Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
sevdayolcusu

Abdurrahim Karakoç

Recommended Posts

Mihriban(Aşk)

 

Sarı saçlarına deli gönlümü

Bağlamışlar, çözülmüyor Mihriban.

Ayrılıktan zor belleme ölümü

Görmeyince sezilmiyor Mihriban.

 

'Yâr' deyince, kalem elden düşüyor

Gözlerim görmüyor, aklım şaşıyor

Lâmbamda titreyen alev üşüyor

Aşk, kağıda yazılmıyor Mihriban.

 

Önce naz, sonra söz ve sonra hile...

Sevilen, seveni düşürür dile

Seneler, asırlar değişse bile

Eski töre bozulmuyor Mihriban.

 

Tabiplerde ilâç yoktur yarama

Aşk deyince ötesini arama

Her nesnenin bir bitimi var ama

Aşka hudut cizilmiyor Mihriban.

 

Boşa bağlanmamış bülbül, gülüne

Kar koysan köz olur aşkın külüne...

Şaştım kara bahtın tahammülüne

Taşa çalsam ezilmiyor Mihriban.

 

Tarife sığmıyor aşkın anlamı

Ancak çeken bilir bu derdi, gamı

Bir kördüğüm baştan sona tamamı...

Çözemedim... Çözülmüyor Mihriban.

 

Üstad Abdurrahim Karakoç

 

 

MİHRİBAN VE SEN UNUTULMAYACAKSIN ÜSTADIM... TÜRK HALK EDEBİYATININ EN BÜYÜK ŞİİRİ ŞÜPHESİZ MİHRİBAN dır...

 

KURBAN OLURUM O DURUŞUNA ÜSTADIM ...

Share this post


Link to post
Share on other sites

HAZIR OL!!!

Herifler üç günde hakkı huzuru

Kaldırdılar hele gardaş HAZIR OL!!!

Gümrüksüz laf yapar şahı,veziri

Çıldırdılar hele gardaş HAZIR OL!!!

***

Eski vaatlerden etme suali

Yalanın mızrağı yırttı çuvalı

Harap halimize yedi düveli

Güldürdüler hele gardaş HAZIR OL!!!

***

Tilki çıktı aslanların postuna

Dost denilmez düşmanların dostuna

Memlekette yiğitlerin üstüne

Saldırdılar hele gardaş HAZIR OL!!!

***

Çözdüler iplerin ilmiklerini

İbretle seyrettik birliklerini

Affı bahaneyle kimliklerini

Bildirdiler hele gardaş HAZIR OL!!!

***

Senedimiz yazılmıştır kan ile

Sekizimiz savaş yapar bin ile

İçimizi isyan,öfke,kin ile

Doldurdular hele gardaş HAZIR OL!!!

 

ÜSTAD Abdurrahim Karakoç

 

 

İkininbiri

 

-Bayram Bilge Toker'e-

 

 

Can özumden Besmeleyi çekende

Dil yanmazsa ben yanarım sultanım

Hak uğruna bir sefere çıkanda

Yol yanmazsa ben yanarım sultanım

 

Arzuhalim ulaşırsa divana

Korkarım ki taban değer tavana

Çiçeğimden zerre girse kovan'a

Bal yanmazsa ben yanarım sultanım

 

Göz utanır gönül dostu görünce

Can tutuşur candan selam verince

Bülbül olup bir bahçeye girince

Gül yanmazsa ben yanarım sultanım

 

Aşıklık içimde doğduğu zaman

Taş yanar gözyaşım yağdığı zaman

Mızrabım sazıma değdiği zaman

Tel yanmazsa ben yanarım sultanım

 

Üzülmedim erkenine geçine

Akıl yordum herşeyine, hiçine

Söküp yüreğimi atsam içine

Göl yanmazsa ben yanarım sultanım

 

Alev alev ruhta, canda bu ateş

Bakmakla görülmez bende bu ateş

Bırakılsa hangi günde bu ateş

Yıl yanmazsa ben yanarım sultanım

 

Dosta mektup yazma vakti gelirse

Yazar, postalarım kısmet olursa

Mektubumun mahiyetin bilirse

Pul yanmazsa ben yanarım sultanım

 

ÜSTAD Abdurrahim Karakoç

 

 

 

KOMPOZİSYON

Öküzlere öküz demek

Affedilmez suçtur evlat!

Doyurmuyor artık ekmek

Ekmek bile açtır evlat...

***

Kepazelik boydan aştı

Sabır küpü doldu taştı

Koçum demek kolaylaştı

Her boynuzlu koçtur evlat...

***

Dur dolaşma daldan dala

Pislik akar bir kanala

Kolayca girersin amma

Çıkabilmek güçtür evlat...

***

Kaşıdıkça ihtilafı

Aptallık kuşatır safı

Büyüklerin küçük lafı

Hiçyüz kere hiçtir evlat...

***

Bocalar emelsiz mürşit

Tez çöker temelsiz mürşit

İlimsiz amelsiz mürşit

Tenekeden taçtır evlat...

***

Akar durmaz aşk rüyası

Siler kalplerdeki pası

Arif olanın dünyası

İki değil üçtür evlat...

***

Her katırdan tekme yersin

Korkar Allah Kerim dersin

Yarını neden beklersin

Bugün bile geçtir evlat...

 

ÜSTAD Abdurrahim Karakoç

Share this post


Link to post
Share on other sites

GECEDEN SABAHA DOĞRU

 

Bölücülük dağıtan çay

Kurur erinde gecinde

Kardan köprü buzdan saray

Erir erinde gecinde

 

Öfkeleri direk direk

Ellerinde kazma- kürek

Müslümanlar tek bir yürek

Vurur erinde gecinde

 

Genç ihtiyar dadaş efe

Leke kondurmaz şerefe

Yaydan çıkan ok hedefe

Varır erinde gecinde

 

Elif Osman Zeynep Tahir

Damlalardan olur nehir

Uyanır cümle köy şehir

Yürür erinde gecinde

 

Gafil sanmasınlar bizi

Bilen bilir sabrımızı

Allahsızın nifak hızı

Durur erinde gecinde

 

Duymayıp halkın yasını

Çiğmeyip hak rızasını

İmansızlar cezasını

GÖRÜR ERİNDE GECİNDE

 

 

ÜSTAD ABDURRAHİM KARAKOÇ

Share this post


Link to post
Share on other sites

HASAN'A MEKTUP

 

 

 

Çok oku, çok düşün, çok şeyler anla,

 

Aha bu mektubu alınca Hasan.

 

Manalar iplikten incedir amma,

 

Kelimeler biraz kalınca Hasan.

 

 

 

Gene ağzımızı açmıyor bıçak,

 

Huzur size ömür..... Dert salkım saçak.

 

Oyuna kalkıyor yüzlerce köçek,

 

Batıdan bir hava çalınca Hasan.

 

 

 

Kök saldı bahçede ayrık otları,

 

Yemler pay edildi, sattık atları.

 

Biz kovalım derken baştan bitleri,

 

Sülükler yapıştı, kulunca Hasan.

 

 

 

Süt dolu güğümü çalarız taşa,

 

Kutsal görevimiz 'Sağol çok yaşa !'

 

Mülkte hakikati aramak boşa,

 

Tüm suçlular güçlü olunca Hasan.

 

 

 

Derisini yüzdük demokrasinin,

 

İşi iştir imtiyazlı asinin.

 

Hakikatte vahşi, sözde 'vasinin'

 

Dörtnala gidilir yolunca Hasan.

 

 

 

Canım Hürriyeti koydunsa ara,

 

Ekmek yalınayak kaçtı dağlara.

 

Çevremize küsmüş kardeşlik var ya,

 

Haber ver, izini bulunca Hasan.

 

 

 

Soysuzlar taş atar mukaddesata

 

Karşı duramazsak bizdedir hata.

 

Tahammül teşviktir, böyle hayata,

 

Öl..İnsan küçülmez ölünce Hasan.

 

Abdurrahim Karakoç

 

 

 

 

HASAN'A MEKTUP - 20

 

 

 

Hesap ettim ayak altı, baş yedi

 

Vallahi nazlı yâr gene geç kaldık.

 

Hınzır bülbül gül dalında leş yedi..

 

Katmerlendi zarar, gene geç kaldık.

 

 

 

Köprüler var perşembeden pazara

 

Yapanda yüz yok ki yüzü kızara

 

Hastayı gömdükten sonra mezara

 

İlâç neye yarar, gene geç kaldık.

 

 

 

Akşamı geç saydık, sabahı erken

 

Seyrettik kediler ciğeri yerken

 

Hele şu bulutlar dağılsın derken

 

Yollara yağdı kar, gene geç kaldık.

 

 

 

Ok yetişmez oldu zor bezirgâna

 

Şimdiye katırlar bağlandı hana

 

Fuzuli telaşı bırak bir yana

 

Denkleri yavaş sar, gene geç kaldık.

 

 

 

Suya hasret kaldı deniz kızları

 

Ekvator'a heykel diktik buzları

 

Ankara'yı geçti at hırsızları

 

Serde tembellik var, gene geç kaldık.

 

Abdurrahim Karakoç

 

 

 

 

HASAN'A MEKTUP - 13

 

 

 

Göz değdi köyümün güzellerine

 

ELİF, yad ellere göçtü be Hasan.

 

SEVGİ size ömür; dört kulaç önce,

 

Ecel çorbasini içti be Hasan.

 

 

 

ASALET, babasız çocuk doğurdu

 

Nazlı HÜRRIYET'i haydutlar vurdu

 

Viraneye döndü TÜRKHAN'ın yurdu

 

Köyün tadı-tuzu kaçtı be Hasan.

 

 

 

ADALET felç oldu, yürür değnekle

 

NEŞE ne halt etsin soğan-ekmekle...

 

GÖNÜL delirdi de yol beklemekle,

 

İsyan bayrağını açtı be Hasan.

 

 

 

SAADET'in adı HÜLYA'dır şimdi

 

Her gün birimizi aldatır şimdi

 

UMUT'lar rüyada, faldadır şimdi

 

Unut, eski günler geçti be Hasan.

 

 

 

FAZİLET'i gelin ettik gurbete

 

Kimbilir... belki de gurbetten öte

 

Yağlı SERVET garaz eder ÜLFET'e

 

Ara yere nifak saçtı be Hasan.

 

 

 

ZEYNEP bize küskün, İFFET sürgünde

 

Rezalet, felaket yağar her günde...

 

Yedi HASLET verem olur bir günde,

 

ÜLKÜ kötü yolu seçti be Hasan.

 

 

 

Burada ne düğün, ne BAYRAM kaldı...

 

En güzel UMUT'lar dalda ham kaldı!

 

Korku, hasret, isyan, keder-gam kaldı

 

Binalar temelden uçtu be Hasan.

 

 

 

Işte böyle... Malûm ola hâlimiz

 

Naçar, böğrümüze düştü elimiz

 

Güven duyduğumuz her güzelimiz

 

Bizlere bir kefen biçti be Hasan

 

Abdurrahim Karakoç

Share this post


Link to post
Share on other sites

HASAN'DAN GELEN MEKTUP - 1

 

 

 

Şu bizim kılavuz oldum-olası

 

Kör, kör amma gardaş anlayan hani?

 

Suratında uğursuzluk damgası

 

Var, var amma gardaş anlayan hani?

 

 

 

Karnından bakıyor bütün olaya

 

Kaldırmak zor, bağdaş kurdu kolaya

 

Bu gidişle varabilmek sılaya

 

Zor, zor amma gardaş anlayan hani?

 

 

 

Sen, ben ona göre yağlı bir azık...

 

Biz-bizi bilmezsek olur çok yazık...

 

Iste 'yüz altmış üç' çakılı kazık!

 

Gör, gör amma gardaş anlayan hani?

 

 

 

Ne yapsa 'eyvallah' ne dese 'hay hay'.

 

Hep böyle giderse sonumuz vay vay!

 

Dava dosyamızı sünepe bir tay

 

Yer, yer amma gardaş anlayan hani?

 

 

 

Ormandan ok atar sağır pehlivan

 

Boran, Çetin işte kışımız yaman

 

Gelen her belâyı her ağız, her an

 

Der, der amma gardaş anlayan hani?

 

 

 

HASAN'DAN GELEN MEKTUP - 2

 

 

 

Ekinden umudu kestik

 

Domuz bir değil beş değil.

 

Akrep doldu yorgan, yastık

 

Bu iş bildiğin iş değil.

 

 

 

At belleyip vurduk eyer

 

Eşeklere verdik değer

 

Huyu nasıl dersen eğer

 

Bu çüs de makbul çüs değil.

 

 

 

Güneş doğmaz oldu cama

 

Yırtığı kirletti yama

 

Adam bizim adam amma

 

Adamın başı baş değil.

 

 

 

Demir cıvıyor sıcaktan

 

El kalkmaz oldu kucaktan

 

Ateş kovuldu ocaktan

 

Bu aş, yenecek aş değil.

 

 

 

Böyledir işte son durum

 

Sözler yorum, işler yorum...

 

Gerçeği anla diyorum

 

Gönlümüz gene hoş değil.

 

Abdurrahim Karakoç

Share this post


Link to post
Share on other sites

DUA

 

 

 

Senin ak alnından, gök gözlerinden

 

Önce dallar, sonra yapraklar öpsün.

 

Eğilsin yıldızlar, tutsun elinden

 

Gecelerden sonra şafaklar öpsün.

 

 

 

Aşk diyorlar en mukaddes hayale

 

Ve sen de düşesin o sonsuz hâle

 

Hazdan dudakların olsun bir lâle

 

Güller, karanfiller, zambaklar öpsün.

 

 

 

Sende kemal bulmuş renk, şekil, biçim

 

Yaşamanın öz suyusun bir içim

 

Olanca suların sağlığı için

 

Seni her gün göller, ırmaklar öpsün.

 

 

 

Kumral saçlarında nisan yağmuru

 

Yazın, ak yüzünden gölgenin moru

 

Ağzından en serin, hem de en duru

 

Kayalardan akan kaynaklar öpsün.

 

 

 

Çimenler okşasın ayaklarını

 

Çiçekler koklasın parmaklarını

 

Ben öpmeden önce yanaklarını

 

Varsın teller, tüller, duvaklar öpsün.

 

 

 

Kıskançlık çakılı kazıktır serde

 

Bölünsün bu rüya en tatlı yerde

 

Seni canlı kullar öpmesinler de

 

Kefenler sarılsın, topraklar öpsün.

Abdurrahim Karakoç

Share this post


Link to post
Share on other sites

ÖLÜLERE İHTAR

 

 

 

Ey eski ölüler kalkın mezardan

 

Dünyayı bir daha görün de gidin.

 

O günler mi berbat yoksa bugün mü

 

Biz değil...siz karar verin de gidin.

 

 

 

ZİKRULLAH

 

 

 

Sular aşka gelir, çoşar HAK diye

 

Başın taşa vurur vurur HÛ çeker.

 

Rüzgâr dağdan dağa koşar HAK diye

 

Arada bir durur durur HÛ çeker.

 

 

 

Otlar bile HAK diyerek bitermiş

 

Yağmur HAK’tan gelir, HAK’ka gidermiş

 

HAK âşığı âmâ gözlü bir derviş

 

HAK yolunda yürür yürür HÛ çeker.

 

 

 

Ağaç dal dal, HAK’ka açar kucağı

 

Acı vermez HAK emrinin bıçağı

 

Gökte güneş HAK’kın sönmez ocağı

 

Dağdaki kar erir erir HÛ çeker

 

 

 

Gök güvercin HAK der uçar seherde

 

Balık suda HAK’kı içer seherde

 

Kırmızı gül HAK der açar seherde

 

Kokusunu verir verir HÛ çeker.

 

 

 

HAK’kın yolcuları HAK’ta buluşur

 

Varlık zerre, zerre HAK’kı bölüşür

 

Kalp bedende HAK HAK diye çalışır

 

Kan damara varır varır HÛ çeker.

 

 

 

Hak mührü var ceylanların gözünde

 

Hak yazılı kâinatın yüzünde

 

HAK Resul-ü Muhammed (S.A.) ’in izinde

 

Gönül HAK’kı görür görür HÛ çeker.

 

 

 

Abdurrahim Karakoç

Share this post


Link to post
Share on other sites

İKİNİN BİRİ

 

 

 

Can özümden Besmeleyi çekende

 

Dil yanmazsa ben yanarım sultanım.

 

Hak uğruna bir sefere çıkanda

 

Yol yanmazsa ben yanarım sultanım.

 

 

 

Arzuhâlim ulaşırsa divana

 

Korkarım ki taban değer tavana

 

Çiçeğimden zerre girse kovana

 

Bal yanmazsa ben yanarım sultanım.

 

 

 

Göz utanır gönül dostu görünce

 

Can tutuşur candan selâm verince

 

Bülbül olup bir bahçeye girince

 

Gül yanmazsa ben yanarım sultanım.

 

 

 

Aşıklık içimde doğduğu zaman

 

Taş yanar gözyaşım yağdığı zaman

 

Mızrabım sazıma değdiği zaman

 

Tel yanmazsa ben yanarım sultanım.

 

 

 

Üzülmedim erkenine geçine

 

Akıl yordum herşeyine, hiçine

 

Söküp yüreğimi atsam içine

 

Göl yanmazsa ben yanarım sultanım.

 

 

 

Alev alev ruhta, canda bu ateş

 

Bakmakla görülmez bende bu ateş

 

Bırakılsa hangi günde bu ateş

 

Yıl yanmazsa ben yanarım sultanım.

 

 

 

Dosta mektup yazma vakti gelirse

 

Yazar, postalarım kısmet olursa

 

Mektubumun mahiyetin bilirse

 

Pul yanmazsa ben yanarım sultanım

 

Abdurrahim Karakoç

Share this post


Link to post
Share on other sites

Endişe Beyanı

 

Başkalaştı hasbahçenin kokusu

Bülbül gülü kirletecek, korkarım..

Kıçın kıçın yüzmektedir su kuşu

Ördek gölü kirletecek, korkarım..

 

Tüm sular yokuşa doğru akacak

El-âlem hayretle bize bakacak

Neyi tutsak elimizi yakacak

Ateş külü kirletecek, korkarım..

 

AK palavra siyah renge döner mi?

Yalan mumu ikindiden söner mi?

Çiçek zehirliyse arı konar mı?

Kovan balı kirletecek, korkarım..

 

Köprüler kuruldu geçmemiz için

Zehirler sunuldu içmemiz için

Sebep ne yad ele göçmemiz için?

Kervan yolu kirletecek, korkarım..

 

Gerçek sandık cilalanmış sözleri

Düşman değil, dost aldattı bizleri

Yalakalık kör eylemiş gözleri

Meyve dalı kirletecek, korkarım..

 

Saf fikirler çekiliyor kızağa

Düşürdüler bizi bizden uzağa

Mahkûm olacağız bin bir tuzağa

Öfke dili kirletecek, korkarım..

 

Söyleyin, tabyamız bu tabya mıydı?

Aşklar, idealler hep kopya mıydı?

Umutlar, hayaller ütopya mıydı?

Serap çölü kirletecek, korkarım..

 

Gök gürlüyor, fena şimşek çakıyor

Danışmanlar bildiğini okuyor

Çıraklar desensiz sergi dokuyor

Çulha çulu kirletecek korkarım..

 

Ödenen tavizler Arş’a ulaştı

Sabrettik sabrettik, sabrımız taştı

Damadın sayısı yirmiyi aştı

Gelin tülü kirletecek, korkarım.

 

Domuzlar içinde bir uysal kuzu

Kapatmış gözünü, yalıyor tuzu

Paracı patronlar çalıyor sazı

Parmak teli kirletecek, korkarım..

 

Kriter sayısı arttıkça artar

Verheugen ölçer,Jak Şirak tartar

Ya Rab bu zilletten sen bizi kurtar

Mektup pulu kirletecek, korkarım..

 

Vurgun yedik, zoka yuttuk sayısız

Toprak sattık, tesis sattık sayısız

Boş senede imza attık sayısız

Kalem eli kirletecek, korkarım..

 

Türkiye'miz AB’sine girecek

Çağdaş zümre zina keyfi sürecek

Kart katırlar yularları kıracak

Kısrak nalı kirletecek, korkarım..

 

Tanımaz, duymaz ki vekiller bizi

Ciddiye alsınlar endişemizi

Haçlılar dikiyor elbisemizi

Gömlek kolu kirletecek, korkarım..

 

14 Eylül 2004/Vakit Gazetesi

 

ÜSTAD Abdurrahim Karakoç

Share this post


Link to post
Share on other sites

Tercih

 

Hava basmak vatan borcu, ha gayret

Ben “hava”nın millîsini severim.

İçi 'Kızılelma' doluysa şayet

Ben “Kuvva”nın millîsini severim.

 

İsterim darbeci başı da konsun

Karganın, baykuşun beşi de konsun

Ayırmam, Mao'nun kuşu da konsun

Ben”yuva”nın millîsini severim.

 

Toplanmaz demişler elma armutla

Ben topladım oldu şalgamı dut'la

Yürüsün ayılar, keçiler, kurtla

Ben “dâvâ”nın millîsini severim.

 

Katılan katılsın, aranmaz şart-şurt

Emekli çobanlar etmeli cart-curt

Duysun sesimizi Paris, Frankfurt

Ben “cıva”nın millîsini severim.

 

Otağlar kurulsun dokuz direkli

'Onuncu yıl' haykırılsın sürekli

Kızartmada ulusal yağ gerekli

Ben “tava”nın millîsini severim.

 

Münafıklar hayır olmaz dese de

Aldırmayın, civelekler kesede

Dolaptaki elbisemi yese de

Ben “güve”nin millîsini severim.

 

Sıkı duran mert, mevziyi terk etmez

Soldan sağa, sağdan sola çark etmez

Öküz-inek gücense de fark etmez

Ben “düve”nin millîsini severim.

 

Azametli başlar başı çekmeli

Körler böbrekteki taşı çekmeli

Nalbantlar dil kesip, dişi çekmeli

Ben “deva”nın millîsini severim.

 

Koçyiğitler at oynatmak istiyor

Mülkü toz-dumana katmak istiyor

Ovalarda cirit atmak istiyor

Ben “ova”nın millîsini severim.

 

Varsın cila, küster kullanılmasın

Varsın alta astar kullanılmasın

Varsın mala-mastar kullanılmasın

Ben 'sıva'nın millîsini severim.

 

Gül beyazsa kızıl renge boyarız

Kızılelma saksısına koyarız

Yalan, yave palavraya doyarız

Ben “yave”nin millîsini severim.

 

Diyorum ki 'ulusalcı' olmalı

Olmayanın saçlarını yolmalı

Kovalara millî rakı dolmalı

Ben “kova”nın millîsini severim.

 

Muhalif kafalar ezilsin artık

Pas bağlayan diller çözülsün artık

Develer kervana dizilsin artık

Ben “deve”nin millîsini severim.

 

18 Eylül 2005/Vakit Gazetesi

 

ÜSTAD Abdurrahim Karakoç

 

Not: Endişe Beyanı - Tercih.... Üstadın bu Şiirleri kitaplarında olmayan eserleri.. bu eserleri ÜSTAD Vakit Gazetesinde yayınladı...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ellinci Yıl Hesabı

 

Bağladım nefsimi zincir yulara

Dünyayı duvara astım; gel de gör.

Rahatı huzuru attım kenara

Çileyi bağrıma bastım; gel de gör.

 

Yürüdüm sel oldum, durdum göl oldum

Mazluma, mağdura kıvrak dil oldum

Zulüm sıcağında serin yel oldum

Yürekten yüreğe estim; gel de gör.

 

Sonu hatırladım, ilki duyunca

Kula kul olmadım ömür boyunca

Hakkın zehirini içtim doyunca

Batılın balına kustum; gel de gör.

 

Ülfetim olmadı iriler ile

Ağıla girmedim sürüler ile

Ölümden korkmayan diriler ile

Selâmı, sabahı kestim; gel de gör.

 

Aşk ceylanı emzirince sütünü

Taşa çalıp, kırdım benlik putunu

Düşmanımdır inkârcının bütünü

Allah dostlarıdır dostum; gel de gör.

 

Bazı kötülüğü kovdum elimle

Bazı kötülüğü yerdim dilimle

Gücüm yetmeyince kendi hâlimle

Haksıza buğzettim, küstüm; gel de gör.

 

Çıkar için lâf davulu çalmadım

Hiçbir yerden makam, rutbe almadım

Bildimse söyledim; korkak olmadım

Bilmediğim yerde sustum; gel de gör.

 

Suları Islatamadım(sh.46)

 

ÜSTAD Abdurrahim Karakoç

 

 

ÜSTADIMIZA DUALAR EDELİM...

Share this post


Link to post
Share on other sites

gardaşım/A.Rahim KARAKOÇ

 

Ellerin yurdunda çiçek açarken

Bizim ile kar geliyor kardeşim.

Bu hududu kimler çizmiş gönlüme?

Dar geliyor, dar geliyor gardaşım.

 

Güzel olmuş sıra sıra söğütler,

Dağ ardında unutulmuş şehitler.

Hürriyete seymen giden yiğitler,

İki gidip bir geliyor gardaşım.

 

Üç aylık bebekler tutldu taşa,

Düşmanlar geriden eyler temaşa.

Yaratan böylesin vermesin başa,

Zor geliyor, zor geliyor gardaşım.

 

 

 

selam saygı ve dua ile

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bambaşka

 

Doktor, benim derdim bambaşka bir dert;

Ağrıyan yerimi sorma boşuna.

Yazdığın reçete değer mi zahmet?

Kağıtla kalemi yorma boşuna.

 

Kerem eyle, fayda vermez yardımın;

Tıp ilminde çaresi yok derdimin;

Her tarafı gurbet olmuş yurdumun;

Düşünceme tuzak kurma boşuna.

 

Gönlüm yığın yığın hasret yüklüdür;

İçimde tarifsiz keder saklıdır

Sökemezsin yaralarım köklüdür;

Merhem sürüp, sargı sarma boşuna.

 

Dost yolları nakışlandı kanımdan;

Sevdiklerim vergi keser canımdan;

Sükuta muhtacım, ayrıl yanımdan,

İncitip günaha girme boşuna.

 

Aşk koymuşlar ıstırabın adını;

Alamadım yaşamanın tadını

Yapacaksan eğer bana yardımı,

Öldür kurtar, ilâç verme boşuna.

 

Üstad Abdurrahim Karakoç

Share this post


Link to post
Share on other sites

GEÇ KALMIŞIM

 

Putları taşa tutmanın

Güç’lüğünü geç anladım.

Delileri avutmanın

Hiç’liğini geç anladım.

 

İhtiraslar dursun diye

Şehiri sığdırdım köye

Her bedenin ayrı şeye

Aç’lığını geç anladım.

 

“Safkan” dedikleri atın

Ünü büyük pek çok zatın

Bir yerde ilmin, sanatın

Piç’liğini geç anladım.

 

Hak’tan söz edersen eğer

Atılan taş sana değer

Doğruluk suç imiş meğer

Suç’luğunu geç anladım.

 

Su taşırken kalbur, file

Susmak gerekirmiş dile

Yazık... geç kalmanın bile

Geç’liğini geç anladım.

 

 

ÜSTAD ABDURRAHİM KARAKOÇ

Share this post


Link to post
Share on other sites

İTIRAF

İster ağla, ister uyu bebeğim

Yüreğime kundakladım ben seni

Yakacaksan, yak ta kurtul; ne deyim

Ateş diye kucakladım ben seni.

 

Bilemezsin.. can yakmaz ki bilesin

Ağrı, sızı bırakmaz ki bilesin

Yara açmaz, kan akmaz ki bilesin

Gözlerimle bıçakladım ben seni.

 

Mektup yazdım baharına, yazına

Gölgeden çık, güneş doysun hazzına

Kilit vurdum gecelerin ağzına

Rüyalara yasakladım ben seni.

 

Gönlümü vermişim, güle ne hacet

Daha başka bir gönüle ne hacet

Altına, elmasa, tüle ne hacet

Şefkatimle duvakladım ben seni.

 

Yasaklı Rüyalar(sh.49)

 

ÜSTAD ABDURRAHİM KARAKOÇ

Share this post


Link to post
Share on other sites

LÜZUMAT MÜZEKKERESİ

 

Uzun boylu, kısa boylu

Ölse ne ki, kalsa ne ki?

Üç-beş yüz bin işçi, köylü

Ölse ne ki, kalsa ne ki?

 

Fark etmez ırgat, amele

Harç diye basın temele

Alt tarafı hepsi köle

Ölse ne ki, kalsa ne ki?

 

Hayatına küstü memur

Yediğini kustu memur

Altı memur, üstü memur

Ölse ne ki, kalsa ne ki?

 

Vurguncuya işlesin çark

Namuslular etmesin fark

Esnafın destesi beş mark

Ölse ne ki, kalsa ne ki?

 

Dulu,yetimi kim arar

İmhasına verin karar

Emekliler zaten zarar

Ölse ne ki, kalsa ne ki?

 

İşsizler sürülsün yurttan

Büyükler kurtulsun dertten

İnsanlar kemikten, etten

Ölse ne ki, kalsa ne ki?

 

Temizlensin sathı vatan

Sevinsin pusuda yatan

Vatandaş lüzumsuz zaten

Ölse ne ki, kalsa ne ki?

 

Yasaklı Rüyalar(sh. 109)

 

ÜSTAD ABDURRAHİM KARAKOÇ

Share this post


Link to post
Share on other sites

HA GAYRET!

Zina bizim gıdamızdır diyenler

Zina suç olmaktan çıktı.. Ha gayret!

Çağdaş etiketli şıllık bayanlar

Boş durmak sizleri sıktı.. Ha gayret!

 

Bir oldunuz erkeğiyle kadını

Geri geri attırdınız adımı

Çıkartın zinanın çirkef tadını

Boynuzlar kaleyi yıktı.. Ha gayret!

 

Derler: Hayvan gibi özgür olalım

Entel zennelere kılınç çalalım

Değişelim, her gün bir eş alalım

Ankara’da şafak söktü.. Ha gayret!

 

Çiçek, kokusunu sundu herkese

Kaptan şoför taktı geri vitese

Yalamaya döndü kapı, menteşe

Aşiret canından bıktı.. Ha gayret!

 

Mühim değil su alsa da kayıklar

Boynuzuna kavuşacak geyikler

Kokonalar “zina” diye sayıklar

Gözler Avrupa’ya baktı.. Ha gayret!

 

Köşe yazarları, köşe taşları

Utanmıyor yüzü bulsa yaşları

Acı hıyarların turp yandaşları

Kafayı uçkura taktı.. Ha gayret!

 

Yabancı istedi, yerli ram oldu

Ak bayrak çekildi, teslim tam oldu

Zina kuyruğunda izdiham oldu

Devler diz üstüne çöktü.. Ha gayret!

 

Tekeler hayvanca sevişe dursun

Keçiler sevişsin, gevişe dursun

Masalarda meze ve şişe dursun

Medya, kaçırmasın vakti.. Ha gayret!

 

Birileri arpaları malt etti

Birileri bile bile halt etti

Birileri ar-namusu alt etti

Birileri mumu yaktı.. Ha gayret!

 

29 Eylül 2004/Vakit

 

ÜSTAD ABDURRAHİM KARAKOÇ

Share this post


Link to post
Share on other sites

TAMAM MI?

 

 

Unutma, tez geçer zulmün ezası,

Sabretmeyi bileceksin; tamam mı?

Yiğite ar değil bahtın kazası

Hakka teslim olacaksın; tamam mı?

 

Geri dönmek yoktur güneş doğmadan;

Rahmet nuru karanlığı boğmadan,

Hakikat yolunda boyun eğmeden,

Gerekirse öleceksin; tamam mı?

 

Yenilir mi inanmışın imanı?

Böyle bir gerçeğin olmaz gümanı.

İnşallah başlarsa hesap zamanı,

Haklarından geleceksin; tamam mı?

 

Yolumuz her zaman Allah yoludur;

Bu yoldaki ölüm oğul balıdır.

Hak, haklının en mukaddes malıdır;

Vermezlerse alacaksın; tamam mı?

 

Çevirmez âhını Allah öksüzün...

Pek basittir devrilmesi köksüzün

Her kim olsa, haksızlığı haksızın

Suratına çalacaksın; tamam mı?

 

Uyuşukluk şifa bulmaz illettir.

Korkaklık en âdi, en pis zillettir

Adalet ne güzel, ne hoş nimettir.

Hep doğruyu bulacaksın; tamam mı?

 

Yalana hayır de, gerçeğe evet...

Mücadele şarttır, kalsan da tek fert.

Bir de ötesi var buranın elbet;

Nasıl olsa güleceksin; tamam mı?

 

Vur Emri(sh.37)

 

ÜSTAD ABDURRAHİM KARAKOÇ

Share this post


Link to post
Share on other sites

ZAVALLI MILLETIM(GERDANLIK)

 

 

Gâvura benzetildik kanunların zoruyla

Alnımızdan öpüldük on metrelik boruyla

Çalındı tarihimiz, yandı geleceğimiz

Yatıyor-kalkıyoruz her gün aynı soruyla..

 

01.02.2006/Vakit

 

 

 

ÜSTAD ABDURRAHİM KARAKOÇ

 

ÜSTADIMIZA DUALAR EDELİM... ALLAH (C.C) ÜSTADIMIZA UZUN ÖMÜRLER VERSİN. amin

Share this post


Link to post
Share on other sites

KORKAKLAR RESMİGEÇİDİ

 

Zifiri karanlık 'aydın'larımız

Evvelemir Bismillah'tan korkarlar.

Ve 'çağdaş yaşamcı' kadınlarımız

Gusül, abdest, Kıblegâh'tan korkarlar.

 

Milliyet'siz... rûy-i zemin ülkesi

Kimi Lenin, kimi Mao halkası

İnkârcılık devrimcinin ilkesi

Lâilâhe İllallah'tan korkarlar.

 

Patronun belinde silahtır basın

İnsandır demeyin, umudu kesin

Yönetmeni öküz, yazarı tosun

Uyuturlar, intibahtan korkarlar.

 

Adı 'sanatçı'ya çıkan her şebek

Yolda göğüs açar, sahnede göbek

Ki bunca yarasa, baykuş, köstebek

Hem ışıktan, hem sabahtan korkarlar.

 

Siyasette yalan satmak huyları

Boya sürmek, çamur atmak huyları

Her nesneye yalan katmak huyları

İstikrardan, inşirahtan korkarlar.

 

Saçma sapan yorumlarlar çağları

ölülerden medet umar sağları

Kırdılar geçmişle olan bağları

Tarihteki padişahtan korkarlar.

 

Hiçbir küfrü bırakmazlar kazaya

Mabetleri çevirirler müzeye

Hayrandırlar doğu, batı, kuzeye

Geri kalan tek cenahtan korkarlar.

 

Büyükler tanırız, yüz okka beden

Fikrî sıkletleri sıfırdır, neden?

Aslı nedir, öğrenmeden bilmeden

Hoş kelamdan, has mizahtan korkarlar.

 

Doğru dürüst bir hâlleri bulunmaz

İhanette ihmalleri bulunmaz

Kalleşlikte emsalleri bulunmaz

Mertlik denen bir silahtan korkarlar.

 

Kiralıktır beyinleri, kıçları

Dışlarından daha kirli içleri

Zina yapar çoğaltırlar piçleri

Aileden ve nikâhtan korkarlar.

 

Kimi devrim, kimi koltuk yobazı

Kimi ilim, kimi hukuk yobazı

Kimi antik çağın moruk yobazı

Hak ehlinden, hayırhah'tan korkarlar.

 

Hem korkaklar, hem şirretler velhasıl

Günlük yalan yumurtlarlar ki, nasıl!

Bu günlük burada bitti bu fasıl

Tüm eğriler doğru rah'tan korkarlar...

 

24 Kasım 1996(Yasaklı Rüyalar)

 

ÜSTAD Abdurrahim Karakoç

Share this post


Link to post
Share on other sites

Röportaj - 2 (Hökümet Bilir)

 

Soruları sor da cevap isteme

Biz ne bilek ağam, hökümet bilir.

Süt beyaz mı, limon sarı mı deme

Biz ne bilek ağam, hökümet bilir.

 

Yirmi iki milyon asgari ücret

Çalışan bir kişi, sekiz baş külfet

Ye öl, yemeden öl, otuz gün mühlet

Biz ne bilek ağam, hökümet bilir.

 

Solculuğun üstün meziyetini

Yönetimin halka eziyetini

BÇG'nin durum vaziyetini

Biz ne bilek ağam, hökümet bilir.

 

Siyaset mi? Sorun Güngör Yekta'ya

Yeni din mi? gidin Agah Oktay'a

Belki suçtur nokta desek noktaya!

Biz ne bilek ağam, hökümet bilir.

 

Beden nerde, baş nasıldır ayak kim?

Çavuş kimdir, onbaşı kim, yamak kim?

Kesintisiz kargaşaya dayak kim?

Biz ne bilek ağam, hökümet bilir.

 

Ne dövizden ne dolardan anlarız

Ne semerden ne yulardan anlarız

Ne zehirden ne klordan anlarız

Biz ne bilek ağam, hökümet bilir.

 

Okuyan değiliz yağıp eselim

Dedelek değiliz ahkâm keselim

En doğrusu dinleyelim, susalım

Biz ne bilek ağam, hökümet bilir.

 

İşler bacanağa, yeğene kalmış

Memleket güdene, sağana kalmış

Elmanın görevi soğana kalmış

Biz ne bilek ağam, hökümet bilir.

 

Vesayet var imiş, ''var'' diyemek ki

Tıbben sabit köre ''kör'' diyemek ki

Enflasyon azıtmış ''dur'' diyemek ki

Biz ne bilek ağam, hökümet bilir.

 

Yarasa kuş mudur, arı yılan mı

Vaatler cılk mıdır, sözler yalan mı

Sırtımıza vurdukları palan mı

Biz ne bilek ağam, hökümet bilir.

 

Laiklik yemeyle doyar mı karın

Bilmeyiz bugüne uyar mı yarın

Buzluklar sıcak mı, hamam mı serin

Biz ne bilek ağam, hökümet bilir.

 

Senfoniye girsek hani paramız

Çağdaşlıkla açık kaldı aramız

Sırtımızda var mı, yok mu yaramız

Biz ne bilek ağam, hökümet bilir.

 

Ekmekte, ayranda irtica var mı?

Yukardan bir baskı, bir rica var mı?

Muhtardan bekçiye iltica var mı?

Biz ne bilek ağam, hökümet bilir.

 

Doğru mudur, güvercine kuş desek?

Suç olmaz mı, zemheriye kış desek?

Gücenirler ıslak yola yaş desek

Biz ne bilek ağam, hökümet bilir.

 

Demokrasi varsa nerede yaşar?

Hukuk bağımsız mı? .. O bizi aşar

Vurgun, soygun, rüşvet nereye koşar

Biz ne bilek ağam, hökümet bilir.

 

Kadir beyin cömerdini hasını

Göz doyuran Sibel Can'ın dansını

En büyük babanın laf mirasını

Biz ne bilek ağam, hökümet bilir.

 

Kime güceniriz, kime küseriz

Bir karpuzu kaç dilime keseriz

Nerde yoruluruz nerde susarız

Biz ne bilek ağam, hökümet bilir.

 

Bulatıldık bir kez durulmak ayıp

Çalış, didin amma yorulmak ayıp

İtiraz günahtır, darılmak ayıp

Biz ne bilek ağam, hökümet bilir.

 

İbadete tavır, inanca hudut

''Eskiyi unut da, yeni yolu tut''

Dağıtır her gelen dağ boyu umut

Biz ne bilek ağam, hökümet bilir.

 

Hayatımız bir çözülmez bilmece

“Of! ..” çekeriz, topu topu tek hece

Hangi düşü göreceksek bu gece

Biz ne bilek ağam, hökümet bilir

 

Oğlum Murat üç ay önce dişlendi

Masum yavrum dişlenirken fişlendi!

Sabıkası kaç deftere işlendi

Biz ne bilek ağam, hökümet bilir

 

Yasaklı Rüyalar (sh. 165)

 

ÜSTAD Abdurrahim Karakoç

Share this post


Link to post
Share on other sites

Abdurraham abiyi çok severimde keşke Cihadcı sapıkları biraz araştırsaydıda onları övmeseydi çok üzüldüm buna İbni Teymiye zıngına kafirine hödüğüne(daha yazarsam sövücem) İmam ve Şeyhul İslam diyen Usame midir nedir o Fellahı övdüğü yazısını görüne çok üzülmüştüm. :)

Share this post


Link to post
Share on other sites

babalarkulu : güzel kardeşim ÜSTAD ABDURRAHİM KARAKOÇ hakkında Abdurraham abiyi çok severim bu kelime bana göre yanlış

 

O ÜSTAD tır.. Adı da Abdurraham değil, Abdurrahim dir... O benim ÜSTADIM dır...

 

ÜSTAD benim herşeyimdir...

 

 

Cihadcı sapıkları biraz araştırsaydıda onları övmeseydi : BU CÜMLEYİ ÜSTAD DUYARSA ÜZÜLÜR... Kİ GÜZEL KARDEŞİM KİMİN NE OLDUĞUNU SEN ÜSTAD TAN DAHA MI İYİ BİLİYORSUN... ÜSTAD HAYATI BOYUNCA HEP DOĞRULARI SÖYLEDİ

 

 

VE ÜSTAD '' HAK YOL İSLAM YAZACAĞIZ '' DEDİ...

 

ÜSTADIN BİRİLERİNE VERDİĞİ KORKU YETER... SEN ANLADIN BUNU !!!

 

SEN ÜSTADIMIZA DUADA BULUN TEK DİLEĞİM BUDUR

 

ÇÜNKÜ BİR ÜSTAD ABDURRAHİM KARAKOÇ DAHA DÜNYAYA GELMEYECEK KIYMETİNİ BİLELİM

 

ÜSTAD ABDURRAHİM KARAKOÇ YAŞAYAN TEK EFSANEDİR BEN BÖYLE DİYORUM KİMSEDE GÜCENMESİN

 

 

dua - muhabbet ile

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kardeş Necip Fazıl üstadı anlatan sitedeyiz ve senin gibi bağlılık anca bir Bâbâerene olur.Yani sendeki bağlılık bir posta oturmamış bir Mü'mine fazla.Abdurrahim yerine Abdurraham yazmam dil alışkanlığından ötürüdür.Aslen kütahyalıyım ve bu yörenin şivesini konuşmamda kullanıyorum.Başka türlü konuşmuyorum; buda benim kişisel tercihim, Dil alışkanlıgından farketmeden öyle yazdım.Eğer Cihadcıların itikadını araştırırsan Üstad Necip Fazılın tenkit ettiği vehhabiliğe mensub olduklarını görürsün.Üstadı sevipte Cihadcıları(Filistinli-Iraklı farketmez) canları anlıyamıyorum.

Share this post


Link to post
Share on other sites

babalarkulu : Evet ÜSTAD NECİP FAZIL ı anlatan sitedeyiz biliyorum. ÜSTAD ın şiirleriyle büyüdüm ben... ÜSTAD bana ŞİİR i sevdirdi... Allah (c.c) mekanını cennet eyleye... amin...

 

'' Senin gibi bir bağlılık Babaerene olur'' demişssin... Kardeşim bir insan bir insanı çok seviyorsa sen o insana benzetme şeklinde buna bağlısın şuna bağlısın mı diyorsun...

 

Sen bir insanı çok sevemez misin, veyahut sen bir insanı çok sevmedin mi, hayatın boyunca illa ki sevmişsindir...

 

 

''Sendeki bağlılık bir posta oturmamış bir Münine fazla''... Bu cümleyi de kabul etmiyorum kardeşim

 

Bu senin kişişel tercihin doğrudur, Ama her yerde Abdurraham demesen bu senin açından iyi olur kardeş

 

'' EDEP VE AHLAK '' bu cümleyi iyi öğrenmek gerek...

 

Şunu da diyeyim son olarak : SEN ÜSTAD ABDURRAHİM KARAKOÇ a ŞUNU ARAŞTIRSAYDI BUNU ARAŞTIRSAYDI DİYEMEZSİN ...

 

'' HADDİNİ BİLMEK '' bu cümleyi de iyi öğrenmek gerek...

 

UNUTMA Kİ O ÜSTAD, O HEPİMİZDEN DAHA ÇOK ŞEYLER BİLİYOR...

 

dua ile

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...

×
×
  • Create New...