camoka 0 Report post Posted December 27, 2008 Selamun aleykum kardeşlerim Tabiri ister uydurukça isterse aslı ile ifade edelim fark etmez zannediyorum ama tarifinde çok düşünce ve fikir farklılıkları yaşanmaktadır ve bu çelişkinin bizdeki kadar ayyuka çıktığı bir memleket te malesef yok, bunu birçok sebebi var eminim ve bunun üzerinde çok yazılır ve çizilir. Herkes herkeste olan yada olmayan vasıfları açıklar hatta açıklıyor lakin cinsiyet ve mesleki durumların kapsadığı "olması gereken" vasıfların ötesinde bizim Düşünürümüz veya Aydınımız diyebileceğimiz ya da o saha içerisine girebilecek insanaların mesela nelerden haberdar olmaları, neleri bilmeleri ve temelde nelerin müdafii olmaları mevzu-un da bir kıstas, kriter hatta olmazsa olmaz diyebileceğimiz nelerimiz var. Bu meselesini halletmemiş bir Cemiyyetin ( en azından on satır başı ) Ümmet-i Muhammed'in yüküne talib olması herhalde abesle iştigal olur, siz ne dersiniz Quote Share this post Link to post Share on other sites
ehl-i_ kalender 4 Report post Posted December 27, 2008 Arif demek dinin sırlarını batınını bilen demektir, Evliya demektir.... Quote Share this post Link to post Share on other sites
Hâcegân 226 Report post Posted December 27, 2008 Arif'i Aydın'la yanyana koyamam. Arif Allah dostudur... Üstad mesela, bir Arif miydi? Hayır! Bu arda ben Arif derken, Evliya'yı anlıyorum. Quote Share this post Link to post Share on other sites
tarık026 8 Report post Posted December 27, 2008 Arif demek dinin sırlarını batınını bilen demektir, Evliya demektir.... Esselamü Aleyküm. Değerli Arkadaşlar, Arif'in tarifi konusunda Ehl-i kalender arkadaşıma katılıyorum. Entellektüel ise; Kelimenin sözlük itibari ile anlamı; bilim, teknik ve kültürün değişik dallarında özel eğitim almış, aydın kişi demek ise de; günümüzde bir elinde puro, bir elinde içki kadehi olan, genelde ucube bir sakal bırakan, her konuda söyleyebileceği bir fikrinin olduğunu zanneden, fakat gerçekte hiçbir şey bilmeyen (ki, Kul olduğunu bilmeyen, onun haricinde herşeyi bilse de cahildir nazarımda) fakat ne acıdır ki, hiçbir şey bilmediğini dahi bilmeyen acınası insanlardır. Quote Share this post Link to post Share on other sites
ehl-i_ kalender 4 Report post Posted December 27, 2008 irde Aydın denilen zavallılar her yerdedir, gözle görülür, arif ise kalple görülür, aklını atmadan akıldan kaynaklanan tassuu atmadan arif ulunmaz, ne kadar dindar olsan dahi gönül gözü lazımdır arifi görmeğe, azen toplumun en aşağısı sandığın, dilenci, fakir, deli gii insanlar dahi arif olailir u ariflerin kendini gizlemesidir melamet denir una... Quote Share this post Link to post Share on other sites
ehl-i_ kalender 4 Report post Posted December 27, 2008 Muhyiddin Arai hazretlerinin Kuddise Sirruh Durr-i Meknun ismindeki risalesinden bir hadisi şerif: Her şeyin bir kaynağı vardır, Takvanın kaynağı ariflerin gönülleridir. beli ya Habiballah beli ya Rasulallah beli ya Mazhar-ı Nurullah Aleyhi ve Alihisselam!!! Quote Share this post Link to post Share on other sites
camoka 0 Report post Posted December 28, 2008 Selamun aleykum Evvelen: ehl-i kalender kardeşim, Derin sularda yüzmeye çalışıyorsun, dikkat et boğulursun. Çünkü "Arif demek dinin sırlarını batınını bilen demektir" gibi ağır ve altından kalkılamayacak bir tarif cümlesini kullanıyorsun ki bu zaten başlı başına bir hata. Arifi veya Evliya bir kulu insanların gözleri ile görememeleri gibi bir yaklaşımı ya da kanaati nereden aldın bilmiyorum ama eğer Veli kulların nasıllığı bu kannatinin arkasında ise o zaman senin için üzülürüm, eğer bundan mana farklı bir kasıt ise o zaman kurduğun cümleleri basitlerştir derim, başta Peygamberimiz olmakla birlikte tüm tarihe mal olmuş büyüklerimiz hem kafa gözleri, hemde kalp gözleri ile büyüklükleri, özellikleri ve İslamı temsil ettiklerinden dolayı da üstünlükleri görülebilen insanlarıdı lakin onları görmüş ve bu değerlerin farkına varmış nice bedbah ve zavallı insanların "kendi nefislerine zulmederek" iman etmemeleri onların anlamamalarından, hissetmemelerinde ya da farketmemelerinden kaynaklanmıyor. Birde Arife "Evliya" manasını yükleyip sonrada "Üstad mesela, bir Arif miydi? Hayır! " yazmak ta ne oluyor, lütfen birazdaha ciddi olalım. Kardeşlerim ben sizden Entellektuelin, Aydının veya Arifin sathi, kabuksu ete kemiğe bürünmüş tarifini istemedim, belli kesimlerin ileri sürdüğü sözüm ona Aydın insanların ne giydiği, sakallarını nasıl olduğu, ellerinde ne gezdirdiğini sormadım, birazdaha kabuktan içeri mesela siz içinde yaşadığınız cemiyyette ileri çıkmış kişilerin neleri bilmesini şart koşarsınız ve aksi taktirde "sen benim cemiyetimin ileri geleni olamazsın" çünkü şunu bilmiyor, bundan gafil veya bunu istemiyorsun, şuna karşı tavrın zayıf-güçlü ya da şu şu şu meselelerde duruşun gibi bellibaşlı vasıfların neler olduğu. Kardeşlerim bu sorunun muhteviyatında Ümmet-i Muhammed olduğunu hatırlatırım, vesselam. Quote Share this post Link to post Share on other sites
Hâcegân 226 Report post Posted December 28, 2008 Selamun aleykum Evvelen: ehl-i kalender kardeşim, Derin sularda yüzmeye çalışıyorsun, dikkat et boğulursun. Çünkü "Arif demek dinin sırlarını batınını bilen demektir" gibi ağır ve altından kalkılamayacak bir tarif cümlesini kullanıyorsun ki bu zaten başlı başına bir hata. Arifi veya Evliya bir kulu insanların gözleri ile görememeleri gibi bir yaklaşımı ya da kanaati nereden aldın bilmiyorum ama eğer Veli kulların nasıllığı bu kannatinin arkasında ise o zaman senin için üzülürüm, eğer bundan mana farklı bir kasıt ise o zaman kurduğun cümleleri basitlerştir derim, başta Peygamberimiz olmakla birlikte tüm tarihe mal olmuş büyüklerimiz hem kafa gözleri, hemde kalp gözleri ile büyüklükleri, özellikleri ve İslamı temsil ettiklerinden dolayı da üstünlükleri görülebilen insanlarıdı lakin onları görmüş ve bu değerlerin farkına varmış nice bedbah ve zavallı insanların "kendi nefislerine zulmederek" iman etmemeleri onların anlamamalarından, hissetmemelerinde ya da farketmemelerinden kaynaklanmıyor. Birde Arife "Evliya" manasını yükleyip sonrada "Üstad mesela, bir Arif miydi? Hayır! " yazmak ta ne oluyor, lütfen birazdaha ciddi olalım. Kardeşlerim ben sizden Entellektuelin, Aydının veya Arifin sathi, kabuksu ete kemiğe bürünmüş tarifini istemedim, belli kesimlerin ileri sürdüğü sözüm ona Aydın insanların ne giydiği, sakallarını nasıl olduğu, ellerinde ne gezdirdiğini sormadım, birazdaha kabuktan içeri mesela siz içinde yaşadığınız cemiyyette ileri çıkmış kişilerin neleri bilmesini şart koşarsınız ve aksi taktirde "sen benim cemiyetimin ileri geleni olamazsın" çünkü şunu bilmiyor, bundan gafil veya bunu istemiyorsun, şuna karşı tavrın zayıf-güçlü ya da şu şu şu meselelerde duruşun gibi bellibaşlı vasıfların neler olduğu. Kardeşlerim bu sorunun muhteviyatında Ümmet-i Muhammed olduğunu hatırlatırım, vesselam. Canım kardeşim, ben çok ciddiyim. Üstad sizce bir arif miydi? Bakın, Üstad çok defa bu mevzuuda sevenlerini uyarmıştır. Kendisinin O şahsiyetler arasında bir değerinin olamayacağını çok açık bir lisanla açıklar. Bu lisan onun büyüklüğüne halel düşürmez, bilekis onu büyüdür, efendim. Ayrıca, sorunuzda Arifin Tarifi diyorsunuz ondan sonra Aydının nasıl olmasını istiyorsunuz. Arif'i ayırarak aydın bana göre: Kendi milletinin tarihini, kültürünü, dinini ve dahi en mahrem sahalarını bilen, milletinin istikbaline dair fikir yürüden ve dünya felsefelerini, dinlerini, dış politikayı bilen, fikirlerini bütün bu verilere göre şekillendiren ve şekillendirdiği bu fikirlerine de üstün bir Hak önünde meşruluk arayan adamdır. Arif ise böyle basit işlerle uğraşmaz! Onun işe Allah'la... Not: Arif derken Evliya anlarım. Siz Arif lafzına Aydın lafzını yüklüyorsanız, Aydın ile alakalı nacizane fikirlerimi belirtmiş oldum. ''Muhyiddin Arai hazretlerinin Kuddise Sirruh Durr-i Meknun ismindeki risalesinden bir hadisi şerif: Her şeyin bir kaynağı vardır, Takvanın kaynağı ariflerin gönülleridir.'' ehl-i_ kalender kardeşimin örnek verdiği bu hadisdeki Arif benim kabulum... 'Arif demek dinin sırlarını batınını bilen demektir, Evliya demektir....' ehl-i_ kalender kardeşimin bu cümlesini de ben şöyle anlıyorum. Allah'ın izin verdiği kadar sırlarını bilen... Değil mi, kardeşim? Quote Share this post Link to post Share on other sites
ehl-i_ kalender 4 Report post Posted December 28, 2008 Canım kardeşim, ben çok ciddiyim. Üstad sizce bir arif miydi? Bakın, Üstad çok defa bu mevzuuda sevenlerini uyarmıştır. Kendisinin O şahsiyetler arasında bir değerinin olamayacağını çok açık bir lisanla açıklar. Bu lisan onun büyüklüğüne halel düşürmez, bilekis onu büyüdür, efendim.Ayrıca, sorunuzda Arifin Tarifi diyorsunuz ondan sonra Aydının nasıl olmasını istiyorsunuz. Arif'i ayırarak aydın bana göre: Kendi milletinin tarihini, kültürünü, dinini ve dahi en mahrem sahalarını bilen, milletinin istikbaline dair fikir yürüden ve dünya felsefelerini, dinlerini, dış politikayı bilen, fikirlerini bütün bu verilere göre şekillendiren ve şekillendirdiği bu fikirlerine de üstün bir Hak önünde meşruluk arayan adamdır. Arif ise böyle basit işlerle uğraşmaz! Onun işe Allah'la... Not: Arif derken Evliya anlarım. Siz Arif lafzına Aydın lafzını yüklüyorsanız, Aydın ile alakalı nacizane fikirlerimi belirtmiş oldum. ''Muhyiddin Arai hazretlerinin Kuddise Sirruh Durr-i Meknun ismindeki risalesinden bir hadisi şerif: Her şeyin bir kaynağı vardır, Takvanın kaynağı ariflerin gönülleridir.'' ehl-i_ kalender kardeşimin örnek verdiği bu hadisdeki Arif benim kabulum... 'Arif demek dinin sırlarını batınını bilen demektir, Evliya demektir....' ehl-i_ kalender kardeşimin bu cümlesini de ben şöyle anlıyorum. Allah'ın izin verdiği kadar sırlarını bilen... Değil mi, kardeşim? Tabiiki Akhi Arifleri bırak Peygamberler Aleyhimusselam bile Allah-u Tealanın bildirmediği şeyleri bilemezler.Bildirdiği kısmını kast ettim.Bu kısımda kitaplardan öğrenilemeyen ancak feyz alımı sonucunda vaki olan hallerde kalbe ilham edilen ilimlerdir(ilm-i ledün, ilm-i vahdet-i vucud, ilm-i vahdet-i şuhud, ilm-i havass vs) Bunu Hazret-i Pîrim Kaygusuz Abdal "Kuddise Sirruh'un bir şiiriyle(bu şiir çok ünlüdür) sonlandırayım Evliyâya eğri bakma, Kevn-ü mekân elindedir. Mülke hüküm süren oldur, İki cihân elindedir. Hak ânı bunda gönderdi, Kullarını irşâd için. Kime diler îman verir, Kahr-u ihsân elindedir. KAYGUSUZ ABDAL bu ilmi, Okudum, anladım, bildim. Bütün âlemlerin hükmü, Kâmil insan elindedir. Quote Share this post Link to post Share on other sites
camoka 0 Report post Posted December 28, 2008 Selamun aleykum "Canım kardeşim" le başlayan ve "Değil mi, kardeşim?" le biten cevabındaki İslam-i kardeşlik şuuru, bizden ellisene önce yaşamış ve başlarına gelmiş musibetleri kendi evlatlarına bile anlatamayacak kadar bastırılmış dedelerimizin nesline kıyasla ne kadar mükemmel bir kıvama geldiğimizi gösterir. Soru: Üstad sizce bir Arif miydi? Cevap: Elbette bir Arif Allah'ın veli bir kuluydu. Bak kardeşim son Harb-i Milli ile devletimiz yıkılmaktan büyük zorluklar ile kurtulup bu hengamede binbir oyunlar yapılarak (bu oyunlara gelmemizin çok sebebi var, teferruata girmiyorum) sistem değiştirildiğinde İslam Devlet Siyasetini temsil eden ne kadar Müslüman varsa bila-istisna hepsini, Harb-i Milli'den hem önce hemde sonra katl "ŞEHİD" edildi. Küçük bir açıklama: İslam Devletinin hakim olduğu dönem ile İlahi siyasi yapılanmanın hakim olmadığı dönem arasında birçok şeyde olduğu gibi Evliyanın tafininde de farklılık vardır. Unutmayalım ki Ümmetin en büyük Evliyaları bu manada İslam tarihinin en önemli SİYASİLERİDİR yani Devlet ve Cemiyet adamlarıdır, Ariflerin siyaset merkezlerinden uzaklaşmasının sebeplerinden Cemel, Sıffın, Endülüs, Sultan Yavuz Selim han'nın hareketine sebep durumlar ve uzun zaman merkezi idarelerin uç beylerinden çok uzakta olmaları, bu mesele uzun burada duruyorum. Harb-i Milli' den sonra yediğimiz darbelerden kurtulan kesim ise ( Rabbımızın takdiri) bu ekolden gelen Veli kullar olmuşlar, zaten Şehirde bile kırsalı yaşayan bu mubarekler hiç beklemedikleri bir anda iki tarafida keskin bu sorumluluk karşısında, hepsini ama hepsini temsil eden bir MÜRİD-İ AZAM ile desteklenmişlerdir. Bu zat Ümmetin tanımadığı bu çirkef yaşam tarzının en derin zindanlarında adeta Hz. Musa (a.s) mın Fıraun'un sarayında yetişmesi gibi yetiştirilmiştir, edebiyat yapmıyorum "yetiştirilmiştir" ama Ruhunu işkence masalarına yatırılarak, ve tüm samimiyeti ve teslimiyetiyle ömrünü, Ümmet-i Muhammedin sorumluluğunu tekrar taşıyacak olan Anadolu ahalisinin Asrı-saadet mihvali üzere asırlardır birbirinden ayrı kalmış ol değerleri tekrar FERT üzerinde nakş etmiştir. Bu sentezi Ümmet-i Muhammedin akıl kıvamına getirmek için bir ömür ruhunu işkence masasına yatırıp, bedeni sürgünlere dost olması gerekiyordu ve öylede oldu, her acıya bir feryad gerek, onunda feryad ise Şiirleri oldu ki Üstadı üstad yapan şiirleri değildir, Sitenin ilk sayfasıda hayatının son döneminde çektirdiği fotoğrafı var, birdaha bakın o fotoğrafa, ömrünü tek başına sürgünlerde acılarla, işkencelerle, yanlız ve sadece AŞK ile RABITA ile geçirmiş daha onyedi onsekizinde bir NECİP göreceksiniz. Evet o bir EVLİYA idi. vesselam Quote Share this post Link to post Share on other sites
ehl-i_ kalender 4 Report post Posted December 28, 2008 Selamun aleykum "Canım kardeşim" le başlayan ve "Değil mi, kardeşim?" le biten cevabındaki İslam-i kardeşlik şuuru, bizden ellisene önce yaşamış ve başlarına gelmiş musibetleri kendi evlatlarına bile anlatamayacak kadar bastırılmış dedelerimizin nesline kıyasla ne kadar mükemmel bir kıvama geldiğimizi gösterir. Soru: Üstad sizce bir Arif miydi? Cevap: Elbette bir Arif Allah'ın veli bir kuluydu. Bak kardeşim son Harb-i Milli ile devletimiz yıkılmaktan büyük zorluklar ile kurtulup bu hengamede binbir oyunlar yapılarak (bu oyunlara gelmemizin çok sebebi var, teferruata girmiyorum) sistem değiştirildiğinde İslam Devlet Siyasetini temsil eden ne kadar Müslüman varsa bila-istisna hepsini, Harb-i Milli'den hem önce hemde sonra katl "ŞEHİD" edildi. Küçük bir açıklama: İslam Devletinin hakim olduğu dönem ile İlahi siyasi yapılanmanın hakim olmadığı dönem arasında birçok şeyde olduğu gibi Evliyanın tafininde de farklılık vardır. Unutmayalım ki Ümmetin en büyük Evliyaları bu manada İslam tarihinin en önemli SİYASİLERİDİR yani Devlet ve Cemiyet adamlarıdır, Ariflerin siyaset merkezlerinden uzaklaşmasının sebeplerinden Cemel, Sıffın, Endülüs, Sultan Yavuz Selim han'nın hareketine sebep durumlar ve uzun zaman merkezi idarelerin uç beylerinden çok uzakta olmaları, bu mesele uzun burada duruyorum. Değerli Kardeşim Evliyalıkta 2 kısımdır, birincisi takva ehli haramlardan herkesin olduğu evliya, birde Tasavvuf yoluyla kalplere gelen feyz ve ilhamlarla olunan evliya.Yazdığım Hadis-i Şerifteki kalbi takva dağıtan evliya 2.kısım evliyadır.Üstad bu 2.kısım yani asl evliyalardan olmadığını kendini böyle gösterilmemesi gerektiğini bildirmiştir.Çünkü bunun için bir veliden hilafet alınması lazımdır, hilafet alınmadanda olur, ama bu zat veli yetiştiremez.1.Kısım yani takva ehli ma'nasında dersen tabiiki evliyadır.Ama 2.sınıfa yani asl evliya sınıfına nolur sokma.Üstadın zülf-i Yârine dokunur. Harb-i Milli' den sonra yediğimiz darbelerden kurtulan kesim ise ( Rabbımızın takdiri) bu ekolden gelen Veli kullar olmuşlar, zaten Şehirde bile kırsalı yaşayan bu mubarekler hiç beklemedikleri bir anda iki tarafida keskin bu sorumluluk karşısında, hepsini ama hepsini temsil eden bir MÜRİD-İ AZAM ile desteklenmişlerdir. Bu zat Ümmetin tanımadığı bu çirkef yaşam tarzının en derin zindanlarında adeta Hz. Musa (a.s) mın Fıraun'un sarayında yetişmesi gibi yetiştirilmiştir, edebiyat yapmıyorum "yetiştirilmiştir" ama Ruhunu işkence masalarına yatırılarak, ve tüm samimiyeti ve teslimiyetiyle ömrünü, Ümmet-i Muhammedin sorumluluğunu tekrar taşıyacak olan Anadolu ahalisinin Asrı-saadet mihvali üzere asırlardır birbirinden ayrı kalmış ol değerleri tekrar FERT üzerinde nakş etmiştir. Bu sentezi Ümmet-i Muhammedin akıl kıvamına getirmek için bir ömür ruhunu işkence masasına yatırıp, bedeni sürgünlere dost olması gerekiyordu ve öylede oldu, her acıya bir feryad gerek, onunda feryad ise Şiirleri oldu ki Üstadı üstad yapan şiirleri değildir, Sitenin ilk sayfasıda hayatının son döneminde çektirdiği fotoğrafı var, birdaha bakın o fotoğrafa, ömrünü tek başına sürgünlerde acılarla, işkencelerle, yanlız ve sadece AŞK ile RABITA ile geçirmiş daha onyedi onsekizinde bir NECİP göreceksiniz. Evet o bir EVLİYA idi. vesselam Quote Share this post Link to post Share on other sites
ehl-i_ kalender 4 Report post Posted December 28, 2008 Allah-u Tela bilir evliyalığını ama tasavvuf yolundaki velilerin sırları vardır, benim ilk mesajımdaki sözümü kabul etmemek tasavvufu vahabi anlayışından etkilenerek sığlaştırmaya girer, bu yol akıl değil kalb yolu olduğundan kalplerine ilham edilen.Neyse Selametle Quote Share this post Link to post Share on other sites
tarık026 8 Report post Posted December 29, 2008 Esselamü Aleyküm. Arkadaşlar naçizane bazı kavramları yerli yerine oturtmakta fayda görüyorum. VELİ; Allah-u Teala'nın lütfuna mazhar olmuş kişi. MÜRŞİD-İ KAMİL: Marifetullah ilminin gereklerini bilen, gerekli bilgiye (Fıkıh, Hadis, Kelam, Siyer vs.) sahip kişi. EVLİYA: Hem Veli olma hem de Mürşid-i Kamil olma özelliğini bünyesinde barındıran kimsedir. İnsanlar istediği kadar çabalasın, Veli veyahutta Evliya olunmaz. Kişi bu sıfatlara ancak Allah-u Teala'nın Lutfuna mazhar olmakla sahip olur ki; İmam-ı Rabbani Hz.lerinin 'Ariflerin Yolu' adlı eserinde de teferruatlı bir şekilde aydınlanabilirsiniz. Selametle... Quote Share this post Link to post Share on other sites
ehl-i_ kalender 4 Report post Posted December 30, 2008 Esselamü Aleyküm. Arkadaşlar naçizane bazı kavramları yerli yerine oturtmakta fayda görüyorum. VELİ; Allah-u Teala'nın lütfuna mazhar olmuş kişi. MÜRŞİD-İ KAMİL: Marifetullah ilminin gereklerini bilen, gerekli bilgiye (Fıkıh, Hadis, Kelam, Siyer vs.) sahip kişi. EVLİYA: Hem Veli olma hem de Mürşid-i Kamil olma özelliğini bünyesinde barındıran kimsedir. İnsanlar istediği kadar çabalasın, Veli veyahutta Evliya olunmaz. Kişi bu sıfatlara ancak Allah-u Teala'nın Lutfuna mazhar olmakla sahip olur ki; İmam-ı Rabbani Hz.lerinin 'Ariflerin Yolu' adlı eserinde de teferruatlı bir şekilde aydınlanabilirsiniz. Selametle... Sağol Akhi, İnşaallah-u Teala bazı kardeşlerimize faydalı olur. Quote Share this post Link to post Share on other sites