Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

mukarrabin

Editor
  • Content Count

    744
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    15

Posts posted by mukarrabin


  1. necip-fazil.jpg

     

     

    Üstâd'a

     

    Keskin, keskin bir akıl, kılıçlardan da ince,

    Bir ölçü hayatında, ölçü; Onu görünce.

     

    Onunla bilindi yol, perde gözden silindi,

    Çöplük sayıldı mazi ve gölgeler delindi.

     

    Hakikat anlaşıldı, haykırıldı her yana,

    Korku çok uzaklarda, uzaktan uzak Ona.

     

    Öyle sıradan biri, olamazdı O elbet,

    Ki; bir kartal misali bakışlarında heybet.

     

    Harf, hece ve kelime elinde bir oyuncak,

    Ve hayat! Onun için sadece bir salıncak.

     

    Sesler, zindanda sesler: Artık değilsin hür!...`

    Üstâd kör kuyularda tutsak olsa da özgür.

     

    Yaşadıkça öldü O ve ölünce dirildi.

    Daha henüz ölmeden, büyük müjde verildi...

     

     

     

    Ankara, Mayıs 2008

    • Like 1

  2. Marifet

    İnsan bulabilmek yeryüzünde, marifet,

    Ara ha babam ara ki, insan bulasın.

    Hayvanlık işte şu eşeklere emanet,

    O eşeğe bakan güya; insan, utansın.

    Adamlık mı?, dedin, o iş büyük keramet,

    İmansızlar bu işe ne diye inansın.

    Kaç insan var civarında hadi hesap et,

    Sayılarını kundaktaki çocuk saysın.

    Geçer elbet bu günler biraz daha sabret,

    Taş çatlasa bile bırak sabır usansın.

    İşler yoluna girmez ki olmadan gayret,

    Sen sana düşeni yap, bakan sana baksın.

    Durma, ara ve bul, artık bitsin esaret,

    Bilmelisin ki sen bir insana muhtaçsın.

    İnsan bulabilmek yeryüzünde, marifet.


  3. ...

     

    İki yaşında, Sarıyer'deki köşkün üst katında, beşikten yuvarlandığımı ve en önde büyükbabam, bütün ev halkının telâşla pat pat, merdivenlere koştuğunu hatırlıyorum.

    Anneme, büyüklüğümde bu hâtıramı anlattığım zaman, gözleri dehşetle açılmıştı:

    -Hayret! Tamamiyle doğru! Bütün köşk birbirine girmişti. Nasıl da hatırlayabiliyorsun?

    O vakitler ilâve etmiştim:

    -Köşkün arkasında, bahçe tarafında, çamaşırlık gibi bir yer vardı. Rafında da, bir tabak içinde beyaz bir madde. Duvara dayalı merdivenden çıkıp kaymak sandığım o maddeden yemeğe başladım. Meğer kireç kaymağı değil miymiş?... Yine bütün köşk birbirine girmişti.

    -Evet, evet, demişti annem; olur şey değil, sendeki hâfıza!...

    Devam etmiştim:

    -Galiba İstanbul'a gelen ilk otomobillerden birini babam satın almıştı. Bahçede otomobilin tekerlekleri, takozla hafifçe havaya kaldırılmıştı. Muayene mi, tamir mi bir şeyler yapıyorlardı. Gizlice arabanın altına girip alêtleri kurcalamaya başlamıştım. Üç dört yaşında var mıydım, yok muydum, bilmem! O sırada motoru işlettiler. Tekerleğin pul pul demirli lâstiği başıma çarptı ve derin bir yara açtı. Kanlar içinde yere serildim.

    Annem haykırmıştı:

    -Sus, sus! O meseleden büyükbaban, az kaldı hepimizi öldürecekti. Günlerce yatakta kaldım!

    60 küsûr yıllık yaranın izini, sağ kaşımın üstünde, alnımın sağ yanında taşıyorum. Yara izi alnımda, fakat o günler nerede?...


  4. Ağlar

    Sefer edince bir âşık âlemden,

    Bulut ağlar, toprak ağlar, su ağlar,

    Cihânın gözyaşı dinmez, elemden,

    Arş ağlar, ferş ağlar ve sonsuz ağlar.

     

    Saçını okşayan saba yelinden,

    Cânhıraş bir çığlık sabahı boğar,

    Kundakta sarılı bebe içinden,

    Bir âşık daha göçtü, diye ağlar.

     

    Mum misali eşya yanar derinden,

    Güneş ağlar, ateş ağlar, kor ağlar.

    Pervaneler elbet geçer kendinden,

    Alev ağlar, şule ağlar, köz ağlar.

     

    Gülistanın rengi atar, derdinden,

    Cümle gül kendini kızıla çalar.

    Aşk ülkesinin muhabbet ilinden,

    Bülbül, bir garîb âşık için ağlar.

     

    Figânlar yükselir yeryüzünden,

    Nebât ağlar, hayvan ağlar, ins ağlar.

    Bin parça düşer zamanın yüzünden,

    Mevsim ağlar, takvim ağlar, an ağlar.

     

    Bir rüzgar eser hicrân yönünden

    Kasvetli bir hava varlığı boğar.

    Nice taş yürekler döner sözünden,

    Bekâya yürüyen âşıka ağlar.

     

    Âşıkân, sâdıkân inler gönülden,

    Leylâ ağlar, Mecnûn ağlar, çöl ağlar.

    ’Âşıklar ölmez’, duysak da sümbülden,

    Varlık ağlar, yokluk ağlar, aşk ağlar.


  5. Adımlar

    Sesler... Adım sesleri... Birkaç sokak ötede,

    İşiten ürperir ve kaçacak delik arar.

    Durun!... Galiba bir gölge gördüm şu köşede,

    Git gide yaklaşmakta gibi sanki adımlar...

     

    Yeryüzünü alt-üst edecek kasırga mı ne?,

    Yahut da şehri yerle bir edecek zelzele,

    Dinlesene, ne korkunç!... Kulak ver bir sesine,

    Her an daha da ürkütüyor beni, adımlar...

     

    Attığı her bir adımda, artıyor çığlıklar,

    Meydanda kimse yok, vebalı adam; sokaklar,

    Evlerinde korku içinde kalabalıklar,

    Git gide yanaşmakta gibi sanki adımlar...

     

    Hiç durmaksızın fokurdayan volkan misali,

    Kulakları sağır eden bir gök gürlemesi,

    Bu dehşet saçan gürültünün yoktur emsali,

    Her an daha da sindiriyor beni, adımlar...

     

    Ortalıkta çıt yok, bir onun ayak sesleri,

    Zehirli duman gibi, boğuyor nefesleri,

    Hayvanlar dahi dövüyor, demir kafesleri,

    Git gide sokulmakta gibi sanki adımlar...

     

    Bir boru sesi... Ötelerden, çok ötelerden,

    Adım sesleri geliyor bütün köşelerden,

    Göklere bir feryad yükseliyor kabirlerden,

    Her an daha da korkutuyor beni, adımlar...

     

    Aman Allahım!... Sanki gökyüzü yarılıyor,

    Yeryüzü ortadan ikiye mi ayrılıyor?

    Ay ne diye söndü?... Güneş niçin kararıyor?

    Meğerse kıyamete aitmiş bu adımlar...


  6. Daha önce forumda böyle bir yarışma düzenlenmişti.

    http://www.n-f-k.com/nfkforum/index.php?showtopic=7018 bu linkten yarışmanın mahiyetini öğrenebilirsiniz. Güzel bir organizasyon olmuş, çokta çetin geçmişti....

     

     

    teşekkürler...

    inşaallah bakacağım...

     

    O'na gönül verenlerin bulunduğu bir siteden ziyade daha genel çapta...

    ülke ve hatta dünya çapında olmaması bir gariplik değil mi?...


  7. Bir sitede bir arkadaşımın yazdıkları üzerine burada bu başlığı açmayı istedim...

    Arkadaş dedi ki:

     

    "bence çoktandır içimde dert olan ve hep hayıfladığım Necip Fazıl KIsakürek anısına bir şiir yarışmasının olmayışıdır,

    ortalıkta hep sol düşünürlere atfedilen şiir yarışmaları var,

    umarım yerini bulacak tarzda ve ulusal çapta düzenlenir,"

     

    Üstâd adına bir şiir yarışması neden yapılmıyor?...

    Bu arada Üstâd adına bir şiir yarışması tertiplendi mi bugüne kadar doğrusu bilmiyorum....

    Ve görüşlerinizi, bilgilerinizi bekliyorum...

    Zîra bizim için kıymetli...

    Muhabbetle...


  8. Aman Allah’ım Aman

     

    Aman Allah’ım aman,

    Ortalık ne de yaman.

    Kuzu kurtla barışık,

    Herhalde ahir zaman.

     

    Şeytanlar maske takmış,

    Her yere dükkan açmış.

    Deliler her bir yanda,

    Akıl fizan’a kaçmış.

     

    Aman Allah’ım aman,

    Şu dünya ne de yaman.

    Zift ile nur karışık,

    Herhalde ahir zaman.

     

    Deniz olduğu yerde,

    Sular bir boy şehirde.

    İnkar seli bu inkar,

    Boğulanlar cahimde.

     

    Aman Allah’ım aman,

    İnsanlar ne de yaman.

    Suretleri hayvani,

    Herhalde ahir zaman.

     

    Ölü kabir başında,

    Diri toprak altında,

    Hayat sahibi kim mi?

    Gerçek O’nun katında.

     

    Aman Allah’ım aman,

    Saatler ne de yaman.

    Kıyamete az kaldı,

    Herhalde ahir zaman.


  9. Kitabı yaklaşık 1 sene evvel satın aldığım halde okumak (ve bitirmek) birkaç gün öncesine nasib oldu... İlgimizi çeken bölümleri sizlerle paylaşmayı arzu ettik...

     

     

     

     

    SİYAH KADİFE TAVAN

     

     

    Halamın gelinlik odası diye süslenen, yaldızlı çıtaların çerçevelediği siyah kadife tavanlı salonda doğmuşum. Beni, vilâdiyeci bir erkek doktor almış...

    O kadar cılız ve çelimsizmişim ki, doktor, sağ elinin şahâdet parmağiyle orta parmağını çenemin altına geçirmiş, beni mangal maşası gibi tutmuş ve leğene sokup bu vaziyette yıkamış...

    Halime bakanlar:

    -Yaşamaz bu çocuk!

    Demişler.

    Babam da, bir erkek çocuk sahibi olduğuna dair müjdeyi, o günlerde Boğaziçi'nde oturan büyükbabama vermek için tek başına kullandığı (brek) arabasının atını çatlatırcasına sürerek Sarıyer'i boylamış. Büyükbabam o kadar sevinmiş ki, o vakarlı ve ağır başlı Hilmi Efendi Hazretleri, hemen oğluyla beraber (brek) arabasına atlayıp hızla İstanbul'a dönmekte ve kendisini havaî oğluna emanet etmekte tereddüd göstermemiş...

    Fakat o da bana bakıp hayıflanmış:

    Çok küçük... Yaşar mı, yaşamaz mı, Allah bilir!

    İşte tam tarih:

     

    26 MAYIS

    1904-1320

    REBİÜLEVVEL-1323


  10. Aşk ve Akıl

     

     

    I

     

    Sorsan; "kıymetim(i) bil, seni sen yapan, benim", der,

    Aşk bahsinde konuşsa kendini rezil eder.

     

    ***

     

    II

     

    Akıl, muhabbet âleminde kanatsız bir kuş...

    Akıl için aşkın sokağı çıkılmaz yokuş...

     

    ***

     

    III

     

    İnanma, "Hay aklınla çok yaşa!" deseler de,

    Akılsız(!)’ın ömrü daha uzun ötelerde...

     

     

    ***

     

    IV

     

    Akıl, aşk meydanında şaşkına dönmüş eşşek,

    A şaşkın!... Burda gezinmek senin ne ne gerek!...

     

    ***

     

    V

     

    Akıl, evet... Hakîkat kapısının tokmağı,

    Kaldırın aşk yolundan şu gereksiz çomağı.

     

    ***

     

    VI

     

    Soralım kendine: "Söyle bakalım, aşk nedir?"

    "O dersi hiç görmedik ki!" diye cevap verir.

     

    ***

     

    VII

     

    Şeyh Galib bir ara "Ah aşkın elinden..." demiş,

    Akıl kızmış: "Benim sözlerimi çalan kimmiş?"


  11. Ölçü

    Şiirde ölçü mü? Olmasa n`olur,

    Kafiyen var mı? Her gece, her seher.

    Şairliği bir kenara bırak, dur!...

    Sen bana hayat ölçünden haber ver.

     

    Esnafın ölçüsü, hep zarar ziyan,

    Avamın, aşağı kalmaz ki ondan,

    Zamanın kıstası, rezillik, isyan,

    Sen bana gerçek ölçüden haber ver.


  12. Nokta

     

    İşlenen günah, zulmetten perde,

    Her haram zehir, bir siyah nokta.

    Şeytan alnından, seni öperde;

    Boş yer kalmadı, koyacak nokta.

     

     

    Bir, iki, üç, dört...Ne çok leke var,

    İşitmedin mi? Ne demiş yar?

    Hükme bağlanmış, yazılmış karar,

    Sen koymasan da, koyulmuş nokta.

×
×
  • Create New...