Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

Cile54

Editor
  • Content Count

    381
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    1

Posts posted by Cile54


  1. Gördüm, cevaplamadan geçemedim.

    TGRT yayına başladığında izlediği yol belliydi. Lakin 28 Şubat Sürecinde eziyete en çok maruz kalanlardan biri de TGRT ve bağlı bulunduğu holdingdi. Radyo Televizyon Kurulunun mecbur kıldığı bazı uygulamaları harfiyen yerine getirmek zorundasın. Dini yayınlar o dönemde kısıtlandı, belli saatler arasında yayınlanması mecburi kılındı -ki bu zamanlarda da izleyici yoğunluğunun en düşük olduğu zamanlar- bu ve bunun gibi uygulamalar sadece insanları değil, kurum ve kuruluşları da gayet zor duruma soktu. Ben de TGRT nin şu anda izlediği politikaya tamamen katılmıyorum. Fakat ; bu ülkede bazı şeyleri yapmak zorunda kalabiliyorsunuz..!

     

    NFK-Fan'ın da dediği gibi aslında burada bunların yazılmaması gerekir fakat; eleştirirken tamamen silip de atamayız. Hakikat kitap evi, onlarca dilde çevirmiş olduğu Ehl-i Sünnet kitaplarını asya'ya , afrika'ya , doğu'ya ; batı'ya dağıtıyor. Bu yaptıkları güzellikler de küçümsenemeyecek kadar önemli işler bence..

    Sürç-i Lisan ettik ise affola, amacımız polemik doğurmak değildir.

     

    Allah a emanet olun.

    Selametle..


  2. Sevgili kardeşim;

     

    “CEMAATLER ARASINDAKI FARK , SADECE ÖNCELIK SIRALAMASINDAKI FARKTIR.”

     

    Demişsin lakin şunu unutmamak gerekir; hadis i şerif te Peygamber efendimiz s.a.v ahır zamanda ümmetinin onlarca fırkaya ayrılacağını ve bunlardan sadece bir fırkanın direkt cennete gideceğini belirtiyor.

     

     

    ”MILLI GÖRÜSÇÜLER ÖNCE SIYASET” demişsin;

     

    Siyaset ve din! Bunlar aynı kefeye konulamayacak kadar hassas konular. Ebül Vefa Hazretleri zamanın padişahını dergah kapısından çevirmiştir. Siyaset hiç din’e alet edilir mi? Ya da din siyaset ile bir olur mu?

     

    Abdülhakim Arvasi hazretleri siyasete hiç karışmamış, siyasi fırkalara bağlanmamıştır. Bölücülüğe karşıydı. Talebeleri kendisine tekkelerin kapatılması ile ilgili olarak sorduklarında:

    "Hükümet, tekkeleri değil, boş mekanları kapattı. Onlar kendi kendilerini çoktan kapatmışlardı" demiştir. Bu muazzam görüş, o günlerin umumi manada tekke ve dergah tipine ait teşhislerin en güzelidir.

     

    Kanunlara uymakta çok titiz davranır, konuşmalarında da bunu tavsiye ederdi.

    Müslüman sadece kanunlara uyar, siyasete karışmaz, dinimiz de böyle bir şey yoktur.

     

    RADIKALLER ÖNCE CIHADI ,

     

    Radikal kelimesini İslam a nasıl yakıştırıyorlar ben anlamıyorum. İslam’da radikal bir yol mu var? Ya da bunun tam tersi olan ılımlı bir İslam türü mü var? Tek ve doğru İslam vardır. Doğru yok Ehli Sünnet Vel Cemaat yoldur. Bunun ortası, sağı – solu; arkası,önü; radikali, ılımlısı yoktur.

     

    Ahir zamandayız, Müslümanlar azalacak; ayrılacak ve dağılacak. Ta ki Hz. Mehdi gelene kadar bu böyle devam edecektir. Sapık, bidat ehli fıkralar yayılacak, bunlar hep kıyamet alametleridir.

     

    Selametle…


  3. Sevgili arkadaşlar,buyrun ispatlar;

     

    İmam-ı Gazali hazretlerinin Dürret-ül Fahire kitabındaki hadis-i şerifte (Kazaya kalmış namaz borcu bulunanın, nafile namazı kabul olmaz) buyuruldu.

     

    Hz. Ali’nin rivayet ettiği hadis-i şerifte buyuruldu ki:

    (Farz borcu olan, kaza etmeden, nafile kılarsa, boş yere zahmet çekmiş olur, kazasını ödemedikçe, nafile namazları kabul olmaz) [Fütuh-ul Gayb m. 48]

     

    Başka bir hadis-i şerifte de (Farzları eda ve muhafaza etmek cihadın en faziletlisidir) buyuruldu. (Taberani)

     

    Abdülkadir-i Geylani hazretleri buyuruyor ki:

    (Farz borcu varken nafile ile meşgul olmak ahmaklıktır. Kaza borcu olanın nafile kılması, alacaklıya, borçlunun hediye götürmesine benzer ki, elbette kabul olmaz. Mümin, bir tüccara benzer, farzlar sermayesi, nafileler kazancıdır. Sermaye kurtarılmadan kâr olmaz.) [Fütuh-ul Gayb m. 48]

    Kitap isimleri ve sayfa numaraları vardır. Bunun haricinde zaten Yukarıdaki Alimler Ehl-i Sünnet alimleridir. Zaten biliyorsunuz.

     

    Selametle...


  4. İbadetleri dinimizin bildirdiği şekilde yapmak, mesela beş katlı bir İslam binasına sahip olmak için, önce bir iman arsası gerekir. Sonra, sıra ile katları çıkmak gerekir. Bu katlar; Haramlardan kaçma katı, Farzları ifa katı, Vacipleri ifa katı, Mekruhlardan kaçma katı, Sünnetleri [ve nafileleri] ifa katıdır.

     

    Arsa: Arsa yoksa bina kurulmaz. Bu arsa, doğru imandır. İman olmadan Müslümanlık olmaz. İslam binasının kurulacağı arsa, bataklıkta, oynak yerlerde olursa, üzerine emniyetli bina kurulamaz, yıkılır. Onun için imanın doğru olması şarttır. Yani küfür pisliklerinden temiz olması gerekir. Ehl-i sünnet olmayanın [bid'at ehli sapıkların] ibadetleri sahih olmaz. İman arsası olmayanın, haramlardan kaçması veya ibadet yapması bir şey ifade etmez. Kâfir içki içmese, kumar oynamasa, cami, çeşme yaptırsa, her ibadeti yapsa bir sevap kazanamaz. Bir bina yaparken ikinci katı yapmak için önce birinci katın yapılması şart olduğu gibi, İslam binasını kurarken de aynı sistem geçerlidir:

     

    1- Haramlardan kaçma katı: Avret yerini açmadan necaseti temizlemek mümkün değilse namazı öyle kılar. Çünkü necaseti temizlemek emir, avret yerini açmak yasaktır.

     

    2- Farzları ifa katı: Haramlardan kaçmadan farz katı inşa edilemez. Haram işleyerek, farz yapılmaz. Yani farzları sahih olsa da kabul olmaz. Cünüp kimse tenha yer bulamazsa, teyemmüm eder. Çünkü farz olan bir emri yapmak, bir haram işlemesine sebep olursa, haram işlememek için, o emir yapılmaz, tehir edilir. Zengin olan Hanefi bir kadının yanında mahremi olmadan hacca gitmesi haramdır. Farz olan tavafı da, erkeklere sürtünerek, yani haram işleyerek yapamaz. (R.Muhtar)

     

    3- Vacipleri ifa katı:Vacipleri de yapabilmek için haramlardan kaçmak gerekir.

     

    4- Mekruhlardan kaçma katı:Mekruh işleyerek sünnet yapılmaz. Cemaat ile namaz kılınırken, sünnete başlamak mekruhtur. Mekruh işlememek için, sabahın sünneti bile terk edilir.

     

    5- Sünnet ve nafileyi ifa katı: Camiye girince tehıyyat-ül-mescid namazı kılmak sünnettir. Eğer kerahet vakti ise bu sünnet olan namaz kılınmaz, mekruh olur. Vakit daralınca, ilk sünneti kılmak, farzın kazaya kalmasına sebep olursa, bu sünneti kılmak haram olur. Sabah camiye gelen, imam teşehhüdde ise, sünneti kılmadan imama uyar. Daha sonra da sünneti kılmaz. Kamet okunduktan sonra sünnete durulmaz. Resulullah efendimiz, (Kamet okunurken, o farzdan başka namaz kılınmaz) buyurunca, (Sabahın sünneti de mi) dediler. (Evet, sabahın sünneti de kılınmaz) buyurdu. (İ. Adiy)

     

    Binanın taşıyıcı kolonları, zemin betonları, duvarları eksikken, beşinci katı yapmaya kalkmak mümkün olmaz. İkinci katı eksik veya yıkık olanın, beşinci katı yapmaya kalkması mümkün olmaz. İman arsası bataklıkta olan veya farzları ifa katı olmayan kimseye, (beşinci katın yıkıktır, sünnet ve nafile ile uğraş) demek, ne kadar çok yanlış olur. Duvar olmadan üstüne sıva yapılmaz. Sıva olmadan süsler yapılmaz. Duvar farzları yapmaktır. Sıva sünnetlerdir. Süsler ise nafile ve müstehap olanlardır.

    İşte bu sebeplerden dolayı hadis-i şerifte buyuruluyor ki:

    (Farz borcu varken, nafile kılan, boş yere zahmet çekmiş olur, kazasını ödemedikçe, nafile namazları kabul olmaz.) [Fütuhul gayb]

     

    İhlas yoksa hepsi boştur

    Her katı inşa için mutlaka İhlas lazımdır. Riyadan uzak, yapılan her iş, Allahü teâlânın rızasına uygun olmalıdır. Rızasına uygun olmayan bütün işler, iyi gibi görünse de makbul değildir. Başkalarının takdirlerini almak için veya dünya menfaati için, makam ve mevki için namaz kılan kimsenin ibadeti makbul olmaz. Mideme zarar veriyor diye içkiden kaçmak sevap olmaz.

     

    İhlassız amel içi boş çekirdeğe benzer. Ahirette herkese, bunu niçin yaptın diye sorulacak. Cevabı Allah için olanlar kabul edilecek, diğerleri atılacaktır. Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:

     

    (Allahü teâlâ, ancak ihlasla yapılan ameli kabul eder.) [Dâre Kutni]

    (İhlasla namazını kılıp, zekatını verenden Allah razı olur.) [İbni Mace]

     

    (Kırk gün ihlasla ibadet edenin, kalbinden diline hikmet pınarı akar.) [Ebuşşeyh]

    (Haramlardan kaçıp, ihlasla, La ilahe illallah diyen Cennete girer.) [Hatib, Bezzar]

     

    (İhlas ile amel etmek, az da olsa yetişir.) [Hakim]

    (Sabırlı ve ihlaslı olanlar, hesaba çekilmeden Cennete girer.) [Taberani]

     

    (İhlaslılara müjdeler olsun. Onlar fitne karanlıkları içinde, parlayan ışıklardır.) [E.Nuaym]

     

    (Allah rızasından başka maksat için ilim öğrenen veya ilmini dünya menfaatine alet eden, Cehennemdeki yerine hazırlansın!) [Tirmizi]

     

    (İbadetine riya karıştırana [ihlası noksan olana] ahirette “git sevabını ondan iste” denir.) [İ. Mace]

    (Sabırlı ve ihlaslı olanlar, hesaba çekilmeden Cennete girer.) [Taberani]

     

    Not: Alıntıdır.


  5. Bu şiiri her okuduğumda gözlerim doluyor...!

     

    Bunun Sakarya'lı olmamla bir alakası yok tabi :)

     

    Özellikle sizin de beğendiğiniz bölümlerden öte ben bu şiirin her cümlesine, her kelimesine her okuyuşta; aynı hazzı duyuyor aynı tadı alıyorum; birbirinden ayıramıyorum bu mısra diğerinden güzeldir diye.

    Tek kelimeyle mükemmel...!


  6. din gitmiş, milli, insanı çoşturan duygular gitmiş, örf, adet, gelenek ve görenekler gitmiş, dil zaten hepsinden önce gitmiş,ekonomi gitmiş, vefa gitmiş, güven bitmiş,umut gitmiş, bana gitmeyen, bitmeyen bir şey söylesenize? (Ben söyliyeyim, Karanlık gelmiş gözlerimize, kalbimize ve aklımıza..!) Ne kalmış geriye? Bir iki tane; sen , ben o... toplasan bir elin parmaklarını geçmez bir toplumun yanında...! Kültür denen yüce şeyin tüm dallarını kesmişler ve ya unutturmuşlar.. Korktukları ve üstüne binlerce oyunlar döndürülen, yıkmak için binlerce yıl uğraşılan millet gitmiş, güldükleri; yönettikleri gelmiş ve yetişmiş ve de yetişmekte..! Artık korkmuyorlar, yıkmak için bile uğraşmıyorlar.. Düzen kurulmuş, çark dönmekte.. Çarka o elin parmaklarını toplayıp bir çomak yapsan, kırılır gene de durmaz bu çark..! Bu konu hakkında o kadar çok şey yazılabilir ki. (Bir gün fena içimi dökecem...!)


  7. Oruç ve Faydası

     

    Allahü teâlâ, zararlı olan bir şeyi emretmez. Tıp uzmanları diyor ki:

     

    Oruçlu kimselerde adrenalin ve kortizon hormonları kana daha kolaylıkla karışmaktadır. Bu hormonlar, tesirlerini kanserli hücreler üzerinde de göstermektedir. Böylece bu hormonlar kansere karşı bir çeşit kalkan rolünü oynamakta, yani kanser hücrelerinin çoğalmasını önlemektedir. Oruç tutan bünye, adeta bakıma girer, iç organları saran yağlar erir, vücudun zindeliği artar, direnme gücü kazanır, mide, böbrek, şeker, kalb ve karaciğer hastalıklarına karşı mukavemeti artar.

     

    Karaciğer, oruçlu iken, 3-5 saat istirahat eder, gıda depolama işine bir müddet ara vermiş olur. Bu arada, korunma sistemini güçlendirici globülinleri hazırlar. Midedeki kaslar ve salgı ifraz eden hücreler, oruç müddetince birkaç saat dinlenir. Kan hacmi de azaldığı için tansiyon düşerek kalb rahatlar.

     

    Gıda artıkları iyi yakılmayınca, damarları yıpratır. Yakılmayan yağlar, damarları daraltır, damar sertliği denilen rahatsızlığa sebep olur. Akşama doğru vücutta gıda hemen hiç kalmaz. Yani bütün gıdalar yakılmış olur. Bu bakımdan bilhassa damar sertliği olanların sık sık oruç tutmaları iyidir. Oruç iken vücudun diğer organlarında da dinlenme olur. Az yemek ve oruç tutmak vücudun sıhhati için önemlidir. Zekat, malın kiridir. Zekat veren, malını kirden koruduğu gibi, oruç tutan da vücudun zekatını ödemiş, hastalıklardan onu korumuş olur. Peygamber efendimiz, (Her şeyin bir zekatı vardır. Vücudun zekatı ise oruçtur) buyurmuştur. (Beyheki)

     

    Yine hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Oruç iç organları inceltir. Eti eritir ve Cehennem ateşinden uzaklaştırır. Gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve hiç kimsenin hatırına, hayaline gelmeyen Allah’ın nimetleri ancak oruç tutana nasip olur.) [Taberani]

     

    Orucun sevabı diğer ibadetlere göre daha fazladır. Hadis-i kudside, (Her iyiliğe, on mislinden 700 misline kadar sevap verilir. Fakat oruç bana mahsustur, onun mükafatını ben veririm) buyuruldu. (Buhari)

     

    Her iyiliğin sevabını Allahü teâlâ verdiği halde, orucun sevabı için, (Ben veririm) buyurmasının hikmeti vardır. Yeryüzünün tamamı Allahü teâlânın mülkü olduğu halde, Kâbe’ye Beytullah yani (Allah’ın evi) denmesi ona şeref vermek içindir. (Oruç bana mahsustur) demekle de ona özel bir şeref vermiştir.

     

    Oruç tutana verilecek sevabın muayyen bir ölçüsü yoktur. Oruçlunun durumuna göre, çok sevap verilecektir. Başkaları oruç yerken oruç tutmak daha sevaptır. Hadis-i şerifte, (Oruçlunun yanında oruçsuzlar yiyince, melekler, oruçluya dua eder) buyuruldu. (Tirmizi)

     

    Herhangi bir sebeple nafile oruç tutamayan, şükretmeli; misafirlere, fakirlere yemek yedirmelidir. Hadis-i şerifte, (Şükredip yemek yediren, sabredip oruç tutan gibidir) buyuruldu. (Tirmizi)

     

    Şükredenlere çok mükafat verilecektir. Şükür, İslamiyet’e uymak demektir.

     

    İmam-ı Rabbani hazretleri, (Ramazanda nafile ibadetlere verilen sevap, başka aylarda yapılan farzlar gibidir. Bu ayda yapılan bir farz, başka aylarda yapılan yetmiş farz gibidir. Bu aya saygısızlık edenin, bu ayda günah işleyenin bütün senesi günah işlemekle geçer) buyurmaktadır.

     

    O halde bilhassa Ramazan ayında günah işlemekten daha çok sakınmak gerekir. Mübarek yerlerde yapılan ibadetlere de daha çok sevap verilir. Hadis-i şerifte, (Mekke’de bir Ramazan orucu tutmak, başka yerde tutulan bin Ramazan orucundan efdaldir) buyuruldu. (Bezzar)

     

    Cuma günü yapılan ibadetlere de kat kat sevap verilir. Cuma günü işlenen günahlar da iki kat yazılır. Kıymetli günlerin değerini bilmek ve gereğini yapmak gerekir.


  8. imam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:

     

    Mübarek Ramazan ayı, çok şereflidir. Bu ayda yapılan, nafile namaz, zikir, sadaka ve bütün nafile ibadetlere verilen sevap, başka aylarda yapılan farzlar gibidir. Bu ayda yapılan bir farz, başka aylarda yapılan yetmiş farz gibidir. Bu ayda bir oruçluya iftar verenin günahları affolur. Cehennemden azat olur. O oruçlunun sevabı kadar, ayrıca buna da sevap verilir. O oruçlunun sevabı hiç azalmaz.

     

    Bu ayda, emri altında bulunanların, işlerini hafifleten, onların ibadet etmelerine kolaylık gösteren âmirler de affolur, Cehennemden azat olur. Ramazan-ı şerif ayında, Resulullah, esirleri azat eder, her istenilen şeyi verirdi. Bu ayda ibadet ve iyi iş yapabilenlere, bütün sene bu işleri yapmak nasip olur.

     

    Bu aya saygısızlık edenin, günah işleyenin bütün senesi, günah işlemekle geçer.

     

    Bu ayı fırsat bilmeli, elden geldiği kadar ibadet etmelidir. Allahü teâlânın razı olduğu işleri yapmalıdır. Bu ayı, ahireti kazanmak için fırsat bilmelidir.

     

    Kur’an-ı kerim, Ramazanda indi. Kadir gecesi, bu aydadır. Ramazan-ı şerifte, iftarı erken yapmak, sahuru geç yapmak sünnettir. Resulullah bu iki sünneti yapmaya çok önem verirdi.

     

    İftarda acele etmek ve sahuru geciktirmek, belki insanın aczini, yiyip içmeye ve dolayısıyla her şeye muhtaç olduğunu göstermektedir. İbadet etmek de zaten bu demektir.

     

    Hurma ile iftar etmek sünnettir. İftar edince, (Zehebez-zama’ vebtellet-il uruk ve sebet-el-ecr inşaallahü teâlâ) duasını okumak, teravih kılmak ve hatim okumak önemli sünnettir.

     

    Bu ayda, her gece, Cehenneme girmesi gereken, binlerce Müslüman affolur, azat olur.

     

    Bu ayda, Cennet kapıları açılır. Cehennem kapıları kapanır. Şeytanlar, zincirlere bağlanır. Rahmet kapıları açılır. Allahü teâlâ, bu mübarek ayda Onun şanına yakışacak, kulluk yapmayı ve Rabbimizin razı olduğu, beğendiği yolda bulunmayı, hepimize nasip eylesin!

     

    Açıktan oruç yiyen, bu aya hürmet etmemiş olur. Namaz kılmayanın da, oruç tutması ve haramlardan kaçınması gerekir. Bunların orucu kabul olur ve imanları olduğu anlaşılır.

     

    Ramazan-ı şerifte, oruç tutmak çok sevaptır. Özürsüz oruç tutmamak büyük günahtır. Hadis-i şerifte, (Özürsüz, Ramazanda bir gün oruç tutmayan, bunun yerine bütün yıl boyu oruç tutsa, Ramazandaki o bir günkü sevaba kavuşamaz) buyuruldu. [Tirmizi]

     

    (Ama dini bir mazeret varsa oruç tutmamak günah olmaz.)

     

    Ramazanda oruç tutmak hakkındaki hadis-i şeriflerden birkaçı şöyle:

    (Ramazan ayı mübarek bir aydır. Allahü teâlâ, size Ramazan orucunu farz kıldı. O ayda rahmet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar bağlanır. O ayda bir gece vardır ki, bin aydan daha kıymetlidir. O gecenin [Kadir gecesinin] hayrından mahrum kalan, her hayırdan mahrum kalmış sayılır.) [Nesai]

     

    (Ramazan ayında oruç tutmayı farz bilip, sevabını da Allah’tan bekleyerek oruç tutanın günahları affolur.) [buhari]

     

    (Ramazan orucunu tutup ölen kimse, Cennete girer.) [Deylemi]

     

    (Ramazan ayı gelince, “Ey hayır ehli, hayra koş! Şer ehli, sen de kötülüklerden el çek” denir.) [Nesai]

     

    (Ramazan bereket ayıdır. Allah bu ayda, günahları bağışlar, duaları kabul eder. Bu ayın hakkını gözetin! Ancak Cehenneme gidecek olan, bu ayda rahmetten mahrum kalır.) [Taberani]

     

    (Ramazan-ı şerif ayı geldiği zaman, Allahü teâlâ meleklere, müminlere istiğfar etmelerini emreder.) [Deylemi]

     

    (Farz namaz, sonraki namaza kadar; Cuma, sonraki Cumaya kadar; Ramazan ayı, sonraki Ramazana kadar olan günahlara kefaret olur.) [Taberani]

     

    (Peş peşe üç gün oruç tutabilenin, Ramazan orucunu tutması gerekir.) [Ebu Nuaym]

     

    (Ramazan orucu farz, teravih sünnettir. Bu ayda oruç tutup, gecelerini de ibadetle geçirenin günahları affolur.) [Nesai]

     

    (Bu aya Ramazan denmesinin sebebi, günahları yakıp erittiği içindir.) [İ.Mansur]

     

    (Ramazan ayında ailenizin nafakasını geniş tutunuz! Bu ayda yapılan harcama, Allah yolunda yapılan harcama gibi sevaptır.) [İbni Ebiddünya]

     

    (Ramazanın başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ise, Cehennemden kurtuluştur.) [İ.Ebiddünya]

     

    (İslam, kelime-i şehadet getirmek, namaz kılmak, zekat vermek, Ramazan orucunu tutmak ve haccetmektir.) [Müslim]

     

    (Cennetteki güzel köşkler, sözü hoş, selamı çok, yemek yediren, oruca devam eden ve gece namazı kılan kimselere verilir.) [İbni Nasr]

     

    (Oruç tutan müminin susması tesbih, uykusu ibadet, duası müstecap ve amelinin sevabı da çoktur.) [Deylemi]

     

    (Bilhassa oruçlu iken çirkin, kötü söz söylemeyin! Birisi size sataşırsa, ona “Ben oruçluyum” deyin!) [buhari]

     

    (Gerçek oruç, sadece yiyip içmeyi değil, boş ve hayasızca sözleri de terk ederek tutulan oruçtur.) [Hakim]

     

    (Allahü teâlânın, gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve hiç kimsenin hayaline bile gelmeyen nimet dolu sofrasına, ancak oruçlular oturur.) [Taberani]

     

    (Allah yolunda bir gün oruç tutanın yüzünü, Allah yetmiş yıl ateşten uzaklaştırır.) [Müslim]

     

    (Temizlik imanın yarısı, oruç da sabrın yarısıdır.) [Müslim]

     

    (Oruçlu iken ölene, kıyamete kadar oruç tutmuş gibi sevap yazılır.) [Deylemi]

     

    (Oruç tutan, namaz kılan kimse, mükafatını kıyamette aklı kadar alır.) [Hatib]

     

    (Oruç şehveti keser.) [İ. Ahmed]

     

    Mübarek vakitlerde, günahlardan titizlikle uzak durmalı, taatları, ibadetleri ve her çeşit hayratı artırmalıdır. Zira Allahü teâlâ, tarafından sevilen kimse, faziletli vakitlerde faziletli amellerle meşgul olur. Buğzettiği kul ise; faziletli vakitlerde kötü işlerle meşgul olur. Kötü işlerle meşgul olanın bu hareketi azabının daha şiddetli olmasına ve Allahü teâlânın, ona daha çok buğzetmesine sebep olur. Çünkü o, böyle yapmakla vaktin bereketinden mahrum kalmış ve onun hürmet ve şerefini çiğnemiş olur. (Mev'iza-i hasene)

     

    Resulullah efendimizin rüyası

     

    Rüyamda acayip şeyler gördüm. Ümmetimden birini azap melekleri yakalamıştı. Aldığı abdestler gelip, onu içindeki zor durumdan kurtardı.

     

    Birini gördüm, kabri onu sıkıyordu. Kıldığı namazlar gelip, onu kabir azabından kurtardı.

     

    Birine şeytanlar musallat olmuştu. Ettiği zikirler gelip, şeytandan onu kurtardı.

     

    Birinin de susuzluktan dili çıkmıştı. Tuttuğu Ramazan orucu gelip, susuzluğunu giderdi.

     

    Birini zulmet sarmıştı. Yaptığı hac gelip karanlıktan çıkardı.

     

    Birine ölüm meleği gelmişti. Ana babasına yaptığı iyilikler gelip, ölümüne engel oldu, geciktirdi.

     

    Birini Müslümanlarla konuşturmuyorlardı. Sıla-i rahim gelip, ona şefaat etti, onlarla konuştu.

     

    Peygamberinin yanına gitmek isteyen birine engel oluyorlardı. Aldığı gusül, onu alıp yanıma getirdi.

     

    Ateşten korunmak isteyen birisine, sadakası gelip ateşe perde oldu.

     

    Birini zebaniler alıp Cehenneme götürürken, yaptığı emr-i maruf ve nehy-i münker gelip kurtardı.

     

    Biri Cehennem ateşine atılmıştı. (Allah korkusu ile döktüğü) gözyaşları gelip oradan kurtardı.

     

    Birine amel defteri solundan verilirken, Allah korkusu gelip, defterini sağa aldı.

     

    Sevapları hafif gelen birine, kendinden önce ölen çocukları gelip, sevabını ağırlaştırdı.

     

    Cehennemin kenarında, korkudan titreyen birine, Allah’a olan hüsnü zannı gelince, titremesi durdu.

     

    Sırattan zorla geçen biri, Cennete geldi. Fakat kapılar kapalıydı. Kelime-i şahadeti gelip, onu Cennete koydu.

     

     

    Oruç ve aç durmak

     

    Sual: Bazıları aç ve susuz durmanın ne faydası olur ki diyorlar. Oruç tutmaktan maksat nedir?

     

    CEVAP

     

    Oruç, yalnız aç ve susuz kalmak değildir. Bir hayvanı veya inanmayan bir kimseyi bir odaya hapsedip aç, susuz bırakmakla oruç tutturulmuş olmaz. Orucun, sabır, şükür, nefis terbiyesi gibi diğer ibadetlerle irtibatı vardır. Onun için hadis-i şerifte, (Her şeyin bir kapısı vardır. İbadetlerin kapısı ise oruçtur) buyuruldu. (İbni Mübarek)

     

    Sinir sistemimizin vücuttaki yeri çok mühimdir. Dil sinirleri felç olan konuşamaz. Bacaktaki sinirler felç olursa, insan yürüyemez. Sinirimizin bozulması nispetinde hayatımız, az veya çok tehlike içindedir. Siniri bozuk kimse, huzursuz olur, sabredemez. Cemiyetteki kavgaların, cinayetlerin çoğu sinirli olmaktan, sabredememekten ileri gelmektedir. Hadis-i şerifte, (Oruç sabrın, sabır da imanın yarısıdır) buyuruldu. (Ebu Nuaym)

     

    Böylece orucun imandan olduğu görülmektedir. İmanlı olan da, imanının kuvvetine göre suç ve günah işlemez. Sinirine hakim olur. Her şeyin bir zekatı vardır. Vücudun zekatı ise açlıktır. Oruç tutarak aç kalanın arzuları kırıldığı için sabretmesi kolay olur. Oruç tutan aç durur. Aç durmak iyidir: Aç duranın basireti açılır. Anlayış kabiliyeti artar. Hadis-i şerifte, (Aç duranın idraki artar, zekası açılır) ve (Tefekkür, ibadetin yarısı, az yemek ise tamamıdır) buyurulmuştur. (İ. Gazali)

     

    Çok yiyen çok uyur, çok uyuyanın da ömrü boşa geçmiş olur. Çok yiyen sarhoş gibi olur, dimağı yorgunlaşır. Zekası, zihni dumura uğrar. Açlık, kalbde incelik doğurur. Hadis-i şerifte, (Az yiyenin içi nurla dolar ve Allahü teâlâ, az yiyip içen ve bedeni hafif olan mümini sever) buyuruldu. (Deylemi)

     

    Açlıkta arzular kırılır, nefsimiz uysallaşır, serkeşliği kalkar. Çok yemek, gafleti doğurur. Azgın bir atı zaptetmek zor olduğu gibi, çok yedirmekle azan nefsi zaptetmek de zordur. Açlıkla terbiyesi kolaylaşır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:

     

    (İnsan kalbi tarladaki ekin, yemek ise yağmur gibidir. Fazla su ekini kuruttuğu gibi, fazla gıda da kalbi öldürür.) [İ.Gazali]

     

    Her zaman tok olan şefkatsiz ve merhametsiz olur. Tok, acın halini bilmez. Çok yiyen sert ve katı kalbli olur. Hadis-i şerifte, (Çok yiyip içmekle kalbinizi öldürmeyin!) buyuruldu. (İmam-ı Gazali)

     

    Sinirlerine hakim olan kimse huzurlu olur. Açlık, günah işleme arzusunu kırar, kötülük etmeye mani olur. Hadis-i şerifte, (Açlık ve susuzlukla nefisle cihad etmek, Allah yolunda cihad gibidir) buyuruldu. (İmam-ı Gazali)

     

    Çok yiyen çok su içer. Çok su içen çok uyur. Çok uyuyanın ömrü uyku ile geçtiği için dünya ve ahiret kazancına mani olur. Demek ki açlık, sinirleri uyanık, zinde tutar. Fazla tokluk ahmaklığa yol açar. Okuduğunu ezberlemesi ve hatırında tutması zor olur. Hadis-i şerifte, (Her gün bir defa yemek yenmesi itidaldir) buyuruldu. (Beyheki)

     

    İki günde üç defa yemek yemenin normal olduğu bildirilmiştir. (Teshil-ül-menafi)

     

    Hastalıkların çoğu çok yemekten ileri gelir. Hadis-i şerifte, (Çok yiyip içmek hastalıkların başıdır) buyuruldu. (Dare Kutni)

     

    Az yiyenin vücudu sıhhatli olur. Hadis-i şerifte, (Oruç tutan sağlıklı olur) buyuruldu. (Taberani)

     

    Çok yiyende acıma hissi azalır. Arzuları artar, harama dalar. Gayri meşru arzuları harekete geçiren yolları tıkamak gerekir. Açlık şeytanın yolunu tıkar. Hadis-i şerifte, (Şeytan, damardaki kan gibi, vücutta dolaşır, açlık ile yolunu daraltın) buyuruldu. (İhya)

     

    [My Webpage]


  9. Esselamün Aleyküm

     

    Verilen cevaplara nazaran, "Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya, yarın ölecekmiş gibi Ahiret için çalışınız" Hadis- i Şerifi'nin önemi bizim için bir kez daha göz önüne çıkıyor. Çünkü bir nefes ötemizi bile bilemeyecek kadar aciziz...

×
×
  • Create New...