yıldırımturan 0 Report post Posted June 15, 2009 BU SORUYU ÇOK DÜŞÜNDÜM AMA TAM OLARAK ANLAYABİLDİĞİMİ ZANNETMİYORUM SİZLERİNDE FİKİRLERİNİZİ ALMAK İSTEDİM KATİLLERİ BİLE AĞLATAN CEMİYET, SANA AĞLAMAYI ÖĞRETECEK ŞİİRİ NASIL YAZMALI.... Quote Share this post Link to post Share on other sites
furkan-NFK 4 Report post Posted June 15, 2009 BU SORUYU ÇOK DÜŞÜNDÜM AMA TAM OLARAK ANLAYABİLDİĞİMİ ZANNETMİYORUM SİZLERİNDE FİKİRLERİNİZİ ALMAK İSTEDİM KATİLLERİ BİLE AĞLATAN CEMİYET, SANA AĞLAMAYI ÖĞRETECEK ŞİİRİ NASIL YAZMALI.... çok göreceli birden çok cevabı olan bi soru Quote Share this post Link to post Share on other sites
Muvazene 190 Report post Posted June 15, 2009 Selamlar, Üstadın bu ifadesini anladığım kadarıyla anlatmaya çalışayım. Bu ifade Üstadın hangi eserinde geçiyor acaba? Hatırlayamadım. Bu konuda bilgi rica edelim sizden. Üstadın, cemiyetimizin facia çapındaki ahlakî, ruhî, maddî, manevî her türlü çöküşüne yönelik bir tenkidini içeriyor bu cümle ve aynı zamanda bu hâlden çıkış yolunun arayışı da cümleye hâkim. Katilleri bile ağlatan cemiyet tabirini inceleyelim. Katil, Allahın verdiği ve Allahın alabileceği bir cana kıymaktadır. Katil gaddardır, zalimdir, canidir, ruhunu-gönlünü köreltmiştir, hiç acımadan masum bir insanı katledecek kadar muvazenesini kaybetmiştir. Katilin ruhu kararmıştır ve onda merhamet duygusu yoktur. Merhametten bir zerre taşısa, Allahın verdiği bir canı alamaz, bir insanı öldürmenin bütün bir insanlığı öldürmeye eş tutulduğu biricik hakikat yoluna aykırı bir fiiliyatta bulunamaz. İşte manevî yönden bu kadar çukurda olan, süflî bir yolun yolcusu olan, merhametten, adaletten, hakikatten bu kadar uzaklaşmış olan bir katili bile ağlatacak kadar feci ve acıklı bir haldedir cemiyetimiz. Bir cemiyetin; taş kalpli, merhametten yoksun katilleri bile ağlatacak bir derekeye düşmesi, o cemiyetin o katillerden çok daha kötü bir durumda olduğunun göstergesidir. Üstadın ferd, cemiyet, tarih muhasebesinin ana konularından biri de katilleri bile ağlatacak hale nasıl geldiğimizdir. Üstad, tarihi tahlil ederken nereden nereye geldiğimizi, ruhumuzu çürüten âmillerin neler olduğunu tek tek ele alır, sadece ferd açısından değil, cemiyet ve devlet sahasında da nasıl gerilediğimizi ve ulvî bir ortamdan süflî bir sahaya nasıl kaydığımızı tetkik eder. Ki Üstadın eserleri, ülkemizin meselelerini görme, fehmetme ve insanları şuura erdirip bir çıkış yolu, bir kurtuluş yolu arama noktasına yönlendirmektedir. Sana ağlamayı öğretecek şiiri nasıl yazmalı Cemiyetin içler acısı durumu ele alındıktan sonra, cemiyeti bu ahvalden kurtarmanın nasıl gerçekleşeceğine dair kafa yorar Üstad. Cemiyete ağlamayı öğretecek şiiri yazmak... Cemiyetin ağlaması demek, gönüllerin kaskatı buzlarını eritmek, en basitinden kendi ailesi içinde huzur ortamını kuramayan, kendi evladına, eşine merhamet gösteremeyen ve buna bağlı olarak da cemiyet içindeki hiçbir ferde merhametle, sevgiyle, hoşgörüyle ve yardım ile yaklaşamayan bir kişiyi bu hissiyat çoraklığından, bu his fakirliğinden kurtarıp onu Allahın istediği gibi bir insan haline getirmektir. Allahın istediği insan nasıldır? Sizin en hayırlınız, ahlakı en güzel olanınızdır Sizin en hayırlınız, eşine karşı hayırlı olandır Sizin hayırlınız çevresine iyilik edendir. Sizin kötünüz de çevresine zararlı olandır. Sizin hayırlınız, hayrı umulan ve şerrinden emin olunan kimsedir. Sizin en hayırlınız insanlara faydalı olandır Müslüman elinden, dilinden kimseye asla zarar gelmeyen insandır Bir zamanların İslam ahlakı ile yoğrulan, bir karıncayı bile incitmekten imtina eden nesline zıt istikamette olan şimdiki nesil, şimdiki cemiyet, katilleri bile ağlatacak zavallılığın içindedir ve bu cemiyeti ruhundan tutup ayağa kaldıracak, her yönden eritip bütün süflilikleri atıp yeniden ulvilik kalıbına dökecek, gönüllere Allah rızasını, Allah korkusunu, kul hakkını aşılayacak biricik reçete İslamdadır. Üstadın bilhassa ağlama kelimesini kullanması, ağlamanın hissiyat cephesine ait bir faaliyet olmasından geliyor. Reis Bey isimli eserinde, taş kalpli reise söylenen Ağlayabilseydiniz anlayabilirdiniz kelamı, gözden akan yaşın insan tabiatının merhamet cephesine işaret etmektedir. Ve özellikle, cemiyeti ağlatacak mefhum olarak da şiirin seçilmesi, şiirin insan ruhuna, hissiyatına olan tesirinin derecesi ile ilişkilidir. Şiir ki, Üstadın tabiriyle: mücerret idrakin, üstün mücerret idrakin ta kendisidir. Şair de, böyle bir idrakin, Allah yapısı, fevkalade muğdil, alıcı ve verici cihazı.. Şiir, mutlak hakikati arama işidir. Ayrıca tıklayınız: Reis Bey Reis Bey ( Eser İncelemesi ) 1 Quote Share this post Link to post Share on other sites
yıldırımturan 0 Report post Posted June 15, 2009 püf noktası adlı kitapta geçiyor bu soru Quote Share this post Link to post Share on other sites
onur1 4 Report post Posted June 15, 2009 Sorudan ziyade gözü hiçbirşeyi görmeyen, katilden beter tamamiyle imansızların vicdansızlığına değinen bir sitem cümlesi gibi... Quote Share this post Link to post Share on other sites
kurşunkalem 56 Report post Posted July 14, 2009 Bu sorunun cevabı reyhan dan en detaylı şekilde alınmış.Detaysız olanı ise Peygamberane bir yaşayış ile, Ebu Bekir gibi sadakatle, Ömer gibi Adaletle, Hamza gibi arslanlıkla...Bu isimleri çoğaltmak mümkün...kısacası Allah 'ı bilerek,yaşayarak yaşamakla... Quote Share this post Link to post Share on other sites
vasifsiz 28 Report post Posted July 14, 2009 "Ağlayabilseydiniz, anlayabilirdiniz" Ağlayamadık.. Anlayamadık.. Quote Share this post Link to post Share on other sites
ebkem 89 Report post Posted January 4, 2012 Müthiş bir soru bu. Ağlamak hakikaten perdeleri ortadan kaldıracak eşiktir. Cemiyetten ziyade fertte başlayacak ki sonra intişar etsin. Üstad'ı yine muazzam bir mukayese ile görüyoruz. "Katilleri bile ağlatan cemiyet" müthiş. Merhamet hastası, rakik bir eda timsali olmalı, yaşamalı ki lafın da tesir etsin.. Bu noktada bence hulefa-i raşidin baz alınmalı. Biri hilim, biri ilim, biri öfke, biri rikkat abidesi.. Sonra bırakın cemiyeti dağlara sirayet eder insan ki Allah onun yeryüzünün halifesi ilan etmişken. Yaşamaktan geçecek iş. Üstad'da ağlamak çok derin, bir başka güzellikte işlenmiştir, o ıstırap, elem, çile ağlamakla hem teskin edilmiş hem de onunla can bulmuştur. Ama benim hüzünlendiren en manidar gözyaşı,Hz. Ebubekr'in tüm delikleri tıkayıp son deliğe bir şey bulamaması ve ona da ayağını koyması sonucu yılan tarafından ısırılıp gözlerinden yaş gelmişti biliyorsunuz. Efendimiz'in mubarek yüzlerine düşen o bir kaç damla.. Neydi sebep; muhabbet, gözünden sakınma.. Yani arkadaşlar etki, tepki, sirayet her neyse amaç en başta muhabbetle başlayacak.. Canını yaksa da ayağını o delikten çekmeyeceksin, çekmeyeceksin işte! Quote Share this post Link to post Share on other sites