Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

mitajanı

Editor
  • Content Count

    457
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    15

Posts posted by mitajanı


  1. mitajanı kardeşim yanarım yanarım da senin şu esrarını*yoğunluğunu çözemediğime yanarım :D sayın klas ajan ..........:D

    kardeşim yorumlarına diyecek yok her zamanki gibi........ nereden bulupta yazıyorsun bu yazıları anlamış değilim :) Allah neşeni ve muhabbetini daim eylesin inş.

     

    SELAM VE DUAYLA......

     

    Deşifre olmaktan korktun benimle iyi geçinmeye başladın, değil mi?Tamam tamam seni deşifre etmeyeceğim merak etme.Esrarı ve yoğunluğu benim gibi had safada olan klas bir ajandan da zaten bu beklenir.Tersi bir aksülamel gösteripte ajanlığıma halel getirmem doğrusu.Meslek etiği denen bir şey var, di mi ama?

     

    Dualarınızdan ötürü de sağolun, bil mukabele.


  2. Bir an Becel reklamında zannettim kendimi.'Kalbe iyi geliyor' cümlesini duyduğum an Becel'i hatırlıyorum.Tahteşşuruma nasıl kazınmışsa artık varın siz düşünün.Bu firmanın reklam ve pazarlama departmanı benden tam not almıştır, o derece yani.Asıl konumuza döneyim hemen.Tabii yoğunluktan sürekli giremesemde, elden geldiği kadar takip ediyorum siteyi.Hoş site, güzel site.Devam inşaallah...


  3. aferin kardeşimm gramerdenn yüksek lisans yapıosun herlde..

     

    Gözünü sevdiğimin iadeli taahhütlüsü, hiç şaşmıyor vesselam, adrese teslim hep.Bu arada 'aferin'lik bir durum yok bu cümlede, hatırlatayım.Hele gramerde yüksek lisansa hiç lüzum yok.'Ortalama' kapasitede ki bir insan için; kurulması, anlaşılması ve bilahare hazmedilmesi kolay bir cümledir.Ötesini düşüneni düşünmek dahi istemiyorum, ki hali nicedir?..


  4. Elleri çabuk tutsam da artık bu vakitten sonra yazıyı yetiştirmem muhal kere muhaldir.Halbuki kafamda bir şeyler biriktirmiştim de...Hediyeler benim olacaktı.Herkese 'na-nikk' yapacaktım.Başka bahara kaldı ümitler...'Böyle mi olacaktı, böyle mi olacaktı?' demekten kendimi alamıyorum.Hayıflanıyorum ve öylece kalıyorum.Yarışmacı arkadaşlara da 'bi dahaki sefere görüşürüz' diyorum.


  5. Kabak tatlısı ve şiir...Anlaşılan hayal gücünün limitleri üst seviyede.Aklıma birden Ludwig Wittgenstein'in: "Başkalarının derinlikleriyle oynama..." sözü geldi.Ne alakaysa artık?Ama vardır bir alakası muhtemelen.Yoksa benim gibi ajan adam laf olsun diye alaka kurmaz, alakaya da maydonoz olmaz.Akşam üstü akşam üstü felsefi bir çıkmaza düşürdü beni bu kabak tatlısının şiirsel derinliği.Birde sağ gözüm seğiriyor, şiirler neden sağda?Solda bir boşluk görüyorum, Baykal'ın bile dolduramayacağı ölçüde bir boşluk.Bakın bu alakaya maydonoz oldu işte.Bu vesileyle kendimi kınıyorum.


  6. (Aman Yarabbi ortalık karışmış, ben nelerle uğraşıyorum!..Lehman Brothers iflasını açıkladı açıklayacak, Bank of America Merrill Lynch'le birleşiyor.Böyle sıcak bir gündem varken bu konuyu yalnız ben açabilirdim zaten.Amanını mor goyun meler gelirrr...)

     

    Merkez-Çevre Teoremine Farklı Bir Bakış: Tatangalar ve Üç Büyüklerin Ulusalcı Tribünleri

     

    Başlığa bakan da sanır ki; Cambridge Üniversitesi Sosyoloji bölümünde yüksek lisans yapan genç, tezini takdim ediyor.Arkadaş şaşıyorum kendime!..Merak etmeyin sizin yerinize de şaşıyorum.Ama belli mi olur, bir gün Cambridge Üniversitesi’ne yolum düşer mi düşer.Kim bile bilir ki?Hıhh, siz kıskana durun.Kem-küm, ehem- öhöm…Neyse konuya döneyim.

     

    Futbol denen oyunu kiminiz seversiniz kiminiz sevmezsiniz. Ama hepimiz ama az-çok ne olduğunu, nasıl oynandığını biliriz. Kimisi spor olarak yapar, kimisi ‘malayanidir’ der hiç bulaşmaz, kimisinde yetenek yoktur istese de oynayamaz, kimileri de benim gibi doğuştan kabiliyetli olup Ronaldinho’ya taş çıkarırcasına futbol oynar. Yani diyeceğim herkesin futbola bir aşinalığı vardır. Ama tabii herkese göre değişir bu mevzu. Hoş diğer mevzularda da durum aynıya... Herkes ayrı telden… Bana da kalsa malayani bir iştir. İnsanın zamanını çalan bir uğraştır futbol. Tabii bunu tadında bırakan da var, cıvığını çıkaran da... Gece gündüz top peşinde koşmanın akıl kârı olmadığı ayan beyan ortada.

     

    İşte futbol denen bu oyunu ben bir nevi hayatın aynası olarak görürüm. Hayatın akıl almaz mücadelesinin sahada ki bir başka hali diye düşünürüm. Ve benim için futbol sahadaki oyunculardan değil de tribündeki taraftarlardan ve pankartlardan ibarettir. Ben futbolu bunlar üzerinden değerlendirir, analiz ederim. Benim için Barça-Real kapışması, Barça tribünlerinin Real maçında açtığı ‘Catalonia is not Spain’ pankartından ibarettir. Buna benzer birçok örnek verilebilirim ya, uzatmayayım.

     

    Futbolu cihanşümul değil de yerel bazda ele aldığımda ve projeksiyonu ülkeme çevirdiğimde de çok farklı manzaralara şahit oluyorum. Türkiye’nin en büyük üç kulübünün hükümranlığı ve diğer Anadolu kulüplerinin bu hükümranlara adı konulmamış biatları.Hiç kimsenin gözünden kaçacak bir argüman değil malum. İşte bu üç büyük kulübün tribünleriyle diğer Anadolu kulüplerinin tribünlerinin ayrıldıkları pek çok husus var. Bunları pankartlarından okumak mümkündür. İşte bu noktada karşımıza derin bir sosyolojik vaka çıkıyor. Nitekim üç büyük kulüp taraftarları ve Anadolu’nun isim yapmış tribün grupları arasında ki bu derin uçurum, beni bu tribün gruplarının sosyolojik tahlilini yapmaya itiyor. İster bunu merkez-çevre bağlamında değerlendirin, ister başka teorilerle analiz edin. Bana 'merkez-çevre' daha yakın geldi. Özellikle ülkemizde yaşanan süreci analiz ederken ciddi bir referans olarak görürüm bu teoriyi. Küreselleşen Türkiye ve değişen merkez-çevre paradigması… Uzun bahis doğrusu.

     

    İşte tam bu noktada merkeze Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe’yi koyuyor ve analizin esasına dalıveriyorum.Efendim bu kulüpler malum ülkemizin yüzyıllık çınarları…Hepsinin farklı yönleri var.Fakat tribün gruplarına baktığımız da söylemleri genelde ulusalcı-milliyetçi ve sol fraksiyonlardan izler taşıyor.Bu tribün grupları asla resmi ideolojiye ters pankart açmazlar.İçlerin de Beşiktaş’ın Çarşı’sı farklılık gösterir ki…O da Anadolucu değildir…Sapına kadar solcudur.Cha-Bella söylemek, Che’ye beste yapmak gibi sol tandaslı figürleri bu tribünde görmek mümkündür.Demek istediğim bu kadar solcu bir tribün dahi ülkemiz resmi ideolojisinin gölgesinden sıyrılamıyor ve ulusalcı söylemleri terennüm ediyorsa vay halimize.’Hepimiz ozon tabakasıyız!’ diyen Çarşı, ‘hepimiz Çeçeniz, hepimiz Filistinliyiz’ demez, diyemez.'Çarşı her şeye karşıdır' sözde.Fakat Türkiye’de olan- biten haksızlıklara sesini çıkarmaz.Bu yüzden Anadolucu değildir.Denilebilir ki bunu yapmak zorunda mıdır?Elbette ki hayır.İstediği mevzuya apolitik kalma hakları var.Ben sadece tespit yapıyorum.Zaten bu Beşiktaş tribünlerine has bir sorun değil.Kodaman takımların hepsinde aynı sorun var.

     

    Galatasaray ve Fenerbahçe tribünleri de bu ulusalcı çizgiden çıkamaz. Her seferinde ‘ATAM İZİNDEYİZ’ şeklinde, insana ‘Devenin nalı!’ dedirten bir pankart açmayı adeta vazife telakki ederler. Hâlbuki hiçbir zaman tribünlerinde resmi ideolojiye muhalif bir pankart göremezsiniz.Çünkü temsil ettikleri ve yoğruldukları taraf ‘merkez’dir. Bu onların da Anadolucu bir tribün olmadıklarını gösterir.

     

    Şimdi gelgelelim zurnanın zırt dediği yere. Efendim başlıkta da var. ‘Tatangalar’ diye bir tribün grubu var Sakaryaspor’un. Değişik bir grup ve benim analizimde de ‘çevre’de yer alıyor. Bu grubun sloganı da: ‘Biz bu şehri tribünden sevdik’ kabilinden. Farklı bir şehir algılaması, hayata karşı enteresan bir duruş. Tabii Sakarya ne kadar taşralıktan çıkmış ve bir metropole yakın olmaktan dolayı koca bir şehir olmuşsa da, yine de kendine has bir kültürü muhafaza edebilmiş.Tatangalar’ı bende cazip kılansa; bir tribün grubu olarak resmi ideoloji şakşakçılığı yapmadan, ulusalcılık naraları atmadan, öz be öz Anadoluvari bir çıkış yapmaları.Bir ses olmaları…

     

    İşte Tatangaları çevrenin merkezine oturtan ve sapına kadar bizden dedirten o pankartlar.

     

     

    DİREN FİLİSTİN

    direnfilistinyd9.jpg

     

     

    FİLİSTİN ÖLMESİN

    df2as9.jpg

     

    FİLİSTİN ÖLMESİN

    df3zm3.jpg

     

     

    Evettt böylece bir kültür hizmetinin daha sonuna geldik.Saygı, sevgi ve esenlikler...

     

    -gizlinot-

    bu başlık altında yapılan yorumlara vereceğim cevaplar gecikebilir.yazdıklarınıza dikkat edin, takip ediliyorsunuz.

     

     

    <mitajanı prodakşın>


  7. yoldaşlar.kavgamı okudum bu hitler gerçekten saygı deger bir adam.eger bu kadar yahudi sabun olmasaydı halimiz dumandı.ki sabun yapmış yahudiler hiç olmazsa bir işe yaramışş.yaşasın büyük dogu..turancıyız sonuna kadar..

     

    İlk olarak koca bir 'cart kaba kağıt' diyorum, bu kibarca söylenişi tabii.Hadi yine iyisiniz.Bir de şöylesi var: 'cartttt kaba kaaaatt!..' Sanırım ikincisi daha münasip...

     

    İmdi kitap okumak iyidir, hoştur.İyi yapmışın.Üşenmemiş hİTler'in takriben 558 sayfalık kitabını okumuşsun.İyi de, bu kitabı okuduktan sonra nasıl bir halet-i ruhiyeyle hİTler denen herifin 'gerçekten saygı değer bir adam' olduğu çıkarımını yaptın?Çok merak ediyorum doğrusu, gerekçelerini yazıpta biz avamı aydınlatırsan sevinirim.

     

    Sonra mesajın buram buram anti-semitizm kokuyor, buna da eyvallah.İyi de bu anti-semitizm hİTler denen herifin, yahudi dahi olsa insanları fırınlarda yakmasını meşrulaştırır mı?Hangi fikir buna cevaz verir?Buna cevaz veren fikirde, fikir namusu adına birşey, bir kırıntı olabilir mi?Efendimiz -sallalahu aleyhi ve sellem- Mekke'yi fethettiğinde düşmanlarına nasıl muamele etti, bir hatırlayalım.Bırakın insanlara eziyeti, ağaçların kesilmesine dahi karşı çıktı.Nerde o üstün idrak nerde sizin bu tuhaf idrakiniz...Fersah fersah mesafe...Bizim için numune, rehber O'dur.Dolayısıyla; insanlara -her ne olursa- olsun zulmedene müsbet bakmamız imkan dışıdır.

     

    Yine, 'fırınlarda yanan insanlar hiç olmazsa sabun olmuş, bir işe yaramış' diyen sizin vicdanınız acaba bunu laf olsun diye mi söylüyor?Yoksa hakikaten inanarak mı?Eğer ikinci söylediğimse, 'bu nasıl bir sadizmdir?' diye sormaktan kendimi alamıyorum.Tahteşşuurunuz felç olmuş hatırlatayım.

     

    Büyükdoğu fikriyatı ve Turancılığı hangi zemin ve şartlarda birbirine müsavi olarak addediyorsunuz, bu da ayrı bir bahis ve ayrı bir tartışma konusu.

     

    İyisi mi şu yazdıklarınızı akl-ı selimle bir kere daha okuyun.Tabii yapabiliyorsanız...Biliyorum çok şey istiyorum sizden.


  8. -nihaivebiroakadargizlimesaj-

     

    Azcık ortadan kaybolduk, başlık ana ekseninden çıkmış sanki. Sorunsal üzerine bir sorgusal yapmak boynumun borcu oldu.Daha ziyade bir tashih diyelim… Yoksa daha bu başlıkta yazmayacağım demiştim. Lakin ne yaparsınız ‘değişken’ bir değil ki kardeşim. Hani millet ‘ehl-i kalender’in yazıyı okuyupta beni sahur davulcularına muhalif biri zannedebilir. Hâlbuki yazımda muzdarip olduğum taraf, sokaktaki arabaların alarmlarıdır. Yoksa davul işin tuzu-biberi, başımızın tacı, Ramazan-ı Şerif’in alamet-i farikalarındandır. Sahur davulsuz, manisiz olmaz.

     

     

    Ezcümle, ‘anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az’ kabilinden bir sorunsaldı, burada nihayete erdi…Alakadar olanlara alakam sürecektir.

     

    mitajanı’ndan saygı, selam ve esenlikler…


  9. Ey düşmanım; sen benim ifadem ve hızımsın..

    Gündüz geceye muhtaç,bana da sen lazımsın...

     

    Üstad'ın beni düşündüren, zihnimi kurcalayan enfes şiirlerinden sadece biri.Düşman olmadan hakikate râm olan ve hakikat namına hayatını feda eden kahramanlar nasıl ortaya çıkar?Dolayısıyla düşman elzemdir.Bize safımızı tayin etmek için ihtardır bir bakıma.Ve bir bakıma nimettir.İşte bizler hayatın her şubesinde, yine izafi olarak, düşmanın belirdiği safın karşısına geçeriz.Bazan dostlar da düşman sanılabilir.Bunu da işin nasip boyutu olarak telakki etmek lazım.


  10. Olayı kaleme alan adam sanki olayın müsebbiplerinden çokta farklı biriymiş de, kalkmış hiç utanmadan, sıkılmadan yorum yapıyor. Hani Bülent Hanım çıkıpta: ‘Dinime küfreden müselman olsaaa!..’ diye şovun gözüne vursa, sonra da: ‘Orhan sen niye bir şey söylemiyon?’, deyip hümanist arabeskçimizi dövmekten beter etse yeridir hani. Aynı fasid dairenin, dairenin içinde kala kala mutasyona uğraşmış fasid adamları bunlar. ‘Körler sağırlar birbirlerini ağırlar’ lafının muhatapları bu takozmetreler.

     

    Aykut bir yandan kendini sanata ve Ebru Gündeş’e adayan Osman Tanerkır’ı eleştire dursun, eleştirisinin eleştirdiği vakıa kadar ucuz, lüpçü, reklam kokan bir eleştiri olduğu hakikatini gözden kaçırıyor.Bizden de temennisi aynı minvalde.Kaçırmadık Aykutçum kaçırmadık...Bak Aykutçum bu mübarek gün de benim ağzımı açtırma istersen.Danışıklı dövüşün ne yeri, ne zamanı?Sen pası Tanerkır’a veredur, o da topu harika bir röveşatayla ağlara yollasın ya da Tanerkır sana şöyle kavisli bir orta açsın istersen, sen de her zaman ki kıvraklığınla, Robinho misali topu kalecinin uzanamayacağı köşeye yolla.Nasıl, uyar mı size?Hoş sizin camiaya neler uymuyor ki?Başka bahis, girmeyim...

     

    Haa şimdi bakın burada asıl suçlu ne Aykutçum’dur ne de Tanerkır.Onlara takılıpta asli aktörleri görmezden gelmek, Ayktuçum’un yaptığından farklı bir şey olmaz. Burada esas suçlu bu terör denen illeti bitir(e)meyen paşalardır, bürokratlardır tamam mı kardeşim? Şehid hikayesi anlatmayı pek iyi beceren ve terörden rant sağlayan paşalar, kan emici bürokratlar ve iş adamları olduğu müddetçe, şehidlerimiz kimse kusura bakmasın Aykutcum ve Tanerkır’a malzeme olmaya devam edecek.

     

    mitajanı


  11. Hoşgeldin deyip, davulun tokmağı ve alarmın sesiyle seni başbaşa bırakıyorum.

    (İnan böyle ilk defa son defa yazıyorum)

    ...

     

     

    Hoş buldum deyip, davulun tokmağı ve alarmın sesinden uzak, nezih ve bir o kadar sakin sokağıma geri dönüyorum.(Zaten ilklerin ve sonların adamıyım diye hep kendi kendime yakınırım, piyango yine bana çıkmış, can sağlığı olsun.)

     

    kardeşim kork benden belkide ben senin için özel görevlendirilmiş

    özel ajan olabilirim biggrin.gif

    kardeşim inan merkımdan soruyorum biraz tedirgin görüyorumda

    sen şuan kaçamak yazılar yazacak kadar bi durumdaysan ne işle meşgulsün (affına sığınarak soruyorum smile.gif

     

    her defasında değinince merak ettim biggrin.gif

     

    kevser bak kendini ele vermeye başladın.Yakında hangi serviste olduğunu da öğrenirim merak etme!Tarzın MI6, CIA karışımı bişey.

     

    Tedirgin olmam tabiidir, bizi ayakta tutan hissi yaşamadan kendimi işime nasıl veririm?..Ayrıca bizim meslekte ser verilir, sır verilmez!..Bunu bilmen lazım.Ajanım işte gerisi mühim değil.

     

    ...............

     

    Çok ehem ve mühim not:Bu başlık dikkat çektiği için artık burada yazmayacağım, yeter kardeşim!..Deşifre olmaya hiç niyetim yok, ömrümün baharındayım.


  12. Oyy oyy oyy...Oruçluyuz hepimiz, Allah kabul etsin.Cevaplarınıza şöyle bir değineyim.

     

    İlk olarak kevser-Eyvallah kardeş, klas biri olduğum konusunda şüphem yok.Yoksa nasıl ajan olurdum?Bizim camianın en kıytırık adamı bile, piyasada klasım diye geçinenlere yüz basar.Klas var klas var şimdi...Biz A klasız, diğerleriyse bizi beş kademe geriden takip eden kıytırık klasçıklar...Bakın ne kadar kendizi tutsanızda, bu güzelim sorunsal karşısında kayıtsız kalamamışsınız.Kendini beğenme meselesine gelirsek.Bu da benim tarzım, yoksa kimseyi küçük görmek gibi bir 'küçüklük' yapacak adam değilim.Ajansak haddimizi de biliriz hani.Hergün bin türlü keşmekeş içinde sıkılan, bunalan sizlerin az da olsa yüzünü güldürmek maksadımız.Yoksa bunca önemli görevin arasında zaman ayırıpta bu sitede yazmak benim için aslında büyük külfettir.Yani demek istediğim kıymetimi bilin.Soruyorum bundan önce bu sitede hiç ajan gördünüz mü?Elbette hayır diyeceksiniz.Bakın ben bide onca riske girip sitede yazıyorum.Şu an belki beni sitede takip eden düşman servis elemanları da olabilir.Hatta sizden hafiften şüphelenmeye başladım.Şaka şaka, o kadar değil.Bir siteye iki ajan çok.

     

    adles-Enaniyet mi?Yapmayın, benim gibi onca istidadı olan bir insan için enaniyette ne kelime?Ajanım ajan...Siz de benim üstlendiğim gizli görevleri üstlenseniz, google translator kadar dil bilseniz, her türlü yakın doğu, uzak doğu, ortadoğu dövüş tekniğini bilseniz, daha bunlara ilave pek çok kıymete haiz olsanız benim gibi olurdunuz.Bu arada estağfurullah, ne affı..Hiç mühim değil.Zamanla benim ne kadar mütevazi bir insan olduğum(onca meziyete rağmen) ortaya çıkacaktır zaten.Dervish denen üyeyi sizden duydum.Malum sitede yeniyim kim Dervish, kim Ermish bilmiyorum.Ama nasip olursa tanışırız.

     

    BaLaBaN-Eyvallah kardeşim, çok sağol.Hoş buldum sefa buldum, seni gördüm şad oldum.Yazılarıma bayılmışsın...Acaba iftardan az önce mi okudun yazılarımı?Olurya yazıları okurken kan şekerin düşmüş ya da tansiyonun tavan yapmış olabilir.Belki de bu sebebten bayılmışsındır?Ajanlığın gözünü seveyim, tababet hususunda da elime kimse su dökemez.

     

    son olarak yine kevser-kardeşim site zaten gökkuşağı gibi maşaallah.Her renk var.Ben olsam olsam gökkuşağını hayretler içinde seyreden bir ajan olurum.Zaten bakarsınız görev icabı yoğunluktan bir daha yazmakta nasip olmayabilir.


  13. Hakikat namına seviniyorum doğrusu.Bir ajanın bilgisinden ve tecrübesinden istifade etmeniz sizin için büyük kazanç.Zeki insanın hali bir başka oluyor değil mi?

     

    Bilvesile;

     

    tuğra-'Karşı taraf ses ver' diyorsun, eyvallah.Yalnız Ramazan'dayız malum, ses-soluk çıkmıyor.Kolay değil desibel rekoru kırmak, di mi ama?Yoksa İngilizlerin sözümona efsane KOP tribünün 'You will never walk alone!' tezahüratının revaç gördüğü ve af buyurun bir halt sanıldığı bir dünyada; kapalının 'Gündoğdusu', 'Kartal gol gol gol'ü her zaman ses getirir, desibel rekoru kırar.Hem de kat be kat daha manidardır.Aksini iddia eden biidrak kimse çıkmaz herhalde?

     

    adles-Evvela sadece 'ajan' değil 'mitajanı' diye hitap ederseniz makbule geçer.Malum ajan var ajan var.'Bana hangi serviste olduğunu söyle sana kim olduğunu söyleyim' diye bir laf vardır bizim camiada.Diğer bir husussa yazılarımdaki cevheri görmek için okuyan kişide de bir cevher olması lazım.Demek ki bu sizlerde var.Okuyucu sayısı mühim değil benim açımdan.Meselem kemiyet simsarlığı değil takdir edersiniz ki.

     

    postmortem-Aynı hususlar sizin içinde geçerli bir bakıma.Ayrıca Cern üzerine yazmayı düşünüyorum, bakalım ne zaman olur.Malum işler yoğun.Bu arada davulcuları öldürmek sizin için feci sonuçlar doğurur söyliyim.Başka teknikler deneyin diyeceğim ama bendeki ajanlık tekniklerine haiz olmadığınız için bu sizin açınızdan çetrefil bir durum, anlıyorum sizi.


  14. Hiç şüphesiz 'Çaylak (The Recruit)' derim, 'Sevemedim Kara Gözlüm' diyecek halim yok ya!Töbe töbe...Gerçi o da fena değil hani, sevdiğim Türk filmleri arasındadır.Şopen namıyla maruf fakir, ama gururlu genç Kenan ile balıkçı Azize...Hey gidi hey, gözünü sevdiğimin Türk filmleri...Neyse yine de favorim Çaylak'tır.Tam bana hitap ediyor.Tavsiye ederim.


  15. Valla hangi birini sayayım?..O kadar çok 'can alıcı, kafa yarıcı, höynkk dedirtici' cevabı var ki, içlerinden birini tercih etmek zor.Ama benim en çok hoşuma giden cevaplarından birisi şu.Hani Üstad'ın bir konferansında arızalılardan biri -kibar olanlar muarız da diyebilir-, Üstad'a salatalık fırlatmışta, Üstad'da hiç istifini bozmadan demiş ya: 'Birisi kimliğini düşürmüş, kiminse gelsin alsın.' Nihahahah...Beni krizlere sokan bir cevaptır.Karnıma kramplar giriyor bunu her okuduğumda.Yani azcıkta yoğurt ve su ilave edilseymiş adam tam cacık olurmuş haa...


  16. Şimdi bir kere sorunsalıma binaen yorum yapan arkadaşlara müteşekkirim, sağolsunlar. Kadrü kıymet biliyorlar demek ki… Yorum yapmayan arkadaşlara ise müteşekkir filan değilim, hiç kusura bakmasınlar. Hatta bizim meslek terminolojisinde ‘fişlemek’ diye nitelendirilen mefhumu yorum yapmayanlara karşı kullanmaya başladım bile. Fişleniyorsunuz anlayacağınız…

     

    İnsan böyle bir yazıya yorum yapmaz mı arkadaş? Yapmaz ama… Doğruya doğru herkes yapamaz. Tabi ben biliyorum sizi, başlığa baktınız ve dediniz ki: ‘Eften-püften, kıldan-tüyden bir konu, neyine yorum yapayım?’ Geyik sandınız yazıyı, su-i zan işte asrımızın sorunu… Yoksa benim gibi ajan bir adam bilmiyor mu böyle bir sitede geyik yapılmayacağını? Yazının bütününe bakıldığında mevzunun esasen nageyik olduğu ayan beyan ortadadır. Hâlbuki azcık zahmet edip okusaydınız, yazının içerisinde ne denli yoğun sosyolojik, psikolojik, iktisadi ve siyasi analizlerin olduğunu görürdünüz. Ve hayretler içerisinde: ‘Şu mitajanı ne klâs bir adam, ben niye böyle değilim!’ diye iç geçirirdiniz. Boşuna demeyin ama öyle herkes ajan olamaz. Hele benim gibi hiç olamaz.

     

    Ah şu anlaşılamamak mevzuu varya… Bu mevzu benim gibilerin en büyük belası. Zaten -yorum yapan arkadaşlar müstesna- aranızda şöyle kafası ‘zehir’ gibi çalışan biri olaydı, şimdiye kadar megabyte’larca cevap yazardı sorunsalıma. Ne yaparsınız takdir böyleymiş, üzülmeye değmez…

     

    Hâsılı kelam ve yola devam… Kırdınız beni dostlar, siz kaybettiniz. Hâlbuki bugün ‘Cern’ üzerine bir yazı kaleme alacaktım. ‘Cern’ ne mi? Yapmayın nerde yaşıyorsunuz arkadaşlar? Hani büyük deney, patlama, çarpışma, 100 milyar civarında proton … Bunlar da mı bişey uyandırmadı zihninizde? Neyse tamam tamam yine de birşeyler karalarım.Sırf şu sitede yeniyim diye bana uygulanan tecride inat yazacağım, merak etmeyin.


  17. Tecrübelerime dayanarak size şunları diyebilirim.

     

    -Evvela karşımızdakinin gerçekten ‘insan’ olduğundan emin olacağız. Bu; çoğu zaman gözden kaçırılmakla beraber aslında meselenin can alıcı noktasıdır. Çoğu insan ‘en kral dostum’, ‘ayy Pelin’i çok seviyoruummm, çok iyi kız yaaa’ , ‘seninle ölüme bile varım kardeşim’ diye hitap ettiği ve sevdiği insanların, bir müddet yaşadıktan sonra ‘insan’ olmadığını başka bir mahlûk olduğunu anlar ve sukut-u hayale uğrar. Burada mahlûk ismi yazmamı bekleyenler yanılır, az çok adab-ı muaşeret biliriz yani, lütfen… Bu elim vaziyeti hepiniz yaşamışsınızdır muhtemelen. Kendimi hariç tutuyorum, malum meslek icabı kolay kolay yanılmıyorum.

     

     

    -İkinci aşamada karşımızdakinin insan olduğunu tam manasiyle kavradıktan sonra –artık bunu anlamak ne kadar zamanınızı alır onu bilemem- yavaş yavaş karakter çözümlemelerine başlayabiliriz. Bu sınıfa dâhil olanları ‘harbi iyi çocuk lan’ veya ‘çok hanım-hanımcık bir kız yaa’ diye adlandırılabiliriz.

    Sonra bu aşamaya geçmiş adayla yavaş yavaş diyalog kurulur, sohbet edilir.Fazla cıvıklaşmadan espiri bile yapılabilir.Buradan toplanan veriler bizim için kilometre taşı mesabesindedir.

     

     

    -Üçüncü aşamada artık aday hakkında ilk iki aşamadan daha fazla bilgi sahibi olmuşuzdur. Artık aday bizim karşımızda olmaktan çıkmış, yanımızda, yöremizde, erkekler için halı sahada defansın solunda, kızlar için kek pişirip yemek yaptığınız mutfakta kendini göstermeye başlar. Artık bu kişiyle kâh yemek yeriz, kâh seyahat ederiz, kâh uçurtma uçururuz, kâh halı saha maçına gider üstüne bir de kavga ederiz, kâh -ıhlamurlar altında yapraklar dökülürken kurtlar vadisine girdim- adlı diziyi izler dedikodu yaparsınız. Zaten bu aşamada karşıdaki adamın inciğini-cinciğini çözer, ne tip biri olduğunu anlarsınız.Buna göre ya tekmeyi vurur yollarsınız ya da tekmeyi yiyen siz olursunuz.’Sonra insan insanın kurduymuş birader’ diye iç geçirmeyin.Azcık pragmatist olun…

     

    İlaveten: Eğer karşımızdaki insanın ilk görüşte check-upını almak niyetimiz varsa, işte bu zordur. En azında sizin harcınız değil. Benim için su içmek kadar kolay olan bu mevzuu sizin için çetrefildir. Bu da normaldir. Kendinizi benimle bir mi tutuyorsunuz?

     

    Diyeceğim insan vardır tipine bakarsın kılık-kıyafet, konuşma-üslup dört dörtlüktür.Dersiniz ki ‘lan adama bak Buckingham Sarayı müze müdürü gibi…’Hâlbuki bu adam pek ala bir değnekçi, simsar olabilir. Kimisi de vardır dış tarafı gecekonduya benzer iç tarafı Dubai Towers’ı aratmaz, o derece yani.’Hani zarf- mazruf ilişkisi bir bakıma… Diyebilirsiniz zarf mazrufa sirayet etmez mi peki? Eee eder canım niye etmesin. Bu iki mefhumun da aynı keyfiyette olması büyük nimettir, herkese nasip olmaz, kendimden biliyorum çünkü.


  18. Seni uyanık seni… Ne oldu keser mi döndü, sap mı döndü yoksam hesap mı döndü? Burdan bakılınca üçü de dönmüş sahibini bulmuş gözüküyor. ‘Nasıl yani?’ deme şimdi, farkındasın olayın… Bir koyup üç alacaktın aklın sıra… Amma olmadı be gülüm… Hayat ne yaparsın bazen tam tersi de olabiliyor. Aydınım, Doğanım, haysiyetten kayanım, tepe taklak düşenim, Ertuğrul'u, Özkök'ü daha çok isim sayarım.… Eee ajanız di mi ama?

     

    Benim gibi ajan adamı konuşturma şimdi.Ne kadar övünsem senin kadar olamam.Yani hep gıpta etmişimdir ‘ajanlığına, muhbirliğine, espiyonaj ve kontr espiyonaj konularındaki başarına, yoksa içeriğine zerre kadar kıymet vermem bilirsin.Haaa ne diyordum... Senin gıpta ettiğim yönlerin saymakla bitmez, ‘metod’ olarak tabii.Nerden buluyordun, nasıl buluyordun pes hakkaten.Mesela; Erzurum’da bir lisenin bodrumunda namaz kılan çocukları nasıl bulup sonra fotoğraflarını çekerek espiyonajın gözüne vurup, bir yandan da ‘lise de namaza skandalı’ diyerek propagandanın kralını yapıyordun? Tabi bunları menfi manada söylüyorum, o kadar salak değilsin ya, anlarsın.Haa sonra ‘bilmem hangi ilde mini etekli kızlara kezzap atanları da sen ortaya çıkarmıştın di mi?Yahu ajanlık kaidelerini yerle yeksan ediyorsun haberin var mı?Ne ara gittin, olaya şahid oldun?Ama helal olsun başlık fena değildi?’Mini etekli kızlara kezzaplı saldırı’..Amanın tırstım haaa…Yoksa İran’a filan mı dönüyoruz.Ha bak bu da senin kara propaganda ürünlerinden sadece biri, outlet mağazanız var mı bu arada?Ramazan’a özel ürünler filan.. Gördün mü kafamıza nasıl da yerleşmiş senin patenti bizzat ve şahsen sana ait ürünlerin. Dur dur daha bitmedi senin hünerlerin… Ne bileyim hep merak etmişimdir 'Adana’da bir okulun teras katında namaz kılan talebeleri' nasıl buldun da görüntüledin, takdire şayansın doğrusu.

     

    28 Şubat mı? Hiç girmeyim, destan yazarım da, daha ilk günden site ahalisine gına vermek istemiyorum.Yoksa biliyon gücünmem yazarım.Neyse senden öğrenmem gereken metod çok var anlaşılan.Hadi bakiyim sen ufaktan ufaktan voltanı al, hisse değerin düşüyor yoksa…


  19. Aynen tarif ettiğiniz gibi vukuu bulan olayı, Cenab-ı Hak kimselere yaşatmasın. Davulun sesine bir de -araba aksedişi demek nazik kalır-, ‘araba höykürmesi’ ekleniverince, gürültü ve zımbırtıdan öte bir cümbüş çıkıyor ortaya. Yani Beşiktaş kapalısının ‘kartal gol gol gol’ deyu bağırması ile oluşan desibelle kıyaslanmasada, insan kulağına eziyet veren bir desibel miktarı... Tahammül etmesi zor bir durum anlayacağınız.

     

    Gerçi daha farkında değil ‘güzel sokağımın güzel insanı’, bir gece ansızın arabalarını lastikleri fıslamış, şanzımanları sökülmüş, kapı tarafından hafiften çizilmiş olarak bulmaları muhtemeldir. Belki araçların tozlu olanlarından bir tanesinin üstünde de ‘alarmlar susana kadar, eyleme devam’ gibi son derece tırstırıcı ve tehditvari bir yazı görebilirler. Haa şimdilik beklemedeyim. Akıllarını devşirip işi çözüme kavuşturmazlarsa eylem planını 'eyleme' geçireceğim.Beni ajanlık tekniklerimi kullanmaya mecbur bıraktılar, yapacak bir şey yok artık.

     

    *Bizim sokakta oturan ve arabası olanlardan bu sitede kullanıcı kimse yoktur umarım.Varsa bu tehdit dolu mesajı okuduktan sonra hemen arabasını bizim sokaktan çeksin.Son kez uyarıyorum.

×
×
  • Create New...