Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

yusuf ziya karataş

Üye
  • Content Count

    176
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    1

Posts posted by yusuf ziya karataş


  1. "Aybala'm sen Allah (c.c.) Resulü (sallallahüaleyhivesellem)'nün lanetlediği, erkekleşmek hevesinde olanların, kulaklarında walkman dünyadan bîhaber tepinenlerin izinde değil, bir kız ve müstakbel bir hatun olarak "cenneti ayaklarının altında" bilenlerin yolunda olmalısın. Velhasılı Aybala, taşıdığın değerin farkında ol, yüksek idealler ve kutlu ülküler için yaratıldığını unutma... "

     

    söz gümüşse sükut altınmış...


  2. AŞKTIR Kİ GERİSİ VESAİREDİR...

     

    Sevgili!..

    Aşkın şiirini yazmak isterdim sana; sana aşkı şiir ile yazmak isterdim... Aşkı seninle tanımlamak ister, aşkı sende tanımak isterdim. Ay ikiye bölündüğünde yanında olmak, Uhud’da dişini avcuma almak isterdim.

     

    Sevgili!..

    Şimdi senden uzakta, aşk şudur diyebilsem eğer, son defa kendimi ve ilk defa okuyucumu kandırmış olacağım. Bildim dediğim bir aldanıştır çünki o, duydum dediğim bir yanlıştır. Şimdi ayın, şın ve kaf’ları çıkardılar elif belerden de sensizliğin mektebinde bir sabra mıhladılar bizi elif’lerle he’lerden.

    Sensizlikte hasretin hüzzamlarını öğrendik kucak kucak, ve aşkın nihavent saltanatını arar olduk köşe bucak. Bildiğimizi sandıkça yandık da yolunda, yolunda yandığımızı sandıkça bildik sonunda.

     

    Aşkın gerçeği değildi bildiğimiz, ama aşkın ateşiydi yandığımız. Artık şüphedeyiz, canları yâre ulaştıran bir sel miydi aşk, şekeri güzele sunup ağuyu kalbe bulaştıran bir el miydi!..

     

    Sana varacak yolların çilesi miydi; tutkular ötesi tutkunun zirvesi, hasretle yanışların sesi miydi!..

    Galiba varlığın çekim alanına giren en ulvi acıydı aşk; ve maddeyi mânâya veren en cömert sancıydı. Ruhların çeşitli varlıklar arasında bölüştürülen süsüydü belki; belki ötelere yazgılı yitirişlerin türküsüydü.

     

    Kalp kalbe konan kelebek kanatlarında renk; kudümlerde düşünüp neylerde ağlayan âhenkti aşk. Şarkın bütün şiir macerasıydı, belki Yesribli sevgililer için tutulan bir Anadolu yasıydı. Yağmur yağmur belaya başını tutmaklar ve ateş ateş denizlere kendini atmaklardı. Mansûr’u dâra takan da, Halil’i oda yakan da oydu, ve oydu Eyyub’u derde bırakan da. Tuz kadar mübarek, ekmekçe aziz idi; toprakleyin bereket, su gibi temiz idi.

     

    Aşk iğnesiyle dikilince bir dikiş, kıyamete kadar sökülmez imiş. Aşk ile insan elbet güneşe benzer; ve aşksız gönül misâl–i taşa benzer. Hayatı aşka bölünce hayat çoğalır; bütün hayatları toplasan geriye aşk kalır. Gelip kemiğe dayanınca dünya, hayata atılan kemend olur; göz kapaklarından vurulunca kasırgalar, annelerce deprem, babalarca bend olur.

    Aşksız bahar dallarını kuru bir ayaz boğar, aşksız rahmini yargılayan bebekler nâgehan doğar. Mahrem düşüncelerle perdelenen odalarda ya ezel ya ebet olur; aşk kayıp giderse dünyadan ebet kıyamet olur;

    sevgisizlik gelir, dünya cehennem olur.

     

    Aşk gelince burukluğun şiirinde hüzün dokur heceler; ve azarlanmış kalpleri ısırır tam yarısında geceler. Saban onunla sürerse toprağı koşarak, ancak o vakit yeşerir taze bir başak. Atların nallarından yıldırımlar masallara dökülür, ve yollanamayan mektuplarda nice kalpler sökülür.

     

    Kayan yıldızlar gibi büzülür elem dehlizlerine diller, ve melal süzülür gibi melek kanatlarında döker yapraklarını güller. Kaderin dehşetini yakan şamdanlar özge pervanelere tesellikâr düşer, şefkatli bir ekmek kırıntısıdır kurutulmuş buselere yâr düşer.

     

    Sevgili!..

    Kapına geldik; aşkı öğret bize; ve aşkını ver yüreklerimize.

    Bir nihânîce gamzene gamzede âşıkların adına... Hani uykuya dalınca kenti, ve yalnız başına kalınca kendi...

     

    Hani yalnız gecelerde konuşmadan kalınca dilleri, ve hâl üzre gönüller anlar olunca bütün dilleri... Vicdan sesinden bîzâr kürek mahkumlarınca, hani âşıkların hasreti özlemle karınca...

     

    Hani gurbetin ucunda gönlüme gömen de seni, hani seni gurbet gurbet gönlüme gömende... Güneş ve ay nurunu aşkından alırken; güneşin ışığı aya vurur gibi âşıkı aydınlatırken... Gel ey Sevgili bir huzmecik bahş eyle âsî ve aciz üftadene, ve umut ver peykin olmaya teşne kem zerrene. Aşkları unutan bendene aşkını unutturma!..

    Her şey sen olsun şu dünyada ve olmasın sen olmayan dünya da.

     

     

     

    İskender PALA


  3. ........üşüme..........

     

    SENİ SEVMEK İÇİN NE KADAR SEBEP VARSA İÇİMDE ..

    İŞTE , SEVMEMEK İÇİN DE ÖYLE ,

    SENİ SEVMEK İÇİN NE KADAR SÖZ VARSA DİLİMDE ,

    SENİ YERMEK İÇİN ,

    SANA ERMEK İÇİN ..

    YOK İŞTE ,

     

    BİR YALAN UYDURUYORUM BEN KENDİMCE ,

    KENDİME UMUTSUZLUK ,

    SANA UMUDUM ,

    YOLLARINA ÇARESİZLİK DÜŞMÜŞ EŞKIYA ,

    BEN SANA ZEHİR ZEMBEREK SUSKUNLUĞUM ,

    BEN SANA GÖZLERİNDEN VURULMUŞUM ;

    SANA AÇILAN KAPILARIN KAPANAN SESİNDE ,

    BEN SENİ DEĞİL KENDİMİ UNUTMUŞUM ;

    YARALARIMIN KANAYAN DAMARLARINA ,

    UYKUSUZ GECELERİMDEN KÖR SOKAKLAR SÜRMÜŞÜM ;

    NE MUTLU BANA ...

    NE MUTLU ,

    EN ÇOK BİR YILDIZ KAYIYOR BİLİYORMUSUNUZ ?

    BİR DİLEK TUTUYORUM İŞTE,

    ELLERİN OLUYOR ... TUTUNUYORUM SANA ..

    SOLUKSUZ BİR SOKAK LAMBASI ALTINDA ,

    ŞUBAT'A MÜEBBET GÖZLERİNİ SUNUYORUM SANA

    ANLASANA .....

     

     

    SENİ SEVMEK İÇİN NE KADAR SEBEP VARSA İÇİMDE ..

    İŞTE O KADAR YALAN UYDURUYORUM KENDİME ,

    O KADAR YALAN ... KİME NE ...

     

    KENDİME YALANLARLA TUTUNUYORSAM KİME NE ?

    KENDİMİ SENDE UNUTUYORSAM KİME NE ?

    SENDE SUSUYOR , SENDE KONUŞUYORSAM

    SENDE UYUYUP SENDE UYANIYORSAM ,

    VURUYORSAM TALAN OLAN UMUDUN MAHZENİNDE KENDİMİ ,

    KİME NE ,

    KİME NE KENDİMİ KANATIYORSAM SENİN DÜŞÜNCENDE ,

    YALAN YADA GERÇEK ,

    SEN SAKIN GECESİZ UYKULARIMDA ÜŞÜME !

    BEN ÜŞÜYORSAM KİME NE ....

     

    Bedirhan GÖKÇE


  4. beklenen gelir be bir gün kardeşlerim

     

    yeter ki iyi bir bekleyen olalım

     

    eğer beklenen layıksa beklenmeye bu dünyada gelmezse cennetine gelir bekleyenin.

     

    ................................................................................

    ..........................................


  5. Sayın Yusuf Ziya Karataş yazınızı nihayet okuyabildik.Hayli zamandır aklımızda idi, fakat zaman anlamında okuyup mukabele edecek gücü kendimizde bulamayışımızdan ötürü ancak bu güne kaldı. Yazınızdan ötürü sizleri tebrik ederim. Gerçekten gönüllere tercüman olacak şekilde aşkı tarif etmişsiniz. Lakin tarifinizdeki yelpanezinizin genişliğine bakınca Mevlana'yı, üstadımızı,Serdengeçti'yi, M.akif'i aynı metinde görmek ne kadar güzelse onlara kıyasla her noktada kıyas kabul etmeyeceğine kani olup kabul ettiğimiz komedya ustalarımızdan olan Kemal Sunal'ın veya kötü rol ustamız Erol Taş'ın bulunması yazıyı hafif pürüzlendirmiştir diye yorumluyoruz. Onun dışında ise diyeceğimiz şey : Gönlünüze sağlık...

     

     

    Allah(c.c) razı olsun...Gerçekten güzel düşünceleriniz kadar eleştirileriniz de benim için çok önemli.Tabi haklısın hocam,ama aklımda kesinlikle kıyaslama gibi bir amacım yoktu.Sadece yazıma biraz renk katmak istedim. Her çiçekten bal almak deyişimiz var ya biraz öyle yani.Aşk,bir evrense;evrendeki herşey de aşk değil midir? Tekrar teşekkür ederim...

    Allah(c.c)a emanet olun...

     

    Muhebbetle....


  6. Haklısın ziya kardeşim..

    Hani vardır ya.. bazen beklenenin gelmemesi bile umut verir insana..

    beklenenin gelmiyecek oldugunu bile bile,o ızdırabı çekerek mutlu olabiliyor insan..

    bir umut.. daima içinde,yüreginin bi köşesinde vardır insanin....

     

     

    sen de haklısın goksal hocam,

     

    beklemek büyüklüktür aslında yüreğin büyüklüğüdür

     

    ve beklenen daima beklenmeye layık olandır....


  7. İSTANBUL

     

    Sultanahmet’inde güvercinlerin uçuşur

    Beyoğlu’nda tarihin günden güne tutuşur

    İnsanların telaşla öte beri koşuşur

    Yaşam gerçek güzellikleri yalan İSTANBUL

     

    Fatih seninle kazanmıştı şerefi şanı

    Senin uğruna dağıtmıştı koca bizansı

    Sensin üç dininde tek dayanışma noktası

    Yaşam gerçek güzellikleri yalan İSTANBUL

     

    Kışın gelirse soğuğun insanı dondurur

    Güneşin çıkarsa nice gülleri soldurur

    Araçlar zamansız bütün yolları doldurur

    Yaşam gerçek güzellikleri yalan İSTANBUL

     

    yusuf ziya karataş

     

    01.03.2004


  8. TOPAL ASKER

     

    Ey saçları "alagarson" kesik hanım kız!

    Gülme öyle bana bakıp sen arsız arsız!

    Bacağımla alay etme pek topla diye.

    Bir sorsana o topallık nerden hediye ?

     

    Sen Şişli'de dansederken her gece, gündüz

    Biz ötede ne ovalar, çaylar, ne dümdüz

    Yaylaları geçtik, karlı dağları aştık;

    Siz salonda dansederken bizler savaştık.

     

    Ey dudağı kanım gibi kıpkırmızı kız,

    Gülme öyle bana bakıp sen arsız arsız!

    Olan işler dimağını azıcık yorsun!

    Biliyorum elbisemle eğleniyorsun;

     

    Biliyorum baldırını o kadar nazla

    Örten bir tek ipek çorap kıymetçe fazla

    Benim bütün elbisemden... Hatta kendimden...

    Biliyorum: Çünkü bugün şu dünyada ben

     

    Neyim? Bir hiç... işe güce yaramaz, topal...

    Sen sağlamsın senin hakkın dünyadan zevk al:

    Çünkü orda düşmanlarla boğuşurken biz

    Siz muhteşem salonlarda şarap içtiniz!

     

    Ey gözünün rengi bana yabancı güzel,

    Her yolcunun uğradığı ey hancı güzel!

    Sen yabancı kucaklarda yaşarken her gün

    Yapıyorduk bizde kanla, barutla düğün.

     

    Sen o sıcak odalarda cilveli, mahmur

    Dolaşırken... Biz de tipi, fırtına, yağmur,

    Kar altında kanlar döktük, canlar yıprattık;

    Aç yaşadık, susuz kaldık, taşlarda yattık

     

    Sen açılmış bir bahardın, biz kara kıştık;

    Bizden üstün ordularla böyle çarpıştık...

    Gülme bana bakıp pek arsız arsız

    Sen ey dışı güzel, fakat içi çamur kız!

     

    Sana karşı haykıranı mecbursun dinle;

    Bugün hesap göreceğiz artık seninle:

    Ben cephede geberirken, geride vatan

    Aşkı ile bin belalı işe can atan

     

    Anam, babam, karım, kızım eziliyorken

    Dağlar kadar yük altında... Gel, cevap ver, sen

    Bana anlat, anlat bana, siz ne yaptınız?

    Köpek gibi oynaştınız, fuhşa taptınız!

     

    Anavatan boğulurken kıpkızıl kanda

    Yalnız gönül verdiniz siz zevke, cazbanda...

    Ey nankör kız, ey fahişe unutma şunu:

    Sizin için harbederken yedim kurşunu.

     

    Onun için topal kaldı böyle bacağım,

    Onun için tütmez oldu artık ocağım.

    Nazlı nazlı yatıyorken sen yataklarda

    Sallanarak ölü kaldık biz bataklarda.

     

    Kalbur oldu süngülerle çelik bağrımız,

    Bu amansız boğuşmada öldü yarımız,

    Ya siz nasıl yaşadınız? Bizim kanımız

    Size şarap oldu sanki... Şehit canımız

     

    Güya sizin mezenizdi! Yiyip içtiniz;

    Zıpladınız,kudurdunuz arsız,edepsiz!...

    Gerçi salonlarda "yıldız" dı senin adın,

    Hakkikatte fahişesin ey alçak kadın!

     

    Ey allıklı ve düzgünlü yosma bil şunu:

    Bütün millet öğrenmiştir senin fuhşunu.

    Omuzunda neden seni fuzuli çeksin?

    Kinimizin şiddetiyle gebereceksin!..

     

    edit//BDG//

     

     

    Adalar Denizinden Altayların daha ötesine kadar bütün Türk gençliğine....

     

     

     

     

    Yer bulmasın gönlünde ne ihtiras, ne haset.

    Sen bütün varlığına yurdumuzun malısın.

    Sen bir insan değilsin; ne kemiksin, ne de et;

    Tunçtan bir heykel gibi ebedi kalmalısın.

     

    Iztırap çek, inleme... Ses çıkarmadan aşın.

    Bir damlacık aksa da, bir acizdir göz yaşın;

    Yarı yolda ölse de en yürekten yoldaşın

    Tek başına dileğe doğru at salmalısın.

     

    Ezilmekten çekinme... Gerilmekten sakın!

    İradenle olmalı bütün uzaklar yakın,

    Dolu dizgin yaparken ülküne doğru akın

    Ateşe atılmalı, denize dalmalısın.

     

    Ölümlerden sakınma, meyus olmaktan utan!

    Bir kere düşün nedir seni dünyada tutan?

    Mefkuresinden başka her varlığı unutan

    Kahramanlar gibi sen, ebedi kalmalısın...

     

    Sen ne elde ve dilde gezen billur bir sağrak,

    Ne de sıska bir göğüse takılan bir çiçeksin;

    Senin de bu dünyada nasibin var: Savaşmak!..

    Kayalarla güreşip dağlarda öleceksin.

     

    Yoldaşlık ederekten gökte güneşle, ayla

    Aşarsın tepe, ırmak; yürürsün ova, yayla...

    Hayata ne biçimde geldinse bir borayla

    Daha sert bir kasırga içinde biteceksin.

     

    Kızıl Elma uğrunda kılıç çekince kından

    Bahtiyarlık denen şey artık geçmez yakından;

    Mesut olup gülmeyi sök, çıkar hatırından.

    Belki öldükten sonra bir parça güleceksin.

     

    Yüz paralık kursunla gider "Hayat" dediğin;

    "Tanrı Yolu" uzaktır; erken kalk, sıkı giyin.

    Yazık, bütün ömrünce o kadar özlediğin

    Güzel Kızıl Elma’na varmadan öleceksin.

     

    Belki bir gün çöllerde kaybedersin eşini,

    Belki bir gün ağlarsın kaçtı diye karına.

    Işıksız kulübende boranın esişini

    Dinleyerek çıkarsın bir ümitsiz yarına.

     

    Gün olur ki mertliğin uğrar kahpe bir hınca;

    Namert bir el arkandan seni vurur kadınca;

    Bir gün sabrın tükenir... Silahını kapınca

    Haykırarak çıkarsın yurdunun dağlarına...

     

    Hayatin kamçısıyla sızar derinden kanlar,

    Senin büyük derdinden başkaları ne anlar?

    Vicdanını Paris'e, Moskova'ya satanlar,

    Küfür diye bakarlar senin dualarına.

     

    Hey arkadaş! Bu yolda ben de coşkun bir selim,

    Beraberiz seninle, işte elinde elim.

    Seninle bu hayatin gel beraber gülelim

    Ölümüne, gamına, tipisine, karına...

     

    Atandan kalmış olan kılıcı iyi bile,

    Onu bütün gücünle vuracaksın çağında.

    Savaş..... Bunun tadını ey Türk sen bulamazsın,

    Ne sevgili yanında, ne baba ocağında.

     

    Savaşmaktan kaçınır, kim varsa alnı kara;

    Kan dökmeyi bilenler hükmeder topraklara...

    Kazanmanın sırrını bilmiyorsan git, ara

    "Çanakkale" ufkunda, "Sakarya" toprağında.

     

    Siyasette muhabbet... Hepsi yalan palavra...

    Doğru sözü "Kül Tegin" kitabesinde ara...

    Lenin’den bahsederse karşında bir maskara

    Bir tebessüm belirsin sadece dudağında.

     

    Yatağında ölmeyi hatırından sök, çıkar!

    Döşeğin kara toprak, yorganındır belki kar...

    Sen gurbette kalırsan, ben ölürsem ne çıkar?

    Ruhlarımız buluşur elbet Tanrıdağı'nda...

     

    Mukadderat isterse seni yoldan çevirsin,

    Sen hele bu yollarda yıpranarak aşın da,

    Varsın bütün ömrünce bir an nasip olmasın

    Yorgunluğunu gidermek serin bir su başında.

     

    Bir gülüşten ne çıkar, ne çıkar ağlamaktan?

    Kullar kancıklık eder, bela bulursun Hak'tan.

    Gün olur ki bir yudum su ararsın bataktan,

    Gün olur ki bir tutam tuz bulunmaz aşında.

     

    Bir çığ gibi yürürsün bir lahza durmaksızın,

    Bir ilahi kaynaktan geliyor çünkü hızın.

    Duygular ölmüştür... Tapınılan bir kızın

    Bir füsun bulamazsın gözlerinde, kaşında.

     

    Iztırabı kanına katta göz kırpmadan iç!

    Varsın gülsün ardından, ne çıkar, bir iki piç...

    Bu varlık dünyasında yalnız senin hiç mi hiç

    Bir şeyin olmayacak... Hatta mezar taşın da...

     

     

    hüseyin nihal atsız...

     

    SAYGIYLA ANIYORUZ...


  9. İlk önce gözlerim dalıyor uzaklara

    ve sessizce giriyorsun hayalime,ve işte yine sen

    yerine koymaya çalıştıkça birilerini

    her denemem başarısız çünkü ben sensiz de olsam

    sende mutluyum

    söylesene be gülüm

    hayalin varken seni hala severken nasıl unuturum

    Allah'a silaha bayrağa yemin olsun

    SENİ SEVİYORUM HASRETİM

    VE SESSİZCE BIRAKTIĞIN YERDE SENİ BEKLİYORUM...


  10. AŞK ; ÜÇ HARF TEK HECE

     

    Hep bir gerçeği arar insanoğlu yıllardır. Üç harf tek heceye sığdırılmış bir ömürdür aslında bu gerçek. Ömürün adı aşktır, aşkın adı bir ömür. Aşkı sorarsan bir ömür.

     

    AŞK; ellerini açıp hıçkırıklarla Allah’a yakardığın bir anda O’nun için gözünden düşen bir damla yaştır, kulun Allah’a en yakın olma anıdır.

    AŞK; ela gözlü sevgililere şiirler yazdırandır, Türk filmlerindeki esas oğlanının son bakışının anlamıdır; aslında hayatın kısacık özetinin adıdır.

    AŞK; sınırsız âlemleri sınırlayan çizginin sonunun başlangıç noktasına farkıdır, dert sofrasında yenilen balın o verdiği unutulmaz tadıdır.

    AŞK; bir yavru güvercinin kafeslenmiş özgürlüğünün pişmanlığını yaşarken ona takla attırmaya çalışanların onun için değerinin bile bile değersiz görüp kırdıkları kanadıdır.

    AŞK; Mevlana’nın bütün insanlığa ‘’ne olursan ol, yine gel’’ çağrısının asıl nedenidir, Yunus’un hala birçoğumuz tarafından algılanamayan o mütevazı sevgisidir.

    AŞK, Yusuf’un güzelliği, Eyüp’ün sabrı; Ömer’in adaletidir, Kerbela’da İmam Hüseyin’in şehadetidir.

    AŞK; anlamayı anlamaktır; anlamdırmaktır anlamayı; kifayetsizdir; sessizdir; bir ömürü temsil etse de sadece tek hecedir.

    AŞK; hilalin yıldızla buluştuğu anda gösterdiği o büyük neşedir; gündüz de düşünür Mecnun Leyla’yı ama aşk aslında gecedir.

    AŞK; Yesevi’yi 63 yaşında yaşamdan alıp yerin altındaki ibadethaneye çekendir, Evliya Çelebi’yi bütün ömrü boyunca dağ tepe gezdirendir.

    AŞK; Fazıl’ın kalemine ‘’üstad’’ dedirendir; Akif’e bir ülkenin geleceğini; ‘’istiklalini’’; istikbalini dizelere döktürendir.

    AŞK; Türk-İslam davasıdır; kızıl Çin’e özgürlük haykıran Türkistan’dır, hala esaret altındaki Yemen’dir.

    AŞK; bedene sokulmuş ruhtur; ruh bedendedir, beden güzeldedir; güzellik ise göze güzeli gösterendir.

    AŞK; ’’vatan sağ olsun’’diyerek şahadete ermektir; bir gül bahçesinin kokusunu duyarak, bir gül bahçesine girer gibi cennete girmektir.

    AŞK; tam canın cananın eline uzandığı anda onu tutamaması; elinden kaçırmasıdır; bazen göz göre göre ‘’ayrılığa’’ eyvallah demektir.

    AŞK; Kemal Sunal’ın hala bizleri güldüren o eşsiz gülümseyişinin kaynağıdır; Erol Taş’ı kötü adam yapan şeylerin aslında tam karşıtıdır.

    AŞK; belki bebekliğimizi beleyip ağladığımız bir tahta beşiktir; belki de günlerimizi kefenleyip tabuta koyduğumuzda o yükü taşıyacak olan musalla taşıdır

    AŞK; Karacaoğlan’ın mert sözü; Aslı’nın Kerem’i yakan o iki çift gözü; Veysel’in sazının avazı; yarin kalem kaşıdır.

    AŞK; beyitlere sığmayan ululuğun sahibidir; hayata adım atmadan önce aşığın maşuka mutluluk aktidir.

    AŞK; ’’’’’SERDENGEÇTİ’’’’’DİR; GÜN OLDU DEVRAN DÖNDÜ ARTIK ‘’AŞKTA SERDENGEÇTİ VAKTİDİR.

×
×
  • Create New...