Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

yusuf ziya karataş

Üye
  • Content Count

    176
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    1

Posts posted by yusuf ziya karataş


  1. yeniden serdengeçti......

     

    Harçlıklarımızdan artırarak çıktık bu yola.Bir an bile duraksamak aklımıza gelmedi.Alın terimizi verdik,uykularımızdan vazgeçtik çıkardık dergimizi.

     

    Bu konuyu uzatmanın gereği yok,Emeğe saygıyı öğrenmedikten sonra.Bizi,yazılarımızı,ismimizi beğenmeyen kardeşim" bir dergi çıkar da gel" o zaman muhattap bulursun kendine.(buraya daha fazla birşeyler yazma,Allah(c.c) razı olsun anlayışın için...)

     

    Allah(c.c)a emanet olun.


  2. Sen Olmasaydın

     

    Sensin bu gönlümün yönü mekanı

    Bende ar olmazdı sen olmasaydın

    Ak nergizler sana aksın dağlarda

    Balda sır olmazdı sen olmasaydın

     

    Dağlardaki güneş doğmaz aleme

    Buluttaki yağmur yağmaz aleme

    Gönlümdeki güzel sığmaz aleme

    Dünya dar olmazdı sen olmasaydın

     

    Suru sırdan derler suyuma benim

    El eyleyen çıkar toyuma benim

    Elde güzel çokmuş neyime benim

    Gözüm kör olmazdı sen olmasaydın

     

    Kuşlar yuvasından uçar mıydı ki

    Bulutlar yağmurdan kaçar mıydı ki

    Yaylada çiçekler açar mıydı ki

    Dağlar kar olmazdı sen olmasaydın

     

    Dostlarım el oldu senin uğruna

    Gözlerim sel oldu senin uğruna

    Sefai'yim del oldu senin uğruna

    Gurbet zor olmazdı sen olmasaydın

     

    Aşık Sefai

    • Like 1

  3. Vasiyet

     

    Gidenler; eşlerine, evlatlarına, arkadaşlarına, dostlarına yazıp bırakırken

    Ben, sana yazmak zorunda kaldığım için beni affet, beni affet baba!

    Hiçbir zaman, hiçbir zaman senin istediğin gibi bir evlat olamadım, biliyorum

    Hoş, kendi istediğim gibi de olmadım ya; ne fark edecekse!

     

    Yağmurlu bir akşam üstü, parkamın sırtı delik deşik, kafam gözüm darmadağan,

    Getirip bırakırlarsa evin önüne; sakın, sakın üzülüp dövünme ve hiç düşünme nedenini!

    Soranlara, soranlara ömrü sokak çocuklarıyla, eylül çocuklarıyla, onun bunun çocuklarıyla ve

    En son da ittifak çocuklarıyla kavgayla geçti dersin!

    Şimdi, şimdi hep özlediğimiz bizim çocukların yanında dersin, olur mu?

     

    Sıradan bir mezar, sıradan bir tören istiyorum!

    Tıpkı; dokuz can, dokuz yiğidim, dokuz gardaşım gibi...

     

    Cenazeme gelen, cenazeme gelen; kotlu, parkalı, ikibin içen arkadaşlarımı benim yerine koy, benmişim gibi sev,

    Anlamaya çalış onları!

    Onların, onların yaşanan bunca şeye rağmen beni sevdiklerine inanıyorum

    Dilerim, dilerim öyledir de!

     

    Ama, ama tabutuma tutunup en öne geçmeye çalışan, güneş gözlüklerinin altında timsah gözyaşları döken gravatlı godoşları.... Heh, boşver gitsin!

     

    Velhasıl, velhasıl; vasiyetimi ve sıkıntılarımı yine sana,

    Arabamı teşkilata,

    Kavgamı ve aşklarımı genç kardeşlerime,

    Ağacımı, ağacımı yeni ozanlara,

    Silahımı, sazımı, kitaplarımı ve inadımı oğluma,

    Sevgimi kızıma,

    Sabrımı kadınıma,

    Türkülerimi, türkülerimi her şeyden çok sevdiğim halkıma bırakıyorum!

    Bana, bana HAKKINIZI HELAL EDİN!

     

    1997 Ekim

     

    Ahmet Yılmaz


  4. Cano

     

    Ekmek ve su kadar vazgeçilmez

    Karadeniz kadar vahşi

    Sansa Deresi kadar karmaşık

    Diyarbakır geceleri gibi

    Kapkaraydı gözlerin Cano

     

    Sen yanımdayken Asi Nehri gibi

    Tersine akardı zaman

    Sensizlikte her biri asır olan

    Günler saatler dakikalar saniyeler

    Velhasılı

    Zaman kanatlanır uçardı Cano

     

    Ve...

    Sen ıtır kokardın

    Dersim gibi

    Ülkem dağları gibi

    Yıldız yıldız

    Saçların dökülünce omuzlarına

    Cizre semaları

    Seni kıskanırdı Cano

     

    Mermi sesleri duyulmaz olur

    Sessizliğin gümbürtüsü kaplardı ortalığı

    Ellerin göğsümde gezinirken

    Cudi Gabar misali heybetim biter

    Fırat Dicle olurdum ayaklarının altına

    Erirdim Cano

     

    Pusuları mayınları

    İkiyaka’yı Pınarcık’ı

    Çiçekli’yi Yavi’yi unutur

    Malabadi olurdum

    Gözlerinin içine bakarken

    Ölürdüm Cano

     

    Gözlerindeki ışıltıyı

    Sevdayı

    Yanıklığı

    Yiğitliği gördükçe

    Söğerdim

    Munzur papatyasını

    Pervari balını

    Şifa diye satanlara Cano

     

    Söğdükçe anlardım

    Atıf’ın idamını

    Mansur’un isyanını

    Rahmani Baba’nın katlini

    Ve Ferhat’a dağ deldiren deliliğini

    Anladıkça

    Dağlara

    Dağlara döner haykırırdım

     

    Allah Kitap silah çarpsın ki

    Seni seviyorum

    Seni seviyorum Cano

     

    Hem de

    Hiç istemediğim kadar

     

    Ahmet Yılmaz


  5. AYŞEM

     

    Kimi annaya ,bellaya ,kimi mariyaya kimide kızıl saçlı nataşaya yazdı

    oysa ben bir Türk yiğidiyim Türk' e sevdalı olduğum için Ayşem sana yazıyorum...

    Ben seni kongoda ölen sevgilisini İstanbul'da arayan teksaslı bir dişi gibi değil,

    aşk eşittir burjuva güzellerini diskoteklerde arayan zübbeler gibi değil,

    hele kafalarındaki kirli duyguları nataşa adlı rus kızında sembolleştiririp kızıl ruble arayanlar gibi aramıyorum Ayşem...

    Ben seni; belki bir ana ceylanın vurulmuş yavrusuna su aradığı gibi...

    Belki bir Anadolu delikanlısının kaçırmak için güzel Zeynep'ini gecenin alaca karanlığında aradığı gibi arıyorum Ayşem...

    Ama muhakkak bütün iyilikleri bütün güzellikleri bütün özlemleri sende bulacağımı bilerek

    engin denizin kudurmuş dalgaları gibi önümdeki tüm engelleri aşarak yüce ALLAH'IN izniyle seni arıyorum Ayşem...

    Seni kaybettiğim dünyalarda bulmak istiyorum.

    O dünya; HZ.FATİH' in kılıcının altın kapması Estergon dönüşünün gönülleri yakması

    veyahut Tuna'nın bir Itri bestesinde musiki gibi çağlayıp akması olabilir

    geçtiğim yıllardaki parlak aynalar geleceğimi aydınlatır benim

    bir elim geleceğin MİLLİYETÇİ TÜRKİYE sinde ise YAVUZ 'un beyaz atının yelesindedir öbür elim...

    Seni kaybettiğim ve şimdi aramaya çıktığım dünyalarda Ayşem;

    ne meyhane tezgahları ardında mum gibi yanıp sönen kızlarımın gözlerinin karası,

    ne yoksulluktan ve fakirlikten ölen yiğitlerimin verdiği yürek yarası,

    nede başı kabak; yalın ayak dolaşan insanımın ciğerlerini hilton gecelerin de içkilerine meze yapıp yiyen

    kahpelerin ağız kavgası var...

    Seni kaybettiğim ve şimdi aramaya çıktığım dünyalarda;

    bir KURAN,bir KILIÇ ve bir BOZKURT üçünün ördüğü koca bir dünya koskoca bir tarih var Ayşem...

    Tut ki seni karanlığın ta ötesinde bir yere hapsetsinler ömründe güneşi hiç görmeyeceksin;

    ama ben o güneşi yanıma aldım seni kurtarmaya geliyorum Ayşem...

    Ne sezar, ne hitler, ne posbıyıklı stalin, nede faresuratlı mao; çözemez, çözemez, çözemez senin derdini Ayşem...

    Senin derdini;batılılık delisi sömürge aydınları robert koleji mezunu özgürlük budalaları ve kafalarını çirkin kapitalistlere satmış deve kuşlarıda çözemez...

    Senin derdini Ayşem; senin gibi konuşan, senin gibi düşünen, senin gibi yaşayan,

    velhasıl kelam bizler ÜLKÜCÜLER çözeriz senin derdini...

    Anamın anlattığına göre Koca Türk Dünyası'nın küçük bir köyünde doğmuşum

    senin için doktor yada ilaç ekmek yada su ne ise

    benim için MİLLİ DEVLET, KIZIL ELMA ÜLKÜSÜ odur...

    Sen benim için; Kırım' lı Bike, Azerbaycan' lı Aybala, Yerköy' lü Fadime hepiniz bizim için birsiniz.

    Çünkü bizim kanunumuzda akvaryumlu meyhanelerde sevgilinin kömür karası gözlerine şiir yazmak yok

    biz çoktan erittik ÜLKÜ denen nazlı gelinin duvağında sülün gibi kızların göz bebeğini Ayşem...

    Bizim kanunumuzda geri bıraktırılmış insanımızı, esir milyonlarca soydaşımızı tutsaklıktan kurtarmak için,

    bu geri kalmışlığa son vermek için birlikte mücadele etmek var...

    Bu; ne benim sana ağlayarak, nede dizlerine kapanarak bir yalvarışımdır...

    Bu; parmakları çelikten, yürekleri Estergon demirinden, yüz binlerce, milyonlarca MÜSLÜMAN TÜRK ÜLKÜCÜSÜ 'NÜN sana durdurulmaz emridir...

    Kendine dön, kendine dön Ayşem...

     

    Aşık Sefai


  6. Gönül

     

    Yeter, yeter gönül yeter, senden çektigim.

    Avuca sigmadin, ele sigmadin,

    Ömür boyu gözlerimden döktügüm,

    Yagmura sigmadin, sele sigmadin.

     

    Gönül seninle gitmek zor ismis,

    Seni adim, adim gütmek zor ismis,

    Seninle yolculuk etmek zor ismis,

    Daglara, taslara, yola sigmadin.

     

    Sen yoldas degil de esir aradin,

    Esirin de oldum kusur aradin,

    Emellerin için asir aradin,

    Mevsime sigmadin, yila sigmadin.

     

    Sen bitmedin ben artik bittim,

    Sazimla beraber pesinden gittim,

    Onuda derdine âmade ettim,

    Perdeye sigmadin, tele sigmadin.

     

    Hizmet ettim sana hizmet herseyle,

    Sonunda gocattin ARIF'i böyle

    Destan mi yazmadim siir mi söyle

    Kaleme sigmadin, dile sigmadin.

     

    Ozan Arif


  7. Tevellüd

     

    Tevellüt; kırkdokuz, adım Ârif'tir,

    Soyadım kütükte Şirin bilinir.

    Giresun, Alucra, Hapu köyünden,

    Soyumu sopumu sorun bilinir.

     

    Ozan diye tanır tanıyan beni,

    Gönlümde yaşatmam garezi, kini,

    Velâkin memleket, millet haini

    Olanlarla aram serin bilinir.

     

    Siz sanmayın el vurdu bana.

    Öpmeye kalktığım el vurdu bana.

    Bülbül idim bülbül, gül vurdu bana,

    O yüzden dertlerim derin bilinir.

     

    Hakkımda istenilen ceza çok benim,

    Ipe de çekseler, korkum yok benim.

    Allah'a çok sükür alnım ak benim.

    Bekleyin...Sabredin...Durun bilinir.

     

    Ben Ârif''im, baba bildim devleti.

    Benim işim uyandırmak milleti.

    Söyledigim bu destanın kiymeti,

    Bugün bilinmezse yarın bilinir.

     

    Ozan Arif

     

     

     

     

    Unutmam

     

    Unuttu mu sanıyorsun unuttu?

    Unutamam, unutamam unutmam!

    Unutmamak beni hayatta tuttu,

    Unutamam, unutamam unutmam

     

    Kinin yeri yoktu benim gönlümde,

    Böyle oldu isem kabahat kimde?

    Istesemde artik değil elimde

    Unutamam, unutamam unutmam.

     

    Anlasanda usul usul anlatsam,

    Sana bir ülkücü nesil anlatsam

    Nereden başlasam, nasıl anlatsam

    Unutamam, unutamam unutmam.

     

    Ruhî Kiliçkiran ilk göz agrimiz,

    Sonra Özmeni'miz, İmamoğlu'muz,

    Önkuzu'muz derken yandı bagrımız.

    Unutamam, unutamam unutmam.

     

    Baştan giden bunlar bunlar en baştan,

    Sırf bunlarla çıkamadık ataştan.

    Genç ihtiyar şehit verdik her yaştan.

    Unutamam, unutamam unutmam.

     

    Bir haneden kîp kip giden kan oldu.

    Ellerimin kan doldugu an oldu.

    Yedi tabut taşıdığım gün oldu.

    Unutamam, unutamam unutmam.

     

    Giderken dedik ki bu dörtbin nefer,

    Kanımızz aksada İslamın zafer.

    Bırak Türk olmayı, insansam eğer,

    Unutamam, unutamam unutmam.

     

    Verdiğim şehîdin on katı kadar,

    Elsiz kolsuz kalan gazilerim var.

    Unutmak ne demek? Ar ederim ar

    Unutamam, unutamam unutmam.

     

    Vatan dedik, millet dedik, din dedik

    Kızıl kızıl fırtınalar önledik.

    Yine en büyük kazığı biz yedik.

    Unutamam, unutamam unutmam.

     

    Ve o fil sandığıim pire eylülü,

    Deva sandığım yara eylülü,

    Bizi hançerleyen kara eylülü,

    Unutamam, unutamam unutmam.

     

    O eylülün getirdiği kafayı,

    Imani küfürle tartan kefeyi,

    Kanımla sürülen zevki sefayı,

    Unutamam, unutamam unutmam.

     

    Ondokuz ağustos sene seksenbir,

    Tarihlere nasil geçer kimbilir?

    Bana göre leke, bana göre kir,

    Unutamam, unutamam unutmam.

     

    Kurt pesinde köpek olan savcıyı,

    Hakim dedikleri zalim avcıyı,

    Bize verdikleri zulmu acıyı,

    Unutamam, unutamam unutmam.

     

    Mamak'taki C-5 deki halleri,

    Adaletsiz kalem kıran elleri,

    O ellerin soldurduğu gülleri,

    Unutamam, Unutamam unutmam.

     

    Zindanlar, hücreler, gizli bölümler,

    Gizli bölümlerde gizli ölümler,

    Iskenceler, hakaretler zulümler,

    Unutamam, unutamam unutmam.

     

    Gözlerimin ışığına bir bakın,

    Doğrultun namluyu bir kurşun sıkın,

    Ama bana unut demeyin sakın,

    Unutamam, unutamam unutmam.

     

    Ozan ARIF bu dünyadan göç etse,

    Kara toprak erîm erim eritse,

    Mezarında karış karış ot bitse,

    Unutamam, unutamam unutmam

     

    Ozan Arif


  8. Bu Kanı Durdurun

     

    Her taraf kan kan kan.. her taraf şehit yası

    Ya bir ana ya bir dul ya yetim ağlaması

    İşte bu Türkiye'nin bugünkü manzarası

     

    Yetmez mi akan kanlar,yetmez mi sönen ocak?

    Ya bu kanı durdurun, ya millet durduracak.

     

    Devletin kaderini elinde tutan beyler

    Şehitlerin ardından bol nutuk atan beyler

    Artık lafı bırakın,yanıyor vatan beyler!

     

    Bu yangını, vahşeti kim sona erdirecek?

    Ya bu kanı durdurun, ya millet durduracak

     

    Boş lafa doyduk beyler! Soyunuz söndü mü hiç? !

    Hiç evlat verdiniz mi? Bağrınız yandı mı hiç? !

    Askerdeki oğlunuz tabutta döndü mü hiç? !

     

    Hiç acı çektiniz mi yürekler yardıracak?

    Ya bu kanı durdurun, ya millet durduracak.

     

    Buna terör demeyin, diyene şaşıyoruz

    Terör derken taa baştan hataya düşüyoruz

    Ne terörü efendim, bir savaş yaşıyoruz

     

    Savaş! Evet savaş bu PKK bir oyuncak.

    Ya bu kanı durdurun, ya millet durduracak.

     

    Bu savaşı görmeyen gözleri suçluyoruz

    Eşkiya, terör gibi sözleri suçluyoruz

    Devleti değil amma sizleri suçluyoruz

     

    Sizsiniz toparlayıp, derleyip, derdirecek.

    Ya bu kanı durdurun, ya millet durduracak.

     

    Asker, polis, özel tim görevini biliyor.

    Görevini bilmeyen geriye kim kalıyor?

    Siyasiler aksaklık bütün sizden geliyor

     

    Millet sizi takipte, takibi sürdürecek.

    Ya bu kanı durdurun, ya millet durduracak.

     

    Özel timden bahsettik gitmeyelim uzağa

    Mesela özel timi kimler aldı kızağa

    Kim düşürdü devleti böyle adi tuzağa

     

    Şimdi çıkıp kim bunu hayıra yorduracak

    Ya bu kanı durdurun, ya millet durduracak.

     

    Saysam şimdi bitmez ki yaptığınız gafları

    Pkk' ya çok özel çıkartılan afları

    Kiminizin ağzında federasyon lafları

     

    Bu laflar başınıza çok çorap ördürecek

    Ya bu kanı durdurun, ya millet durduracak.

     

    İşte böyle hepiniz ayrı telden çalarsa

    Polisin tuttuğunu mahkemeler salarsa

    Mahkum ceza evini tünel açıp delerse

     

    Bu yarayı başka kim saracak, sardıracak?

    Ya bu kanı durdurun, ya millet durduracak.

     

    Demokratik çözümmüş, CMUK'muş,falan, filan

    Demokratik yollarla savas mı olur ulan?

    Artik lafi birakin plan yapilmis plan

     

    El alem yurdumuza baska yurt kurduracak.

    Ya bu kani durdurun, ya millet durduracak.

     

    İki yol var efendim, iki yol tartilmalı:

    Ya verip kurtulmalı, ya vurup kurtulmalı.

    Hiç vatan verilir mi? bu vatan Türk'ün malı!

     

    O zaman tek yol kaldı:hasmi olan vuracak.

    Ya bu kani durdurun, ya millet durduracak.

     

    Ne zaman ki kararlı, kesin bir yol izlenir

    Tespit sağlam yapılır, yapılan da gizlenir

    Çok sürmez bu çakallar bir ayda temizlenir

     

    Ah ulan ah sizdeki fırsat bizde olacak...

    Ya bu kanı durdurun, ya millet durduracak.

     

    Ne yapıyor bu itler? sınırı geçiyorlar,

    Askerin yeri belli vuruyor, kaçıyorlar,

    Girdikleri bir in var, göğe mi uçuyorlar?

     

     

    Bulunmalı bunlara açılan kahpe kucak.

    Ya bu kanı durdurun, ya millet durduracak.

     

    Kapatın o bölgeyi Allah kulu girmesin.

    Ne yerli ne yabanci basın yayın görmesin.

    Dizi gibi her akşam televizyon vermesin.

     

    Gayet sessiz, sedasız, kazınsın köse bucak.

    Ya bu kanı durdurun, ya millet durduracak.

     

     

    Aynı dilden konuşun PKK kalleşine,

    Dağlarin zirvesinde tankın, topun işi ne?

    Özel tim ve komondo takılsın bak peşine,

     

    Ondan sonra görelim kim kimi kırdıracak.

    Ya bu kanı durdurun, ya millet durduracak.

     

    Ama batı bozarmış ağzınızın tadını,

    Bozmuş zaten bırakın şu batının adını,

    Yahu vatan gidiyor batının avradını!

     

     

    Batı elbet ipe un serecek, serdirecek.

    Ya bu kanı durdurun, ya millet durduracak.

     

    Amerika, Avrupa körüklüyor bak işte,

    İran, Irak, Suriye hepsi aynı /edit/ işte,

    Müslüman Türk'ün dostu yok gardaşım yok işte!

     

    Düşmanın vazifesi kıracak, kırdıracak,

    Ya bu kanı durdurun, ya millet durduracak.

     

    Haydi bunlar dışardan, bir de bunun içi var.

    Sayın bakın mecliste PKK'nin kaçı var.

    Biri kancık, bildigim en az yirmi piçi var.

     

    Çıldıracak gibiyim vallahi çıldıracak!

    Ya bu kanı durdurun, ya millet durduracak.

     

    Hele bir vekil var ki; devlet maaş veriyor,

    Gardaşı da dağlarda Türk askeri vuruyor.

    Vekilimiz olan da zevkten bıyık buruyor.

     

    Bu kafada gidersek daha çok vurduracak.

    Ya bu kanı durdurun, ya millet durduracak.

     

    Meclis Türk'ün girmisler, Türk'ü de kovuyorlar,

    Ne biz Türk'üz diyorlar, ne Türk'ü seviyorlar,

    Milletin meclisinden, millete sövüyorlar,

     

    Bu meclis bu itleri, ne kadar ürdürecek?

    Ya bu kanı durdurun, ya millet durduracak

     

    Dikkat edin milletin ayranı kabarmasın,

    Temennimiz netice su noktaya varmasın,

    Kehanete lüzum yok eğer bu kan durmasın

     

    Bu defteri bu millet kendisi dürdürecek

    Ya bu kanı durdurun, ya millet durduracak.

     

    Türk Milleti bu işe el korsa arkadaşlar,

    Ne Tendürek Dagi'ndan ne de Cudi'den başlar,

    Millet önce meclisi, önce sizleri haşlar.

     

    Tutumunuz bu işi kötüye vardıracak.

    Ya bu kanı durdurun, ya millet durduracak.

     

    Kürdü, Lazi, Çerkezi, bir ağacın dallari,

    Bu ağacin adı Türk, daha çoktur kolları.

    Ağaca balta vuran Ermeni'nin dölleri.

     

    Kürt, ARiF'in gardaşı, bu gardaşlık duracak.

    Ya bu kanı durdurun, ya millet durduracak.

     

    Ozan Arif


  9. Türkiyem

     

    Baş koymuşum Türkiyemin yoluna

    Düzlüğüne yokuşuna ölürüm

    Asırlardır kır atımı suladım

    Irmağının akışına ölürüm

     

    Sevdalıyım yangın yeri bu sinem

    Doksan yıldır çile çekmiş hep ninem

    Pınarlardan su doldurur Eminem

    Mavi boncuk takışına olurum

     

    Düğünüm, derneğim, halayım, barım,

    Toprağım, ekmeğim, namusum, arım

    Kilimlerde çizgi çizgi efkarım,

    Heybelerin nakışına ölürüm

     

    Dilaver Cebeci


  10. CEBECİ İSTASYONU VE SEN

     

     

     

    Cebeci İstasyonunda bir akşam üstü

     

    İncecikten bir yağmur yağıyordu yollara

     

    Yeni baştan yaşıyorduk kaderimizi

     

    Sıcak bir kara sevda

     

    Yüreğimizin başında bağdaş kurup oturmuştu;

     

    Acımsı, buruk.

     

    mühürlenmişti ağzımız bir sessizlik içinde

     

    Sessizliği üstümüzden atamıyorduk

     

    Bir saçak altında kararsız, yorgun

     

    Saatlerce duruyorduk

     

    Kimse görmüyordu bizi

     

     

     

    Cebeci İstasyonunda bir akşam üstü

     

    Yeni baştan yaşıyorduk kaderimizi

     

    Cebeci İstasyonunda bir akşam üstü

     

    Bir başka türlüydü bu insanlar

     

    Sen bir başka türlüydün

     

    Gözlerin yine öyle bir bilinmez renkteydi

     

    Gözlerin gözlerimde erimekteydi

     

    Bir mermer heykel gibi yanımda duruyordun

     

    Beni bırakma diyordun

     

     

     

    Meyhane sarhoşları gibi sırılsıklam

     

    Bir yalnızlık duyuyorduk

     

    Ağlıyordun, ağlıyordun...

     

     

     

    Cebeci İstasyonunda bir tren

     

    Nefes nefese soluyordu

     

    Gerilmiş bir keman teli gibiydik

     

     

     

    Ankara Kalesi'nde bir eski çalar saat

     

    Bilmem kaça vuruyordu

     

    Bir yağmur yağıyor inceden ince

     

    İçimizdeki binbir düşünce

     

    Harmanlar misali savruluyordu

     

    Islanmış bir ceylan yavrusu gibi

     

    Tiril tiril titriyordun

     

    Gitsek gitsek diyordun.

     

     

     

    Yüreğimin atışından deli gönlümce

     

    Sırıl sıklam, paramparça, permeperişan

     

    Türküler söylüyordum

     

    Ağlıyordun, ağlıyordun...

     

     

     

    Şimdi, şimdi seni düşünüyorum

     

    Cebeci yollarında rüzgarlar esiyor, serin

     

    Paramparça düşmüş gönül ufkuma

     

    İki yıldız gibi gözlerin

     

    Gel Ey ciğerime saplanan hançer

     

    Gel ey yüreğime oturmuş kurşun

     

    Göçmen kuşlar gibi çok uzaklardan

     

    Gel artık

     

    Ne olursun

     

    YAVUZ BÜLENT BAKİLER


  11. Erhan'ım

     

    Aziz şehidimiz Erhan Cengiz’e

     

     

    Dağ olsa düşmanın ,geri dönmezdin ,

    Kahpe pusulara ,geldin Erkan’ım .

    Kutlu yoldan gayri ,sevda bilmezdin ,

    Vatan derdin ,vatan oldun ,Erhan’ım .

     

    Türk olmaktan gayri ,ne idi suçun ,

    Vakti mi gelmişti ,kurbanlık koçun ,

    Daha gonca idin ,açılmak için ,

    Cennet bağlarına ,daldın Erhan’ım.

     

    Al bayrakta şimdi ,kanın var senin ,

    Canımız içinde ,canın var senin ,

    Nesillere örnek ,ünün var senin ,

    Milyonlarca kalbe ,doldun Erhan’ım .

     

    Kutlu yol dikenli ,köprüler çürük ,

    Sensiz yürümenin ,sevinci buruk ,

    Sen gideli yiğit ,bir kolum kırık ,

    Gülmeyi ömrümden ,sildin Erhan’ım .

     

    Şimdi bayrak tutan ,eldesin gardaş ,

    Gönülde ,yürekte,dildesin gardaş ,

    Halâ yürüyorsun ,yoldasın gardaş ,

    Yolumuza ışık ,saldın Erhan’ım .

     

     

    Rahat uyu yiğit ,emânet bizde ,

    Yürüyoruz bize ,verdiğin izde ,

    Ülkü adlı ,fırtınalı denizde ,

    Yıldız olup bize ,güldün Erhan’ım...

     

    ilhan esen


  12. Sanatçı Bozuntularına

     

    Vatansız medyamızca, size sanatçı dendi,

    Sanatçılar kahroldu, sanatsa aldı yara.

    İpler puştun elinde, devir namerde döndü,

    Havlamalar çoğaldı, bozkurt düşünce dara..

     

    Demokrasi gereği, bölünmemiz gerekmiş,

    Tirene binmek için, mecburi bir durakmış,

    Batı dostumuz olmuş, art niyeti bırakmış,

    Kırk yıllık tereciye, satmayın yahu tere..

     

    Türk demezken Yunanlı, yüzbinlerce soydaşa,

    Esir Türkle doluyken, dünyadaki her köşe,

    Ruslar Çeçenistanı, yakarken baştanbaşa,

    Dilsiz oldu batılı, hemde benzedi köre,

     

    Üç sanatçı bozması, değil benim kederim,

    Tükürsem üstlerine, anında yok ederim,

    Kuyruk olmak batıya, bu olamaz kaderim,

    Niçin kollarım bağlı, niçin düşmüşüm zora.

     

    Ne zaman ayrı tuttum, söyleyin ey köpekler,

    Köpek bile yalını, veren kapıyı bekler,

    Yarılmadıkça yerler, çökmedikçe bu gökler,

    Kimse beni bölemez, havlamayın boş yere,

     

    Kahpece oyunlara, gönüllü piyonsunuz,

    Milletin koynundaki, zehirli çıyansınız,

    Her devir her kucağa, ustaca uyansınız,

    Dünkü haliniz nere, bugünkü durum nere..

     

    Türkümü söylediniz, Türkçem ile yazdınız,

    Türklük hazinesini, kullanan hep sizdiniz,

    Karnınız doyunca da, günden güne azdınız,

    Paçayı sıvadınız, daha görmeden dere ..

     

    Aşiret lehçesini, lisân sanan eşekler,

    Batının havucuna, safça kanan eşekler,

    Sanatçı, yazar, çizer, çağdaş denen eşekler,

    Topunuz hazır olun, şimdi Türktedir sıra.

     

    Sabır taşı çatladı, vurana vuracağım,

    Hakedene anında, hakkını vereceğim,

    Dürülecek defter çok, hepsini düreceğim,

    Yorgan morgan dinlemem, görürsem tek bir pire..

     

    Hem gaflet, hem dalâlet, hem de hıyanet oldu,

    Atatürkün gençliğe, söylediği gün geldi,

    Haydi artık yiğidim, düzeltmek bize kaldı,

    Senden imdat bekliyor, vatan, devlet ve töre…

     

     

     

    ilhan esen


  13. Ülkü Adlı Güzel

     

     

    Sana bu gönlümü verdim vereli ,

    Başka sevdalara lüzum kalmadı .

    Tüm sevdalar gelip sende eridi ,

    Göz bebeğim ,hiç rakibin olmadı.

     

    Yüreğim seninle titredi ilk kez ,

    Gençlik rüyalarım seninle doldu ,

    Acıların yırttı da yüreğimi ,

    Sevinçlerin ,benim huzurum oldu.

     

    Karabasan dolu uykularımı ,

    Aradığım bomboş duvarlardasın .

    Bir dünya sığar yüreğime benim ,

    Sen taşarsın ,sen dünyalar kadarsın .

     

    Mehtaplı geceler ,kolkola girdik ,

    Toyları düşündük ,Turan elinde .

    Seninle dinledim dalga sesini ,

    Seninle dolaştım ,sahil yolunda.

     

    Her menzil ömürden bir parça söken ,

    Demir çarık delen ,yollarda varsın .

    Çölde gözyaşıyla yeşeren bağda ,

    O bağda açılan ,güllerde varsın.

    Bunalıp Rabbime sığındığım an ,

    Ağlayıp ,yakaran dillerde varsın ,

    Allaha açılan ,ellerde varsın.

     

    Rabbime kulluğu ,seninle bildim ,

    Sevginle yıkıldı ,gönlümde duvar .

    Ergenekonları ,aşkınla deldim ,

    Ay balam ,ay gülüm ,ay can ,ay havar.

     

     

    Elemim ,kahkaham ,akan gözyaşım ,

    Sen tenimde beni ,yaşatan cansın.

    Sivas dağlarında ,mübarek toprak ,

    Doğu Türkistansın ,Azerbaycansın..

     

    Ümidin bittiği ,anlarda ümit ,

    Karanlıkta ,iğne ucu ışıksın .

    Ninnilerle,gönlümde salladığım ,

    Yüreğimle , belediğim beşiksin .

     

    Gönül tarlasında ,aşkla ,emekle ,

    Yarın yeşerecek ,tohumum sensin.

    Bu güne üzülme ,yarını bekle ,

    Sarıl benliğime ,üşümen dinsin .

     

    Bırakma ,bir anım ,sensiz geçmesin ,

    Boş kalmasın elim ,elime sarıl .

    Son nefeste ruhum ,yalnız uçmasın ,

    Şehâdet getiren ,dilime sarıl .

    Ruh tenden uçanda ,gönlümü al da ,

    Milyonlarca bozkurt ,gönülde diril......

     

     

    ilhan esen


  14. ŞEHİDİM

     

    Toy düğünle gittiğin, vatan borcundan senin,

    Al bayrağa sarılıp, dönmen varmış şehidim.

    Sana gıpta ettimde, o mûbarek annenin,

    Gözyaşına dayanmak, inan zormuş şehidim.

     

    Kara haber gelmeden, daha bir gece önce,

    Annenden seni sormuş, kardeşin ince ince,

    Babanın yüreğine, düşmüş kötü bir sancı,

    Nişanlın rüyasında, seni görmüş şehidim.

     

    Memleketten epeyce, hâl, havadis sormuşsun,

    Dikenli bir çalıdan, kırmızı gül dermişsin,

    Helâllik dilemişsin, sonra gülü vermişsin,

    Uyanınca yüreği, yanan kormuş şehidim.

     

    Çarptıkça bu yüreğim, sızlayan acın bitmez,

    Bin hainin kellesi, bir tek telini tutmaz,

    Dünyada hiçbir makam, senin şanına yetmez,

    Sana lâyık makamı, Allah vermiş şehidim.

     

    Bir kuru coğrafyayı, vatan eyleyen sensin,

    Bayrağıma rengini, bahşeden asil kansın,

    Ölürse beden ölür, sen ölmeyecek cansın,

    Ebede giden yola, ismin girmiş şehidim.

     

    Vatanın kıymetini, ancak sevenler bilir,

    Koçlar kurban edilir, vatan vatanca kalır,

    Soysuz vatanı bilmez, maddeye köle olur,

    Ruhsuzun gönül gözü, meğer körmüş şehidim.

     

    Kardelenler çıkanda, çiğdem çiçek açanda,

    Dumanlı zirvelerden,yalnız kartal uçanda,

    Bak hepsine, yörükler, yaylalara göçende,

    Manevi varlığına, selam durmuş şehidim.

     

    ilhan esen

×
×
  • Create New...