Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

KURT

Sivil
  • Content Count

    95
  • Joined

  • Last visited

Posts posted by KURT


  1. İlk cümlemi tekrar okuduğunuzda, taraf olmama rağmen ne derece tarafsızlıkla cevap verdiğimi göreceksiniz. İletimde "Türkeş" ismi bir kez bile geçmemiştir.

     

    Bu otağda siyasete bulaşmak istemiyorum. Çünkü sonunda yine önyargılı gözler sadece "ülkücü" kimlikteki insanları suçlu bulacaklar. Diğerleri görmezden gelinecekler, yaptıkları siyasi propaganda unutulacak.

     

    Birini sözlerinize güvence olarak göstermeniz için "MHP KARŞITI" olması yeterli, öyle değil mi?

     

    Şu ayaklar altına aldığımızı iddia ettiğiniz peruk mevzuuna gelince; Milliyetçi Hareket Partisi Türk Milletinin inanç değerlerini hiç bir zaman ayaklar altına almaz, alınmaması için de en yüksek gayreti gösterir. Ayrıca milletvekili adayı olan herkes bilmelidir ki o meclise başörtüsüyle giremez. Ancak girdikten sonra yanlışın düzeltilmesi için bir şeyler yapılır ve o şekilde girebilir. Zira Merve Kavakçı gibi türbanını siyaset malzemesi yapıp meclise meydan okuyan bir zihniyetle bu mesele çözülemez. Bilakis öyle şovmenler yüzünden başörtüsü darbe alır, inançsızlara söz hakkı doğar.

     

    İdamın kaldırılmasına imza atıp da idamın kaldırılmasına karşı çıkanlara şimdi "Apo'yu asmadın" diyenlerin zekâlarıyla ilgili yorum bile yapmak istemiyorum. Zira buraya yeni bir başlık açacağım, madem burda hakaretvari başlıklarla köşe yazıları yayımlanmasına izin veriliyor, biz de açalım bakalım.

     

    Saygım, fikirlerime saygı duyanlara...


  2. İsteyen türbanını-başörtüsünü istediği gibi bağlar, isterse çarşaf da giyer ve de hiç kimse karışamaz ( bu hüküm dolu cümleleri -meli,-malı ekleriyle değiştirebiliriz tabi).

     

    Ama şu da var ki; başörtüsünün siyasi kesimler tarafından aşırı derecede istismar edildiği.

     

    Nerdesiniz cuma günleri camileri dolduran başörtülü-türbanlı kardeşlerimiz? Artık başörtünüz ya da türbanınınızla üniversitelere girebiliyorsunuz da bizim mi haberimiz yok! Önceki hükümet döneminde gördüğümüz manzaraları artık görememek samimiyetiniz konusunda şüpheye bile mahal bırakmıyor maalesef.

     

    "Peruk taksınlar da girsinler canım" diyen de; "başörtüsü bu memleketin yüzde 1,5'unun sorunudur" diyen de benim değil mi :) Yoksa o meydanlarda destek verdiğiniz güruh mu?

     

    Saygılarımla...


  3. Atv TMSF'nin elinde değil mi ya? Masonluğundan sıyrılmaya başlamıştır artık, ama her Mason olmayan iyidir diye bir şey yok tabi.

     

    ilk olarak neoottoman gönüldaşımız değinmiş galiba; bence de Üstaddan ziyade muhterem başbakanımız ön plana çıkartılmış. insan şaşırıyor tabi, muhafazakarlık iddiasındaki liderlerin de satılmış basın tarafından göklere çıkartılmasına. en basitinden ertuğrul özkök geliyor aklıma...

     

    Almila gönüldaşımız da dizide Deniz Gezmiş'in de işlendiğinden bahsetmiş. Ama o senaryoları kimler yazıyorsa artık; Bayezıt Meydanında eylem yapan solcular, Deniz Gezmiş rolünü oynayan oyuncu da dahil olmak üzere sağ ellerini kaldırmışlar havaya. Böyle bariz bir şeyi nasıl gözardı ettiler hayret doğrusu.

     

    Saygılarımla...


  4. Youtube 'den indirelim : Bunun için önce youtube adresini kopyalayacağız.Daha sonra http://vixy.net adresindeki boşluğa yapıştırıp start düğmesine basacağız.Bir müdet bekleyeceğiz. Bu sitede download tuşu görününce o tuşa basacağız.O kadar...

     

    Adresimiz şu :

     

    http://www.youtube.com/watch?v=1HPKDtZyrnA

     

    bunu kopyala,

     

    http://vixy.net adresindeki boşluğa yapıştır.Starta bas ve bekle...Download yazısı çıkınca indir.

     

    Allah razı olsun ya, youtube sitesinden programsız förüntü indirmeyi bilmiyorduk, öğrenmiş olduk.

     

    Saygı ve şükranlarımla...


  5. "Nerdesin Osmanlı"dan ziyade ben "nerdesin Osman Gazi, nerdesin Fatih'im, nerdesin Yavuz'um..." gibi sorular sormanın daha doğru olduğu kanaatindeyim.

     

    Çocukken fetih planları çizen, fetih rüyaları gören Fatih'in torunlarından eser yok. Türk gençliği kültürel bir erozyonun içinde hızla köleliğe doğru sürükleniyor.

     

    Nerdesin Türk Gençliği!


  6. Bir Amerikalı, bir İngiliz ve bir Iraklı kahvede oturmuş çay içiyorlarmış. Amerikalı, çayını bitirince bardağı havaya fırlatmış, silahını çıkarıp bardağa ateş edip parçalamış. Demiş ki:

    - "Bizde bardaklar o kadar ucuzdur ki biz Amerika'da aynı bardakla iki kere çay içmeyiz"

    İngiliz de bunun üzerine çayını bitirip bardağı havaya fırlatmış ve ateş ederek bardağı parçalamış. Demiş ki:

    - "Bizim İngiliz kumsallarında bardak yapacak cam için o kadar çok

    kum vardır ki, aynı bardakla iki kere çay içmeyiz"

    Bunun üzerine Iraklı da çayını bitirmiş, bardağı havaya fırlatmış, silahını çekip Amerikalı ve İngiliz’i vurup öldürmüş. Demiş ki:

    -"Bağdat’ta bu İngiliz ve Amerikalılardan o kadar çok var ki, biz aynı adamlarla oturup iki kere çay içmeyiz...”


  7. UNUTMA BACIM

     

     

    Türksün, Müslümansın; dahası var mı?

    Unutma bunları aman ha bacım.

    Senin ak yüzünden ak olmamalı

    Dağda kar, külekte ayran ha bacım.

     

     

    Bir kocan olmalı, bir evin senin;

    Artsın, eksilmesin şerefin senin;

    Barışta annelik görevin senin,

    Savaşta silâha davran ha bacım.

     

     

    Hak yolun yolcusu kalmaz arkada;

    Gücünü, gönlünü ülküye ada.

    Yaşamak ne kadar hakkımızsa da,

    Canımız Türklüğe kurban ha bacım.

     

     

    Donsuz “yıldız”ları edinme örnek,

    Kırk sandığa sığmaz bir kirli gömlek.

    “Namus için” diyor en kutsal ölmek;

    Ceddinin yazdığı ferman ha bacım.

     

     

    Eskiyi, yeniyi bırak bir yana;

    Her şeyin iyisin, doğrusun ara.

    Uyma köksüzlere, olma maskara;

    Aman ha, aman ha, aman ha bacım.

     

    ABDURRAHİM KARAKOÇ


  8. AYBALA'YA MEKTUP

    Bu mektubu sana bir şafak vakti yazıyorum.

    Renkler henüz sıyrılmaya başladı geceden. Kulağım pencereme konan kuşların söylediği hürriyet türkülerinde...

    Hitabım sana ve seninle birlikte bütün Müslüman-Türk kızlarına..

    Aybala;

    Sahip olduğun ve olabileceğin bütün bilgilerin temeli kendini bilmektir. Yaradılış gayene uygun bir hayat idame ettirebilmektir.. Koca Yunus'a "Sen seni bilmezsen, bu nice okumaktır" dedirten bu ulvi gerçek değil midir? Hayatının her safhasını öylesine dolu yasa ki ve öyle bir karakter çiz ki, her an mensubu bulunduğun büyük milleti ve yüce dini hakkıyla temsil edebilesin..

    Sen ki Aybala, hayatı ve saadeti pahalı elbiselerde, loş ışıklı mekanlarda arayanlar gibi vurdumduymaz, nemelazımcı olamazsın. Senin için en güzel moda, senin asaletine en çok yakışan şekildir.

     

    Sen öyle bir şahsiyete sahip olmalısın ki; insanlar seni imrenerek örnek diye gösterebilsin..

    Biliyorsun Aybala..Bilmek kadar hissetmekte önemlidir.. Senin için hissetmenin manası ruh asaletinden ibarettir. Hakkın ve hakikatin çiğnenmesi karşısında, asil ruhun heyecan ve ıstırapla titremelidir. Hamiyyet işte budur. Müslüman-Türk kızına Hamiyyetsizlik yakışır mı? Yükselen milletlerin kimlerin omuzlarında yükseldiğini; tarihin karanlıklarına gömülen milletlerin felaketine kimlerin sebep olduğunu düşünmek zorundasın.. Aybala'm sen Allah (c.c.) Resulü (sallallahüaleyhivesellem)'nün lanetlediği, erkekleşmek hevesinde olanların, kulaklarında walkman dünyadan bîhaber tepinenlerin izinde değil, bir kız ve müstakbel bir hatun olarak "cenneti ayaklarının altında" bilenlerin yolunda olmalısın. Velhasılı Aybala, taşıdığın değerin farkında ol, yüksek idealler ve kutlu ülküler için yaratıldığını unutma...

    Seni maziden ve hakikatten uzaklaştıran her düşünce ve hareketin felaketin davetçisi olduğunu bil ve tavrını göster. Şairin dediği gibi:

     

    "Bırak üç beş fahişe kendine yazık etsin,

    Sen yine Fatihler doğurmaya namzetsin"

     

    Yamantürk


  9. Tarihinde suçlusu bulunmayan, asker kaçağı olmayan, 1985 yılına kadar ulaşımını hayvanlarla yapan, 1987 yılına kadar haberleşmesini yine hayvan sırtında yapan, senenin 6 ayı kış, ama bu şartlarda

     

    1959 yılında kendi imkanlarıyla minaresini ve camisini,1962 yılında ilkokulunu ve öğretmen lojmanını, 1987 yılında imamevini, şadırvan, gasilhane, mahalle çeşmelerini, tuvaletlerini ve kanalizasyonunu, çevre düzenlemesini tamamlamış, tüm altyapısını kendi imkanlarıyla yapmış hatta caminin kubbe kurşunlanmasını tamamlamış bir köy..

     

    1990 genel nüfus sayımında 542 nüfusu bulunan Kemaliyenin en kalabalık köyü dolayısıyla Kemaliye'nin en kalabalık öğrencisi bulunan Devletine Bayrağına ve inançlarına bağlılığı ile bilinen, hiç kimse ile sürtüşmesini bulunmayan kendi halinde bir köy.

     

    Devletine hiç yük olmamış hep destek olmuş, hiçbir şey istememiş, evladın babaya saygısı gibi devletini tam bir baba bilmiş, bilmeye devam eden Osmanlı geleneği ve terbiyesi ile yetişmiş insanların yaşadığı bir köy.......

     

     

     

     

    Gitmesem de, görmesem de o köy benim köyüm

     

    Kemaliye İlçesine bağlı ilçe merkezine 72 km uzaklıkta Barasor vadisinin sonunda ilçenin en uzak ve son köyü, Tunceli ili sınır noktasında bir köy karayolunun bittiği dağ yolunun başladığı bir yerde,

     

    720 yıllık tarihi olan Osmanlıya uç beyliği yapmış tarihsel süreç içerisinde devletine bağlılığın en güzel örneklerini vermiş vermeye devam eden Anadolu’nun isyan eden gruplarına karşı Devletin bekasını düşünmüş Ay yıldızlı Bayrağını her dönemde dalgalandırmış, Çanakkale'de de 30'un üzerinde şehit vermiş bir köy.

     

    Gitmesem de, görmesem de, o köy benim köyüm: BAŞBAĞLAR.

     

    Yıl 1993. Anlatması zor, anlatması çok güç. Tam on dört yıl önce 5 Temmuz akşamı saat 20.30. Başbağlar’da her zamanki gibi bir akşam. Köy sakinleri gündelik işlerini tamamlayıp evlerine çekilmişler..

     

    Adil Hoca ise abdestini almış huşu içinde, elinde mikrofon Ezan okumaya henüz başlıyor. O sırada ardında beliren silahlı gölgelerden haberdar değil. Eşkiyalar yaka paça alıyorlar “bırakın ezanı bitireyim” yakarışlarına aldırış etmeden. Ve namaz için toplanan köylüleri de camiden dışarı çıkarıyorlar.

     

    Bir tuhaflık var. Gelen eşkiyalar köyü çok iyi tanıyor. Planlı, programlı bir baskın bu. İsim isim çağırıyorlar köydekileri ve neden sonra dağılıp, ev ev gezerek köyde kim var, kim yok herkesi topluyorlar. Yaşlı, genç, çocuk, kadın…

     

    KATLİAMI YAŞAYANLAR ANLATIYOR

     

    Köyün kadınlarından F.P: "Militanlar, kapının önünden ismen çağırıyorlardı köyün insanlarını. Selim Pato, sen gel dediler. Görümcemin oğluna, Recep sen de gel, dediler. Doğru camiye dediler.Ben içeride pencerenin önünde oturmuş dinliyordum. Birkaç militan sokaklara dizildi. A.C'yi çağırdı. Bu adam yanımızdaki ilçenin köyünde oturuyordu .

     

    Bizde tırpan yapıyordu. Onu görünce hayrete düştüm.Daha sonradan biz kadın ve çocukları da topladılar. Derenin yanında toplandık. Başımıza bir kız, bir erkek militan koydular. Erkekleri de öbür tarafa topladılar."

     

    Köyün erkeklerinden yaralı olarak kurtulan S.A. : "Camide namaz kılıyorduk/İkisi kadın çok sayıda militan namaz ortasında ellerinde silahlarla camiye girip namazı bozdular.Daha sonra bizi silah zoruyla dışarı çıkardılar. Daha sonra militanların lideri olan kişi telsiz görüşmesi yaptı ve ateş serbest diye bağırdı.

     

    Otomatik silahlarla üzerimize ateş açtılar. Aramızda sağ kalanları ayrıca yakından ateş ederek öldürdüler. Ben kenarda kalmıştım.Ölü numarası yaptım. Sırtımdan iki kurşun yedim."

     

    Masum insanların üzerine, otomatik tüfeklerle ölüm kusan, insanlıktan nasipsiz kan içiciler, muzaffer bir ordu edasıyla, geldikleri gibi ayrılıyorlar Başbağlar’dan. Ama arkalarında korkunç bir iz bırakıyorlar: Beşi diri diri yakılmış, kalanı kurşunlanmış tam otuz üç şehit. Tam otuz üç can.

    Ve bir de bildiri..

     

    Diyorlar ki; “2 Temmuz günü 40'a yakın insanımızın ölümü 60'a yakınının da yaralanmasıyla sonuçlanan olay, devletin bilinçli bir provokasyonunun ürünüdür.Ve bunun sorumlusu devlettir. Sivas’taki halkımıza karşı girişilen bu katliama da gereken cevabı verecektir.

     

    En ağır biçimde bunun hesabını soracaktır.Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.Sivas'ta şehit düşen onlarca masum insanımızın kanı yerde kalmayacaktır. Eğer bu yönelimlerini T.C. sürdürürse en ağır şekilde bunun karşılığı verilecektir.”

     

    Yıl 2007.

     

    Aradan tam 14 yıl geçmiş. Bir yanda failleri yakalanmış ve en ağır şekilde cezalandırılmış Sivas Madımak olayları. Diğer yanda, suçsuz günahsız otuz üç insanın kahpe bir misillime uğruna katledildiği ve tek bir mahkumu bile olmayan BAŞBAĞLAR katliamı.

     

    Her yıl uğruna karalar bağlanan, medyada günlerce yer bulan, ağıtlar yakılan Sivas.. Ve unutulmuşluğun hüznüyle, dün olduğu gibi bugünde yaralarını sarıp, kendi yağıyla kavrulan “Hasbinallah Ve ni’mel Vekil” diyen BAŞBAĞLAR..

     

    İnsan düşünmeden, sormadan, sorgulamadan edemiyor.

     

    Sivas için ağıt yakanlar, devlet televizyonunda devlete küfredenler; SİVAS’ ta katledilenler “can”dı da, BAŞBAĞLAR’ da kurşuna dizilenler “can” değil miydi?

     

    UNUTMAK TÜKENMEKTİR düsturuyla, insanlık dışı bu katliamın 14. Yıldönümünde bayrakta al olan şehitlerimizi rahmet, minnet ve duayla anarken, TÜRK VAKARI ile dün olduğu gibi, bugünde dimdik duran BAŞBAĞLAR köyü sakinlerinin –büyük, küçük ayırmadan- ellerinden öpüyorum.

     

    Ölümü öldürenlere selam olsun..

     

    “ÖLÜM BİZE NE UZAK, BİZE NE YAKIN ÖLÜM

    ÖLÜMSÜZLÜĞÜ TATTIK BİZ, BİZE NE YAPSIN ÖLÜM…”

     

    YamanTürk


  10. Çünkü insanımız korkutulmuş, sindirilmiş. Özellikle tek parti iktidarı döneminin etkisi var bunda. Devlet dairesinden biriyle görüşmek, onlarla muhatap olmak korkutuyor insanları.

     

    Yavuz Bülent Bakiler "Anadolu" şiirinde diyor ya:

     

    Devlet deyince hep vergi geldi aklıma

    Jandarma deyince kırbaç

     

    İşte bunun gibi bir şey. İnsanlar akıllarında kalan şeyleri bir seferde sormaya çekiniyorlar. Sonra sormadıklarına pişman olup, sormanın da zorunlu olduğunu anlayınca tekrar tekrar soru soruyorlar. O insanlara sorsanız bu yaptıklarını "doktoru, eczacıyı rahatsız etmek" olarak nitelendirirler ve bunu bir ayıp, kusur olarak kabul ederler. Bahsettiğim insanlar Anadolu insanlarıdır. Sonradan "böyük" şehirlere gidip işin raconunu öğrenenleri kastetmiyorum.

     

    Siz şimdi "amma da bağlantı kurmuşsun he, ne alakası var" gibi bir serzenişte bulunmuşsunuzdur kesin.

    Benim yanıtlarım gereğinden fazla mı ciddi oluyor? :lol:

×
×
  • Create New...