Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

müznib

Editor
  • Content Count

    471
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    16

Posts posted by müznib


  1. Bence Aşk var! Aşk ateşinde yananları bulmalı ve dinlemeli. Bakınız Üstadımız Aşk için ne demiş...

     

    "ALLAH (c.c.), Resul (s.a.v.) "AŞK"ından yandım bittim kül oldum, öyle zayıfladım ki sonunda herkül oldum..."

    Mesnevide Aşk ise şu dizelerde

    “Aşk bir denizdir; gökyüzü bu denizde bir köpük

     

    Aşk ve inanışvirgul.gif pek kudretli bir sihirbazdır.

     

    “...Din kazancı aşktırvirgul.gif gönül cezbesidir.

     

    Hak nuruna kabiliyettir.”

     

    Zerresine razı olmazmıyız böyle "Aşk"ın...

     

    Aşk ilahi bir lütuftur o lütfu bulupta doğru kullanabilirsek, Rabbimiz iki dünyamızıda Saadete boğar bence...

     

    Mecnun leyla leyla leyla derken Mevlam! Mevlam! Mevlam! diyerek İlahi Aşk'a mazhar olmuştur. Aynı şekil Leyla'da Mecnun Mecnun Mecnun derken oda Mevlam! Mevlam! Mevlam! diyerek İlahi Aşk'a mazhar olmuştur.. Ferhat dağları Şirin Aşk'ı içinmi deldi sanıyorsunuz asla ve kat a o niyetle idi lakin İlahi Aşk ile odağı deldi. işte maddi aşk nasılda İlahi Aşk'a dönüşmüş zuhur etmiş bu iki Aşk hikayesindende anlayabiliyoruz...

     

    Önemli olan Aşk'ın temizliği ve berraklığıdır bence bir putperest dahi olsa temiz bir vicdan çerçevesinde Aşk'ı yaşıyorsa kimbilir belki Rabb'im onu kendi Aşk'ı ile ödüllendirecektir. yani hidayet ...

     

    Temiz Aşk ile varmalı yara /yar o aşkın değeri ile yanıyorsa /o derece yanıp yanıp savrulmalı...

     


  2. Arkadaşlar farklı bir sitede böyle (Gençken yapılacak 100 şey) başlık vardı, buradaki başlığı da görünce ekleyeyim dedim. umulur ki tefekkür ederiz...

    Gençken yapılacak 100 Şey ?

     

     

    1. Nasıl yaratıldığını ve seni kimin yarattığını bir düşün.

    2. Varlığının ve hayatın amacını sorgula.

    3. Dünya hayatının kısalığını anla.

    4. Ölüm gerçeği ile yüzleş.

    5. Ölümün yaşının olmadığını bil. Gençliğine güvenme.

    6. Ölüm sonrasında ne olacağını düşün.

    7. Sana verilen sınırlı ömrü nasıl kullanacağın ile ilgili seçimini yap.

    8. Dinini öğren.

    9. Dinî ve insanî sorumluluklarının bilincinde ol.

    10. İbadetlerinde gönülden ve titiz ol.

    11. Allah’ı çok an.

    12. Dua et.

    13. Sadece kendin için değil tüm insanlar için de dua et.

    14. Tövbe et.

    15. Hatalarından pişmanlık duy.

    16. Ahlaklı ve faziletli ol.

    17. Aklını işlet.

    18. İhlâslı ol.

    19. Güvenilir ol.

    20. Fedakâr ol.

    21. Çalışkan ol.

    22. Öldürme.

    23. Çalma.

    24. Faiz yeme.

    25. Yalan ve hileden uzak dur.

    26. Zarafet sahibi ol.

    27. Gıybet etme.

    28. İnsanların kusurlarını arama.

    29. Hüsnü zanda bulun.

    30. Hataları örtücü ol.

    31. Hakkı ve adaleti gözet.

    32. İnsaflı ol.

    33. Şahitlikten kaçınma.

    34. Çirkin işlerden ve fenalıklardan uzak dur.

    35. Nefsine hâkim ol.

    36. Namuslu ve şerefli ol.

    37. Hayâ sahibi ol.

    38. Tevazu sahibi ol.

    39. Güzel düşünüp güzel davran.

    40. Helal ve Haramı gözet.

    41. Boş ve lüzumsuz söz ve davranışlardan uzak dur.

    42. Hayırlı işlerde yarış.

    43. Güzel söz konuş.

    44. Güler yüzlü ol.

    45. Hayrı, iyiyi ve güzeli tavsiye et.

    46. Sev.

    47. Sevil.

    48. Kin gütme.

    49. Özrü kabul et.

    50. Öfkelenme.

    51. Kibirlenme.

    52. Affet.

    53. Şefkatli ol.

    54. Barışı esas al.

    55. Hoşgörülü ol.

    56. Sabret.

    57. Tevekkül et.

    58. Kanaatkâr ol.

    59. Sözüne sadık ol.

    60. Dünya hayatının geçici zevklerine kapılma.

    61. Yetimi, öksüzü, ihtiyaç sahibini gözet.

    62. Yaptığın iyilikleri başa kakma.

    63. Darlık anında dahi malından hayır yolunda harca.

    64. Cömert ol.

    65. Paylaş.

    66. Yardımlaş.

    67. Cesur ol.

    68. Tedbirli ol.

    69. İsraf etme.

    70. Ailen ve akrabalarını gözet.

    71. Komşularınla iyi ilişkiler kur.

    72. Kadir-Kıymet bil.

    73. Vefakâr ol.

    74. Dinine, vatanına, milletine hayırlı bir insan ol.

    75. Kendini geliştir, yetiştir.

    76. İnsanlık meselelerine karşı duyarlı ol.

    77. Müslüman kardeşinin derdini kendine dert edin.

    78. Sadece kendin için değil, tüm insanlık için faydalı işler yapmaya çalış.

    79. Varlığı zorunlu ve her türlü övgüye lâyık olan,

    80. Eşi ve benzeri olmayan,

    81. Mülk ve yönetimin sahibi olan,

    82. Her şeye gücü yeten,

    83. Yaratan, var eden,

    84. Rahman ve Rahim Olan,

    85. Affeden ve hataları bağışlayan, tövbeleri kabul eden,

    86. Her şeyi gereğince bilen,

    87. Her şeyi gereğince gören, işiten,

    88. Her şeyi çepeçevre kuşatan,

    89. İyilik ve lutfu sonsuz olan,

    90. Böylesi yaşamaya elverişli bir dünya ve içinde çeşit çeşit canlılar yaratan,

    91. Her sabah yeni bir günü yaratan ve seni yaşatan,

    92. Görmeni, işitmeni, hissetmeni nasip eden,

    93. Yürüyecek ayaklarını, iş görecek ellerini yaratan,

    94. Barınacak bir yuva, yiyip içilecek rızıklar veren,

    95. Hastalandığında sana şifa ulaştıran,

    96. Dertlendiğinde deva ulaştıran,

    97. Dualarına karşılık vererek kulu için en hayırlısını dileyen,

    98. İyi ile kötüyü ayıracak akıl veren,

    99. Sevmeyi, sevilmeyi mümkün kılacak kalp veren,

    100. Rabbine şükret…


  3. Benim Hocam, büyüğüm, üstadım "Milli Görüş"ün kilit ismi ağzına, diline, gönlüne ve tüm azalarına sağlık olsun. böyle bir yazı karşısında aklım kısa kalıyor kelimelerim kifayetsiz olur düşüncesiyle

     

    Allah senden Razı olsun!

     

    Paylaşımı yapan değerli gadam sendende Mevlam katbe kat Razı olsun. Eyvallah ...


  4. Atatürk'ü babası gibi gördüğü için babalarını yere göğe sığdıramadığı gibi, şimdide Peygamberimiz (s.a.s.) ve Ehl-i Beyti ortaya atıyor kirli politikasına alet ediyor. tıpkı Hz.Ömer (r.anh) 'ide kullandığı gibi çok yakın tarihte.

     

    Bunlar ve bunlar gibileri sadece "gibi" olarak kalacaklar gözümde ..


  5. Kaddafi'de 'Davos'u hatırlattı

     

    Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Libya ziyareti sırasında, Türkiye'nin dış politikasının, bütün Libya lider ve yetkilileri tarafından takdir edildiği öğrenildi.

     

    resim95377_2.jpg

     

    Libya yetkilileriyle yapılan görüşmelerde, Başbakan Erdoğan'ın, Davos'ta, İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres'e yönelik tavrı takdir edildi ve Türkiye'nin dış politikası, takip ettiği çizgi memnuniyetle karşılandı.

     

    Görüşmelerde, terörle mücadele, ekonomik anlamdaki gelişmeler de ele alındı.

     

    Ayrıca, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'den Libya Lideri Albay Muammer Kaddafi'ye Cumhurbaşkanı Gül'ün selamı iletildi ve Kaddafi Türkiye'ye davet edildi.

     

    Kaddafi'nin Erdoğan onuruna verdiği yemekte, Mali Dışişleri Bakanı'nın, Başbakan Erdoğan'ı ''İslam aleminin lideri'' olarak gördüklerini ifade ettiği öğrenildi.

    (AA)


  6. - 24 Kasım 1934 Ayasofya Camii’nin müze olması, Bakanlar Kurulu Kararı ile kabul edildi.

     

    Kutlu Mekan ve Ecdadımız Fatih Sultan Mehmet Han Hz.lerinin Vakfiyesine rağmen malesefki müzeye çevrildi ve hala müze !!!!

     

    Sultan Fatih'in Ayasofya Vakfiyesi

     

    miftah313_ayasofya.jpg

     

    "Allah'ın mescidlerinde o'nun adının anılmasına engel olan ve onların harap olmasına çalışandan daha zalim kim vardır! Aslında bunların oralara ancak korkarak girmeleri gerekir. Başka türlü girmeye hakları yoktur. Bunlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük azap vardır."

     

    (Bakara Suresi / 114.Ayet)

     

    ***

     

    İşte bu benim Ayasofya Vakfiyem, dolayısıyla kim bu Ayasofya’yı camiye dönüştüren vakfiyemi değiştirirse, bir maddesini tebdil ederse onu iptal veya tedile koşarsa, fasit veya fasık bir teville veya herhangi bir dalavereyle Ayasofya Camisi’nin vakıf hükmünü yürürlükten kaldırmaya kastederlerse, aslını değiştirir, füruuna itiraz eder ve bunları yapanlara yol gösterirlerse ve hatta yardım ederlerse ve kanunsuz olarak onda tasarruf yapmaya kalkarlar, camilikten çıkarırlar ve sahte evrak düzenleyerek, mütevellilik hakkı gibi şeyler ister yahut onu kendi batıl defterlerine kaydederler veya yalandan kendi hesaplarına geçirirlerse ifade ediyorum ki huzurunuzda, en büyük haram işlemiş ve günahları kazanmış olurlar.

     

    Bu sebeple, bu vakfiyeyi kim değiştirirse,

     

    Allah’ın, Peygamber’in, meleklerin, bütün yöneticilerin ve dahi bütün Müslümanların ebediyen LANETİ ONUN VE ONLARIN ÜZERİNE OLSUN, azapları hafiflemesin onların, haşr gününde yüzlerine bakılmasın.

     

    Kim bunları işittikten sonra hala bu değiştirme işine devam ederse, günahı onu değiştirene ait olacaktır.

     

    Allah’ın azabı onlaradır. Allah işitendir, bilendir.

     

    Fatih Sultan Mehmed Han - 1 Haziran 1453

     

    (Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü'nde Bulunan

    Ayasofya İle İlgili Arapça Vakfiyenin Tercümesi)

     

    Şimdide Üstadımız Necip Fazıl'ın Ayasofya Hitabesinden bir bölüm yayınlayacağım buyrun ;

     

    AYASOFYA

     

    1965'de M.T.T.B.'de...

     

    Gençler!..

     

    Ayasofya üzerinde çok lâf ettik! Ama lâfta bile onu tasarruf edebilmiş, mülkiyetimiz altına alabilmiş değiliz!

     

    Bana öyle geliyor ki, yalnız mânayı anlasak, yalnız onu yerine getirebilsek, Ayasofya'nın kapıları sabır taşı gibi çatlar, kendi kendisine açılır. İsterse açılmasın; ondan sonra herşey, küçük bir tatbikat işinden ibaret kalır.

     

    Biz kimden, neyi istiyoruz.

     

    Yemen'den Viyana'ya Fas'tan Kafkasya'ya kadar en aşağı 10 milyon kilometre kare bir zemin üzerinde... Evet, böyle bir zemin üzerinde... Atalarımızın... Ata derken halimize bakıp başımızı doğduğumuz nur insanların... Tohum atarcasına her tarafa serptiği kubbelerden birini... 700 bin kilometre kareye indikten ve bu hâlin ismine millî kurtuluş dedikten sonra... Evet, bütün bunlardan sonra... Toprağı kaybedilmiş kubbelerden birini mi istiyoruz?

     

    İnsana gülerler!.. Herhangi bir yıldızda bu türlü iddialara girişen milletleri sürecek bir tımarhane olsa, bizi oraya sürerler.

     

    Âlemde, cüceleşmiş devlerin, eski rollerini takınmasından daha çirkin bir tablo yoktur.

     

    "- Cüceleşmeyeydin! Şimdi devin hakkından nasıl bahsediyorsun?"

     

    Derler böyle insanlara ve milletlere!..

     

    Evet, sevgili gençler; bir manzumemde söylediğim gibi, kellelerimizi tırnaklarımızla yerinden söküp iki dizkapağımıza yerleştirmenin ve sonra ikinci bir başla onu seyretmenin, kısaca ulvî nefs muhasebesine girişmenin artık günü geldiğini kabul edelim ve avaz avaz haykıralım ki, bizi, şiltesi üç kıt'ayı kaplayan devi, cüceleştirdiler. Sonra ona iki santim boy ilâve edip, Batının bat pazarı veya bit pazarı elbiselerini giydirdiler. Peşinden de:

     

    "- İşte sana lâyık (özgürlük) ve (uygarlık) budur!"

     

    Dediler.

     

    Bu bakımdan Ayasofya... Bakın nedir bu bakımdan Ayasofya?

     

    Bizi bu hâle getiren, annemizin cennet kokulu başörtüsünü sarhoş kusmuğuna bez diye kullanan, ahlâkımızı Paris'in dünya çapındaki (Şabane) kerhanesinden daha aşağıya düşüren, millî kültürümüzü çöplüğe ve millî iktisadımızı kumarhaneye çeviren, zekâmızı maymunlaştıran ve kalbimizi kanserleştiren, tarihi 129 yıllık cereyanın, kendi öz evimizde, yüzümüze kapadığı oda, mukaddesat odamız...

     

    Ayasofya budur!

     

    129 yıl boyunca, dışarıdan Batı emperyalizmasının, içeriden de onların sâdık ajanları sıfatiyle kozmopolitlerin, masonların ve nihayet hepsinin birden ana sermayesi ve gönüllü fedaisi halinde, adı Türk, küfür tip ve zümrelerinin idare ettiği bu cereyan, Ayasofya'yı müzeye çevirmekle, sağlık müzelerindeki balmumundan frengili suratlar şeklinde, Türkün öz ruhunu müzeye kaldırmış oldu.

     

     

     

    Hitabenin devamını buradan okuyabilirsiniz.

     


  7. Merhum Erdem Beyazıt 'ı neden dikkate almamışlar şaşırdım .. şahsen oda zamanında islamı gençliğe epey bi katkısı olanlardandır. "Mavera dergisinin" kurucu ve öncülerinden birisidir.

     

    misal şu vecizesi çokmu çok hoşuma gider ; "Ölüm bize ne uzak, bize ne yakın ölüm. Ölümsüzlüğü tattık, bize ne yapsın ölüm.."

     

    Allah (c.c.) Rahmet eylesin Tüm Vatan Şairlerimize İSLAM için çalışmış Şairlerimize.

     

    Paylaşım için çok teşekkür ederim.

     

    Bu konu açılmışken bugün 24 kasım öğretmenler günü olduğu için "Fahrettin GÜN" hocam'ı (Mine Alpay Gün'ün Eşidir kendisi aynı zamanda Siyasi tarihçi, Mehmet Akif ve Aile-çocuk üzerine ve Sırat-i Müstakim dergisi etrafında kitap/kitapları vardır.) ziyarete gittik 3 arkadaş aynı iş yerinde çalıştığımız için gerçi öğretmenler günü ile arası olmadığınıda ilan etti bizlere :) Üstadım diye dile getirdiği İsmet Özel'i çok sevdiğini hatta bir oluşumda onuda buraya getirtmek istediğini bahsetti yanı sıra Sezai Karakoç hocam var tabiki ve daha bir çok değerli isim ..

    nasip olursa bizlerde göreceğiz inşaAllah bu oluşumu ..


  8. Ömer Lütfü Mete yaşamını yitirdi Bir süredir kalp rahatsızlığı nedeniyle tedavi gören gazeteci yazar Ömer Lütfi Mete hayatını kaybetti.

    Ömer Lütfi Mete Kimdir?

    1950'de Rize’de doğan Ömer Lütfi Mete, ilk ve orta öğrenimden sonra bir dönem Kur’an Kursları’nda okudu. Aynı kurumlarda okutucu olarak görev yaparken Rize Lisesi’ni bitirdi ve 1970 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ne girdi. 1971 yılında önce matbaa çıraklığıyla başlayarak gazeteciliğe geçti. 1972’de İktisat Fakültesi’nden ayrılıp Atatürk Eğitim Enstitüsü’nü bitirdi. Kısa bir süre mezun olduğu lisede ve Rize Meslek Yüksek Okulu’nda Edebiyat öğretmenliği dışında gazeteci ve senaryo yazarı olarak çalıştı.

    Babıali’de Sabah, Bizim Anadolu, Tercüman, Türkiye, Yeni Haber, Orta Doğu, Yeni Şafak, Ayyıldız, Yeni Binyıl, Sabah gazetelerinde editör, yönetici ve yazar olarak çalıştı. Türk Edebiyatı, Boğaziçi ve Çağrışım dergilerinde makale, mizahi öykü ve şiirleri yayınlandı.

    ESERLERİ

    Gülce (şiir), Çığlığın Ardı Çığlık, Yerden Göğe Kadar, Asker ile Cemre, Çizme (roman), Derin Millet Manifestosu (Köşe Yazılarından Seçmeler), Hacıyağı ile Parfüm Arasında (Deneme), Balonya Tüneli, İtfaiye Yanıyor (Kara Mizah)

    Sinema filmi senaryoları:

    Çizme, Gülün Bittiği Yer, Bizim Yunus, T.H.E İMAM…

    Tv Filmi senaryoları:

    Köstekli Saat, Ayrı Dünyalar, Veysel Karani, Ahmet Bedevi

    TV Dizi senaryoları:

    Bizimev, Evlere Şenlik, Ortaklar, Deliyürek, Avcı, Hayat Bağları, AGA, Çanakkale Destanı (Belgesel Drama)


  9. Es Selamun Aleykûm Öncelikle ;

     

    İslamoğlu'nun hiç bir kitabını bu güne kadar okumadım. bi kaç makalesi ve hilla tv deki sohbetlerini dinlemem hariç. bulunduğum sohbet ortamları ve web'de hep ona karşı cephe var konuları, yorumları okuduğumda "Şia" yanlısı sapık fikirlerle itham edilmekte. nitekim "mustafa islamoğlunun sapık fikilerine karşı HAK SÖZ" adında arifan gurubu bir kitap bastırıp ücretsiz dağıtmıştır. bu kitapdan bir tanede benim elime geçti, okuyup bi kaçını anlayabildiğim kadarıyla evet Ehl-i Sünnet çizgisinde pek olduğu söylenemez.

    bunu Cübbeli Ahmet Hoca özellikle çok eleştirir ve reddiyeler yayınlar. yukarıdaki kitap misal onun gurubunun eseridir. hilal tv ninde iran kaynaklı bir kanal olduğunu bildiğim için. mustafa islamoğluna bende karşıyım. ama makalelerini v.s okurum.


  10. Şeytan Irkçıydı

    Mustafa İslâmoğlu

     

     

    Evet, yükselen milliyetçilik dalgasından bu fakir de rahatsız.

     

    Önce kavramları yerli yerine koyalım: Milliyetçilik kelimesinin türetildiği ‘millet’, pür İslami ve Kur’ani bir kavramdır. Hem bir inancın kendisine, hem de o inanca mensup olan kitleye verilen isimdir. Mesela İslam’a “millet” deneceği gibi, İslam’a inanan insanların tümüne de “millet” denir. “İslam milleti”, “küfür milleti”, “Hıristiyan milleti”, “Yahudi milleti” doğru kullanımlardır.

     

    Ümmet ile millet birbirinin yerine kullanılabilirse de, aralarında fark vardır. Ümmet, inancın rehberine nisbetle kullanılan bir kavramdır: “Muhammed ümmeti”, “Musa ümmeti” gibi. Millet ise inancın kendisine nisbetle kullanılan bir kavramdır: “İslam milleti”, “Hıristiyan milleti”, “Hindu milleti” gibi. Kur’an’da kullanılan “İbrahim milleti” (Millete İbrahim) ifadesi, onun cemaatine atfen değil, onun inancına atfen kullanılır. Bu ibarede yer alan “hanîfâ” sıfatı bunun delilidir.

     

    Tıpkı “şehitlik” gibi, “millet” ve “milliyetçilik” kavramları da İslam’dan çalınmıştır. Konuluş amacının zıddına kullanılmaktadır. Bu kavramları çalanlar, onlara ihanet edip etmediklerini umursamamaktadırlar. Asli kimliğinden kopartılan kavram, bir müddet sonra miri malı gibi, gelenin içini doldurup kullandığı bir maymuncuğa dönüşmektedir.

     

    İşbu çalınmış “millet” kelimesinden türetilmiş olan milliyetçilik, modern zamanlarda ulusalcılıktan ırkçılığa, şovenizmden nazizme kadar bir dizi kavramın yerine kullanılır oldu.

     

    Sonradan doldurulmuş içeriğiyle kullanacak olursak, milliyetçilikten rahatsızım. Rahatsızlığımın birden çok nedeni var. Bunları üç başlık altında toplayabiliriz:

     

    1. İnsani nedenler.

     

    2. Akidevi nedenler.

     

    3. Toplumsal ve tarihi nedenler.

     

    Birincisi insani nedenler:

     

    Allah insanları, insan olmak açısından eşit yaratmıştır. Kimse ırkını kendisi seçmez. Kimsenin kendi seçmediği unsurlardan dolayı övünmesi veya yerinmesi gerekmez. Kişi hiçbirdahlinin bulunmadığı ırkından dolayı övünüyorsa, bu onun ahmaklığına delalet eder. Eğer bunu meşru kabul edersek, insanları “Doğuştan aşağı olanlar-doğuştan üstün olanlar” diye ikiye ayırmamız gerekir. Tarih boyunca tüm köleleştirmelerin ve zulümlerin kökeninde bu hasta bakış açısı yatar.

     

    İkincisi akidevi nedenler:

     

    İslam ırkçılığı ve onun her türünü yasaklar. Hz. Peygamber “Asabiyete çağıran bizden değildir” der. Asabiyet, Kur’an’ın “takva” adını verdiği “sorumluluk bilinci”ne dayanmayan her tür üstünlük ve ayrıcalık iddiasıdır. Kur’an, Şeytan’ı ilk “milliyetçi” olarak takdim eder. Zira şeytan Allah’ın “Âdem’e saygı göster” emrini reddederken bir Gerekçe ileri sürmüştür: “Ben ondan üstünüm. Zira beni ateşten, onu çamurdan yarattın.”

     

    Bu ilkel bir materyalizm, yani maddeciliktir. Hammaddesine dayanarak üstünlük taslamakla, kendi seçmediği ırkına dayanarak üstünlük taslamak aynı şeydir. Bu yüzden her tür asabiyetçi milliyetçilik tezahürüne karşı, euzü-besmele çekilmelidir. Asabiyetin her türünden, şeytandan kaçar gibi kaçılmalıdır.

     

    Üçüncüsü toplumsal ve tarihi nedenler:

     

    Tarihte rastladığımız her tür ırkçılık, insanlığa zülüm, gözyaşı, kan, kin ve intikamdan başka bir şey getirmemiştir. Allah’ın hür yarattığı kulları köleleştirmenin altından asabiyet çıkar. Irkçılığın her türü, karşıt ırkçılıkları körüklemiştir. Asabiyetçi her milliyetçilik, o ulusun dışında kalanlar için zulüm gerekçesi olmuştur.

     

    Ulus devletler, modern bir olgudur. Fransız İhtilali ile ortaya çıkan yeni durum, sentetik de olsa, kadim kimlikler dışında yeni kimliklere ihtiyaç duyurdu. Kadim kimliklerin en baskını dini kimlikti. İnsanlar o güne kadar kendilerini inanç sistemleriyle tanımlarlardı. Kimse kendisini ulusuyla tanımlamazdı. Kaldı ki, sonradan icat edilen ulusal kimlikler henüz icat edilmemişti.

     

    Ulus devletin icadı, Feodal beylikler cenneti olan Avrupa’nın kendi bölünmüşlüğüne bulduğu ilaçtı. Fakat Avrupa’nın ilacı Avrupa dışı toplumlar için gerçekte bir zehirdi. Zira Avrupa’nın bin pareli yapısını bütünleyen ulus devlet, geleneksel yapının korunduğu diğer coğrafyaları parçaladı. Onlar için zehir oldu.

     

    Bu ülkede, Fransız etkisiyle başlayıp bu güne kadar gelen parçalanma hala sürmektedir. Bu ülke kendi değerlerine dönmek yerine sekülarizm zehrini içmeyi sürdürdükçe de sürecektir. Bu sürecin asıl mağduru Hrant Dink veya onun şahsında temsil edilen gayr-ı Müslim azınlıklar değildir. Asıl mağdur Müslümanlardır. Onları ezen tokmağın sapında evvelki gün İttihat ve Terakki, dün Kemalizm, bugün Laisizm yazması gerçeği değiştirmez.

     

    Tümün asabiyetlere birden: Neuzi bilahi mineşşeytanirracim


  11. Merhum Değerli Esad Coşan (R.anh) Hocamız çok güzel kaleme almış zamanında. yalnız sanırım bu yasak bayağı bir genç hanım kardeşimizi yolunda sekteye uğrattı/uğratıyor. Allah(c.c.)'ım yardım etsin mu mazlum milletin evlatlarına. Şiirde çok güzel ve gönülden ikinizdende Allah razı olsun çok değerli paylaşım olmuş ..


  12. bziya kardeşim hangi mürşidin izindesin merak ettim ?

    Said Nursi Hz.lerini bu şekil ifade etmende ki gaye açıkcası ilginç artı şunu söylemek isterim ki Risaleler Kur'an-ı Kerim'in tam tefsiri değildir ki Kur'an ışığından yola çıkılmış bu asıra hitap edilecek şekilde kaleme alınmıştır ...ki Mekanı Cennet olsun Elmal-ı Hamdi Yazır Hocamızın şöyle bir sözü vardır (tam olarak harfi harfine hatırlamasamda) "Her asırda Kur'an o çağa göre tefsir edilmelidir." buradan şu soru işareti çıkmasın sakın Kur'an çağamı uyacak asla ve kata böyle değil Kur'an indirildiği günden Kıyamet kopana dek her çağa hitab edebilmektedir. lakin biz aciz insanoğlu onu anlamaktan yoksun olabiliyoruz. o mesajıda tam alabilmek için çağa göre yapılmış tefsir bizi Kur'an-ı Kerimi anlama şerefine nail edecektir kanısındayım.

     

    Bu arada ilmim sıfırın altında erzurum dikkate alırsınız yada almazsınız ama içimde ki leri yazmak istedim.


  13. Vallaha mı?

    İslamdan önce yaşamış Oğuz Hanın ismini

    "Yüksel ey Tunç Oğuzun Nesli"

    diyen üstad mı?Vefat etmeden önce en son MHP saflarında olan üstad mı?

    Bence ya sana biri Türk demeyi dinen mahzurlu öğretti onun için Türklüğünü inkara kalkışıyorsun, yada başka bir soydansın çekemiyorsun soyumuzu sevmemizi...

    Yoksa bir insan soyunun menfaatine nasıl bu kadar ters olabilir anlamıyorum :D

    Bu arada antropoloji ilmini başa geçsen yokedeceksin herhalde.Belki antropologları idam ettirirsin, yada "Anadolu mozaiktir" açıklamaları yapmağa zorlarsın...

     

     

    Vallaha mı?

    İslamdan önce yaşamış Oğuz Hanın ismini

    "Yüksel ey Tunç Oğuzun Nesli"

    diyen üstad mı?Vefat etmeden önce en son MHP saflarında olan üstad mı?

     

    Gelipte buraya İslamdan önceki aslımı sunma! ben o aslımı inkar etmiyorum ve onlardan bahsetmiyorum ki.

     

    o aslın nesli olduğunu inkar eden zati haramzadedir.

     

    Benim bahsettiğim işte bunlar ; Enver paşa, ziya gökalp ve onun gibi türkologlar için ne demiş onları birde araştır. (yani kafatası millyetçisi. yani ırkçı. yani faşist. yani sağdece kavimci!)

     

    Benim kesin iddam yok üstad ölmeden önce mhp safında değildi yada safındaydı. ama şunu bilki; o günün mhp'si ile bugünün mhp'si arasında dağlar kadar fark var, en azından o gün bir "türk islam birliği" ümidi vardı türkeşte, bugün ise bahçelide sadece "türk birliği" (o biriliğide adam gibi savunsa bari. ancak ağzında!) var.

     

    ki üstad Ehl-i Sünnet ve itikadi sağlam bir mütefekkirdi. ve yine ki

    - Gerçek islam... Yeni vecd, yeni nizam, yeni yurt... Gerçek islam... Ne yobaz, ne putadam, ne bozkurt...
    yukarıdaki sözü demişken: türk islam birliği diye tutturan bir partinin çatısı altında olabilir?

     

    bu konu hakkında bana bir kanıt yada bire belge sunabilirmisin ?

     

     

     

     

    Bence ya sana biri Türk demeyi dinen mahzurlu öğretti onun için Türklüğünü inkara kalkışıyorsun, yada başka bir soydansın çekemiyorsun soyumuzu sevmemizi...

    Yoksa bir insan soyunun menfaatine nasıl bu kadar ters olabilir anlamıyorum :D

     

    Bak güzel kardeşim öncelikle benim soyumu bilip bilmeden buradan atıp tutma terbiyesizlik etme ben Türk oğlu Türk'üm Babamda, Anamda Türk. ondan önceki neslimde Türk kısacası "Oğuz Türk"lerindenim! yeterlimi ? tabiki yeterli değil ben asıldandan asıl Müslüman bir Türküm!

     

    Soyumun menfaatine ters olduğumu kim söylemiş yukarıda ki yazılarımdan bunumu çıkarabildin?

     

    Kelime oynu yapmadan konuyu adam gibi değerlendir...


  14. Ona birde PKK sorununu yani ta Osmanlıdan kalma bir sorunu "Kürd" sorunu olarak gören açılımı ekliyelim :D

     

     

     

    Taraf, Genç Siviller vb. tamâmen koyu sol görüşlü kurumlarla yapılan açılım kaynağını Din-i Mübin-i Celil-i Aziz-i Muiz-i İslâm'dan mı almış oluyor?

     

     

    Osmanlıdan kalma kürt sorunu diye birşey yok ki neredende çıkarıyorsun kürt sorunu ulusalcı devlet politikası ile başlamıştır. ilk çıkarmasıda (isyanıda) şeyh said isyanıdır!

     

     

    Taraf genç siviller v.b demişsin; lütfen biraz dobra ol onu onlar demiş diyemi açılım konusu gündeme gelmiş. bunu ilk dile getiren sayın başbakanımızdır. ne demiştir? "Bu ülkede kürt sorunu vardır!" ve buda açılımın ta o günden startını vermiştir.

     

    diyelim ki onlarda dedi. dedi diyede açılım söz konusu oldu, hayırdır senin bir gocuntunmu var?

     

    artı olarak bu makalenin hangi satırını okuyupta böyle saçma/sapan/uyduruk sorularla karşımıza çıkıyorsun?

     

    Bizim açılımdan kastımız = Ümmet'çilik bilmem ki sen nasıl tasarruf ediyorsun enverin askeri!

     

    ha bu arada sen hep böyle konulara muhalefet mi olursun ey kardeşim ?


  15. Ben kitabı okumadım ama okuyan arkadaşlarım var . size kısaca şu yorumu yapayım ki kitab "mesnevi" ile yola çıkmıştır. ilah'i aşk'ı bulma, bulabilme niteliği taşımaktadır.

     

    kitabın pembe yada griliğine gelince ilk önce pembe baskısı çıkmıştır kitap ilgi görünce erkeklerinde talep etmesi sonucu sanırım herhalde yazara ve yayın evine böyle bi öneri geldi ki bu şekil düşünmüşler.

     

    özetle bu kitabı tavsiye ederim sizlere en yakın zamanda bende okuyacağım. nasip olursa ..


  16. serdengeçtik gönüldaşım ibniss gadam hakkından resmen feraget etmiş sende artık bi büyüklük göstersende bitse şu kısasa kısasın(m)ız..

     

    10 sayfa yazmışız herkez Üstadın yazmış olduğu 8 satırın peşine düşmüş! ne bu ya bukadarda taklitçi olmamak gerek! üstad hata yapamazmı yada erbakan hoca hata yapamazmı, birinden biri hatalı da olmayabilir. şartmı hata aramak? yada ikiside hatalı olabilir. hatasız kulmu var?

     

    Üstadımız ilmi dehaydı Erbakan Hocamızda aşağı değildi.

    unutmayalım üstad'ın mürşidi belli Hocamızın mürşidi belli. kim kime "beat" edecek azcık akıl tasarruflarınızı bu noktada geliştirseniz keşke!

     

    Anadoluda bir deyim vardır "Sen zot, Ben zot, bu sığıra kim versin ot" anlamışsınızdır umarım ne anlatmak istediğimi.

     

    ben bi "milli görüşçü" olarak söylüyorum Üstadım ve Hocam ikiside gönlümde yerdir. daha ötesi varmı ?

     

    Lütfen Edeb Yahu ...

     

    Sabr-i Sûkut .. La havle vele kuvvete illa billahi aliyyil azim ..

    Son sözüm bu tartışma bitsin diye bende hakkımdan feraget ediyorum ve islam hakkı hariç tüm hakklarımı helal ediyorum şahet varsa ..


  17. KÜRT TÜRK KARDEŞTİR, AYRI DURAN KALLEŞTİR

    Tarık Yılmaz BEKLER

     

     

    Türkler ve Kürtler şunu iyi bilmeliler:

    Türkler ve Kürtlerin kaderi müşterektir. Bu kader yoldaşlığı Malazgirt’le başladı, günümüze kadar devam ediyor. İslam kaynaklarına göre; Malazgirt savaşı öncesi, 10.000 kişilik Kürt atlısı, Sultan Alparslan’ın ordusuna katılmış ve Bizans’a karşı Selçuklu Türkleri ile omuz omuza mücadele vermişlerdir. Birlikte Anadolu topraklarını İslam’a açmışlar, Moğollara ve haçlılara karşı birlikte mücadele etmişler, İslam’ın bayraktarlığını yapmışlar, Çanakkale’de ve Kurtuluş Savaşı´nda kader birliği etmişlerdir. Tam on asırdır, Türklerle Kürtler kader birliği ediyor. Aynı havayı teneffüs ediyor, aynı şeylere üzülüyor, aynı şeylere seviniyorlar. Aynı dine iman ediyor, aynı kıbleye yöneliyor, aynı Peygamberin izine düşüyorlar. Başka hangi millet, bu kadar uzun süre, aynı coğrafyada, böylesine bir kader birliği gerçekleştirebilmiştir. Et ve tırnak örneği bile bu milletlerin kaynaşmasını izaha eksik kalır.

    Aziz milletimize sesleniyorum: Kürtlerin olmadığı bir Türkiye hayal edebiliyor musunuz? Türkiyesiz bir Kürt milleti düşünebiliyor musunuz? Bu milleti ırklarına göre ikiye ayırmak, bir vücudu ikiye parçalamak gibidir. Bu satırların yazarı kardeşiniz, Kürtçe konuşan bir babadan ve Türkçe konuşan bir anneden Tokatta bir Müslüman çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Beni parçalasanız ruhumu parçalayamazsınız. Anadolu’nun da bir ruhu vardır. O ruh Batman’da da, Tokat’ta da aynıdır. Bu toprakları ruhsuz zannedenler, bu toprakların yabancısı olan ruhsuz insanlardır. Hal böyle iken, nasıl oldu da bu milletin arasına kara kedi girdi. Asıl can alıcı soruyu soralım. Aramıza bu kara kediyi kim soktu? Bu sorunun cevabını bilmeyen ne Türk vardır ne de Kürt. Aramıza bu fitneyi sokanlar AB ülkeleridir, ABD’dir, BOP’un ve GOP’un mimarlarıdır. Avrupa Birliği ve ABD’nin dümen suyunda siyaset yapanlardır. Emperyalistlerin yerli işbirlikçileridir. Küresel hegemonyaya ve yeni dünya düzeni safsatasına kendi öz değerlerinden daha fazla inananlardır.

    Emperyalist ülkelere sırtını dayayarak, ayrılığın dilini konuşanlara sesleniyorum: "Dünya Müslümanlarının vatansızlaştırılmaya çalışıldığı yenidünya düzeninde, ABD, niye Müslüman Kürte vatan versin? Onun amacı ayrıştırmaktır, bölmektir. Tarihin çöplüğü, emperyalistlerin kullanıp attığı milletler ve liderlerle doludur. Osmanlı aynı emperyalist amaçlarla bölündü, parçalandı. Aynı eller, Arap Müslümanların arasına cetvelle sınırlar çizdi. Aynı emperyal amaçlarla Müslüman milletler ve devletlerarasına nifak tohumları ekildi. Müslüman milletlerin şu sorunun cevabını bulmaları gerekmektedir: Dünyanın her tarafında entegrasyon-bütünleşme sağlanılıp, ülkelerin ve milletlerin arasındaki sınırlar kaldırılırken, neden müslümanların arasına sınırlar çiziliyor, duvarlar örülüyor, etnik milliyetçilik körükleniyor, müslümanlar birbirine düşürülüyor? Bu sorunun doğru cevabı kurtuluşumuz olacaktır. Bu sorunun doğru cevabı aynı zamanda gerçek dostumuzu ve düşmanımızı gösterecektir.

    ABD’nin, AB’nin, BOP’un ve GOP’un dili, ayrılığın dilidir. Kimi Avrupa ülkeleri tam 80 yıldır Kürtlerin etnik bilincini besleme çabası içindeler. Avrupa Birliği ilerleme raporunda Türkiye’den Kürtlerin etnik yapısının tanıması istenmiştir. Bu talep Kürt milliyetçiliğini artırmak ve ayrıştırma amacına yönelik bir taleptir. Milletimiz son 20 yıla kadar batılı emperyalist devletlerin bu çözücü üslubuna iltifat etmemiştir. Çünkü milletimiz müslümandır ve milletimizin Müslümanlığı Türklüğünden ve Kürtlüğünden önce gelmektedir. Ancak zamanla bu kaynaştırıcı dil terk edildi. Ayrılığın dili konuşulmaya başlandı. Doğuda ve Güneydoğuda, İslami hassasiyetler ve dindarlık azaldıkça, ayrılıkçı akımlar artmaya başladı. Kürtler muhafazakârdır. Muhafaza ettiği değerler ise İslami değerlerdir. Bakınız dindar Kürtlerde etnik milliyetçilik yoktur. Dindarlık azaldıkça ırkçılık ve ayrılıkçılık artmıştır. Türkiye’deki etnik gruplarda din ortak bir inançtır. Doğuda, ayrılıkçı terör örgütünün ideolojisi, dini dışlayan, solcu, Marksist bir ideolojidir. Bölücü başı ise böyle bir ideolojinin içerisinde yetişmiştir. Bugün ayrılıkçı Kürtlere önderlik ve liderlik edenler ya sosyalisttir ya da Marksist. Hangi ideolojiden gelirse gelsin asla dindar değildir. Bu ideolojinin İslam’ın kalbi sayılabilecek Diyarbakır’da, Bitlis’te, Van’da tutunabilmesinin tek bir izahı vardır. Dinin bu topraklarda azaltılması projesinin amacına ulaşmıştır. Dinin ve dindarlaşmanın azalması, Türk Kürt kardeşliğini zayıflatmıştır.

     

    Lozan’da Türkiye’nin resmi tezi "Türkiye’de Müslüman azınlık yoktur, sadece gayr-i müslim azınlık vardır" tezidir. Bu farklı kavimleri müslüman olduğu için tek millet sayma tavrıdır. Sonra bu hassasiyet korunamamıştır. Türk vurgusunu öne çıkaran yöneticiler, milliyetçiliğe ve laikliğe öncelik vermişlerdir. Toplumu tasarlama, inkılâplar ve hukukun hazırlanmasında İslam arka plana itilmiştir. Müslümanlık ortak paydası zayıflatılmıştır. Türkiye’de İslam’ın rolünü azaltma projeleri, Türklerle Kürtlerin arasındaki harcın azalmasına sebep olmuştur. Kardeşlik zayıflamıştır.

    Çözüm İslam kardeşliğindedir. Yiğit düştüğü yerden kalkar. Şimdi yeniden, yeni bir dil kullanma zamanıdır. Devlet adamlarımızın, aydınlarımızın, askerlerimizin, siyasilerimizin dili, Anadolu kültürünün, kardeşliğin dili olmalıdır. Bu dil Malazgirt’ten günümüze bizi bir arada tutan dil olmalıdır. Bu dil İslam’ın dilidir. İslam, Türk milliyetçiliğini de, Kürt milliyetçiliğini de reddeder. İslam, inanç kardeşliğini esas alır. İslam aynı inancı paylaşanları bir millet sayar. O da İslam milletidir. Bugün her zamankinden daha fazla İslam kardeşliğine muhtacız. 600 yıl Osmanlı’da çeşitli milletleri kardeşçe bir arada tutan anlayışa muhtacız. Türkiye’de bu meseleye kafa yoran ve sorumluluk taşıyan herkesin bir araya gelip bir kardeşlik manifestosu hazırlaması gerekiyor. Bugünlerde kardeşlik vurgusu bile geri tepiyor. Ama bizim inatla ve ısrarla kardeşliğe vurgu yapmamız gerekiyor. "Türk-Kürt kardeştir, ayrı duran kalleştir" diye haykırıp, yenidünya düzeni mimarlarını, emperyalist güçleri ve onların yerli işbirlikçilerini çatlatmamız gerekiyor.

    İslam bu milletin çimentosudur. Danimarka’da, Peygamber Efendimiz (sav)’e, hakaret içeren karikatürler yayımlandığında, Diyarbakır’da, miting düzenlenmişti. Bu mitinge Diyarbakır tarihinde görülmemiş bir kalabalık katılmıştı. Hz. Muhammed(sav) sevgisi hariç bu kadar kalabalığı başka hiçbir ideoloji, hiçbir parti, hiçbir örgüt bir araya getiremez. O mitingi televizyondan izleyen bir arkadaş bana şunları söylemişti. "Dikkat ettim, miting alanında hiç polis görmedim. Oysa o bölgede yapılan her etkinlikte polisler katılanlardan daha çok olur. Buna rağmen hiçbir olay çıkmadı." Türk-Kürt kardeşliği ortak paydasını bundan daha güzel anlatabilecek başka bir örnek var mıdır?

    Şimdi Rabbimizin ayetlerini hatırlamanın tam zamanıdır. Rabbimiz buyuruyor:"Allahın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allahın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp-ısındırdı ve siz O’nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size ayetlerini böyle açıklar”. (Al-i İmran Suresi / 103)Yazımı Peygamber Efendimiz´in (sav) bir hutbesiyle bitiriyorum:"Ey İnsanlar! Allah sizi cahiliye düşüncesinden ve ataları ile övünme duygusundan kurtarmıştır. Allah katında iki tür insan vardır: Dinine bağlı, cömert ve asil ruhlu kişilerle, Allahın beğenmediği, dinsiz, düşük karakterli, sefil kimseler. Hepiniz Âdemden geliyorsunuz. Âdem ise topraktan yaratılmıştır. O halde insanlar, ırkları ile böbürlenmekten vazgeçsinler. Yoksa Allah katında pislik böceklerinden daha tiksindirici bir duruma düşerler. Soyunuzla gururlanmanız size şeref kazandırmaz. Hepiniz Âdemin çocuklarısınız. Soyunuzla ve atalarınızla övünmeniz, Rabbinizin buyruklarını çiğnemek demektir. Allah katında imanının güçlülüğü ve dinine bağlılığından başka kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur."

     

     

×
×
  • Create New...