Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

asyam

Üye
  • Content Count

    129
  • Joined

  • Last visited

Posts posted by asyam


  1. ODTÜ’lü felsefe hocasının efsanesi bununla sınırlı değil tabii. Başka bir sınavda bu sefer öğrencilerine ‘Risk nedir?’ diye sormuş. Yine bir öğrenci sınavın ilk 10 saniyesinde teslim ediyor kağıdını. Kağıdın üst kısmında sadece adı ve soyadı yazıyor. Gerisi ise bomboş beyaz bir sayfa. Sadece en altta ‘İşte risk budur’ diye yazıyor. Sonuç: 100’ü kapıyor.

     

    Yine ODTÜ. Yine aynı hoca. Soru aynı: ‘Risk nedir?’ İlk seferinde ‘İşte risk budur’ mesajıyla boş kağıt vererek 100 alan öğrenci bu sefer de aynısını yapmış. Fakat notlar açıklanınca şaşkına dönüyor. ‘Soru aynı, cevap aynı. Not neden sıfır?’ diye soruyor kendi kendine. Hatta kendine sormakla kalmıyor. Hocasına koşuyor sebebi öğrenmek için. Hocanın cevabı: “Aynı şartlar altında, aynı riski iki kere almak aptallıktır!”

     

     

    bunu herkeslerden duymuşumdur da sonunda yine hocanın galip geldiğini ilk kez burada gördüm ve bu versiyonu daha güzelmiş :rolleyes:


  2. «— Acaba, bu vatan ve dinin gizli düsmanlarının bu esedd-i zulm-ü nemrudânelerine karsı, manevî

    pek çok kuvveti bulunan bu fedakârın tahammülü ve maddî kuvvetle ve menfi cihette mukabele

    etmemesinin hikmeti nedir? iste bunu, size ve umum ehl-i vicdana ilân ediyorum ki, yüzde on

    zındık dinsizin yüzünden doksan masuma zarar gelmemek için, bütün kuvvetiyle dahildeki emniyet

    ve asayisi muhafaza etmek için, Nur dersleriyle herkesin kalbine bir yasakçı bırakmak için, Kur'ânı

    Hakîm ona o dersi vermis... Yoksa bir günde yirmi sekiz senelik zalim düsmanlarımdan

    intikamımı alabilirim. Onun içindir ki; asayisi masumların hatırı için muhafaza yolunda haysiyetini,

    serefini tahkir edenlere karsı müdafaa etmiyor ve diyor ki: Ben, değil dünyevî hayatı, lüzum olsa

    âhiret hayatımı da millet-i İslâmiye hesabına feda edeceğim.»

     

    Nasıl engin bir yürek Ya Rabbi! Dünya hayatından zaten çok vazgeçmiş bir şekilde âhiretini de feda etmeye behemehâl hazır!..

    Üstelikte ne için...


  3. A.H.Tanpınar' ın silik bir hatıra ama Türk roman klasikleri içeren bir "ilk 10" sıralamasında birinci olan eseri yani Huzur' u gerçi böyle bir popüleritesi olmadan dı, elime alıp hep aynı yerde elimden düşmesi ya, neyse...ve aklıma takılan, bazıları söylemiş kim olduğunu da asla bilmiyorum; "insanın Huzurunu kaçıran roman" olmasııı..

     

    Evet Tanpınar' ın çok usta bir yazar olması, tasvirde son noktayı zorlaması ki benim de buna dayanamıyor olmam üstüne bir de İlk 10' a girmesi ve benim ne yapıp edip bu romanı bitiremeyişim benim aklımda "acaba ben...?" deyişim gerçekten hakkında-bu konuda- söylenenleri doğrular nitelikte...

    en azından benimkini kaçırıyorr..

     

     

     

    Not:Necip Fazıl' ın da Aynada ki Yalan da bu sıralamaya girmişti ve hatta yanlış değilsem birincilik için bazı bilirkişiler ihtilafa düşmüşler..yani kimisi Aynada ki Yalan' ı değer bulmuş.

     

    böyle başından sonundan haber vermeyi sevmiyorum ama İlk 10 dan bahsettik bu konuya da değinelim dedik.


  4. Ahmet Turan Alkan'ın konuyla ilgili yazısını ekleyelim, tablo eksik kalmasın.

    Yazar: Kovulduk ey halkım, unutma bizi!

    ............................

     

    konun ta başında aklıma gelen vakti zamanında okumuş olduğum bu yazıydı.Hemen konun altında da görünce yani başkasının da aklına gelmiş olması hoş bir tevafuk oldu benim için. :rolleyes:

     

    Müthiş bir adam canım şu A.T.Alkan


  5. Düşün ki sormak neye yarar?

     

    Bu suale alacağın cevap sonunda her hadiseyi baya bir oluş mekanizmâsile hallediverecek ve hemen şaşkınlığını kaldıracak bir cevap almayacak mı?

     

    Şu veya bu şekilde bir cevap. Şu veya bu sebepten olmuş.. Sana ne? Olmuş ya.

     

    Sebebini bilmiyesin ki bu vakanın müthiş manası kıymetinden kaybetmesin.

     

    _Fikrini bir an o kadar beğendim ki hiç bir şey sormadan hemen gerisin geriye döndüm.

     

     

    Ey meçhul! Ben senin aşıkınım...

     

     

     

     

    Sayın NFK-Fan arkadaşım, bu yazıyı bulup buraya ekleyerek bana bir meçhulü anlamama katkı da bulunduğunuz için size çok teşşekkür ederim..

    saygılar


  6. Biz de teşekkür ederiz payalaşımıza bu güzel şiirle katıldığnız için hafakan arkadaşım..

    zaten çocukluk denince hele bu yazıda, şiirde muvzu bahis olan devirlere denk gelmişse çocukluğunuz unutulmaz kolay kolay unutulmasın da zaten hep hatırlansın..bu hatırlamanın beraberinde getirdiği komiklik+hüzün çocuk olmamızın getirdiği saf, pak zihinlerimizdir bizi güldüren sonrada hüzünün kucağına bırakan..

     

    mesela bu sabah ortalığı toplarken bi şarkıyı hatırladım.bir koro şakısı geldi aklıma küçükken söylediklerimizden, hani amaa o mini mini bir kuşun penceremize konup uçup gitmesinden sonraki devirlerde yani biras da apla/abi olduğumuz ve artık koro çalışmalarına katılabileceğimiz dönemler...mesela şöleydi bugünkü şarkı; (ıhım, ıhım) "tohumdan fidana fidandan ağaca ağaçtan ormana dönmeli yurdumda(....) yuvadır kuşlara örtüdür toprağa can verir doğaya ormanlar yurdumda" bunu çok severdim bendeniz..yurdum kelimesinin zati hayrankarıyımdır..

    bir tane daha söyleyebilir miyim_? içimden geldi.. tamam.

    "çocuğa bakar annee evine tapar annee gece gündüz çaalışııır yarını yapar annee, gelin çiçek derelim yollarına serelim, sevgi dolu türkülerle annemize verelim"(....) bu şarkı beni hala duygulandırır..büyüyemedim bir türlü işte.

    neyse çok gevezelik ettik..kusura bakmayın efenim..gerçi konu suçludur burada zira gevezelik edilecek bi konudur.di mi yani.

     

    saygılar selamlar


  7. 1980li yıllarda hayatının ilk tecrübelerini yaşamış, ilkokula gitmiş,kenan evren´i, erdal inönü´yü, özal´ı tanımış olmak, ajda pekkan´ın alo, michael jackson´ın pepsi reklamlarını hatırlayacak kadar şanslı olmak demek.

     

    voltran voltran voltran, tunder tunder tunder cats demek.

     

    depozito toplamak adına kola şişesi biriktirmek demek.

     

    peynirli tombi demek.

     

    abay, cenk koray, metin milli, ersen ve dadaşlar demek.

     

    clementine, he-man, she ra, transformers,susam sokağı demek.

     

    okula siyah önlükle gitmek demek.

     

    ihtilal çocuğu demek,

    köle izaura demek,

    ziyaretçiler demek!!!!

    acidçi misin metalci mi demek...

     

    moruk demek,

     

    herild yani demek, :D

     

    hey corc versene borc talebine olmaz maykil bende de yok cevabını vermek,

    geriye dönüp baktıkça iç geçirmek demek...

     

    yüzyıl içindeki en iyi, en kıyak kuşak. hem eski hem yeni olmak demek.

     

    biraz gözü açık bir 80´li, yüz yıllık nesil kültürünü bir porsiyonda almış demektir.

     

    mahalle çeşmelerinden su içmek, bayramları iple çekmek, cumhurbaşkanı denince turgut özal´ı hatırlamak demek. :D

     

    koltuk altında topla okul bahçesine yalnız giderken "nasılsa oynıycak birileri vardır" diyebilmek demek.

     

    eti kemik geçiyor demek.

     

    odanın ortasına çarşaflardan çadır kurup oynamak demek

     

    renkli küçük poşetteki kolanyaları patlatmak,horoz şeker demek.

     

    evden çıkmayan bilgisayar bebeleri haline gelmeden çocukluğunu yaşayabilmiş, son dönemin bir üyesi olmak demek

     

    ne sorusuna zınk cevabı vermekten zevk duymak demek :D

     

    büyüteç ile kağıt yakmak 9 voltluk pile dilinle dokunup o ekşi anı yaşamak,

    sinek ilacı arabalarının arkasında bıraktığı bulutta deli gibi dolaşmak demek.

     

    tipe bak demek,

     

    bakkala gitmenin, sokakta oynamanın, harçlık toplamanın geçerli sayıldığı, el değmemiş bir hayat demek...

     

    sonrasında biz büyüdük ve kirlendi dünya demek.

     

    pazar akşamları mecburen yıkanmak ve erken yatmak demek.

     

    sesi açip kısmak için televizyonun dibine kadar gidip üstündeki düğmelere basmak zorunda olmak demek.

     

    resimli futbolcu kartları demek,

     

    süper babaanne demek,

     

    fantayla kolayı karıştırmak demek,

     

    mahalle kavramı demek.

     

    anket ve hatıra defterlerinin olması bunlara seviyorum ama kimi diye başlayan maniler yazmak demek :D

     

    mustili beslenme çantası, dantel yaka, yenen kokulu silgi, leblebi tozu çekerken atlatılan ölüm tehlikeleri, hulohop, ayak bileğine takılarak çevrilen top, sek sek oynamak demek :D

     

    bayramda mahalleye dağılıp şeker toplamak demek

     

    müsaitseniz annemler size gelecek demek.

     

    trt´nin yayın akışının bitmesiyle çalan istiklal marşı için ayağa kalkarak, marşı hazır olda bangır bangır söylemek ve marşın bitiminden sonra çıkan tiz "biiiiiiiiiiiiip" sesine rağmen televizyonu kapatmamak demek.

     

    annelerin çernobil yüzünden çay içirmemesi,challenger´ın olduğu günkü haberleri hatırlamak demek..

     

    anneye "zeki müren´e teyze mi diyim amca mı diyim" diye sormak demek

     

    kenan evren´in cumhurbaşkanlığı görevinden ayrılırken çankaya köşkü basamaklarından yavaş yavaş inip sekreteriyle vedalaşmasını hatırlamak demek

     

    ilkokulda halley, petrol ve komancero şarkılarını uydurma sözlerle söyleyerek dans eden tolga han özentisi sefil dans grupları kurmak :D

     

    aldım çantamı kolumaaa, çıktım dallas yoluna, ben babi´yi beklerken,ceyar girdi koluma şarkısını dansıyla birlikte bilmek demek. :D

     

    ali-ayşegül atik reklamı ve bakkal amca, bir pergel, bir kalem,bir de çikolata alacağım. biz biz olalım yemeklerden önceeee, lavaboya koşalım, hafta da bir kere tırnakları keselim,fırçalayıp onları tertemiz olalım diye şarkılar ezberleyen bir nesil olmak videocudan american ninja, kartal, kan sporu ve evil dead gibi filmleri kiralamak demek.

     

    analogtan dijitale geçiş devrini yaşamış birey olduğunu anlamak ve ikisinden de farklı zevkler aldığının farkına varmak demek

     

    çok güzel bir ülkenin son yıllarını hayal meyal hatırlamak, sonra da çivisinin çıkışını görerek büyümek demek.

     

    apartmanın çatısına 5 metrelik anten takıp üstüne de tencere kapağı bağlayan bir abinin sizi tv önüne oturtması ve çatıdan oldu mu diye bağırarak anteni ayarlamaya çalışması . yunanistan kanallarını görüntülemek adına .. oldu oldu diye camdan kafayı çıkarı bağırmak ve kimsenin buna şaşırmaması demek.

     

    siyah beyaz ve karlı bir görüntü de olsa.. üstelik yunanca tek kelime anlamasanız da gündüz vakti çizgi film izlemek için az debelenmemiş olmak demek...

     

    muhtemelen hayatımız boyunca yaşadığımız en güzel 10 yıl demek...

     

    trt 1´de oluşan sorunlar sonucu yayına bir süre ara verildiğinde ekrana getirilen donuk ağaç, dağ bayır resmine 10 dakika hareketsiz bakabilmek demek,

     

    türkiye´de yaşamış son mutlu kuşak olduğunu hüzünle hissetmek demek...

     

    arkadaşlık demek,dostluk demek,karşılıksız sevgi bağları demek

     

    saygılarımla......

     

    Çoğunu hatırlayıp tebessümle yad ettiğim burada yazılanlardan sizinde hatırladıklarınız vardır elbet.. ;)


  8. o zaman bu ısten para kazanan herkes oturup aerobıkmı yapsın,zararsızya :)

     

    siz bu açıdan bakıorsanız eğer "bana katılmamakla beraber sözlerimi kabul edilmez" de bulunuz zaten goksal kardeşim..

    ben size yazımı bir daha okumanızı tavsiye etmekle beraber TIP diyorum. :)

    saygılar


  9. Futbol güzel bir spordur desemde içimden gelerek söleyemiorum çünkü gerekli ama sevmiorum..futbolu kaba bulmamın sebebi ise oynayanların dahi acaip bi şekilde oynamaları biribirinden top çalmaya çalışan şahıslar bunu yaparken illegal yollardan da işlerini halletmeye çalışıolar ama şu da varki futbolcu maç sırasında durup diğer futbolcuya "mümkünse ayağınızda gevelediğiniz topu alabilir miyim nasipse bir gol atacağım" diemez..doru

    ben sadece bu sporu icra ederken insanın sağlığından omasına karşıyım..bir futbolcu vardı yalnış hatırlamıorsam eğer, maç sırasında kaval kemiği ikiye ayrılmıştı..sonra kafa ile atılan goller, biribirne defalarca çarpışan kafalar.ben islediğimde -ki sadece milli maçları islerim- bu kadar darbeye ne gerenk var spor yapacağım die. hem benim bildiğim spor sağlık için yapılır sağlığından olmak için diil...zaten birascık olsun sağlığını düşünen futbolcu, ya teknik direktör olyo yada yorumcu!(ilerleyen yaşlarını saymazsak)

     

    futbolu tek bir yönüyle legal buluyorum oda insanların psikolojik açıdan bakarsak eğer enerjilerini, içinde biriken adı her ne ise onu boşaltma deşarj olma ihtiyacı..ben o yüzden futbollun yerine bişi koyamıorum malesef ..bazı insanların işi monoton olabilir patronuna kısmıştır bağırıp çağırma ihtiyacı hissedebilir hatta küfretme ihtiyacı hissedebilir ki bu ayrı bir konudur -malesef- işte bu tür ihtiyaçları giderme açısından hiç bişi futbolun yerini tutamaz..

    bu barbarlığı futbolla sınırlamamak lasım hele şu boks varya ona aklım hiç ermio işte ya neyse bu hamur çok su götürür.

    işte döndük dolaştık aynı yere geldik..

    ne diyelim herşeyin azı karar çoğu zarar.başka diyecek bir sözüm yoktur bundan gayrı..


  10. sevdiğim bir şiirdir..

    Hikmet Ran'nın hayatının son dönemlerinde kaleme aldığı bir şiir midir bilemem ama milli bilincin koktuğu satırlardan sayabiliriz bu şiiri de sanırım...

     

     

    O toprakatan öğrenip

    kitapsız bilendir

    Hoca Nasreddin gibi ağlayan

    Bayburtlu Zihni gibi gülendir.

    Ferhattır

    Keremdir

    ve Keloğlandır...

     

    Yol görünür onun garip serine,

    analar babalar umudu keser,

    kahpe felek ona eder oyunu.

    Çarşambayı sel alır,

    bir yar sever,

    el alır,

    kanadı kırılır

    çöllerde kalır,

    ölmeden mezara koyarlar onu..

     

    N.H.R.


  11. :) Şey ben bişiye açıklık getireyim.ben Amerika da yaşamıorum İstanbul da yaşıorum..

    bu yazı Esat Gürbüz' e aittir. ÖÖS cilerin rehber abisi olarak okuduğum zamandan beri okurum bu yazarı.gerçi gazete de yeni başladı yazıları..

    Şu anda kendiileri hizmet için de Amerika da bulunuor..!

    Malum ramazan ayındayız Türkiye de ve yaban ellerde ki Ramazan sevinci nasıl yaşanır sorusuna bir cvp mahiyetinde bu yazı..

    Ben de bu yazıyı, ne kadar şanslı veya şanssız olduğumuzu belirtmek istediğim için şey ettim.

    Ama sizin söledikelrinize de katılmıo diilim.. oralrda Hasan dan Hans a geçişler çok meşhurdur malesef..Türklerin yanlış tanınmasına yol açıolar üstelik tabi aynı zamanda müslümanların da ki bunun çok üzücü sonuçlarını da gördük malum karikatür meselesinde(!)


  12.  

     

    Bir başkadır buralarda, Amerikan illerinde Ramazan. Farklıdır. Kimi zaman garipliği, gurbetliği ile farklıdır, kimi zaman daha önce bilmediğimiz, rastlamadığımız yönleri ile. Siz ezanla açarsınız orucunuzu, biz tatlı bir tartışma ile...

    Önce vakit tartışılır burada. Ve internet en büyük hakemimizdir. "Arkadaşlar, vaktin girmesine daha var. Den Diyanet dat koma baktım." der birimiz. İkincimiz atılır, "İyi ama namaz vakti dat komda başka bir vakit veriyor." der, bir diğerimiz de "Ben islamic finder dat koma bakıyorum, en az 5 dakika geç açıyoruz." diyerek katılır tartışmaya. Çok bilen birimiz ise meseleye ilim ve bilim getirir "Arkadaşlar, weather dat koma bakalım, güneşin battığı dakikayı verir her zaman, iftar vakti de güneşin batışı değil midir?"

     

    Siz sorarsınız birine "Kıble ne taraf?" diye, ya da dönersiniz güneydoğuya doğru, olur da cami yoksa yakınınızda... Biz ise kendimize has metotlarla kıble tespiti ile başlarız önce. Kimimiz pusula taşır yanında, kimimiz tesbih döndürür. Kimimiz güneşe bakar ve kararını açıklar, kimimiz "biliyorum ben, duvara düz dönün, 5 derece sağ yapın" der bilmişçesine. O 5 derece de dese, 20 derece de dese cemaatin vardığı açı 45 derecedir genelde. İlk gelenleri şaşırtmak da en zevkli tarafıdır işin, kıblenin neden kuzeydoğu yönüne doğru olduğunu izah ederek.

     

    Siz de biz de bulursak hurma ile açarız orucumuzu. Bir farkla ki özellikle batı tarafında dünyanın en güzel hurma çeşitlerinden biri olan Californa hurması vardır soframızda bizim. Bir Ermeni'nin sahibi olduğu bahçelerden bir Ermeni dağıtıcının eli ile gelen iri, etli, lezzetli hurmalar.

     

    Siz katıldığınız otel iftarlarında menüyü afiyetle yerken biz diyalog adına verdiğimiz iftarlarda hayatımızda en çok balık yediğimiz dönemleri yaşarız. Balığın alternatifi, tadı tuzu olmayan vegeteryan menüdür. Balık ise okyanusun büyük ama tadı az balıklarının az pişmiş hali, yanında da adını bile bilmediğiniz sebzelerin çok az haşlanmış yarı çiğ çeşitleri. Doymayız genelde, gece yarısı gidecek bir dürümcümüz veya işkembecimiz de yoktur zaten.

     

    Siz yollarda bile olsanız iftar sonrası güzel güzel çaylarınızı yudumlarken sarkıtma çayla idare ederiz biz. Siz fırından taze çıkmış pidenizi veya francalanızı yerken az sonra yiyeceği ekmeğin içindeki maddeleri okuyarak önce caiziyetine karar veririz biz. Siz hangi kebapçıya gitsem diye düşünürsünüz, biz aynı kararı verirken helal Çin lokantasında mı yesek yoksa bol acılı ve kokulu Pakistanlıları mı tercih etsek deriz.

     

    Siz çadırda, vapurda, salonda verilen toplu iftarlarda 3-4 gözlü tabldotlarınızda ortalama bir yemek yersiniz. Biz ise alışmısızdır ana yemek olarak etli bir çeşidi, pilavı ve salatayı suyu olmayacak şekilde tek bir tabağa sığdırarak yemeye. Orman kebabı adı kebap olarak yediğiniz en önemli yemek olur birdenbire. Burma baklava ile burada tanışmışızdır, tarçınlı baklavalar yemeye de, naneli çay içmeye de...

     

    Davul sesi ile uyanırsınız sahurda. Biz cep telefonu alarmı ile. Gece yarısı açık dükkanlar bulursunuz yollarda. Biz ararız 24 saat açık olan bir 7/11 dükkanı. Krem peynir ve ekmeği yersiniz bir yol kenarında, açıksa yol üstü kahvecisinde dostunuzla, yoldaşınızla.

     

    Siz de oruç tutarsınız, biz de. Sonuçta siz de yersiniz bir şeyler biz de. Kimin durumu iyidir, kimin durumu özlenir bilinmez gerçekte. Ramazan geçer gider, orada olsun burada olsun, kaybeden değerlendiremeyendir. Çok önemi yoktur gerisinin.

     

    En kötü durumda olan da yazdığı yazı ile sanki değerlendiriyormuş gibi bir görüntü verendir bencileyin.

     

    ESAT GÜRBÜZ

     

    [email protected]

×
×
  • Create New...