-
Content Count
744 -
Joined
-
Last visited
-
Days Won
15
Posts posted by mukarrabin
-
-
Şiir'in ölçüsü nedir ve şâirliğin?...
Neye şiir denir?...
Şâir kimdir?...
Bu hususta gerek sizlerin, gerek Üstâdın ve gerekse bizler için değer ifade eden diğer büyüklerin görüşleri, fikirleri nelerdir?...
Paylaşırsanız memnun oluruz...
muhabbetle...
-
-
-
eyvallah...
eyvallah...
eyvallah...
-
okunası mısralar...
ruhunuza afiyet...
-
iç hesaplaşma...
büyük ve son hesaptan evvel herkesin yapması gereken...
Rûhu şâd olsun...
-
Konular tek başlık altında toplanmıştır..yeri gelmişken..şiirleri, estetik ve mana keyfiyeti için olabildiğince ilgili başlıklar altında toplamaya gayret edelim..
saygı ve selamlarımla..
MONA ROZAMona Roza, siyah güller, ak güller
Geyvenin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Mona Roza siyah güller, ak güller
Ulur aya karşı kirli çakallar
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
Mona Roza, bugün bende bir hal var
Yağmur iğri iğri düşer toprağa
Ulur aya karşı kirli çakallar
Açma pencereni perdeleri çek
Mona Roza seni görmemeliyim
Bir bakışın ölmem için yetecek
Anla Mona Roza, ben bir deliyim
Açma pencereni perdeleri çek...
Zeytin ağaçları söğüt gölgesi
Bende çıkar güneş aydınlığa
Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi
Seni hatırlatıyor her zaman bana
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar
Işıksız ruhumu sallar da durur
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ellerin, ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi
Ellerinden belli oluyor bir kadın
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin, ellerin ve parmakların
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
Saat onikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar girsin rüyana
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar
Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
Akşamları gelir incir kuşları
Konar bahçenin incirlerine
Kiminin rengi ak, kimisi sarı
Ahh! beni vursalar bir kuş yerine
Akşamları gelir incir kuşları
Ki ben Mona Roza bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında
Hayatla doldurur bu boş yelkeni
O masum bakışlar su kenarında
Ki ben Mona Roza bulurum seni
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Henüz dinlemedin benden türküler
Benim aşkım sığmaz öyle her saza
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Artık inan bana muhacir kızı
Dinle ve kabul et itirafımı
Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
Alev alev sardı her tarafımı
Artık inan bana muhacir kızı
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış
Bir gün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Altın bilezikler o kokulu ten
Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne
Bir tüy ki can verir bir gülümsesen
Bir tüy ki kapalı gece ve güne
Altın bilezikler o kokulu ten
Mona Roza siyah güller, ak güller
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Aaahhh! senin yüzünden kana batacak!
Mona Roza siyah güller, ak güller
--------------------------------------------
akrostişle yazılmış en güzel şiirmi bilemem ama akrostişle yazılmış en güzel aşk şiiri olduğu kesin..kıtaların baş harfleriyle muazzez akkaya ismi çıkıyor ki bu isimde şairin üniversitede aşık olduğu hanımmış..
selam ve dua ile...
Bir gün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış
Monra Roza başka...
Vâr olun "Karakoç"lar vâr olun...
-
Mâverâ
Görünmeyen bir âlem, göz değmemiş mâverâ,
Sayısız can verilmiş, giz vermemiş mâverâ.
Ölüm her ân peşimde, ölüm kanayan yara,
Ölüm sana varmaksa, azsın yaram mâverâ.
Neyin, neyin ardına takılsam peşisıra,
Alıp götürse beni, tül ardına mâverâ.
Bir ses: "Onu kendinde, ancak kendinde ara"
Yoksa içimde misin, söyle, söyle mâverâ.
Dayansam yıldız yıldız, simsiyah kapılara,
Bilmem ki orda mısın, arkasında mâverâ.
Yol ver madde, yol ver ses, bir yol zulmetten nura,
Maddesiz ve sessizce, bir yol alsam mâverâ.
Yırtsam bir kağıt gibi, şu göğü ki; kapkara,
Bulur muyum acaba, orda seni mâverâ.
Gitgide bir yakınlık, bende böyle bir his var,
Yalnızca bir adımlık gibi bir his mâverâ.
Bir duvar aramızda, görünmeyen bir duvar,
Bir vuruşla duvarı yıkanlar var mâverâ.
Nurdan yapılmış kapı, elimde bir anahtar,
Dün gece ben böyle bir rüya gördüm mâverâ.
Mesafeler yok gibi, kimine mesafe ar,
Bir nefeste gidipte, dönenler var mâverâ.
Gagalarında taşlar ve kaybolmakta kuşlar,
Sanki yolculuk sana, sana doğru mâverâ.
Ne yakınsın!... Ne uzak!... Ne muamma bir diyar,
Uçmadan sokağında gezenler var mâverâ.
Her gün daha yakından, işittiğim adımlar,
Sen çok yakınlardasın, diyor gibi mâverâ.
Yabancısı olduğum, yaban, yabancı şehir,
Tut ellerimden benim, çek kendine mâverâ.
Ruhum, zavallı ruhum, görüntülerde esir,
Gözlerden uzaklara, çağır beni mâverâ.
Doyum yok ve herkes aç, yemek pis ve su zehir,
Olsun da bir ân olsun, doyursan ya mâverâ.
Akıl kendine tuzak, şaşkın mı şaşkın fikir,
Ben ikisinden uzak, yaklaş bana mâverâ.
Sende o aradığım, bulunmayan o iksir,
Yalnızca bir yudumcuk, verir misin mâverâ.
Sana koşmak dururken, bu garip halde nedir?
Kır, parçala zinciri, kurtar beni mâverâ.
Er-geç ama mutlaka, buluşmamız bir emir,
Belki zamanız bir ân geleceğim mâverâ.
Nakış nakış işlenmiş, takınsam bir çift kanat,
Kanatlansam semtine, öyle uçsam mâverâ.
Ne imiş gerçek sanat, sanattan öte sanat,
Konaklasam bir yerde, biraz görsem mâverâ.
Var mı diye sorana, gerçekten gerçek hayat,
Şu kapını açsanda, bir göstersem mâverâ.
Karanlığı bilene, bilmem ne diye ispat,
O kalsın, ben geleyim, yalnızca ben mâverâ.
Seninle mânâ gerçek, sensiz mânâsız lûgat,
Sende sırrın sırrına, ulaşılır mâverâ.
Her şey hayâl burada, o civarda hakîkat,
Gir hadi düşlerime, al yanına mâverâ.
Sende ebedî rahat, sende hakîki azat,
Ruhum necat istiyor, acı bana mâverâ.
Ötelerin ötesi, bendeki büyük sancı,
Kıvranıp durmaktayım, buralarda mâverâ.
Gördüğüm her ne varsa, gerçek bana yabancı,
Tanıdığım birşeyler, sensiz uzak mâverâ.
Gerçek derdim; sonsuzluk ve sendedir ilacı,
Ebedîlik tâcını, uzat bana mâverâ.
?Ne ararsan burada!...? diyen adam yalancı,
Her yerde aradığım, bir tek sensin mâverâ.
Bu han daima sarhoş, ayık bulunmaz hancı,
Bambaşka bir sarhoşluk, benim arzum mâverâ.
Hangi âlemdeyim ben ve bu boyut kaçıncı,
Bu hile, bu bir hile, boz oyunu mâverâ.
Senin olmadan ölmek: ?Hayır, hayır!... Ne acı!?
Ölmeden öldür beni, kurtar kurtar mâverâ.
Âlem-i Halk; halka köşk, aslıma ise kafes,
Nurdan ele tutunup, kaçıversem mâverâ.
Sanki ölü misali, bu yaşamak ne abes,
Bir düş değil yaşamak, ölümsüzce mâverâ.
Küs diyor kalbim küs ve artık irtibatı kes,
Madde kumdan bir kale, yıkılmalı mâverâ.
Ve es diyor ruhum es, görünmeyen yöne es,
Akıl ötesi hızla, esmek gerek mâverâ.
Tadılacak bir şey yok, tattığım herşey heves,
Bir zevk var ki ötede, gelip geçmez mâverâ.
Üfürünce ruhuma, seni bildik bir nefes,
O nefeste kokunu, alıyorum mâverâ.
Kapayınca gözümü, yankılanmakta bir ses:
Sesten öte bir sesi, işit diyor mâverâ.
Düşsün perdeler gözden ve çekilsin aradan,
Ki; gerçekler dökülsün, ruhtan kaba mâverâ.
Tutulsun konuşan dil, donsun akan şu zaman,
Ândan da berî bir lâl, zuhur etsin mâverâ.
Senlik, benlik son bulsun, bir o kalsın; Yaradan,
Herşeyi bir gören göz, görsün, kansın mâverâ.
Katılsınlar cümbüşe, kim ki; varını satan,
Seni öyle rahatta, nerde bulan mâverâ.
Anka kuşu uçuyor, işte gidiyor kervan,
Hemen bir kanadına, tutunulsun mâverâ.
"Bırak eti, kemiği, bezmi hatırla insan!"
Ruh âfakında sâdâ, gece-gündüz mâverâ.
Bir el!... Bir çağrı!.. Ve ses!... Ses ki; tâ maverâdan,
"Uyan" diyor uykundan, "uyan ve gel" maverâ.
"Uyan" diyor uykundan, "uyan ve gel" maverâ.
Ankara, Ekim 2008
-
-
Âmin...
Kıymetli inceleme...
Teşekkür ettik...
-
Teşekkür ediyoruz kıymetli açıklamalar için....
Bir soru; "Takvimdeki Deniz" şiirinin doğuşunun hikayesi nedir?...
Acaba Üstâdın oturduğu bir yerde karşı duvarda gördüğü bir takvim ve fondaki deniz mi?...
Bilenler paylaşırsa seviniriz...
muhabbetle...
-
teşekkür ettik...
-
üye olduk...
ilgi çekici çalışmalar var...
emeği geçenlere buradan teşekkür edelim...
-
-
doyurucu açıklamalar...
ruhunuza afiyet...
teşekkür ediyoruz...
-
Allah razı olsun... Sizin şiirleriniz gibi olmasa da... Öyle, öyle...: )
henüz şiir iddiamız yok...
gayretimiz yazmak için...
hem tevâzu hoştur...
şiiriniz gibi...
-
gayet hoş bir şiir...
okumaktan keyf aldığım türden...
ruhunuza afiyet...
-
düşünmek lâzım...
düşünmek...
ruhu şâd olsun...
eyvallah...
- 1
-
Yâr Gülmesi
I
Hep, hep bir gül bahçesi aradım yıllar yılı,
Oysa nur çehre imiş aradığım gülistan.
Ey gülünce yüzünde güller açan sevgili!
Bir dem tebessüm et ki; nasibini alsın can.
Ayrılmam artık asla, ayrılmam yüz çevrenden,
Bu bağın bülbülüyüm, ayrılamam çehrenden,
Ne olur bir defa gül, ne çıkar bir kereden,
Sarsılsın şu yeryüzü, öylece donsun zaman.
Bilirim istediğim, mutlaka bir felaket,
Senin bir an gülüşün, o beklenen kıyâmet,
Olsun sen yine de gül, zaten kopar nihayet,
Dökülürse dökülsün, parçalansın asuman.
Hakikat, âfet o ki, adın çıkar deliye,
Taşlanırsın her vakit, anlatamazsın niye,
Varsın hep çağırsınlar beni de mecnun diye,
Sen gül de gülüşüne, olsun bin aklım kurban.
Hastayım, tabib sensin, ilâcım gül yüzünde,
İltifatın beklemem, inan hiçbir sözünde,
Kıymetim olmasa da, o güzelim gözünde,
Bir an gül ki sevgili, artık bulayım derman.
Kaç vakit oldu bilmem, fırtınadan habersiz,
Rüzgar ki; esmem, diyor gülmeyince yâr sensiz
Şöyle hafifçe bir gül, hem sedasız hem sessiz,
Onca zamandan sonra, kopsun fırtına boran.
Gerçek mânâyı bulur, sen gülünce güzellik,
Mânâ tamam olunca, başlar ilâhî şenlik,
Savrulur sahte güzel, yokolur senlik benlik,
"Yâr gülmesi kıyâmet" böyle yazılmış ferman.
II
Yârin hüzünü bir dert, gülmesiyse bambaşka,
Bir gamze ve katliam, gülse kopar kıyâmet.
Yâr ağlasa üzüntü, gülüverse bir başka,
Yârin nazı musîbet, gülmesiyse kıyâmet.
Sevenler sevdiğinde ne ararlar ki aceb,
Nedir âşığı dertten öldürecek o sebeb,
Yârsız gündüzler gece, yâr varsa nur dolu şeb,
Yârin azarı nimet, gülmesiyse kıyâmet.
Âşığın ömrü hep gam, hep belâ ile geçer,
Yâr gülmesi ölümse elbet ölümü seçer,
Yâr gülse âşık güler, âşığa kefen biçer,
Yârin nazarı âfet, gülmesiyse kıyâmet.
Ağlar yer ile gökler, yâr ağladığı vakit,
Sarsılır dağ ile taş, karalar bağlar muhit,
Bir de gülse n'olur aman, el aman yâ Bâsit,
Yârin yergisi izzet, gülmesiyse kıyâmet.
Gül dedi bülbül güle, görmedin mi ne oldu,
Bülbül kıydı cânına, olan bülbüle oldu,
Bülbül öldü gitti de, bir bak güle ne oldu,
Yârin hayrı felaket, gülmesiyse kıyâmet.
Bekleme sakın ola, yârdan tatlı tebessüm,
Âşığa gıda keder, âşığa gülmek ölüm,
Böyle yazılmış yazı, böyle verilmiş hüküm,
Yârin hiddeti şerbet, gülmesiyse kıyâmet.
Âşk ve akıl bir canda taht kurmazmış bilirim,
Yoksa ne diye, niçin ben sonumu dilerim,
Kıyâmetse kıyâmet, hep yâr gülsün isterim,
Yârin lütfu ukûbet, gülmesiyse kıyâmet.
III
Geldi dünyanın sonu, geldi işte beklenen,
Bakın bakın yâr güldü, tazelensin şehadet.
Sevinsin mi ölsün mü, yıllar yılı bekleyen,
İşte güldü, yâr güldü, koptu kızıl kıyâmet.
Yâr, gönüllerin eşsiz ve benzersiz incisi,
Ben gibi her âşığı, aşkının dilencisi,
Gülmesi belâ ve gam yurdunun birincisi,
Güldü gül yüzlü yâr ve çattı asıl kıyâmet.
Yâr ki; şems-i âlemin, güldü ve soldu güneş,
Ay yüzlü yâr güldü ve artık ay yokluğa eş,
O'nun gülmesi ile, bakın göründü ateş,
Yâr güldü!... Gayrı kopar, bakın nasıl kıyâmet.
Soruşturma boş yere, niçin oynamakta yer,
Niçin kayıyor gökten, yıldızlar birer birer,
Cevap vermek bilene, aşkın ehline düşer,
Yâr güldü kopuverdi, bu anasıl kıyâmet.
Bilmez ki kimileri, yâr nedir, gülme nedir,
Kimisi sözlerime güler ve de eğlenir,
Yâr'a varınca anlar, lâkin artık pek geçtir,
Yâr güldü ya!... Sanma bu kopan bâtıl kıyâmet.
Arasalar bulunmaz, ne cenneti ne nârı,
Âşığın herşeyi yâr, budur ehlinin kârı,
Bir gamze ki âşığın, hem nurudur hem dârı,
Ve yâr güldü de koptu harıl harıl kıyâmet,
Anladım aşk ehlinin, o muamma gizini,
Anladım niçin ummaz âşık yâr gülmesini,
Ve aşkın İsrâfil'e uzak düşmemesini,
Yâr tebessümünde bir sır velhâsıl kıyâmet.
Ankara, Ekim 2008
-
Hallac-ı Mansur...
Ve Üstâd...
İki(!) sır ehli buluşmuş...
hoş olmuş...
ruhları şâd olsun, sırları artsın...
-
kabul ettik...
maymun dahi insan(!)dan...
ruhu şâd olsun...
-
pek kıymetli çalışma(ları)nız için teşekkür ediyoruz...
kıymetli yorumlar...
ve şiir...
zâten açıklamalar çoğumuzun hissiyatine paralel...
imza attık o kadar...
ruhun şâd olsun Üstâd...
-
Evet, ikinci kıtanın birinci mısrası dediğiniz gibi 'benimçin' şeklinde geçiyor. Benimçin yerine benim için kullanıldığı vakit 11'li hece ölçüsü bozulmuş oluyor. Dikkatiniz için teşekkür ederiz. Bu vesileyle mesajdaki hata düzeltilmiştir.sorumuza kısa zamanda cevap almış olmak sevindirici...
ilgi ve özveri için teşekkür ederiz...
-
pek çok kıymetli şiir...
ruhunuza afiyet...
Necip Fazıl'ın Poetikası
in Ne Dediler?
Posted · Report reply
kıymetli bir yazı...
teşekkür ediyoruz...
Rûhu şâd olsun...