Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

yusuf ziya karataş

Üye
  • Content Count

    176
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    1

Posts posted by yusuf ziya karataş


  1. Bahane

     

     

    Çekip de dertleri sarhoş ol gönül

    Şaraplar bahane meyler bahane

    Ağlasın gözlerim kalsın hep melul

    Geceler bahane, vaylar bahane

     

    Gelirmiş baharlar yağarmış yağmur

    Islanan topraklar olurmuş çamur

    Oyalarmış beni bitermiş ömür

    Mevsimler bahane aylar bahane

     

    Ne yapsın dervişler gözü elayı

    Diyar-ı Mevlana sevgi sarayı

    Arayan sonunda bulur Mevla'yı

    Dergahlar bahane ''ney''ler bahane

     

    Kim bilir ne olur gelmeden yarın

    Yüceltme kendini uslan hey zalim

    Bil ki Yaradan'ın sıfatı ''Kerim''

    Dünyalar bahane kullar bahane

     

    kasım 2000

     

    FATİH YORULMAZ


  2. Yetim Çocuk

     

    Dün bir yetim gördüm ensesinde yük

    Yer gibi ağırdı gök kadar büyük

    Bunca yükü nasıl taşır bir çocuk

    Eğerek boynunu zor der gibiydi

     

    Dilinde kuraklık gözünde Fırat

    Sel gibi ağladı damlaya inat

    Ben hemen derdini sorardım fakat

    Sanki bakışları dur der gibiydi

     

    Dedim ne işin var şimdi burada

    Hani senin annen baban nerede

    Öyle ah çekti ki tam o sırada

    Ayır da kalbimi gör der gibiydi

     

    Gezdiği sokaklar eviydi bence

    Kuytular yatağı yastığı gece

    Çocukların uyku vakti gelince

    Rüzgarı üstüne örter gibiydi

     

    Dünyanın bin türlü hali var denir

    Zalimler her yerde garibi tanır

    Düşündüm o zaman kime sığınır

    Mazlumun Allah'ı var der gibiydi

     

    İkimizde açtık çok üşüyorduk

    O gün aynı derdi paylaşıyorduk

    Sanki senelerdir tanışıyorduk

    Bana bir sigara ver der gibiydi

     

    Üzülme yavrucak bu bozuk düzen

    İlk insandan beri böyledir zaten

    Kimisi ardından küfrediyorken

    Melekler ismine nur der gibiydi

     

    27 01 2004 / Ankara

     

    Fatih Yorulmaz


  3. Rüzgarlar Tersine Eserse Hadi

     

    Korkuyorum sana varamamaktan

    Gölgeler önümü keserse hadi

    Yollar sehpa olur mesafe urgan

    Hasretin cellatça asarsa hadi

     

    Göğe attığın ok şaşarsa bir gün

    Es kaza üstüme düşerse bir gün

    Olur ya göğsümü deşerse bir gün

    Bulmaz da kalbimi küserse hadi

     

    Yalnızlık sıyrılır yalnızlığımdan

    Yine sensizliktir ardında kalan

    Elin ellerimi tuttuğu zaman

    Bir başka yalnızlık kusarsa hadi

     

    Hani sırat gibi hani ipince

    Zülfün tellerine mızrap değince

    Fırtına öncesi sessizliğince

    Şairler ansızın susarsa hadi

     

    Düşlerim gerçeği buluncaya dek

    Kurduğum hayalden hayalini çek

    Zaten sigaram da bitti bitecek

    Bir de kor efkarın basarsa hadi

     

    Ey bakışlarıyla tuzak kuran yar

    Kurbanını yerden yere vuran yar

    Ey her gün zulmüyle avutturan yar

    Rüzgarlar tersine eserse hadi

     

    4 haziran 2006 / Ankara

     

    Fatih Yorulmaz


  4. Şimdi sizi hiç tanımadığınız tanışmadığınız bir şairler tanıştıracağım.2005'te çıkardığı ''ADIM ADIM AŞK" kitabıyla bizim gönlümüzde yer eden FATİH YORULMAZ...

     

    Çok şey öğrendim Ankara'da ondan.Kendisinden,şiirlerinden,yazılarından ve sesinden...Kopuk sevdaların Kopuk sesi o.Şu anda yazdığı hikayeleri bir kitapta toplamak üzere.Allah(c.c) kaleminden ayırmasın onu.

     

    İşte benim Üstadımın bir kaç şiiri.

     

    İşte Gidiyorum

     

    İşte gidiyorum

    Belki de son defa dönmemek üzere

    Belki de son defa geziyorum sokakları

    Son defa izliyorum gün batımını bu şehirde

    Ve en son defa gizleniyorum

    Gözlerin gözlerimden habersiz

    Gözlerim bir kuytuda

    Geçeceğin kaldırımlara bakarak.

     

    İşte gidiyorum

    Elimde birkaç çanta

    Yüreğimde otogar yalnızlığı

    Bir de yalnızlığın kulak delici çığlığı

    Kızıyorum kendime

    Neden nişanlısıyım yalnızlığın

    Ve neden sessizliğin çığlığını bir ben duyuyorum diye

    Neden ağlıyorum

    Neden iç çekiyorum ve neden her dem pişmanlık var içimde

    Haykırıştır belki de bu neden deyişler isyandır

    Öyleyse bile tek kendime

    Ama tek kendime ama tek bana

    Benliğimin bir yarısında acı

    Diğer yarısında isyanla

    Gidiyorum

     

    İşte gidiyorum

    Sana bir yüreğimi

    Birde yüreğine atfedilen birkaç hece bırakıyorum

    Zaten değersiz bir iki saçma kıta

    Ve paramparça bir kalpten başka

    Hiçbir varım yok ki! ! !

    Bunlarla tatmin olmayacaksın belli ki

    Varsın olma

    Varsın gözlerin kurşun

    Kirpiklerin ok olsun

    Vur vurabildiğin kadar öldür.

    Ben zaten alıştım tatmaya can vermenin zevkini

    Hem de her gün hem de her gece ve her saat

    Hem de her an

     

    Hadi

    Hadi çabuk yak yüreğimi

    Çabuk sök kalbimi yerinden

    Gitmem gerek acele et

    Yedi otobüsü beni bekliyor

    Hasret beni gurbet beni

    Beni bekliyor gözyaşı

    Sen bilmezsin belki amma

    Gece ve karanlık beklemeyi sevmez

    Bekletilmeye hiç gelmez

    Keşke bilseydin

     

    Şimdi gözlerim kalabalık bir otogar yalnızlığında

    Seni arıyor

    Bir nevi sensizliği bir nevi kaybolan beni

    Belkide hiç kimseyi kimsesizliği ve hiçbir şeyi

    Bakışlarım

    Umutsuzca boşluklarına dalar yolların

    Sanki kimsesizlikten başka hiç kimse gelecekmiş gibi

    Biliyorum

    Bir kendim olacağım bana eşlik eden

    Bir de kendim kalacak geride

    Uğurladıktan sonra beni...

    Sırf bu nedenle

    Ama sırf bu nedenledir ki

    Gidiyorum

    Bak sonunda gidiyorum

    İşte işte gidiyorum

    İşte gidiyorum...

     

    3 kasım 2001 / Konya

     

    Fatih Yorulmaz


  5. KULAKLARI ÇINLASIN LİSEDE BİR HOCAMIZ VARDI VE "İSRAİLAMERİKA" İÇİN "dünyanın %1'inin refahı için %99'unu yakıp yıkan tilki uygarlığı" DERDİ. HER GEÇEN GÜN BİRAZ DAHA ANLIYORUM BU SÖZÜN DOĞRULUĞUNU.FİLİSTİN'DE,IRAK'TA DEMOKRASİ UĞRUNA ŞEHİT ETTİKLERİ MÜSLÜMAN KARDEŞLERİMİZİN KANLARI BOĞACAKTIR ONLARI.


  6. İHTİLAL

     

    Sen bir kalesin kuşatmayı bekleyen,

    Ben ise bir yeniçeri, surlarını oklayan.

    Ben senin yüreğindeki dolanan kan,

    Sen yürekli aşkını bana verensin.

     

    Ben senin uğruna adanmış bir can,

    Sen düşlerini düşlerime serensin.

    Ben gözlerinde ağlıyan vakti tan,

    Sen şu yollarıma çiçekler serensin.

     

    Ben seni fethe gelen yorgun törehan,

    Senki uzaklardan göz kırpan cerensin.

    Bir ceren hayali ile gönlüme dolmalısın,

    Törehan tahtına kurulup kalmalısın.

     

    Çalamaz ozanlar bu sevda türküsünü,

    Saz titrer tel kopar dil tutulur laal olur.

    Aşkı göğe yazıpta kuşansalar mızrabı,

    Bu aşkın karşısında tutuklu bir haal olur.

     

    Senin adın geçince zehir bile bal olur,

    Gözün gözüme gelse sanki ihtilal olur.

    Ceren adın geçince zehir bile bal olur,

    Gözün gözüme gelse sanki ihtilal olur.


  7. """""""Diyarbakırlı bir çocuk"""""""""""""

     

    memleket isterim gök mavi, dal yeşil..

     

    tarla sarı olsun

     

    kuşların, çiçeklerin diyarı olsun

     

    memleket isterim

     

    ne başta dert...

     

    ne gönülde hasret olsun

     

    kardeş kavgasına nihayet olsun

     

    *

     

    Cahit Sıtkı Tarancı.

     

    Diyarbakırlı.

     

    *

     

    Dile kolay... Neredeyse 60 yıldır sağcı-solcu, ocu-bucu, dinci-laik, Türk-Kürt diye birbirini kıran memleketimin Meclis'inden kimsenin aklına gelmemişti o güne kadar...

     

    Türkiye'yi ziyaret eden İsrail Cumhurbaşkanı, TBMM kürsüsünden okudu bu şiiri, ilk kez, geçen kasımda...

     

    *

     

    Bakıyorum Diyarbakırıma...

     

    Bomba, kan, gözyaşı.

     

    Ortadoğu manzarası.

     

    Ve anlıyorum, bizimkiler hálá farkında bile değilken, İsraillinin Cahit Sıtkı'yı neden bu kadar iyi, bu kadar yürekten anladığını.

     

    *

     

    Ve, çocuklar öldü orada.

     

    Kimi öğrenci.

     

    Kimi mendilci.

     

    Ve, Diyarbakırlı şair çocuk...

     

    "Çocukluk"ta demişti ki...

     

    *

     

    artık ne yaşım var, ne adım

     

    bilmiyorum kim olduğumu

     

    hiçbir şey sorulmasın benden

     

    haberim yok olan bitenden...

     

    *

     

    Peki, nereye kadar...

     

    Daha ne kadar sürecek bu acı?

     

    Diyarbakırlı usta...

     

    Vermiş cevabını "şaşkın dünya"da...

     

    *

     

    değil...

     

    işlerimiz yolunda değil

     

    kaybettik eski düzen havasını

     

    dağda çoban...

     

    denizde kaptan;

     

    şaşıran şaşırana pusulasını

     

    daha sürer mi bu şaşkınlık?

     

    yarını ne olacak dünyamızın?

     

    biz yaşımızı, başımızı aldık...

     

    Allah çocuklarımıza acısın.


  8. """"""""" Memleketim..."""""""""

     

    İran gaz verirse...

     

    Kesinti olmayacak.

     

    ABD istihbarat verirse...

     

    Teröristi vuracağız.

     

    Yağmur yağarsa...

     

    Sular akacak.

     

    Yabancı para gelirse...

     

    Büyüyeceğiz.

     

    *

     

    Durum kontrol altında yani.

     

    *

     

    Bu "gönül rahatlığı"yla oturdum ekran karşısına, televizyon seyrediyorum... Kredi kartından batan biri, delirmiş; kayınpeder kaynana baldız komşu, 4 kişiyi öldürüp 5 kişiyi yaralamış, sonra da intihar etmiş... Daha önce akrabasını öldürüp "iyi hal"den 13 ayda serbest bırakılan biri de, bu sefer, eşini ve 6 çocuğunu katletmiş... Huzurevine emanet edilen dedeyi çırılçıplak soymuşlar, cep telefonuna kaydedip, kahkahalarla gülüyorlar; ninemin biri yerde yatıyor, birini tokatlıyorlar, biri "doktoor, doktooor" diye yalvarıyor. Yeteri kadar "ilginç" olmamış ki, Mahsun Kırmızıgül'ün son filminden "ihtiyarlara dayak" sahneleri ilave ediliyor. "Sağlıkta devrim" şahane gidiyormuş bu arada, ilaç olmadığı için beyin ameliyatları yapılamıyormuş; profesörler, "mümkünse, bu sorun halledilene kadar kalçanızı malçanızı kırmayın, protez de yok" diyor.

     

    Şükür, bitti haberler...

     

    Show'u seyrediyorum, Acun kutu açtırıyor, yarışmacı ağlıyor; acil paraya ihtiyacı var, yaş 48, borç gırtlakta, 2 çocuk, ev kira... Yüreğim kaldırmıyor, D'ye zaplıyorum... Lösemili çocuğu için patronla yatan Şehrazat'ı kaçırmışlar. Şak... En heyecanlı yerinde, araya tanıtım giriyor; pansiyonu basmışlar, polis Necla'yı fuhuştan götürüyor, yapraklar dökülüyor. Atv'ye zaplıyorum... Orada da "sosyal içerikli" bir dizinin tanıtımı var; kadınlar hapiste... Necla'yı da buraya getirirler mi acaba? Şaka şaka... Zaplıyorum; Fox'ta Ahmet Çakar... "Spor programı galiba" diyorum, meğer yarışma programı... İşten atılmış, 2 senedir boşta geziyor, elde avuçta olan suyunu çekmiş, banka hacizi gelmiş, cebindeki para arkadaşından aldığı 50 lira, 2 kız evladı var; üstelik, "Ankara'nın eski adı Ancyra'nın ne anlama geldiğini" bilmiyor! Ahmet Çakar, bilsin diye dudaklarını ısırıyor, yarışmacı ağlıyor, ben ağlıyorum, benim hanım ağlıyor... Allahım biraz "huşu", Kanal 7'ye zaplıyorum, film var, Talih "Kuşu..." Yabancı dizi seyredeyim, kendime geleyim diye "bir umut" zaplıyorum cnbc-e'ye, çıka çıka, karşıma çıkan, "umutsuz ev kadınları" iyi mi... Eurosport'a zaplıyorum, aha, milli maç var, unutmuşum... Keşke hatırlamasaydım aslında, Finlandiya'ya yenilen voleybol milli takımımız Almanya'ya da yeniliyor... Zaplıyorum Star'a... Eh be nihayet! Şarkı yarışması var, eğleneceğiz azıcık. O da ne? Jüri ağlıyor... Seda Sayan'ın rimelleri akmış, İbo'nun gözleri şişmiş... Bir yarışmacının kız kardeşi böbrek hastası, ameliyat masrafını çıkarmak için gelmiş. Birini, işsiz ve kumarbaz babası bıçaklamış. Biri, kimsesizler yurdunda büyümüş, bitlenmiş, dayak yemiş, yıllar sonra anneciğini bulmuş, kavuşmuşlar ama, anne kanser, kısa süre sonra ölmüş, 2 küçük kardeşi var, başlarını sokacak ev istiyor. Biri trafik kazası geçirmiş, eşinin kolu kopmuş. Birinin bacağı sakat. Biri, 3 çocuklu dul, baba alkolik, ölmüş zaten, anne merdiven temizliğine gidiyor. Birinin ablası ölmüş, eniştesi intihar etmiş, ana-baba boşanmış. Biri bayıldı. Pozisyonu ağır çekim tekrar gösterdiler. Sunucunun tansiyonu düştü.

     

    *

     

    Keyifli, rutin bir günün akşamı, vakit hayli ilerledi...

     

    Artık zaplamıyorum, saat 23.30 gibi, kendimi jiletliyorum.


  9. Döndü Dönmedi

     

    Yaylaya gitmişti yayla zamanı,

    Gülizar döndü de Döndü dönmedi.

    Demek ki unutmuş ahti-amanı,

    Yaylacılar geri döndü, dönmedi.

     

    Ben baktıkça o yılıştı yüz verdi,

    Aşkımıza ümit verdi hız verdi.

    Yemin etti sapasağlam söz verdi,

    Demek ki sözünden döndü dönmedi.

     

    Aşkıma inansa beni arardı,

    Sevda çeke çeke benzim sarardı.

    Tansiyonum düştü gözüm karardı,

    Sevdasından başım döndü, dönmedi.

     

    İsmini andıkça ah çekerim ah,

    Sevende mi sevilende mi günah?

    Yep yeni bir ümit başlar her sabah,

    Akşam üstü güneş döndü, dönmedi.

     

    Ben gönlümü o huysuza bağladım,

    Aşkı ile ciğerimi dağladım.

    Gözlerimden kanlı yaşlar çağladım,

    Selinden değirmen döndü, dönmedi.

     

    Ah çektikçe gözlerimden yaş geldi,

    Ümitlerim dolu gitti boş geldi.

    Yaz da gitti, güz de bitti kış geldi,

    Zaman geçti devir döndü, dönmedi.

     

    Bu zalim engeller bize nettiler,

    İki aşık arasına gittiler.

    Kaş göz oynattılar fiskos ettiler,

    Arada bir dümen döndü, dönmedi.

     

    Kokusunu arıyorum yellerde,

    Boynu bükük bekliyorum yollarda.

    Aşkı ile ölüyorum çöllerde,

    Üzerimde kuşlar döndü, dönmedi.

     

    Şu halime ne söyliyem, ne diyem,

    Bana dönse bir canım var hediyem,

    Ham kelama izin vermez terbiyem,

    Bedduadan dilim döndü, dönmedi.

     

    Kara sevda çekmek zor gardaşım zor,

    Bana inanmazsan bir çekene sor,

    Benim sonum tımarhane ve doktor,

    KOCAMAN ölümden döndü, dönmedi.

     

    Abdülvahap Kocaman


  10. Türklüğün Destanı

     

    Türk çocuğu budur sana hitabım

    Seni yoktan yaratandan örnek al

    İkra diyor, oku benim kitabım

    Oku, öğren,sen Kur’an’dan örnek al

     

    O kahraman ecdadından, atandan

    Tarih boyu kan dökülen vatandan

    Cephede kefensiz şehit yatandan

    Vatana can veren candan örnek al

     

    Sene bin yetmiş bir, mevsim de yazdı

    Atı kırdı, elbisesi beyazdı

    Gün cumaydı, kıldırdığı namazdı

    Malazgirt’te Alpaslan’dan örnek al

     

    Edirne’de büyük toplar döktüren

    Öküzlerle İstanbul’a çektiren

    Koca Bizans surlarını yıktıran

    Fatih Sultan Mehmet Han’dan örnek al

     

    Bizim idi Acemistan, Gürcistan

    Bulgaristan, Yunanistan, Türkistan

    Türklüğü eyleyen dillere destan

    Sen Kanunî Sultan Süleyman’dan örnek al

     

    Kırım, Kafkas, Varna ile Çaldıran

    Cephelerden cephelere saldıran

    Türk’ün şeref bayrağını kaldıran

    Yavuz benim kahramandan örnek al

     

    Altaylar’dan Viyana’yı kuşatan

    Dünya nizamını kurup yaşatan

    Plevne’den Gazi Osman Paşa’dan

    Tarihe bak şu destandan örnek al

     

    Aynı ırksın, aynı kanun, aynı soy

    Aynı dilden, aynı dinden, aynı boy

    Gel oğlum elini vicdanına koy

    Ulubatlı er Hasan’dan örnek al

     

    Yılmadan döğüşen dört bir cephede

    İstiklal Harbi’nde Kocatepe’de

    Türk çocuğu hiç kalmadan şüphede

    Atam gibi kumandandan örnek al

     

    Ben bir Türk’ün benim ecdadım

    Ülkümün uğrunda ölmektir muradım

    Ben beni vatana kurban adadım

    Abdulvahap Kocaman’dan örnek al

     

    Âşık Abdülvahap Kocaman


  11. NASIL KURTARDIK

     

    İstiklâl Harbi'nde biz bu vatanı

    Başı başa vere vere kurtardık

    İnanmazsan git konuştur atanı

    Kara günler göre göre kurtardık

     

    Hiç unutma emeğini Ata'nın

    Deden yok mu senin şehit yatanın

    Bütün çevresine nurlu vatanın

    Cesetten ağ öre öre kurtardık

     

    Türk kadını koştu kazma kürekle

    Mermi çekti kucağında bebekle

    Kara barut ile dolma tüfekle

    Topa karşı dura dura kurtardık

     

    Devletlerle açılmıştı aramız

    Döğüşmekten başka yoktu çaremiz

    İlâçsız doktorsuz kendi yaramız

    Gömlek yırtıp sara sara kurtardık

     

    Pes etmedik devletlerin birine

    Nöbet tuttuk subayından erine

    Top, tüfek, mermi ve süngü yerine

    Değneğinen vura vura kurtardık

     

    Sırrımızı yad ellere açmadık

    Candan geçtik yurdumuzdan geçmedik

    Kurşundan, süngüden dönüp kaçmadık

    Göğsümüzü gere gere kurtardık

     

    Yedi iklim, dört köşede, her yanda

    Kim duymamış Türk'ü ulu cihanda

    Kars'ta, Erzurum'da, Bitlis'te, Van'da

    Yüz bin şehit vere vere kurtardık

     

    Mehmetçik çarığı çekti sılada

    Kaldı düşmanların başı belâda

    Sakarya, İnönü, Çanakkale'de

    Nice çember yara yara kurtardık

     

    Girmek isteyeni sokmadık yurda

    Set olduk döğüştük kıyıda kenarda

    Afyon'da, İzmir'de, Dumlupınar'da

    Üçer beşer kıra kıra kurtardık

     

    Bu Kocaman Türk'ün aslı nereli

    Fatih, Yavuz, Alparslanlar sıralı

    Hedefimiz Akdeniz'dir ileri...

    Domuzları süre süre kurtardık

     

    Âşık Abdülvahap Kocaman


  12. "Hep bir gerçeği arar insanoğlu yıllardır. Üç harf tek heceye sığdırılmış bir ömürdür aslında bu gerçek. Ömürün adı aşktır, aşkın adı bir ömür. Aşkı sorarsan bir ömür."

     

    Var olduğumuz sürece tarif etmeye çalıştığımızdır...

     

    Yeniden okumak iyi geldi,tekrar teşekkür ederim..

     

    bende tekrar okuduğunuz için tekrar teşekkür ederim.Allaha emanet olun.

×
×
  • Create New...