Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

NFK-Fan

Admin
  • Content Count

    2,361
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    67

Posts posted by NFK-Fan


  1. Ramazan'ın sembolü olan Hırka-i Şerif bu yıl sergilenemeyecek. Hırkanın bakıma alındığını belirten yetkililer, kutsal emanetin yanlış ütü kurbanı olduğunu belirtti.

     

    7 yıldır muhafazayı üstlenen kişinin ihmaline kurban giden Peygamber yadigârının bu sene cami avlusuna kurulan ekrandan halka gösterileceği duyuruldu.

     

    Her yıl Ramazan ayının ilk cuması, adının verildiği Fatih Hırka-i Şerif Camii'nde dualarla ziyarete açılan Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'e (sas) ait hırka, bu sene yanlış bakım sebebiyle sergilenemeyecek. Peygamber sevgisiyle yanan gönüllerin hasretle ziyaretine koştuğu 'kutsal emanet', bu Ramazan cami avlusuna kurulan ekrandan halka gösterilecek.

     

    İddiaya göre Hırka-i Şerif'in bugünkü 'emanetçisi' olan ve Veysel Karani'nin 57'nci kuşaktan torunu Gülay Köprülü, 2002 yılında hırkanın bakımı için bir şahsı görevlendirdi. Görevlendirilen bu kişi, bakım konusunda uzman olmadığı için hırkaya her gün ütü yaparak 'kutsal emaneti' yıprattı. Dolmabahçe Sarayı'nda tarihî eserlerle ilgilendiğini söyleyen bu şahsın, uyarıları dikkate almadan nişanlısı olarak tanıttığı bir bayanla günlerce hırkaya bakım yaptığı öğrenildi. Söz konusu kişinin bakım sırasında hırkaya yanlış ütü yaptığı ileri sürüldü. İşte bu bakımdan sonra hırkada ciddi yıpranmalar meydana geldi. Hırka parçaları bir bir dökülmeye başladı. Bu arada hırkanın hasar görmesi de yedi yıl boyunca kamuoyundan gizlendi. Cami cemaati ise bu olaya 'Hırka-i Şerif'e suikast yapıldı' şeklinde tepki gösterdi.

     

    Yıpranan hırka bir ay önce bakıma alındı. Ancak bakımın üç yıl devam edeceğinin söylenmesi üzerine Hırka-i Şerif bu yıl ziyarete kapatıldı. Bakım için de Brezilya'dan tarihî eserler uzmanı getirtildi. Brezilyalı uzmana Türk uzmanlar da eşlik ediyor. İstanbul İl Müftüsü Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı'nın geçtiğimiz günlerde beraberindeki heyetle Hırka-i Şerif Camii'ne gelerek bakımı devam eden hırkanın daha çok zarar görmemesi için bu ay sergilenmemesi kararı verdiği ifade edildi. Müftülük yetkilileri ise konuya ilişkin sorulara cevap vermekten kaçındı.

     

    Veysel Karani'ye hediye edilmişti

     

    Peygamberimiz Hz. Muhammed'- in (sas) miraca yükselirken üzerinde bulunan bu hırka, bizzat kendisi tarafından Veysel Karani'ye (Üveys el-Karanî) verilmiş. Bugün de hırkanın koruyuculuğunu Karani'nin soyundan gelen kişiler yapıyor. Sekiz parçadan oluşan, 1,20 cm uzunluğundaki bej renk hırka, genç develerin boğazlarının altındaki tüylerden dokunmuş. Cam kapaklı gümüş bir sandık içerisinde saklanan kutsal emanetin yanındaki küçük şişeden ise çevreye hoş bir amber kokusu yayılıyor. Ziyaretçiler, bu kokunun dünyada bir eşinin olmadığını söylüyor. Bu kutsal emanetin sergilendiği Hırka-i Şerif Camii ise 1851 yılında Sultan Abdülmecid tarafından yaptırılmış.

     

    1500 yıllık bu emanet, bugün Karani'nin 57'nci kuşaktan torunu olan, babasının 1966'daki vefatından sonra Gülay Köprülü'nün sorumluluğunda. Üç kız kardeşin en küçüğü olan Gülay Köprülü, İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümü mezunu.

     

    http://www.haber7.com/haber/20090817/Hirka...urbani-oldu.php


  2. Selamlar,

     

    Evvela üslubun yakışıksız olduğu sizin takdirinizdir. Haksız bir yaklaşım tarzına karşı böyle bir tepki göstermek ise, bizim için artık tahammül hududunun aşıldığını diğer kullanıcılara ihtar etmesi gereken bir sinyaldi. Alamayanların da olduğunu gördük böylelikle.

     

    Bakınız, biz burada ne birbirimizin, ne de bir başkasının eşeğiyiz! Hiçkimse kendi mesuliyetlerini bırakıp, elinden gelenin en iyisini yapmakta olduğu bir organizasyon için hayati önceliklerini bırakmak zorunda değildir. Bunun umrunuzda olup olmaması benim için hiç ama hiçbir şekilde önem ifade etmiyor. Siz hakikati, insaniyeti ve hakkaniyeti kaale almasanız da bu kavramlar geçerliliğini koruyacak ve bizim anlayışımıza yön vermeye devam edecektir. Gönüllülükle iş yapmaya çalışan insanları köpeği olarak telakki ederek onlardan programlanmış robotlar misali muamele beklemek, Allah rızası tabanında yürümeye gayret eden bir oluşum için asla ve asla sözkonusu edilemez. Eğer bir arkadaşımız internet bağlantısına sahip değilse yahut sınavlarıyla mücadele etmek durumundaysa, onun puanlamasını beklemek zorundayız. Kimsenin, arkadaşlarımızı tarihi yeni belli olan sınavlarıyla ilgilenmekten vazgeçirerek yahut meşguliyetlerle boğuştuğu memleketinden çağırarak; onların 100 küsür kb tutarında 36 (artık 34) yazıyı puanlamasını isteyecek insaniyet yoksunluğunu bizden beklemeye hakkı yoktur! Gönüllülük durumunu dile getirmeye mecbur kalmak değil, insanları uşağı sananların ve sadece yönetici kimliğiyle görenlerin bunu dile getirmeyi mecburi kılması korkunç bir ayıptır. Bugüne kadar böyle bir meselede bu durumun tarafımızca hiçbir zaman dile getirilmemesi de meselenin bu cihetini destekler niteliktedir. Tahminîliği açık olan bir tarihin makul sebeplerle oynadığını ilan etmemiz ise yeterlidir. Ben üye kaybedecek de olsak, gönüllü olan insanlara köle muamelesi yapmayı asla kabul etmem. Asıl insan kazanmak da bu şekilde olur. Mümkün olanın en iyisini yapmaya çalışan insanları, Allah rızası için girdikleri bir işte pişman etmenin vebali, oturduğu yerden ahkam kesen bir düşüncesizi kaybetmenin vebalinden çok daha büyüktür ve ben bunu göze almıyorum!

     

    Evet beğenmeyen gidebilir, hatta bu gibi önemsiz mevzular sebebiyle davadan soğuyacak basiretsizlikte bir arkadaşımız varsa, onun eksikliğini de bu yüce dava asla aramayacaktır! KVP111 kullanıcı isimli üyemiz, yanlışlığına değindiğimiz hareketine rağmen son noktada bu kapasitesizliği taşımadığını ispatlamışken, ne dediğinden habersiz olan ve bir yönetici olarak asla muhtaç olmadığımız şahsınızı sitemiz adına kaybetmek bizim için hiçbir ehemmiyet taşımıyor. "Derhal" kelimesini kullanarak verdiğiniz emri yerine getirmiyorum, siz kim oluyorsunuz, kendinizi ne zannediyorsunuz da emir vermeye kalkıyorssunuz? Sizin burada köleniz yok paşa hazretleri, silmiyorum, hadi bakalım! Tahammül hududumuzu terbiyesizce bir tutumla ihlal ettiğiniz için sizi atıyorum.

     

    Yapılan saygılı eleştirilere karşı nasıl tepki verdiğimizi forumun her noktasından takip edebilirsiniz. KVP111 kullanıcı isimli üyemize bu tepkiyi göstermemize vesile olan hareketin mahiyetine önceki mesajlarımızda uzunca değindiğimiz için bu haknaşinas yorumunuzu teğet geçiyorum.

     

    Tutumların demokratça olması değil, hakkaniyete uygun olması bizim için yegane kıstastır. size şirin görünmek değil, yönetime haksızca yüklenilmesine karşı gösterdiğimiz aşırı yumuşak tutumun zararlarını müşahede ettiğimiz için artık hak edilen tepkiyi göstermek takip ettiğimiz yolun ta kendisi olmuştur. Ayrıca meselenin sadece yarışmadan çekilmekten ibaret olmadığını, bu hareket haksız bir sebepten doğduğu için sözkonusu tepkiyi gösterdiğimizi olsun anlayabilmenizi beklerdim. Haksız bir düşüncenin haksız bir fiil üzerindeki tecellisine karşı koymaktan bizi sözümona "antidemokratlık" ithamınız dahi alıkoyamayacaktır!

     

    Fedakarlık yapanın tepesine çıkılmasına tepki olarak insanları yaptıkları haksızlık hususunda vicdana davet etmek fedakarlık kavramını yeniden düşünmenizi sağlıyorsa, beyninizde bazı kavramlar yeterince oturmamış demektir. Buna ise yapabileceğimiz bir şey yok.

     

    Yönetici hiçkimsenin suratına öfke kusabileceği yahut kölesi sanacağı bir kimse değildir. En azından biz bu köleliği kesinlikle kabul etmiyoruz! Yönetici olduğumuz için kimseyi ezmeye kalkamayacağımız gibi, saçma sapan öfkeleri kaldırmak zorunda da değiliz; çünkü herşeyden önce bizler de insanız. Bunu böyle bilin! İnsanlar üzerinde tasarruf kullanmadığımız için davamıza hizmet edemediğimizi söyleyene ise dava adına hakkımı helal etmiyorum, çünkkü sürdürülen emekten habersizce klavyelerin arkasından atıp tutmak harcadığımız emeğe en büyük saygısızlıktır. "Ayinesi, iştir kişinin; lafa bakılmaz" diyorum ve bu davayı büyük mahkemeye, Allah'ın ve Üstad'ın huzuruna bırakıyorum. İçim rahat; kalbim ise, elhamdülillah, son derece mutmain.

     

    Nazım şiiri edalı yazınızı yarışma kapsamından çıkarıyoruz ve sizi de siteye yakışacak iyi niyet ve basiretten uzak olduğunuz için siteden atıyoruz.

     

    Yarışmadan çekilmek isteyen başka arkadaşlar olursa -ki kimsenin bu harekette bulunacağını sanmıyorum-, özel mesaj atarak isteklerini dile getirebilir. Neticeler birkaç gün içerisinde ilan edilene dek konu kilitlenmiştir. Anlayışsızlığa ve köle olarak telakki edilmeye asla tahammül göstermeyecek; bugüne kadar olduğu gibi mevcut şartlar içerisinde yapabileceğimizin en iyisini yapmaya çalışırken, Allah rızası için çabalayan kimseleri bıktıracak hareketlerden de uzak duracağız.

     

    Saygı ve selamlarımla


  3. Selamlar,

     

    Yazı yoğunluğunun tahmin edilenden fazla olduğunun görülmesi üzerine, başlığa gönderdiğim ikinci mesajda "beklenmektedir" kelimesi ile öngördüğümüz sürenin tahmini bir süre olduğunu anlatmak istemiştim; bunu sanırım herkes rahatlıkla anlayabilir. Yönetici arkadaşların hesapta olmayan işlerinin çıkması ve yazı kemmiyetindeki beklenmedik artış üzerine tahmin edilen sürenin aşılmasına karşı gösterilen çocukça tavırlara gayriciddi kılıflar uydurulması da bambaşka bir nahoşluk... Ben burada kimseyle alay etmeye çalışmıyorum, bilmem farkında mısınız?

     

    Biz programlanmış robotlar değiliz, belki inanamayacaksınız fakat bu siteyi yönetenler de insan ve onların da real hayatlarında peşinden koşmaları gereken öncelikleri ve bazı tahammül hudutları var. Davulun sesi bazılarınıza hoş geliyor olabilir, fakat aslında hiç de öyle değil. Yönetimdeki hiçkimse; ne adminin, ne de bir başkasının üzerinde tasarruf hakkına sahip olduğu bir uşak olarak telakki edilebilir. Bazı yöneticilerin işi çıkmışsa yahut yazıları değerlendirmeye vakti uygun düşmemişse bu insanları gıyaben insafsızca tefe mi koymalı? Site için imkanları dahilinde her türlü fedakarlığa katlanan bu insanların makul mazeretlerinden kaynaklanan gecikmelere karşı hiçbir vicdanın peşinen tepki göstermeye ve kendince alay etmeye çalışmaya ASLA HAKKI YOKTUR. Üstad üzerinde daha fazla düşünülmesini sağlamak amacıyla yarışma düzenleyerek katılan yazıları ciddiyetle değerlendirmeye çalışıyoruz, karşılaştığımız tepkiye bakın. İnsanı tüm bunlara değmeyecek bir mesele yüzünden, bunu dahi söylemek zorunda bırakıyorsunuz. Bu sitedeki herkesin, 7-10 günlük gecikmeleri anlayışla hoşgörebilecek ve fevri hareketlerden uzak duracak olgunluğa sahip olduğunu düşünmekle yanılmışım. Neticeler ilan edilirken, gecikmelerin sebebi elbette izah edilecek ve mecbur olduğumuz bu gecikmeden dolayı aslında tamamen mazur olduğumuz halde özür dilenecekti. Madem yazınızı çekiyorsunuz, asla peşinizden koşacak değiliz. Yolunuz açık olsun, güle güle. İyi niyetiniz(!) ve işi kolaylaştırma gayretiniz(!) için de çok teşekkür ederim(!).

     

    Son olarak, yarışma sonucunu anlayış ve sükunet ile bekleyen diğer tüm arkadaşlara teşekkür ediyor; kestirilemeyen gecikmeden dolayı kendilerinden yönetimimiz adına özür diliyorum.

     

    Saygı ve selamlarımla


  4. Selamlar,

     

    Sonuçların açıklanması; katılan yazıların beklenenden biraz daha uzun olması ve bazı arkadaşlarımızın bir süre için internet erişiminden uzak kalması sebebiyle sanırım bu hafta sonunu bulacaktır. Bu süre, online olma fırsatı bulamayan yöneticilerimizin varlığı sebebiyle belki çok kısa bir zaman daha uzayabilir. Yönetimdeki arkadaşlarımızın yaklaşık 140 kilobyte'lık bir metin dosyası tutan 36 yazıyı değerlendirmesi, haliyle zaman alıyor. Bu iş göründüğü kadar kolay değil. Biliyorsunuz ki sitemiz gönüllülük esasına dayanan bir yönetim yapılanması ile yoluna devam ediyor ve her arkadaşımızın puanlamasını göndermesini beklerken meydana gelebilecek bazı makul gecikmeleri anlayış ile karşılamak gerekiyor. Bu makul anlayışı göstermeyen kullanıcılarımıza ait yazıların yarışmaya dahil olması için kimseye yalvaracak da değiliz, hay hay, ayrılabilirsiniz. Kusura bakmayın arkadaşlar, fakat kimsenin gereksiz nazına ve anlayışsızlığına tahammül göstermek zorunda değiliz.

     

    Değerlendirmenin herhangi bir aksaklık olmadığı takdirde 7-10 gün içerisinde tamamlanacağını tekrar belirtmek istiyorum.

     

    Saygı ve selamlarımla


  5. Selamlar,

     

    Başlığın ilk mesajında da belirtildiği üzere puanlamalar tamamlandıktan sonra neticeler ilan edilecektir. Değerlendirme kriterlerimiz ve ciddiyetimiz hakkında fikir sahibi olmak isteyenler, daha önceki yarışmalarda ilan edilen neticeleri gözden geçirmek için, yine ilk mesajda yer alan linklerden istifade edebilir.

     

    Saygı ve selamlarımla


  6. Selamlar,

     

    Ortacagli kullanıcı isimli üyemizin yazısı ile yarışma sona ermiştir. Bundan sonra gönderilecek olan yazılar yarışmaya dahil kabul edilmeyecektir. Yazıların değerlendirilmesi işlemine en kısa zamanda başlanacaktır. Şimdiden neticenin hayırlı olmasını diliyor, ilgi ve katılım gösteren tüm arkadaşlara teşekkür ediyorum.

     

    Saygı ve selamlarımla


  7. Selamlar,

     

    Yarışmaya katılım bu gece itibarıyla sona ermektedir. Saat 00'dan itibaren gönderilecek olan hiçbir yazı bu yarışmaya dahil kabul edilmeyecektir. Yazısını zamanla olgunlaştırarak yayınlamayı düşünen arkadaşların herhangi bir sıkıntı ile karşılaşmamak için, yazılarını en kısa zamanda göndermesi gerektiğini hatırlatmak istiyorum.

     

    Yarışmanın, katılım zamanının tamamlanmasından sonraki 10-15 gün içerisinde sonuçlanması beklenmektedir. Daha önce de belirtildiği gibi, yazılar yöneticiler tarafından muhteva ve şekil belli ölçülerde dikkate alınarak puanlandıktan sonra, en yüksek puanı alan 3 yazı dereceyi oluşturacaktır.

     

    Saygı ve selamlarımla


  8. Bu arada belediyelerin kültür müdürlerine dokundurulan laflar var sanki. Polemik seziyorum! :D Hayırdır gençler, ne oldu bizden habersiz bakiim? :)

    Selamlar,

     

    Trradomir, orasını ne sen sor, ne de ben anlatayım. Yalnızca, isim ve açık mevkiini vermek istemediğim bir belediye kültür müdürünü Üstad'la ilgili hazırladığımız program hakkında ziyaret ettiğimizde; "Necip Kazım"dan bahsederek konuşan, laubali bir edayla "ben zırt-pırt Necip Kazım'ı mı anlatacağım" demeye getiren, bize "Türkiye'de başka şair mi yok? Başka birini söyleyin, onu analım" diyerek sipariş veren, "ölüm yıldönümü değil-doğum yıldönümü değil, onu ne diye analım ki" cümlesiyle geniş vizyonunu ve engin bilgisini ortaya döken bir insanla karşılaşmanın beni son derece şaşırttığını ve rencide ettiğini söylemeliyim. Kültür müdürleri bu kafada olan bir millet için hayıflanmaktan ve giriştiğimiz işe daha büyük bir şevk ile, dört elle sarılmaktan gayri yapacak bir şey olmadığına hükmettik biz de. Başka ne yapabilirdik ki?

     

    Saygı ve selamlarımla


  9. Selamlar,

     

    Ha gayret arkadaşlar, artık son haftaya girmiş bulunuyoruz. Dereceye girecek kalitede yazılar geliyor, bakalım netice ne olacak :)

     

    Uzak ufuklar kullanıcı isimli arkadaşımız yanlışlıkla şiirini özel mesaj yoluyla bana göndermiş. Kendisinin siteye tekrar girmeme ihtimalini de göz önünde bulundurarak şiiri benim paylaşmamın daha uygun olacağını düşündüm. Yarışmaya katılırken özel mesaj göndermek yerine, yazınızı bu başlık altına yazmak durumunda olduğunuzu tekrar hatırlatıyor, şu ana kadar katılan ve son hafta içerisinde katılacak olan herkese tekrardan muvaffakiyet diliyorum.

     

    “NECİP FAZIL KISAKÜREK”

    Sözler yetmez ki onu anlatmaya

    O "üstad Necip Fazıl Kısakürek"

    Kelimeler az gelir onu yazmaya

    Onda vardı aslan gibi bir yürek

    O bir döneme damgasını vurdu

    O asırlık dev çınar

    Sanmayın ki o şimdi unutuldu

    O hep gönüllerde yaşar

    Onu anlatıyor hep bize kaldırımlar

    Onun hayat yolu;hep acı hep çile

    Ona insafsızca saldıranlar

    Hepsi gömülmüş bir bir tarihe

    O bir davaya adadı hep kendini

    Ömrü boyu hep bu dava için çalıştı

    Hak boyasıyla boyamış onun rengini

    Ona bu renk çok yakışmıştı

    Yeşeriyor kalplerde yeniden filizler

    Üstadım sen ekmiştin o binlerce tohumu

    Açıyor yeniden renga renk laleler,güller

    Üstadım sen yerinde rahat uyu

    Kaç güneşler batsa da

    Bu davanın ışığı hiç sönmez

    Bedenleri kara topraklar alsa da

    Hakkın yiğitleri hiç ölmez

    Bu davayı yüklenmiş gidiyor

    Nice yiğitler aslanlar gibi kükreyerek

    Bir millet yeniden uyanıyor

    Hem de içlerinde binlerce

    Necip fazıl KISAKÜREK

    Mehmet Yılmaz İNANOĞLU

     

    Saygı ve selamlarımla


  10. Selamlar,

     

    Üstad, Efendisine Neslihan Hanım'ın şeklen zamane kızlarını andırdığını söylediğinde Abdülhakim Efendi Hazretlerinin "Sen ondan değil, kendinden şüphe et!" hitabına maruz kalınca, eşini böyle bir konuda ikaz etmekten uzak duruyor ve eşinin açıklığından dolayı duymakta olduğu derin hüzne rağmen, onda, böyle bir ikaza karşı oluşabilecek bir red halinin bile kendisine ziyadesiyle giran geleceğini düşünüyor. Zira Üstad eşinin teseddür haline girmesini istese de kabul görmese, bilinen bir emri yerine getirmemenin de ötesinde, uyarıyı önemsememek, emr-i bil mağrufu kaale almamak gibi neticeler doğacak ve mesele daha da kötü bir noktaya ulaşacaktı. Hatta ve hatta, belki de Neslihan Hanım'ın kalbinde bir soğuma hasıl olacaktı ki en kötüsü de bu olurdu. Zaten Üstad tam da o ihtimalden çekiniyordu. Bu halet-i ruhiyeyi his ve idrak etmek belki çok kolay değil, fakat Peygamber torunu olma ihtimali bulunan bir eş hakkında efendisinden "Sen kendinden şüphe et" ikazını duyan bir insanın böyle davranması pek anormal değildir. Neticede "Önce karısına laf geçirseymiş" veya "Acaba Üstad, teseddüre gereken önemi vermiyor muydu?" gibi iki cümlenin dile getirilmesi art niyetli ve galiz bir hata olur (Bu başlıkta bunun yapıldığını iddia etmiyorum). Teseddür emrinin yerine getirilmemesinin, herhangi bir açıdan hoşgörülmesi veya önemsiz kabul edilmesi asla kabil değildir, amenna. Yalnız Neslihan Hanım'ın, Üstad'a karşı göstermiş olduğu bağlılık ve desteği de düşününce, "Belki de böylesi daha iyiydi, belki de hatalar yapabilen bir insan olan Neslihan hanımdan başkası bu yükü omuzlayamayacaktı ki Abdülhakim Efendi Neslihan Hanım hakkında "Kızım" buyurdu" demek gerekiyor. Meselenin bizi ilgilendirebilecek en uç noktasının cevabı bunlar. Bundan ötesine karşı, hakiki bir üstadsever daha fazla tecessüs duymamalı ki Üstad'a çamur atmak için Neslihan Hanım'ın saçını diline dolayanlardan bir farkımız olsun. Olan bitenin sebebi var...

     

    Açık olmak bir hatadır, günahtır, kötüdür. Bunun aksini söyleyecek olanı, yahut "mühim olan kalp temizliğidir" diyerek alakasız bir mantıkla kendince huccet devşirenleri dikkate almamak lazım. Fakat evvelen verdiği eser ortada olan Üstad'ın eşinin saçı bizi birinci derecede alakadar etmeyecektir; saniyen de gerek Üstad'ın, gerek eşinin, gerekse de teseddür meselesi etrafında vukuu bulanların ışığında düşünmek, sebepleri olan özel bir hadisenin altını haddinden fazla kurcalamamak gerekir. Hikmet gözüyle bakanlar için, hamurumuzu İslam kıvamında yoğuran Üstad, bu meselede de efendisine bağlılığını ve samimiyetini ispat etmiştir.

     

    Elbette hiçbirimiz burada art niyetli değiliz, yalnız "Sen, ondan değil, kendinden şüphe et!" ihtarı biraz da bize geliyor arkadaşlar, agah olalım.

     

    Saygı ve selamlarımla

    • Like 2

  11. GEBE

     

    Oktay Akbal, Necip Fazıl'a dedi ki:

     

    - Üstad, bir hikâyemi şöyle bitirmek istiyorum: "Kadın, Kadiköyü - Suadiye arası, 9 dakika 10 saniye tramvayla gitti; ve tam 9 ay 10 gün sonra doğurdu!"

     

    Necip Fazıl bağırdı:

     

    - Harika! Ve bu satırları kesip belediyeye ve tramvay idaresine gönder! (Afiş) şeklinde büyütüp tramvayların içine assınlar!

     

    (Nasreddin hoca, Büyük Doğu Yayınları, 1. Baskı / s. 63)

    • Like 1

  12. Selamlar,

     

    Değerli arkadaşlar, uzaktan bakıldığında boşluğa yumruk sallıyor gibi durduğunuzun farkında mısınız acaba?

     

    Lütfen tartışmayı, ne olduğu gayet açık konular üzerinde, neredeyse aynı iddiaları savunan kişiler arasındaki bir gereksiz atışma olmaktan kurtarın ve mecraına oturtun. Aksi halde konuyu kilitlemek veya bundan sonra yazılan gereksiz mesajları silmek durumunda kalacağım. Bir başlığa iki uyarıdan fazlası lüzumsuzdur.

     

    Saygı ve selamlarımla


  13. Selamlar,

     

    Bu üslup kesinlikle Üstad'a ait değildir. Buradakine yakın bir nükteyi Allah'ın bildiğini kuldan saklamamak" başlığı altında paylaşmıştık. Fakat Üstad'ın böyle bir meselede, bu üslupla bir söz söylediğini hiçbir yerde okumadım ve duymadım. Üstad'a ait olmayan pek çok söz, tıpkı Nasreddin hoca örneğinde de olduğu gibi, Üstad işaret edilerek nakledilir.

     

    "Delikanlıysan" kelimesinin yansıttığı sokak gençlerine ait meydan okuma ağzı, Üstad'da hiç olmamıştır. Ayrıca kendisi bu ifadede eleştirilen şahısların, her türlü arsızlığı yapabileceğine sürekli vurgu yapan birisidir. Dolayısıyla, erkeklik ispatı için böyle bir işi gerekli görmek Üstad için tamamen mantıksızdır. Bu gibi sebeplerden ve bu sözü başka hiçbir yerde görmemiş olmamdan dolayı, kendimden emin bir şekilde sözün Üstad'a ait olmadığını söyleyebilirim.

     

    Saygı ve selamlarımla


  14. Selamlar,

     

    Değerli kullanıcılarımız, dunyabizim.com sitesinde sitemiz ve yarışmamız hakkında bir röportaj yayınlandı. Muhtevası yönüyle şahsen büyük bir sempati beslediğim dunyabizim.com sitesinin yönetimine, başta sayın Cesur Küçük olmak üzere, içerisinde bulundukları çalışmalar ve sitemize göstermiş oldukları ilgiden dolayı hem şahsen, hem de yönetimimiz adına teşekkür ediyor; çalışmalarının başarıyla devamını diliyorum.

     

    Röportajımızı okumaya vakit ayırabilecek durumdaki arkadaşlar, aşağıdaki linkten faydalanabilir:

     

    http://www.dunyabizim.com/news_detail.php?id=1456

     

    Saygı ve selamlarımla


  15. Selamlar,

     

    Yönetici arkadaşımızın belirttiğine ek olarak şunu da söylemek istiyorum: Nesirlerde, Üstad'a fark edilir göndermeler yapılması mecburi iken şiirlerde biraz daha toleranslı davranacağız. Fakat genel manada Üstad'ın şahsının ve fikirlerinin açıklanmasını veya ele alınmasını beklediğimizin altını çizmek isterim. İlk mesajda da değinildiği üzere, diğer yarışmalarda dereceye giren yazılardan fikir alabilirsiniz. Üstadla ve fikirleriyle tamamen alakasız olan ürünler yarışma kapsamında değerlendirilmeyecektir. Üstad'a ne kadar çok gönderme yapılırsa veya Üstad ne kadar iyi anlatılırsa, şans da o nisbette artacaktır.

     

    Saygı ve selamlarımla


  16. Değerli Kullanıcılarımız,

     

    Son iki sene, özellikle de geçen sene yapmış olduğumuz yarışmanın tatmin edici bir keyfiyete vesile olduğunu görmenin de verdiği teşvikle, 3. nesir/şiir yarışmamızı başlatmış bulunuyoruz. Bu yarışmamız da, tıpkı 1. ve 2. yarışmalar için de geçerli olduğu üzere, Üstad Necip Fazıl Kısakürek ile ilgili nitelikli yazılar elde etme amacını taşıyor. Umarız bu yarışmamızda katılan yazı sayısı ve yazıların kalitesi yönlerinden çitayı daha da yukarıya taşımak nasip olur.

     

    Yarışma Konusu: Konu, tıpkı geçen yarışmalarda da olduğu gibi Necip Fazıl üzerine olacaktır. Üstad'ın şahsını ve fikirlerini doğrudan ilgilendiren her türden nesir ve şiir, yarışmaya dahil kabul edilecektir. Önceki yarışmalarda yanlış anlaşılmalara sebep olan bu noktayı bir örnekle açıklamak gerekirse; Üstad'ın fikirlerini yansıtan eserlerinden biri olan Sahte Kahramanlar'da ele alınan karakterlerin yalnızca kendi perspektifinizden tenkidini yapmanız yarışma konseptine uygun kabul edilmeyecekken, Üstad'ın bu eserdeki tutumunu da anlatarak varacağınız hükümler yarışma kapsamında değerlendirilecektir. Her iki yarışmada dereceye giren yazıların gözden geçirilmesi de size işleyiş hakkında fikir verebilir. Toparlamak gerekirse, Üstad' ve "onun fikirleri ile doğrudan ilişkili olan her yazı, daha önceden hiçbir yerde yayınlanmamış olmak kaydıyla yarışmaya dahil kabul edilecektir. Mevzuumuz, genel manada, Üstad...

     

    Katılım Süresi ve Yayın: Yarışmaya katılım süresi, konunun açıldığı tarihten itibaren başlamıştır. Süre 26 Temmuz 2009 Pazar günü saat 24:00'te dolmaktadır ve hiçbir şekilde süre uzatımı sözkonusu değildir. Yarışma için kaleme aldığınız yazıları bu başlık altında yayınlamalısınız.

     

    Kurallar: Yarışmaya katılan yazılar orijinal olmalıdır (Daha önceden hiçbir platformda yayınlanmamış olmalıdır). Site yöneticileri yarışmaya bu sene de katılamayacaktır. Bir kullanıcı ancak bir yazısıyla dereceye girebilir, fakat istediği adette yazı yayınlayabilir.

     

    Değerlendirme: Yarışma bitişini takip eden 10 günlük süreç içerisinde Toplantı Odası forumunda yarışmaya dahil olan yazılar yöneticilerimiz tarafından puanlanacak ve dereceye giren üç kullanıcımız aşağıda belirtilen hediyeleri almaya hak kazanacaktır:

     

    Birinci: Necip Fazıl tarafından kaleme alınan, kendi belirleyeceği 5 adet kitap ve n-f-k.com tarafından hazırlanacak DVD

     

    İkinci: Necip Fazıl tarafından kaleme alınan, kendi belirleyeceği 4 adet kitap ve n-f-k.com tarafından hazırlanacak DVD

     

    Üçüncü: Necip Fazıl tarafından kaleme alınan, kendi belirleyeceği 3 adet kitap ve n-f-k.com tarafından hazırlanacak DVD

     

    Ayrıca dereceye giren yazılar, uygun görüldüğü takdirde döküman kategorilerimizde de yayınlanacaktır.

     

    Hediyeler, neticenin ilanını mütakiben yöneticilerimiz tarafından sahiplerine gönderilecektir.

     

    Katılacak olan kullanıcılarımıza şimdiden başarılar diliyor, yarışmamıza sponsorluk desteklerinden ötürü sayın Selahaddin Sandaloğlu ve Şaban Kolukırık'a teşekkürlerimizi sunuyoruz.

     

    ** Önceki Yarışmalar **

    Birinci Yarışma

    İkinci Yarışma


  17. Selamlar,

     

    Evvela "Soyu bozuk olanın zürriyeti de bozuk olur" gibi, hiçbir geçerliliği olmayan ve sadece sataşmak amacıyla başvurulan sakat bir kahvehane anlayışının sitemizde yeri yok. Burada Hazret-i Ali'ye karşı herhangi bir saygısızlık yapılmamışken kopyaladığınız mesajların mevzuuyla alakasız kalışı, tartışmaya samimiyetle katkı sağlamak amacını gütmediğiniz düşüncesini bizde uyandırıyor. "Ali ile muaviyenin kol kola gezdiği bir cennet varsa ben o cenneti istemem" gibi en hafif tabirle densizce sarfedilmiş olan sözünüz nasıl bir militanca psikolojiyle sitemize üye olduğunuzu da gözler önüne seriyor. Bu takdirde de tartışmanın devamına müsade etmenin bir mantığı kalmıyor. Karşı tarafın da üslubunun tasvip edilmeyecek sertlikte olduğunu belirtmek durumundayım, fakat yine de bu hal, bahsedilen hakikatleri görmezden gelmemize sebep değildir.

     

    Evet Hazret-i Ali Hazret-i Muaviye ile kıyaslandığında çok daha büyüktür. Evet Ehl-i Beyt'in fazileti tartışılmaz, evet Hazret-i Muaviye'nin oğlunun yaptıklarını hiçkimse kabul edemez ve bu iki sahabi birbirleriyle mücadeleye girmiştir. Fakat Hazret-i Ali'nin üstünlüğü ve ehl-i beyt'in büyüklüğü Hazret-i Muaviye'yi küçültmez, hiçbir oğlun yaptığını babasını yargılamak için delil olarak kullanamazsınız ve bu nitelikteki bir anlaşmazlık da hiçkimseyi dinden etmez. Peygamber eşine ve vahy katibi olan yüksek dereceli bir sahabiye her ne cihetle olursa olsun münafıklık ithamını reva görmek haddimizi aşan bir harekettir. Sahabileri yargılama selahiyeti bize ait değildir, zira onların sahip olduğu dereceyi belirten hadis-i şerifler de mevcut, bu başlıkta da onlardan bahsedildiğini gördünüz. Hazret-i Muaviye'yi bugün yerin dibine batırmak bize hiçbir şey kazandırmayacağı gibi Peygamber lütfuna mazhar olmuş birkaç sahabiyi çizip atmaya kalkmak, onların cahiliye devrinde yaptıklarını dahi bahse mevzu edecek kadar ipin ucunu kaçırmak tasvip edilemez. Bizim ehl-i sünnet müntesipleri olarak bu noktada söyleyebileceğimiz en uç fikir, büyük bir sahabi olan Hazret-i Muaviye'yi haksız gördüğümüz olabilir. Hepsi bu kadar. Ötesine, yani Hazret-i Muaviye'yi -haşa- münafıklığa kadar götüren hakaretlerin dile getirilmesine site yöneticileri olarak müsade edemeyiz.

     

    Konu bir süre için kapatılmıştır.

     

    Saygı ve selamlarımla


  18. Selamlar,

     

    Keşke Olmasaydı programının Üstad Necip Fazıl ile ilgili bölümü, Kanal 24'ün izni ile Download bölümümüzde yayınlanmıştır. Başta kaydın elimize ulaşmasını sağlayan sayın Seyhan Koç olmak üzere, hakkı verilerek hazırlanan bu orijinal yapımda emek sahibi olan tüm Kanal 24 çalışanlarına teşekkürü bir borç biliyoruz.

     

    Programa yüksek görüntü kalitesi ile Download bölümümüzden ulaşmak için, bu linkten faydalanabilirsiniz:

     

    Saygı ve selamlarımla


  19. Selamlar,

     

    İzleyemeyenlerden birisi de bendim. Yorumlara baktım da, programla ilgili önceden yapılan onca tanıtımın yerinde olduğuna kanaat getirdim. Medya camiasının sahip olduğu geniş imkanları bu gibi projelerde kullanması umutlandırıcı bir gelişme. Allah emeği geçenlerden razı olsun. Programın kayıtlarına ulaşmak gibi bir şansımız var. Belki uzun bir vakit alacak, fakat öyle sanıyorum ki bu belgeseli yüksek kalite ile download bölümümüze kazandırabileceğiz. Yazışmaya başlayalım :(

     

    Saygı ve selamlarımla


  20. Selamlar,

     

    Her iki yazı da aynı konu dahilinde kaleme alındığından başlıklar birleştirilmiştir.

     

    Mehmet Doğan, tamamıyla bizim görüşlerimizi, bundan da öte hakikati yansıtan oldukça başarılı bir yazı kaleme almış. Ki yönetici arkadaşımızın bu başlıkta yazdıklarının da aynı paralelde olması, düşünme tarzımızda yalnız olmadığımızı göstermesi yönüyle de önem taşıyor ve çehrelerimizde hafif bir tebessüme vesile oluyor. Çevremizde hala Üstad'ı olduğu gibi, kendi özellikleriyle yansıtmak isteyen insanların varlığına şahit olmak bizler için manevi bir destek haline geliyor. Üstad'ın hiçbir görüşe intisab ettirilmesine ve hiçbir kanaatin kendisine ithafına gerek olmayışı hakikatine karşılık, yalnızca son döneme mahsus olmayan bu tarz tabiri caizse yamalama çabalarına gösterilen bu tepki gerçekten sevindirici. Başlıkta da belirtildiği üzere Üstad'ın kimseye şahsi bir husumet duymamakla beraber, gerçekleştirilen inkılabın "Türkü ruh kökünden koparan" yanlarına karşı en sert muhalefeti sergilediği asla görmezden gelinemez. İnkılabı gerçekleştiren taife içerisinde bu fatura ne sadece İnönü'ye aittir, ne de başka bir şahsa... İnkılabı gerçekleştiren kadrodan ziyade, kadronun yaptıklarını en üst perdeden eleştiren Üstad'ın; eski ve kitaplara alınmayan bir yazısına göndermeler yapılarak, sessiz kalmayı tercih ettiği bir meselede hakikati yansıtmayan zorlama bir yorumla olduğundan farklı bir şekilde gösterilmeye çalışılmasını tasvip etmiyoruz. Bu tavrımız sadece bu yazı için geçerli değildir. Siteyi kurmamıza vesile olan birkaç sebepten birisi de, Üstad'ın olduğu gibi, kendi şahsiyetiyle değil; belli görüşlerin müntesibi olarak sunulmasına gösterdiğimiz tepkidir. Üstad'ın fikirlerini eksik veya değişik göstermek, gündelik akımlardan bağımsız olan ve ayrılmaz bir bütünlük ifade etmesi yönüyle önem kazanan görüşleriyle Üstad haline gelmiş bir şahsı, yanlış resmederek hakikate kıymak manasına gelecektir.

     

    Saygı ve selamlarımla


  21. Selamlar,

     

    Efendim sözlerinizin hitap ettiği şahısların saygı gösterilmeye layık olup olmadığından ziyade, içerisinde bulunduğumuz ortamın nezahetini temin açısından bu derecedeki bir üslubun kullanılmamasını istirham ediyoruz. Bazı ifadelerinizden bizim içimizdeki arkadaşların dahi rahatsızlık duyuşu ortadayken, hedef aldıklarınıza değil, yazılarınızı okuyanlara saygı göstermek babında hassas davranmanızı rica ediyoruz. Sizlerden eleştirmemenizi değil, okuyanları daha az rahatsız eden bir üslup kullanmanızı bekliyoruz. Gerekli temellendirmesini yaptığınız, direkt küfür olmayan sert ifadeleri arada sırada kullanabilirsiniz elbette, nitekim site yöneticisi kimliğimize rağmen bunu bizler dahi zaman zaman yapıyoruz; fakat iş üslup tercihi olma noktasını aşarak rahatsız edici noktalara ulaştığında müdahale etmek durumunda kalacağımızı beyan mecburiyetindeyim. Üslup hususunda da Üstad'ın takipçileri olalım. Siz de takdir edersiniz ki Üstad, polemiklerinde yeri geldiğinde oldukça sert kelimeler seçen ve üslubunu sakınmayan bir insan olmakla beraber, her sözünün altını doldurur ve som hakaret izlenimi veren yazılar oluşturmazdı. Kullandığı sert kelimeler yazının içerisinde rahatsız edici bir yoğunlukta olmaz, taşın gediğine oturduğu fikrini verirdi. Hassasiyet göstermenizi bekliyoruz.

     

    Saygı ve selamlarımla


  22. Elveda Menderes!

     

    Böyle gelip böyle gittiler işte!.. Gelişleri, Samet Ağaoğlu'nun kalemiyle şöyle:

     

    «Ankara'dan kalkış, uçaklara biniş... İstanbul'a kadar yolculuk... Yeşilyurd hep hiddetli haykırışlar, gürültüler, Sebati Ataman'ın dediği gibi (dövülmeler, sövülmelerle) geçti. Ölüm bir andan ibaret diyorlar. Bu ânı gördük sayılır ve daha başka şeyleri! Meselâ, uçakta Çankaya İnzibat Kumandanının apoletlerini söktüler. Sökerken bağırıyorlardı: (Neden istifa etmedin?) Yarbay cevap veriyordu: (Siz niye İstifa etmediniz?)

     

    Vapurdan da hafızamda canlı kalanlar var:

     

    Uzun boylu, genç, galiba sarışın bir deniz subayı salonda benden önce geçmiş Tevfik İleri'nin yanını göstererek ince bir sesle (Tevfik Beyin yanına oturun, ama hızlı yürüyün) diyor. İleri, elinde tesbih denize bakmakta... Karşımda biraz solda Fatin Rüştü Zorlu... Bizden iki sıra ötede, son sırada Hayrettin Erkmen... Benim yüzüm de her halde Öyleydi. Fatin de, Hayrettin de (bu ne hal?) diyen yüzler, bakışlar... Biraz sonra salonun sol kısmına Koraltan'ı getirdiler. Kapıdan (Döndürün görelim!) feryatları... Döndürdüler. Bu sefer Koraltan, fakat yüksek sesle: (Bu ne hal, bu ne hal!) diyor. Bir subay dolaşıyor aramızda... Önce îleri'ye, sonra bana uzun uzun baktı Zorlu'nun yanağını okşadı: (Paris, ah Paris, Paris ha!)...

     

    Uzaklaşırken İleri'nin tesbihine kızdı. Ağır bir söz fırladı ağzından. Fakat Tevfik başını çevirip bakmadı.»

     

    Fatin Rüştü'nün, kendisini, sille tokat, dövenlere karşılığı:

     

    «— Ben elli yaşındayım ,siz belki yirmi... Sizin için bu şartlar içinde ve elimi kolumu tutturarak beni dövmek şerefli hareket sayılmaz!».

     

    Öldüren, evet, fakat dayak atan ihtilâl görülmemiştir:

     

    Adnan Menderes ise, günde 12 saat dayak yemekten beter bir işkence içinde harcanmıştır.

     

    Gelişleri bu; gidişleriyse malûm...

     

    Nazik anlarda bir dostuna demişti ki, Adnan Bey:

     

    «— Kardeşim! Şu Ankara'ya bak! Şu ufka bak! Şu Mehmetçiğe bak! İhtilâl olacak diyorlar! Bu Mehmetçik mi bana ateş edecek? Ben ki onun köyüne yolu götürdüm, suyu götürdüm, makineyi, işi, parayı götürdüm... Onun için, onun Ayşe'si için Fatma'sı için, anası için, babası için neler yapmadım? Ben gecemi, gündüzümü, bunlara adamadım mı?.. Bunlar mı İhtilâl yapacaklar?..»

     

    Bilmiyordu ki, sam yeli eserken sapsarı bozkırlara bakıp iç geçirerek köyünü ve tarlasını düşündüğü Mehmetçik, kılıç gibi, hançer gibi, balyoz gibi bir şeydir; ve anadan, babadan devralınan mutlak itaat, sorgusuz baş eğme hasleti yüzünden, kimin eline geçerse onun işini yapar...

     

    Ah Menderes, daha neler bilemedin sen, neler!..

     

    Birincisi:

     

    Üzerinde toplanan bütün hıncın tam mânasiyle sivil olmandan ileri geldiğini bilemedin ve ona göre davranamadın!..

     

    İkincisi:

     

    Harbiye'den başlayarak ordunun içine girmek, oraya yeni bir mâna, bir çift göz ve kulak yerleştirmek gerektiğini, yoksa orduyu müdahalesiz ve kendi başına bırakmanın onca bir nevi düşmanlık sayılacağını bilemedin ve ona göre davranamadın!..

     

    Üçüncüsü:

     

    Tanzimattan beri gelen sahte inkılâplara «dur!» demeyi, bu dâvada asıl sorumlu Halk Partisini top-yekûn eseri ve tesiriyle iptal etmeyi, Allah'ın sana biçtiği memuriyete göre Türk'ün ruh köküne dayalı gerçek inkılâbın ne olduğunu göstermeyi bilemedin ve ona göre davranamadın!..

     

    Dördüncüsü:

     

    Toprak ve köylü sermayesine yönelici millî bir iktisat politikası takip etmenin, mason, yahudi ve kozmopolitler elindeki karanlık sermaye merkezlerini kudurtacağını ve aynen olduğu gibi, seni zaif düşürmek için partini hiziplere böldüreceğini ve seni zıtlarınla halkalayacağını bilemedin ve ona göre davranamadın!..

     

    Beşincisi:

     

    Hesap sormayanlara mutlaka hesap sorulacağını, üstelik, aynen olduğu gibi, kendisinden hesap sorulmayanın kendi öz suçuna hesap sormayana devr ve havale edeceğini, onu aslında kendi suçiyle suçlandıracağını bilemedin ve ona göre davranamadın!..

     

    Altıncısı:

     

    Ruhlara hâkim olunmadıkça ve orada bir imar sahası açılmadıkça madde imarının basit ve haris gözlere mirasyedilik gibi görüneceğini ve içtimaî sınıfları yeni refah şartları istemeye doğru tahrik edeceğini, ortalığa bir açgözlülük havası yayılacağını ve bazı sınıfların bu hava içinde müthiş yağmacılık hissine kapılacaklarını ve haklarını gasbedilmiş sayacaklarını bilemedin ve ona göre davranamadın!...

     

    Yedincisi:

     

    Tepende ve etrafındaki zıt kutupları tasfiye ve tesviye edip partini yekpâreleştirmeyi ve bu yekparelikle bütün aykırılıkların üstünden silindir gibi geçmeyi, tezatsız bir kadro kurmayı bilemedin ve ona göre davranamadın!..

     

    Sekizincisi:

     

    Partine bağlı milliyetçi ve mukaddesatçı gençliği kendi elinle boğmak yerine, ne yapıp yapıp, dere, tepe, bunları dörtlü ümit yaprağı ararcasına bulmak ve demetlemek icap ettiğini bilemedin ve ona göre davranamadın!...

     

    Dokuzuncusu:

     

    Sana hesap soranlara «asıl hesap soracak benim!» diye ölmeyi bilerek kahramanlaşmayı bilemedin ve ona göre davranamadın!..

     

    Bana, temiz bir müminin anlattığına göre, asıldığın günün gecesi, sâf ve dünyadan geçmiş bir İslâm kadını, rüyada, Allah'ın Resulünü görmüş... Kâinatın Efendisi, kadına sol elini uzatmış... Kadın, acaba niçin Âlemin Fahri bana sağ elini uzatmadı diye düşünürken cevap gelmiş:

     

    — Sağ elimde Adnan var!..

     

    Bu bir rüyadır, hiçbir bakımdan şer'î hüccet değildir ve yalnız görüldüğüyle hakikattir; öz hakikatiyse Allah'a malûm...

     

    Fakat her şeye rağmen, ötelere ve esrar âlemine inananlar için güzel bir ümit vaadi...

     

    Eğer Allah, İslâmiyeti koruduğun yalanını, sana, o beyin yırtıcı ve yürek delici yalnızlığın içinde doğrulttuysa sen bir şehitsin ve Allah Resulü'nün iltifatına lâyıksın...

     

    Elveda Adnan Bey!..

     

    İnşaallah yeni yetişeceklere ders olursun!.. Elveda!..

     

    (Benim Gözümde Menderes, Büyük Doğu Yayınları, 2. Baskı / s. 518-520)


  23. Selamlar,

     

    Hafakan nickli üyemiz sağolsun haber verdi. Şu anda TRT1'de Para piyesi oynuyormuş arkadaşlar. Sabah da TRT GAP'da Bir Adam Yaratmak filmi gösterilmiş. Akşamki belgeseli de bunlara eklersek, kendimi bu yıldönümünde TRT'nin, bir devlet kanalı olarak yapabileceğini yaptığı fikrinde olduğumu söylemek borcunda hissediyorum. İnşallah bu gösterimlerin sayısı ve keyfiyeti zaman içerisinde daha da artar.

     

    Saygı ve selamlarımla


  24. Selamlar,

     

    Belki de bugüne kadarki en güzel toplantımız bu oldu. Katılan veya katılmak istediği halde katılamayan tüm arkadaşlara teşekkür ediyorum. Biz gayet memnun kaldık, inşallah diğer katılımcı arkadaşlar da keyif almış ve memnun kalmışlardır. Konuştuğumuz konular gelecek adına da bizleri umutlandırdı. İnşallah bundan sonrası için hayırlara vesile, verimli neticeler doğuran bir toplantı olmuştur. Böyle bir toplantı için ideal sayıyı bulduğumuzu ve sohbetin gayet hoş bir seyirde, ne çok merkezi, ne çok dağınık bir biçimde devam ettiğini belirtmeliyim. Katılan arkadaşlara tekrar teşekkürler...

     

    Saygı ve selamlarımla

×
×
  • Create New...