kevser 4 Report post Posted November 15, 2008 Osman Yüksel Serdengeçti, gerçekten serden geçti... Batılılaşma ilimde, teknikte ilerlemek, fabrika, atölye, laboratuvar açmak iken, bizde bu iş yanlış anlaşılmış, kahvehanelerin, meyhanelerin sayısı artırılmış, din dışı gelişmeler hızlandırılmıştı. O sıralarda sosyalist Sebahaddin Ali'yle ilgili bir yürüyüş yapılmıştı. Osman Yüksel, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi felsefe bölümünde son sınıftaydı. Tevkif edildi. İdam isteğiyle yargılandı, bir sene hapis yattıktan sonra beraat etti fakat tahsil hayatına devam etmedi. Osman Yüksel, çıkardığı Serdengeçti mecmuasıyla tanınır. Kur'an okumanın, basmanın, satmanın yasak olduğu devirde "Hakka tapar, halkı tutar" manşetiyle dergiyi yayınladı. Rahmetli, davasını şöyle anlatıyordu: "Kötü niyetler, şer kuvvetler, Allah'a, millete, vatana koşanların yolları üzerine dikilmiş bulunuyor. Onların yüzüne huzurunuzda tükürüyorum!" Başka bir makalesinde "Bu dava, ayıya dayı demeyenlerin davasıdır." diyordu. Daha birinci sayıda tevkif edildi... Çıkardığı her dergiden dolayı hakkında soruşturma açılırdı. Osman Yüksel ağabey, gerçekten serden geçmişti... Serdengeçti demek, idama razı olmaktır. "Sofraya yürür gibi, sehpaya gitmeyenler dava adamı değildir" sırrını yaşamak... Hanımı, hapis yattığı yıllarda, çocuğunu tedavi ettirecek para bulamadığı için depresyona girip ayrıldı. Ankara'da Denizciler Caddesi'ndeki dükkânını şöyle tarif ediyor: "Kömürlüğü ömürlük yaptık, yeryüzünden iki buçuk metre aşağıdayız. Ölüm bile bizim için yükseliş olacaktır." Küçücük bir dükkânda yaşıyordu. Tuvalet ihtiyacı için, caminin tuvaletine giderdi. Ben, Türkiye'yi il il dolaşırdım. Her gittiğim yerde, kitapçılara Serdengeçti mecmuasını anlatırdım, dergiyi tanıtırdım. Bir kuş gibiydik. Ağzımızdaki tohumu bırakırdık; yeşermezse toprak utansın derdik. Gönüllü çalışanlarla dergi yayınlanmaya devam etti. Bir gün yine Denizciler Caddesi'ndeki kitapçı dükkânında oturuyorduk. Muhterem ağabey, "Bir şeyler yiyelim." dedi. Bir tabak pekmez ve ekmek getirildi, o kadar. Bir arkadaş, somun ekmeğinin içini, pekmeze bandırdı, ekmek pekmezi sünger gibi emince, arkadaş koca lokmayı ağzına attı. Osman Yüksel ağabey de dedi ki: "Yahu sen ne yapıyorsun? Bataklık mı kurutuyorsun!" Osman Yüksel Serdengeçti, çok şakacıydı. Cesurdu. Mal mülk, mevki makam peşinde değildi. Yıllar yılı peynir ekmek yahut pekmezle karnını doyurdu. Kimsenin parasını yemedi. O, bu davanın sefasında değil, cefasındaydı. İşkenceli, zor bir hayat mı istiyordu? Hayır! Amma biliyordu ki, İslam'a hizmet etmek isteyen, İslamiyet'i öğrenmek, anlamak, yaşamak isteyen mutlaka çile çekecekti. Kula kul olmak için atılmadık meydana Biz yalnız hakikate, Hakk'a secde ederiz. Nasıl girdiyse dava sahipleri zindana Bilsin ki dava sahipleri biz de öyle gireriz. diye, şiirler okurdu. Parkinson hastalığına yakalanmıştı. Elleri titriyordu. Çay getirdiler. Şekeri zorlukla bardağa attı, fakat kaşığı bardağa sokamadı. Şakacı ağabey, "Hey gidi Osman hey! Bir zamanlar Türkiye'yi karıştırırdın, şimdi bir çayı karıştıramıyorsun!" demişti... Osman ağabey, Bediüzzaman'ı ziyarete gittiğinde, Bediüzzaman ona demiş ki: "Bir oğlum olsa ismini Osman koyardım. Sen benim manevi evladımsın." Manevi dünyamızda onun yeri büyüktür... Muhterem ağabeyim... Allah sana gani gani rahmet etsin... HEKİMOĞLU İSMAİL 15.11.2008,ZAMAN Quote Share this post Link to post Share on other sites
Selahaddin 0 Report post Posted November 16, 2008 Muhteşem bir yazı, Osman Yüksel Serdengeçti'yi tanımayan arkdaşlarıma okuttum teker teker... Quote Share this post Link to post Share on other sites
Muvazene 190 Report post Posted November 16, 2008 Hanımı, hapis yattığı yıllarda, çocuğunu tedavi ettirecek para bulamadığı için depresyona girip ayrıldı. İlginç bir bilgi. Rasih Yılmaz'ın Serdengeçti üzerine yaptığı bir çalışmanın ürünü olan "Toros Yüzlü Adam" kitabında böyle bir bilgiye rastlamıyoruz. Serdengeçti'nin sadece bir tane evladı dünyaya geliyor, o da 13 aylıkken hayata gözlerini yumuyor. Çocuğun tedavi edilememesi neticesinde öldüğüne dair bir bilgi yok. Eşinin tedavi ettirecek parayı bulamayıp depresyona girip ayrıldığına dair de bilgi mevcut değil. Bu kitapta Serdengeçti'nin eşi olan İsmet Hanımla yapılan bir röportaj da var. Yöneltilen bir sual karşısında İsmet hanımın verdiği cevap, ayrılma meselesinin yanlış bir bilgi olabileceğini izhar ediyor bize. İlgili kısım şöyle: - Osman Yüksel ile evli olmak zor olsa gerek. Onunla birlikte yaşadıklarınız karşısında, Serdengeçti ile evli olmaktan hiç pişmanlık duydunuz mu? - Hiç pişman olmadım. Bilakis, ömrü mücadele ile geçen ve kendini bir davaya adayan insanla evli olmayı bir şeref saydım. --- İsmet Hanımla yapılan röportajın tamamını okumak için tıklayınız... Quote Share this post Link to post Share on other sites
Hâcegân 226 Report post Posted November 16, 2008 'Kula kul olmak için atılmadık meydana Biz yalnız hakikate, Hakk'a secde ederiz. Nasıl girdiyse dava sahipleri zindana Bilsin ki dava sahipleri biz de öyle gireriz. ' İşte bu kadar... Allah ondan razı olsun... Reyhan kardeşime: Böyle bir bilgi bende duymadım ama, Osman Yüksel Serdengeçti'nin iki İsmet'ten çektiği de rivayet edilir. İsmet'lerden biri malum İsmet, diğeri hanımı İsmet... Quote Share this post Link to post Share on other sites
Muvazene 190 Report post Posted November 17, 2008 Merhum Serdengeçti'nin ne kadar nüktedan bir insan olduğunu biliyoruz. İsmet İnönü'den çektikleri ortada. Bu iki İsmet nüktesinde de Serdengeçti'nin eşinin isminin de İsmet olması hasebiyle, eşine değil de asıl diğer İsmet'e gönderme yapmak, ona yüklenmek istediğini düşünüyorum. Eşiyle ufak tefek sorunlar yaşamış olabilir. Ama herhalde eşinin çektirdikleri İnönü'nün çektirdikleri kadar değildir. :) İsmet Hanımla yapılan röportajı baz aldığım için böyle düşünüyorum. O röportajda ayrılma ile ilgili bir soru yöneltilmiyor kendisine. 'Neden Serdengeçti'den ayrıldınız, sizi buna zorlayan neydi' vs. mealinde bir soru olmadığı gibi, verilen cevaplardan eşinin Serdengeçti'den ayrılmadığı, ölümüne kadar onunla birlikte yaşadığını manasını çıkabiliyoruz. İki İsmet nüktesine de şöyle değiniyor İsmet Hanım: - Serdengeçti'nin nüktedanlığı da meşhurdur. Ancak son zamanlarda, Osman Yüksel'in anlık yaptığı espiriler dallandırılıp budaklandırılarak, söylenmeyecek yerlerde bile dile getiriliyor... - Evet. Anlık yaptığı nükteler çoktu Serdengeçti'nin. Hayatı nüktelerle yorumlamaktan hoşlanırdı. Zaman zaman aile arasında da nükte ve espriler yapardı. Yöresel tabirlerimizle bana takılır, "Adın batsın senin" derdi. Ancak 'İki İsmet' diye başlayan bir nüktesi vardı ki, bu beni ilk duyduğum zaman çok üzmüştü. Kendisine, 'Beni İsmet inönü ile aynı kefeye koyma.' diyerek uyarmıştım. Osman da esprinin maksadını aştığını ve buna benim ciddi olarak üzüldüğümü farketti. O günden itibaren de bir daha o nükteyi tekrar etmedi. Ancak duyuyorum ki hâlâ bazı konferanslarda, Osman hakkında yazılan yazılarda ve kitaplarda bu espri sıkça kullanılıyormuş. Bu durum beni hâlâ derinden rencide ediyor ve üzüyor. Quote Share this post Link to post Share on other sites
mukarrabin 103 Report post Posted November 17, 2008 eyvallah... ruhu şâd olsun... Quote Share this post Link to post Share on other sites
mütereddid 254 Report post Posted July 20, 2011 "Bu dava, ayıya dayı demeyenlerin davasıdır." Quote Share this post Link to post Share on other sites