağıda olduğu belli..

Share this post


Link to post
Share on other sites

Evet olabilir , söylediğim gibi Mevlana'nın sözüdür diye öğrendiğim bir sözdü..

Peki eğer Mevlana'nın sözü değilse neden Mevlana'ya isnad edilmiş olabilir ki , bu da ayrı bir merak konusu...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bilinmez... bir kaç sebebi olabilir.. Mesnevi ile mahut yazıyı aynı dönemde tanıyan birinin aklında Mevlana hazretlerinindir diye kalmış olabilir.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ey AŞIK!

Hani özlem çekiyorsun ya sevgiliye.

Bil ki sevgilidendir özlemin özü.

Odur asıl sana özlem duyan.

Çünkü o tutuşturmayınca alevi,kimsede olmaz ateş.

Ve AŞK ateşi önce sevilene, ondan sonra sevene düşer.

 

________________________________________________________________________________

_____________

 

 

Bu aşk, bir padişahtır, sancağı görünmez.

Bu Hakk'ın Kur'an'ıdır, ayetleri, esrarı gizlidir.

Her aşık, aşk avcısından bir ok yemiştir.

Kan ağlar, kan yutar, fakat yarası görülmez.

________________________________________________________________________________

_____________

 

Senin bulunduğun yerden, senin havandan gelen tozu, toprağı istiyorum...

Olur ya, belki ayaklarının bastığı yerden, gözlerime, rüzgar toz getirir...

Canım cefaya da sevinir, neşelenir...

Zira ben cefadan da senin vefa kokunu alırım...

________________________________________________________________________________

_____________

 

Sen yine sükutu giyin!

Dilersen hiç konuşma.

Ben kelamlarımı çürüttüm yolunda.

Çarpsada bir tokat gibi yüzüme, her harfi yoluna heceledim.

Ve bilesin üstüne aşkı giydirdiğim, Söz verdim ben bu

 

MEVLANA

yüreğe, Hiçbir harfi sensiz bir cümleye kurban etmedim.

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Dertsiz dua soğuktur. Dertliyken yapılan dua gönülden kopar…

Hz.Mevlana

Gerek Yok Her Sözü, Laf İle Beyana....

Bir Bakış Bin Söz Eder ,Bakıştan Anlayana..

Dünya Gözü İle Bakan ''YÜZÜ", Gönül Gözü İle Bakan İse ''ÖZÜ'' Görür." (Mevlana )

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Yitirdiğin Her Ne İse; Bir Bakarsın Yağmurlu Bir Gecede Veya Bir Bahar Sabahında Karşına Çıkmış.Bil ki!Güzellikler de Var Bu Hayatta.Gel Git’lerin Olmadığı Bir Hayat Düşünebilirmisin?Hüzün Olgunlaştırır Kaybetmek Sabrı Öğretir..." Hz. Mevlâna

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sen Şemsten önce de namazını kılar, ibadetini yapar mıydın...?

-Yapardım..

-Ondan önce de etrafındakilere iyilik etmeye çalışmaz mıydın?

-Çalışırdım..

-Peki öyleyse değişen ne?

... ... -Şems gelmeden önce üşüdüğüm zaman ısınırdım.. Şems geldikten sonra dünya da bir müslüman dahi üşüyorsa, ısınmaya hakkım olmadığını öğrendim

Şems’i tanımadan önce ben, acıkınca bir kap çorba içer, doyardım. Üşüyünce de ocağıma iki odun atıp ısınırdım, Fakat şimdi,dünyanın bütün çorbalarını

içsem doyamam…Çünkü, biliyorum ki dünyada açlar var. Dünyanın bütün

odunları yansa ocağımda, artık beni ısıtmıyor.

Zira biliyorum ki yeryüzünde üşüyenler var.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Öyle bir namaz kıl ki hiç bitmesin. Âşık’a beş vakit yetmez, beş yüz bin vakit arzu eder. Zira namaz, Sevgililer Sevgilisi olan yüce Yaratıcıya vuslattır. (kavuşmadır) Gerçek âşık, vuslatın bitmesini ister mi?” Hz. Mevlâna

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Nur istersen nura istidat kazan; Allah'tan uzaklık istersen kendini gör, uzaklaş! Yok, eğer bu harap zindandan kurtulmaya bir yol istersen sevgiliden baş çekme, ... Secde et de yaklaş! Mesnevi'den

Share this post


Link to post
Share on other sites

Göğsünün içindekini gerçek gönül sanan kimse, Hak yolunda iki üç adım attı da her şey oldu bitti sandı, Aslında tesbih, seccade, tövbe, sofuluk, günahdan sakınma bunların hepsi yolun başıdır. Hak yolcusu aldandı da, bunları, varacağı yer sandı...

Hz. Mevlâna Celaleddin-i Rûmî (k.s.)

Share this post


Link to post
Share on other sites

382873_2681152361151_1626576231_2527204_185000945_n.jpg

Kuş, ancak kendi cinsinden olan kuşlarla uçar.

 

Hz. Mevlânâ

 

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Dünya kehruba (mıknatıs) gibidir;

bütün samanları çeker, ancak özlü buğday, kehrubanın çekişinden kurtulmuştur.

Hz. Mevlana

Share this post


Link to post
Share on other sites

Keskin kılıç,yumuşak ipeği kesmez.

Hz.mevlana

Mevlana'dan altın öğütler-1-

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ben şu dünyada güzel huydan daha iyi bir haslet ve ehliyet görmedim.

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Mevlana’nın Allah Sevgisi

 

 

allah21.png

Mevlana’nın Allah Sevgisi:

Azat kabul etmez bir kul olmayı istiyor Mevlana. Çünkü Rabbini çok seviyor. O sevgi öyle güzel, öyle özel, öyle tatlı ki…

“Sevgiden acılar tatlılaşır.

Bakırlar altınlaşır sevgiden.

Sevgiden tortular saflaşır.

Dertler derman olur sevgiden.

Ölü, sevgiden dirilir.

Şah, sevgiden köle edilir.

Allah’a karşı bu sevgi ilimdendir.

Saçma sapan biri, böyle bir tahta nasıl kurulur?

Eksik bir ilim nasıl doğurur bu aşkı?

Eksik bir ilimden eksik bir aşk doğar maddeye karşı.

Öyleyse muhabbet ve aşkı sadece Allah’ın vasfı bil.

Ey aziz, korku, Allah’ın vasfı olamaz.

Havf ve haşyet, kulun vasfı ve en mühim meziyetlerindendir.

Mademki (Kur’an’da) “yuhibbunehu” yu okuyorsun,

“Yuhibbuhüm” ile de istediğine yaklaşırsın.”

Cenab-ı Hak, Maide Suresinde, “Allah onları sever [Yuhibbuhu], onlarda Allah’ı severler [yuhibbuhüm].” Buyurur.

Allah sevgisi müthiş bir iksirdir; inkârcıyı bir anda mümin yapar, mümini bir anda arif edip irfan mertebesine çıkarır.

Allah sevgisi olan kalpten, şek ve şüphe silinir, yerine tam bir iman gelir.

Gönül sevginin yeridir. Maddî varlığımızda ikilik olabilir ama sevginin makamı olan gönülde iki sevgiye yer yoktur.

“Senin elinin, gözünün, ayağının iki oluşu doğrudur; fakat gönül ve sevgilinin iki olması hatadır. Sevgili bir bahanedir; asıl sevgili Allah’tır.”

Allah’ın “asıl sevgili” olduğu yerde başkasına yer kalmaz:

“Gönlünün içindeki ve dışındaki hep O’dur.

Tenimdeki can, damar ve kan hep O’dur.

Artık o yere küfür ve iman nasıl sığar?

Keyfiyetsiz olan benim vücudum hep O’dur.”

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ey Aşık! Hani özlem çekiyorsun ya sevgiliye , bil ki sevgilidendir özlemin özü.

 

Odur asıl sana özlem duyan. Çünkü o tutuşturmayınca alevi , kimsede olmaz ateş.

 

Ve aşk ateşi önce sevilene , ondan sevene düşer.

  • Like 1

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...