Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

NFK-Fan

Admin
  • Content Count

    2,361
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    67

Posts posted by NFK-Fan


  1. Selamlar,

     

    Evvela bir yöneticimiz proje için 60 TL yatırmıştır, kendisine teşekkür ederek başlamak istiyorum. Böylelikle ilk buluşma sonrasında yatırılan paranın toplamı 250 TL oldu. İlk buluşma öncesi yatırılan paralardan elimizde kalan 232 TL ile birlikte toplam paramız 482 TL tutarına ulaştı. Katkı sağlayan herkese teşekkür ediyorum.

     

    Daha önceki mesajımda da belirttiğim gibi, bu pazartesi günü ilcege ile Büyük Doğu Yayınları'na uğradık ve 300 TL karşılığında 36 kitap satın aldık. İki grup halinde aldığımız kitapların bir listesini aşağıda bulacaksınız. Ayrıca inşallah birkaç gün içerisinde faturanın bir JPG kopyasını, adres ve TC Kimlik numarası gibi bazı bilgilerin karartılmasından sonra paylaşacağım. :) Bu alım sonrasında, proje kapsamında kullanılacak paranın miktarı 182 TL'ye inmiştir.

     

    bu hafta içerisinde inşallah bir koli kitabı, bölgedeki ihtiyaca binaen Hakkari Yüksekova'ya göndereceğiz. Bu bölgede ikamet eden, maddi durumu yeterli olmayan ve İslami bir altyapı taşıyan gençlerin göndereceğimiz kitaplara yönlendirilmesi konusunda, iletişim kurduğumuz kişilerle tekrar teyitleştik. Allah'ın izniyle bu adımımızın da büyük hayırlara vesile olacağı umudunu taşıyoruz. Gelişmeler meydana geldikçe yazmaya devam edeceğim.

     

    Pazartesi günü satın aldığımız kitapların listesi

     

    1. Hakkari İçin Alınanlar: Aynadaki Yalan, Batı Tefekkürü ve İslâm Tasavvufu, Bediüzzaman Said Nursi, Çile, Dünya Bir İnkılap Bekliyor, En Kötü Patron, Hesaplaşma, Hikayelerim, Hz. Ali, İdeolocya Örgüsü, İman ve İslam Atlası, İman ve Aksiyon, Nasreddin Hoca, Son Devrin Din Mazlumları, Sosyalizm Komünizm ve İnsanlık, Türkiye'nin Manzarası.

     

    2. Bir sonraki hedefimiz için alınan kitaplar: Hikayelerim, Çile, O ve Ben, Sahte Kahramanlar, Aynadaki Yalan, Batı Tefekkürü ve İslâm Tasavvufu, Bâbıâli, Sosyalizm Komünizm ve İnsanlık, Türkiye'nin Manzarası, İman ve İslam Atlası, İdeolocya Örgüsü, Mümin Kafir, Son Devrin Din Mazlumları, Ulu Hakan II. Abdülhamid Han, İmân ve Aksiyon, Doğru Yolun Sapık Kolları, Hücum ve Polemik, En Kötü Patron, Nasreddin Hoca, Bediüzzaman Said Nursi (Not: Bundan böyle Çöle İnen Nur, Benim Gözümde Menderes ve bazı tiyatro eserleriyle birlikte, göndereceğimiz kitapların bu listede ismi geçen eserler olmasına özen gösterilecektir)

     

    Saygı ve selamlarımla


  2. Selamlar,

     

    Bahsettiğiniz özelliğe sahip olan bir bloğun eklenmesi bizce de daha uygun olacaktı. Bugün sözkonusu işlevi yerine getiren bir modülü kurduk, umarım genel kanaat modülün foruma yakıştığı yönündedir.

     

    Forumda yazılan son mesajları ana sayfada gösterecek bir sistem üzerinde ise çalışmaya devam ediyoruz.

     

    Saygı ve selamlarımla

    • Like 1

  3. Selamlar,

     

    Güncellemeden sonra, özel Mesaj sisteminde meydana gelen bir değişiklikle ilgili olarak kısa bir bilgilendirme yapmak istiyorum. Bildiğiniz gibi özel mesajlar forumdaki güncellemeden sonra forum konularına benzer şekilde, mesaj grubu tarzında görüntüleniyor. Yazışma esnasında bu mesaj grubu her iki kullanıcının da mesaj kutusunda beliriyor.

     

    Bir kullanıcı kendi mesaj kutusundan daha önceden başlatılmış olan bir görüşmeyi silerse, bu kullanıcıya aynı görüşme içerisinde cevap vermeniz mümkün olmamaktadır. Yani karşı taraf bir yazışmayı kendi mesaj kutusundan sildiğinde, bu yazışma sizin mesaj kutunuzdan kalkmamakla beraber, muhattabınızın mesaj kutusunda bulunmayan bir yazışma için ona cevap yazmanız mümkün değildir. Bu durumda karşı tarafa yeni bir görüşme başlatarak ulaşmanız gerekmektedir.

     

    Değişen sistemin, bilinmediği takdirde bazen can sıkabilecek bu etkisi hakkında sizleri bilgilendirme gereği hissettik.

     

    Saygı ve selamlarımla

    • Like 1

  4. Selamlar,

     

    Değerli arkadaşlar, evvela bu dönemde özellikle teşvik edici cümleleriyle manen yanımızda olan tüm kullanıcılarımıza teşekkür etmek istiyorum. Şu son 2 hafta gerçekten çok zor bir dönemden geçtik ve herbirimiz büyük stresler yaşadık. Güncellemeden kaynaklanan ve bir önceki mesajımda bahsettiğim problemlerin tümü giderilmiş durumda. Forumun dil dosyalarını çevirmeyi de bugün itibarıyla tamamladım, arada kalan eksikliklerden özel mesajla bizleri haberdar edebilirsiniz. Çeviriyi yaparken ifadenin geçtiği yeri doğrudan görmüyor olmak ve dil yapılarındaki uyumsuzluğu gidermemizi sağlayacak esnekliğin forum altyapısında sağlanmamış olması, birtakım ufak sıkıntılara sebebiyet vermiş olabilir. Bu gibi meselelerde de özel mesajlarınızı bekliyor olacağım.

     

    Önümüzdeki dönemde, yeni hedeflerimiz forumun bazı yeni özelliklerini devreye sokmak ve yavaş yavaş ana sayfa-forum entegrasyonunu gerçekleştirmeye başlamak olacak. Bu hususta da sabırlarınızı ve tavsiyelerinizi bekliyor olacağız. Sizler de bu başlık altında yeni çehremizle ilgili düşüncelerinizi paylaşarak bazı konularda bize yol gösterebilirsiniz. Özellikle yaşadığınız sıkıntılarla ilgili çözüm tavsiyelerinizi sunmanızı bekliyoruz.

     

    Özel mesaj kapasitesi istek üzerine arttırılmıştır.

     

    Son olarak alışma devresinin hepimiz için sıkıntılı geçtiğini vurgulamak istiyorum. Eski çehreye alıştığımız gibi, yeni çehreye de alışacağımızdan eminim. Bu hususta en büyük ihtiyacımız sabır olacaktır. Sizlerden de bu süreç içerisinde sabırlı davranmanızı istirham ediyoruz.

     

    Her türlü desteğiniz için tekrar teşekkür ediyorum.

     

    Saygı ve selamlarımla

    • Like 1

  5. Selamlar,

     

    Değerli kullanıcılarımız, güncellemenin önemli bir kısmını tamamladık. Şu anda güncelleme sebebiyle ortaya çıkan birkaç problem konusunda sizi bilgilendirme gereği hissediyorum.

     

    1. Dil dosyalarının çevirisi tam olmamakla beraber 10 gün sonra bu konuyla inşallah ilgileneceğim.

     

    2. Üyelerimizin, çeviri tam olmasa da nisbeten daha Türkçe bir ekran görebilmeleri için ana sayfanın alt kısmındaki dil seçim panelinden Türkçe'yi seçmesi gerekmektedir. :)

     

    Saygı ve selamlarımla


  6. Selamlar,

     

    Yarışmamız dün gece itibarıyla sona ermiştir ve bundan sonra eklenecek yazılar yarışma kapsamında değerlendirilmeyecektir. Yapılacak olan puanlama neticesinde dereceye giren kullanıcılar bu başlık altından ilan edilecektir. Katılan herkese başarılar diliyor, sonuçların hayırlı olmasını niyaz ediyorum.

     

    Saygı ve selamlarımla


  7. Selamlar,

     

    Yarışmanın bitimine 2 gün kala, kemmiyette değilse bile keyfiyette tatmin edici bir katılım dikkat çekiyor. Yarışma, geçtiğimiz yıllara göre az sayıdaki yazıya rağmen hayli çekişmeli ve döküman kategorilerimiz açısından bereketli olacak gibi duruyor. Değerlendirme faslı bizim için hayli zevkli olacak. :) Katılmayı düşünen diğer arkadaşlarımızın yazılarını da, pazar akşamı 23:59'a kadar beklediğimizi tekrar hatırlatayım. Yarışmanın bitimine 60 saat dahi kalmadı. :)

     

    Katılan ve katılmayı düşünen arkadaşlara teşekkür eder, muvaffakiyetler dilerim.

     

    Saygı ve selamlarımla


  8. Selamlar,

     

    Değerli arkadaşlar, bugüne kadar göstermiş olduğunuz destek sayesinde pazartesi günü itibarıyla 10.000 üyeye ulaşmayı hedefliyoruz. 2 kişi olarak çıktığımız bu yolda on binlere ulaşmanın mutluluğunu bizlere yaşattığınız için önce şahsen, sonra da yönetimimiz adına her birinize tek tek teşekkür ediyorum. İnşallah bundan sonra daha büyük bir hız ile yolumuza devam edecek, internet ortamı dışındaki hayatı daha sıkı bir şekilde kucaklayacak ve daha fazla kişiye ulaşma fırsatı bulacağız.

     

    Çalışmalarımız, 10.000 üyeye ulaşmayı hedeflediğimiz pazartesi günü sitemizi yepyeni bir çehreyle karşınıza çıkarmak yönünde hızla ilerliyor. Allah kısmet ederse 1 kasım 2010 günü içerisinde forumu güncellemeyi ve portal yazılımını değiştirmeyi planlıyoruz. Site çehresini tamamen değiştirecek olan bu güncellemeden siz kullanıcılarımızı da haberdar etmek istedik. Daha esnek bir yazılım altyapısına kavuşmak, görsellik ve içerik sunumu açısından daha dikkat çekici bir izlenim bırakmak, ana sayfamızı daha dinamik hale getirmek ve internetin geldiği noktanın mecburi kıldığı bazı değişiklikleri uygulayabilmek adına yapacağımız güncelleme esnasında, meydana gelebilecek olan erişim aksaklıklarından dolayı şimdiden özür diliyoruz.

     

    Güncellemenin ardından bir süre için ana sayfa ile forum bağlantısı kopacak. Yani aktif konular, kullanıcı girişi, istatistik bilgileri ve online kullanıcılarla ilgili kısımlar bir süreliğine devredışı kalacak. Bu durumu da en kısa zamanda ortadan kaldırma gayreti içerisinde olacağız.

     

    Bugüne kadar sitemize göstermiş olduğunuz teveccühten dolayı tekrar teşekkür ediyor, geçiş esnasında meydana gelebilecek muhtemel erişim aksaklıkları dolayısıyla şimdiden özür diliyoruz. Umarız yeni altyapımız gelecek adına daha hayırlı olur, yeni çehremiz teveccühlerinize nail olur.

     

    Saygı ve selamlarımla


  9. Selamlar,

     

    Aslında şiirdeki ifadenin "bir günahı" şeklinde olduğu akışa bakıldığında açıkça belirmekle beraber, bu konudaki tüm şüpheleri kesin olarak gidermek adına sizleri Download bölümümüze davet etmek istiyorum. http://www.n-f-k.com/index.php?ind=downloa...ew&iden=215 adresinde sunulan dosyadan da çok net bir şekilde duyabileceğiniz gibi, şiirde geçen ifade "bir günahı"dır ve bu hakikat bizzat Üstad'ın sesiyle tescillenmektedir.

     

    Saygı ve selamlarımla


  10. Çok güzel bir etkinlik. Büyük Doğu Yayınları'nın da bu fuara katılıp bir döneme damga vuran Üstad'ın Büyük Doğu Dergilerini katılımcıların incelemesine, istifadesine sunması lazım. Acaba Büyük Doğu Yayınları katılıyor mu, bilgisi olan var mı? Sadece Büyük Doğu Dergisi değil Ağaç Dergisi ve hatta Borazan dergisiyle de bu fuara iştirak etmeli BDY.

    Eğer ki iştirak edemiyorlarsa, Üstad hatırasına yayın yapan en kapsamlı web sitesi olan bu site, Üstad'ın dergicilik cephesini katılımcılara anlatmak ve matbu yayınlardan da nüshalar sunmak için Üstad'ı temsil etmek gayesiyle bu fuara katılsa ne kadar güzel olurdu. :)

    Bu fuarın ikincisi de düzenlenir muhtemelen seneye ve inşallah o zaman siteden de bu minvalde bir katılım olur yönetim tarafından. İstanbuldaki arkadaşlar da kaçırmasın derim fuarı.

    Selamlar,

     

    Gerek stant ayarlayamamış olmamız, gerekse eldeki materyalin el'an fuara katılmak için müsait olmayışı sebebiyle bu seneki fuara iştirak etmemiz mümkün görünmüyor. Fakat gelecek sene de bu fuar tekrarlanırsa; Üstad'dan, dergiciliğinden, mücadelesinden, tesirlerinden bahsetmek, hazırlamakta olduğumuz Üstad'la ilgili anket çalışmamızı uygulamak ve bunların yanında sitemizi de tanıtmak için harika bir fırsat olan bu fuara iştirak etmek isteriz. Kendimiz katılamasak bile, bizleri yanlarında kabul edecek dergilerle birlikte saf tutmamız eminim her açıdan faydalı olacaktır.

     

    Büyük Doğu Yayınları, bu seneki fuara organizasyondan haberdar olmadıkları gerekçesiyle iştirak edemiyor. Daha ziyade İslami yayınların katıldığı bir fuar için hayli üzücü bir hal. İslami camianın ve hatta Türkiye tarihinin en mühim dergisinin katılamadığı bir fuar kesinlikle eksiktir.

     

    Saygı ve selamlarımla


  11. Selamlar,

     

    Değerli arkadaşlar, elimize proje dahilinde kullanılmak üzere ulaşan en son kitaplar aşağıda listelenmektedir. Katkı sağlayan tüm arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.

     

    Nevbahar:

    *Çöle İnen Nur

    *O ve Ben

    *Peygamber Halkası

    *Püf Noktası

    *Reis Bey

     

    Sark:

    *Mü'min-Kâfir

    *Benim Gözümde Menderes

    *Kafa Kağıdı

    *Bir Adam Yaratmak

    *+Mustafa Armağan - Kır Zincirlerini Osmanlı

    *+Mümtaz'er Türköne - Darbe Peşinde Koşan Bir Nesil: 68 Kuşağı

     

    Kullanıcı isminin açıklanmasını istemeyen bir arkadaşımız:

    *Gönül Nimetleri

    *Peygamber Halkası

    *Başbuğ Velilerden 33

    *Mektubat

    *Çöle İnen Nur

    *Nur Harmanı

    *Mızraklı İlmihal

     

    Saygı ve selamlarımla


  12. Değerli kullanıcılarımız,

     

    Güçlü kaleminin tesiriyle pek çok zihne yol gösteren ve ortaya koyduklarıyla Üstad'ımız olan Necip Fazıl Kısakürek'e ithafen hazırladığımız web sitemizde, bundan önce 3 defa gerçekleştirdiğimiz şiir/makale yarışmasını bu sene de, konu ve hediyelerini biraz değiştirerek tekrarlıyoruz.

     

    İçimizdeki üretkenliği doğru bir yolda değerlendirmek, kullanıcılarımızla bağımızı arttırmak, sitemiz adına nitelikli yazılar elde etmek ve manevî değeri yüksek hediyeleri paylaşmak gayesiyle düzenlemekte olduğumuz ve dördüncüsünü gerçekleştireceğimiz nesir yarışması hakkındaki bilgileri aşağıdan inceleyebilirsiniz.

     

    Bu seneki yarışmamızın konusu; Üstad'ın şahsının, şahsına ait bazı yönlerin veya onun kaleminden çıkan kitap, makale veya şiirlerin herhangi bir şekilde incelenmesi olacaktır. İnceleme derken, örneğin yalnızca Üstad'a ait bir yazının paragraf paragraf, dipnotlarla açıklanmasını kastetmiyoruz. Bunu yapabileceğiniz gibi, Üstad'ın herhangi bir eseri veya şahsiyetiyle ilgili, kendi izlenim ve fikirlerinizi barındıran, yayınlanma değeri olan farklı nesir türleriyle de yarışmamıza katılabilirsiniz. Yarışma konusunu bu şekilde belirlememizdeki asıl sebep, üretime geçme vaktimizin geldiğini ve dolayısıyla Üstad'la ilgili gerek akademik, gerek edebi, gerekse de tahlil değeri taşıyan yazılarımızın sayısını arttırmak gerektiğini düşünüyor oluşumuzdur. Buna binaen yarışmaya girecek bazı yazıları, yazarlarından izin aldıktan sonra dökümanlar bölümüne katmak istiyoruz. Toparlamak gerekirse yarışma için kaleme alacağınız yazılarda Üstad'ın şahsını veya eserlerini değerlendirmeniz gerekecektir.

     

    Yarışmaya katılım süresi bu mesajın gönderildiği tarihte başlamıştır ve 31 ekim 2010 tarihinde, saat 23:59'da sona erecektir. Süre uzatımı sözkonusu değildir.

     

    Yarışma için kaleme alınan yazılar bu başlık altında paylaşılacaktır. Bir kullanıcı birden çok yazıyla katılabilir, fakat her kullanıcı tek yazıyla dereceye girebilir. Yazıların daha önceden hiçbir yerde yayınlanmamış olması katılabilme şartıdır. Yöneticiler bu yarışmaya katılamayacaktır.

     

    Bu zaman zarfı içerisinde gönderilen ve yarışma konusuna uyan makaleler, yarışma neticelendikten sonra Toplantı Odası'nda yöneticilerimiz tarafından değerlendirilecek ve en yüksek puanı alan 3 yazı dereceye girmiş sayılacaktır. Değerlendirmenin, yarışmanın bitiminden itibaren 4 hafta sürmesi beklenmekle beraber, yoğunluğa göre bu süre değişebilir.

     

    Yarışma neticesinde dereceye giren kullanıcılara verilecek hediyeler şu şekildedir.

     

    Birinci için:

    * 2 adet 1967 serisine ait Büyük Doğu Dergisi

    * Hediyeleri alacak olan kişinin belirteceği, 4 adet Üstad Necip Fazıl'a ait kitap

    * 1 adet n-f-k.com arşiv DVD'si

     

    İkinci için:

    * 1 adet 1967 serisine ait Büyük Doğu Dergisi

    * Hediyeleri alacak olan kişinin belirteceği, 4 adet Üstad Necip Fazıl'a ait kitap

    * 1 adet n-f-k.com arşiv DVD'si

     

    Üçüncü için:

    * 1 adet 1967 serisine ait Büyük Doğu Dergisi

    * Hediyeleri alacak olan kişinin belirteceği, 3 adet Üstad Necip Fazıl'a ait kitap

    * 1 adet n-f-k.com arşiv DVD'si

     

    Hediyeler, neticenin ilanını mütakiben yöneticilerimiz tarafından sahiplerine gönderilecektir.

     

    Yarışma için kaleme aldığınız yazıları bu başlık altında paylaşmaya başlayabilirsiniz.

     

    Muvaffakiyetler diliyor; yarışmanın hem katılacaklara, hem de sitemize hayırlar getirmesini temenni ediyoruz.

     

    Saygı ve selamlarımla

    • Like 2

  13. Selamlar,

     

    Bu yazıya mukabil olarak, Üstad'ın Yahudi'ye bakış açısını çerçeveleyen geniş bir makale hazırlanabilirdi. Fakat biz, vakit darlığımızı da göz önünde bulundurarak; yazıdaki çelişkili tespitler, çarpıtılmış ifadeler ve kavrayış hataları üzerinden neticeye gitmeyi yeğliyor ve yalnızca bu makaleye cevap yazmakla iktifa etmemiz gerektiğini düşünüyoruz. Baştan aşağıya temelsiz bir ırk müdafaası refleksinin, tarihî ve genel tespitleri şahsen üstlenme zorlamasının, korkunç bir cehaletin ve mukabil temellendirmeden uzak, fikirsiz, basit istihzaların ördüğü bu yazı; sütun başlığından itibaren matbuatın her dalına yayılan seviyesizliğin ve sığlığın mühim bir vesikasıdır.

     

    Yazısına Üstad'ın genel bir tarih muhasebesini alarak başlayan Roni Margulies, Üstad'ın pek çok eserinde temellendirmesini yaptığı iddiaları kısaca iktibas ettikten sonra; alıntıladıkları üzerinde hiçbir fikir belirtmeden, kalitesiz bir istihza ile basit bir demagojiye saparak üste çıkmaya gayret etmektedir. Örneğin kendisi Karl Marks'ın, Henry Berkson'un, Emanuel Karaso'nun Yahudi olmadığına; kapitalizmin oturmasında Yahudi tesirinin sanıldığı kadar fazla olmadığına, yahut Masonların Yahudiliğin ileri karakolu gibi çalışmadığına dair hiçbir ispat, hatta iddia dahi ortaya atabilmiş değildir. İddiaları yalanlamak yerine sadece onları sümenaltı ederek eğlenmeye çalışmak, ırkını temize çıkarma gayretiyle hareket eden ve sütununa ağlama duvarı muamelesi yapan bir şahsın içinde bulunduğu çaresizliğin göstergesidir. Zira iktibaslarda yer alan ve her birinin temellendirmesi farklı farklı eserlerde yapılan bu iddiaların geçersizliği, ancak o iddiaları hedef alan geçerli delillerle çürütülebilir. Bunun mümkün olmadığı durumlarda, zihinlerde tartılmayan, içgüdüsel kelimesiyle niteleyebileceğimiz içtimai acıma duygusuna yaslanan bir kinle nefret kusmak; savunulanların değil, ancak çaresizliğin ispatı olabilir.

     

    Üstad'ın alıntılanan kısımda belirttikleri bir milletin genel ve tarihi özellikleridir. İnsanlık aleminin küçük bir kısmını oluşturan Yahudi milletinin, iktibasta belirtilenleri gerçekleştirme yolunda en mühim tesir kaynağı olması, bu milletin taşıdığı özelliklere hamledilebilir. dolayısıyla Yahudiler fert fert farklı özellikler gösterebilseler de millet halindeki tesirleri, Üstad'ın çerçevelediği şekilde gerçekleşmiştir. Buna binaen milletler sahasında Yahudi milletinin mikrop gibi oturduğunu söylemekle veya insanlığı hastalık kıvamında tutmakla yükümlü olduğunu belirtmekle, her Yahudi'nin tek tek mikrop olarak değerlendirilmesi birbirinden tamamen farklıdır. Tıpkı İslam'ın cengaverliğiyle bilinen Türklerin arasında İslami hassasiyeti olmayan pek çok insanın bulunmasının, bu milletin tarih sahnesindeki rolüyle ilgili yorumları haksız kılmayacağı gibi. Zira bu hükümler zaman içerisinde, misallerin yoğunluğuna veya ortaya konanların hasılatına bakılarak terkip edilen umumi görüşlerdir. Bu görüşleri bir milletin tüm bireylerine tek tek atfetmek hata olduğu gibi (Üstad hiçbir satırında bu manaya gelen bir iddiada bulunmuş değildir), onları yok saymaya çalışmak da gerçeklerden kaçma gayretinden ibaret kalır. Hal böyleyken, "mikrop olduğumu, insanlığı hastalık kıvamında tuttuğumu bilmiyordum" ifadesi hayli alakasız bir gocunma bahanesidir ve tespitlerin ciddiyetinden, hakikatinden ve acılığından kaçmak için başvurulan çok seviyesiz bir masumiyet demagojisidir. Yahudiler, gerek kollektif olarak, gerek oluşturdukları düzenin tesiriyle, gerekse de içlerinden çıkan şahsiyetlerle Üstad'ın sıraladığı hadiselerde mühim bir aktör olmuştur. Margulies de bunları yalanlayan hiçbir cümle kurabilmiş değildir, eleştirinin değer ifade edebilmesi için gerekli olan şart ise aslında bizzat bu noktaya özen gösterilmesidir.

     

    Sözkonusu içi boş yazının etrafında döndüğü diğer noktalar ise Hitler vurguları ve Nazım Hikmet karşılaştırmasıdır. Bunlardan ilki, yani Hitler vurgulaması inanılmaz sığ bir bakışın insanı nasıl yanıltabileceğine misal olarak gösterilebilecek fecî bir zihin karmaşasının aksinden ibarettir. Zira yazıdan anlaşıldığına göre yazar ırkının müdafaasına o denli konsantre olmuştur ki, alıntıladığı kısmın aslında kendi çarpıtmasından çok daha farklı şeyler söylediğini anlamayacak ölçüde zihin tıkanıklığı göstermektedir. Gözü karalıkla ve hesapsızlıkla eleştirilen bir insanın, katlettiği insan sayısının az olduğu için eleştirildiğini zannetmek nasıl bir şaşkınlıktır; takdiri okuyucuya bırakıyorum. Zira deli mizaçlılıkla itham edilen bir kişinin yaptığının yetersiz olduğunu, tahsil ve zeka seviyesi ne olursa olsun hiçbir okuyucu düşünmeyecek; hiçbir okuyucunun zihni hatanın böylesine saplanmayacaktır. Muvaffak olamamaktan kastın ise, Yahudi mikrobunu tesir edemez hale getirmek olduğu açıktır. Hitler gerçekten muvaffak olamamıştır, çünkü öldürdüğü insanlar sayesinde dünya kamuoyunda oluşan masumiyet algısını çılgınca sömüren Yahudi milleti kendisine hareket sahası bulmuştur. Yahudi ırkının içinde filizlenen siyonistler, Hitler'in hızlandırıcı tesiri sayesinde, Filistin üzerinde, dünya tarihinde örneği olmayan bir gariplikte, başkasının topraklarının kendilerine peşkeş çekilmesiyle devlet sahibi olabilmiş; bu çatı altında ve hamisi Amerika Birleşik Devletleri'nin gölgesinde de Hitler'in yaptığından keyfiyette aşağı kalmayan zulümlerin altına imzasını atma fırsatını elde etmiştir. Böylelikle de, hiç kimsenin değil, bizzat Allah'ın kendilerini "lanetli millet" olarak anmasındaki hikmetten bir damlayı insanlığa tattırmıştır. Hitler muvaffak olsaydı, Yahudilerin gördüğü zulmü istismar ederek dünyanın başına bela olan İsrail muhtemelen bu şekilde kurulamayacak ve bu ölçüde destek görmeyecekti. Hitler göstermiş olduğu korkunç zulüm bir yana, takip ettiği metodla da fena yanılmıştır ve bunun şahidi bizzat Dünya Tarihi'dir. Hal böyleyken, muvaffakiyetsizlik ithamını gereğinden az insan öldürmüş olmakla açıklamak; ırk aşkının bazı durumlarda insan aklını perdeleyebilecek bir tehlike olduğunu göstermektedir.

     

    Üstad hiçbir zaman cinayetinde Hitler'i haklı görmüş değildir. Yahudi'ye karşı tepkisinde haklı gördüğü Hitler'in cinayetlerini tasvip etmemiştir. II. Dünya Savaşı sırasında demokrasi bloğundaki ülkeleri desteklediğini gerek o dönemki yazılarında, gerekse de daha sonra her fırsatta dile getirmiş; Hitler'i ise yalnızca aksiyona geçmesinin sağladığı avantajdan faydalanabildiği için takdir etmiştir. Yani Üstad'ın Hitler'le ideolojisindeki ayrılık metoda da sirayet etmiş; Hitler yalnızca kıpırdanan tek taraf olabildiğinden takdir görmüştür. 6 milyon kişinin öldürülmesini az bulmak ise yazarın kendi idrak arızasının neticesinde ortaya çıkmış bir safsatadır. Üstad Yahudi ırkına mensup herkesin öldürülmesini isteyen bir ırkçı asla olmamıştır. Roni Margulies Üstad'ı okumadığı için bilmez fakat, bu ülkede en ziyade Yahudileri tarumar eden varlık vergisi zulmüne, uygulandığı devirde karşı çıkabilen çok az kişiden birisi olan Üstad'ın, Yahudi milletinin bireylerine tek tek nefret beslemediğini ispatlayan pek çok misal verilebilir. Bunlardan sadece Berkson'a duyduğu sevgiyi ve Tarih Boyunca Büyük Mazlumlar eserinde özel bir bölüm açarak ele aldığı Dreyfus mevzuundaki tutumunu zikretmek dahi kafîdir. Yahudiliğini de özellikle belirterek Dreyfus'u dünya tarihinin en büyük mazlumları arasında zikreden bir insanın katıksız bir ırkçı olduğunu iddia etmek ancak cehalet ve at gözlüğünün perdelediği bir zihne sahip olmakla kabildir. Yahudi milletinin tarihteki rolünü tespit etmek ve bugünkü Yahudilerden devlet ve o devletin çarklarını oturtan millet bazında nefret etmekse, insana bahşedilen öfke hissinin zekatıdır.

     

    Yazısının son kısımlarında kendini kaybederek alenen hakarete başlayan ve heyecanından okuduğunu dahi algılayamadığını gördüğümüz Roni Margulies'in Nazım Hikmet meselesindeki tutumunun ise hayli enteresan olduğu dikkat çekiyor. 20. yüzyıl boyunca, dünya üzerinde yetişen en cins kafalardan birisi olan Üstad Necip Fazıl'ın, Tanrı'sının on milyonlarca insanı sürgünlerde ve temizlik operasyonlarında katleden efsanevi zalim Stalin olduğunu zanneden bir ruh hastasıyla aynı kefede değerlendirilemeyeceği tespitine biz de neticede iştirak ediyoruz. Okuduğunu yanlış anlayan, bunca yıl Necip Fazıl gibi bir dehayı okumayan, riyazi tespitleri istihza yoluyla çürüttüğünü zanneden insanların eline kalem tutuşturuldukça, elbet bizim olacak yarınlara karşı beslediğimiz hasret ve bu yolda sahip olduğumuz gayret katlanarak artacaktır.

     

    Son olarak, asrın yetiştirdiği en büyük mütefekkirlerden olan ve ülkemizdeki Müslüman nesle vizyon sahibi olmayı tek başına öğretebilen büyük bir fikir ve aksiyon adamına; "azgın bir ırkçı" ve "yaratık" ifadeleriyle hakaret edilmesinin asla kabul edilemez bir terbiyesizlik, cehalet, seviyesizlik ve iğrençlik olduğunu vurgulamak gerekiyor. Bir kez daha fark ediyoruz ki Üstad'ın Yahudi milleti hakkında ortaya koyduğu tespitlerin, kalem sahibi bir Yahudi'nin eli vesilesiyle, çürütülemez olduğu bir kez daha gözler önüne serilmektedir.

     

    İkinci makale ise; yalnızca günü kurtarma ve insanların hassas oldukları noktalara ısrarla sataşarak gündemde tutunabilme gayretinden ibaret olduğu ve içerisinde ilave cümleler kurmayı gerektirecek hiçbir farklı fikir bulunmadığı için, cevap verilmeye layık değildir.

     

    Saygı ve selamlarımla

    • Like 1

  14. HİÇ KİMSE YORUM YAZMASIN BEN HERKESİN FİKRİNE SAYGI DUYUYORUM.MHP PARTİLİYİM...HAYIR.HAYIR İNŞALLAH.

    Selamlar,

     

    Benim yorumum tüm karakterleri büyük harflerden oluşan mesajlar yazmanın forum kurallarına aykırı olduğunu hatırlatmak yönünde olacak. Arada sırada rastlıyorum, fakat hatırlatma piyangosu size çıktı. Kusura bakmayın.

     

    Saygı ve selamlarımla


  15. Selamlar,

     

    Değerli arkadaşlar, ilk buluşmada toplandığı halde dağıtımı gerçekleştirilemeyen kitaplar aşağıdadır:

     

    Çöle İnen Nur (2 adet)

    Hacc'dan Çizgiler, Renkler ve Sesler (2 adet)

    Esselam

    Sahte Kahramanlar

    Gönül Nimetleri

    Başbuğ Velilerden 33

     

    3 eylül cuma günü gerçekleştireceğimiz toplantıda alacağımız kitaplarla beraber bu kitapların da dağıtımı yapılacaktır.

     

    Ayrıca, 3 eylüldeki buluşmaya kitap getirecek olan arkadaşlar, Üstad tarafından kaleme alınmayan bir kitabı da yanlarında getirebilir. Zira Hakkari'deki kuruluşa yapacağımız bağışta, önceki sayfalarda da ifade edildiği gibi, Üstad'a ait olmayan kitapları da göndermeye niyetlendik. Bu sefere mahsus olmak üzere, farklı bir kimse tarafından kaleme alınan bir adet kitabı da yanınızda getirebilirsiniz.

     

    Saygı ve selamlarımla


  16. Selamlar,

     

    Değerli kullanıcılarımız, 3 eylül 2010 Cuma günü, İstanbul'da, site tarihinin üçüncü iftarında toplanmak üzere gerekli organizasyonu tertipledik. Aynı zamanda Kitap Dağıtım Projesi'nin ikinci toplantısı olarak gerçekleştireceğimiz bu buluşmada, proje kapsamında dağıtılmasını istediğiniz kitapları da teslim edebilirsiniz.

     

    Buluşmaya iştirak etmek isteyen arkadaşlarımız, bu isteklerini bana özel mesaj ile bildirmelidir. Buluşmaya ait gerekli bilgiler kendilerine tarih yaklaştığında iletilecektir.

     

    Geçen seneki iftardan taşan fikir bereketinin bu seneye de sirayet etmesini temenni ediyor, müsait olan arkadaşların katılımını bekliyoruz.

     

    bu sene de geçen sene olduğu gibi herhangi bir sabit menü belirlenmemiş ve menü, her katılımcının kendi tercihine bırakılmıştır.

     

    Not: Bu sene de iftar masrafları katılımcılara aittir. :)

     

    Saygı ve selamlarımla


  17. Selamlar,

     

    Değerli kullanıcılarımız, teslimatta çeşitli sebeplerden dolayı hayli gecikmiş de olsak aşağıda listelenen kitapların Yıldız Teknik Üniversitesi ve Silivri Cezaevi yetkililerine teslim edildiğini bildirmekten mutluluk duyuyoruz. Yakın zamanda kitapların kütüphane raflarında yerlerini almasını bekliyoruz. Sıkıntı yaşamamayı umuyorsak da, herhangi bir problem halinde kitaplar tekrar elimize ulaşacaktır. Bu vesileyle teslimatlara aracılık eden Bilal15 ve Mehmet'e teşekkür ediyorum. Kendileri de son durumu gerek duydukları takdirde bildireceklerdir.

     

    İlk buluşmada toplandığı halde dağıtımı yapılamayan birkaç kitabın ismini, inşallah yakın zamanda bildireceğim. Ayrıca ilk buluşma öncesinde yatırılan 232 TL ile de henüz kitap alınmamıştır. Üsküdar Ticaret Lisesi'ne kitap bağışı yapma kararımızı henüz uygulayamadık. Öğrencileri kitaplara yönlendirme hususunda yardımından istifade edeceğimiz öğretmenin İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nde görevlendirilmesi neticesinde, bu okula bağışlayacağımız kitapların sayısını düşürerek, ilk buluşmadan elde kalan paranın bir kısmını farklı bir kuruma yönlendirmeyi düşünmeye başladık.

     

    İkinci buluşma için elimize herhangi bir kitap ulaşmamıştır. Öte yandan ikinci buluşma için hesaplarımıza AcHaRtAvE'nin bir arkadaşı tarafından 40 TL daha yatırılmıştır. Böylelikle ikinci buluşmada kullanılmak üzere hesaplarımızda bulunan tutar 140 TL'yi bulmuştur.

     

    İkinci kitap buluşmasını 3 eylül 2010 tarihinde düzenleyeceğimiz iftarda gerçekleştirmeye karar verdik. Katılımın yüksek olmaması durumunda, önümüzdeki senenin ilk aylarında yeni bir proje buluşması düzenlemeyi de gündemimize alabiliriz.

     

    Yıldız Üniversitesi'ne teslim edilen kitaplar:

     

    Ata Senfoni, Aynadaki Yalan, Başbuğ Velilerden 33, Babıali, Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu, Bediüzzaman Said Nursi, Benim Gözümde Menderes, Çerçeve 1/2/3/4/5, Cinnet Mustatili, Çile, Çöle İnen Nur, Dünya Bir İnkılap Bekliyor, En Kötü Patron, Esselam, Gönül Nimetleri; Hacc'dan Çizgiler, Renkler ve Sesler; Hesaplaşma, Hikayelerim, Hücum ve Polemik, Hz. Ali, İdeolocya Örgüsü, İhtilal, İman ve Aksiyon, İman ve İslam Atlası, Kafakağıdı, Konuşmalar, Mektubat, Müdafalarım, Mü'min-Kâfir, Nasreddin Hoca, Nur Harmanı, O ve Ben, Öfke ve Hiciv, Peygamber Halkası, Rabıta-ı Şerife, Rapor 1-3, 7-9, 10-13; Sahte Kahramanlar, Savaş Yazıları 1-2, Tanrıkulu'ndan Dinlediklerim, Tasavvuf Bahçeleri, Türkiyenin Manzarası, Ulu Hakan İkinci Abdülhamid Han, Veliler Ordusundan 333, Vesikalar Konuşuyor, Yeniçeri, ve son olarak 15 tiyatro eseri

     

    Silivri Hapishanesi'ne gönderilen kitaplar:

     

    Aynadaki Yalan, Başbuğ Velilerden 33, Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu, Cinnet Mustatili, Çile, Çöle İnen Nur, İdeolocya Örgüsü, O ve Ben, Peygamber Halkası, Son Devrin Din Mazlumları, Ulu Hakan İkinci Abdülhamid Han, Veliler ordusundan 333 ve 15 tiyatro eseri.

     

    Katkı sağlayan herkese bir kez daha teşekkür ediyorum.

     

    Saygı ve selamlarımla


  18. Selamlar,

     

    Bilindiği gibi, her sene Ramazan Hilalinin ve iftar/imsak vakitlerinin tespitindeki belirsizlik oldukça ciddi iki huzursuzluk kaynağı oluyor. Vaktin ve Ramazan'ın girdiğini tespit etmenin yolu açık olmakla beraber, pek çoğumuz imsakiyelerden ve radyo/televizyonlardan istifade ediyoruz. İstanbul'da ikamet eden arkadaşların da takdir edeceği gibi, Şile ve Silivri arasında takriben 6 dakikalık bir zaman farkı bulunuyor. Buna rağmen iftar/imsak vakitleri "İstanbul için iftar vakti" ifadesiyle standart olarak bildiriliyor, her yerde de ezanlar aynı saatte okunuyor. Birkaç yıldır mesele aklımda olsa da, Diyanet'e İstanbul gibi, ilçeleri arasında ciddi zaman farkı bulunan bir şehir için, saatleri belirlerken nasıl bir kriter kullandıklarını ancak bu sene sorabildim. Aldığım cevapsa, bu sene İstanbul'un her ilçesi için vakitlerin ayrı ayrı hesaplandığı ve bunun Diyanet tarafından ilan edildiği şeklindeydi. Öncesinde ne olduğuna dair bir bilgi edinmem ise mümkün olmadı.

     

    Bu farkın yine de pek dikkate alınmadığı ve ilçelere göre farklı hesaplamalar yapıldığından çoğu kimsenin haberdar olmadığı gibi intibalar edindiğimden, vakitleri ilçelere göre gösteren belgeleri paylaşma gereği hissettim. Orucun ilçelere göre başlangıç ve bitiş saatleri arasındaki oynamaları aşağıdaki linklerden görebilirsiniz. İstanbul müstahkemleri için bu dosyaların hayli mühim olduğunu düşünüyorum, zira tüm cami ve kanallarda aynı saatte okunsa da vakitler ilçelerin neredeyse yarısında farklılık gösteriyor. Bizim payımıza da bu farkı dikkate almak düşüyor.

     

    http://www.diyanet.gov.tr/yayin/diyanet_ta...010/Agustos.pdf

    http://www.diyanet.gov.tr/yayin/diyanet_ta...l2010/Eylul.pdf

     

    Saygı ve selamlarımla


  19.  İSMET PAŞA VE (LOZAN)IN İÇ YÜZÜ

     

    1- Bu sütunların şümul ve ehemmiyeti, hem bugünün, hem de dünün gizli anahtarlarını vermek bakımından o kadar geniş ve büyüktür ki, arada bir bazı tarihî hâdiselere el atıp bütün bir mazi seyrini değiştirici iddialara giriştiğimiz zaman, bizim, geçmiş günlerden değil, gelecek günlerden bahsettiğimizin takdiri lâzım gelir. Biz, tarihî bilgi vermek yerine, bugünü üzerinde taşıyan öyle tarih taşlarının iç yüzünü ortaya koymaktayız ki, bu işin değeri ancak istikbal çapındadır. Bu mânada bir mazi teftişi, içinde bulunduğumuz ve onu takip edecek ân ve zamandan bile üstün bir (aktüalite) kıymeti ifade eder.

     

    2- Büyük Doğu'nun bu son devresine ait ilk sayılarda (Lozan) muahedesinin iç yüzünü gösteren birkaç tarihî ifşa yazısı takdim etmiş ve (Lozan) sulhunun, Batı emperyalizmasına karşı, kulis arası bir anlaşmayla, mukaddesatımızın bizzat imhasına memur edilmek gibi korkunç bir fedakârlık sayesinde elde edilebilmiş olduğunu ileriye sürmüştük. Bu iddia, bir gün tespit edilince, vatan, hattâ dünya çapında bir ehemmiyete ulaşacak ve son çeyrek asrın kıymet hükmünü ifadede cümle kapısı anahtarı yerine geçecektir.

     

    3- Şimdi bu iddiamızı, (Millî Şef)in artık Devlet Reisi bulunmamasından faydalanarak, biraz daha açıklamanın ve vesikalandırmanın zamanı gelmiştir.

     

    4- (Lozan) konferansı, bilindiği gibi, biri 1922-23 İkinci teşrininden Şubatına, öbürü de 1923 Nisanından Temmuzun nihayetine kadar devam etmek üzere iki devre arz eder. Bu devrelerden ilki, Türkiye karşısında gerilen emperyalizmacı devletler zincirinin mâna ve edasına göre, tek hayat hakkı koparmaya muvaffak olunamadığının ve olunamayacağının, ikincisi de tepeden inme gizli bir saikle birçok şey koparmaya muvaffak olunduğunun ve artık olunacağının tam ve sadık tercümanıdır. İki devre arasındaki bariz tezat yakından mütalâa edilecek olursa, bunlardan ikincisinin, ilk temel üzerine atılmamış, fakat öyle gösterilmiş bir bina olduğu meydana çıkar. Zira, ilk devredeki temel, ikinci devredeki inşayı çekemezdi.

     

    5- Birinci devrede Lord (Gürzon) gibi bir kurdun karşısında İsmet Paşa gibi bir kuzu -kuzu fevkalâde güzel bir mahlûktur; haydi şuna oğlak diyelim- vardır. Şu farkla ki, bu oğlak, sırtındaki terli abalardan henüz zafer buğuları tüten ve adına işlenecek dalaverelerden haberi olmayan asîl ve saffetli bir orduya dayandığı için, başlangıçta sâf, hattâ bön ve hattâ garip mikyasta cesur; ve her esaret teklifini derhal reddetmekten başka bir mukabeleye akıl erdirmez tıynettedir. Bu çocukça tıynet, kurtlar arasında gizli bir istihza mevzuudur.

     

    Lord (Gürzon)un sözü:

     

    "İsmet Paşaya ne söyledimse hepsini reddetti; fakat hâlâ ona karşı muhabbetim var."

     

    6- Konferansın başında İngilizlerin tavrı, lütfen kendisiyle müzakereyi kabul ettikleri Türk başmurahhasına karşı, âdeta her ân falaka tatbik etmeğe hazır, sert bir mubassır rolüdür. Boğazlar meselesinde Ruslar mecburen Türk emelini müdafaaya geçince, Lord (Gürzon) şöyle der:

     

    "İsmet Paşanın kalpağını (Çiçerin)in başında görüyorum!"

     

    Biraz sonra da Türk başmurahhasını şöyle haşlar:

     

    "-Ben muhtelif tekliflerden hangisinin Türk tezine uyup uymadığını sormuyorum. Sorduğum şudur: (Çiçerin)in beyanatını Türk tezi diye mi kabul edelim, yoksa Türkler dâvalarını ayrıca ortaya atacaklar mı?"

     

    Âlemde politika ağzı olarak, bundan daha fazla hakaret yüklü bir lisan görülmemiştir.

     

    7- En kısa bir zaman sonra Rus ve Türk temsilcileri hariç, Batı emperyalizması temsilcileri ve peyklerinin ne mutaassıp ve yobaz bir Hıristiyanlık gayretiyle harekete geçtikleri, bam telinin yalnız bu noktada olduğu, Türkiye'yi İslamî hegemonyasından düşürmekten başka hiçbir hedef gözetilmediği, azınlıklar meselesinde Lord (Gürzon)un şu sözlerinden belli olur.

     

    "- Türkiye'deki azınlıklar meselesiyle bütün dünya alâkalıdır. Dünyanın gözü, bilhassa, bu dâvaya karşı; (Lozan) konferansına çevrilmiştir. Müttefikler Türkiye ile harbe giriştikleri zaman gayelerinden biri, oradaki Hıristiyan azınlıkları korumak ve hattâ kurtarmaktı. Bu azınlıklar Rumlardan, Yahudilerden, Ermenilerden, Asurîlerden, Keldanîlerden ve Nâsturîlerden ibarettir."

     

    Bir muharririn notu:

     

    "İngiliz baş murahhası (Hıristiyan azınlıklar) dediği zaman öyle bir heyecan gösteriyordu ki, İngiliz Hariciye Nazırı mı konuşuyor, yoksa Papa'nın vekili mi, belli olmuyordu!"

     

    İşte İngiliz Hariciye Nazırının bu sözleri ve hali, Birinci Dünya Savaşının, Türkiye'ye müteveccih cephesiyle "Ehl-i Salip" zihniyetinden başka bir şey belirtmediğini ispat eder.

     

    8- Hep bu minval üzere devam eden ve Türk Heyetinin kafasına her defa sopayla vurmak ve gizli emelleri sezdirmekle geçen Konferans içinde Lord (Gürzon) nihayet en manidar sözünü söylüyor.

     

    "-Türklerin hayat ve istiklaline herkes hürmetkardır. Türkiyeden istirhamım, tekrar inkişaf edebilmesi için, serbest Türkiye'nin bizimle birlikte, hulûs birliğiyle çalışmasıdır. Böyle bir Türkiye dünyanın hürmetine layık olur."

     

    Bu sözün mânası şudur:

     

    "-Türkiye, İslâmî alâkasını ve İslâmî temsil rolünü kendi eliyle çözer ve atarsa bizimle hulûs birliği etmiş olur ve Hıristiyan dünyasının hürmet minnetini kazanır; biz de kendisine dilediği istiklâli veririz!"

     

    Bir muharririn notu: "Müzakereler ilerliyor diye memnun olanlar yeniden şaşırdılar. (Gürzon)un politikası yeniden muvaffak oluyor gibiydi. Bütün Amerika ve İngiliz gazetecileri Hıristiyanlık meselesini hemen günün en mühim dâvası haline koymuşlardı."

     

    9- Fakat yukarıda bildirdiğimiz gibi, henüz hakikî kastları anlamak ve ona açıkça muhatap olmak mevkiinde bulunmayan İsmet Paşa, her teklifi reddediyor, sadece reddediyor ve başka hiçbir şey yapmıyordu. Fakat bir aralık bütün emelin Türkiye'yi, mazisindeki ruh ve mukaddesat kökünden ayırmak olduğunu sezmiş olmalı ki, asla esaret kabul edemeyeceği iddiası altında şu gizli ivaz ve teminatı vermek lüzumunu duydu:

     

    "- Hiçbir Türk hükümeti bu gibi muahedeleri kabul edemez, (.......) Türklerin, asrın icaplarına uygun bir varlık temin etmek için, eskiden beri kökleşmiş ve köhne engellerden kurtulmak hususunda besledikleri kat'i azmin inkâr edilmez delilidir."

     

    Harfi harfine iktibas ettiğimiz bu sözlerle Türk baş murahhasının eskiden beri kökleşmiş ve köhne engellerden kurtulmak hususunda Türk milletine beslettiği kat'î azimle ne kasdettiğini ve bunu hangi maksat altında İslâmiyet düşmanlarına ivaz diye takdim ettiğini sormak lâzımdır.

     

    10- Fakat Konferansta hâlâ, her şey, bir tarafın açıkça ve kabaca her defa kafaya dank diye vurması ve öbür tarafın "Kabul etmem de etmem!" tarzında mukabelesinden başka bir şey belirtmiyordu. Muhakkak ki Türk başmurahhasına, Türk mukaddesatının bizzat feda ettirilmesi gibi muazzam bir Hıristiyan zafer ümidi olmasa, müzakereler çok kısa kesilecek ve yapılması gereken işler hemen fiili ve amelî safhaya dökülecekti. Orada sırf böyle bir içten tahrip kasdına mevzu bulunmadığı için, koca Almanya, koca Avusturya ve miskin Bulgaristan ne hale getirilmiş, neleri kabule mecbur tutulmuştu!.. Yunan ordularını denize dökmüş olmasına rağmen herhalde Türkiye'nin kuvveti, bu iki imparatorluktan üstün değildi!!! Onun İçindir ki, İsmet Paşa önünde Lord (Gürzon), her halde muhtemel bir süngü sayısının hürmetine ısrar edip durmuyordu. Nitekim İngiliz gazeteleri baklayı ağızlarından çıkardılar. 29 Ocak 1922 tarihli (Tayms)in başmakalesinden bir parça:

     

    "Türkler iki şeyden birini seçmek zorundadırlar. Ya kendilerine teklif edilen âlicenabane vaziyeti kabul ederek memleketlerinin ihyası için kuvvetli müzaheret temin ederler, yahut Türkiyeyi Asya'nın çöllerinde erişilmesi imkânsız bir memleket haline sokarlar."

     

    Herhalde bu gazete "âlicenabane" teklifin ne olduğunu bilenlerdendi.

     

    11- Fakat İsmet Paşa, izah ettiğimiz basit ruh haletiyle daima ısrarda ve teklifleri reddetmekte devam ediyor, Misâk-ı Millîyi ileriye sürüyor ve Musul meselesi konuşulurken Lord (Gürzon) un "Tarihin hangi devresinde harbi kazanmış bir devletin karşısına böyle bir Misak ile çıkılmıştır?" tarzındaki hakaret dolu istihzasına cevap veremiyor, sadece kabul etmediğini söylemekle kalıyor; İngiliz Hariciye Nazırı da, Konferans Umumi Kâtibine "Resmî tebliği okuyunuz!" emrini vererek Konferansın inkıtaını haber veriyordu.

     

    12- İsmet Paşa o aralık hakikî kasttan o kadar habersizdir ki, İslâmî mukaddes emanetlerin muhafaza veya iadesi gibi asla yabancıları alâkalandırmaz ve politikaya girmez bir mesele konuşulurken şu cevabı veriyor:

     

    "- Mukaddes hatıraların muhafaza ve istimali, Hilâfet makamının haklarındandır. Peygamber Efendimizin kabri meselesine gelince, bu bahis tamamıyla Müslim ve müminlere ait bir bahistir. Burada müzakere olunamaz. Bu mukaddes bahis etrafında tek bir iddia dermeyan etmek hakkını kendimde göremem. İslâm âlemi bu noktalarda pek ziyade hassastır. Hilâfete ait meselelerin ecnebi mahfillerde münakaşa edilmesini hiçbir suretle tecviz etmez. Ümit ederim ki, İngiliz baş murahhası, iddialarımı kabul ve haklı görecektir."

     

    O gün, şu veya bu sebep altında bu cevabı verenin, pek kısa bir zaman sonra vâki olacak icraat hengâmesinde bilfiil hükümet reisi bulunmasına ne buyrulur?

     

    13- Artık 1922 yılı nihayet sona ermiş ve yeni yılın ilk ayı da tamamlanmıştır. (Lozan) konferansından hiçbir ümit tütmediğini gösteren bir hava vardır.

     

    İşte, işte!.. Gizli müessirin birdenbire hızını artırdığı, gizli emeli iki taraf arasında kulaktan kulağa götürdüğü ve taraflar arasında hususî temaslar temin ettiği ân bu ândır. Mutavassıt, daima olduğu ve ilk sayılarımızda tafsilâtiyle haber verdiğimiz gibi, bir Yahudidir, ismi (Hayim Naum)dur ve Türk heyetinde müşavir sıfatiyle bulunmaktadır. Her şeyden evvel hiçbir tevil, bu adamın nasıl olup da resmî Türk heyeti kadrosuna girebildiğini izah edemeyecektir. Yoksa peşinen ve (dikte) suretiyle mi?..

     

    14- Taraflar arası temaslar ilk eserini verdiği ve Türk baş murahhasıyla İngiliz baş murahhası beyninde ânî bir anlayış havası esmeğe başladığı için, o zamana kadar sadece kendilerine bir duvar aramak zorundan Türkiye'yi himaye eden komünist Moskoflar, birdenbire müthiş bir hayrete düşmüşlerdir. (Çiçerin)in hayret derecesine bakın ve onun aşağıdaki sözlerinde toplanan delâlet unsurlarına dikkat edin! (Çiçerin)in başlı başına vesika mahiyetindeki sözlerini, aynen ve kelimesi kelimesine gösteriyoruz:

     

    "- Projede Müttefiklerce ve Türk heyetince yapılmış karşılıklı fedakârlıklar görüyorum. Bunların nasıl ve ne sebeplerle kabul edildiğini bilmiyorum. Gizli müzakereler benim için mevcut değildir. Rusya'ya, bilmediği bir mukavele zorla kabul ettirilmek isteniyorsa, açık söylemelidir ki, buna Rusya'nın tahammülü yoktur. Eğer bizimle konuşulsaydı ehemmiyetli müsaadelerde bulunmamız kabildi. Fakat bu vaziyet karşısında....."

     

    Lord (Gürzon) vahşi bir komünist ağzında gizli maksadın âdeta ifşa edilircesine bir hal almasından o kadar öfkeleniyor ki, (Çiçerin)e şöyle mukabele ediyor:

     

    "- Bazı latifeler vardır ki, hoştur, insanı güldürür; bazı latifeler de vardır ki, fena şakadır. Fakat insan bunların karşısında daha fazla güler. Mösyö (Çiçerin)in sözleri ikinci nevidendir."

     

    15- Buna rağmen Türk başmurahhası bizzat karar vermek vaziyetinde olmadığı ve bu son şekli büyüğüne bildirmek zorunda bulunduğu için, zahiren Konferanstaki inkıta vaziyeti olduğu gibi muhafaza edilmektedir. Güya tehditkâr ve müstağni İngiliz Hariciye Nazırı, ayağını, bineceği trenin vagon basamağına dayamış, haykırmaktadır:

     

    "-Gidiyorum! Ya imzalayın yahut ebediyen ayrılıyoruz!"

     

    16- Vaziyet, fevkalâde gizli tutulmasına rağmen, birkaç umumi cephesiyle hemen hiç kimsenin gözünden kaçmıyor. O kadar ki, (Lozan Palas) otelinde Fransız murahhasının karısı (Madam Bompar) bu vaziyet üzerine, her zevzek ve çaçaron Fransız karısı gibi muazzam bir çam deviriyor. Bir Türk'e diyor ki:

     

    "- Konferansı inkıtadan Fransa kurtardı. Hâlbuki siz son dakikada ve birdenbire İngilizlerle anlaştınız ve Fransızlara ait her şeyi reddetmeğe başladınız!"

     

    17- Ve Lord (Gürzon), Fransız ve Amerikan murahhaslarının keza sun'î telâşlarına rağmen ayrılıyor. İsmet Paşa da memleketine dönüyor. Kendisini Haydarpaşa'dan Ankara'ya götüren tren, Devlet Reisini İzmir'den Ankara'ya götüren trenle Eskişehir'de buluşuyor. Bir arada ve başbaşa seyahat... Sonra Ankara, gizli Meclis toplantıları;(...)

     

    18- Konferansın bundan sonrası tamamiyle (statik) mahiyette ve İngiltere'den ziyade tâli devletlerle ve tâli meseleler üzerinde çekişmelerden ibarettir. Hattâ Lord (Gürzon) bir daha (Lozan)a dönmeğe bile tenezzül etmemiş, başmurahhas olarak (Rumbold) gönderilmiştir. Artık her şey, Türkiye hesabına çantada kekliktir. Yeni hizbin bundan böyle İslâmiyeti katletmekte, hasım dünyanın kumandanlarından ve "Ehl-i Salip kodamanlarından daha hevesli" ve hamarat örnekler bulacağı ve bilhassa hudut dışı değil de, hudut içi ve millî irade yaftası altında çalışacağı, şüpheden varestedir.

     

    19- Hâlbuki (Lozan) kahramanlığının tarifi şöyledir: "- Tarihî ân, işte o ândır. İşte o ândır ki, 24 Temmuz 1923 Salı günü saat tam üçü dokuz geçe, İsmet Paşanın attığı bu imza ile Osmanlı İmparatorluğu tasfiye edilmiş ve yeni Türkiye Devleti kurulmuş oluyordu."

     

        Büyük Doğu Dergisi, 6 Ekim 1950, Sayı:29

     

           (Vesikalar Konuşuyor, Büyük Doğu Yayınları, 1. Baskı / s. 174-181)

×
×
  • Create New...