Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

vecd_

Üye
  • Content Count

    303
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    25

Posts posted by vecd_


  1. Hüzün Adres Değiştirir

    Yakışmıyor cepheyi terk edişin,

    Mert dayanır, namert kaçar sevdiğim.

    Fazla sürmez hatanı fark edişin,

    Hüzün eken, hüsran biçer sevdiğim.

     

    Adet ettin aşk dersini asmayı,

    Hüner saydın sırra kadem basmayı,

    Yetti artık çok denedim susmayı,

    İsyan eden bayrak açar sevdiğim.

     

    Nice avcı bende silah sınadı,

    Geri tepti,sineleri kanadı,

    Kırılsa da yüreğimin kanadı,

    Yine açar, yine uçar sevdiğim.

     

    Bir resmimiz bile yoksa başbaşa,

    Revamıdır ben yanayım,sen yaşa,

    Aşk sunacak sakimi yok sarhoşa,

    Yine bulur, yine içer sevdiğim.

     

    Aynaların farkı kalmaz düşmanla,

    Tanışırsın doğduğuna pişmanla,

    Hüzün adres değiştirir zamanla,

    Benden geçer,sana göçer sevdiğim.

     

    Üzerime yar sevdiğin sahi mi?

    Kalp çalmakta senin gibi dahi mi?

    Ağlama der dosta aşık Daimi,

    Bu da gelir,bu da geçer sevdiğim.

    Cemal Safi


  2. Şimdi gidiyorsun

    Git

    Oysa senden tek bir damla istemiştim

    Sana kocaman bir deniz sunmak için

    Şimdi gidiyorsun

    Git

    Ne zaman başladı bu hikaye

    Anımsamak zor

    Gençtim

    Hazırda fırtınalarım vardı dört nala sevdalarım

    Komazdı öyle üç-beş nöbetleri

    Geceler içimi acıtmazdı böyle

    Bir insan bu kadar eksilebilir mi

    Hatırlarsan sesine uyku kaçmış bir adam vardı

    Bu şehrin biryerlerinde

    Düşler ormanının gece bekçisi derdin sen ona

    Gözlerinde gizledi o seni sen bilmedin

    O adam bendim unuttun mu

    Bak sevdiğin adam gülmeyi bile unuttu

    Seni unutamadı

    İşin kolayına kaçmadım

    Uğruna ölmedim yani

    Uğruna ölünecek sandığım biri için yaşadım hep

    Sen bunu da bilmedin

    Ben bir bakışına bin anlam yükledim

    Sen aşka kestirmeden gittin

    Bir hayatın özetini bırakıp avuçlarıma

    Şimdi gidiyorsun

    Git

    Bana karanlığın ne demek olduğunu öğretmeden

    Bütün ışıklarımı söndürüyorsun

    Bu cehennem cinayetlerini işliyorsun

    Sonra bunlara intihar süsü veriyorsun

    Yazıklar olsun yazıklar olsun

    Susuyorsun susuyorum susayacaklarım bitmiyor

    Hani sen sevdiğini

    Yarı yolda bırakacak kadar yüreksiz değildin

    Düşmemeyi öğretecektin nerdesin nerdesin

    Uzun lafın kısası yoktur

    Anlatacağım çok şey var

    Hoyrat bir rüzgar gibi geldin

    Aklımı hayatımı dağıttın

    Şimdi gidiyorsun

    Git

    Daha ayrılığa bile çarpmadan

    Aşk bize döndü

    Bir yılan gibi soktun koynuma kimsesiz geceleri

    Artık ölüm sana dokunamamaktan kötü değil

    Ama sana dokunmak da yasak bana

    Göz çukurlarımdaki karanlık bunu anlatır

    Sen var ya sen

    Allah kahretsin

    Yani şimdi

    Gözleri sana benzeyen bir kızım olmayacak mı

    Yani şimdi başkaları mı sevecek seni

    Ben saçlarını okşadığım zaman

    Ellerin öksüz kalırdı

    Şimdi gidiyorsun git

    Kahraman Tazeoğlu


  3. İyi değilim aşkım.

    Umutsuzca uyanıyorum sabahları.

    Güneş yüzüme vurdukça daha bir karanlık oluyor günlerim.

    Kahvaltı saatlerimi hep kaçırıyorum.

    Bilirsin sigara iştahımı kesiyor.

    Öyle pek özenmiyorum üstüme başıma…

    Ne geçerse elime giyiyorum.

    Sen yoksun ya ‘’güzel görünüyorsun’’ demesinler istiyorum.

    Yine en arka koltuğunda oturuyorum minibüsün yine camda oluyor gözlerim.

    Sen tutmuyorsun ya elimi cebimden hiç çıkartmıyorum.

     

    İyi değilim aşkım.

    Herkes sana benziyor sanki…

    ’’saçı az daha kısa olsa biraz daha içten gülse..’’

    daha çok benzeyecek olanları ayırıyorum.

    Yoksun ya yokluğun da yepyeni senler arıyorum.

    En zor geceler oluyor.

    İzlediğimizi izlemiyorum, senin uyuduğun saatlerde uyumuyorum.

    Olur ya bir rüyada karşılaşma ihtimali.

     

    İyi değilim aşkım.

    Unutuyor gibi yapıyorum.

    Biriken yaralarımı acıtmasınlar diye hiç kanatmıyorum.

    Seni de kan tutardı hani..

    Bak görüyorsun bunu bile hatırlamıyorum.

     

    İyi değilim aşkım.

    Artık şiirlerimde yok süslü kelimelerle sana seslenecek.

    Adının geçmediği cümlede O gitti diyerek, sevgiyi anlatmak çok zor oluyor çünkü.

    Kağıda kaleme dokununca kömür değil, gözyaşım dökülüyor ya, ziyan oluyor sayfalarım.

    Bir de Pazar günleri var tabi.

    Hiç buluşmadığımız bir yerde hiç bilmediğin bir saatte seni bekliyorum.

    Gelmen pekte anlam ifade etmiyor.

    Ben seni beklemeyi hala çok seviyorum…

     

    İyi değilim aşkım.

    Daha bencil oldu duygularım daha çok ben demeyi, daha çok sabretmeyi öğrendim.

    sayısız yalanlarla ‘’çok özledim’’ seni demeyecek kadar..

    Yokluğunla aramda inanılmaz bir dostluk başladı.

    Kimseyi almıyoruz aramıza..

    bak benden başka sen, senden başkada düşüncem yok satırlarımda..

     

    İyi değilim aşkım.

    Hiç iyi değilim..

    Bu saatten sonra sana ‘’dön’’ mü yoksa ‘’hoşça kal’’ mı demeliyim.?


  4. Belki benim gibi bu konuyla ilgilenen dostlarım vardır . İskender pala gibi usta bi kalemin şiir yorumunu gördüm internette paylaşmak istedim .

     

    Okuyucularımdan sık sık sorular gelir: Şiir yazıyorum, tavsiyeleriniz neler?!

     

     

    Doğrusu şair olamamış benim gibi birisi için çok zor bir soru. Bu babda söyleyeceklerim ancak hariçten gazel okumak kadar esasa taalluk edebilir. İsterseniz paylaşalım:

     

    Bence şair olmanın iki temel şartı vardır: a) Şairane bir ruh üzere yaratılmış olmak B) Şiir eğitimi almak.

     

    Şairane bir ruh ve eda taşımayanların şiir yazmak için kendilerini zorlamaları boşa emektir; vazgeçsinler. Çünkü bu bir yetenek bahsidir ve herkese verilmemiş olması tabiidir. Sesi güzel olmak veya iyi koşmak gibi... Herkes şarkı söyleyebilir ama ses sanatçısı olmak başkadır. Keza herkes basketbol oynayabilir ama Kerim Abdülcabbar olmak özel bir haldir.

     

    Bir şair ayrıcalıklı ve özel yaratılmış bir kuldur bize göre. Çünkü o bizim duymadığımıza, algılayamadığımıza sahiptir ve bu bakımdan bizim de bildiğimiz kelimeler ile hayal edemeyeceğimiz şeyler söyler. Ama yalnızca bu ayrıcalıklı yaratılma şair olmak için yeterli midir? Elbette hayır!.. İşte onun için şairliğin diğer şartı olan eğitim devreye girer.

     

    Şiir eğitimi herhangi bir fakültede verilmez ve bunun bir okulu da yoktur aslında. Şiir eğitimi her şairin kendi başına alacağı bir eğitim olup onun öğretmeni diğer usta şairler ve onların biriktirip tarihe bıraktıkları mirastır. Şiir eğitimi; çok şiir okumanın adıdır. Ruhunda şairanelik olan birisi şiir eğitimi almadan elbette eksiktir. Yalnızca şiir eğitimi alarak şair olmak ise muhal ötesi batıldır. Ancak ikisini belli seviyede birleştirendir ki şiir söyler ve söyledikleri tarihe kalır. Bu ikisini birleştirme oranına göre de şairler büyük veya daha büyük olarak kategorilere ayrılabilirler. Çünkü onlar üslup sahibi, söz geleneğinde yeni bir yol açan bahtiyar kullar olurlar. Onlar Mevlana, Yunus, Karacaoğlan, Fuzulî, Galip ve diğerleri olurlar. Onlar, gökkubbede adları hiç unutulmayacak olanlardır.

     

    İmdi; genç şair adayları, eğer siz de bu kervana katılmak isterseniz işte bizim tavsiyelerimiz:

     

    1. Önce kendinizi tartınız, şairanelik içinizde mi, yoksa siz bir vehim mi taşıyorsunuz?

     

    2. Eğer gerçekten şair olacağınıza inanıyorsanız mutlaka şu üçlü gruplardan birinin eserlerini iyiden iyiye okuyunuz; düşünerek, yorumlayarak, anlayarak.

     

    a) Yunus-Baki-Karacaoğlan B) Pir Sultan-Fuzuli-Seyranî c) Kendi seçeceğiniz üç şair (saz şiirinden, tekke şiirinden ve divan şiirinden)

     

    3. Okuduğunuz eser üzerinde kendinize şu soruları sorunuz: a) Bu adam bunu nasıl böyle söylemiş? B) Hangi şartlar ona bunu söyletmiş? c) Neden bu kelimeleri tercih etmiş? d) Ben nasıl söylerdim? e) Şimdi nasıl söylersem insanlara ulaşabilirim? f) Bunu bir de ben söylemeli miyim? g) Ve sizin ilave edeceğiniz başka sorular…

     

    4. Eğer vezinli ve kafiyeli yazıyorsanız mana ile kafiye (veya vezin) ahenk içinde olmalı, biri diğerine feda edilmemelidir.

     

    5. Uzun yazmaktan kaçınmalı, maksattan uzaklaşılmamalı ve zevk-i selîme hitap etmelidir.

     

    6. İfadenin mümkün olduğu kadar çeşitlendirilmesi üslubu güzelleştirir. Tekdüze mısraların bıktırıcı olması söz konusudur. (Çeşitli nağmelerin bir bestede bütünleşmesi insanı dinlendirir ama tekdüzelik dinleyeni yorar.)

     

    7. Sadelikte sanat, sanatta sadelik gözetmeli, derinliği olmayan ağdalı mısralara fazla iltifat etmemeli, herkesin anlayacağı dilde yazmalıdır.

     

    8. Şiirdeki her bir kelime seçilmeli, öyle istihdam edilmelidir. Bazan güzel bir şiir bir tek kelime ile çirkinleşebilir. Sözler gibi mânâ da seçilmelidir. Sözler güzel olur da mânâ bayağı olursa gülünç bir şey ortaya çıkar.

     

    9. Yazmadan mutlaka düşünmeli ve düşünmeden asla yazmamalıdır.

     

    10. Kendi şiiri hakkında en şiddetli tenkitleri yine kendisi getirebilmeli, şiirden anlamayanlara okutup da onların beğenisi ile kendini şair zannetmemelidir.

     

    Şair adaylarına bir de dostça tavsiye:

     

    Çevrenizdeki insanlar size gelip “Yeni bir şiir yazdıysan okumama müsaade eder misin?” gibi teklifler yapmadığı müddetçe onlara şiir okumayın ve yazdıklarınızı yayınlama gayretine düşmeyin. Hiç üzülmeyin, mısralarınız gerçek şiir olmaya başladığında birileri sizi bulup “Bunları kitaplaştırmak istiyoruz!” diyeceklerdir. Yeter ki siz eğitime devam edin. Şiir her şeyden evvel sabır ister çünkü!..

     

    İskender PALA'nın köşe yazısı

    • Like 1

  5. Martıların gözlerinden dinledim

    İstanbul'un boğazı yanmış dün gece

    Yıldızlar şahitlik etmiş, güya suçlu benmişim

    Oysa can, yemin olsun yanağımdan süzülen denize

    Ben bu şehre yüreğimi içirmedim

     

    Göklerden hicran yağdı, İstanbul'lu bir geceydi

    Yere düşen her damlanın yüreğinde sen vardın

    İsmin dudaklarımda idamlık bilmeceydi

    Yalansa kahrolayım, sen İstanbul kokardın

     

    Sevda dediğin gülüm bir busedir dudağımda

    Bıçak gibi, yasak gibi, kan gibi...

    Utanır, intihar ederdi ölüm,

    Hayata rest çekip ağladığımda,

    Korkak gibi, tutsak gibi, yaşanmamış an gibi...

    Ben lal olmuş bülbülüm, sen deli gülsün bağımda

    Toprak gibi, yaprak gibi, candan özge can gibi

    Kuş uçmaz kervan geçmez dağımda,

    Kah aşkı yağan kar tanesi

    Kah Leyla tüten rüzgardın

    Zambak gibi leylak gibi,

    Sigaramda duman gibi

    Sevdiceğim, sen İstanbul kokardın

     

    Dayadım ondörtlüyü İstanbul'un şakağına

    İstediğim gül içmekti gözlerinden bir yudum

    Seni sordum gündüzlerce bu şehrin her sokağına

    Söylemedi, inat ettim gece seni uyudum

     

    Ben bir sana, bir bu şehre gül dedim

    Ayla toprak şahittir, şahittir denizle gece

    Sensizken, İstanbul'da bir kez olsun gülmedim

    Yıllar kapımı çaldı, ellerinde vur emri

    Yokluğun var sen yoktun, ölüm geldi ölmedim

    Ağladım yüreğimde sen, sende divane İstanbul

    Aşkından hatıra dedim göz yaşımı silmedim

    Ben bir sana, bir bu şehre gül dedim

    Belki de can ben bu şehri güller için çok sevdim

     

    Gözlerimden dökülen yaş denizi ıslatıyor

    Sevda kilim, hasret nakış, gönül derdi dokuyor

    Çatlayası deli yürek 'sen sen' diye atıyor

    Oy gece gözlüm oy, İstanbul seni kokuyor

    • Like 1

  6. Bekleyenler için

    Bir ayak sesi duymayayım

    Kapıya koşuyorum

    Gelen sen misin diye

    Bir sarı saç görmeyeyim

    Yüreğim burkuluyor

    Ağlamaklı oluyorum

    Her şey bana seni hatırlatıyor

    Gökyüzüne baksam

    Gözlerinin binlercesini görürüm

    Bir rüzgar değse yüzüme

    Ellerini düşünmeden edemem

    Yaktığım bütün sigaraların dumanları sana benzer

    Tadı senden gelir

    Yediğim yemişlerin

    İçtiğim içkilerin

    Ve içimdeki bu dayanılmaz sıkıntı

    Bu emsalsiz hüzün

    Seni beklediğim içindir

     

    Resmine bakamaz oldum

    Uykulardan korkuyorum artık

    Utanıyorum odamdaki bütün eşyalardan

    Şu sedir hala gelip oturmanı bekliyor

    Şu ayna karşısında güzelliğini seyretmeni

    Şu kadeh dudaklarına değebilmek için duruyor masada

     

    Ve şu saat geldiğin anda

    Durabilir sevincinden

    Zaman çıldırabilir

    Çünkü benim dünyamda

    Ölümsüzlük, seni sevmek demektir.

     

    Bir çocuk doğmayı bekler

    Bir ağır hasta ölmeyi

    Bitkiler yağmur ve güneşi bekler

    Yalnız bir kadın sevilmeyi

    Ve düşün ki bir adam

    İçinde bütün bekleyenlerin korkusu ve ümidi

    Seni bekler

    Asılmayı bekleyen bir idam mahkumu gibi

     

    Sen gelinceye kadar

    Pencerem kapalı duracak

    Rüzgar gelmesin diye

    Artık perdeleri açmayacağım

    Gün ışığı girmesin diye

    Sonra kahrolacağım

    Bu karanlıkta, bu derin yalnızlıkta

    Ve günlerce gecelerce haykıracağım

    Nerdesin diye, nerdesin diye

     

    Bir gün bu kapıdan sen gireceksin

    Biliyorum

    Ergeç bu bekleyişin bir sonu gelecek

    Yıllarca sonra

    Öldüğüm gün bile gelsen

    Bütün bu bekleyişlerimi ve öldüğümü unutup

    Çocuklar gibi sevineceğim

    Kalkıp sarılacağım ellerine

    Uzun uzun ağlayacağım

     

    Ümit Yaşar OĞUZCAN


  7. Herkes Gibisin

     

    Gönlümle baş başa düşündüm demin;

    Artık bir sihirsiz nefes gibisin.

    Şimdi tâ içinde bomboş kalbimin

    Akisleri sönen bir ses gibisin.

     

    Mâziye karışıp sevda yeminim,

    Bir anda unuttum seni, eminim

    Kalbimde kalbine yok bile kinim

    Bence artık sen de herkes gibisin.

     

    Nazım Hikmet RAN


  8.  

    SENDE KALMIŞ

    Bilmiyorum nerdeyim, ne haldeyim, ben kimim

    Ayrılırken kimliğim, adresim sende kalmış.

    Tebessümü yüzüme çok görüyor matemim

    Güldüğümü gösteren tek resim sende kalmış.

     

    Akların kaybolduğu, rengin ahenk bulduğu

    Toprağın kadehine ab-ı hayat dolduğu

    Bir gül için, bülbülün saçlarını yolduğu

    Aşkın harman olduğu o mevsim, sende kalmış.

     

    Nerede o çocuksu, o şımarık hallerim,

    Saçlarına hasreti tanımayan hallerim,

    Rengarenk rüyalarım, toz pembe hayallerim

    Tekmil neşem, sevincim, hevesim, sende kalmış.

     

    Ayıplama, kınama, kahveye gidiyorsam,

    Avunabilmek için bir tavla atıyorsam,

    Garson çay uzatırken ben aklımda diyorsam,

    Sende kalmış demektir, ladesim sende kalmış.

     

    Dostlar da muhabbeti kestiler, lüzum da yok.

    Zaten senden ziyade sohbetim, sözüm de yok.

    Sen dönmeden kimseye bakacak yüzüm de yok.

    Aynalarda kendimi göresim sende kalmış.

     

    Sende kalmış umudum, saadet çağım sende,

    Sende kalmış huzurum, tüten ocağım sende,

    Sende hayat kaynağım, duygu membağım sende,

    Can diyorum sana,can kafesim sende kalmış.

     

    Allah' ım düşmanımı düşürmesin bu zaafa,

    Sanki her noksanımı mecburum itirafa,

    Hangi şarkıya girsem, notalar do re mi fa

    Sol diyorum sana sol, la sesim sende kalmış.

     

    Gel Tanrıya borcunu teslim etsin bu yürek,

    Tez gel ki enkazımı kapatsın kazma kürek,

    Kelime-i şahadet getirmem için gerek,

    Son diyorum sana, son nefesim sende kalmış.

    Cemal SAFİ


  9. Sevda senedine bir imza attım

    Neyleyim icraya geldi yalnızlık

    Seni vermem diye bin yemin ettim

    Benden beni bile aldı yalnızlık

     

    Lokman hekim libasını giyerek

    Senin tek tabibin benim diyerek

    Kanımı içerek ömrüm yiyerek

    Derdime dermanı buldu yalnızlık

     

    Senin suretinde kapladı beni

    Aşk diye hicrana sapladı beni

    Önce kendisiyle topladı beni

    Sonra sensizliğe böldü yalnızlık

     

    O şimdi padişah ben garip köle

    Elveda mutluluk merhaba çile

    Ezerdi sen varken karınca bile

    Köleydi kapımda kuldu yalnızlık

     

    Sende düşüp gittin kendi derdine

    Gölgem firar etti hasret yurduna

    Çekip gittim kaf dağının ardına

    Hoşgeldin diyerek güldü yalnızlık

     

    Yeter artık dedim kavgadan bıkıp

    Ölüyorum seni yalnız bırakıp

    Anlaştık diyerek elimi sıkıp

    Peşimden toprağa daldı yalnızlık

    Serdar TUNCER

×
×
  • Create New...