Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

kanijeli

Üye
  • Content Count

    110
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    5

Posts posted by kanijeli


  1. inşallah tez zamanda esed in zulmü son bulur. Yıllardır acı ve baskı altındaki kardeşlerimizde huzur bulurlar. bazen esedin askerlerinin yaptığı işkence videolarına rastlıyorum da yarısında kapatıyorum. insan değil bunlar. "belhum adal" yani "hayvandan aşağı" seviyenin zavallı nasiplileri. insan insana bunu nasıl yapar?birinde adamları delik deşik ettiler, bıçaklarla, acı çektirip yavaş yavaş öldürüyorlar ve bundan zevk duyuyorlar. işte eli,gözü,fikri,beyni kanlı esed ve askerleri...

     

    bu dünyada firavunlara,karunlara,hamanlara,şeddatlara,nemrutlara kalmadı sana da kalmayacak...

     

    öleceksin de nasıl öleceksin çok merak ediyorum...

    • Like 1

  2. genç; hem maddesi hem de manasıyla genç...

     

    nice ihtiyarlar var ki ruhlarındaki gençlik ve coşkuyla nice gençlere taş çıkartmışlardır.

     

    Ebu Talha ra 90 küsür yaşında Kıbrısın fethine katılmış ve yolda şehid olmuştur...

     

    Ebu Eyyüb el Ensari ra İstanbul surları önüne geldiğinde yaşı 80'in üzerindeydi...

     

    Şeyh Sadi Gülistanı yazdığında o da 80 küsüründeydi...

     

    Tiryaki Hasan Paşa meşhur Kanije müdafaasını yaptığında 87 yaşındaydı ve at üzerinde dik duramadığı için kendisini ata halatla bağlatmıştı...

     

    sizce bu insanlar yaşlı mı?

     

    bence her hücresiyle genç insanlar!

     

    şimdiki gençlere bakın; düşünmek diye bir kelime lügatlarından silinmiş. çoğunun beyni futbol topu şeklini almış. amaçsız,gayesiz,hedefsiz,kültürsüz bir vaziyette, boşlukta yaşam mücadelesi veriyorlar...

     

    o sebeple pekçok ihtimal içerisinde olmak varken burada olup da fikir namına hisseyab olma arzusundaki arkadaşlarımız kıymet arzeder,yaş çok da mühim değil diye düşünüyorum.


  3. O kadar İslam aliminin yanlış anlamış olması ne tuhaf!!! İyi ki varsın Bayındır, İyi ki varsın Kazankaya! Siz olmasaydınız ne yapacaktı müslümanlar? Ne yazık! önceki müslümanlar size yetişemedi,ne büyük kayıp,yazık oldu onlara!!!

     

    Siz kimsiniz???

     

    Kim?Kim?Kim?

     

    Yüzlerce İslam alimi bunu düşünememiş,görememiş de şu iki aynı torna tezgahından çıkmış din adına ahkam kesen, din tahripçileri "kader" mevzusunda böyle bir fikir beyan edebiliyorlar. Bunları kim dinliyor ya? parayla falan mı tutup getiriyorlar konferanslarına? Hangi müslüman bu şarlatanlara inanır ki?

     

    http://www.youtube.com/watch?v=c5wM2FuH8Vo

     

    http://www.youtube.com/watch?v=qYs_i2_Vpp8

     

    Yazıklar olsun!


  4. gerçek olabilir,

     

    ama bunun ve bunun gibi 1000 tane mektubun nazarımda bir kıymeti olmayacaktır. seneye dikkat 1930, yani Üstad 26 yaşında, yani Abdülhakim Arvasi Hazretlerini tanımadan önce. ve üstadın çevresini bir gözünüzün önüne getirin. Babıadi tiplerini...

     

    arkadaşlar her ne kadar kıyas etmek haddimiz olmasa da,ve Hz.Ömer ra ın maneviyatından özür beyan ederek bunu yapsak da hatırlayalım, Hz. Ömer ra müslüman olmadan önce Peygamber Efendimizi sav öldürmeye gidiyordu.

     

    nereden nereye, var mı daha uç örnek?

     

    bir anda Peygamberlerden sonra insanların Hz. ebubekirden ra sonra en faziletlisi oluyorusun.(Allah şefaatlerine nail eylesin)

     

    o yüzden hiç umrumda değil. Murad Bardakçı varsa elinde taksit taksit değil bir anda yayınla. elhamdulillah bu gençlik Üstadın kendilerine kazandırmaya çalıştığı basiret gözlüğünü nerede nasıl kullanması gerektiğini iyi bilir...

     

    bu gençlik yeri geldi mi "zifiri karanlıkta ak sütün üzerindeki,ak kılı farkeder" biiznillah...

    • Like 1

  5. sol aynı sol,kafa aynı kafa,fikir aynı fikir, gözlük aynı at gözlüğü devam...

     

    bu adamların tarzı bu. iftira,yalan,dolan,komplo,kumpas... bunlarla 80 küsür sene idare ettiler hala da aynı şekilde gitmenin derdindeler. rahatları kaçınca yine ağızlarında salyalarıyla,küfür kuduzu dişlerini çıkarıp, sağa sola saldırmanın derdindeler.

     

    sizin son kullanma tarihiniz geçti artık!

     

    eskidendi bunlar,geçin bunları diyeceğim ama ne geçeceğiniz ele avuca gelir bir fikriniz var ne de sergileme karakterine sahip olduğunuz nitelikli bir duruşunuz.

     

    siz busunuz!

     

    hep aynı numaraların adamlarısınız!

     

    50 yıl önce neyseniz şimdi de osunuz ve çocuklarınız,torunlarınız da 50 yıl sonra aynı şeyleri söyleyecekler...

     

    sizin olayınız bu! çamursunuz hatta balçıksınız, size bulaşan mındar olur!!!


  6. vealeykumselam kurgan kardeşim, ne güzel bir konu seçmişsin.

     

    özellikle sokakta birbirini yiyecek gibi dolaşan müslümanlar haline geldiğimiz şu demde, ne kadar manidar bir yazı...

     

    Yahudiye,Hristiyana hoşgörü tavsiye edenler biraz da müslümanların öncelikli olarak birbirine hoşgörü göstermesini de tavsiye etseler fena olmaz hani!


  7. Yazılanları ve paylaşılanları gözden geçirdiğimizde "Nazım Kıbrisi" nin Allahu Tealanın haram olarak tayin ettiği bir ameli helalmiş gibi göstermeye çabaladığına şahit olmaktayız. Bir müslüman herhangi bir haramı, haramlıktan çıkarır da helal olarak görmeye başlarsa sonucunun ne olacağını tahmin edersiniz.

     

    Nazım Kıbrisi gibi böyle bir adama hürmet gösteren,selam veren,saygı duyan,muhabbet besleyen,oturan kalkan,hizmetinde bulunan dinin yıkılmasına yardım etmiş olurlar!

     

     

    «Sizden sonra öyle insanlar gelecek ki,

    türlü ve zevkli yemekler yiyecek,

    renkli ve rahat binitlere binecek,

    rengârenk ve güzel kadınlarla evlenecek,

    kat kat ve nefis kumaşlar giyecektir.

    Onların bir mideleri var ki az ile doymaz, onların bir istekleri var ki çoğa da kanaat etmez. dünyaya bağlanmışlar, Akşam-sabah düşündükleri ve taptıkları dünyalıktır. Onu, Allahü Teâla’nın dışında ilâh ve Rablerinden başka rab kabul ederler. Bütün çabaları dünya içindir.

    Yalnız hevâ ve heveslerinin peşinde koşarlar. Abdullah’ın oğlu Muhammed’in kat’î sözü şudur ki; sizin veya onların peşinden, sizden sonra veya onlardan da sonra gelenlerden o güne yetişenler,

    bunlara selâm vermesin,

    hastalarını ziyaret etmesin,

    cenazelerine gitmesin ve

    büyüklerine hürmet göstermesinler.

    Zira bunları yapanlar, İslâmiyet’in yıkılmasına yardım etmiş olurlar.»

    (Hadisi Şerif-Taberâni Ebû Ümame'den rivayet etmiştir.)

     

    Allah Rasulu sav Efendimiz dünyaya bağlananlara yakınlık gösterenler için bu şekilde ağır sözler beyan etmişken Nazım Kıbrisi'nin haramı helal sayan bu hareketlerini görünce ne yapılması lazım geldiğini siz düşünün...


  8. Azrail'e tepki olarak doğdu - Polat Alemdar

     

    Ölüm bir din olsa Polat Alemdar ateist olurdu...

     

     

    şu ikisini okuyunca gülemedim diğerleri komik olmuş. Koskoca Azrail as ı(ki 4 büyük melek, meleklerin peygamberleridir) bu tür şakalara malzeme yapıyorlar ya ona yanıyorum.

     

    Mehmet Paksu'nun "İnsanı Uçuruma Götüren Sözler" adlı kitabında Azrail as ile alakalı ileri geri konuşmanın doğru olmadığını ve insanın imanına zarar verebileceğini belirtmişti. Emri bil maruf nehyi anil münker gereği belirtmekte fayda gördüm. Kusuruma bakmayın.


  9. Ya tasavvufun başlangıcı nasıl?

    İçinde sükutun yılan ıslığı çaldığı karanlık mağarada bir emir:

    "-Diz çök,gözlerini yum ve kalbinden Allah'ın ismini geçir,durmadan geçir!"

    Emri veren Kainatın Efendisi,alan da O'nun(sav) en büyük doğrulayıcısı Ebu Bekir...(ra)

    Tasavvuf,O(sav) var diye alemlerin yaratıldığı ilk ve son peygamberin,en büyük dostuna batınını,içinin ve bütün iç yüzlerin emanet edilmesiyle böyle başladı

     

    (Sahife 71)


  10. Ayasofya bizim derdimiz,meselemiz,sorunumuz ve boynumuzdaki vebaldir Sultan Fatihe karşı. Bu yazı da bu konuyu gündeme getirmiş olması açısından mühim. Ancak yazarın "Hıristiyan vatandaşlarımızı incitmemenin bir yolu bulunabilir…" cümlesine katılmadığımı da beyan ederim. Onun bunun gönlünü almayı bırakalım, hristiyana yahudiye hoşgörüyü düşünenler müslümanların derdini tasasını göz ardı ediyorlar. Bırakın bu peşkeş kokan fikirleri de adamakıllı "Ayasofya Camii Olsun" diye dosdoğru bir şekilde haykırın.

     

    yine de yazı için teşekkür ederim Yavuz Bahadıroğlu!

     

     

     

     

     

     

    Ayasofya'nın manevi kıymeti bin camiye bedeldir

     

     

     

     

    Bir köşe yazarı öfkeden tepiniyor ekranda:"Bu gidişle dinciler Ayasofya'yı bile cami yaparlar."

     

     

    Tuhaf! Çünkü Ayasofya zaten cami… Hem de Peygamber müjdesi fethin sembolü bir cami…

     

    Hem Peygamber müjdesi, hem fethin sembolü, hem Fatih'in vasiyeti ve emaneti…

     

    Böyleyken, "Ayasofya camii"ni neden hâlâ Müslümanların ibadetine açmıyoruz?

     

    Asıl sorulması gerek sual budur!

     

    Osmanlı Devleti'nin kuruluş amacı İstanbul'un fethi, fethin dayanağı, Peygamber-i Âlişan Efendimiz'in fethe ilişkin müjdesi (Ahmed bin Hanbel'in, Müsned'inde de yer alan; [c.4, s.335] meşhur hadis-i şerif), müjdenin yüreği ise Ayasofya'dır.

     

    Ayasofya'yı sıradan bir "cami" olmaktan çıkarıp sembolleştiren şey budur: Bunun yanı sıra, Ayasofya'nın Fatih Sultan Mehmed'in vakfiyesi olduğunu da hatırlamak gerekiyor.

     

    Fatih, Ayasofya'ya o kadar önem verdi ki, cami kimliğini kıyamete kadar koruyabilmesi için önce tapusunu kendi üzerine çıkardı, sonra da vakfetti. "Ayasofya Vakfı"na gelir olması bakımından da İstanbul'un Okmeydanı semti dâhil, şehrin muhtelif yerlerindeki 2 bin gayrimenkulünü bıraktı.

     

    Fetih ordusu, ilk Cuma namazını bu camide kıldı. Böylece Ayasofya, "fetih Sembolü"ne dönüştü.

     

    Fetihten sonra, Fatih'in verdiği ilk emir, Ayasofya'nın camie çevrilmesi emridir. Bu iç içe girmiş semboller sebebiyle, Ayasofya, Osmanlı Asırlarında çok önemsenmiş, o kadar ki, Ayasofya İmamına saray protokolünde yer verilmiştir.

     

    İstanbul Osmanlıların eline geçtiğinde hem şehir, hem de Ayasofya haraptı. Muhteşem mozaiklerinin çoğu yağmalanmış, altın, gümüş gibi değerli eşyalar, bir zamanlar Bizans'ı kurtarmak için İstanbul'a gelen Haçlılar tarafından yağmalanıp bölüşülmüştü.

     

    Kubbesinin tepesindeki altın haç bile çalınmıştı… Ayasofya birkaç sene daha ihmal edilse kubbe de çöküp gidebilirdi.

     

    Fethin şahitlerinden Müverrih Tursun Bey, gördüğü manzarayı şöyle anlatıyor: "Onun rahnesine taş koyacak bir mimar kalmamış, mamur (sağlam) olarak sadece bir kubbesi kalmıştı. Padişah-ı Cihan (Fatih) bu binayı harab ve yebab (yıkık) görünce, ahır harap olmasun deyü tamirini ve bakımını emretti."

     

    İşte bu yüzden "Ayasofya, Hıristiyan Roma'dan çok bir Osmanlı eseridir" diyen müsteşriklerin (oryantalist) sayısı az değil. Bunlardan Paul Wittek şöyle yazıyor: "Ayasofya'nın, bu muhteşem kilisenin muhafazasını, asırlar görmüş yapının zamanın tahribatına karşı müdafaasını, sırf Türklerin sahip olduğu teknik maharete ve iktisadî kaynaklara borçlu olduğumuzu itiraf edelim."

     

    Kısacası, en başta Fatih olmak üzere, her padişah Ayasofya ile yakından ilgilenmiş, onu ayakta tutacak tedbirler almış, dönem dönem ciddi onarımlardan geçirilmiştir.

     

    Osmanlı'nın ilgisi ve bilgisi sayesinde Ayasofya yeniden hayat buldu. Ayasofya'ya ilişkin onarımlar o kadar detaylıdır ki, bugün, "Ayasofya bir Osmanlı eseridir" demekte, hiçbir mahzur yoktur.

     

    Sözü İstanbul'da yapılması düşünülen yeni camilere getireceğim ve şunu söyleyeceğim: Bence Ayasofya'yı ibadete açmak, bin tane yeni cami inşa etmekten daha tutarlı, daha yararlı, daha sevaplı ve daha güzel bir iştir.

     

    Böylece hem Peygamber müjdesi tekrar hayata geçecek, hem de Fatih'in vasiyeti yerine gelecektir.

     

    Şu haliyle Ayasofya, "hilkat garibesi" gibi duruyor. Ne yapılış amacına uygun, ne de fetih tefekkürüne: Dolayısıyla ne Müslüman'a yarıyor, ne de Hıristiyan'a…

     

    "Müze" kimliği, âdeta bir "kimliksizlik âbidesi"!

     

    Hıristiyan vatandaşlarımızı incitmemenin bir yolu bulunabilir…

     

    Ancak Müslüman vatandaşlarımızın daha fazla incinmelerini önlemenin tek yolu, Ayasofya'yı namaza açmak suretiyle, fatihlerin secde ettiği yerde, bütün Müslümanların secde etmesini sağlamaktır.

     

    Unutmayalım ki, rahmetli Başbakan Adnan Menderes, fabrika-yol yaparak değil, ezanı aslına döndürerek tarihe geçti…

     

    Müslüman yüreklerde de taht kurdu.

     

    Şimdiki Başbakanımız da Ayasofya'yı aslına döndürerek tarihe geçebilir ve Müslüman yüreklerde taht kurabilir.

     

    Çok da dua alır.

     

    Heyecanla bunun müjdesini bekliyoruz!

     

    http://www.habervakt...ldir-56431.html

    • Like 1

  11. bu zamana kadar okuduğum en saçma yazılardan biri. madem müslüman oldu neden kimliğini gizliyor oeziyete maruz kalıyor. papaz kılığında kimliğini gizleyerek yaşayacağına adamakıllı, ben müslümanım desin kurtulsun o zilletten!

     

    sizin bu yaptığınız hem ayetleri saptırma hem de dini mevzulara uzak olmakla ifadelendirilebilir. Kim ayetlere kendi aklına göre hüküm verirse bunun karşılığında ne göreceğini umarım biliyorsunuzdur!

     

    “ Şüphesiz ki Kitap ehlinden Allah’a iman edip size ve kendilerine indirilene inanan , Allah’a karşı üstün saygı duyup , O’nun yüce huzurunda kalbi ürpererek eğilenler ve Allah’ın ayetlerini az ve çok önemsiz bir değere değiştirmeyenler vardır . İşte onların mükafatları Rableri katındadır . Şüphesiz ki Allah hesabı çabuk görendir . “ ( Al-i İmran / 199)

     

    Burda geçen hangi ehli kitap acaba? Günümüzdeki ehli kitap tanımına uyuyor mu ki bunlar? Orada geçen sakın Peygamber Efendimiz sav in risaletinden önce yaşayan ve hakiki manada Hz İsa as ın getirdiği dini tatbik edenler olmasın!!!

     

    "Dinlerarası diyaloğa" hizmet için bu kadarına da pes! Süleymaniye Camii'ne mahalle bekçisinin imam tayin edilmesi ile ilgili yazmış olduğunuz yazı ile hakkınızda edindiğim inrtibayı yerle bir ettiniz!

     

    Allah sizi ve sizin gibileri ıslah etsin!

     

     

     

    NUR YÜZLÜ PAPAZLAR..

     

     

    Bir bedevi , Hz.Ebu Bekir’e gelerek dedi ki : “ Ya Ebu Bekir ; benim için Allah’a dua et ! Bu günahkar kulunu affetsin .”

    Hazreti Ebu Bekir gülümseyerek mübarek ellerini gök yüzüne kaldırdı : “ Ya Rabbi ; bir günahkar , bir günahkardan dua istedi . Her ikisini de affeyle Allah’ım ! “

    Afrika Misyonerlik Teşkilatı eski başkanı İshak isminde bir papaz , Müslüman oluşunu şöyle anlatır :

    “ Bir gün huzuruma günah çıkarmak için bir kadın geldi . Kadın , günahlarının affedilmesi için bana yalvarırken , ben de benim günahlarımı kim affedecek diye düşünüp ağlamaya başladım . Birden aklıma Kur’an’dan ‘ De ki ; Allah birdir (ehaddır) ‘ ayeti aklıma gelerek ‘ İlâh , Allah’tır ‘ diye düşünmeye başladım . Hemen bizim bir üstümüz olan Piskopos’a gittim . ‘ Biz bütün insanların günahlarını çıkarıyoruz , bizim günahlarımızı kim çıkaracak ? ‘ sorusuna ‘ PAPA ‘ cevabını aldım .

    ‘ Papa’nın günahını kim çıkaracak ? ‘ diye sordum .

    ‘ Papa masumdur ; sen Papa hakkında nasıl böyle düşünürsün ? ‘

    Piskopos bana bağırıp cezalandırdı . İşkence ettiler ve üç ay domuz çobanlığı yaptırdılar .

    Dinî terbiye için beni büyük bir Rahip’e gönderdiler . O Rahip bana nasihat vermeye başladı . Bu Rahip’in söylediği sözleri daha önce duymuştum . Bunlar Kur’an âyetleriydi . Rahip ‘ Ey evladım ; Allah kimsenin iyi amelini (davranışını) zayi etmez . Sabret ve Allah’tan mükafat bekle . Kim Allah’tan korkarsa , ona kurtuluş (yolu ) ihsan eder ve ummadığı yerden rızıklandırır .

    Bu sözler karşısında şaşırıp kaldım . Rahip ‘ Bu sözler , sende sır olarak kalsın . Başkasına söyleme ! ‘ deyince şaşkınlığım daha da arttı .

    Bir sabah , bu Rahip’in odasına gittim . Onu namaz kılarken görünce yerimde çakılıp kaldım . Başkaları görmesin diye hemen odasının kapısını kapattım . Ertesi gün Rahip benim yanıma geldi . Gözlerinden yaşlar akıyordu . Kulağıma ‘ Benim gıdam Kur’an’dır . Yalnızlıkta biricik yoldaşım Rahmân olan tek Allah’tır . Yalnızlığımı giderici Vahid-i Kahhar olan Allah’a ibadetimdir .”

    Ben kesin olarak İslâm’a inandım ve bu imânın mutluluğunu hiçbir şeye tercih etmiyorum .”

     

    Kur’an , bu manzarayı çok önceden şöyle ifade ediyor :

     

    “ Şüphesiz ki Kitap ehlinden Allah’a iman edip size ve kendilerine indirilene inanan , Allah’a karşı üstün saygı duyup , O’nun yüce huzurunda kalbi ürpererek eğilenler ve Allah’ın ayetlerini az ve çok önemsiz bir değere değiştirmeyenler vardır . İşte onların mükafatları Rableri katındadır . Şüphesiz ki Allah hesabı çabuk görendir . “ ( Al-i İmran / 199)

     

    Ne dersiniz ?

    Allah(cc) bizlere lütfedip Cennet’ine koyarsa, orada gizli din taşıyan o nur yüzlü papazlarla karşılaşıp selâmlaşır mıyız acaba ?

     

    http://www.habername.com/yazi-ahmet-mufit-kutlu-nur-yuzlu-papazlar..-9175.htm


  12. şiir noktasında büyük eksiklik gözlemledim. bilmem belki de Üstad hayranı biri olarak bu tür şiir denemeleri çok yavan geliyor. şahsen ben böyle yazmaktansa kalemimi kırmayı tercih ederim.

     

    olmuyorsa zorlamamak lazım herkes herşeyi yapacak diye bir kural yok. şiirde kabiliyetimiz olmayabilir ama başka konularda şans denenebilir.

    • Like 1

  13.  

    Büyük resim cidden büyük olacaksa yol kazalarına hüsn-zan etmek faydalıdır genede. Tabi hayali sırat, papanın huzurunda eğilip ele sarılma meselesi hariç. Böyle kaza olmaz, olmamalı. Bunu müslümanlara izah edemezsin, açıklayamazsın..

     

    Büyük resim ne kadar büyük olursa olsun bu durum hiçbir zaman İslami esaslarda kıl kadar ayrılmayı mazur gösteremez. Kıl kadar ayrıldığın anda güttüğün dava zaten İslam davası olmaktan çıkar başka bir dava olur.


  14. Diyalog meselesine çok evrensel boyutta bakmak gerek kanımca!

    Önceden çok kızıyor hatta buğzediyordum ama 'Hudeybiye' antlaşması ile kıyas edince olumlu düşünceler beni sarıyor. Sizce yanlışmıyım gönüldaşlarım?

     

     

    yapmayın Allah aşkına!

     

    Hudeybiye Antlaşması ile dinlerarası diyaloğun ne alakası var? Yanından bile geçmez. O en nihayetinde bir antlaşmadır ve belli çerçeveler dahilinde tatbil edilmiştir. Medinedeki yahudilerle de anlaşma yapıldı ama onla rihanet edince boyunları vuruldu.

     

    Netice:Anlaşma ayrı, dinler arası diyalog ayrı. Dinler arası diyalogla Hudeybiyeyi kıyaslamak günümüzün meşhur tabiriyle "akıl tutulmasıdır"

     

    Ha, şayet amaç İslamı tebliğ ise onun örnekleri vardır. Peygamber Efendimiz sav in müslüman olmayan devlet yöneticilerine yazdığı mektuplar günümüze ulaşmıştır. Eğer amaç tebliğ ise papaya "Saygıdeğer Papa Cenapları" diyerek tebliğ olmaz. O tebliğ değil başka birşeydir. yanınızda Vatikana götürdüğünüz adamlar papanın elini öpüyorsa o tebliğ değil başka birşeydir. Temsili sırat köprüsü kurup ahirette de buradan geçtiğimiz gibi sırattan kolkola geçeceğiz demek tebliğ değil başka birşeydir. "Lailaheillallah" yeterlidir demek tebliğ değil başka birşeydir. "Ehli kitapla amentüde ittifakımız var" demek tebliğ değil başka birşeydir. "Yahudilerle alakalı Kuran ayetleri çok sert" demek tebliğ değil başka birşeydir"

    • Like 1

  15. Nerede bir türkü söyleyen görürsen korkma yanına otur; çünkü kötü insanların türküleri yoktur.

    Neşet ERTAŞ

     

    bu neşet ertaş mevzusunu ülke olarak biraz fazla abarttık gibi geliyor bana. ortaya koyduğu eserler ülke genelinde kabul görmüş olabilir lakin en nihayetinde bir sanatçı, göklere çıkarmaya gerek yok. Müslümana düşen "Allah taksiratını affetsin" demektir

     

    ayrıca eklediğiniz sözün pek düşündürücü tarafı da yok, zaten bana göre öylesine söylenmiş ve haklılık payı olmayan bir söz. türkücüyüm o zaman türkülerle alakalı bir söz patlatayım da görün kabilinden içi boş bir söz

    • Like 1

  16. Bu düstur üzerinde eklemek istedikleri olan var mı? Çünkü burası pek çoğumuz için bir soru işareti oluyor. Bu hal yalnızca Besmele ile kesilip kesilmediğinden emin olmadığımız hayvanlar için mi geçerlidir, yoksa Besmelesiz kesildiği kesin olan hayvanlar için de geçerli midir? Özellikle yurtdışına çıktığımızda bu mevzu bizi epeyce zorluyor, yiyecek adam gibi bi şey bulamıyoruz.. Bunu okuduğum iyi oldu valla. :)

     

    Arkadaşlar şunu unutmamak gerekir ki Üstadın "O ve Ben" adlı kitabı ne bir ilmihal kitabı ne de bir fıkıh kitabıdır. Burada yazılanları olduğu gibi alıp tatbik etmek bizim için yanlış sonuçlar doğurabilir.

     

    Mesela bu kitabın "AYNA" başlıklı bölümünde;

     

    "Sigara mübahtır. Günde 9 veya 11 sigara iç!" ibaresi bulunmaktadır. Günümüzde en hafif bir hükümle mekruh olduğu beyan edilen sigaranın bu şekilde yarım paketini ruhsat kabul etmek ne kadar doğru olur ya da,

     

    "İtidal haddiyle dıfk,(vücudda toplanan erkeklik cevherini dışarıya atmak), devalardan biri" ibaresine göre hareket eden biri fıkıh kitaplarında yapılması haram bir ameli işlemiş olmuyor mu?

     

    ya da yukarda geçtiği üzere bir hayvanın etinin helal ve haram olması meselesindeki yaklaşımda olduğu gibi. Besmelenin çekilmesi "Allah adına" o etin helal olması için şart değil mi? Helal sertifikası veren kurumların kriterlerinden biri de kesilirken besmele şartı değil mi?

     

    Bu sebeple bu tür kitapları okurken dikkatli olmak lazım...


  17. adamların özrü kabahatlerinden büyük, yüzsüz insanlar sanki yaşadığımız toplum müslüman değil, bu ne saçmalık böyle???

     

    'Evet namaz için mola vermiyoruz'

     

     

    Kamil Koç firması, Akit’in hafta başında gündeme getirdiği ve kamuoyunda geniş yankı bulan haberiyle ilgili dün bir açıklama yaptı. Kamil Koç Otobüsleri A.Ş.’den yapılan açıklama, Akit’in haberinin doğruluğunu tescilledi. Yolcunun namaz kılma talebini yerine getiremediklerini itiraf eden firma, yolcunun namaz kılmak için kendi isteğiyle tesiste indiğini ve otobüsün kendisini beklemeyerek yoluna devam ettiğini açıkladı.

    CHP Bursa Milletvekili Sena Kaleli'nin de ortakları arasında yer aldığı Kamil Koç turizm firması, Akit'in pazartesi günü yayınladığı “Kamil Koç'ta namaz yasağı” haberiyle ilgili dün bir açıklama yaptı. Kamuoyunda büyük yankı uyandıran ve özellikle sosyal medyada uzun uzadıya tartışılan haberle ilgili dün yapılan açıklamada, Akit'in haberinin doğruluğu tescillendi.

    “YOLCU NAMAZ İÇİN MOLA İSTEDİ, TALEBİ YERİNE GETİRMEDİK”

    Akit'in kendilerini haksız yere itham ettiğini savunan firmanın açıklamasında, “Haber'de ismi geçen yolcumuz namaz vaktinin geçtiğini belirterek seyahat etmekte olduğu otobüsün normal mola yeri öncesinde durdurulması ve mola verilmesini araç personelinden talep etmiştir. Araç içinde bulunan 35 yolcumuzun sağ salim bir an önce varmaları gereken yere ulaştırılmaları ve Karayolu Taşıma Yönetmeliği'nin emredici tarifelerine uyma zorunluluğuna uygun hareket edilmesi amaçları gereğince, Haber'de adı geçen yolcumuzun talebi yerine getirilememiş, bunun üzerine yolcumuz tamamen kendi isteği ile otobüsten inmiştir. Haber'e konu olay yukarıda anlatılan şekilde ve saikler ile gerçekleşmiştir” denildi.

    MUHAMMED ANLI NELER YAŞAMIŞTI?

    İstanbul'dan İzmir'e gitmek için Kamil Koç firmasının otobüsüyle seyahat eden Muhammed Anlı; zamanın daraldığını belirterek sabah namazını kılabilmek için otobüsteki firma yetkililerine namaz kılmak istediğini ifade ederek uygun bir yerde mola verilmesi talebinde bulunmuştu. Talebinin yerine getirilmemesi üzerine Bursa Karacabey'deki bir tesiste zar zor durdurduğu otobüsten namaz kılmak için inen Muhammed Anlı, kendisini beklemeyen otobüs nedeniyle yarı yolda kalmıştı. Şirket yetkililerinin kendisine yalnızca tuvalet için durabileceklerini söylediğini ifade eden Muhammed Anlı, şoför ve muavinden Kamil Koç olarak namaz kılmak için duramayacaklarını ve şirketin bu prensibini bozamayacakları yönünde cevap aldığını kaydetmişti.

    CHP'Lİ KALELİ'NİN KAMİL KOÇ'TA YÜZDE 16 HİSSESİ VAR

    Namaz kılmak için inen yolcusunu tesiste bıraktığını itiraf eden Kamil Koç Otobüsleri A.Ş.'de CHP Bursa Milletvekili Sena Kaleli'nin yüzde 16.66 hissesi bulunuyor. Firmanın ortakları arasında Kaleli'nin ikiz kardeşi Samiye Gülez'de var. Kamil Koç'un ortaklarından Avukat Alaettin Yıldız Yönetim Kurulu Başkanlığı'nı 1975 yılında Kurucu Kamil Koç'un 3'üncü kuşak torunu olan CHP Bursa Milletvekili Sena Kaleli'ye devretmişti. Sena Kaleli, geçtiğimiz yılki genel seçimlerde CHP'de milletvekili seçilmesi üzerine firmadaki resmi görevini bırakmak zorunda kaldı. Kamil Koç Otobüsleri'nin hissedarları arasında Kaleli'nin yanı sıra, Samiye Gülez, Avukat Alaettin Yıldız, Sadiye Çağalıkoç, İsmet Yıldız ve Ceyda Çağalıkoç bulunuyor. Firmanın Yönetim Kurulu ise şu isimlerden oluşuyor: Osman Çağalıkoç (Başkan), Feza Kıray, Sema Gülez, Ayşegül Arslan ve Ceyda Ataç.

     

    Yeni Akit

    • Like 1
×
×
  • Create New...