Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
Sign in to follow this  
Alatav

Çıplak Neşriyat Hürriyet Gazetesi'nin Terbiyesizliği !

Recommended Posts

Üstad Necip Fazıl' ın cismiyle yıllar evvel uğraşmış, hakiki manada değil, kağıt Vatan gazetesinin soysuz nesilleri, hâlâ içlerindeki nefreti atamamış olacaklar ki, '' Hakkı hak için iptal caizdir '' diyen Necip Fazıl' ın '' kumar '' macerasını, saçma sapan bir isim Mustafa Topaloğlu' nun kumarhanede yakalanmasıyla bağdaştırarak, '' Acaba Topaloğlu Necip Fazıl' dan mı etkilendi '' diyerek meseleyi bambaşka bir yöne saptırmış...

 

O demlerin izlerini hâlâ taşıyor olmaları, üstaddan ne büyük bir tokat yediklerinin en şanlı nişanesidir...

 

http://arama.hurriyet.com.tr/arsivnews.aspx?id=10953034

Share this post


Link to post
Share on other sites

bu gazete(sözde gazete bi paçavradan ibaret ve yazarlarıda aşağılık kompleksli)den başka ne beklebilirki yeryüzünde ebu cehiller hep olacak inş onlarla şavaşacak hz Ömerlerde eksik olmaz...vesselam

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bu kubur fareleri böyle. BD çıkarken kimsede tık olmazda Üstad mahkemelerde iken gümbürtü kopar!

Üstad yaşarken karşılarına çıkamazlar da Üstad Hakkın rahmetindeyken curcuna yaparlar!

Ne diyelim.

Allah ıslah etsin. Islahları kabil değilse KAHREYLESİN!

Amin.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Kim bu ifrazatından boncuk çıkaran lağım sihirbazı ya? Kurduğu alakaya bak lavuğun, kendini çok akıllı zannediyor herhalde. Art niyete bak, sataşmalarla çıkarmak zorunda kaldığı birşeyler yer etmiş içinde belli ki. Mustafa Topaloğlu gibi laubali bir şahısla Üstad'ın ilgisini sorgulayıp bu iki kişinin aynı hareketi gerçekleştirmiş olmaktan kaynağını alan bir zihin akrabalığı olduğunu imaya kalkmış olanca cehaleti, güdük üslubu ve hadiseleri yutturmaya çalışmasına refakat eden sırıtkan art niyetiyle. Derin bir millet değiliz, derin bir millet olsak bu geri zekalıların gazetesine top çektirmezdik satış listelerinde. Yazık, bu kadar magazin bir başlığa seve seve boş kafasını açacak yığınla adam var. Eli kalem tutan kişilerin bile, bir bütünü, yalan yanlış bilinen tek bir yönüyle ele alıp onun üzerinden safrasını kusması, hadsiz bir ucuzculukla, apaçık bir sığlıkla kağıtların üstünü boyaması insanı bir yandan üzüyor, bir yandan umutlandırıyor. Yazık çünkü entelijansiyamız bu kadar sefil olmamalı, matbuatımızın seviyesi bu kadar düşük olmamalı. Fakat öte yandan da ne mutlu ki söyleyecek sözü olmayanlar, hakikati perdeleyebilmek adına ancak aptalları avlayabilecek sefil psikolojik harekatlarla neticeye ulaşmaya çalışmak zorunda kalmalarıyla neticelenen bir seviye fesadı yaşıyor. Koskoca bir Üstad hakikati karşıda dururken, onu, daha sonradan 'Maskenizi yırtıyorum!' beyannamesiyle ve o toplatılan 54. sayıyla ne olduğu ortaya dökülmüş bir tertiple sunmak ve tüm marifeti önüne servis edilene balıklama atlamaktan ibaret boş kafalı birkaç kişiyi avlamaya çalışmak ne büyük bir seviye düşüklüğüdür? Hayal gücüm bunu tahayyül edebilmekten aciz.

 

Mustafa Topaloğlu'nun bir hareketiyle Üstad'ın bir hareketi aynı kefede değerlendirilebilir mi? İkisinin benzeyen hareketinin aynı psikolojiyle ve inanışlarla ortaya atıldığını iddia edebilmek, lağım sihirbazlarının selahiyet hududunu tarumar etmez mi? Birisinin yüzlerce cilltten müteşekkil, neredeyse her konuya isabetle yaklaşan koca bir eseri, 'ben yazarım' diye kalem oynatan pek çok zevatın eşiğine dahi adım atamayacağı fikri, Berkson'a kendisini halef göstertecek kadar büyük bir zekası var, diğeri ise dasıtani aptallığıyla dalga geçilmeye mahkum bir figür... Nasıl ki, çilelerle yoğrulmuş zihni kendini var olduğundan şüphe etmeye götüren bir filozofun varlığını sorgulamasıyla, bir tımarhaneliğin var olmayışından bahsetmesi aynı kefede değerlendirilmiyor; seviyesi yazarın seviyesie musavi bir akıl fukarasının yaklaşımıyla - 'uzaylı muzaylı ama zeki adam' demesinden belli-, yaşadıklarına ve fikir çilesine uzak kalınmış bir dehanın izahı da aynı çerçevede, aynı basit su-i zanla değerlendirilemez. Beyni farkları algılayabilecek çapta gelişmemiş olan ilkel canlılar, herşeyi birbirine eşit görmeye mahkumdur. Topaloğlu yalan söylemek niyetiyle bu sözleri ortaya atıyorsa, bu geri zekalılara göre Üstad da aynısını yapıyor olmalı. Ne diyodu RTE, yesinler sizi! Çok bilinen bir hikayeymiş kumar düşkünlüğü, birileri tarafından uydurulup her fırsatta gündemde tutulduğu için olmasın?

 

Buraya kadar adamın dediğinin doğru olduğunu varsaydım ve geri zekalılıklarını ifşa etmek için bunun dahi yeterli olduğunu sanırım ki gözler önüne serdim, asıl şimdi geliyoruz. Bu şerefsiz, üzerinde art niyetle kalem oynattığı bu hadiseyi bilmeyecek kadar cahildir. Neden mi? Üstad'ın kumarhane baskınıyla ilgili yazdıkları ve işin perde arkası, işte bu konuda bizzat Üstad'ın kendi ağzından, Benim Gözümde Menderes adlı eserde anlatılıyor. Yok üç kere yakalanmış, yok beş kere tutulmuş, yok pehlivan tefrikası demiş. Yalancıyı dürten yok tabi. Yazı dizisi filan diye atıp tutmuş efendi, lafı geçen şey sadece bir senaryo ki muhtemelen o günün gergin atmosferinde dile getirmek istemediği Büyük Doğu Cemiyeti'ne düzenlenen baskınlara çözüm arıyor ve belki de Ufuk Çizgisi'ni yazıyordu Üstad. Ayrıca Parmaksız Salih adlı piyesin yazılma tarihi de kumarhane baskınından 3 yıl önce, İkisinin hiçbir alakası yok...

 

"Yeni bir intikam romanı mı sadece bir dedikodu mu bilmiyorum ama hakkında çokça konuşulmaya başlandığı için ben de söz etme gereği duydum." Söz etme gereği duymasının sebebine bakın, akrabaları dillere düşse ondan da ballandıra ballandıra söz etmeye meyyal galiba piyasa denyosu.

 

"Bakalım siz çıkartabilecek misiniz gölgesi tarafından bile terkedilen bu ünlü yazarı?"

 

Hmm, ben biraz zorlayarak çıkartabildim galiba. Pek kıymetli ebeniz olabilir mi acaba sayın boncuk fabrikatörü?

Share this post


Link to post
Share on other sites

Sırf lafı, Üstadın üzerine atılan bu çamura getirmek ve meseleyi bilmeyenlerin kafasında Üstada karşı bir soru işareti teşekkül ettirmek için yazılan bir yazı. Yahudi emellerine hizmet eden matbuat, kel alakalı mevzularda bile Müslümanları bir şekilde karalamak, kötülemek mefkuresini tam hız sürdürüyor. İslam yolunu tercih etti diye Üstadın şiirine kıydığı saçmalığını memleteke yayacak kadar sanat ve fikir haysiyetinden yoksun olanların torunları, elbette Üstadın muazzam fikir deryasından bir katre olsun nasiplenmeyi değil, dedelerinin attığı iftiralarla kafaları karıştırmayı ve kendi çukur dünyalarında 'bak, Müslüman Necip Fazıl da kumar oynuyormuş' diye zevkten debelenmeyi amaçlıyor. Bu ve bunun gibi zevattan çıkacak olan haber çerçevesi de ancak budur. Bulmuşlar kendilerine bir iftira çamuru, balçık balçık buluyorlar her habere. Gayri meşru ilişki yaşayanlara dair bir haber olduğunda da acaba hatırlarına Nazım Hikmet geliyor mudur, 'Acaba ... kişiler Nazım Hikmetten mi etkilendi', diye başlık atmayı düşünüyorlar mıdır? Düşünseler iyi olur.

 

Böyle yazıları görünce aklımıza hemen dönme dolap Ahmet Emin Yalman geliyor. Dedelerinden miras aldıkları mülevvesi ne de başarıyla ruhlarında taşıyor günümüzün bu tarz çıfıt deposu matbuatı. Merak etme, -eğer bu kafayla gidersen- sen de dedenin yanına gideceksin çıfıtrazzi.

Share this post


Link to post
Share on other sites

İmdi, Nazım Hikmet denmiş, gayri meşru ilişki denmiş. Bunun söylenmesine vesile olan yazının linki verilen köşe yazarı bozuntusu da Üstada atılan iftirayı kullanarak bir şeyler gevelemiş.

Nazım Hikmet'in küfür deposu fikriyatı olsun, yaşam tarzı olsun elbette ki bu memleketin sahipsiz, başıboş gençliğini menfi yönde etkilemişti. Üstadın İslam bayrağını açmasıyla da, ruhu köksüz ve temelsiz bırakılmak istenen bir milletin Allahın izniyle ayağa kalktığı bir gerçektir.

Şimdi Nazım'ın Yaşam tarzıyla ilgili bir yazıyı paylaşalım. Ki bu yazıda yalan, dolan, iftira çamuru yok.

 

 

NÂZIM Hikmet, kırk kadınla düşüp kalktı. Çok yakın arkadaşlarından Zekeriya Sertel, ondan bahsederken: ´Elbet hayatına birçok kadın karıştı´ diyordu. Bu kadınlardan sadece üçüyle nikâhlı yaşadı. Türkiye´deki son eşiyle, dayısının kızı, tek çocuğunun anası Münevver Hanım ile resmi nikâhları yoktu. Münevver Hanım, Memet´e hamileyken, Nâzım hapisteydi. Onu tam on yıl, büyük sıkıntılarla, çilelerle bekledi. Önce, lüzumsuz bir polis takibi altındaydı. Sonra, elinde avucunda bir şeyi yoktu. Ben, Münevver Hanım´ın, Nâzım Hikmet´e yazdığı mektupları, hep yüreğim kavrularak okumuşumdur.

 

Doğrusu, onu öz ablam gibi severek kendime çok yakın bulmuşumdur. Nâzım Hikmet ´Memet´e Son Mektubumdur´ şiirinde diyor ki:

 

´Müşküldür / Babasız büyütmek erkek evladı / Ananı üzme oğlum / Ben güldürmedim yüzünü / Sen güldür /Anan /Anaların en iyisi, en akıllısı / Yüzyıl yaşar inşallah´

 

Münevver Hanım, çok iyi bir anaydı ama, anaların en akıllısı değildi. Çünkü Nâzım´ın evvela çok kötü bir insan, kötünün kötüsü bir koca, çok kötü bir baba, çok kötü bir vatandaş olduğunu anlayamamıştı. Uzun yıllar sonra Varşova´da, aklı başına geldiğinde iş işten çoktan geçmişti.

 

Bir başına kaçtı

 

NÂZIM Hikmet, Demokrat Parti iktidarının 1950 yılında çıkardığı aftan istifade ederek dışarı çıkınca, Münevver Hanım ile çok az beraber oldular.

 

Çünkü o, 1951 yılında Moskova´ya kaçtı. Çileli eşi, oğlu Memet ile birlikte İstanbul´da kaldı. Nâzım Hikmet kaçarken, karısını ve oğlunu pekâlâ yanına alabilirdi, ama almadı. 1951 yılında Moskova´ya yerleşince Dr. Galina isimli bir Rus kadınıyla on yıl kadar birlikte nikâhsız yaşadı. Günün birinde Vera´ya rastladı ve doktor metresini bırakıp Vera ile evlenmek istedi. Halbuki Vera evliydi ve bir de çocuğu vardı.

 

Nâzım Vera´ya çok ısrarla, birlikte yaşamayı teklif ediyordu. Yazlığı, kışlığı, özel otomobili vardı. Geliri yerindeydi. Araya Vera´nın kocası girdi. Gelip Nâzım ile konuştu:

 

- İki şartım var. Onları kabul etmezsen Vera´yı kat´iyyen boşamam, evlenemezsiniz! Vera´yı resmi nikâhla alacaksın ve haftada bir defa da benim evime gelmesine izin vereceksin!

 

Nâzım Hikmet, ikinci şartı kabul edebilir miydi?

 

Türkiye´de iken Şeyh Bedrettin Destanı isimli şiirinde şöyle seslenmişti:

 

´Hep bir ağızdan türkü söyleyip / Hep beraber sulardan çekmek ağı / Demiri oya gibi işleyip hep beraber / Hep beraber sürebilmek toprağı / Ballı incirleri hep beraber yiyebilmek / Yârin yanağından gayrı her şeyde / Her yerde, hep beraber diyebilmek için...´

 

Nâzım Hikmet, deli dolu bir komünist olduğu için yârin yanağından başka, her şeyin yoldaşlar arasında ortak olmasını istiyordu. Ama Moskova´da, Vera´nın nikâhlı kocası İvan, karısından boşansa bile, onun ballı incirlere benzeyen dudaklarına ve yanaklarına, Nâzım ile birlikte ortak olmakta ısrarlıydı. Peki bu Türkiyeli şair şimdi ne yapmalıydı? O, çok kötü bir koca, çok kötü bir baba, çok kötü bir vatandaş, çok kötü huylu bir adamdı. Vera´nın kocasının iki teklifini de kabul etti.

 

Kötü koca, kötü baba

 

VERA ile resmi nikâh kıydırdığında güzel karısı yirmisekiz yaşındaydı. Kendisi de ellisekiz yaşına girmişti. Aralarında 30 yaş farkı vardı. Zekeriya Sertel, Nâzım Hikmet´in Son Yılları isimli kitabının 259. sayfasında aynen şöyle yazıyor:

 

- Bir gün kendisine evliliğin nasıl gittiğini sorduğumda bana şu cevabı vermişti... Bilmediğin kadar mutluyum ben demişti. Görmüyor musun be! Gençleştim be! Yahu Zikri (Zekeriya) şu yeni Sovyet kuşağı yok mu, alabildiğine serbest. Mesela bizim Vera, istediği zaman, bana sormadan çıkar gider. Günlerce gelmez. Nereye gider, niçin gider, nerde kalır bana söylemeye bile lüzum görmez!

 

Nâzım Hikmet, beş yıl kadar süren son evliliğinde sarı saçlı, mavi kirpikli güzel Vera´ya göz kulak olamadı Yatakları da, odaları da ayrıydı...

Şimdi tabii olarak soracaksınız ´Münevver Hanım ne oldu, Memet ne oldu´ diyeceksiniz. Nâzım´ın, oğlu Memet için yazdığı şiirler, gerçekten güzeldir, okuyanı hüzünlendirecek bir hasretle yüklüdür.

 

1960 temmuzunda Münevver Hanım ile Memet de Türkiye´den kaçırıldılar. Önce Polonya´ya (Varşova´ya) götürüldüler. O tarihte Nâzım Moskova´daydı ve Vera ile evliydi. Varşova´ya getirilen Münevver Hanım´a ve oğlu Memet´e Nâzım kat´iyyen sahip çıkmadı. Ana oğul, bir başlarına Varşova´da kaldılar. Nâzım 3- 4 yıl içinde, dayısının kızıyla, oğlunun iyi yürekli anasıyla, çok çileli eski karısıyla, sadece iki defa görüşebildi. Yanlarında 3- 4 gün bile kalamadı. Tekrar Moskova´daki hovarda karısına döndü.

 

Nâzım Hikmet, sadece çok kötü bir koca değildi; kötünün kötüsü bir babaydı da. Onun, çok kötü bir vatandaş olduğunu da haftaya yazacağım!

 

Kaynak

Share this post


Link to post
Share on other sites

Bu idrakten nasipsizleri Rabbime havale ediyorum,o en doğrusunu bilendir :::

Share this post


Link to post
Share on other sites

denize düşen yılana sarılır.bir taşla 2 kuş vurma hesabı yapan hürriyetin içine düştüğü çaresizliğin resmidir bu.türkiyenin en büyük gazetesinin(!) çaresizlikler içinde acılar içinde kıvrandığının en somut örneği..başbakandan,doğan grubu olarak sürekli yedikleri tokatların acısını,her zaman yaptıkları gibi,yalan yalnış haberlerle magazinimsi ve yüzü olmayan yazarlarla bel altından ve üstad üzerinden yapma çabaları..böyle yaparak güya hem üstadın sürekli yükselen değerini düşürme hemde diğerine haddini bildirme hesapları..hiç alakası olmayan bir şahsiyetle üstadı aynı kefede değerlendirmek,kargaları bile bir taraflarıyla güldürmektedir.

 

milliyetsiz milliyetin dünkü manşetine bakarsak bunun bir plan ve program dahilinde yürüdüğünü görürüz.

fft1_mf179540.Jpeg

 

bize düşen nedir?bir gazete için en büyük korku traj'dır.bu gruba her şubemizle boykot uygulayalım.eşimiz dostumuz arkadaşımız kime sözümüz geçiyorsa bunları boykot ettirelim.

 

lütfen içimizdeki israili boykot edelim.içimizi düzelttikten sonra dışımız kolay herşey kendiliğinden gelir.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Join the conversation

You can post now and register later. If you have an account, sign in now to post with your account.
Note: Your post will require moderator approval before it will be visible.

Guest
Reply to this topic...

×   Pasted as rich text.   Paste as plain text instead

  Only 75 emoji are allowed.

×   Your link has been automatically embedded.   Display as a link instead

×   Your previous content has been restored.   Clear editor

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

Loading...
Sign in to follow this  

×
×
  • Create New...