Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]
manas

Üstad Ve Mehmed Akif

Recommended Posts

Necip fazıl'ın Mehmed Akif hakkındaki yorumlarını öğrenmek istiyorum. Özellikle dönemi itibariyle Mehmed Akif'in Abdülhamit aleyhinde çok keskin hicivler yazması konusunda Üstad'ın ondan pek de razı olmadığı söylenir. Gerçek yorumu ne olmuştur bu konuda?

Share this post


Link to post
Share on other sites

Selamlar,

 

http://www.n-f-k.com/nfkforum/index.php?showtopic=2059

http://www.n-f-k.com/nfkforum/index.php?showtopic=102

 

Bu linklerde yayınladığımız yazılar üstadın Akif hakkındaki fikirlerini remzlendirme noktasında gayet ehemmiyetlidir. İstifade edebileceğinizi düşünüyorum.

 

Şahsen Akif'in, II. Abdülhamid han hakkındaki tavrı mevzuunda Üstadın kaleme almış bulunduğu bir satıra rastlamadım. Varsa da, bilemeyeceğim...

 

Saygı ve selamlarımla

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ayrıca Çanakkale Şehitlerine şiirin de Akif in kullandığı 'Bedrin arslanları ancak bu kadar şanlı idi' sözünden de üstadın hoşlanmadığı belirtilir.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Selamlar,

 

Bu konu hakkında da bir bilgim yok, sanırım üstadın bu iki mevzu hakkındaki fikirleri eserlerinde yer almıyor (dergi tarzı yayınlar hariç). Yalnız mevzubahis mısradan hoşnut olmayanlar arasında fakir de var acizane... :( Ama dediğim gibi üstad da takılmış mıdır bu mısraya, bilmiyorum.

 

Saygı ve selamlarımla

Share this post


Link to post
Share on other sites

Evet Üstad da takılmıştır sanırım Edebiyat Mahkemelerinde, incelik / sır idrakinden mahrum bir söz olarak işaret eder.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Selamlar,

 

http://www.n-f-k.com/nfkforum/index.php?showtopic=2059 linkindeki yazı, Edebiyat Mahkemeleri isimli eserdeki M. Akif mahkemesi bölümünün tamamını içeriyor, eseri tamamıyla okuduğumda da rastlamamıştım hafızam beni yanıltmıyorsa... Fakat başka bir eserinde değinmiştir üstad, haklısınızdır. Bilemiyorum, dediğim gibi.

 

Saygı ve selamlarımla

Share this post


Link to post
Share on other sites

ne yani anlamadım üstad istiklal marşımızın yazarını beğenmiyormuş, yanılıyor olabilirsiniz çünkü sonuçta ikiside aynı şeylerden muzdaripler yanılıyor muyum yoksa?

Share this post


Link to post
Share on other sites

anladığım kadarıyla M.akif 2. Abdülhamit Hana biraz ağır ithamlarda bulunmuş, doğal olarak da Necip Fazıl Kısakürek'in damarına basmış. çünkü 2. Abdülhamit Hanı seven bir kişilik olarak.. bir de ne olursa olsun ne yaparsa yapsın sahabenin Peygamber Efendimizi görmesinden ve mübarek sohbetlerinde bulunmalarından daha üstün bir şeyi diğer insanların yapmamış yapamamış yapamayacak olmasına mukabil Çanakkale arslanlarımızın Sahabe-i Kiramdan üstün tutmasını yadırgamış .. doğru bir hareket tabii ki de...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Selamlar,

 

Bir insan İstiklal Marşı şairi de olsa belli mevzularda yanılabilir (nitekim yanılmıştır da), ve bu yanların beğenilmemesinin bir kişiyi topyekün beğenmemekle bir alakası yoktur. Mehmet Akif'in Abdülhamid han ile ilgili görüşlerini, Cemaleddin Afgani düşkünlüğünü, Bedrin Aslanları ile ilgili o mısrasını ve daha başka birkaç farklı yönünü ben de "beğenmiyorum". Fakat Mehmet Akif'i severim. Bunda bir çelişki aranmamalı, yadırganacak bir yan olduğu düşüncesine saplanılmamalıdır. Aynı şeylerin muzdaribi olmak da, tenkit edilmesi gereken yönlerin üstünün örtülmesini şart koşmaz, yeri geldiğinde onları da söylersiniz, tıpkı yeri geldiğinde ortak yönlerinizi vurgulayacağınız gibi.

 

Saygı ve selamlarımla

Share this post


Link to post
Share on other sites

Evet herkes yanılabilir ne de olsa hepimiz beşeriz ve şaşarız, bu herkes için geçerlidir. Bu üstad için de geçerlidir. üstad da bazı konularda yanılıyor olabilir. burada bu iki değerli kişiyi karşılaştırma gibi bir niyetim de yok, haddim de değil ama ikisine de aynı değeri veriyorum ve ikisinin de yolunun bir olduğuna inanıyorum. arada fikir ayrılıkları olabilir ama bu konuda o haklı bu haksız ayrımını yapma ve buna karar verme ne benim ne de başkasının haddi değil diye düşünüyorum. Şunu da nacizane bir fikrim olarak söylüyorum. M.Akif Ersoy'un Bedrin aslanları ancak bu kadar şanlıydı demesi çanakkale şehitlerini Sahabe-i Kiram'dan üstün görmesi anlamında anlaşılmamalı bence, burda çanakkale şehitlerimizin bu kutsal mücadelesinin önemini vurgulamak istemesi ve ordaki zaferin iman gücünden kaynaklandığını belirtmek istemesidir, ben bunu anlıyorum. Lütfen üstadı anlamak gibi M.akif Ersoyu da anlamaya çalışalım. Bir hata yaptıysam affınıza sığınıyorum Selametle kalın.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Selamlar,

 

Elbette üstad da yanılmıştır, bunu vurgulamayı dahi gereksiz görüyorum, zira o da insandır ve yaptığı hataları kendisi dahi kabul etmektedir - bu söz kabul ettikleri dışında üstad hata yapmamıştır anlamında değildir. Bu ayrı bir mesele.

 

Bazı mevzularda "O haklı, bu haksız" ayrımını yapmak gerekir ki hadiseler üzerinde fikir yürütebilelim, bir neticeye, bir kanaate varabilelim. Mesela Abdülhamid hakkında M. Akif'in yaptığı yorumların haksızca olduğu kanaatindeyim acizane. Mehmet Akif'in bu hareketiyle yanlış bir şey yapmadığını iddia edersem bu sefer dolaylı yoldan Abdülhamid Han'ın haksızlığına hükmetmem gerekir, kanaatimin altından bu mana fışkırır ki bu doğru değildir. Eğer mevzuda tarafsız kalmaya kalkar ve bu hicviyeleri görmezden gelirsem de hadiseye vakıf olamam ve hem şahsiyetler, hem de olaylar hakkındaki görüş perspektifimi kısıtlamış, hakikati perdelemiş, hüküm verme hassamı kilitlemiş ve yine Abdülhamid Han'ın ve hakikatin hakkını yemiş olurum.

 

Akif'in mevzubahis mısralarıyla sizin söylediğinizi anlatmaya çalıştığını hüsn-ü zan ederek düşünebiliriz. Muhtemelen de öyledir. Fakat fazla da zorlamaya gerek yok diye düşünüyorum. "Bedrin aslanları bile ancak bu kadar şanlı idi" derken kullanılan o "ancak" kelimesinin verdiği mana fazlaca ağırdır. Bir şair dilini en iyi şekilde kullanmak zorundadır. Akif'in bu kapasiteyi haiz olduğunu diğer şiirlerinde ve bizzat bu ifadenin geçtiği şiirde görebiliriz. Onun gibi yetenekli birisinin Allah'ın bizzat direkt övgüsüne mazhar kişilerin şanını güç bela Çanakkale şehidlerimizin şanına erişebilecek bir derecede tasvir etmesi hoş değil. Çanakkale'de gerçekten müthiş bir destan yazılmıştır. Yüzbinlerce Müslüman evladı çok büyük bir kahramanlık destanı yazmıştır evet, amenna. Allah hepsinden milyarlarca defa razı olsun. Fakat gökteki yıldızlarla karşılaştırılacak derecedeki Peygamber sahabileriyle de karşılaştırmayalım onları, hatta "ancak" diyerek onların seviyesinin daha düşük olabileceği izlenimini de bir dil işleyicisi, dil ustası olarak vermeyelim, böyle bir mevzuda böyle bir mübalağaya gitmeyelim. Ancak kelimesinin mısraya kattığı mana da apaçıkken boşuna zorlamayalım, en iyi ihtimalle ölümcül bir dil hatası yapılmış ve çok yanlış bir kelime seçilmiştir. Keşke daha dikkatli ve adaba uygun davransaydı M. Akif.

 

Netice itibarıyla bunlar olması mümkün şeylerdir ve Akif'in değerini düşürmez, onu gerçek mevkiine oturtur. Bu hataların tespiti Akif'in şahsına hakaret değildir. Daha önce de yazdığım gibi o hala büyüktür ve gözümde değerlidir. Bunlar ehemmiyetli nazar boncukları...

 

Saygı ve selamlarımla

Share this post


Link to post
Share on other sites

selam aleykum

 

bu konu hakkında sitemizde üstadın kendi sesinden olan konya konferansının 2.bölümünün, 27-30 dak.arasında çok güzel özetleyici cevabı mevcut.isterseniz lafı fazla uzatmadan o konferansı dinlersenız kafanızdaki neden?ve niçin ler gitmiş olacak.

 

http://www.n-f-k.com/nfkforum/index.php?showtopic=2439

Share this post


Link to post
Share on other sites

Eyvallah, biraz insaf diyorum başka da bir şey demiyorum. Allah her ikisine de gani gani rahmet eylesin, makamları cennet olsun, selametle kalın.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Selamlar,

 

Amin efendim, Allah her ikisine de rahmet eylesin. Umarım bazı gerçeklere dikkat çektiğimiz için insafsızlıkla itham edilmemişizdir. Neyse hüsn-ü zan edelim... Allah cümlemizden razı olsun.

 

Saygı ve selamlarımla

Share this post


Link to post
Share on other sites

selamlar şehit kardeşim sen yanılıyosun sorun üstadın M.Akif'i beğenmemesi değil, sadece "bedrin arslanları ancak bu kadar idi" mısrasını doğru bulmamış olabilir üstadın bu düşüncesindeki inceliği anlamamız mümkün değildir. fakat bu üzerinde tartışılacak bi konudur....

Share this post


Link to post
Share on other sites

Mustafa Miyasoğlu'nun şu tesbiti geldi aklıma. Kelime kelime aklımda olmasa da özü şu ki;

 

"Üstad, Mehmed Akif ve Muhammed İkbal'ı aynı evi paylaşan bireyler olarak düşünün. Hepsinin misyonu aşikar. Fakat Üstad ile Mehmed Akif ve Muhammed İkbal arasında gözle görülebilir bir fark var. O da şudur. Mehmed Akif ve Muhammed İkbal, insanları, o evin penceresinden başlarını uzatıp, doğruya çağrıyorlardı. Üstad ise evin kapısını açıp, dışarıya çıkıp, sokaklarda doğruya çağrıyor ve tuttuğunu getiriyordu..."

 

Aklımda kalanın özeti buydu.

 

 

Kendi görüşlerim ise;

 

Üstad ve Mehmed Akif'in misyonu aynı gibi görünse de Mehmed Akif'in, edebî planda kalan gayreti; Üstad'ın her sahada zuhur eden ve meyvesini veren teşebbüsleri ve nihayetleriyle ile kıyaslanamaz.

Share this post


Link to post
Share on other sites
Üstad ve Mehmed Akif'in misyonu aynı gibi görünse de Mehmed Akif'in, edebî planda kalan gayreti; Üstad'ın her sahada zuhur eden ve meyvesini veren teşebbüsleri ve nihayetleriyle ile kıyaslanamaz.

 

Bu kısıma katılmıyorum.Üstadı da çok severim Akif'i de.Mehmed Akifin Kurtuluş savaşı sırasında tüm Anadolu'da Kuvay-ı Milliye sohbetleri yaptığını halkı örgütlediğini biliyormusunuz?Akif'in dinsizliklen olan savaşı daha çokCumhuriyet dönemi öncesine rastlar zaten o zaman mücadele edebiyat üzerinden yapılır.Tevfik Fikret'e karşı Akif mücadele verir Cumhuriyet dönemi ise Akif'e bu toprakları adeta dar eder ve Akif vatan topraklarından dışarıya çıkmak zorunda kalır.Hülasa hepimiz Üstadımızı seviyoruz ama diğer büyüklere de saygıda kusur etmeyelim

Share this post


Link to post
Share on other sites

Alıntılanan cümleye baktığımda herhangi bir saygısızlıkla değil, fikirle karşılaştım ben.

 

Mehmed Akif gayret etmiştir, amenna; fakat onun tesiri asla kalıcı olmamış ve edebiyat sahasını 'üstada nazaran' pek aşmamıştır; bu hakikati, ona karşı beslediğimiz sevgimiz gözden kaçırmamıza vesile olmasın. Bir şeyler söyleyen bir edebiyatçının vereceği anlık heyecanı fazla aşamamıştır onun tesiri (Benzetmek gibi olmasın, yanlış anlaşılmasın; Tuncay Özkan'ın tesiri de öyle bugün). İddialı olacak biraz ama, İstiklal Marşı bile onu şairliğine ek olarak bir fikir adamı yapmaya, farklı sahalara taşımaya yetmez; işlevi de zaten mevcut olan bir ruhu kuvvetlendirmek olmuştur. Nitekim ne bugün, ne de vaktinde Mehmet Akif'i üstad kabul eden birisi çıkmamıştır. Bu son cümleyle neyi ifade etmeye çalışıyorum? Mehmet Akif, Necip Fazıl kadar iz bırakamamıştır insanlar üzerinde. 'Ben Mehmet Akif'in yolundan yürüyorum!' dedirtememiştir edebiyat harici konularda, çünkü onun aksiyon cephesi, kanaat önderliği yanı, fikir adamlığı penceresi küçük kalmıştır (Durumlar kötüye gidince soluğu Mısır'da almasının da bunda bir etkisi var, o bu yönüyle bir Said Nursi, bir Necip Fazıl olmaya namzet değildir; Cemil Meriç, edeb dairesini hayli tahrip ederek 'pısırık' demiştir onun için, kesinlikle haddini epeyce aşan, hatta açık konuşayım düpedüz terbiyesizce bir ifadedir ve abartılıdır fakat altında yatan mananın doğruluk payı az da olsa var). Gösterdiği anlık tesir ise coşturucu edebiyatçılığından kaynağını alır, fikir cephesinden değil. Her an, her alanda yol gösterici olmaktan uzaktır. Üstadın mücadeleye giriştiği zaman (cumhuriyet sonrası) ise, Mehmet Akif'in mücadele ettiği zamandan (cumhuriyet öncesi) kesinlikle daha ağır şartlara sahiptir. Yani bu dezavantaja rağmen üstadın tesiri Akif'inkinden çok daha geniş ve çok daha önemlisi, sürekli olmuştur. Kurtuluş savaşı sürecinde halk üzerinde gösterdikleri tesir hiç de Akif'inkinden az olmayan, Abdullah Cevdet'in kadrolu baş belası Süleyman Nazif ve Halide Edip'i de hatırlayalım. Bu insanların da cemiyeti genel olarak etkilediğini mi düşünelim bugün (Hoş, Halide Edip'te genele ve zamana yayılan tesir daha belirgindir)?

 

Tevfik Fikret'in ismini vererek alttan alta 'aha isim de verdim, olayı bitirdim' gibi bir düşünceye kapıldığınız izlenimini vermişsiniz, sakin olun efendim bu kadar kolay değil bu iş. Üstadın fikir mücadelesine girdiği kişilerin isimlerini saymamızı istiyorsanız size İnönü, Yalman, Yücel, Ran, Atsız, Atay, Peker, Saraçoğlu, Demirel, tüm CHP zihniyeti, tüm samimiyetsiz muhafazakarlar... gibisinden uzuuunca bir liste verebilirim. Akif'in Fikret'le girdiği mücadele önemlidir ama, onun tesirini edebiyat sahasının dışına belirgin olarak taşmış kabul etmek muhaldir.

 

Velhasıl sempatilerimiz bizi yanlış hükümlere varmaya zorlamasın. Mehmet Akif de önemli ve kıymetli bir şairdir, Müslümanlık davasına sahiptir, fakat hayatını bir bütün olarak alırsak edebiyat sahasının dışına çıkabilen tesiri, vasatı fazla aşamamıştır. Onu üstadla karşılaştırınca Adıdeğmez arkadaşımız böyle bir cümle kurmuş... Kıyaslanan kişinin kimliği de bu cümlenin oluşturulmasında amil olmakla beraber, Akif'in sahip olduğu tesirin içinde bulunduğu anı devirerek zamana yayılamadığı ve Akif'in sadece belirli anlarda parlayan, iz bırakamayan bir anlık heyecan şairi olduğu yorumu yapılsaymış, daha da isabetli olurmuş.

Share this post


Link to post
Share on other sites

Allah aşkına Akif nasıl tesirli olmamıştır.Çanakkale Şehitlerine yazdığı şiiri ne zaman okusam tüylerim diken diken olur.Akifin fikir adamlığını ne sen sorgulayabilirsin ne ben ne bir başkası Asım'ın Nesli diye birşey duymadın sanırım.Durumlar kötü gidince Mısıra sürülmüştür buna dikkat çekiyorum sürülmüştür.Üstadın mücadele ettiği herkesi biliyorum şimdi sen ne bilirsin tarzı bütün isimleri de yazmışsın.Mısır çöllerinde pan-islamizm propagandası yaptı Akif Balkan Harbi esnasında Beyazıt, Fatih, Süleymaniye şeriflerinden; Millî Mücadelede de Balıkesir, Zağanos Paşa, Kastamonu Nasrullah ve daha birçok camilerden millete seslenmişti. Çeşitli yerleri dolaşarak halkı aydınlatıyordu. Konuşmalarıyla milletin hissiyatını dile getiriyor, milletin ruhuna hitap ediyordu. Bu savaşın dine ve halifeye hıyanet için yapılmadığını, aksine bu mücadelenin bir cihad olduğunu ve bu mücadeleye katılmanın farz olduğunu söylüyordu. Kastamonu Nasrullah Camiî?nde verdiği vaaz, yurdun çeşitli yerlerindeki camilerde okunmuş, çoğaltılarak her tarafa dağıtılmıştır. Mehmet Âkif, bu yollarla Konya isyanının bastırılmasında mühim rol oynamıştır.Akif mücadele etmemiştir demek Akif'e yapılacak en büyük saygısızlıktır diye düşünüyorum Üstadı hepimiz seviyoruz ama Akif'i küçültmeye çalışmak Üstadı büyütmez...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Ah efendim, gelin oturun şöyle, bakıyorum da pek celallendiniz, çok kızdınız; sağlığa zararlıdır bu kadar asabiyet, sakin olun. :( Görüyorum ki bu asabiyetiniz ne dediğimizi anlamanızı da zorlaştırmış, öyle ki Akif'in mücadele etmediğini söylediğimizi zannedip bize bu zannınız üzerinden hareket ederek fırça bile kaymışsınız. Bu işte bir yanlışlık var, öfkeyle kalkan zararla oturur, değil mi efendim? :(

 

Akif'in Çanakkale Şehitlerine ve İstiklal Marşı şiirleri, şiirlerin taşıdığı üst seviyedeki belagat sebebiyle birşeyleri hisseden insanlar üzerinde heyecan oluşturur, fakat kalıcı bir tesire sahip değildir. İnsanın zihninde bazı fikirlerin oluşmasına yetmez, yeni bir neslin oluşması için yol gösterici keyfiyet belirtmez, bir insanın hayatına yön vermeye kafi gelmez. Kuvvetlendiricidir, heyecanlandırıcıdır, tazeleyicidir, hamasîdir. Okunmalıdır.

 

Bakınız Mümtaz Bey, belli bir birikime ulaşmış birisi olarak Akif ve üstad gibi kişilerin fikir adamlığını sorgularım ve çıkarımlarda bulunurum, hiçkimse buna laf söyleme hakkını haiz değildir. İddialarımı cevaplandırabiliyor musunuz? Mesele budur. Yoksa 'Senin ne haddine be!' anlamına gelen cümlelerle bana gelmeyin, kalbinizi kırabilirim, iyi olmaz. Aşk ile bir dahi bakınız pek kıymetli Mümtaz Beyciğim, bir Akif okuru olarak 'Asım'ın nesli diye bir şey' şeklinde ifade ettiğiniz kavramı duymama ihtimalim yok; fakat sizin de duygularıyla değil, hakikatlerle hüküm veren bir insan olarak böyle bir neslin Akif tarafından oluşturulabildiğini söylemenize imkan yok. Umarım anlatabilmişimdir.

 

Mehmet Akif'in Mısır'a sürüldüğü iddiasını hayli romantik buluyorum. İnceleyebildiğim kaynakların tamamı onun Mısır'a ya kendi isteğiyle, ya da kendi isteğiyle verilen bir devlet göreviyle gönderildiğini söylüyor (ki bu ihtimal de neticede ilk ihtimale eşdeğerdir). Sürgün olsa bu ihtimal daha fazla dile getirilirdi emin olun. Ortam da iddianın teveccüh görmesi için müsayit zaten. Çok da önemli bir mevzu olmamakla beraber ulaşabileceğimiz güvenilir bir kaynak verecekseniz buyurun, yoksa, en azından bu konuda, sansasyonel laflar etme sevdasını bir tarafa bırakarak susun.

 

"Balkan Harbi esnasında Beyazıt, Fatih, Süleymaniye şeriflerinden; Millî Mücadelede de Balıkesir, Zağanos Paşa, Kastamonu Nasrullah ve daha birçok camilerden millete seslenmişti. Çeşitli yerleri dolaşarak halkı aydınlatıyordu. Konuşmalarıyla milletin hissiyatını dile getiriyor, milletin ruhuna hitap ediyordu. Bu savaşın dine ve halifeye hıyanet için yapılmadığını, aksine bu mücadelenin bir cihad olduğunu ve bu mücadeleye katılmanın farz olduğunu söylüyordu. Kastamonu Nasrullah Camiî?nde verdiği vaaz, yurdun çeşitli yerlerindeki camilerde okunmuş, çoğaltılarak her tarafa dağıtılmıştır. Mehmet Âkif, bu yollarla Konya isyanının bastırılmasında mühim rol oynamıştır."

 

Bu kısmın üslubundaki farklılık dikkatimi çekti ve Google'a metnin bir bölümünü girdim. Buz gibi kopyala-Yapıştır yapmışsınız. Düpedüz intihal, apaçık 'plagiarism'. Belirtseydiniz daha iyi olmaz mıydı? Bari tırnak içinde yazsaydınız. Kusura bakmayın ama yakıştıramadım. Öte yandan bilginize güvenmiyor veya kendi cümlelerinizi kurmaya üşeniyor gibisiniz, pek bîçare gördüm sizi :(

 

Şimdi gelelim bu kısmın manası hakkındaki yorumlarımıza:

 

Akif konferanslar vererek halkı etkilemeye çalışmış ve Kurtuluş Savaşı sırasında bir heyecan oluşturma konusunda başarılı olmuştur, fakat bu konferanslar onun seslendiği grubu belli bir düşünce sistemi etrafında toplamamış, zihinleri bir dünya görüşü ile kuşatmamış, genel manada yol göstermemiş, Akif'i bir üstad kılmamış, insanları yalnızca milli mücadeleye katılma konusunda cesaretlendirmiştir. Tek bir olay etrafında, yani Kurtuluş savaşı çevresinde tesir sahibi olan bu konferanslar zihinleri tamamen yoğurmaya yetmemiştir. Yani günlük ve tek bir olaya dair bir yönlendirmedir bu. Af dileyerek Tuncay Özkan misalini tekrarlıyorum. Ayrıca bu çalışmalar Kurtuluş Savaşı devresi dışında etkili ve yeterli değildir. Yuvarlak ifadelerle üstünden geçilen kerameti sizden menkul Panislamizm çalışmalarının sonucu hakkında konuşmayacağım bile.

 

"Akif mücadele etmemiştir demek Akif'e yapılacak en büyük saygısızlıktır diye düşünüyorum"

 

Ee o halde bizi saygısızlıkla itham edemezsiniz, biz Akif'in mücadele etmediğini değil, genele yayılamayan, devamlılık ifade etmeyen mücadelesinin tesirli olmadığını söylemiştik B)

 

"Akif'i küçültmeye çalışmak Üstadı büyütmez..."

 

Ee iyi ama, biz de farklı bi şey söylemiyoruz ki? Akif hakkında nerede olsa yapacağımız yorumu tutup da Akif'i küçültmeye çalışmak olarak niteleyen ve Üstad'ı yüceltmek için yaptığımızı söyleyerek haaayli kalıplı bir ceviz kıran da, çok üzgünüm ama, sizsiniz. Bizim hakikati baz alarak yaptığımız tespitleri 'Üstadı yükseltmenin yolu Akif'i karalamaktan geçer' gibisinden pespaye bir mülahazayla oluşturduğumuzu düşünmeniz, sizin söylediklerinizden farklı birşeyler söyleyenlere karşı taşımakta olduğunuz peşin art niyeti ispatlar ama neyse, çaktırmayalım bari, sinirlendirip üzmeyelim sizi yine :D

Share this post


Link to post
Share on other sites

Anlayana sivrisinek saz anlamayana davul zurna az... Paşa gönlün olsun Akif hiçbir şey yapmamışıtır, onun çalışmaları genele yayılmamıştır fasa fiso... Akif'in Mısırda öğretim üyeliği yaptığından Kuran tefsiri üzerine çalıştığından bihaber değilsindir herhalde neyse, anlayana sivrisinek saz... Akifin milletimin gönlündeki yeri apayrıdır herkesten farklıdır bu böyle bilinsin yeter... (intihal kısmında tırnak kullanmayı unuttuğumdandır yanlış bilgilendirdiğim için özür diliyorum kesinlikle intihale plagerism'e ihtiacım yok) ve Rabbime şükür biçare değilim o enfes espri kabiliyetini başka yerlerde dene...

Share this post


Link to post
Share on other sites

"Paşa gönlün olsun Akif hiçbir şey yapmamışıtır"

 

Sağolun hünkârım, bu ihsanınız bizi ziyadesiyle memnun ve mesrur kıldı. Padişahım çok yaşa! :( Şaka bi tarafa, anlamak değil de, reaksiyon göstermek çabasında olduğunuza sırf şu kelimeleriniz bile kâfî delildir. İki mesajdır anlaya anlaya bizim bunu dediğimizi mi anlayabildiniz? Yazık, üzüldüm sizin için. Yeniden okumayı deneyebilirsiniz belki, belki bi şey değişebilir o zaman. 'İhtimaldir padişahım, belki derya tutuşa' demiş ecdad :(

 

Bu arada sürgün meselesinde gereksiz yere inat etmediğiniz için samimiyetle teşekkür ediyorum. Bazıları bu kadarını bile yapmaya yanaşamıyor. Allah razı olsun.

 

"Akif'in Mısırda öğretim üyeliği yaptığından Kuran tefsiri üzerine çalıştığından bihaber değilsindir herhalde neyse, anlayana sivrisinek saz... Akifin milletimin gönlündeki yeri apayrıdır herkesten farklıdır bu böyle bilinsin yeter..."

 

Hala farklı şeylerden bahsediyoruz. Ben, Akif'in öğretmenlik yaptığını, Kur'an meali hazırlamaya başladığını ve Türkçe Ezan faciasını görünce telaşa kapılıp, gayet namuslu bir harekette bulunarak mevzubahis çalışmasını yakılmak üzere bir arkadaşına teslim ettiğini reddetmedim ki, bu imalara niye saplanıyorsunuz anlamanın imkanı mümkünatı yok. Ayriyetten Akif'in bizim gönlümüzdeki yeri de, tıpkı herkesin yerinin ayrı oluşu gibi apayrıdır. Akif kıymetlidir.

 

"kesinlikle intihale plagerism'e ihtiacım yok) ve Rabbime şükür biçare değilim"

 

Hak veriyorum size. 'Ayinesi, iştir kişinin; lafa bakılmaz' diyen Ziya Paşa'yı da düştüğü gafletten dolayı gıyabında şiddetle kınıyorum. Ayıp etmiş. B)

 

"o enfes espri kabiliyetini başka yerlerde dene..."

 

Üzgünüm sultanım, Sipariş almıyoruz. Eheheh. Haa bu arada teveccühünüze müteşekkir olduğumu söylemeyi unutmadım, üzülmeyin :D

Share this post


Link to post
Share on other sites

Alşaılan seninle başa çıkmayacağız ne edelim Akif'e haksızlık yapıldığı(bilmeden ya da bilerek) ortadadır.Akif bir Necip Fazıl gibi Büyük Doğu gibi aksiyoner bir dergi çıkartmamıştır(En azından Büyük Doğu kadar ses getiren diyelim) ya da Necip Fazıl gibi Anadoluyu dolaşarak konferanslar vermemiştir hapishanelerde Necip Fazıl gibi ömür tüketmemiştir bunlar açıktır.Ya da Said-i Nursi gibi 30 küsür kere zehirlenmemiştir eserlerini kibrit kutularına yazmak mecburiyetinde kalmamıştır camları kırık bir evde polis gözetiminde tutulmamıştır.Bir bakalım şimdi en çok çileyi açık ve net Said-i Nursi çekmiştir.Ama Akifi pısırıkla fikirlerinin kalıcı olmadığıyla anlık kaldığıyla suçlamak çok saçma geliyor bu tartışmayı daha da uzatmak istemiyorum.Kim Allah için bir şeyler yaptıysa elini ayağını öperim.Vesselam...

Share this post


Link to post
Share on other sites

Biz anlatacaklarımızı anlattık, siz ise karşıt olarak doyurucu bir argüman gösteremediğiniz gibi bizi anlamaksızın farklı şeyler söylediniz; Allah yolunun yolcularının kıymetini idrak ile onların hallerini tespit etmenin farklı şeyler olduğu, Akif'in tesirinin belli anlarda belirginleştiği ve hayatının geneline yayılamadığı, Akif'in bir nesil oluşturamadığı; fakat onun yine de fikirden temel alan edebiyatı, taşıdığı halis niyeti ve bazı önemli anlık aksiyon hamleleri yönüyle takdiri fazlasıyla hak ettiği gerçeklerini bir kez daha tekrarlıyor ve hadiseyi uzatmaya, muhattabımızın içerisinde bulunduğu hal sebebiyle daha fazla gerek duymadığımızı beyanla mesajımıza nokta koyuyoruz... .

 

Hamiş: Akif'e biz 'pısırık' demedik, sadece Cemil Meriç'in bu ifadeyi kullandığını ve bizim de bu ifadeyi hoş karşılamadığımızı beyan ettik. Aslında bizim söylediğimiz gayet açık fakat size bir önceki mesajdaki tavrınızdan dolayı malesef güvenemiyorum, zaten virgüllerle dizdiğiniz iddiaların son ikisi bize ait olduğundan beraber anılmadan kaynağını alan bir eşitlemeye götürebilir insanları, o yüzden açık açık yazayım, demedik biz öyle bi şey!

Share this post


Link to post
Share on other sites

''Nesil oluşturamayan'',''tesiri belli anlarda olan'' Akif'in İstiklal Marşı her ne hikmetse heryerde.Tek parti diktasını onun vefatını bile haber vermediği cenazesini Mithat Cemal Kuntay anlatsın bakalım:''İstiklâl Marşı şairinin cenazesine hükümet hiç İlgi göstermedi, hatta ölüm haberi bile duyurulmadı. Neredeyse, garip bir Müslüman gibi, birkaç vefalı dostunun himmetiyle defnedilecekti."' 26 Nisan 1936'da ölen "Sami Paşazade Sezai'ye gösterilen ilgi bile Mehmet Akif'ten esirgendi. Resmî cenaze merasimi yapılmadı."Millî Mücadele yıllarında, Amerikan mandasını savunan veya Millî Mücadele'ye kayıtsız kalan, İstanbul'dan dışarı çıkmayan yazarları ve şairleri bile himaye eden hükümet, onları devlet töreniyle gömen hükümet, Cumhuriyet'e İstiklâl Marşı'nı hediye eden, hayatı boyunca bu vatan, bu millet için çalışan, Çanakkale'yi, Millî Mücadele'yi destanlaştıran muzdarip şairi, görmezlikten geliyordu. Dünyanın neresinde, hangi Millî Marş şairine karşı böyle bir vefasızlık yapılmıştı?Cenaze Beyazıt'tan kalkacak. Oraya gittim. Kimseler yok; bir cenazenin geleceği belli değil.

Çok sonra birkaç kişi göründü. Biraz sonra çıplak bir tabut geldi. "Bir fıkara cenazesi olmalı" dedim. O anda Emin Efendi Lokantası'nın sahibi Mahir Usta, elinde bir bayrakla cenazeye koştu, sebebini anlamadım. Yine o anda yüzlerce genç peyda oldu. Üniversitenin büyük sancağına çıplak tabutu sardılar. Ellerimi yüzüme kapadım. Cenazeyi tanımıştım.

Al sancakla siyah Kabe örtüsüne sarılan tabut, üniversite gençlerinin bir ürperme manzarası alan elleri üstünde gidiyordu. Cenazenin arkasında yekpare bir karaltı yürüyordu; bunda bir damla "teşkilât" yoktu; bunlar, bir işaretin bir teşekkülün topladığı insanlar değildi; kendi kendilerine gelenlerin saflarıydı; sırf cenazeye gelmiştiler ve bu, şahidi olmayan gözle dostluktu. Cenaze arabası, tekerleklerinde, beygirlerinde şuurlaşan bir durgunlukla arkadan, uzaktan geliyordu.

Mezarlıkta "maket" ini almak istediler; bana danıştılar: "Tabutu açabilir miyiz?" Ona, bu kadar yakın olmaktan utandım, üniversite gençlerini gösterdim:

- Çocuklarına sorun!.' dedim.

İstiklâl Marşı'yla gömdüler. Fetih'ten beri şehrin toprağına kendi eseriyle gömülen ilk ölü!"

 

''Nesil oluşturamayan'' Akif'e birileri sahip çıkmıştı.

 

Rahmetle anılmak, ebediyyet budur amma.

Sessiz yaşadım, kim beni nerden bilecektir?

 

demişti Akif ama bugün herkes biliyor Akifi ''kalıcı olamadı'' ama ne hikmetse İstiklal Marşı ''kalıcı'' oldu ya da her Çanakkale savaşının yıldönümünde okunan şiiri.Takdiri yüce Türk milletine bırakıyorum

 

(Alıntılar Sızıntı Ocak 99)

 

Unfortunately you don't know what i am capable of

Share this post


Link to post
Share on other sites
Guest
This topic is now closed to further replies.

×
×
  • Create New...