-
Content Count
128 -
Joined
-
Last visited
-
Days Won
7
Posts posted by ali melikşah
-
-
Tarihler bugün şunu yazacak:
"İnsanlıktan ve insan olabilmenin şerefinden zerre nasiplenmemiş iki tane hayvan ruhlu, sapık, it, namussuz ve şerefsiz 20 yaşındaki hamile bir kadını ve 11 aylık bebeğini katletti."
-
1. Karşılaşıldığında, cami çıkışında ya da bir şekilde bir araya gelindiğinde parmaklarının ucuyla tokalaşan adamlara ve bu tokalaşma şekline takıntılıyım. kendimi, sanki karantinaya alınmış bir insan gibi hissettiriyorlar bana.
2. Düzen takıntım var birde. Şimdiki nesil simetri mi mimetri mi ne diyor buna? Her şey tertipli düzenli olacak. Şekilcilik değil ha, bir tür olması gerekenin olması gerektiği yerde olması. (aşırı felsefi bir söz oldu ama anlatabilmişimdir inşallah)
3. Konuşurken karşısındakinin yüzüne değilde sağa sola, ileri geri, öne arkaya bakıp; ucundan kıyısından dâhi olsa göz teması kurmayan ayarsızlara hem ayarım hemde takıntılıyım.
-
çamurlu caddelerde volta
mükellef değilim tabi
çok kız kestim - ALLAH affetsin-
ah ali ah
bağıra çağıra oynamayı açıktan
sigarayı ve sevdalanmayı gizli
topu ortadan
hayatı ıskadan
körfez savaşı
yerli malı ve fındık
bahanesiz kavgalar
damda yıldız sefası
-
Müslüm Babanın "uzaklarda arama çünkü sen içimdesin, taht kurmuşsun kalbime en güzel yerimdesin" dediği gibi.
Hiç uzaklara gitmeye lüzum yok. Kahramanım mı? Elbette Annem!
-
Üstada atfedilenlerden birisi daha. Neresinden bakarsanız bakın tam bir işportacı sözü:
"Yamadık dünyamızı yırtarak dinimizden / Din de gitti dünya da gitti elimizden.."
-
Genelde pazar günleri klasiği olan banyo. Annemin bizleri sıraya koyup, banyo kazanına odunu ver ha ver yaparak ateşi körüklemesi, leğenin ya da bizim oraların deyimiyle teştin içinde bizi yıkaması, ev sobalı olduğundan hemen sarıp koşun sobanın yanına demesi, sonra başımızda bit var mı yok mu diye analiz yapması çocukluğumun güzel hatıralarından birisidir.
Kola kutusu, cam şişe, bakır, demir toplayıp hurdacıya satmak. İmece usulü aldığımız plastik topun patlaması sonucu gözyaşlarına boğulmak, sınıfta muz yiyen birisini gördüğümde "bunlar bayağı zengin, biz değiliz" demek, kurşunkalemimi neredeyse görünmez hale gelene kadar açmak.
Benim gizlice aşık olduğum kızın bana da gizlice aşık olduğunu öğrenmek, annemin onun annesine "bizim oğlan size çok gidip geliyor, sizi seviyor teyzesi, sizin kızı bizim oğlana mı alsak" demesi.
Bir mıh gibi, punto gibi, zımba gibi işlenmiş hatıralar, hayatlardı bunlar.
Güzelim ülkemde çocuk olmak bile büyük sorumluluktu, uğraştı bence.
-
Üstadın Ramazan Bayramı konuşmasından bir pasaj:
"Şimdi iş başa düştü. Millete, milletin kendine düştü. Milletin içinden aydınlarından bir kısmını tabi aydınların hepsini diyemiyoruz, tekrar donatıp ayağa kaldırıp ve tekrar o devletimizin olması lazım. Büyük devletimizin olması lazım. Bu devlete Arap devleti dediğimiz anda o bitiyor. Arap Birliği kuruldu biliyorsunuz. Bu devlete Kürt devleti dediğiniz anda o bitiyor. Bu devlete Fars, Pers, İran devleti dediğiniz zaman o olmayacağı belli. İşte bunun gibi mensubu olduğumuz, tabiî ki en büyük onurla mensubu olduğumuz Türk devleti bile diyemeyiz. Tabi Türkler de imtihanını vermiş tarihte. Bunu göstermiş, fakat kedisi kurduğu hiçbir devlete Türk devleti dememiş. Selçuklu aile, Osmanlı aileden geliyor. Neden dememiş? Çünkü: Başka ırklar, Müslüman kardeşleriyle beraber kuruyor devleti. Kendinde o hakkı görmemiş, tevazu göstermiş… Hiçbir zaman kendi ırkını öne sürmemiş…
Bu bakımdan hiçbir ırkın adını kullanarak bir devlet kuramazsınız. Türkiye Cumhuriyeti Devleti diye koyduğunuz andan itibaren ki bu devletin de olmayacağı ortaya çıkmıştır. Bu, Türk adından gelmiyor, hemen gidip bir ırk adı vermekten, sınırlıyorsun… İran İslam Devrimi dediler, duyduk memnun olduk. Biz Cağaloğlu’ndaydık, orada İran Konsolosluğu var. Gideyim bakayım ne gibi değişiklik oldu, ismi ne oldu? Bayrağı ne oldu? Gittim, baktım “İran İslam Cumhuriyeti” diye yazmışlar levhaya. Bu devlet olmaz dedim. İran diye sınırlıyor kendini. Cumhuriyet diye sınırlıyor. Oysa cumhuriyet yönetim şekli. Onu biz seçeriz. İran diye sınırlıyor. Sanki İslam kâfi değil.Kaynak: 'Mademki imtihan yurdundayız."
-
Dindar değilim. Cürmüm de bayağı vardır (ifşa yapmıyorum, yanlış anlaşılmasın).
Tesettür, örtünme, kapalılık konusunda hep şunu derim: Fıtrat, ahlak, edep örtüsü takmayan her erkeğin ve kadının hali dumandır, fenadır. Allah affetsin.
Ayrıca Samiha Ayverdi'nin örtü ve örtünme konusundaki düşünceleri onun kıymetinden, şahsiyetinden ve eserlerinden bir şey götürmez. Gelenek çerçevesinde bir takım düşüncelerini ifade etmiş. Çokta haddi aşan şeyler yok zannımca. Bazı ithamlar yersiz ve acımasız gibi olmuş sanki.
Misalen şöyle der Hey gidi günler hey isimli hatıratında:
"Müslüman Türk'e vatan hazırlayanları ve bu uğura yediden yetmişe maddi-manevi cihad yolunda gecesini gününü, varını yoğunu feda eden uluları, Türk gençliğine duyuramamakta gaflet gösterdikçe de onların on parmağının yakamızdan tutarak bizden hesap soracağını neden hiç düşünmemekteyiz? -
ne konak ne villa ne araba
istemem ver onu talip olana
o, kurtuluşa sebep olaydı sadece
yeterdi ömrümün cihanına
sırrım sevdam sürgünüm
şerbet bal cennette üzüm
aramaz bir şeyi gözüm
yadımda yâr olmayınca
-
can, canan, kan, ekmek, su, hava, çay gibi olacak. insanın içine, gözüne, gönlüne dolacak kadın. erkeği tüm alemle savaşır hale getirecek, erkeğin sırtını dayayabileceği erlikte olacak, söz gibi olacak, su gibi olacak, eşine erine muhabbet duyacak.
gerekirse meydanda, gerekirse evde, gerekirse ameliyathanede, gerekirse kürsüde, gerekirse bağda bahçede, gerekirse evinin en mahrem yerinde olacak. nerede olması gerektiğini, kendisinin neye ve nereye yakıştığını kendi bilecek belleyecek. yerini ve yurdunu bilecek.
kadın güzeldir, kadınlar değerlidir, kadınlara ilişkin mis gibi hadisler, şiirler, türküler vardır.
kadın ötelenmeyecek, dışlanmayacak, bir şey bilmez muamelesi yapılmayacak, erinin eşinin babasının abisinin annesinin ardında değil yanında duracak.
onun ne olduğu, ne olması gerektiği, neden olması gerektiği erkeklerin cinsellik ve fantezi mevzuları üzerine değil; fıtratında ve şahsiyetinde malum olduğu bilinecek. buna göre muamele yapılacak.
çok söyledim azca bitireyim: erkeğe erkek olabilmek, kadına kadın olabilmek yaraşır vesselam.
-
Köy yerinde kan davası, akan çeşme, yüce dağ, tütün, kaçak çay, eşkiya, yavuklu, kız kaçırma, mahpus, ana, yâr, çoluk çocuk, verem.
Her biri bir yaşamışlığın ve yaşanmışlığın tınıya vurup, sineden dile dökülmesi gibi çağlayandır türkülerimiz.
Gariptir bizim türkülerimiz; kendi halinde, gösterişsiz, yalnız, elleri çorak, gönlü kırık, gözü yaşlı, eğilmez, bükülmez.
Benzemez başka illere, ellere, dillere. İnsanımızın yüzünde beliren çizgilerin notasıdır, sebebidir, aynasıdır. Öyle belirgin, öyle garip, öyle çileyle yoğrulmuştur her biri. Her çizgi bir hayat, her çizgi bir meşgale, her çizgi bir emektir.
-
zülüf üzerine hasıl olmuş en vurucu türkülerden birisi daha. insanı dört mevsim, yedi kıta, bilinen alem ve boşluklar arası gidip gelmeye vesile kılacak cinsten hemde. toprağın bol olsun güzel insan. değerli ozan.
-
Rahmetli ozanımız Neşet Dayının (Ertaş) sinesinden çıkıp, içimizde bazen seher yelleri, bazen fırtınalar, bazen de ummanları estiren o güzelim türküsü.
Açma Zülüflerin Yar Yar Yellere Karşı
Senin Zülfün Benim Telim Değil Mi
Bülbül Figan Eder Güllere Karşı
O Yar Benim Gülüm Değil Mi
Sallama Saçların Yar Yar Sen De Bulursun
Azrail Misali Yar Yar Canım Alırsın
Etme Bu Cefayı Yar Yar Kanlım Olursun
Bu Kul Senin Kulun Kulun Değil Mi -
-Sevmek-
Düşünerek sevmek,
Susarak dinlemek,
Bakmadan izleyebilmek seni..
Gördüm ve durdum. Bunu yazan insan hayatta kalmak için sıvı yerine 'gam ve bedel' içiyor olsa gerek. Sadakat mi saflık mı bir şey diyemem. Ancak hissedişim şu yöndedir: Ya ağır bir imtihan ya da imtihanı kaybediş. Bir murat ya da netice göremedim bu satırlarda. İnşallah yanılıyorumdur. Yanılmakta isterim.
-
bunun en büyük emaresi ise türkülerdir. binlerce türkü vardır göze ve gönle yazılan. hatta 'göz gördü gönül sevdi' diye bir güzelleme bile var.
-
gözünden ve gönlünden. hayır! keramet ehli bir insan ya da mutant değilim ama tanırım. gönlündeki gözüne sirayet eder, ışıldar, parlar, buğulanır, kıvılcım saçar, huzur verir, öfke vardır, nefret vardır, tasa ve gam vardır. gönülde olan göze yansır. doğal olarakta göze yansıyan dile vurur. gözler yanıltmaz.
ne mutlu ve gönlü ve gözü bir olanlara der geçerim vesselam.
-
Ak Parti sebep değil sonuçtur. Türkiye'nin biriken, köhneleşen, milletin ilgilenmediği, hesap sormadığı, birey olma güzelliğini değerlendirmediği, gelene gidene eyvallah dediği, sindiği ve sindirildiği ve daha nice emsaller.
Ak Parti tüm bunların bakiyesi üstüne gelmiştir getirilmiştir. Getirilmiştir ama sonradan yoldan çıkmaya çalışmıştır, arıza çıkartmaya kalkmıştır, itirazım var arkadaş demiştir, dünya beşten büyük diye slogan dahi olsa belirtmiştir, mazlumlara ve mağdurlara azılı düşmanlar fırsat verdikçe el uzatmıştır.
Bunun en büyük sebebi ise Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın şahsiyeti, dikliği, deliliği, alışılageldik siyasetin dışında sergilediği tavırlardır.
Yanlışı yok mudur? Vardır.
Doğrusu var mıdır? Vardır.
Esas iş millette. Destek verir ya da vermez bu önemli değil. Önemli olan eleştirebilmesi, sorgulayabilmesi, ceza kesebilmesi, hakkını hukukunu arayabilmesi, itiraz edebilmeli.
Bu hem İslamidir, hemde insani. Bunu yapmadıktan sonra hükümetlerin ve liderlerin doğruları/yanlışları üzerine ömür yetmeyecek tartışmalar yapılır, yapılmaya da devam eder. Aslında yapılmalıda. Mesele tatsız tuzsuz kısır köfte pide döngüsü şeyler.
-
Her ne kadar İsmet Özel 'ölen öldü kalan sağlar hain' cesede kalanlara selam olsun. İhanet değil muhabbet olur bizde.
Hoşluk bırakan ve görenlerden oluruz inşallah mütereddit kardeşim.
- 1
-
Geldik ama bulamadık türünden bir karşılama(ma)ya maruz kaldık vesselam. Hareket, bereket, kıpırtı, patırtı, aksiyon vs. yok. Ya da var bize denk gelmedi diyelim. Selam olsun forumdaşlara diye bir girizgâh yapalım ve bekleyelim bakalım.
-
şaşkın kız
cesur oğlan
iki adım ötede sokak lambası
-belki çekirdek, belki sigara-
arabesk müzik, enflasyon, kasete liste
beyaz gömlek siyah pantolon
güzel günlerdi siyah beyaz
veresiye defteri, 302 otomarsan, ayakkabıya ökçe
baba yorgun düşer
annede gündelik telaş
çocuklar peter pan, kara şimşek, voltran falan
-hep illüminatinin işleri bunlar-
alın verdiklerinizi
otomatik makineleri
hızlı arabaları
asfaltlı yolları
şimdi kim verecek bana kaybettiklerimi?
---------------------------------------------------
-
Fethi Gemuhluoğlu'nun, 22 Kasım 1975 tarihinde 'Dostluk' üzerine irticâlen yaptığı konuşma.
"Tarihe dost değiliz. Coğrafyaya da dost değiliz. Coğrafyaya dost olmadığımızı göreceksiniz. Türkiye bir iç harbin eşiğindedir. Bir doğu-batı meselesi çıkabilir. Anadolu Beylerbeyliğini bile size çok görürler. Sonra, bu içinizdeki çocuklardan Batı Trakya’yı yahut Kırım’ı kurtarmalarını ve belki orada yaşamak imkânımız olup olmadığını araştırmak gibi bir gaflete düşeriz."
-
kalana hayret
ölene bayram
-gitti bir daha gelecek-
yıkımlar, çevre kirliliği, foklar, küresel ısınma
daha nicesi var dünyanın türlü işleri
-soru şu: nereye bu gidiş-
dev yapılar, ayfon bilmem kaç, köpeğe protez bacak
ooo yaptınız ne güzel
şimdi sıra yıktıklarınızda
-bir mazlumun gönlünü yapın yapabilirseniz!-
-
ortasında kaldım hepsinin ama değilim ortalık malı
çile şair, münzevi ozan, özel adam ismet
meydan adamı bunlar, silahşör her biri
silahşör dedikse Athos, Aramis, Porthos değil elbette
-dördü bir arada olacaksa zarifoğlu cahit yakışır halkaya-
çocukluğum, annem ve öfkem
sonra sevgililerim, dostlarım, Türkiyem
kavgam sokak aralarında geçti
büyüyen çocukluğumla beraber
-hırçın, yalnız, öyle tuhaf işte-
ssk, vita yağı, yamalı elbise ve kış akşamları
zeytini iki defa ısır derdi dedem
ermezdi aklım o zaman
şimdi şahit oldumki hamur bile yoğuramıyorlar kızlar
- 1
-
yeni yetme edebiyat, papağan tarihçi
boyunda fular, elde nargile
-marlboro içmeyin ha israil malıdır-
ya sosyoloji, ya ilahiyat, ya edebiyat okurlar
mekanlar aynı kafalar karışık
-aman tokalaşmayın ha caiz değildir-
baba parası, devlet katkısı, parti maşası
hepsinin çıktığı yer torna tezgahı
-hadi kahrolsun diyelim israil kahrolsun-
Kendi Dörtlüklerinizi Yazın...
in Kendi Yazdıklarınız
Posted · Report reply
Kendimden değilde severek dinlediğim bir türkünün sözlerini paylaşayım dedim. Belki gafletten, Belki şaşkınlıktan.
"gafil gezme şaşkın
bir gün ölürsün
dünya kadar malın yarim yarim
olsa ne fayda"