Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

mukarrabin

Editor
  • Content Count

    744
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    15

Posts posted by mukarrabin


  1. Allah adamlarından Fudayl b. İyâz (ks.) Hazretleri der ki: ?Ulu ve Yüce Allah?ı seviyor musun? diye sorduklarında, sükût et. Zîra eğer, hayır, dersen kafir olursun; evet, dersen, hareketlerin O?nu sevenlerin hareketlerine benzememektedir (Onun için sahtekar olursun).?

     

    Biz "evet" diyenlerden idik...

    Yani sükût etmektense boşboğazlık edenlerden...

    Ve dahi dost meclislerinde ilmimizin kıtlığından olsa gerektir ki genelde "aşk" bahsinde konuşur ve dinleriz...

    Lâkin genelde bu sohbetler tebessüm ve kahkahalar ile doludur...

    Ve gözyaşından uzaktır...

    Ki; bu hususta Şıblî (ks) Hazretlerinin başından geçen bir hadisesi vardır...

    Ve başa bir balyoz gibi inen sözleri...

    O yüzden "murai muhib..."

    Yani "sahtekâr âşık..."


  2. Şems'in Âh'ı

     

    Omuzlarında tabut, hüzünlü bir topluluk,

    Yas tutmada eş ve dost, ağlamakta bir çocuk.

     

    Omuzlar üstündeki, ne hâldedir kim bilir,

    Ağlayıp inleyeni, nereden bilebilir.

     

    Geldi dünyanın sonu, koptu işte kıyâmet,

    Ölecekti ya bir gün, öldü işte nihayet.

     

    Keşke, der gibi ölü, keşke Îsâ dirilse,

    İlâhî nefesiyle, beni son kez diriltse.

     

    Sorulsa bir ölüye, şu dünya mı kabir mi?

    Cevabı ne olurdu, sır mı yoksa zâhir mi?

     

    Ebedî yaşatalım, bu cihansa derdiniz,

    Böyle denilse idi, peki siz ne derdiniz?

     

    Elbette yaşayalım, hiç ölmeyecek gibi,

    Görünürse görünsün, aman dünyanın dibi.

     

    Kafaların gözünden, böyle görünür elbet,

    Karanlık bir çukurdur, biraz sonra âkıbet.

     

    Duyar konuşmaz biri, kimi görür bilemez,

    Aklı olan, der kimi, şu ölümü dilemez.

     

    Ve derinlerde saklı, bir iştiyâk cân bulur,

    Merâsimi izleyen, Şems?in âh?ı duyulur.

     

    Âh!... Keşke beyazlara, bürünen ben olsaydım.

    Şu adamın yerine, tabuta ben dolsaydım.

     

    Gel çık işin içinden, ne tür bir arzudur bu,

    Kim açar, kimler okur, şu rûhânî mektubu.

     

    Garip!... Kim bir ölünün, yerinde olmak ister?

    Yükselir çevresinden, hayret arzeden sesler.

     

    Asıl şaşılacak iş, hayret ehlinin işi,

    Hayret ki; hakîkate, uzak kalmış bir kişi.

     

    Mâdem ölümden sonra, o beklenen vuslat var,

    Nasıl istemez seven, bekler durur iken yâr.

     

     

    Ankara, Şubat 2008


  3. imtihan...

    baştan sona imtihan...

    elde geçecek olanın büyüklüğü nispetinde o denli büyük bir imtihan...

    hakkını veremesek de gayret ehlinden oluruz inşaallah...

    rûhu şâd olsun...


  4. üstâd'ın bulunduğu bir istasyonda gördüklerinin, düşündüklerinin resmidir gibi geldi şiir...

    belki hâlâ o istasyonda bulunduğu vakit doğdu şiir...

    belkide istasyonda bulunduğun günün akşamında, evinde iken...

    yada bir hafta, bir ay sonrasında bilmem nerede?...

    son iki mısrada kişinin bir bildiğini bilmem nereye uğurlamasından sonra o kişinin yarın (yahut yıllar yıllar sonra) tekrar dönüşünde zamanın (ve mekanın) insanda sebep olabileceği zahiri ve batınî değişiklik sebebi ile nasıl tanınmaz, tanınamaz bir hâle gelebileceği anlatılmak istenmiş gibi...

    tabi hep "gibi" ve "belki"lerden ibaret düşüncelerimiz...

    hakîkat; "mânâ şairin kalbindedir" derler ya...

    doğrudur...

    ve de doğrusunu üstâd bilir diyelim...

    vesselam...


  5. İhtiyar

     

     

    Usta işi çizgiler, yanaklarında derin,

    Rüya olmuş mâzinin, hüzünlü resmi gibi.

    Ve alnında imzâsı, o derin çizgilerin,

    Daha henüz doğmamış, bebeğin ismi gibi.

    Ondan başka kim varsa, sanki herkes bahtiyar,

    Bütün derdi tasayı, toplamış bir ihtiyar.

     

    Gözleri geçmişine, geçmiş olana tanık,

    Dinle bir çift şahidi, sana neler anlatır.

    Gözlerinde o mâsum ve içindeki sanık,

    Dinle sana dününü, yarını hatırlatır.

    Düşer göz kapakları, bir suçlu gibi ağlar,

    Her damla gözyaşında, tövbe kokar ihtiyar.

     

    Eskimeyen Kitâb'ın, âyetleri okunur,

    Çatlamış dudakları, aralanınca birden.

    Rüzgar Karen?den eser ve rûhuma dokunur,

    Ressamın adı hayat, bu tabloyu resmeden.

    Kime sorsam cevap yok, nasıl akıyor yıllar,

    Sorulsa; ancak bir gün yaşadım, der ihtiyar.

     

    Elleri buruş buruş, sararmış yaprak gibi,

    Kimisine mevsim yaz ve kimisine hazan.

    Elleri vücûdundan, sanki kopacak gibi,

    Ömrün sonbaharında, böyle olurmuş insan.

    Benim yaşım yirmibeş, bana mevsimler bahar,

    Güneş yaksa tenini, üşür titrer ihtiyar.

     

    Bacakları kararsız ve adımları titrek,

    "Yürüyecek yol yok!" der, ayağındaki nasır.

    Ve yok rahat bir yer ki; oturup dinlenecek,

    Kuş tüyü yastık diken, bütün yataklar hasır.

    Gülü tutacak olsa, eline diken batar,

    Artık gülmeler uzak, ağlar durur ihtiyar.

     

    Baştan ayağa bir hâl, hâlin adı düşünce,

    Baksa görmez ihtiyar ve çağırılsa duymaz.

    Yemek yemez, su içmez, düşünür gündüz-gece,

    Uyku geride kaldı, bir ân olsun uyumaz.

    Sorsalar, cevabı yok, "tasan nedir bu kadar?"

    Tasaların tasası, bildim tasan ihtiyar.

     

    Histen ziyâde bir his ve sankiden de öte,

    Yolculuk ne de yakın, sanki yakından yakın.

    Mırıldanır sessizce, ölüm kokan bir beste,

    Vasiyeti nakarat; "kabrimi geniş kazın."

    Kaygı; nasıl sığılır, bu karanlık oda dar,

    Ölmeden ölmek varmış, diyor gibi ihtiyar.

     

     

    Ankara, Kasım 2008


  6. BOMBOŞ

     

    Pazar pazar dolaştım,

    Gördüm ki pazar bomboş.

    Yüce dağları aştım,

    Ufukta nazar bomboş.

     

    İnsan bir emekte hep,

    Ömür dilemekte hep...

    Her avuntuya sebep,

    Hayaller uzar, bomboş.

     

    Kul, kaderi çelişte;

    Al, bu da kader işte!

    Ölüm gelmiş, gelmiş de

    Fikirde mezar bomboş!

     

    maaşallah...

    ne hoş...

    şiir...

    rûhunuza afiyet...

    muhabbetle...


  7. Vesayet

    Bu memlekette,

    Siyaset…

    Uydurma kalıp,

    Vasiyet…

    Ufka pranga,

    Vaziyet…

    Kafese hapis,

    Safiyet…

    Taklitçi beyne,

    Afiyet…

    Masanın üstü,

    Kemiyet…

    Tarihten yoksun,

    Cemiyet…

    Domuzdan model,

    Şahsiyet…

    Astarda yitik,

    Kutsiyet…

    Gizli kapaklı,

    Vesayet…

     

     

    eyvallah...

    farklı ve hoş...

    gönlüne afiyet...

×
×
  • Create New...