Jump to content
Necip Fazıl Kısakürek [N-F-K.com Forum]

Ü.Y.

Editor
  • Content Count

    416
  • Joined

  • Last visited

  • Days Won

    5

Posts posted by Ü.Y.


  1. 47 / BİR EVLİLİK HİKAYESİ

     

    Mugire ibni Şu'be radıyallahu anh anlatıyor

     

    Resul-i ekrem sallallahu aleyhi ve sellem'in yanına gittim,

     

    ve ona evlenmek istediğim kızdan söz ettim

     

    "Onu gördün mü?" diye sordu.

     

    "Hayır, görmedim" deyince,

     

    "Git ona bak, aranızda bir ülfet ve sevgi oluşması için onu görmelisin" buyurdu.

     

    bunu üzerine Medine'nin yerlilerinden olan kızın evine gittim,

     

    ve onu annesiyle babasından istedim.

     

    Kızlarını görmemi Hz. Peygamber'in emrettiğini de hatırlattım.

     

    Galiba onlar bu teklifimden pek hoşlanmadılar.

     

    Fakat içinde bulunan kız konuşmalarımızı duymuş;

     

    bana şunu söyledi:

     

    "Eğer Allah'ın Elçisi sana "Bak" dediyse, tamam, bak!

     

    Yoksa Allah aşkına bana bakma!"

     

    Kendisine bakılmasını istemediği anlaşılıyordu.

     

    Onu gördüm ve kendisiyle evlendim.

     

    Mugire ibni Şu'be evlenme olayını hikaye ettikten sonra,

    eşiyle çok iyi anlaştıklarını da belirtmiştir.

     

    .....

     

    İbni Mace, Nikah 9. Ayrıca bk. Tirmizi, Nikah 5; Nesai, Nikah 17; Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 244,245,246; Elbani, Silseletü'l - ehadisi's- sahiha, I, 198, nr.96


  2. AŞK

     

    Hiçbir şeyle o şey için uğraşmayan ve en büyük kerameti bu noktada toplanan Efendi Hazretlerinin, o zamanlar bir <<Darüşşafaka>> talebesi olan Sabri'yi (Faruk Bey'in damadı, diş doktoru Albay), eteklerinin dibine oturup nasıl başından okşadığını hayal ettikçe içim burkulur.

     

    İlahi aşk abidesi... Her şey gibi aşkını da peçelemeyi bilmiş, <<nar-ı beyza>> içinde fıkırdarken gülümseyen ve çocukları okşayan, Allah elinin yonttuğu rahmet ve şefkat heykeli...


  3. Bu adam akıl melekelerini kaybetmiş desem fazla mı ağır kaçmış olacak? Hayır... "Gerizekalı" yerine bile değilmişiz, baksanıza :)

    Beni biraz olsun mutlu eden, "oh bee" dedirten Ufuk Uras'ın ifadeleri oldu.


  4. Harika bir bölüm. Çok hoşuma gitti. Aklına, fikrine sağlık Ü.Y'm İstanbul'a döndüğümde el atacağım inşallah. Şimdilik acıkın güzel fotoğraflarıma...

     

    Allah razı olsun nedamet'im. Beğendiğine sevindim.

    Fotoğraflar için istekte bulunabilir miyim? :)

     

    1011917kt8.jpg

     

    Saraybosna


  5. Hee bu arada yaptığım makrube lerde çok kişi gaza gelip kendi kolunu bacağını yedi bence hiç yarış yapmayın benle

     

    Öhöm öhöm, E hadi bakalım ! :D Yalnız ben de bu sözlerinizi bizim makrubeyle birlikte yediririm haberiniz olsun :)

     

     

    1000162fy7.jpg


  6. ACITAN HAYAL

     

    Bakın, hayalim, nasıl patlayasıya şişirilmişti:

     

    Meşhur dedektiflerin yardımcıları vardır ya; ben de torunlar arasında, küçük halamın oğullarından birini kendime muavin yapmış, konağın arkasındaki Binbirdirek mahzenlerinde, faili meçhul cinayetlerin gizli kaatillerini aramaya çıkmıştım.

     

    Gökbayrak'taki Canbey'in mukavvadan tolgası ve süpürge sapından kargısı da ayrı...

     

    Şişelerde renk renk ilaçları birbirine katıp kimsenin bilmediği gizli terkibi arıyordum.

     

    Şimdi bütün bunları ben, gayeleri kendilerinden ibaret hoş ve renkli hikayeler diye anlatmıyorum; ruhumun ne yollardan ve nasıl pişmeğe başladığını ve nelere istidat kazandığını göstermek ve her şeyi ORAYA bağlamak için kısa kısa noktalıyorum.

     

    Marazi bir hassasiyet...

     

    Acıtan bir hayal kuvveti...

     

    Ve bu arada dehşetli bir korku...

     

    O yaşta bile anlıyordum ki, ben başka türlü, ayrı yaratılışta bir insanım ve hissettiklerimle öbür insanların duydukları arasında müthiş bir fark...

     

    İşte ilk çocukluğumun, kendi öz bünyesi içinde ve dışarıdan aldığı bin bir tesir altında, hüviyeti...

     

    Arada bir (Güzel Prenses) romanının o hafta çıkan formasını satın almak üzere tek başıma konaktan çıkıp birkaç yüz adım mesafedeki aktar dükkanının önüne vardığım zaman, meçhul semtlerden gelen ve meçhul semtlerden giden meçhul şahıslara karşı anlatılamaz bir korku duyar ve kendi kendime sorardım:

     

    - Ben de büyüdüğüm zaman bunlar gibi korkmadan her tarafa gidip gelebilecek miyim? Hele bir memleketten bir memlekete nasıl gidip gelebileceğim?..

     

    Ve formayı göğsüme bastırmış, koşa koşa eve gelir, kapının ziline var kuvvetimle basardım.


  7. Yazıp siliyorum. Bitiyor, tekrar açıyorum. Merak ediyor, denemiyorum. Düşünüyor, Unutamıyorum…

     

    Gelip gidiyorum. Dokunuyor, tekrar çekiyorum. Tutunamıyor, düşüyorum. Sayıklıyor, ezberliyorum…

     

    Akıp, sürükleniyorum. Üşüyor, tekrar ısınıyorum. Koşuyor, yoruluyorum. Düşlüyor, öyle uyuyorum.

     

    Kıskanıyor, kanıyorum…


  8. Benzeri başlık açıldı mı bilemiyorum... :)

    Çektiğimiz doğa temalı vb. fotoğrafları burada paylaşabiliriz diye düşündüm. NFK forum üyeleri olarak güzel bir albüm oluşturabiliriz.

    İlk fotoğraf benden olsun mu ? :D

    Sinop'ta çektiğim, güzel bir pazar günüydü. Tarih : Mayıs 2008

     

    sany0081dx8.jpg


  9. SAFÂ

     

    <<-Safâ, her lisanda memduh; ve zıddı olan kedûret, her lisanda mezmumdur.>>

     

    Bu cümle Efendimin kitaplarından...

     

    Safâ; Kağıthane safası veya gece safası değil... Büyük ve İlahi neş'e... Ne güzel kelime!..

     

    Kedûret... Safânın zıddı ve kederin mücerret hal ifadesi... Ne harika mefhum...

     

    İşte bütün insanlık, bütün ifade kalıplariyle bunlardan ilkini över ve ikincisini yerer... Biri memduh, biri mezmum...

    İlahi neş'e, İlahi neş'e ... Safâ bu...

     

    Bütün insanlığın, türlü inanışlar içinde, buluştuğu, kelime ve mana halinde tutuştuğu, vardığı ve dizüstü çöküp ellerini göklere kaldırdığı eşiği...

     

    - Safâ, Allah'ım Safâ!..

     

    Yunus Emre de, gerçek inanış çizgisinden onu istedi, hattâ ona erdiğini söyledi. << O, sevgilisinin rengine boyanmıştır, artık solmaz; âşıktır, artık ölmez...>>

     

    Ah, gâye; gâyelerin gâyesi...

     

    Allahta fani olmak ve onda bekaya ermek gâyesi...

     

    Beyni kan çanağına dönen (Paskal)ın:

    -Joie, joie!...

    Diye boş yere haykırdığı gâye...

    Çünkü o, yolu bulabilmiş değildi.

     

    Ebedi sâfa...

     

    Buyurun, o da burada... Kitabın tâ başında ve işin sonunda...

     

    Ne şundadır, ne bunda; orada,orada Peygamber bâtınının sarayında...


  10. "Bu sene ÖSS'ye girenler 3 kat şanslı

     

    " 'İyi bir gelecek' için dün ÖSS'de ter döken öğrenciler, son yılların 'en şanslı' sınavına girdi. Üniversite kontenjanlarının yüzde 25 artması, sınava giren aday sayısının 132 bin azalması ve ÖSS'yi kazanmak için gerekli olan 185 barajını geçmenin kolaylaşması, gençleri umutlandırdı."

     

    Diyorlar...Hayırlısı.

×
×
  • Create New...