Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

asyam

Üye
  • Content Count

    129
  • Joined

  • Last visited

Posts posted by asyam


  1. Büyük bir ihtimalle n-f-k.com la yapamayacağım ziyaretimi. Öyle görünüyor. Gerçi bir önem teşkil etmiyor ya sadece son anda ben gelmiyorum diyenlerden olmamak için söylüyorum. Gerçi bu da son andan sayılır mı artık affınıza bırakacağım.

    Sizlere anma töreninizin-diyebiliriz sanıyorum- çok maneviyatlı, buluşmanızın verimli olmasını diliyorum.


  2. Be hey de heey :) Ben bunu daha önce neden okumamışam yahu. Önüme gelene anlatır Üstad bile böyle demiş der hava atardım ne güzel :)

    Ama şu halis Erzurum' lunun tersi adama hak vermemek elde değil. İstanbul' da doğmuş Erzurum' u amcamın gönderdiği peynirden, yengemin ketesinden ibaret bilen benim bile koltuklarımı kabarttı yani :)

     

     

    Ah enaniyet enaniyet :) hade bakalım


  3. Şimdi efendim, pek derine inmemiş, hakiki manada dinî hassasiyete sahip olmadığım o dönemde bile bu fıkranın galizliği içime batmıştır. Kahkahaların yükseldiği o sınıf ortamında tepkimi dile getirmiştim. Çok sevdiğim ve saydığım hocamdan -hem de tarih- böyle bir fıkra - fıkra adı altında başka bir şey- zikredildiğini duymak beni fevkalade üzmüş ve hafiften kızdırmıştı.

    Şimdi efendim, dini mevzular olsun, iman meselelerinin çerçevelediği mefhumlar olsun, bunların fıkra, mizah gibi alanlarda kullanılması pek hoş olmamaktadır. Neden? Din, iman işi şakaya gelmez, İslam hak dindir ve İslam dinine tabii olmak şu imtihan dünyasında Allahın bir kuluna nasip edeceği en muazzam, namütenahi kıymetli bir lütuftur, nimettir. Hâl böyleyken, fıkra adı altında bile olsa, gayri müslim'e dininin kıymetini bil demek, kabul edilemez bir ifadedir. Lafım asla size değildir efendim, bu zihniyetin çıkış ve yayılış dairesinedir; lakin buradaki çarpıklığı görmemiz lazım. O dinlerin hiç bir kıymeti yoktur, İslam gönderildikten sonra hepsinin hükmü kalkmıştır, içerisinde ne dünyaya ve de ahirete müteveccih hiç bir ruh inşa edici şerait olmayan o bozuk, o sapık dinler için, o dine mensup olanlar için;bir Müslüman hiç 'dininin kıymetini bil' diyebilir mi? O dinde bir kıymet mi kalmıştır ki? Elbette ki bu suale hepimizin vereceği cevaplar bellidir ve müsavidir. Bu hassas mevzuların fıkra adı altında insanların beyinlerine doğru bir faaliyete geçmesini sağlamak, bu tür fıkralar yazmak, incelik ölçüsünün farkında olan bir Müslümanın işi değildir, bu fıkrayı belki bir misyoner, belki dininin kıymetini bilmeyen lafta bir Müslüman yazmıştır. Bu tür yazıların karşısında yapacağımız şey, ifadedeki hatayı, İslama zıt olan telakkiyi görebilmek ve asıl bizim her şeyin üzerindeki dinimizin kıymetini bilmektir. Böyle bir fıkranın bir insan tarafından tevellüd edilmiş olması bile üzücü. Nereden nereye geldiğimizin de cemiyet içindeki göstergesi. Lütfen fıkra altına gizlenmiş, dinimize menfi telakki sıvayan bu tür yazılara gülmeyelim, güldürmeyelim, gülünecek tarafı olmadığını görelim.

    Saygılarımla

    Doğru söylüyorsunuz ne diyeyim.. Benim de kafama takılıp da sonra " amaan ben öle mi düşünüyorum sanki" diye savuşturduğum şeyler bunlar ve bu şeylerden Tv' da da görüyoruz Avrupa yakasına gülerken -izlemeyenleriniz vardır ben takipçisi değilim ama bakıyorum- ve bu tarz şeylere alternatif daha bir sürü şey.. Dürüst olmak gerekirse dikkat edilmesi gereken onca şeyin arasında bu gözden kaçıyor demekki diyebiliyorum şimdi. Size de teşekkür ederiz hatta Allah razı olsun faydalı uyarınız için..

    Benim de saygılarımla


  4. İçimden geldi bi tanede ben copy-paste yapayım.

     

    Yine Erzurumda' yız.. Ulu cami nin müezzini sabah ezanını okumak için evden çıkar saat 04:30 -15 derece kar tipi çok şiddetli tam abdest almak için çeşmeye yanaştığı zaman turist otobüsü yanaşır o yaşlı müezzin amca çorapları çıkarmış kolları sıvamış çeşmeye doğru ilerlerken bütün turistler o yaşlı müezzin efendiye bakmışlar bu adam ne yapacak diye o amcanın ağzında şu sözler dökülür

    "ecnebiler... Dininizin kıymetini bilin"... :)

    • Like 1

  5. Dokuz- on yaşlarında falandım.O yaşlarda çok dolanırdım.

     

    Okul harçlığımı çıkarmak için, İstiklal Caddesinde, şimdiki 'Atlas' sineması'nın önünde kapsız 'Teksas- Tommiks' satardım.

     

    Bir gün, bir adam ve bir kadın gördüm. Elele tutuşmuşlardı.

     

    Oradan geçen fötr şapkalı, gravatlı bir amca 'Beyefendi, hanımınıza söyleyin kolunuza girsin' demişti.

     

    Bu gibi durumlar ayıp karşılanırdı.

     

    O zamanlar Ak Parti diye birşey yoktu. Böyle şeyler 'laikliğe tehdit' olarak algılanmıyordu.

     

    Lunapark'lardaki 'dönen zincir'lere kadınları bindirmezlerdi.

     

    'Korku tüneli' vagonlarına da, karı- koca değilse erkek ve kadını yanyana oturtmazlardı.

     

    O zamanlar Ak Parti diye birşey yoktu. Böyle şeyler 'laikliğe tehdit' olarak algılanmıyordu.

     

    Meyhanelere ancak kelli felli adamlar girebilirdi. Bu mekanların mutlaka perdesi vardı ve dışarıdan içerisi görünmezdi.

     

    O zamanlar Ak Parti diye birşey yoktu. Böyle şeyler 'laikliğe tehdit' olarak algılanmıyordu.

     

    İstanbul'un mutena semtlerinden Moda'da, Bostancı'da 'Kadınlar Plajı' vardı.

     

    Bu plajlara 'erkek- kadın' girilemezdi. Yasaktı.

    O zamanlar Ak Parti diye birşey yoktu. Böyle şeyler 'laikliğe tehdit' olarak algılanmıyordu.

     

    Açık hava sinemalarında 'Dikkat dikkaaat... Sinemamızın sağ tarafı temamen ailelere ayrılmış bulunmaktadır, tek gelen beylerin aile tarafına oturmaları yasaktır!' anonsları yapılırdı.

     

    O zamanlar Ak Parti diye birşey yoktu. Böyle şeyler 'laikliğe tehdit' olarak algılanmıyordu.

     

    'Aile çay bahçeleri' vardı. Bekar kızlar, erkekler alınmazdı. Aileleriyle geldilerse alınırdı. Yoksa girmeleri yasaktı.

    O zamanlar Ak Parti diye birşey yoktu. Böyle şeyler 'laikliğe tehdit' olarak algılanmıyordu.

     

    İnsanlar ellerinde içki şişesi, uluorta dolaşmazlardı. Mutlaka bir gazeteye sarar, paltosunun koltukaltında gizleyerek evlerine götürürlerdi.

     

    O zamanlar Ak Parti diye birşey yoktu. Böyle şeyler 'laikliğe tehdit' olarak algılanmıyordu.

     

    Tanımadığın bir mahalleden sağa sola bakmadan başın önde geçerdin. Eğer 'kıpırdak' olursan mutlaka yolun kesilir, 'hüoop bilader kime bakmıştın' diye sorguya çekilirdin.

     

    O zamanlar Ak Parti diye birşey yoktu. Böyle şeyler 'laikliğe tehdit' olarak algılanmıyordu.

     

    Mahalleler tasnif edilmişti.

     

    Ermeni mahallesi, Rum mahallesi, Arnavut mahallesi, Çingene mahallesi.

     

    Rum mahallesinden de geçerken başın önde geçerdin, yoksa 'ızbandut' denilen Rum gençleri yolunu keser, hesap sorarlardı.

     

    O zamanlar Ak Parti diye birşey yoktu. Böyle şeyler 'laikliğe tehdit' olarak algılanmıyordu.

     

    Hanımefendiler çarşıya pazara çıkarken mutlaka başörtüsü takarlardı.

     

    Bütün bunlar 'Cumhuriyet Türkiyesi'nde yaşanıyordu.

     

    İnsanlar, fıkaralık dışında hayatlarından memnundular.

     

    O zamanlar Ak Parti diye birşey yoktu. Böyle şeyler 'laikliğe tehdit' olarak algılanmıyordu.

     

    Dokuz- on yaşlarındaydım o zamanlar.

     

    (Not: İnanmayanlar eski, siyah- beyaz Türk filmlerini tekrar tekrar seyredip incelesinler. Vallahi ben o vakitler Ak Parti diye bişey duymadım, görmedim. Bütün bunlardan da 'mahalle baskısı' diye şikayet edildiğini işitmedim. Benim bildiğim şey, tüm bu anlattıklarımın toplamına o zamanlar 'edep' deniyordu...)


  6. Şu dişinden tırnağından kalıtımla geçen herşeyinden yani canından kopup geldiğimiz o müstahsen varlığın bile hakkaten anlayamadığı zamanlar olur. (benim için mesela bugün) Öyle ki anlamasını istediğin herkese, o içinde alev alev kaynayan mağmayı çıkarıp göstermek istersin "ne olur bir kez bak ve gör ve söyle anlıyor musun beni.. ne yapayım?" demek istersin... Böyle bir soru yok işte bir cevabı da yok olmayacak da!

    Kimsenin veremeyeceği cevapların adresine yönelmemiz de bundandır. O istediği için! Ve lütuftur ki çaresiz değiliz. Bazen zahiren öyle görünse bile.. Biliriz hikmetinden sual olunmaz.

    İşte;

    Elindeyken, evirip çevirirken kalplerimizi, "İşte ordayım evet sana abd'ım" dediğimde sıkıntıdan gözlerimi sıkıca kapadığımda açtığımda yardım et dediğimde, yardımı senden istemek ne güzel; yardım edeceğini bilmek çok güzel!

     

    Yaaa eller mantıklı cümleler kuruyor etiğe aykırı olmayan. Herşey normal, normal de benim içimde ki bu uzaklığa yine de.......

     

    Bu akşam bu konu acip bir tevafuk oluşturdu.. İhtiyacım varmış. Allah razı olsun


  7. Aydın gazeteci demiş de bir arkadaş aklıma geldi söyleyeyim gerçi konuyla alkası yok ama tutamıyorum işte. Şahsen ATA hayranıyım (keşke amcam olsaymış :) ) burada da bayağı takipçisi var gibi gözlemlediğim kadarıyla. Kendileri 16 Mayısta Üsküdar da Marmara Eğitimciler Derneğine gelecek inşallah malum adam Sivas' da ikamet edeyor :P Gelmişken kendi adıma kaçırmak istemediğimden haberdar edeyim dedim belki dua eden olur neme lazım :P


  8. Bende bilmiyordum.. Allah dağına göre kar vermiş yine dağına göre de eş lufetmiş üstada:) Ne güzel.

    Geçenlerde Tagor' dan duyduğum bir sözü hatırıma getirdi bu konu. Aynı böyle; yazın sıcağından buharlaşmayan, kışın soğuğundan donmayan, yaprakları dökülmeyen hep aynı hatta artan sevgiler için demişki; " İstediğin zaman lambayı söndür, ben senin karanlığını da tanır severim."


  9. selmanın gölgesi ve 9. hariciye koğuşu adlı romanları okudum selmanın gölgesi benim hoşuma gitti fikir bazında nasıl bir insan bilemem ama romanlarını beğenmiştim...

    Ya ben 9.Hariciye koğuşunu 2 defa elime aldım ve bıraktım :) -kötü kaariyim- nasıl bitiyor bari onu öğreneyim :)

    Evet nasıl bitiyor yunuscoskun_?

     

    Bu arada bende FAtih/ HArbiye' yi okumuştum. Şark ve garb hakkında insanın her iki yönüyle olumlu-olumsuz tahlillerine, düşüncelerine değiniyor roman..

    Ve de hala günümüz gençliğine baktığımda o günlerden bu güne pek de bir şeyin değişmediğini görüyorum! Maalesef!

    Güzel roman, Şinasi' nin kazanan olmasından kaynaklanabilir ama ben beğenmiştim :)


  10. Arkadaşlar reklam konusunu bende merak edip sormuştum bilir kişi abilerimize ve onlarda reklamların o markanın paket reklamı olduğunu ve o şekilde yayınlama anlaşması yapıldığını söylemişti yani içinden birisini seçme gibi bir lüksünüz olmuyor maalesef! Ki hadi diyelim reddettiler yayınlamadılar diğer programlara, dizilere şuna buna alternatif sayılabilecek ve sermayesi reklam olan TV un masraflarını kim karşılayacak? Eğer cebinden karşılayabilecek birileri mevcutsa... Sorun yok, buyursun eleştirsin!


  11. 9 10 yaşlarındaydım.Kardeşimle gidip patlayan sigara aldık.Babamın sigarasının içine koyduk.Ve beklenen an babam sigarayı aldı, yaktı.Çok geçmedi sigara patladı.Sigaranın patlamasıyla beraber babamın 20 yıllık ülkücü bıyıkları da maziye karıştı:D.Ardından ulan eşşoğuleşşek dedi elini kaldırdı,kıyamadı sadece kulağımı çekti.Babamın bıyıklarına baktıkça bu tatlı anı aklıma gelir.

     

    Sonradan bıraktı gene yani :D


  12. Ben de çekine çekine çıkarım inşaallah tandır başına :D

     

    Geçen sene Pendik' te Mehmed Niyazi ve Mustafa Armağan' ın hazırladığı Necip Fazıl' ı Anma programı vardı ve ben katılamamıştım -garip nedenlerden dolayı- çok üzülmüştüm.. Bu sene ihtiyaç bile duyuyorum diyebilirim.. ÇOK istersek eğer, dualarımızla birlikte neden olmasın di mi!

×
×
  • Create New...