Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

The Spirit of Islam

Üye
  • Content Count

    428
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    4

Posts posted by The Spirit of Islam


  1. Kapitalist ve Emperyalist amerika rezili tüm dünyaya hükmetmeye çalışıyor.Bizim ülkemizi bölmeye

    çalışıyorlar.Sağcı-solcu ve Türk-Kürt-Arap ve Alevi-Sünni gibi bölünme sebebleri çıkartarak ülkede isyan çıkartmayı hedef alıyorlar.Ama Ezan Dinmez,Bayrak İnmez,Vatan Bölünmez Arkadaşlar.Allah yanımızda inşallah arkadaşlar onları şu sözleri hatırlatalım:

     

    ''Yol gösterici (Hadi) ve yardımcı olarak Rabbin yeter'' (25:31)

     

    ''Veli olarak Allah yeter'' (4:45)

     

    ''Şahit olarak Allah yeter'' (10:29)

     

    ''Bilici olarak (Alimen) Allah yeter'' (4:70)

     

    Vekil olarak Allah yeter'' (4:81) ,

     

    ''Hesaba çekici olarak Allah yeter'' (33:39)

     

    ''Allah savaşta Mü'minlere yetti. Güçlüdür. Üstündür'' (33:25)

     

    ''Allah Kuluna yetmez mi'' (39:36) ,

     

     

    Ve Üstad'ın Feza Pilotu adlı şiirini de ele alalım Amerika'ya tam bir cevap:

     

    FEZA PİLOTU

     

     

     

    Yirminci Asrın ablak yüzlü feza pilotu!

     

    Buldun mu Ay yüzünde ölüme çare otu?

     

    Bir odun parçasına at diye binen çocuk!

     

    Başında çelik kulâh, sırtında plâstik gocuk.

     

    Uzaklıkları yenmiş fâtih edasındasın!

     

    Dibsizliğin dibini bulmak sevdasındasın!...

     

    Allah'a dil çıkarır gibi küstah bir yarış...

     

    Farkında değilsin ki, Ay dünya'ya bir karış.

     

    Fezada milyarlarca ışık, yol, mesâfe;

     

    Seninki, saniyelik zafer, ilmî hurâfe!

     

    Kavanozda, kendini deryada sanan balık;

     

    Ne acı vahşet, mağrur ilimdeki kalabalık;

     

    Fezada "Allah diye bir şey yok" iddiası!!!

     

    Gel gör, kaç füzeye denk, bir mü'minin duası;

     

    Rafa kaldırmak için ruhlarını dürdüler;

     

    Güneş diye kalpteki güneşi söndürdüler.

     

    Bilmediler; kalptedir, kalptedir asıl feza;

     

    Kalptedir, ölümsüzlük kefili kutsî imza.

     

    Sayıdan sonsuzluğa sınıf geçirtecek not;

     

    Bizdedir ve bizdedir Arş'a giden astronot,

     

    Ve mekândan arınmış ve zamandan ilerde,

     

    Fezayı teslim alma sırrı bizimkilerde.

     

     

     

    Bizimkiler ışığa gem vurar da binerler;

     

    Yerden göğe çıkmazlar, gökten yere inerler......

     

    1972

     

    Necip Fazıl KISAKÜREK


  2. İLİM

    İlimsiz bir tarikata girse kul,

    Şeytan onun imanını çalarmış.

    Mürşidi kâmilsiz yola çıksa kul,

    Şaşkın halde ara yolda kalırmış

     

    Bu yolda mahir bir mürşid gerektir,

    Mürşide ihlâslı mürid gerektir,

    Pirin rızasını almak gerektir,

    Böyle âşık haktan nasip alırmış.

     

    Pir rızası Allah rızası olur,

    Arayan Mevla’yı elbette bulur,

    Riyazet sırrının hikmetin bilir,

    Ancak bu kul hakka yakın olurmuş.

     

    İş bu yola sakın rehbersiz girme!

    Gözünü yum pirden gayriyi görme!

    Şu fani dünyaya hiç gönül verme!

    Melun şeytan bâtıl yola salarmış.

     

    Yol yordam öğrenip gözet dilini!

    Mürşidine sıkı bağla belini!

    Masivadan çekmez isen elini,

    Cahilliğin seni rezil edermiş.

     

    Zamane şeyhine gönül kaptırma!

    Nefsini tağuta sakın taptırma!

    Kendin sapma, başkasını saptırma!

    Şeytan bu yol ile iğfal edermiş.

     

    Zaman gelir gerçek mürşid bulunmaz,

    Zamane şeyhinden feyiz alınmaz,

    Dalgıç yoksa deryalara dalınmaz,

    Denizlerde boğularak gidermiş.

     

    Mürşid-i kâmiller yok ise eğer,

    Eski âlimlere ehemmiyet ver!

    Onların ilmine vermeyen değer,

    Cehlin cezasını ağır ödermiş.

     

    Ahmed Yesevi

    (Rahmetullahi aleyh)

     

     

    Kelimeler:

     

    Cehl: İlimsizlik, cahillik

    Masiva: Allahü teâlâdan başka her şey

    Tağut: Şeytan

     

    Çok güzel söylemiş Ahmet Yesevi(R.A).

     

    Ve şüphesiz ki de haklıdır.


  3. Ve size Nakşibendi Tarikatı Menzil Kolunun Silsilesini de Vereyim:

     

    HZ.MUHAMMED(S.A.V),Hz.Ebubekir-ı Sıddık(R.a) ve İmam-ı Rabbani(k.s) gibi bir çok değerli zat da burada;

     

    HZ.MUHAMMED(S.A.S)

     

    Hz. Ebubekir Sıddık (ra)

     

    Selman-ı Farisi*Hz. (ra)

     

    Ebu Muhammed Kasım*Hz. (ra)

     

    İmam Cafer-i Sadık*Hz. (ra)

     

    Bayezid-i Bistami*Hz. (ks)

     

    Ebu Hasen Harakani Hz.*(ks)

     

    Ebu Ali Farmedi*Hz. (ks)

     

    Hace Yusuf Hemedani Hz.*(ks)i

     

    Abdülhalık Gücdevani Hz.*(ks)

     

    Hace Arif-i Rivegeri*Hz. (ks)

     

    Hace Mahmud İnciri Fağnevi*Hz. (ks)

     

    Hace Ali Ramiteni Hz.*(ks)

     

    Muhammed Baba Semmasi*Hz. (ks)

     

    Seyyid Emir Külal*Hz. (ks)

     

    Şah-ı Nakşibend*Hz. (ks)

     

    Alaeddin Attar*Hz. (ks)

     

    Yakub-i Çerhi Hz.*(ks)

     

    Ubeydullah Ahrar*Hz. (ks)

     

    Mevlana Muhammed Zahid*Hz. (ks)

     

    Mevlana Derviş Muhammed*Hz. (ks)

     

    Hace Muhammed Emkeneki*Hz. (ks)

     

    Muhammed Baki Billah*Hz. (ks)

     

    İmam-ı Rabbani*Hz. (ks)

     

    Muhammed Ma?sum Hz.*(ks)

     

    Mevlana Muhammed Seyfeddin Faruki*Hz. (ks)

     

    Seyyid Nur Muhammed Bedauni*Hz. (ks)

     

    Mirza Mazhar Can-ı Canan*Hz. (ks)

     

    Abdullah-ı Dıhlevi*Hz. (ks)

     

    Mevlana Halid-i Bağdadi Hz.*(ks)

     

    Mevlana Seyyid Abdullah Hakkari*Hz. (ks)

     

    Seyyid Taha Hakkari*Hz. (ks)

     

    Seyyid Sıbgatullah Arvasi Hz.*(ks)

     

    Abdurrahman Tahi*Hz. (ks)

     

    Fethullah Verkanisi*Hz. (ks)

     

    Muhammed Diyaeddin Nurşini*Hz. (ks)

     

    Ahmed Haznevi Hz.*(ks)

     

    Gavs Seyyid Abdulhakim Bilvanisi Hz.*(ks)

     

    Seyyid Muhammed Raşid*Hz. (ks)

     

    Gavs-ı Sani Seyyid*Abdulbaki Hz. (ks) ŞU ANKİ ŞEYH DE BU.


  4. Bilgileriniz için teşekkürler.

     

    Çok özür dilerim arkadaşlar yanlış kelime kullanmışım fakat mesajı düzenle butonu aktif değil nasıl düzelteceğim ?

    Haşa elbette peygamberler daha üst takvadadır ve amacım Mürşid yarıştırmak değil elbette.Amacım şuydu ki Mürşid tanımayanlar Mürşid tanısınlar.Zaman zor.Ahir zamandayız.Kötü amacım yoktu sizin de öyle düşündüğünüzü sanmıyorum samimi olduğuma hepiniz inanmışsınızdır İnşallah.Ve son bir şey demek istiyorum benim de düşüncem şudur ki Zaten Allah ve Resulu hepimiz için her zaman ilk baştadır.Sonra Ehl-i Beyt ve Ashab-Sadatlar gelir.Bu mürşid de Peygamber Efendimizin soyundandır.Ben onu yüceltmiyorum.Hepimiz de Allah'ın kuluyuz Resulullah'ın ümmetindeniz.Mürşid sevgisi asla Allah'a ve Resulune duyulan sevgiyi geçemez,geçmemelidir zaten.Ve de arkadaşlar siz bu Mürşide samimi değil diye düşünüyorsanız ama dediğim gibi Abdulhakim Arvasi(k.s) soyundan Nakşibendi tarikatından.Yani Üstad'ın dahil olduğu tarikat ile aynıdır.Ve(mucize demiyorum)kerametine şahidim.Yani emin ve güvenilir bir Mürşid olduğuna emin olabilirsiniz.İnanmayan gider,görür.Denemekten zarar çıkmaz.Teklif var,ısrar yok :)

     

    Hayırlı günler

     

    Allah'ın Rahmet ve Bereketi üzerinize olsun.

     

    Saygılarımla...


  5. Ey Balçık Dünya

     

    Seni bildim bileli,

    ey balçık dünya,

    başıma nice belâlar geldi,

    nice mihnet, nice dert.

    Seni sırf belâdan ibaret gördüm,

    seni sırf mihnetten, dertten ibaret.

     

    İsa'nın yurdu değilsin sen,

    yayıldığı yersin eşeklerin.

    Nerden tanıdım seni bilmem ki,

    nerden parçası oldum bu yerin,

     

    Bana vermedin bir yudum tatlı su,

    sofranı yaydın yayalı.

    Elimi ayağımı bağladın gitti,

    elimin ayağımın farkına varalı.

     

    Bırak da bir ağaç gibi

    yerin altından çıkarıp ellerimi

    sevgilinin havasıyla sarmaşdolaş olayım,

    uzayıp gideyim bâri.

     

    Ey çiçek, dedim çiçeğe,

    dedim, bu küçük yaşta sen,

    neden ihtiyar oldun bu kadar,

    dedim, nasıl oldu bu böyle?

     

    Çocukluktan kurtuldum, dedi çiçek,

    sabah rüzgârını tanıyalı,

    hep yukarlara doğru çıkar

    yukarlardan gelmiş bir ağaç dalı.

     

    Şunu da söyledi çiçek:

    Madem aslımı tanıdım,

    madem yersizlik âlemi aslım,

    artık bana tek bir şey düşecek:

    Yücelip aslıma gitmek.

     

    Sus yerter artık,

    var git yokluğa haydi,

    yoklukla yok ol.

    Git, yokluklardan tanı

    yokluktan var olanı.

     

    Mevlana Celaleddin RUMİ

    • Like 1

  6. BİR DEM GELİR

     

    Hak bir gönül verdi bana, ha! demeden hayran olur

    Bir dem gelir şadan olur, bir dem gelir giryan olur

     

    Bir dem sanasın kış gibi, şol zemheri olmuş gibi

    Bir dem beşaretten doğar, hoş bağ ile büstan olur

     

    Bir dem gelir söyleyemez, bir sözü şerh eyleyemez

    Bir dem dilinden dür döker, dertlilere derman olur

     

    Bir dem div olur ya peri, viraneler olur yeri

    Bir dem uçar Belkıs ile, sultan-ı ins ü can olur

     

    Bir dem varır mescidlere, yüz sürer anda yerlere

    Bir dem varır deyre girer, İncil okur ruhban olur

     

    Bir dem gelir İsa gibi, ölmüşleri diri kılur

    Bir dem girer kibr evine, Fir'avn ile Haman olur

     

    Bir dem döner Cebraile, rahmet saçar her mahfile

    Bir dem gelir gümrah olur, miskin Yunus hayran olur

     

     

    Yunus EMRE

    • Like 2

  7. ALLAH

     

    Aşkın odu ciğerimi, yaka geldi, yaka gider

    Garip başım bu sevdayı, çeke geldi çeke gider

     

    Kar etti firak canıma, aşık oldum ol Sultana

    Aşk zencirin dost boynuna, taka geldi, taka gider

     

    Sadıklar durur sözüne, gayrı görünmez gözüne

    Bu gözlerim Dost yüzüne, baka geldi, baka gider

     

    Arada olmasın naşı, onulmaz bağrımın başı

    Gözlerimin kanlı yaşı, aka geldi, aka gider

     

    Bülbül eder ah ü figan, hasretle yandı bu can

    Benim gönülcüğüm ey can, çıka geldi, çıka gider

     

    Yunus söyler bu sözleri, efgan eder bülbülleri

    Dost bağçesinde gülleri, koka geldi, koka gider

     

    Yunus EMRE

    • Like 2

  8. Kuş

     

    Eski bir aynada çoğalıyordum. Birden

    On, onken yirmi; büyüyor kalabalığım.

    Fırıncı, demirci, sabuncu, meyhaneci;

    Deniz ben, sokak ben, ağaç ben, yalnızlık ben.

    Kendimi içiyordum bardaktan, kendimi

    Dişliyordum elmada.Yat kalk, uyu uyan

    Çevreye serptiğim benler içinde ben

    Sonra gün battı, morardı dağların ardı.

    Bir kuş öttü ovada, başka bir hamurda,

    Aynamızda ay ışığı gibi yansıyan.

     

    Oktay Rıfat HOROZCU


  9. Birdenbire

     

    Her şey birdenbire oldu.

    Birdenbire vurdu gün ışığı yere;

    Gökyüzü birdenbiler oldu;

    Mavi birdenbire.

    Her şey birdenbire oldu;

    Birdenbire tütmeye başladı duman topraktan;

    Filiz birdenbire oldu, tomurcuk birdenbire.

    Yemiş birdenbire oldu.

     

    Birdenbire,

    Birdenbire;

    Her şey birdenbire oldu.

    Kız birdenbire, oğlan birdenbire;

    Yollar, kırlar, kediler, insanlar...

    Aşk birdenbire oldu,

    Sevinç birdenbire.

     

    Orhan Veli KANIK

    • Like 1

  10. Son Aşık

     

    Hasretinle geçiyorken bu gençlik çağım,

    Ey sevdiğim, ben ümitsiz değilim gene

    Ak düsünce saçların kumral rengine

    Kollarında son aşıkın ben olacağım.

     

    Ey başında şimdi sevda rüzgarları esen,

    Böyle her gün yollarımdan geçsen de süzgün

    Sen benimsin büsbütün terk olunduğun gün ...

    O mukadder günü, bilmem, düşündün mü sen?

     

    Ben bir beyaz saçlı aşık, sen bir ihtiyar ...

    O gün bana yaklaşırken ey ilahi yar,

    Esirgeme gözlerimden bir son buseni,

     

    Kirpiğinden yavaş yavaş bir damla aksın,

    Çünkü, ruhum, sen de o gün anlayacaksın

    Ki hiç kimse benim kadar sevmemiş seni!

     

    Faruk Nafız ÇAMLIBEL


  11. Başörtüsü

     

    Ne demekmiş

    "Yasak!"

    İşiniz mi kalmadı

    Yapacak?

     

    Ne diye karışırsınız

    Saçımıza-başımıza,

    Bizi oyuncağınız mı sandınız

    Bakıp yaşımıza?

     

    Sebebini anlatamayacağınız

    Çocukça bir devrin hevesinden

    Karşınızdaki en güzel portreleri

    Mahrum ettiniz çerçevesinden!

     

    Kim demiş, ki:

    "Başörtüsüydü o!"

    Başımızın -renk renk-

    Süsüydü o!

     

    Altında saçlarımız,

    Arkadan, ne hoş sarkardı;

    Kimimizde -örgü örgü- sarmaşıklaşır...

    Kimimizde, su olup akardı!

     

    Şu, bu nâmına "Yasak!" demiş

    Bulundunuz, tezelden;

    Ne olurdu, anlasaydınız biraz da,

    Güzellikten, güzelden!

     

    Siz, bizden değilsiniz,

    Tanımıyoruz hiç birinizi,

    Çekin başımızdan

    Ellerinizi!

     

    Bir gericilik tutturmuşsunuz;

    Gericilik değil, Türk'ün köy modasıdır bu...

    Üstelik, ninemizin başımızda

    Taşıdığımız hatırasıdır bu!

     

    Dediniz: "Çıkacak başınızdan

    Başörtünüz!"

    Alın -öyleyse- onunla

    Yüzünüzü örtünüz!

     

    Arif Nihat ASYA

    • Like 1

  12. Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor

     

    Şehitler tepesi boş değil,

    Biri var bekliyor.

    Ve bir göğüs, nefes almak için;

    Rüzgar bekliyor.

    Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye;

    Yattığı toprak belli,

    Tuttuğu bayrak belli,

    Kim demiş meçhul asker diye?

    Destanını yapmış, kasideye kanmış.

    Bir el ki; ahretten uzanmış,

    Edeple gelip birer birer öpsün diye faniler!

    Öpelim temizse dudaklarımız,

    Fakat basmasın toprağa, temiz değilse ayaklarımız.

    Rüzgarını kesmesin gövdeler

    Sesinden yüksek çıkmasın nutuklar, kasideler.

    Geri gitsin alkışlar, geri,

    Geri gitsin ellerin yapma çiçekleri!

    Ona oğullardan, analardan dilekler yeter,

    Yazın sarı, kışın beyaz çiçekler yeter!

    Söyledi söyleyenler demin,

    Gel süngülü yiğit, alkışlasınlar

    Şimdi sen söyle söz senin.

    Şehitler tepesi boş değil,

    Toprağını kahramanlar bekliyor!

    Ve bir bayrak dalgalanmak için;

    Rüzgar bekliyor!

    Destanı öksüz, sükutu derin meçhul askerin;

    Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye

    Yattığı toprak belli,

    Tuttuğu bayrak belli,

    Kim demiş meçhul asker diye?..

     

    Arif Nihat ASYA


  13. Size Menzil'e gitmenizi tavsiye ediyorum.Konu aşağıdadır.

     

    İnşallah yardımcı olmuşumdur.

     

    http://www.n-f-k.com/nfkforum/index.php?/topic/13071-seyyid-abdulhakim-arvasi-ve-onun-soyu/

     

    Seyyid Abdulhakim Arvasi(k.s)'nin Nakşibendi Menzil den olduğunu biliyorum.Doğrusunu Allah bilir.Fakat Menzile gidiniz.Yararlı olacaktır ve yukarıdaki konuyu lütfen okuyunuz.

     

    Saygılarımla...

    • Like 1

  14. Üstad'ın Vasiyetnamesi

     

    .VASİYET

     

    1 — Bu vasiyet, çoluk-çocuğumun ve şahsî yakınlarımın dar ve hususî kadrosundan ziyade, onların da içinde olduğu geniş ve umumî zümreyi muhatap tutuyor. Başta gerçek Türkün ruh köküne bağlı yeni gençlik, şu kadar yıllık mücadele hayatımda beni okumuş veya_ dinlemiş her fert, kısaca Allah ve Resulüne perçinli herkes... Onlara hitap ediyorum ve dileklerimin yerine getirilmesi için gerekli çalışmayı işte bu yeni gençliğe ısmarlıyorum! Eğer üzerilerinde bir hakkım varsa, Hesap Gününde tek tek sorumludurlar. Emanetim, beni seven ve İslâm dâvasında bir hak sahibi olduğumu kabul eden herkese...

     

    2 — Fikir ve duyguda vasiyete lüzum görmüyorum. Bu bahiste bütün eserlerim, her kelime, cümle, mısra ve topyekûn ifade tarzım vasiyettir. Eğer bu kamusluk bütünü tek ve minicik bir daire içinde toplamak gerekirse söylenecek söz «Allah ve Resulü; başka her şey hiç ve bâtıl» demekten ibarettir.

     

    3 — «Büyük Doğu -b.d. Yayınları-» kitabem kuruluncaya kadar şunun bunun neşrettiği eserlerim arasında mukaddes ölçülere karşı küçük ve hafif çapta laubali, dikkatsiz ve ciddiyetsiz, hürmet ve haşyetten mahrum ne varsa —isterse nokta veya virgül olsun— onları reddediyor, malım olmaktan çıkarıyor ve bütün sorumluluğumu, bundan böyle kendi idare, murakabe ve firmam altında çıkaracağım eserlere bağlıyorum. İnşallah Hak bana onları dünya gözüyle bütünleşmiş ve tamamlanmış gösterir, arkamdan gelecekler de bu örneklere göre devam ederler, virgül oynatmaktan bile çekinirler. İslam’a pazarlıksız ve sımsıkı bağlamadan önceki şiirlerim ve yazılarım arasında hattâ küfre kadar gidenler ise, çoktan-beri eser çerçevem dışına çıkarıldığı, her birinden ayrı ayrı istiğfar edildiği ve çöp tenekesine atıldığı için, nereden nereye geldiğimi göstermekte bile kullanılmamalı ve onlarla müminleri benden çevirmek isteyeceklere —çok denenmiştir— şu cevap verilmelidir: «Koca Hazret-i Ömer bile Allah'ın Resulünü öldürmeye davranmış ve peşinden bütün sahabîlerin, derecede ikincisi olmak gibi bir şerefe ermiştir. Hiç ona bu ilk davranışından ötürü sonradan dil uzatan olmuş mudur? Belki o noktadan bu noktaya gelmekte faziletlerin en büyüğü vardır.»

     

    Eserlerim mevzuunda vasiyetim kısaca şu: İlk yazılarımdan birkaçı asla benim değil; sonrakiler de, en dakik şeriat mihengine vurulduktan, yani nasib olarsa tarafımdan bütünleştirildikten sonra benim... Bir kısmını şimdiden tamamlamış bulunduğum eserlerim üzerinde bu ölçüyü devam ettirmek ve en titiz murakabeyi sürdürmek borcu ise, mirasçılarımın ve manevî mirasçım gençliğin... Ben öldükten sonra kim ve ne suretle eserlerim üzerinde gizli bir tasarrufa kalkar da ölçüyü hafifçe bile olsa örselerse, tezgâhını başına yıkınız! En büyük korkularımdan biri, nice müellifin başına geldiği gibi, ölümümden sonraki tahriflerdir.

     

    4 — Beni, ayrıca hususî vasiyetimde gösterdiğim gibi, İslâmî usullerin en incelerine riayetle gömünüz! Burada, umumî vasiyette de belirtilmesi gereken bir noktaya dokunmalıyım: 1935 yılında, Mürşidim ve Kurtarıcım Esseyyid Abdülhakîm Efendi Hazretlerine, bir yazımı okumuştum. Bu yazı, kendilerini tanıdıktan sonraki dünya görüşüme ait olarak, zamanenin bize aykırı, meşhur bir gazetesinde çıkmıştı ve Türkün tarih muhasebesini İslâmî tefekkür noktası etrafında çerçeveliyordu. Yazıyı ellerine aldılar, kalem istediler ve üstüne öz elleriyle «altın ile yazılacak yazı» buyurdular. İşte hususî zarfında duran bu kesilmiş makaleyi, bütün eserlerimin tasdiknamesi olarak kefenime iliştirsinler...

     

    5 — Nasıl, nerede ve ne şekilde öleceğimi Allah bilir. Fakat imkân âleminde en küçük pay bulundukça, biricik dileğim, Ankara'da, Bağlum Nahiyesindeki yalçın mezarlıkta, Şeyhimin civarına defnedilmektir. Elden gelen yapılsın...

     

    6 — Cenazeme çiçek ve bando muzika gönderecek makam ve şahıslara uzaklığımız ve kimsenin böyle bir zahmete girişmeyeceği malûm... Fakat bu hususta bir muziplik zuhur edecek olursa, ne yapılmak gerektiği de beni sevenlerce malûm... Çiçekler çamura ve bando yüzgeri koğuşuna...

     

    7 — Cenazemde, namazıma durmayacaklardan hiç kimseyi istemiyorum! Ne de, kim olursa olsun, kadın... Ve bilhassa, ölü simsarı cinsinden imam! ... Ve «bid'at» belirtici hiçbir şey! ... Başucumda ne nutuk, ne şamata, ne medh, ne şu, ne bu... Sadece Fatiha ve Kur'ân...

     

    8 — Mezarımda ilâhî ve ulvî isim ve sıfatlardan ve benim beşerî ve süfli isim ve sıfatlarımdan hiçbir iz bulunmayacak... Mevlid de istemem! ... Onu, uhrevî rüşvet vasıtası yapanlara bırakınız! Sadece Kur'ân...

     

    9 — Şimdi sıra en büyük dileğimde... Müslümanlardan, eğer bu dâvada hizmetim geçtiğine inanan varsa, şunları istiyorum: Her ferdin, herhangi bir kifayet hesabına yanaşmaksızın, benim için «Necip Fazıl'ın kaza borcuna karşılık» niyetiyle bir günlük (5 vakit) namaz kılması ve yine bir gün oruç tutması... Mevtanın ardından, onun için kaza namazı Şafiî içtihadınca caizdir ve aynı içtihat Hanefilerce de rahmettir.

    Her ferdin, en aşağı 100 Tevhid kelimesi okuyup sevabının mislini bana hediye etmesi... 70 bine dolması lâzım... Bir de, üzerimde hakkı olanların bunu Allah rızası için helâl etmeleri...

    Ölünceye dek, üzerimdeki Allah ve kul haklarından mümkün olanını ödeyebilmek için elimden geldiği kadar cehdetmek azmindeysem de ne olacağını, nereye, hangi noktaya varabileceğimi bilmiyorum ve yardımı müslümanlardan bekliyorum. «Şey'en lillâh» tabiriyle bana Allah için bir şey veriniz! Yardımınızı esirgemeyiniz!

     

    10 — Allahı, Allah dostlarını ve düşmanlarını unutmayınız! Hele düşmanlarını! ... Olanca sevgi ve nefretinizi bu iki kutup üzerinde toplayınız!

     

    11 — Beni de Allah ve Resul aşkının yanık bir örneği ve ardından birtakım sesler bırakmış divanesi olarak arada bir hatırlayınız!

     

    1973 NFK

     

    Necip Fazıl Kısakürek

     

    ALINTIDIR...


  15. Selamün Aleyküm Arkadaşlar

     

    Allah'ın Rahmet ve Bereketi Üzerinize Olsun

     

    Üstad'ımız Seyyid Abdulhakim Arvasi(k.s)'nin müridi olmakla birlikte dolayısıyla da sufi olmuştur.Siz de sufi olmak istermisiniz?

     

    Sufi olmak nedir ?

     

    Tamamen Hakk yoluna girmek.Onun yolunda ilerlemek.Hz.Muhammed(S.A.V)'in soyunu(Ehl-i Beyt'ini) takip etmek.Onlara uymak.İslamı tam anlamıyla yaşamak.Allah aşığı olmak...

     

    Nasıl sufi olacağım ?

     

    Üstad bir sofiydi.Seyyid Abdulhakim Arvasi(k.s) bir mürşid-i kamildi.Bir mürşid-i kamil'in dergahına gider ve onun müridi olursanız ve ona uyarsanız Allah yolunda ilerlerseniz.Neden mi? Çünkü adını verecek olduğum mürşid-i kamil Seyyid Abdulhakim Arvasi(k.s) soyundandır.Kısacası Hz.Muhammed(S.A.V) soyundandır.Ve bu asla kula kulluk etmek değildir.Tapmak olayı yoktur.Biz ancak Allah'a kulluk ederiz.Mürşidimizi takip ederiz sadece.Yanlış anlamayınız lütfen.Zaten üstad da sufiydi.Eğer yanlış bir şey olsa Üstad niye olsun ?

     

     

    Mürşid-i Kamil ne demektir açıklama:

     

    Mürşid-i kamil, Sırat-ı Müstakimi (dosdoğru yol, yani İslam’ı) gösteren, dalaletten hidayete sevkeden kişidir. Mürşid-i kamil, tasavvufta seyr-i sülûkunu tamamlayıp, irşada ehliyetli ya da icazetli olan kişiler için kullanılan bir tabirdir. Şeyh ile aynı manaya gelir.

     

    Mutasavvıflara göre üç türlü şeyh vardır: Bunlara şeyh-i ta'lim, şeyh-i sohbet ve şeyh-i tarikat denir. Şeyh-i ta'lim, ilim sahibi bir öğretici, tasavvufi konularda bilgi verip, insanları aydınlatmakla yetinen mutasavvıftır. Şeyh-i sohbet, her isteyenin sohbetine katıldığı, sözlerini dinlediği, hâl ve hareketlerini örnek aldığı mutasavvıfa denir. Şeyh-i terbiye, şeyh-i irşad, şeyh-i taslik de denilen şeyh-i tarikat ise mürid ve müntesiblerini tasavvuf yolunda eğitip yetiştirerek Allah'a ulaştıran önderdir.

     

    Şeyhin uyması gereken kimi kurallar da vardır. Her şeyden önce diğer şeyhler arasında sivrilmek, öne çıkmak için çalışmamalı, müridlerinin çoğalması için gösteriş yapmamalıdır. Nefsini bütünüyle altettiği, nefsinin tehlikelerini tamamen yok ettiği düşüncesine kapılmamalı; halkın arasına karıştığında tüm varlıklarla ilişkisini kesebileceği özel bir halvet yeri ve zamanı olmalıdır. Kendisine bağlanan müridlere iyi davranmalı, diğer şeyhlere saygı göstermelidir. Müridlerini sevmeli, onları sağlık ve hastalıklarında yalnız bırakmamalı, haklarını yerine getirmelidir. Nefislerine karşı verdikleri savaşta zaaf gösteren müridlere hoşgörülü davranmalı; müridlerinden gelecek herhangi bir fayda ve hizmete tenezzül etmemelidir. Müridlerin kusurlarını yüzlerine vurmamalı, onları dolaylı biçimde uyarmalıdır. Müridlerinde gördüğü değişiklikleri başkalarına açıklamamalıdır.

     

    Tasavvuf kaynaklarında, tasavvufî hayata girmek, bir mürşide bağlanmak isteyenler için gerçek bir şeyhte aranması gereken niteliklerin dökümü yapılır. Bunların başlıcaları şöyle özetlenebilir: Şeyh ilim, irfan ve eserleriyle temayüz etmiş olmalıdır. Veli olması yeterli değildir, aynı zamanda mürşid olmalıdır. Günlük hayatı müstakim olmalıdır. Belli bir tarikatın kuralları doğrultusunda tasavvufi eğitimini (seyr ü süluk) tamamlamış olmalıdır. Müridlerini yetiştirmekteki yeteneği kabul edilmiş olmalıdır. Dini görevleri yerine getirmede ciddiyet sahibi olmalıdır. Tekelci olmamalı; kendi dışındaki şeyhleri kötülememeli, küçük görmemelidir. İnsanları eğitmek bir yetenek işidir. Öğretmek ve eğitmek herkesin yapabileceği bir iş değildir. Bu nedenle şeyh, Allah vergisi bir kabiliyete sahip olmalıdır.

     

    Tavsiye ettiğimiz Mürşid-i Kamil:

     

    Adıyaman/ Menzil Köyü / Şeyh Seyyid Abdulbaki el Hüseyni( Abdulbaki Erol)

     

     

    Bu zat çok kıymetli ve değerli bir zattır.Bir çok mucizesine şahidimdir.Kesinlikle dosdoğru Allah'ın yolundandır.Allah'ı canından çok sevmektedir.Peygamber Efendimizin izinden ilerlemektedir.Bu zata hacı-hoca deyip geçmeyiniz.Bildiğiniz üzere televizyona çıkıp da konuşan ve sizin beğenmediğiniz kişiler gibi yorumlar yapmayın.Ben diğerlerine kötü demiyorum.Tek söylediğim şey gidin görün.Hiç siyasete karıştığını ve televizyona çıktığını görmedim.Amacı şan,şöhret değildir.Tek gayesi vardır: Allah rızası.

     

     

    Gidiniz ve öğreniniz.Eğer birçok gittiğiniz halde faydalanamazsanız ama bu çok düşük bir ihtimaldir.Ama doğrusunu Allah bilir belkide sizin mürşidiniz başkadır.Ama garanti vereceğim şey Mutlu olacaksanız.Mutluluk Allah yolundadır.

     

    Dediğim yere lütfen gidiniz.Israrla tavsiye ediyorum.

     

    Hacet Namazı(Mürşid-i Kamil'i rüyada görmek)

    Hacet Namazı istek namazıdır.Allah'tan istediğiniz bir şey için kılarsınız.Siz Mürşid-i Kamil isteyiniz.İsterseniz başka şeyler de isteyebilirsiniz.Ama ilk önce dediğim yere lütfen gidiniz.

    Hacet namazının en doğru kılınış şekli şudur...

     

    Hacetinizi içinizden geçirerek dileğimin kabulu için niyet ettim hacet namazı kılmaya diyerek başlarız ve birinci rekatta fatihadan sonra 3 Ayet-el Kürsi,

    ikinci rekatta ise fatihadan sonra sırasıyla birer adet ihlas,felak ve nas okuruz...

    bu sureleri bilmiyorsak her kısa sure ile kılınabilir ama biliniyorsa da en çok tavsiye edilen şekli budur...

    Allah kabul etsin...

    Veee;

    Hacet namazının bitiminde,Allah'a hamd(elhamdülillah) ve peygamber efendimize salavat getirdikten sonra, 3 kez şu dua okunur...

    La ilahe illallah-ül-halim-ül-kerim. Sübhanallahi Rabb-il-arş-il-azim. Elhamdü lillahi Rabbil âlemin. Es’elüke mucibati rahmetike ve azaimi mağfiretike vel ganimete min külli birrin vesselamete min külli ismin la teda li zenben illa gafertehü vela hemmen illa ferrectehü vela haceten hiye leke rıdan illa kadayteha ya erhamerrahimin..)

    (Hakim ve kerim olan Allah’dan başka ilah yoktur. Yüce arşın Rabbini tespih ederim. Hamd, alemlerin rabbi Allah'a hastır. Rabbim! Senden, rahmetini ve mağfiretini gerektiren değerli şeyleri ve her günahtan uzak olmayı istiyorum. Allah’ım! Bizde bağışlanmadık günah, atılmadık üzüntü, senin rızana uygun- giderilmedik ihtiyaç bırakma, ey merhametlilerin merhametlisi." ).

     

    Eğer yanlış bir şey yazdıysam affola.Bazı yazılar alıntıdır bazıları da kendimce yazılmıştır.Tekrar söylüyorum hatam varsa affola.''Beşer şaşar''

     

    Hakkınızı helal ediniz.

     

    Hayırlı günler.

     

    Eğer yardımcı olduysam ne mutlu bana.Teşekkür olarak yorum yazıp bana hayır duası ederseniz sevinirim.Etmezseniz de canınız sağolsun.

     

    Saygılarımla...

     

    Hayırlı günler

     

    The Spirit of ISLAM


  16. Selamün Aleyküm Arkadaşlar

     

    Allah'ın Rahmet ve Bereketi Üzerinize Olsun.

     

    Hemen başlayalım yazacaklarımıza;

     

    30'lu yaşlarında bohem hayatını en koyu rengiyle yaşadığı günlerde Beyoğlu Ağa Camii'nde vaaz vermekte olan Abdülhakim Arvasi ile tanışır ve bir daha ondan kopamaz.

    Daha sonraları onun için; 1940 yılında;

     

    "Allah dostunu gördüm, bundan altı yıl evvel,

    Bir akşamdı ki, zaman donacak kadar güzel."

     

    “Bana, yakan gözlerle, bir kerecik baktınız;

    “Ruhuma, büyük temel çivisini çaktınız!”

    diyeceği bu büyük insan, onun hayatında yeni bir devrin başlamasına vesile olur ve üstat, hayatında meydana gelen bu değişikliği şu mısralarla özetler:

     

    “Tam otuz yıl saatim işlemiş ben durmuşum;

    Gökyüzünden habersiz, uçurtma uçurmuşum...”

     

    Bu tanışma onun hayatında dönüm noktası oldu. İslami kimliği ile öne çıkmaya başladıktan sonra ders kitaplarından şiirleri ve fikirleri çıkarıldı. Necip Fazıl'ın hemen tümünde üstün bir ahlak felsefesinin savunulduğu tiyatro eserlerini birbiri ardına edebiyatımıza kazandırması bu döneme rastlar.

     

    Abdulhakim Arvasi(k.s) Kimdir ?

    Abdulhakim Arvasi(k.s) Hz.Muhammed(S.A.V) Peygamber Efendimizin soyundandır.Seyyiddir.Soyu Hz.Hüseyin(r.a) dandır.Ve soyu da halen yaşamakta şu an Menzilde gidip görmenizi çok tavsiye ederim.Allah'ın Resülü'nün soyundan diyorum.Yani Ehl-i Beyt'tenler.Ama alevi ve sünni terimleri kullanmıyorlar.Onların amacı Allah'ın rızası.Herhangi bir siyasi taraf ve mezhep tuttuklarını düşünmüyorum.Doğrusunu Allah bilir.Gerçek İslam orada arkadaşlar.İnanmayan gidip görebilir.Hem Üstad'ımızın hayatı da bu Mübarek Zatla tanıştığında değişmiş.Yukarıda da yazdığım gibi.Üstad ilk önce duygusal şiirler yazardı.Örümcek Ağı ve Kaldırımlar şiiri örnektir.Daha sonraları 30 yaşından sonra İslami felsefe ve tasavvuf anlayışına dönüştür.Bu olayada Allah'ın izniyle Mübarek Zat vesile olmuştur.

     

    Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde ve Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında yaşamıştır. Seyyid ve Hüseyin kolundandır. Moğol istilâsı sebebiyle Irak’tan Doğu Anadolu’ya yerleşmiş ve çok sayıda âlim yetiştirmiş bir aileye mensuptur. Halife Mustafa Efendi’nin oğludur. 1860’ta o zaman Hakkâri vilâyetinin merkezi olan ve şimdi Van'a bağlı Başkale kazasında doğdu. Bazı resmî evrakta doğum tarihi 1865 olarak görülür. Başkale’de iptidaiye ve rüşdiye mekteplerini bitirdi. Doğu Anadolu ve Irak’ın çeşitli beldelerindeki âlimlerden ilim öğrendi. 1879’da Arvas’ta Nakşî şeyhi Seyyid Fehîm Arvâsî’ye talebe oldu. Kendisinden 1882’de icâzetnâme (diploma) ve 1887’de de Nakşıbendî, Kâdirî, Çeştî, Kübrevî ve Sühreverdî tarikatlarından hilâfet alarak memleketine döndü. Şâfiî idi.

     

    Başkale’de kendi parasıyla kurduğu medresede 29 sene talebe yetiştirdi. Anadolu ve İran sınırında çok beldeyi ziyaret ederek irşatta bulundu. Bu sebeple zamanın padişahı Sultan II. Abdülhamid tarafından taltif edildi. 1898 ve 1908 yılında İstanbul ve Mısır üzerinden iki defa hacca gitti. Mekke’de görüştüğü Şeyh Ziya Masum Müceddidî, kendisine Üveysî hilâfeti de verdi.

     

    Doğu Anadolu'nun Ruslar tarafından işgali üzerine mayıs 1916’da ailesiyle beraber Musul’a hicret etti. 1916-1918 arasında Ziybar kazâsı müftülüğünde bulundu. Adana ve Eskişehir’de kaldı. 150 kişilik ailesinden kalan 20 kişi ile 1919 yılında İstanbul'a geldi. Sultan Vahideddin tarafından 5 Ağustos 1919'da Süleymaniye Medresesi'ne tasavvuf müderrisi olarak tayin edildi. Aralık ayında da Eyüp Sultan’da münhal Kaşgarî Dergâhı postnişinliği kendisine tevdi edildi.

     

    1924-1928 arası Vefa Lisesi’ne din dersi muallimliği yaptı. 1925’te tekkeleri kapatan kanun gereği, Kaşgarî Dergâhı’nda ömür boyu oturmasına müsaade edildi. 1924 yılında İstanbul vâizliğine tayin olundu. İstanbul’da Eyüp Sultan, Fatih, Bayezid, Ayasofya, Bakırköy Zuhuratbaba, Kadıköy Osman Ağa, Kasımpaşa Câmi-i Kebir, Üsküdar Yeni Câmi ve Beyoğlu Ağa Câmii kürsülerinden senelerle vaaz verdi. 1930’da yaş haddine rağmen vazifesi Bakanlar Kurulu kararıyla uzatıldı. 1931’de Menemen hadisesi sebebiyle Menemen’e götürülüp divan-ı harbe çıkarıldı. Beraat etti ise de, emekliye sevkolundu. Câmi derslerini aralıksız fahrî olarak yürüttü. Bayezid’de Kadı Beydâvî tefsirini okutup tamamlamaya muvaffak oldu. Üçışık soyadını aldı. Oğlu Mekki Efendi başta olmak üzere çok sayıda talebe yetiştirdi. Bunlardan en meşhurları, Necip Fazıl Kısakürek ve Hüseyin Hilmi Işık’tır.

     

    Abdülhakîm Arvâsî 18 Eylül 1943’te İzmir’de mecburî ikamete tâbi tutuldu. Daha sonra geçtiği Ankara'da 27 Kasım 1943’te vefat etti. Bağlum Kabristanı'nda medfundur. Türkçe’den başka çok iyi derecede Arapça, Farsça ve Kürtçe bilirdi. Arapça ve Farsça şiirleri vardır. Üç oğlu ve iki kızı dünyaya geldi. Büyük oğlu Mekki Üçışık Üsküdar ve Kadıköy müftülüğü yaptı. Abdülhakîm Efendi’nin kardeşlerinden Taha Efendi (1864-1928) İstanbul Süleymaniye Medresesi’nde müderris olup, 1908 ve 1921 meclisinde Hakkâri mebusluğu ve Şer’iye Vekâleti’nde heyet-i müşavere âzâlığı yaptı.

     

    Abdülhakîm Arvasî’nin eserlerinden yalnızca ikisi matbudur. Tam İlmihâl Se'âdet-i Ebediyye kitabında, çeşitli mektuplarından ve kitaplarından önemli ölçüde alıntı mevcuttur.


  17. Vasiyetinin bir kısmı:

     

    Fikir ve duyguda vasiyete lüzum görmüyorum.Bu bahiste bütün eserlerim, her kelime, cümle, mısra ve

    topyekün ifade tarzım vasiyettir. Eğer bu kamusluk bütünü tek ve minicik bir daire içinde toplamak gerekirse söylenecek söz "Allah ve Resulü; başka her şey hiç ve batıl" demekten ibarettir.

    Beni, ayrıca hususi vasiyetimde gösterdiğim gibi, İslamî usullerin en incelerine riayetle gömünüz! Burada, umumi vasiyette de belirtilmesi gereken bir noktaya dokunmalıyım.

    Cenazeme çiçek ve bando muzika gönderecek makam ve şahıslara uzaklığımız ve kimsenin böyle bir zahmete girişmeyeceği malum... Fakat bu hususta bir muziplik zuhur edecek olursa, ne yapılmak gerektiği de beni sevenlerce malum... Çiçekler çamura ve bando yüzgeri koğuşuna.

    Çile şiirindeki şu satırlar vasiyetini teyit eder niteliktedir:

    Son günüm olmasın çelengim top arabam

     

    Beni alıp götürsün tam dört inanmış adam

    ALINTIDIR...

×
×
  • Create New...