Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

yusuf ziya karataş

Üye
  • Content Count

    176
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    1

Posts posted by yusuf ziya karataş


  1. ""Keşke ben "Allah" kelimesinden başka, ağzından tek söz bile çıkmayan bir dilsiz olsaydım""

     

    Kalbi O'nun için çarpan kullarından olmak bile şerefken bizlere,O'nun uğrunda lal olmak bu nasıl bir aşktır.Üstad gerçek aşka erişmiş nicelerden birisiydi...


  2. İSTANBUL ÜSTÜME DÜŞER

     

     

    Ben sana nasıl küseyim

    İstanbul üstüme düşer

    Karaköy'den vapur kalkmaz

    Sezen Aksu şarkı yapmaz

    Üsküdar'da yangın çıkar

    Hey kanar yüreği güvercinlerin

    Minübüsler bağırmaz olur

    Aşk üstüne yenim etmez martıları boğazın

    Ulan poyrazı küser, olan lodosu esmez

    Yağmuru yağmaz nisanın

    Ben sana nasıl küseyim

    İstanbul üstüme gelir

     

    İçim yanar içim

    Bir aşk için bir içim

    Kendini varur sokaklarına Cihangir'in

    Eyüpsultan sabahlarına

    Ve ekmek kavgasına yemin olsun

    Bir de umuduna

    Kavgaya düşmüş yeni gencin

     

    Beyoğlu

    Arsız bir gece beyim

    Hayat üryan edilmiştir

    Ve sevilmiştir, ve sevmiştir

    Gül pavyonda sevim

    Söyle

    Söyle ben sana nasıl küseyim

    Yolda yürürsün

    Canın çeker

    Kestane satarım Taksim'in köşesinde

    Beyoğlu'da sinemaların kapısında dururum

    Her filimde Türkan Şoray oynar

    Ben sana nasıl küseyim

    İstanbul üstüme düşer

    Minibüslerin kapısında bağırırım

    Sen binersen ön kolduğu ayırırım

    Bir de teyibe attım mı şarkımızı

    Bir tek dileğim var

    Mutlu ol yeter

    Ben sana küsmem

    İstanbul üstüme düşer

    Yangın çıkar üsküdarın içinde

    Aslan arkadaşla belalardan geçerim

    Her bi şeyi taşır yüreğim

    Her bi şeyi taşır

    Bir senin yokluğunu çekemez

    Söyle

    Söyle ben sana nasıl küseyim

    Ben sana nasıl küseyim

    İstanbul üstüme düşer

    Karaköy'den vapur kalkmaz

    Sezen Aksu şarkı yapmaz

    Üsküdar'da yangın çıkar

    Ey kanar yüreği güvercinlerin

    Minübüsler bağırmaz olur

    Aşk üstüne yenim etmez martıları boğazın

    Ulan poyrazı küser

    Olan lodosu esmez

    Yağmuru yağmaz nisanın

    Ben sana nasıl küseyim

    İstanbul üstüme gelir

    İstanbul üstüme düşer

    Söyle

    Söyle ben sana nasıl küseyim

     

     

    İbrahim SADRİ


  3. Yar

     

     

    Yara beni, yara beni

    Aşkın oku, yara beni

    Bıraksınlar, yara beni

    Atsın yardan, yara beni

    Yaram yarimdir

    Yarim yaramdır

    Azığım zehir

    Bineğim gamdır

    Yaram yarimdir

    Yarim yaramdır

     

    Yaraydın gönül yaraydın

    Her yer karanlık, yar aydın

    Hem ilaçtın hem yaraydın

    Sırrımı deşip yaraydın

    Yaraydın gönül yaraydın

    Azığım zehir

    Bineğim gamdır

    Yaram yarimdir

    Yarim yaramdır

     

    2002


  4. Üç Ayak Bir Şafak

     

     

    Kahpe kayışında bileniyor bıçak

    Üç ayak

    Bir şafak

    Celep örfü ahkâm olmuş

    Babam kasap vezir

    Eloğluna bayram olmuş

    Kuzular sağ enir

    Üç ayak

    Bir şafak

     

    Ahdetmiş babam babam beni boğazlayacak

    Topal tahteravalli hak

    Fidyeler takas olmuş

    Binilen dala iner nacak

    İntihar kısas olmuş

    Usûl bitirim

    Esas bitirim

    Kabul bitirim

    Kıyas bitirim

    Sarışın değilmişim

    Kara kaş, kara göz yasak

    Has anadan gelmişim

    Öz ocağında öz yasak

    Üç ayak

    Bir şafak

    Birkaç sefil

    Gözde nesil

    Yırtılan nazlı sancak

    Gözüme bağlı mendil

    Ben kırk kere İsmail

    Babam İbrahim değil

    Babam ortada mutlak

    Babam adil

    Babam katil

     

    1982


  5. Beklemek sabır işidir…İnsanda inanç olunca ümit olunca gelmeyeceğini bile bile tüm mantıkları devre dışı bırakıp bekleyebiliyor insan.. öyle zor bir şeydir ki gelmeyeceğini bildiğin halde beklemek..birgün olurda gelirse yaşanacak korkuları hesaba katmadan beklemek….gözyaşlarını yanına yoldaş ederek beklemek.. ta ki bir gün vuslat anı olana kadar yada kara toprak bedeni sarana kadar beklemek…..

     

    ama bütün sabır gerektiren şeyler gibi güzeldir beklemek...

     

    mantık işlemez evet yürek işidir beklemek...korkusuz,anlamsız,sınırsız...

     

    gözyaşları yoldaştır,gözyaşlarının yoldaşı da gözlerdir: hep umutludur gözler...

     

    vuslattır gözlerin gülmesi ya da kapanması...


  6. beklemek....

     

    nefis işidir aslında....

     

    beklemek gelmeyeceğini bile bile : işte bu ölümü beklemek gibidir...

     

    BEKLENEN GELMESE DE BEKLEMEK GÜZELDİR...

     

    tıpkı ÖLÜMÜ BEKLEMENİN GÜZELLİĞİ GİBİ...


  7. Mujde

     

    Ölecegiz; müjdeler olsun, müjdeler olsun!

    Ölümü de öldüren Rabbe secdeler olsun!

     

    Necip Fazil, 1982

    Cile

    "Ölümü de öldüren" bu ne güzel ifadedir...

     

    Eski Rafta

    Oyuncak kırılır, haydi, ya insan,

    Nasıl parçalanır, nasıl bölünür?

    Söylerler, mezara kulak dayasan;

    Bir daha ölmemek için ölünür.

     

    "Bir daha ölmemek için ölünür." ölümü anlatan bi büyük ifade daha.......

     

     

    İŞTE ÖLÜM...

     

    HER SANİYE DE YAKLAŞIYORUZ BİR ADIM DAHA...

     

    .....BİR DAHA ÖLMEMEK İÇİN ÖLÜNÜR.....


  8. YUSUF İMAMOĞLU

     

    Bursa’nın İnegöl ilçesinde doğan Yusuf İmamoğlu, Bulgaristan’dan komünist zulmünden kaçarak Türkiye’ye gelen binlerce ailenin çocuğundan biriydi.Yoksul bir aile mensubu idi. Su satarak okumaya çalışıyordu. Sürekli tehdit almasına rağmen kızıl eşkiyadan korkmuyor ve davasından asla dönmüyordu. Olayın olduğu gün ellerinde Türk ordusunda bile bulunmayan komünist ülke patentli silahlarla İ.Ü. Edebiyat Fakültesini basan komünist katiller, ilk olarak asistanlardan bazıları ile doçent ve profesörleri dövmüşlerdir. Bu esnada bütün sınıflar boşaltılmıştı. Bu koşuşturma içinde komünist katiller hedeflerine yaptıkları atış sonrası amacına ulaşmış ve asistanların odasının önünde Yusuf İmamoğlu’nu başından vurmuşlardı.

     

    Başından aldığı yara ile olduğu yere yığılan Yusuf İmamoğlu’nu kurtarmak isteyen arkadaşları hemen polis ve cankurtarana haber vermişlerdir.Yaralı İmamoğlu tam 23 dakika koridorda kan kaybetmiştir. Cankurtaran vaktinde geldiği halde komünist katillerce içeri alınmamış, Yusuf İmamoğlu’nun ölmesi beklenmiştir. Cankurtaranın vaktinde gelmesine rağmen polis nedendir bilinmez tam 1,5 saat sonra olay yerine gelebilmiştir.

     

    Yapılan otopsi sonucu Yusuf İmamoğlu’nun son 24 saattir yemek yemediği ortaya çıkıyordu. Cebinden ise 35 kuruş.. Yani bir simit alıp yiyecek parası dahi yoktu..

     

    Cenazesi, Bursa Emirsultan Mezarlığına defnedildi.

     

    8 Haziran 1970


  9. HAYDİ YİĞİT

    Unutturacaklarmış benliğimizi,

    Kundaklayacaklarmış kimliğimizi,

    Yeniden göstermek için varlığımızı,

    Haydi yiğit! Haydi yeni akına!

    Ülkümüzün cihan varsın farkına!

     

    Kur'an'a rehber diye sarıldık,

    Eğilmedik, düştük öldük, kırıldık,

    Ne yazık düşmanı dışta bilirdik,

    Haydi yiğit! Haydi yeni akına!

    Ülkümüzün cihan varsın farkına!

     

    Elimizi Hak'tan yana açarak,

    Zafer ışığını coşup saçarak,

    Maziden atiye bir yol açarak,

    Haydi yiğit! Haydi yeni akına!

    Ülkümüzün cihan varsın farkına!

     

    İmamoğlu getir bu aşkı dile,

    Atıver kendini şu coşkun sele,

    Kimbilir kaç yürek çarpar seninle,

    Haydi yiğit! Haydi yeni akına!

    Ülkümüzün cihan varsın farkına!

     

    Yusuf İmamoğlu 1969


  10. Ülkücü'nün Çilesi"

     

    --------------------------------------------------------------------------------

     

    Gün olur, ülküsüz insanlara gıpta ile bakasınız gelir. Rahat yaşarlar. Tıpkı Şairin söylediği gibi: "Akl-ı şuur" ları vardır, güzel severler. "Bade" içerler ve nihayet göçüp giderler.

     

     

    Ülkücülerin hayatı bambaşkadır. Sözlüklerinde rahatlık kelimesinin yeri yoktur. Daimi bir mücadele içinde ömür tüketirler. Hemen herkesle, her şeyle zaman zaman çatıştıkları görülür. Arkadaşları ile, aileleri ile, hatta sevdikleri ile.. Belli bir ülkünün esaslarından ziyade politikanın değişen icaplarına uymayı tercih eden kudret sahipleri ile de sık sık ihtilafa düşerler. Çok defa, başları belaya girer; gene de sinmezler. Bu halleri " kalabalık" a göre,uslanmamaktır; kendilerine göre de, yılmamak.

     

     

    Ülkücü dünya nimetlerinden yana nasipsizdir. Gözü yoktur ki, nasibi olsun. Bir lokma, bir hırka ona yeter. Paraya karşı o kadar müstağnidir ki, halkın hayretine sebep olur. Herkesin istediğini istemez, ne istediğini de herkes anlayamaz. Kendi zevkleri dışında zevk tanımayanların gözünde "zevksiz" bir adamdır! Küçümserler onu, hayatı anlamamakla, üç günlük dünyanın hakkını vermemekle itham ederler. Böyle davranışlara hiç önem vermez.

     

    Elverir ki, inandığına dokunulmasın!

     

     

    Kalabalığın nazarında o, zavallı bir hayalperesttir. Olmayacak fikirlerin rüyasına dalmış öylece uyumakta, başkalarını da uyumaya teşvik etmekte...

     

     

    Bir gün fikirlerinin gerçekleştiği görülse bile, O?na hiç kimse "aferin" demez. Üstelik, "böyle olacağı zaten belli idi" buyurulur.

     

     

    Ülkücünün, ülküsü ile münasebeti, hakiki bir aşkta sevenle sevgilinin münasebetine benzer. Hep verir, hiç almaz. Sevgili nazlıdır, sitemi eksik etmez, incinmeğe de hiç gelemez. Diğer sahalarda umumiyetle dikkatsiz hareket eden Ülkücü, sevgili bahis konusu oldu mu baştan başa haysiyet kesilir. Şahsına fenalık yapanlara pek aldırmaz ama, ülküsüne yan gözle bakanlara tahammülü yoktur. Sadakati için karşılık beklemez, mükafat istemez, bir garip kişidir... Ülküsüne hizmet edenlere son derece hürmetkardır. Gerçek aşıklar gibidir; kıskanmaz. Sevgilisinin sevildikçe güzelleşeceğini bilir. Sevmenin gururu yegane süsüdür.

     

     

    Ülkücünün en çok dinlediği "nasihat" tır. "Yapma " derler, " hayatını heba etme" derler, "gününü gün et " derler. O kadar çok şey söylerler ki, hiç bitmez. O hepsini dinler, ama hiçbirini tutmaz, gene bildiği gibi yaşar.

     

     

    Ülkücülerin en amansız düşmanları "eyyamperest" lerdir. Menfaatlerine tapan bu adamlar, daha çok kazanmalarına, daha rahat yaşamalarına mani olacak sanırlar da, ülkücüleri ezmeğe çalışırlar! Ne garip tecellidir ki, ülkücünün gayretlerinden en çok faydalananlar da "eyyamperest" lerdir.

     

     

     

    Gün gelir, ecel hükmünü icra eder, ülkücü dünyasını değiştirir.

    "Kalabalık" o'na acır, daha iyi yaşamış olmasını temenni eder.

    Halbuki o, inançları uğrunda yaşamanın hazzını tadamadıkları için ömrü boyunca "kalabalık"a acımıştır.

     

     

    Galip ERDEM - 1961


  11. UYUYANLARA AĞIT

    Derin bir uyku içindesiniz. Rahatsınız, huzurlusunuz, memnunsunuz ! Olup bitenleri görememenin, uyandırılacağınızı düşünememenin keyfini sürüyorsunuz. Saadetinizin hep böyle devam etmesini, hiç uyandırılmamanızı isterdim. Fakat maalesef bir gün gelecek, siz de uyandırılacaksınız. Yazık ki o zaman, "Artık çok geç olacak !" Bir daha uyumak şöyle dursun yatak bile bulamayacaksınız. Ve o vakit, sizin hesabınıza üzülmek yine bize düşecek.

     

     

    Biliyorum: Düşünmeyi sevmiyorsunuz. Düşünürseniz rahatınızın kaçmasından korkuyorsunuz. "Yuvanızın temeline dinamit koymak istiyorlar." diyoruz, aldırmıyorsunuz. Sözümüze kulak verirseniz, tedbir almak gerekeceğini anlıyor, zahmete girmek istemiyorsunuz. Bir tek endişeniz var: Gününüzü gün etmek, dilediğiniz gibi yaşamak.

     

    Mücadeleden ürküyorsunuz. Öylesine ürküyorsunuz ki, sizin için yapılan mücadelelerle ilginiz olmadığını göstermek ihtiyacını duyuyorsunuz.

     

    Memleketimizin bin bir davası var. Nizâmımızı yıkmak isteyen düşman kuvvetler sayılamayacak kadar çok. Diken üzerindesiniz. Fakat dikenli bir yolda ayağınızı yaralamadan yürümenin mümkün olmayacağını unutuyorsunuz.

     

    Tehlikeyi görünce, korkulu bir rüya görmüşcesine, sırtınızı dönüyor, yeni ve eskisinden daha derin bir uykuya dalıyorsunuz.

     

    Canınıza kastedenler, her geçen gün yatağınıza daha fazla yaklaşıyor, korunma imkanlarınızı gittikçe azaltıyorlar.

     

    Hiçbir feryat sizi uyandırmıyor, tehlikeyi anlamanızı temin etmiyor. Yaklaşan düşmanın ara sıra yumruğunu yiyor, hassas bir yerinize iğne batırılmış gibi şöyle bir sıçrıyor, şaşkın şaşkın bakıyor ve sonra da sayın başınızı yastığa gömüyorsunuz.

     

    Kurtuluş ümitlerine vedâ etmeden uyunmanızı istiyoruz.

     

    İyi niyetimize akıl erdiremiyor, gayretlerimize yabancı kalıyorsunuz. Hatta biz olmasak daha rahat uyuyacağınızı sandığınız, bu yüzden bize düşman kesildiğiniz bile oluyor. Yine de baş ucunuzda davul calmaktan vazgeçmeyeceğiz.

     

    Gözünüzün açılması için ne mümkünse yapacağız.

     

    Gafletten sıyrılmaya, biraz da sizin çalışmanızı bekliyorsak, acaba haksızlık mı ediyoruz ?

     

    Galip Erdem

×
×
  • Create New...