Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

cihat

Editor
  • Content Count

    686
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    4

Posts posted by cihat


  1. -Nasıl olsun? - Amerikan traşı olmasın da nasıl olursa olsun. Her zaman aynı espriyi yaparım ve Ebû Hişam bu espriye her zaman güler. Bayat-mayat; espriyi müşteri yapıyor ve müşteri velinimettir.

     

    - İşler iyi mi Ebû Hişam?

     

    - Değil be Abdurrahman; ama boğaz kesmeyi bir öğreneyim, işler acayip açılacak. Ah benim ferasetsiz ustam! Öğrete öğrete saç kesmeyi öğretti bana. Ne diyeyim? Allah yine de rahmet eylesin.

     

    Her zaman aynı espriyi yapar ve ben bu espriye her zaman gülerim. Bayat-mayat; espriyi Ebû Hişam yapıyor ve Ebû Hişam'ın bir erkek kardeşi Saddam rejimi tarafından asıldı, karısı ve bir bacısı Amerikalıların pazar yeri katliamında can verdi, bir oğlu Şii Bedir Tugayı tarafından öldürüldü, başka bir oğlu da-seçimlerde oy kullanarak işgalci kafirlerin değirmenine su taşıdığı gerekçesiyle- Sünni tekfirciler tarafından kurşuna dizildi.

     

    - Ne olacak böyle, Ebû Hişam?

     

    - Allah'ın dediği olacak. Oluyor zaten. Bismillahirrahmanirrahim: “Kendilerine apaçık deliller geldiği halde parçalanıp ayrılanlar gibi olmayın. Öyle olursanız sizin için büyük bir azap vardır.”

     

    - Âmennâ.

     

    - Hepimiz âmennâ diyoruz, sonra da birbirimizin boğazını kesiyoruz. Allah -Subhânehû ve Teâla- bizden “İşittik ve itaat ettik” dememizi istiyor, ama biz sadece “İşittik” diyoruz. Rahman'a değil kovulmuş şeytana itaat ediyoruz. Bunu yaparken de utanmadan tekbir getiriyoruz. Şu bizim Velid mesela…

     

    - Velid?

     

    - Ehl-i Sünnet'in fedailiğine soyunan şu kızıl saçlı oğlan var ya… Hani geçen burada tartışmıştınız…

     

    - Ha evet, hatırladım.

     

    - Bir haftada üç Şii camisi kundaklamış, hem de millet namaz kılarken. “En az sekiz-on tanesini geberttim” diye övüne övüne anlattı burada. Böyle tiplerin sağı solu belli olmaz, fitneye karşı çıkarken fitneci damgası yiyip kellemi kaybedebilirim korkusuyla hiç sesimi çıkarmadım. Biliyorsun, denizden çıkan bilmem hangi mahlukun eti yenir mi yenmez mi diye saatlerce tartışırlar da, din kardeşlerinin kellesini koparmak için bir an bile tereddüt etmezler.

     

    İyi adam lafının üstüne gelirmiş. Velid, selamsız-sabahsız dalgın dalgın içeriye girip köşedeki tabureye oturdu ve gözlerini yere dikti. Ebû Hişam'ın son söyledikleri kulağına çalınmış mıydı acaba? Olabilir, ama bunları anladığına dair bir işaret yoktu. Hatta, bunları herhangi bir şekilde algıladığına dair bir işaret de yoktu.

     

    - Hoş geldin Velid. Saç mı sakal mı?

     

    Ebû Hişam'ın sorusu cevapsız kaldı. Velid sanki başka bir atmosferdeydi ve bizim atmosferimizle o atmosfer arasında sanki ses geçirmez bir duvar vardı.

     

    Ayna üzerinden Ebû Hişam'la soru işareti mealinde bakıştık. Sonra o bakışlarımızı Velid'e yöneltip, yere diktiği gözlerini bize çevirmesi ümidiyle uzun süre öylece bekledik. Nafile.

     

    Ebû Hişam, traşa kaldığı yerden devam etti. Velid'in gelişiyle beraber dükkanı kaplayan tuhaf atmosferden bir an evvel çıkmak için birkaç bayat espri daha patlattık:

     

    - Duydun mu? Kahire'deki Arap Birliği toplantısında “Yıllardır kandırıp durduğumuz Arap ulusuna karşı artık dürüst olacağız” diye karar almışlar. Bundan böyle bütün Arap Birliği toplantıları Knesset'te düzenlenecekmiş!

     

    Hah hah haaa…

     

    - Bizim Pinti Muaz'ın karısını kaçırıp “1000 dolar vermezsen cenazesini göndeririz” demişler. “Yağma yok! Cenaze masrafları size ait” diye itiraz etmiş!

     

    Hah hah haaa…

     

    Kahkahaların arasından mırıltı gibi bir şey geçti. Gülmeyi kestik. Gözlerimizde soru işaretleri, yeniden Velid'e çevirdik bakışlarımızı. O, hâlâ yere bakıyordu.

     

    - Bir şey mi dedin, Velid?

     

    Başını ağır ağır kaldırıp Ebu Hişam'a baktı. Sonra başını yeniden yere çevirip belli-belirsiz “Gandi” dedi.

     

    - Gandi mi?

     

    - Gandi.

     

    - Ne oldu Gandi'ye?

     

    - Beni rezil etti.

     

    - Nasıl?

     

    - Televizyondaki filmde. Dün akşam. Hindular Müslümanları kesmeye başlayınca ölüm orucuna başladı. Müslümanlar Hindistan'dan ayrılıp Pakistan'ı kurunca da, buna başından beri karşı olduğu halde, 'Pakistan bizim dostumuzdur, komşumuzla barış içinde yaşayalım' dedi. Adam Hindu, Ebu Hişam, Müslüman olan benim! Kendimden utandım. Kıyasıya utandım. İçimde bir şey koptu. Artık Şiilerle savaşmayacağım.

     

    Yerinden doğruldu, “Allah'ın selamı hepimizin üzerine olsun” deyip gitti. Şimdi fitneden uzakta bir yerde çobanlık yapıyormuş. Allah selamet versin.


  2. MOHAÇ TÜRKÜSÜ

     

     

    Bizdik o hücumun bütün aşkıyle kanatlı;

    Bizdik o sabâh ilk atılan safta yüz atlı.

     

     

    Uçtuk Mohaç ufkunda görünmek hevesiyle,

    Canlandı o meşhûr ova at kişnemesiyle!

     

     

    Fethin daha bir ülkeyi parlattığı gündü;

    Biz uğruna can verdiğimiz yerde göründü.

     

     

    Gül yüzlü bir âfetti ki her pûsesi lâle;

    Girdik zaferin koynuna, kandık o visâle!

     

     

    Dünyâya vedâ ettik, atıldık dolu dizgin;

    En son koşumuzdur bu! Asırlarca bilinsin!

     

     

    Bir bir açılırken göğe, son def'a yarıştık;

    Allâh'a giden yolda meleklerle karıştık.

     

     

    Geçtik hepimiz dört nala cennet kapısından;

    Gördük ebedî cedleri bir anda yakından!

     

     

    Bir bahçedeyiz şimdi şehitlerle berâber;

    Bizler gibi ölmüş o yiğitlerle berâber.

     

     

    Lâkin kalacak doğduğumuz toprağa bizden

    Şimşek gibi bir hâtıra nal seslerimizden!


  3. Ben hepsine gıcık kapıyorum ama şu ağır çekim,sanki geri zekalılara yönelik olan kaç sene süren brezilya dizisi kıvamındaki dizileri kaldırırım

    dizilerden sözü açmanız isabetli olmuş.

    hepsinin ıslaha ihtiyacı olduğu aşikar da, şu sihir-büyü eksenli ahmaklıkların bir an önce kaldırılması lazım.Cennet ve çeşitli mukaddesiyatları nasıl tasvir ediyorlar :lol:


  4. Üstadın bu şiirinin içimde ayrı bir yeri var.

     

    Bu kadar akıcılık... buna rağmen ikinci plana atılmayan mana.. öyle güçlü bir ahenkle örülmüş ki deyim yerindeyse şiirin tadı damağımızda kalıyor

    Hele final.. ilk okuduğumdan beri ezberimdedir.. okur okur serinlerim

     

    Yağız atlı süvari, koştur atını, koştur! / Sonunda kabre çıkar bu yolun kıvrımları / Ne kaldırımlar kadar seni anlayan olur / Ne senin anladığın kadar, kaldırımları...

     

    Gerçek sanatkarlık işte budur.. Eserin karşısında şapka çıkarmaktan başka tepki verilemiyor.. Büyüksün Üstad !


  5. Söz hicivden açılmışken -kime ait olduğunu bilmediğim- güzel bir hicvi paylaşayım..

     

    Vakti zamanında, güzel Anadolumuzun bir köşesinde hüküm sürmüş, zalimliğiyle herkesin nefretini kazanmış bir bey varmış..

    ve bu Bey'in hakimiyet sınırları dahilinde mütevazı bir yaşam sürmekte olan bir ozan...

     

    Bey, Ozanı çağırtır ve adına bir methiye yazmasını ister.

    Ozan ikilem yaşar.Böyle bir adama methiye yazmak adalete ve sanata ihanettir der :lol: Bunun hakkı olsa olsa hicviyedir.

    lakin methiye değil de hicviye yazarsa kelle gidecek..

    işte o sırada orta yolu haccavlığın en sanatsal ve keyifli yönünde bulur (sağ gösterip sol vurma) :)

     

     

    Sultanım sen şöyle cesursun, böyle cengaversin...

    Bir isminle düşmana korku salarsın...

    Tıpkı Hazreti Ali gibisin diyecem amma...

    O Allah'tan korkardı sen ondan da korkmazsin.


  6. selamlar

     

    Konuyla alakalı Esselam'dan bir şiir :

     

    KORKU

     

     

     

    Döşekte, koynuna almış gaibi,

     

    Titriyor, örtüler altında Nebî.

     

    Devletinden O’na sır verilmemiş;

     

    Makamı ve hali gösterilmemiş.

     

    Yok, nebîliğinden henüz bir koku...

     

    Nedir, ne oluyor? Ve büyük korku!...

     

    Kalmamış başına yastığında yer,

     

    Çöker mi acaba bastığında yer?

     

    Kül olmak var, zaman bir lâhza dursa...

     

    Soruyor: Ya bana bir hal olursa?

     

    Korkma, bir şey olmaz, diyor Hadice;

     

    Gidiyor, Varaka adlı bilgice.

     

    Hadicenin yaşlı adam, yeğeni;

     

    Diyor ki: «Yıllardır beklenen yeni,

     

    Ve son Peygambere bunlar işâret.

     

    Sana müjde: O’na sabır, cesaret...

     

    Gördüğü o şekil, ederim yemin,

     

    Musa’ya görünen Cibril-i Emin...»

     

    O’na da rastladı bir gün ihtiyar,

     

    «Müjde olsun, dedi; Allah sana yâr!

     

    Sen O’nun en büyük Peygamberisin!

     

    Tevekkülle bekle, zamanı gelsin...

     

    O gün kavmin düşman olacak sana.

     

    Keşke düşebilsem ben de arkana;

     

    Seni canla başla koruyabilsem...

     

    Yetişir miyim tek, o güne bilsem?»

     

    Doğru; eza çeker kavminden nebî;

     

    Budur nebîliğin ulvî nasibi...


  7. Peygamber efendimize en çok benzeyen sahabedir hem sima hem ahlak olarak islamiyetin ilk öğretmeni de denebilir. yakışıklılığıyla ve zenginliğiyle nam salmıştır. bu sahabi kim ??

     

    elcevap :Mus'ab b Umeyr (r.a) :lol:

     

    Uhud savaşında kendisini şehit eden gafil, Efendimiz (s.a.s) 'i şehit ettiğini zannedip bağırarak müminleri kısa bir süreliğine haşyet içinde bırakmıştır.


  8. selamlar

    Ellerine sağlık abi güzel yazı..

     

    da yalnız şöyle bir durum var ki söylemeden geçemeyeceğim :

     

    İlmin aşk ile nispetlenmeyecek kadar küçük bir hacimde olduğu malum...Fakat, buruşturulup tümüyle bir kenara atılması ne kadar doğru, tartışılır

    İlmi,kişiyi basamak basamak aşka yükselten bir merdiven olarak görmek gerek.

    Çünkü yazınızda üzerinde durduğunuz dörtlüğü yazan Fuzuli aynı zamanda şu cümleyide kuruyordu : “ ilimsiz şiir, harcı ve hesabı olmayan duvar gibidir”

     

    sizin dörtlükle bu aforizma arasında görünürde kati bir fark olduğu sezilebilir fakat meseleye şöyle bakarsak farklılıktan ziyade sentezin olduğunu göreceğiz :

    Sizin dörtlükte aşk ve ilim arasında bir kıyas yapılmış ve doğal olarak aşkın iktidarına boyun eğilmiş; benim paylaştığım aforizmada ise ilmin vazifesi tetkik edilmiş.bu tetkik sonunda ilim görünürde ehemmiyetli bir merhaleye ulaşmış gibi sezilse de hakikat o yönde değil:

    Duvar örülüp göğe yükseldiğinde yapım aşamasında ilmi temsil eden (harç-hesap-ölçü) direkt ikinci planda kalıyor.

     

    Demek ki ilim, duvarın(aşkın) oluşumundan sorumlu, fakat onun ameleliğini yapmadığı sürece,yani tek başına bir önemi olmayan bir olgu.

     

    İlimle aşkı rekabet konusu yapma gafletinde bulunmayalım.Birbirilerini tamamlayan mevzular.Hangi aşk ehli ilimden uzak durdu ki.Özellikle dinimizin üzerinde hassasiyet ve rikkatle durduğu bir kurumdur ilim.

     

    "Müslümanlar dinlerine yaklaştıkça cehaletten ,Hristiyanlar ise ilme yaklaştıkça dinlerinden uzaklaşırlar"

    Bu sözü kelimesi kelimesine doğru yazdım mı bilmiyorum ama Dinimizin hamurundaki ilim ile aşkın muazzam sentezini gözler önüne sermesiyle kulaklara küpe olacak bir söz olduğunu düşünüyorum

     

    not:yazımda yanlış veya eksik bir beyanda bulunmuş isem fark eden arkadaşların düzeltmesini rica ediyorum :lol:

     

    saygı ve selamlarımla..


  9. Allah razı olsun abi.Site de çok makbule geçti.

    Deli gönül

     

    Verselerde dünya malı istemem

    Seni ister deli gönül hep seni

    Köşkü saray neki çalı istemem

    Seni ister deli gönül hep seni

     

     

    Lokma lokma yutkunduğum aşımda

    Gündüz hayalımde gece düsümde

    Bir garip sevdadır döner başımda

    Seni ister deli gönül hep seni

     

     

    Senin için dağlar aşar türküler

    Senin için yara deşer türküler

    Senin için tutsak düşer türküler

    Seni ister deli gönül hep seni

     

     

    Yunus'un denizde yüzdüğü gibi

    Koyun kuzusuna gezdiği gibi

    Aşıkın aşkına yazdığı gibi

    Seni ister deli gönül hep seni

     

     

    Yağmur bulutları döktüğü anda

    Dağlarin dumanı çöktüğü anda

    Sabahın güneşi söktüğü anda

    Seni ister deli gönül hep seni

     

     

    Dağlara yürürken yörük kervanı

    Varlığın yokluğun sensin devranı

    Ne istersin diye gelse fermanı

    Seni ister deli gönül hep seni

     

     

    Rüzgar vursa sarı alıç sallansa

    Elmaların yanaklari allansa

    Ala çördük tadın alıp ballansa

    Seni ister deli gönül hep seni

     

     

    Kiyamet mi kopar murada ersem

    Bağban olup goncalarını dersem

    Nerde el örmesi bir kilim görsem

    Seni ister deli gönül hep seni

     

     

    Garip SEFAİ'yem gam kapısında

    Muhabbetim Hak'tır dem kapısında

    Elif dergahında mim kapısında

    Seni ister deli gönül hep seni

     

     

    Aşık Sefai


  10. KURT, teşekkürler abi.Güzel bir şiir

    Böyle fazla tanınmayan ama eserleri yabana atılmayacak kalitede olan şairleri ve eserlerini günyüzüne çıkardıkça şiir ziyafetimiz daha bir zenginleşecektir

    bunun için ayrıca teşekkür ederim.

     

    saygı ve selamlarımla


  11. cihat kardeşim ne demek istediğinizi tam anlayamadım. biraz açıklarsanız sevinirim.

    ayrıca ben alt tarafı bir lise öğrencisiyim. bazı konularda sizin kadar iyi olamam. :lol:

     

    merhaba kardeşim :)

     

    şimdi mevzu aruzla hece ölçüsü arasında gidip geldi ya, bende beyitinizi kendimce tahlil ettikten sonra oyumu aruza verdim :)

     

    bende daha yeni liseden mezunum oldum sayılır yahu :) aramızda pek fark yok yani

    yinede malumatfuruşluk ettiysem affola :)

     

    Ayrıca hece ölçüsünü de son mesajınızdan sonra fark ettim.Bunun içinde ayrıca özür dilerim

     

    saygı selamlarımla..


  12. "Demek ki güzel cümle kurmak için zorlanmanız, kasmanız, uğraşmanız, çabalamanız, didinmeniz gerekiyor. Demek ki bu iş sizin için olağanlaşmamış, tabiileşmemiş."

     

    güzel cümle kurma meselesi, mevzunun ehemmiyetiyle paralel.Sözgelimi, evde annemle ya da sokakta mahallenin bakkalı ile konuşurken -aman efendim bu sözcüğün kelime anlamı bu.. veya aman nesne evde kalmış bi dahaki sefere getireyim-mi diyorum ? Ortamın rehavet ve samimiyet dolu çizgisine paralel bir üslup arayışı beni buna itti.Bir bakıma eforumu bu yönde kullandığımı da söyleyebilirim.

     

    yahu bir mevzu bu kadar mı çarpıtılır.Tamam Nfk FAN bu son mesajınla birlikte hayal gücün ve üretkenliğinin had safhaya ulaştığını kabul ediyorum :) :)

     

    "Otur, sıfır!" esprisini bile nasıl yorumlamış arkadaş. Seviyemi seksen dokuz gömlek aşağıya çekerek yazarım bundan sonra, ki eve gelen babasının cebine ellerini soktuğunda bulduğu çikolatayla sevinen bebenin halleriyle gelmeyin şuraya "

     

    Benim mağduriyetimi alıyor, evirip çevirip, bir kaç el hareketiyle çarpıttıktan sonra bana karşı kullanıyor.Yahu kibir sınırları bu kadar mı tarumar edilir ? Aynı şeyi tamamen kendi hayal ürünü olmasına karşın, kıskançlıkla harmanladığı ! ve bir türlü dilinden düşmeyen var gücüyle bana empoze etmeye çalıştığı yıldız mevzuunda görüyoruz...

     

    "Süre serbest, her kelime 10 puan değerindedir" Kendi yazınız üzerinde çalışmayı o halde size salik veriyorum; ki hem puan kazanın, hem dil kullanımınızı düzeltin. Herkes ihtiyacı olan şeyle iştigal etsin, değil mi?"

     

    aha..görüyorsunuz değil mi...yani ben o sözü kullanmamış olsaydım yüzünde kıvanç ve sabırsızlıkla yazımı didik didik edecek, bütün zulasını önünüze iştahla serecekti.Bereket ki ihtiyatlı davranmışım :lol:

     

    "Ya efendim, hep bu Cihat işte. Ben de anlatamadım ona o yıldızların kıskanılmaması gereken bir resim parçası olduğunu. Adam gerçek sanıyor zahir ki, istiyor sürekli. Ben muvaffak olamadım bunu açıklarken, bir de siz dener misiniz acaba"

     

    Not :Bu yıldız mevzusu kapansa iyi olur.Yaptığımız gayrıciddi bir münakaşa dahi olsa böyle adi bir suçla töhmet altında kalmak (üstelik konu sıkıntısı çeken arkadaşların bunu hoyratça kullanılması) beni fazlasıyla rahatsız etmekte..

     

    saygı ve selamlarımla


  13. Valla bu şiire yorum yapmak yürek ister biraz :lol:

    ama ben açık yüreklilikle medeni cesaretinizi ve kaleminizi takdir ediyorum..

     

    hisleri bastırmak ,onları biriktirip ilerde volkan gibi patlamasına zemin hazırlar..Onlarla yüzleşmek, ne pahasına olursa olsun hesaplaşmak kaçınılmazdır..

     

    şiirin özellikle sonu mükemmel..İşte imanın desteğiyle hesaplaşmadan galip ayrılmanın vesikası !

×
×
  • Create New...