Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

Demet Keskin

Üye
  • Content Count

    325
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    2

Posts posted by Demet Keskin


  1. Hidayet Türkoğlu

     

    Ünlü basketbolcu Hidayet Türkoğlu esiyle birlikte, Eminönünde geziyordu.

    Önce ak...varyumcuları dolaştılar, Kapalıçarşı, Nurosmaniye, Yerebatan Sarnıcı, Ayasofya, Sultanahmet, Topkapı Sarayı, Gülhane Parkı derken, Yeni Caminin önüne kadar geldiler. Orada bağıra bağıra simit satan bir çocuk vardı. Basketbolcu birden durakladı... Sonra simitçiye yaklaştı:

    - Simit'in kaça koç ?

    - 300 bin abi. Çıtır çıtır....

    - Tezgahta kaç simit var ?

    - 70-80 tane var herhalde...

    - Hepsini alsam ne tutar ?

    - Seksen desek 24 milyon.

    - Al sana 30 milyon... Farz et ki hepsini aldım...

    -Sağ ol abi... sağ ol...

    Basketbolcu üç onluk çıkartıp simitçinin önüne bıraktı. Eşi şaşkındı. Üç beş adım yürümüşlerdi ki eşine yaklaşıp fısıldadı.

    - Hidayet sen deli misin ?

    - Yooo

    - Peki yemediğimiz simitlerin parasını niye verdin ?

    - Boş ver sorma.

    - Diyelim ki soruyorum. Hem de ısrarla soruyorum.

    - Öyleyse söyleyeyim.

    - Lütfedersiniz beyefendi.

    - Tablanın kenarı dikkatini çekti mi ?

    - Hayır.

    - Baksan görecektin. Tahtaya bir isim kazınmıştı.

    - Nasıl bir isim ?

    - Hidayet !

    - Yoksa ?

    - Evet o tezgah, eskiden benimdi.

     

    [bu hikayeyi Hidayet tv8 de katıldığı bir programda kendisi anlatmıştır]


  2. Şeyh Şamil esir düştüğünde, Ruslar bu kahraman adama büyük saygı göstermiş.

    Rus çarı kendisini yemeğe davet etmiş.

    Şeyh Şamil yemeği iştahla yemiş.

    Kahramanlığı kadar yemekteki iştahı karşısında da hayrete düşen çar:

    -Adama bak, demiş. Beni de yiyecek.

    Şeyh Şamil cevap vermiş:

     

    -Biz müslümanız. Domuz eti yemeyiz. !!


  3. "Rabbim..! gönlümü yolunda "ELİF" gibi dosdoğru kıl..Başımı huzurunda "VAV" gibi eğik kıl." AMİN

     

     

    (Oruçlunun susması tesbih, uykusu ibadet, duası makbul, ameli de çok sevaptır.) HADİS İ ŞERİF

     

     

     

    Ne mutlu ramazan mektebine güzelce talebe olup da, bayramla mükafatını, bereketini alabilenlere ... Vve oruçlular için hazırlanan Reyyan kapısından cennete girebilenlere.

     

    (Ramazan bereket ayıdır. Allah bu ayda, günahları bağışlar, duaları kabul eder. Bu ayın hakkını gözetin ! Ancak Cehenneme gidecek olan, bu ayda rahmetten mahrum kalır.) HADİS İ ŞERİF

     

     

    Siz orucun başını dik tutarsanız, elbet oruç da sizin başınızı dik tutacaktır. Orucun başını dik tutanların ve başını oruçla dik tutanların Ramazanı bereketli olsun. Mustafa Islamoglu


  4. ‎- Sen, orucu, şaşılacak acayip meziyetleri bulunan bir şey olarak bil !

    Oruç, insana can bağışlar. Gönül lütfeder. Sen, şaşılacak bir şey görmek istersen, oruca şaş !

     

    Sen, göklere çıkmak, Mirac etmek sevdasındaysan, şunu bil ki;

    Oruç, senin önüne getirilmiş bir Arap atıdır. HZ MEVLANA


  5. EVLİLİK AĞACI

     

    Yeni evli bir çift vardı. ...Evliliklerinin daha ilk aylarında, bu işin hiç de hayal ettikleri gibi olmadığını anlayıvermişlerdi.Aslında birbirlerini sevmiyor değillerdi. Son zamanlarda o kadar sık olmasa da, evlenmeden önce sık sık birbirlerini çok sevdiklerine dair ne kadar da dil dökmüşlerdi.

     

    Ama şimdilerde, küçük bir söz, ufak bir hadise aralarında orta çaplı bir kavganın çıkmasına yetiyordu.Bir akşam oturup ilişkilerini gözden geçirmeye karar verdiler.

    Her ikisi de, boşanmayı istememekle beraber, işlerin böylegitmeyeceğinin farkındaydılar.Erkek, "Aklıma bir fikir geldi" dedi.

    "Bahçeye bir ağaç dikelim ve eğer bu ağaç üç ay içinde kurursa boşanalım.

    Kurumaz da büyürse bunu bir daha aklımızdan geçirmeyelim.

    Bu süre içinde de ayrı ayrı odalarda kalalım."Bu ilginç fikir hanımının da hoşuna gitti.Ertesi gün gidip bir meyve fidanı aldılar ve birlikte bahçeye diktiler.

    Aradan bir ay geçti.

    Bir gece bahçede karşılaştılar.Her ikisinin de elinde içi su dolu birer bidon vardı...

    ♥ Bu da aşklarının ne kadar çok olduğunu kanıtladı ♥

    ALINTI


  6. ♥ DOKUN RUHUMA ♥ MİRAÇ KESKİN ♥ (kızım)

    Cuma, 04:14

    Zihnimden kelimeler döküldü yine bu gece

    Sensizim sevdiğim;halim çözülmez bir bilmece

    Günler geçmez , dünya dönmez yüzünü görmeyince

    Hasret- gurbet zor imiş , öğrendim seni sevince

     

    Bedel biçilir gözyaşı ile sensiz geçen zamanıma

    Adım adım ızdırap sızar , yaşadığım her anıma

    Hüzün kuşatır dört etrafımı,zulüm dolar sol yanıma

    Hissediyorum ey sevda ! Az az yayılmaktasın kanıma

     

    Kabuslarda nefes nefese , yokluğunla pençeleşirim

    Elim-ayağım tutmaz , sensiz zihnen kötürümleşirim

    Ben benden gittim ! Sorun yok; sen gitme kimsesizleşirim

    Sen yanımdayken,dokununca ruhuma ölümsüzleşirim...

     

     

    Yüreğimden Alıntıdır !

     

    16.07.2010 / 03:36 - Cuma


  7. Adamın biri artık karisinin eskisi kadar iyi duymadığından korkuyormus ve karısının işitme cihazına ihtiyaç duyduğunu düşünüyormuş.Ona nasıl yaklaşması gerektiğinden emin değilmiş.

     

    Bu durumu konuşmak icin aile doktorunu aramış; doktor adamın karisinin ne kadar duyduğunu anlayabilmesi icin basit bir yöntem önermiş.

     

    "Yapacağın şey su, karından 40 adim ileride dur, normal bir konumsa tonuyla bir seyler söyle; eğer duymazsa 30 adim ilerisinde ayni seyi tekrarla, sonra 20 adim; cevap alana kadar aynı şeyi tekrarla

     

    "O aksam karisi mutfakta aksam yemeğini hazırlarken adam islemi uygulamaya koymus.

     

    40 adim uzaklıktan karısına normal bir konuşma tonuyla seslenmiş

     

    "Hayatim bu aksam yemekte ne var?"

     

    Cevap yok Mutfağa biraz yaklaşmış. Mesafeyi 30 adıma indirmiş ve soruyu tekrarlamış

     

    "Hayatim bu aksam yemekte ne var?"

     

    Gene cevap yok Mutfaga biraz daha yaklasmis, mesafe 20 adim ve tekrar sormuş

     

    "Hayatim bu aksam yemekte ne var?"

     

    Hala cevap yok Adam mutfagin kapisina gelmis artik mesafe iyice azalmis ve soruyu tekrarlamis

     

    "Hayatim bu aksam yemekte ne var?"

     

    Gene cevap alamamis Bu sefer karisina iyice yaklasmis ve ayni soruyu tekrar sormus

     

    "Hayatim bu aksam yemekte ne var?"

     

    "Hayatim besinci kez soyluyorum, Tavuk"

    ...........................................................................

    Hikayenin ana fikri:Belki de genelde düşündüğümüz gibi problem daima karsimizdaki kisilerde olmayabilir. Problemlerin sebebini birazda kendimizde aramaliyiz..


  8. ÖN YARGI

     

    Uzaklarda bir köyde dul bir kadın bebeği ile yaşamaktadır.Dağda bulduğu bir gelinciği evinde beslemeye başlar.Yanlızlığı giderecek bir arkadaştır gelincik.Evcil bir hayvan olmasa da uysaldır.Bebeğe de alışmıştır.Bir gün anne eve döndüğünde bakar ki gelinciğin ağzı kan içindedir. Anne çıldırırcasına gelinciğe saldırır ve öldürür. O sırada yandaki odadan bebeğin sesi duyulur.Anne odaya yönelir... Orada beşiğin içindeki bebeğin yanında duran parçalanmış bir yılanı görür...


  9. KANA MI SUSADINIZ ?

     

    AL BAYRAĞIMIZ; AY VE YILDIZ

    BİZ GEREKTİĞİNDE TARİH YAZARIZ

    ŞEHİTLERİMİZİN KANINI YERDE KOYMAYIZ

    İTE KÖPEĞE ORTAMI BIRAKMAYIZ,

    - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

    SUSTUK DİYE KORKTUK MU SANDINIZ ?

    SABRIMIZI YETERİNCE TAŞIRDINIZ

    VATANIMA YAN BAKAN GÖZLERİNİZİ OYARIZ

    KANA SUSAYANI KENDİ KANINDA BOĞARIZ !!!

    - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

    MİRAÇ KESKİN

    21.06.2010 / 03:21


  10. Yahyâ Efendi bir zaman sevdiklerinden birkaçıyla yolculuğa çıkmıştı. Bir yerde durdular. Talebelerinden birini çağırıp;

     

    Burada bir değirmen var. Oraya gidip tâze yumurta alalım. Yiyelim ve şükredelim. buyurdu.

     

    Değirmene gittiler. İsmi Hasan Efendi olan değirmenci, güzel huylu biriydi.

     

    Yahyâ Efendi değirmenciye;

     

    Efendi bize tâze yumurta getir. buyurdu.

     

    Değirmenci;

     

    Efendim! Bir tâne bile kalmadı. Yumurta alıcısı geldi, hepsini alıp gitti. dedi.

     

    Bunun üzerine Yahyâ Efendi;

     

    Kimse kimsenin nasîbini alamaz. Alayım dese bile, buna yol bulamaz. Var sen kümesi aç. Bize de kalmıştır. buyurdu.

     

    Kümesi açtığında her taraf yumurta doluydu. O zaman Yahyâ Efendi;

    Bak Hasan Efendi! Allahü teâlâ bizim rızkımızı da yaratmış. buyurdu ve bir avuç altına bir sepet yumurta alıp yola devâm ettiler.


  11. HAYIRLARA VESİLE OLSUN İNŞALLAH. PROGRAMA KATILAMYACAĞIM FAKAT GÜL KOKULU YASİNLERİM VE DUALARIMLA YANINIZDA OLACAĞIM İNŞALLAH.LİSE YILARIMDA ÜSTADIMI ÇİLE KİTABIYLA TANIDIM ALLAH RAHMETİYLE MUAMELE ETSİN ŞEFATLERİNE NAİL ETSİN.

     

     

    Mehmed'im sevinin başlar yüksekte!

    Ölsekte sevinin, eve dönsek de!

    Sanma bu teker kalır tümsekte!

    Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!

    Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!

     

    BU DİZELER ACI GÜNLERİME MERHEM OLDU ...5 YIL ÖNCE TANIDIĞIM ABDÜLHAKİM ARVASİ HZ.ÖĞRENCİSİ HAYATIMA YÖN VERDİ...UYUDUĞUM UYKUMDAN UYANMAMA VESİLE OLDU.ALLAH TÜM BÜYÜKLERİMİZDEN ÜSTADIMIZDAN RAZI VE HOŞNUT OLSUN BAKİ MUHABETLE...


  12. GÜL YAPRAĞI

     

    Uzakdoğu'da bir budist tapınağı, bilgeliğin gizlerini

    aramak için gelenleri kabul ediyordu. Burada geçerli

    olan incelik; anlatmak istediklerini konuşmadan

    açıklayabilmekti. Bir gün tapınağın kapısına bir yabancı

    geldi. Yabancı kapıda öylece durdu ve bekledi.

    Burada sezgisel buluşmaya inanılıyordu, o yüzden

    kapıda herhangi bir tokmak, çan veya zil yoktu.

    Bir süre sonra kapı açıldı, içerdeki budist,

    kapıda duran yabancıya baktı. Bir selamlaşmadan

    sonra söz'süz konuşmaları başladı. Gelen yabancı,

    tapınağa girmek ve burada kalmak istiyordu.

    Budist bir süre kayboldu, sonra elinde ağzına kadar

    suyla dolu bir kapla döndü ve bu kabı yabancıya uzattı.

    Bu, yeni bir arayıcıyı kabul edemeyecek kadar doluyuz

    demekti. Yabancı tapınağın bahçesine döndü, aldığı bir

    gül yaprağını kabın içindeki suyun üstüne bıraktı.

    Gül yaprağı suyun üsünde yüzüyordu ve su taşmamıştı.

    İçerideki budist saygıyla eğildi ve kapıyı açarak

    yabancıyı içeriye aldı. Suyu taşırmayan bir

    gül yaprağına her zaman yer vardı.


  13. Ezanın nefesinde sevda umuttur

    Nur, ne salanın ve ne de bir hicranın sunumlarında mevcuttur

    Kalbin serencamında, ruhun hicnani yansımalarında inayet ve ihlâs komuttur

    Ölüm nefsin cenderesinde, aklın hazinliğinde gülünçtür, idrakin kalesinde amberdir

     

     

     

    CAN KARDEŞİM BU İNCİ TANESİ KADAR DEĞERLİ MISRALARINA TEŞEKKÜR EDERİM...AİLENİZE SELAMLAR FEYZİNİZ TÜKENMESİN YOLUNUZ HER DAİM AÇIK OLSUN...


  14. Küçük bir kız öğretmeni ile balinalar hakkında konuşuyordu.

    Öğretmen bir balinanın insanı yutmasının fiziksel olarak imkânsız olduğunu söyledi,

    çünkü balinaların boğazı çok küçüktür.

    Küçük kız Yunus peygamberi bir balinanın yuttuğunu söyledi,

    sinirlenen öğretmen balinanın insanı yutamayacağını tekrarladı, bu imkânsızdı.

    Küçük kız şöyle dedi:

    Cennete gittiğim zaman Hz. Yunusa soracağım.

    Öğretmen

    Ya Hz. Yunus cehenneme gittiyse? diye yanıtladı.

    Küçük kız O zaman sen sorarsın dedi


  15. EİNSTEİN VE ŞÖFÖRÜ

     

    Einstein konferanslarına hep özel şoförü ile

    gidermiş. Yine bir konferansa

    gitmek üzere yola çıktıkları bir gün şoförü

    Einstein'a;

     

    "Efendim, uzun zamandır siz konuşmanızı yaparken

    ben de arka sıralarda

    oturup sizi dinliyorum ve neredeyse söyleyeceğiniz her

    şeyi kelimesi

    kelimesine biliyorum" demiş. Einstein gülümseyerek ona bir teklifte

    bulunmuş:

    "Peki, şimdi gideceğimiz yerde beni hiç

    tanımıyorlar... O halde

    bugün palto ve şapkalarımızı değiştirelim, benim

    yerime sen konuş,ben de

    arka sırada seni dinlerim." Şoför, gerçekten

    çok şahane ve başarılı bir

    konuşma yapmış ve sorulan bütün soruları doğru

    cevaplamış. Tam yerine

    oturacağı sırada bir kişi,

    o güne kadar konferansta sorulmamış ağır bir

    fizik sorusu sormuş.

    Şoför, hiç duraksamadan soruyu soran kişiye dönüp:

     

    "Böylesine basit bir soruyu sormanız gerçekten çok

    garip" demiş.

    Sonra da salonun arkasında oturan Einstein'ı

    işaret ederek şöyle devam

    etmiş:

    "Şimdi size arka sırada oturan şoförümü

    çağıracağım ve sorduğunuz soruyu,

    göreceksiniz, o bile cevaplayacak."

     

    Netice:

    1-AKILLI İNSANLAR, AKILLI İNSANLARLA

    ÇALIŞIR

     

    2-İNSANIN ZEKİLİĞİNİN YANINDA UYANIKLIĞIDA İNSANA ÇOK ŞEYLER KAZANDIRIR......


  16. konu için teşekkürler bende bir anne olarak konuya katılmak istedim müsade ederseniz.18 yaşında kızım 12 yaşında oğlum var rabbim bağışlarsa.bu devirde çoçuk yetiştirmek gerçekten çok zor .oğlum daha 9 yaşındayken sınıfından bir sürü hırsızlık yapıldı ve bu duruma öğretmen bile çare bulamadı.şimdi ise çoçuklar 12 yaşına girdiler hırsızlık diz boyu ve bir de okul dizüstü pc dağıttılar bu bizim için koskoca bir sorun pc kötü filim izlettirmiş bir arkadaşı sınıfımızdan 3 erkek çoçuğu ve kız öğrenciler izlemmemiş. okul idadersi öğretmenler şoka girdi. disiplin cezası aldılar bu durumlar çok kötü ben bu olayları duyunca şok oldum hamd olsun oğlum bu öğrencilerin arasında olmadığı halde günlerce uyumadım.bu beyinler nelerle meşgul oluyor.çoçuğun çok olmasını istiyorsan eğer önce islam ahlakıyla yetiştirmesini öğreteceksin.ÇOÇUKLARIMA HAMD OLSUN ANNE OLARAK GÜVENİYORUM FAKAT TOPLUMA GÜVENEMİYORUM ...ALLAH YAR VE YARDIMCIMIZ OLSUN ...

×
×
  • Create New...